Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 NİSAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
TÜRKlYE'DE YAKLAŞIK 3 MİLYON ÇOCUK İŞÇÎ VAR
u
K Bir oto tamirhanesinde çalışan Nurdoğan \ ural, küçük yaştan beri tamircilik yapıyor. "Gecinebiliyor musun" sorusuna, "Yetmiyor ama, ne yapalım" karşılığını veriyor.
çinin güvencesiyokÖZKAN GÜVEN
İPEK YEZDANİ
Aıle için "gelir", işveren için "ucuz e-
mek" anlamına gelen çocuk işçiliği, her
geçen yıl artarak büyüyor. Çocuklann teh-
likelı, riskli ve sosyal güvenligin olmadı-
ğı çalışma ortamlanndan uzaklaştınlma-
sını öngören uluslararası anlaşmalara kar-
şm Türkiye"de bınkrce çocuk, küçük ve
orta ölçekli ışletmelerde çalıştırılarak
haklan ihlal ediliyor. Yaklaşık 3 milyon
çocuk işçinin çalıştığı Türkiye'de, çocuk
işçiliğinin giderek artmasının arkasında
1980'den sonra yaratılan "Serbest piya-
sa ekonomisi" yatıyor. Çocuk işçiliginin
önlcnmesi için kısa vadede eğitime agır-
lık verilmesi, uzun vadede ise gelir dağı-
hmı arasındaki uçurumun ortadan kaldı-
nlması gerektiği vurgulanıyor.
Çocuklann medeni, siyasi. toplumsal,
kültürel ve ekonomık bütün haklardan ya-
rarlanabilmesi için hazırlanan Çocuk
Haklanna Dair Sözleşme'de "18 yaşına
kadar her insan çocuktur" denilmesi-
ne karşın ülkemizde binlerce çocuk, ço-
cukluğunu yaşayamadan iş hayatına atı-
lıyor. Çalışan çocuklann büyük çoğunlu-
ğu, kendı serbest seçımlerinı yapabılecek
konumda olmadıklanndan, kendi gelı-
şimlerine zararlı olabılecek işlere ıtiliyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ra-
porlanna göre, dünyadakı 2 milyar 625
milyon çocuktan 5-14 yaş grubu arasm-
da 252 milyon çocuk çalışıyor. Devlet ls-
tatistik Enstitüsü'nün (DİE) verilenne gö-
re ise Tüdjıye'de yaklaşık 3 mılyon çocuk -
işçi'Vâr. m r dört çocuktan bırinın sosyal
güvencesiz çalıştınldığı ülkemizde eko-
nomik faaliyette bulunan 6-14 yaş arası
çocuklar, nüfusun yüzde 20'sıni oluştu-
ruyor. 6-14 yaş grubu çalışan çocuklann
işgücüne oranı yaklaşık yüzde 5: 15-19
yaş grubu çalışan gençlenn işgücüne ora-
nı yüzde 14: 6-19 yaş grubu çalışma ora-
nının işgücüne katkı oranı ise yüzde 18
olarak belirtiliyor. Kısacası Türkiye'de ça-
lışan her 100 kışiden 14'ünü 15-19 yaş
grubu çalışan gençlenn oluşturduğu kay-
dedilıyor.
Türkiye'de çocuk işçiliginin giderek
artmasının arkasında 1980'den sonra ya-
ratılan "serbest piyasa ekonomisi"nın
olduğu \ urgulanıyor. Bu piyasa sistemi-
nın. gelir dağılımı arasındaki uçurumu gi-
derek büyütmesi sonucunda, gelir düze-
yi düşük ailelerin çocuklannın da çalış-
maya itildiği bildiriliyor. Birleşmış Mil-
letler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNI-
CEF) "Dünya Çocuklannın Durunıu
19*7" adltosaponında topluma yoksullu-
ğun \e eşitlizliğin damga v urduğu yerler-
de. çocuk işçi çalıştırma olgusu ile birlik-
te. ışın sömürücü olma özelliğınin de art-
tığı vurgulanıyor. Raporda. dokuz Latin
Amerika ülkesinde yapılan araştırmada
13-17 >aşlanndaki çocuklann sağladıkla-
rı gelınn ortadan kalkması durumunda,
yoksulluğun yüzde 10 ile 20 arasında ar-
tacağı belirtiliyor. Raporda ulaşılan en
çarpıcı sonuçlardan biri de şu: "Yoksul-
luk, çocuk emeğini, çocuk emeği eği-
timsizliği, eğitimsizlik de yoksulluğu
yaygınlaştırmaktadır."
