23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 NİSAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 ŞİRKETLERDEN • PROFILO Holdıng elektTonik grubu TELRA, Olivetti için bilgisayara baglanabilen ve A4 kâgıda baskı yapabilen faks cihazı üretti. Cihaz. faks mesajıyla telefon mesajlannı ayırt etme özelliğine sahip olduğundan faks cihazı için ekstra bir hat kullanmaya gerek bulunmuyor. • PEGASUS HavayoUan, sipariş verdiği iki Boeing uçağından birincisini teslim aldı. 737-400 uçağmı fılosuna katan Pegasus, 1999 bahar aylarında da 737-800 modelini teslim alacak. • UNMAŞ AŞ. "UNO Yeniekmek"i, Yeniekmek Konsept Testi araştırması sonucunda göre, yeni ambalajında tüketicilerin beğenisine sundu. Ürün. fınn ekmeği lezzetinde. dayanıklı dilimlenmiş olarak ekim ayından bu yana piyasada bulunuyor. • L.C \VAIKIKI, 1998 ilkbahar-yaz sezonu için 250 değişik model hazuiadı. Koleksiyonda bebek ve çocuklar için özel olarak hazuianan trikolar ve giyimde aradığını bulmakta zorianan 11-16 vaş grubu çocuklara hitap eden ürünler bulunuyor. • ÇARŞI Mağazalan'nın her yıl geleneksel olarak düzenlediği "Çocuk Şenliği" 26 Nisan'da gerçekleşecek. Lütfı Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayf nda yapılacak şenlikte eğlencenin yanı sıra çocuklara sanat dünyasını tanıtmak amaçlantyor. • ALGİDA, "Sevgi, sıcakkk ve yaz" temalarını işleyen yeni logosuyla tüketicilerin beğenisine sunuldu. Yeni sezonda Algida'nın yeni ürünleri ise şöyle: Algida Maraş usulü dondurma, vanilya, karamel ve çikolotadan çluşan "Nogger", kap, içerlsinde vanilya dondurma "Big Star", çilek, vanilya ve kakaodan oluşan "Üç top" ve kayısıb "Carte d'or". • ŞAHİNLER Holding. Moda ve Hazırgiyim Fuan'nda kurduğu bağlantılarla atağa kalktı. Fuarda, Walt Disney. VVarner Bros. ve MTV gibi uluslararası medya devlerinin ardından. toplam cirolan 160 milyar markı aşan Mefro, Karstadt ve . Tchibo fırmalanyla işbirliğı için üst düzeyde görüşmeler başlatıldı. • \ 1SA ve Osmanlı Bankası'nın işbirliği ile ilk hiper market co-branded kredi karü tüketicilerin hizmetine sunuldu. Real kredi kartı kullanıcısına, yurtiçinde Türk Lirası ve yutdışında ise ABD Dolan üzerinden iki ayn limit nakit avans, sağlık. seyahat, hukuk danışmanlığı hizmeti veriliyor. • ADIDAS tarafindan tasarlanan "Equipment K.B 8" adlı basketbol ayakkabısının reklam fılminde. genç basketbolcü Kobe Bryant'ın NBA'deki ilk yıllannda verdiği mücadeleler ve kazandığı zaferler yorumlanıyor. Adıyaman'a proje kapsamındaki diğer illerden 10 kat az yatınm yapılıyor GAP'ııt üvey evladı• Ekime elverişli tanm arazilerinin toplama oranının yüzde 8 bile olmadığı Adıyaman'da kentli nüfus 1985-90 arasında ortalama yüzde 7.4 hızıyla arttı. BANU SALMAN ANKARA - GAP'ın yüzde 10'luk bölü- münü oluşturan Adıv aman nüfusunun yüz- de 79'unun tanmda istihdam edılmesıne karşın, ekilebılir alanlannın yaklaşık yüzde 57'si orta ve şıddetli erozyon tehdidiyle kar- şı karşıya bulunuyor. GAP kapsamında olan illerden yaklaşık 10 kat daha az kamu yatı- nmı aktanlan Adıyaman'da kişi başına 1222 dolargelırdüşüyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) ekonomik yapısı \e uygun yatınm alanlannı ıncelediği Adıyaman'da nüfusun çoğunluğunun geçimini sağladığı tanmda ekime elverişli