Türkiye'de. Malezya'daki kauçuk plan-
tasyonlannda yılan ve böcek sokmaian-
na maruz kalarak 17 saat çalışan çocuk-
lar görülmese de, çocuklann kendileri için
tehlikeli, sağlıksız ve hiçbir sosyal güven-
cesi olmayan koşullarda çalıştığı bilini-
yor. Yaşamlannda eğitime, oyuna, boş za-
mana. arkadaşlıklara, sağlığa ve dinlen-
meye yer verilmeyen binlerce çocuk. so-
kaklard» atıMiv&çöp'topluyor. trafiğin en
yoğun olduğu saatlerde çicek ve yiyecek
satıyor. küçük ölçekli işletmelerde (oto
tamirhaneleri. deri sektörü, ayakkabı ıma-
lathanelen \b) çalışıyor.
Türk-lş Çalışan Çocuklar Bürosu Mü-
dürü Özcan Karabulut'un araştırmasına
göre kayıtsız, sıgortasız ve sendikasız ça-
lıştmlan 14 yaş grubu çocuklardan 143'ü,
15-19 yaş grubundan 4 bin 257'si iş ka-
zası geçirmiş ya da meslek hastalığına ya-
kalanmış. Karabulut. özellikle küçük öl-
çekli ışyerlerinde sigortasız çalışan ço-
cuklarla ilgili bilgilere ulaşılamadığı göz
önüne alındığında, iş kazalan ve meslek
hastalıklan oranınm çok daha yüksek ol-
duğunu söylüyor.
Uzmanlar, Türkiye'de kısa vadede ço-
cuk işçiliginin önlenmesi için "Eğitim"e
çok daha fazla yatınm yapılması ve eği-
timin ucuzlaştırılması gerektiği görüşün-
de birleşiyor. Devietin, özellikle 8 yıllık
kesintısiz eğitime uyulup uyulmadığı ko-
nusunda çok tyi denetlemster.ve çocuğu-
nu okula göndermeyenler hakkında ka-
nunı ışlem yapması gerektiği söyleniyor.
Aynca küçük ve orta ölçekli işyerlennde
denetlemelenn artınlması gerekıyor. An-
cak uzun vadede en köklü çözüm, insan-
lann gelir düzeyini arttıncı ve gelir dağı-
lımı arasındaki uçurumlan ortadan kaldı-
ncı ekonomik önlemlenn alınması.
PROF. DR. TANKUT CENTEL
10 Hukuk Fakültesi Öğretim Cyesı
Devlet denethni
yeterli değil
Türkiye'de !ş Kanunu'nun 67. maddesine göre, asgari
çalışma yaşı 15 olarak kabul edilirken, hafıf işlerde bu yaş
13 olarak belirlenmiş. Bu düzenleme ILO'ya uygun, an-
cak bu kanun, tüm işkollannı kapsamıyor. Iş Kanunu'nun
5. maddesinde; tanm, esnaf ve sanatkârlar, ev hizmetleri
gibi iş kollan, 15 yaş sınınna "istisnai durumlar" ola-
rak gösterilmiş. Çocuk işçiliginin önlenmesi için. İş Ka-
nunu'ndaki 15 yaş smınna getirilen istisnalann kaldınl-
ması, her işkoluna uygun yasal düzenlemelerin yapılma-
sı ve bunlann uygulanması gerekiyor. Devlet, 200-300 ki-
şilik müfettiş kadrosuyla 600 bin işyerinin ancak yüzde
10'unu denetleyebiliyor. Devietin, denetim örgütünü güç-
lendirmesi gerek.
D o Ç . DR. NtLÜFER NARLI
MÜ Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi
Sosyal patlama
tehHkesi var
DlE'nin verilenne göre, 1980 ile 1990 arasında Türki-
ye'de çocuk işçilerin sayısı iki katına çıkmış, 1980'de Tür-
kiye'de 1 milyon 564 bin çocuk işçi bulunurken, 1990'da
bu sayı 2 milyon 539 bine ulaşmıştır. Bunun nedeni. özel-
likle 1980'den sonra Türkiye'nın serbest piyasa ekonomi-
sine geçmesinden sonra gelir dilimleri arasında uçurumla-
nn başlaması... Gelir dagıhmındaki uçurum arttıkça gelir
düzeyi düşük ailelerin reel ücretlerinde de gitgide büyük
düşüşler oldu. Bunun sonucu olarak ekonomik yönden yok-
sul olan ailelerin çocuklan, daha da dezavantajlı bir konu-
ma geldi ve bu düşüş, en çok bu ailelerin çocuklannı vur-
du. Çocuklar okuldan aynlıp çalıştınlmaya başlatıldı, bu-
nun sonucunda "lümpen proletarya" dediğimiz, nitelik-
siz, örgütlenmeyi bilmeyen, tepkilerini sokak çatışmalan
şeklinde dışavuran kesimin sayısmda da büyük artış oldu.
Özellikle küçük yaşta çalıştınlmaya başlanan çocuk işçi-
lerin, bu tarz sosyal ve siyasal patlamalara hazır gruplar ola-
rak ortaya çıkması söz konusu...
PROF. DR. BERRIN ERGÎN
ÎÜ Hukuk Fakültesi Öğretim C'yesi
Sorun uygulamada
Türkiye'de hukuki mevzuat açısından çocuklann çalış-
tınlma yaşında bir sorun yok, ancak mevzuatın uygulan-
masında sorun var. Çocuk işçi, işveren için sigortasız. u-
cuz, kaçak, hak aramasını bilmeyen işçi demek olduğun-
dan dolayı tercih ediliyor. Ailelere de gelir kaynağı olu-
yor. Bu yûzden mevcut mevzuatın değiştirilmesi değil, uy-
gulamaya konulması için çalışılmah.
Eğitimsiz annenin
çocuğu ölüme
dahayakın
• Devlet Istatistik Enstitüsü tarafından
yapılan araştırmada, çocuk ölümlerindeki en
önemli etkenlerden birinin de ailenin, özellikle
annenin eğitim düzeyi olduğu belirlendi.
ISTANBUL (UBA) - ilkokul mezunu annelerin
Devlet lstatistik Enstitüsü
(DİE) tarafından yapılan
araştırmada. çocuk ölüm-
lerindeki en önemli etken-
lerden birinin de ailenin,
özellikle annenin eğitim
düzeyi olduğu belirlendi.
DİE tarafından ailelerin
ve özellikle annelerin eği-
tim düzeylerini belirlemek
amacıyla yapılan araştır-
ma ilginç bir sonucu da or-
taya çıkardı. Bitirilen son
öğretim kurumlan dikkate
alınarak yapılan araştırma,
çocuklanndaki ölüm ora-
nının yüzde 13, ortaokul
ve dengi kurumlardan me-
zun olan annelerin çocuk-
lanndaki ölüm oramnın
yüzde 5.7, lise ve dengi
kurumlardan mezun olan-
lannki ise 4.3 olarak sap-
tandı. Buna karşılık yük-
sekokul ve üniversite me-
zunu annelerin çocuklan-
nın yaşama şansının 96.6,
ölüm oranının ise yüzde
3.4 olduğuna dikkat çekil-
di.
Çocuklar daha çok
korunma istiyor
'Bu şehri terk etmek istiyorum'
10 yaşından beri oto tamirhanesinde
çalışan Şahin Açık, şu anda 13 yaşında.
"Otomatik şanzıman" onarılan bir ta-
mirhanede. temizlikten tamire kadar
her işi yapan Açık, haftada 6 giin çalı-
şıyor, 3 milyon lira haftalık alıyor, işten
kalan boş zamanlarında ise yine işye-
rinde "takımları işliyor". 3 \ıldan be-
ri Dolapdere'deki bir buzdolabı imalat-
hanesinde çalışan Kenan Satılmış ise şu
an 15 yaşında. Ilkokulu bitirdikten son-
ra kendi isteğiyle eğitimine son vermiş.
Eğitim serüveni oldukça ilginç: Kenan
ilkokul son sınıftayken arkadaşlarıyla
birlikte. öğretmenlerine bir hediye al-
mak için para biriktirmişler. Paralann
bulunduğu dolabın anahtarı Kenan'ın
çantasından çalınmış. Kenan, "Bana if-
tira attılar" diyor. O olaydan sonra ai-
lesine okumayacağına, zorlama olursa
da okuldan kaçacağına yönelik açıkla-
malarda bulunduğunu söylüyor. Gö-
rüşmemizin sonunda, yaşamın başın-
daki bir çocuktan bekİenmeyecek bir
söz işitiyoruz: "Hayattan bıktım. Bu
şehri terk etmek istiyorum."
OSNABRUCK (UBA) -
Almanya'nın Osnabrück
kentınde, 400 çocuk şıdde-
te ve savaşa karşı daha çok
korunma istedı. "Banş İçin
Çocuklar" ısımlı kongreye
katılan altı ülkenın gençle-
ri. yetışkinlere seslenerek.
18 yaşın altındaki çocukla-
nn askere ve milis güçlere
katılımınaengel olunmasını
istediler.