alanlar toplam arazının yüz- de 7.9'unu oluşturuyor. Atatürk Barajı ne- deniyle en büyük alan kaybına ugrayan il ko- numunda olan Adıyaman, Siirt'le birlikte tanma uygun olmayan arazisi en fazla olan il olarak göriilüyor. Adı>aman'da kentsel nüfus artış hızının 1985-1990 yıllannda ortalama yüzde 7.4 gi- bi yüksek bır düzeye ulaştığına dıkkat çeki- len raporda, doğurganlık oranının, bebek ölüm hızının. hane halkı büyüklüğünün \e genç nüfusun yüksek oldugu ortaya konul- du. 1980-1990 yıllannda 3.5 katlık nüfus Adıyaman'da ilçe yapılan yöreler köyden farksız. Altvapı neredeyse tamamen yok. artışı yaşanan Adıyaman'da altyapı ihtıya- cmın da Türkiye ortalamasının üzerinde ol- duğuna dikkat çekildi. Raporda, Adıyaman nüfusunun yüzde 79'u tanm, yüzde 4.15'i imalat, yüzde 2.98'ı inşaat ve yüzde 13.35'ihizmetlersektörün- de çalışırken. herhangi bir işi olmayıp ış ara- yanlann oranının yüzde 7.5 olduğu kayde- dildi. Çalışan nüfusun >üzde 16.75"i ücret- li işçı. yüzde 0.25'i işveren. yüzde 25.9'u kendi hesabına çalışan ve yüzde 57'si ücret- siz aıle işçısı konumunda bulunuvor. Adıyaman"da atıl ya da yanm kalmış 15 sanayi yatırımının sıralandığı raporda, "Özellikle 1990 yılında tanmda çalışan ka- dın sayısının erkek sayısını geçmiş olması giz- li işsizliğin açık kanıtıdır. Adıyaman için ka- dın işgücünün özellikle kö> lerde ve aile işçi- si olarak tanmda faali>et gösterdikleri ve bu geleneksel yapının konınduğusöylenebiür'7 denıldi. Okur-yazar oranı yûzde 67 Okur-yazarhk oranının yüzde 67'yle dü- şük bir düzeyde olduğu ve bu oranlamanm büyük çoğunluğunu da ilkokul mezunlan- nın oluşturduğuna dikkat çekildi. Raporda. sabit fiyatlarla Adıyaman'a yö- nelik kamu yatınmîannın 1993-1996 döne- minde hiçbir artış göstermediği, kamu yatı- nmlan sıralamasında 1983-1993 dönemin- de 61. il olduğuna dikkat çekildi. Ancak, Adıyaman 1997'de bu yerini de koruyama- yarak. kamu yatınmlanndan en az pay alan il oldu. Adıyaman "ınkalkınmakta olan illerde ol- duğu gibi istikrarsız bir büyüme yapısı gös- terdiğine dikkat çekilen raporda, ilin reka- bet üstünlüğü elde edebileceği öncelikli 5 sektör, petrol ürünleri. turizm. toprak ve su kaynakları. su ürünleri, dokuma-giyım ola- rak saptandı. Adıyaman pazarına dönük olarak süt ve süt ürünleri. bıtkısel yağ, antepfıstığı işleme, mısır kurutma, çırçır ve inşaat malzemele- ri. bunların dışında Türkiye pazanna dönük olarak selüloz kâgıt, tütün işleme, petro- kimya ve şarap sanayileri önerildi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLULONDRA Dünya Ekonomisinde Japonya Gölgesi Böyle bir başlık 1980'lerde kon- muş olsaydı, arkasından gelen ya- zı Japonya'nın ABD hegemonya- sını nasıt tehdit ettiğini anlatırdı. Bugün durum çok farklı. Bir Ja- pon hegemonyasından değil, Ja- pon ekonomisinin depresyona gi- rerken beraberinde Batı ekonomi- leriyle, borsalannı da sürükleme- sinden korkuluyor. Japon hükü- metinin geçen hafta açıkladığı 118 milyar dolarlık ek paketin (Wall Street Journal 9/04/98) ekono- miyi düze çıkartmaya yetmeyece- ' 3 g"ıni döşünenler çoğunlukta. Japonya'nın en büyük şirketle- rinden Sony'nin Yönetim Kurulu Başkanı Noria Ohga, "Japon ekonomisi bir çöküşün eşiğinde- dir" dedikten sonra, Başbakan Hashimoto'yu, 1929'da ABD'yi bir depresyona sürükleyen Her- bert Hoover'e benzettı. (Far Eas- tern Economic Revievv 16/04/98). Tokoya'da bulunan Jardin Fle- ming yatınm şirketinin stratejistle- rinden Giles Ockanden'e göre bir küresel resesyon tehlikesinden bi- le söz edilebilir. Jhinn Magazi- ne'ın son sayısında, Japan Ti- mes'ın eski Editörü Yoichi Shi- matsu Japonya'daki gelişmelerle, 1929 öncesinde ABD'de bir dep- resyona yol açan gelışmeler ara- sında paralellikler kurdu. (Jhinn Magazine 10/04/98). The Eco- nomist'in kapağı "Eğer Japonya çökerse" başlığını taşıyordu. Bel- li ki dünya ekonomisi yine birfela- ketin eşiğinde duruyor. Depresyonun eşiğinde Japon ekonomisinin 1980'ler- deki yüksek büyüme hızı 1991 'de borsa, gayrimenkul piyasalannda oluşan spekülatif köpüğün delin- mesinin ardından birdenbıre düş- tü. Japon ekonomisi 1993 sonu- na kadar sürecek olan 18 aylık bir resesyona girdi. Resesyonun so- na erdiğı 1994 yılında Japonya'da ekonomik büyüme sadece yüzde 0.6'ydı. Ekonomik toparlanmaol- dukça kısa sürecek, 1996'da yüz- de 3.5'e yükselecek olan büyüme hızı 1997'de yüzde 1'e gerileye- cekti. OECD tahminleri bu sene ekonomik büyümenin yüzde -0.3 olacağını gösteriyor. Birçok analis- te, ömeğin Morgan Stanley, Tok- yo'dan Robert Alan Fldman'a göre Japon Merkez Bankası'nın (JMB) yüzde -0.5'lik projeksiyonu bile oldukça iyimser bir beklenti. (Global Report 8/04/98). Bu kötümserliğin temelinde, da- ha yakın zamana kadar esas ola- rak bankacılık sektörünü etkileyen ekonomik krizin, hızla sanayi üre- timini de kapsayacak şekilde yay- gınlaşması yatıyor. Japon Mer- kez Bankası'nın (JMB) son üç ay- lık raporu, imalat sanayi üretimi- nin, geçen yılın aynı dönemine gö- re yüzde 3.1 gerilediğini gösterdi. Daha da endişe verici olanı ise bu gerilemenin son üç ay itibarıyla yüzde 5.7'ye ulaşmış olması. JMB'nin raporu hane halkı tüke- tim harcamalannın bir yıl öncesi- ne göre yüzde 4.5, araba satışla- nnın da yüzde 15 gerilediğini sap- tadı (FEER). Morgan Stanley'in ekonomist- lerinden Alex Kinmot'un yaptığı hesaplamalara göre imalat sana- yii ve imalat dışı sektörlerde şirket kârlan, bir önceki yıla göre sırasıy- la yüzde 30 ve yüzde 20 gerilemiş (The Economist 11/04/98). Bu koşullarda şirketler borçlanmaya devam ettiği için, ekonominin ma- li zemini de giderek zayıflıyor. Londra'da bulunan ekonomik da- nışmanlık şirketi Asher&Andrevv Smither'in aktardığına göre Ja- pon hükümeti, borçlanmakta zor- iuk çeken şirketler borç vermeye devam ettiği için Japonya'nın borçlan son yıllarda hızla büyü- müş. Bu danışmanlık şirketinin araştırması, Japonya'nın borçla- nnın GSMH'nin yüzde 150'sini geçtiğini ortaya koydu (FEER). Şirketlerin özel borçlan ise 1980'lerdeki düzeyinin yüzde 100 üzerinde seyrediyor. Borç/toplam varlıklan oranı, ABD ve Avrupa or- talamasının çok üstüne çıkarak yüzde 159'a ulaşmasına rağmen yükselmeye devam ediyor. Bu ekonomik gerileme Japon- ya'da işsizlik oranını yüzde 3.6'y- la, 1958'den bu yana en yüksek düzeye çıkardı. Morgan Stanley'in baş ekonomisti Stephan Ro- ach'a göre bu oran önümüzdeki dönemde yüzde 6'ya kadar yük- selebılır (Global Report 02/ 04/ 98). Klasik bir durum... Uzun Dönemli Kredi Bankası ekonomistlerinden Masahuru Usaki'ye göre Japon ekonomisi "kronik hale gelmiş bir aşırı arz