"Terre des hommes De-
utschland" isimli çocuk
yardım kuruluşunun daveti
üzerine "Banş tçin Çocuk-
lar" konulu ikı günlük
kongreye, Almanya. Ko-
lombiya, K'amboçya. Ruan-
da, Güney Afrika ve eski
Yugoslavya'dan gençler ka-
tıldı. Kongre nedeniyle bir
araya gelen gençler, askeri
çatışma bölgelerinde yaşa-
yan çocuklann sorunları
hakkında karşılıklı bilgi
alışverişinde bulunarak.
"ortak banş girişimleri-
ni" tartıştılar. Kongre so-
nunda katılımcılar dünya
üzerındeki bütün yaşıtlan-
na seslenerek, yaşadıkları
kentlerde dünyanın kriz böl-
gelerinden gelmiş ne kadar
mülteci çocuk varsa. onlar-
la daha çok arkadaşlık etme
karan aldılar. Kongrede ay-
nca okul kardeşliklerinin
kurularak, uluslararası banş
çabalannın daha geniş yü-
rütülmesini ve buna tüm ül-
kelerin katılmasını istediler.
Kongrede yetişkinlere
yönelik olarak yapılan çağ-
nlardan biri ise. her ülkeden
çocuk haklanndan sorumlu
bir yetkilinin atanması oldu.
Karar tasarısında 18 yaşın
altındaki çocuklann askere
ve milis güçlere katılımına
engel olunması istenirken,
savaş suçlularının yargıla-
nıp. cezalandınlmalan şar-
tının altı çizildi. Kongrede
vurgulanan diğer bir nokta
ise şiddetten uzak bir yaşam
için daha fazla eğitim
olanağının sağlanması oldu.
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
litreyen Göl'de Bir Öküz
Son yıllarda, orta ve üst gelir gruplarındaki in-
sanlar, bayramları, hükümetin deyardımıyla, uza-
tılmış ara tatiller olarak kullanmaya başladılar.
Ben son iki yıldır sadece, çok sevdiğim oku-
mak yazmak ve öğretmek gibi işleri yaptığım için
çok çalışmama karşın yorulmuyorum.
Bu nedenle de tatil gereksinmem yok.
Ama eşim, hem çok çalışıyor, hem de çok yo-
ruluyor.
Bu nedenle, bu Kurban Bayramı'nda, adeta
gelenekselleşmiş tatil arkadaşlarımızın küçük bir
bölümüyle bir Antalya gezisi olanağı ortaya çıkın-
ca, bunu hemen değerlendirdik.
Bu yazıda size bu tatilin ve Antalya'nın genel
güzelliklerinden söz etmeyeceğim.
Size, 1950'li yıllarda "gecekondulaşma" adı al-
tında gelişmeye başlayan ve artık iyice olgunla-
şarak, 21. yüzyılda Türkiye'yi pençesinde kıv-
randıracak olan "arabesk yağma kültürü"nün,
bizzat tanık olduğumuz, insan doğasını da açı-
ğa vuran bir olayını aktaracağım.
• • •
Dört aile, Kurban Bayramı'nı Antalya'nın Ma-
navgat ilçesi yakınındaki "Tıtreyen Göl" bölge-
sinde, Arinna adlı bir otelde geçirdik.
Duygu ve Uğur Büke, Şule ve Adnan Bucak
(Sedat Bucak ile akrabalıkları yoktur) Mehtap ve
Muharrem SanHaya, eşim ve ben.
Ben bir saatlik sabah yürüyüşlerimi, dört gün
boyunca "Titreyen Gö7"ün çevresinde yaptım.
Istanbul'un çöp ve egzoz kokulu sokaklarından
sonra ilaç gibi geldi.
Esas biçimi "Güney Antalya Turizm Projesi" ile
planlanmış olan çevre enfes.
Titreyen Göl ile deniz arası birkaç yüz metre.
Bizim otel tam ikisinin ortasında.
Gölün çevresi beton bir rıhtım ile çevrilmiş. O-
nun ötesinde ise yeşil alanlar, ormanlar ve otel-
ler var.
Ormandan çıkabilecek ya da kentlerden gele-
bilecek öküzlere karşı da beton rıhtımın üzerine
demir kazıklar dikilmiş. Çünkü bildiğiniz gibi son
yıllarda öküzler de artık teknolojik ve ekonomik
gelişmeye ayak uydurarak motorize oldular, üs-
telik de Mercedes ya da BMW gibi, doğal güç-
lerini yansıtacak markalan seçiyorlar.