fazlası" yüzünden depresyona gir- mek üzere. The Economist konu- yu kapsayan raporunda, gereksiz fabrikalardan, ağzına kadar dolu ama satış yapamayan dükkânlar- dan söz açıyor. Hemen bütün ana- listler Japonya'nın bir aşın üretim ve yatınm krizinin etkisi altında ol- duğunda anlaşıyorlar. Gözlemciler Japon şirketlerinin geçen yıllarda köpük delindikten sonra kârlardaki genel gerileme eğilimine bakmadan yeni kapasi- te kurmaya devam ettiğine, pera- kende sektöründe dükkân alanı- nın yüzde 100 büyüdüğüne işaret ediyoriar. The Economist dergisi ise bu gözü dönmüş yatınm dürtüsünü, akıldışı bulduğunu, yadırgadığını söylüyor. Biz ise anarşik rekabet koşullannda, şirketleri dizginleye- cek bir planlama yokluğunda, başka nasıl olabilirdi ki diye sor- madan edemiyoruz. Komünist Manifesto'nun 150. yılında, küreselleşme tartışmaları bağlamında Karl Marx'ı bir eko- nomist olarak yeniden keşfeden- lerin, galiba şimdi de kriz tartış- malan konusunda yeni bir keşif yapmalan gerekiyor bu süreci kav- rayabilmeleri için. Yardımcı olmak için, Kaprtal Citt lll'teki kâroran- lan düşme eğilımi bölümü ile Ar- tı-Değer Teorileri Citt ll'deki Ri- cardo eleştirilerinı öneririz. Bizi de batırır mı? OECD 1998 projeksiyonları ABD'yle Avrupa ekonomilerinde büyümenin Asya krizinin etkisiyle yüzde 3'ten yüzde 2. 7'ye gerile- yeceği yönünde (Wall Street Jo- urnal 9/04/98). Ya Japonya'da gerileme, OECD'nin öngörülerin- den daha derin olursa? Işte bu so- ru hemen herkesin aklına felaket senaryolan getiriyor. Japon ekonomisindeki bir dep- resyonun ABD'yle Avrupa üzerin- de, bu bölgelerin dışsatımını geri- leterek, doğrudan yapacağı etki- lenn sınırlı olması bekleniyor. ABD ve Avrupa'nın toplam dışsatımla- n içinde Japonya'nın payı yüzde 1 'i geçmez. Ancak dolaysız etki- lerin daha şiddetli yaşanması ola- sı. ABD'yle Avrupa, Japon ekono- misinin krizinin ilk önemlı basıncı- nı, Japon şirketlerinin depresyonu dışsatım yolu ile açmaya çabala- masıyla keskinleşen uluslararası rekabet ile hissediyoriar. Ikinci do- laylı etki, Japon borsasının gerile- mesiyle hissedilecek. Geriteme Nikkei endeksinin 10 binin altına inmesiyle bir paniğe dönüşebile- cek. Tam bu noktada ABD ekono- misinin yumuşak karnı devreye gi- riyor. Wall Street aşın değerii, a- ma ısraria yükselmeye devam edi- yor. ABD vatandaşları içinde gelir- leri hisse senedi fiyatlarından etki- lenenlerin oranı geçen on yıl için- de yüzde 100 artmış. Bu koşullar- da Japonya'daki bır borsa çökü- şü, buna bağlı bir banka krizi, ya da hızla artan ABD dış ticaret açı- ğından dolayı, ABD-Japonya ara- sındaki bir sürtüşme ABD borsa- sını tepe taklak edebilır. Bu ise bir küresel depresyon anlamına gele- cegi gibi Avrupa Para Birliği sü- recinin hassas dengelerini de ko- layca yıkar. Tabii Japonya'nın. ABD'yle Av- rupa üzerinde Doğu Asya ülkeleri dolayımıyla görülecek olan bir grup başka etkisi daha olacak. Analist Andy Xie bu konuya eğı- len çalışmasında, Japonya'daki gerilemenin Asya bölgesinde böl- genin toplam GSMH'sinin yüzde 2.5'ine eşit birtalep daralması ya- ratacağını, 'yen 'in değer kaybet- meye devam etmesinin, bölge pa- ralanndayeni birdevalüasyon dal- gası yaratabılecegini, Japon- ya'daki resesyonun kesinleşmesi halinde bölge ekonomilerinin to- parlanmasının gecikerek uluslara- rası mali-parasal piyasalarda is- tikrarsızlığın sürmesine yol açaca- ğı sonucuna ulaşıyordu (Global Report 8/04/98). ABD; Japon hükümetinden ekonomisini mali ve parasal enst- rümanlarla canlandırmasını, iç pi- yasayı, mali kurumları yabancıla- ra daha da açmasını, böylece "kü- reselleşmeye lyice katılmasını" is- tiyor. Inanışa göre bu tedbirler kri- zi çözecek. Bu tedbirlerin, Japon ekonomisinde iflaslara, devasa boyutlarda işsizlik artışına, halkın elindekibihkmiş tasamıflann emil- mesine, yoksullaşmaya ve ücret- lerin belirgin bir şekilde düşmesi- ne yol açacak ve aşın üretimi-ka- pasiteyi tavsiye edecek büyük bir yenileştirici yıkım" yaşanmadan, krizi nasıl çözeceği bilinmez, ama bir şey kesin. Bu tedbirler Japon- ya'yı küreselleşme adı altında ABD yörüngesine daha da soka- cak, ABD çokuluslu şirketlerinin Japon şirketlerini yok pahasına satın almasına zemin hazırlaya- cak. Böylece Japonya deneyi denen "şey" de tarihe karışacak. Ancak tarih hiçbir zaman planlara uygun ilerlemez. Ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Kısa dönemde ise gözlerimizi yen-dolar ilişkisi üzerinde tut- makta, doların kimi analistlerin beklediği gibi 145 yene ulaşması halindeyse can simitlerini takma- ya başlamakta fayda var. Krizin diğer ülkeleri de etkilemesinden korkuluvor. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK İşbulma Daralıyop (ID Işbulma konusunu kimi önemli yönleriyle irdelemeyi sürdürelım. Öncelikle işgücüne katılma oranı (kısaca İKO) üzerin- de durulmalıdır. İKO, çaltşanlann ve işsizlerin toplamının çalışma çağındaki nüfus içindeki payıdır. Bir başka anla- tımla, çalışmakta olan ya da işsiz olup iş aramakta olan- lann oluşturduğu toplam işgücünün 22 ve daha yukarı yaştaki toplam nüfus içindeki payıdır. Devlet Istatistik Enstitüsü (DIE) işgücü verilerini düzen- li olarak derlemeye başladığı 1988'den bu yana, İKO sü- rekli olarak azalmakta, yanı çağ nüfusu içinde işgücü (ça- lışan+işsız) oranı düşmektedir. İKO, 1988'de yüzde 54.6'dan 1997 ekıminde 7.2 puan bir azalısla yüzde 47.4'e inmiştir. Azalma sürecinde asıl önemli sayılması gereken nokta, kadınlarda işgücüne katılma oranının, sekiz puan bir azalma göstererek on yılda yüzde 33.2'den yüzde 25.2'ye düşmesidır. Sonra, İKO'ya kent-kır aynmında bakıldığında, kentli kadınların durumu çok daha olumsuz görünüyor. Ülke ortalaması yüzde 25.2 olan kadınlann katılma oranı kent- lerde yüzde 16.1 'dir ve son on yıl boyunca az da olsa, azal- ma eğilimi göstermektedir. Türkiye, kentlerinde çalışabi- lecek her altı kadından yalnızca birine iş bulabiliyor. Oy- sa kentler, hayat pahalılığı sonucu kadını çalışmaya zor- luyor. Sorun, ekonominin kadına iş alanı açamamasıdır. Kırsal kesimde ise 1997 Ekimi'ndeçağ nüfusu kadın- lann yaklaşık yüzde 37'si çalışır görünüyor. Çünkü topla- mı 3.9 milyon olan kırsal kesim çalışan kadınlannın 2.9 mil- yonu, yani dörtte üçü, ücretsiz aile işçısidir, çalışmakta, ancak ekonomik özgüriük kazanamamaktadır. Sonuç olarak, Türkiye'de İKO, OECD ülkeleriyle karşı- laştınlamayacak kadar düşüktür. Yıllar geçtikçe de azal- ma eğilimi göstermektedir. Oysa işgücüne katılmayanla- nn, yânızca yüzde 20 dolayında bir bölümü öğrenci, yüz- de 9 gibi bir bölümü de