Işte anlatacağım olay, bayramın üçüncü günü,
öğleden sonra dört ailenin "Titreyen Göl" çevre-
sinde yaptığı gezinti sırasında oldu.
Ben en önde gidiyordum.
Birden arkamda bir motor gürültüsü duydum.
Titreyen Göl'ü görmüş olanlar bilir, rıhtım yü-
rüyüş için yapıldığından, son derece dardır.
Bir otomobil oradan ancak yürüyenleri sağa
sola savurarak geçebilir.
Yüksek sesle, "Ben buna yol vermeyeceğim"
dedim.
Arkamdan gelen Adnan son anda uyardı. "Çe-
kll, ezileceksin."
Kendimi can havliyle yana attım.
Adnan, camı ve gömleğinin yakası göğsüne
kadar açık, kalabalık ailesıni aracın içine doldur-
muş "otomobili ile yürüyüş yapan " esmer ve bı-
yıklı şoföre, "Taa Istanbul dan gelmişsiniz, bura-
daki insanlan rahatsız etmeye utanmıyor musu-
nuz" dedi.
Arabanın plakasındaki 34 rakamını görmüş ol-
malıydı.
Şoför yanıt verdi, "Burası senin tapulu malın
mı?"
Adnan, "Ben vatandaşım, bütün Türkiye benim
malım."
Şoför, "Ben de vatandaşım, o zaman burası
benim de malım."
Adnan, "Madem senin de malın, öyleyse niçin
korumuyorsun da herkesi rahatsız ediyorsun?"
Şoför, Adnan'ın bu mantıklı sorusuna, tek bir
sözcük ile son derece mantıklı bir yanıt verdi,
"Öküz!"
Ve direklerte önü kesilmiş olduğu için arabayı
yeşilliklere doğru gazladı gitti.
• • •
Sevgili okuyucularım, biz de böylece 21. yüz-
yılda tüm Türkiye'yi yerel ve merkezi siyaset ara-
cılığı ile pençesine almış olan "yağmacı arabesk
kültürün" bir "küçükgörüntüsüne" daha tanık ol-
duk.
Bu kültür, gasp yoluyla kamunun ve özel kişi-
lerin arsalarına el koyarak politikacıların da des-
tegiyle zenginleştikten sonra yarım yüzyıllık bir
süreç içinde ilçe ve il belediyelerindeki egemen-
liklerini, parti delegelikleriyle de birleştirerek, si-
yasal partileri ve devleti ele geçirmekte, kaba
kuvvetin, hukuk devletini çökertmesinın keyfıni,
evlerde, parklarda, lokantalardaçıkarmakta, do-
ğayı ve tarihi yağmalamakta, ortak yaşam alan-
lannda özellikle de trafikte, hepimizin canına oku-
makta ve bu ülkede yaşamayı hepimize haram
etmektedir.
Son kitabımda, Türkiye'yi 21. yüzyılda etkile-
yecek olan üç önemli süreçten biri olarak ince-
lediğim bu olayın, yani "yağmacı arabesk kültü-
rün" ayrıntılı çözümlenmesi için Prof. Sema Er-
der'in, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik
Vakfı tarafından yayımlanmış olan "Kentsel Ge-
rilim" adlı kitabı ile. lletişim Yayınları tarafından
basılmış olan "Ümraniye" adlı çalışmasına bakı-
labilır.
web sayfası: http://remzi.com.tr/yazar.html
İLAN
T.C.
ADIYAMAN ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1997 708
Mehmet Gürbüzcan vekılı tarafından Hatıce Gûr-
büzcan (Karaş) aleyhıne mahkememıze açılan şıddeti
geçımsizlik nedenine dayalı boşanma davasının açık
yargılaması sırasında. dava dılekçesı ve duruşma gi-
nünün açık adresı tesbıt edılemeyen davalı Hatice Gü-
büzcan"a (Karaş) ılanen tebligıne karar verilmiş o-
makla;
Işbu ılanm yayımlandığı tarıhten 7 gün sonra da\£
dilekçesinin Tarsus ilçesi Sarıveli köyünde ıkamet e-
tiği bilınen davalı Hatıce Gürbüzcan'a (Karaş) teblş
edilmiş sayılacağı %e yukarıda numarası yazılı dosyi-
nın 30.4.1998 günü saat 10.00'da mahkememızde \>
pılacak duruşmasında kendısınin % e\ a bir \ ekilinin hı-
zırbulunması gerektiği, aksı halde yargılamaya yoklı-
ğunda devam olunarak karar \erileceği hususu dava d-
lekçesi yerine geçerlı olmak üzere ilanen teblıg olunır
23.3.1998
Basm: 15257