emeklidir. Bunlara öbür çalışa- mayacak olanlan ekleseniz ve çok abartılı bir toplama u- laşsanız bile, Türkiye'de çağ nüfusunun çalışmayan bö- lümünü oluşturan yaklaşık 25 milyonun yansı, yanı 12.5 milyon dolayında kişi, iş olanaöı bulsaydı çalışacak du- rumdadır. Kısaca, işsizlik, sayıfara döküldüğünden çok daha derin bir sorundur. ••• Sorunun bir de eksik istihdam boyutu var. Eksik istih- dam, ekonomik nedenlerle haftada 40 saatten az çalışan- lar ile elde ettiği gelirin azlığı ya da kendi mesleğinde is- tihdam edilmemesı nedenıyle ikinci bir ış aradığını bildi- renlerin toplamıdır. DlE'nin 25 Mart tarihli Haber Bülteni (s. 4) bu konuda doğru bir özet veriyor: "Batı Avrupa ülkelerinde işsizlik sigortası, kişiye geci- mini sürdürebileceği biryaşam düzeyi sağlamaktadır. İş- sizlik sıgortasının olmadığı ya da kişiye işsiz kaldığı dö- nemde geçimini sûrdürecek düzeyde maddi katkı sağ- lanamayan ülkelerde işsiz kalmak bir lükstür. O nedenle getireceğı gelire ya da elde edeceği ücretin düzeyine bakmaksızın kişi bulduğu işte çalışmak zorunda kalmak- tadır. Bu da istihdamı arttınp, ıssizlıği aşağıya çekmekte- dir." İşsiz kalmak lüks değil, bireysel, toplumsal ve ekono- mik yönleriyle tam anlamıyla bır yıkımdır. Yine de eksik ıs- tihdamın ölçümü yenndedir. Eksik istihdam, kentlerdeer- keklerde yüzde 7.1, kadınlarda yüzde 4.3; kırsal yerlerde erkeklerde yüzde 7.9, kadınlarda 1.3 olarak saptanıyor; ancak kırsal kesimde eğitilmiş gençlerde yüzde 9.9 gibi bir büyüklüğe ulaşıyor. Gerçekten de Türkiye işgücü piyasasının en önemli so- runlanndan biri, kişilenn, işin nıteliğine ve elde edecekle- ri ücrete bakmaksızın bulduklan işte çalışmak zorunda kalmalandır. Bu olgu, işsizlik ölçüsünde olmasa da bırey ve toplum açısından büyük sorunlar taştyor. Her şeyden önce böyle bir durumda, çalışanın kendinı ışıne vermesı, daha doğrusu verimli olması yok denecek kadar zayıf bır olasılıktır. • • • Kimi önemli eksiklerine karşın, DjE'nin hane halkı işgü- cü anketlerine dayanan işgücü veriteri, ekonominin izlen- mesi yönünden çok büyük bır eksığı gıdermektedir. Bu çerçevede iki ek düzenlemeyapılmahdır. Bunlardan biri işbulma yaşıdır Zorunlu temel eğitım süresı sekız yı- la çıkanldığına göre DİE, başlangıç yaşı olarak 12 yerine 15'i almalıdır. Bu düzenleme OECD uygulamasıyla uyu- mu da sağlayacağı ıçın ek yarartan vardır. Ikinci olarak, Türkiye işbulma verilerinin, attı ay yerine ulusal gelir ör- neğinde olduğu gıbı üçer aylık dönemler ıçın dertenme- si ve bunun kadar önemli olarak bölgesel işgücü venle- rine yönelınmesi, kanımca, artık gereklidir. Çünkü, işbul- ma demokratik toplumlarda hükümetlerin çözüm bulmak zorunda olduğu sorunlann başında geliyor. R.J.REYNOLDS REKLAM DUYURUUrünlerimizin perakende satış fiyatları 13 Nisan 1998 Pazartesi gününden itibaren aşağıdaki gibi belirlenmiştir. YENİ FİYAT ESKİ FİYAT 300.000.-TL 275.000.-TL 275.000.-TL 250.000.-TL LIGHTS UZUN 300.000.-TL 275.000.-TL 275.000.-TL 250.000.-TL Sülcııı 300.000.-TL 275.000.-TL Snlcııı 275.000.-TL 250.000.-TL 180.000.-TL 180.000.-TL 160.000.-TL 160.000.-TL 160.000.-TL 160.000.-TL 130.000.-TL 130.000.-TL 120.000.-TL 120.000.-TL 100.000.-TL 100.000.-TL 80.000.-TL 80.000.-TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle