22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 1998 PAZARTESİ / OLAYLAR VE GORUSLER Ğeorges Duhamel'in Düşündürdükleri BAHATTİN FIRTİNA Eg, C umhuriyeUgazetesi, aylar a»jc#: başlattığı çok önemli bir özekin hizmetini sürdürüyor. Her hafta, yakın tari- himizi, özellikle Cumhuriyetımizin kuruluş evresi- ni, sosyal, ekonomik, külriirel ve si- yasal oluşumlannı, değişik doğrul- tulardan aydınlatan kitapçıklar ya- yımlıyor. Çok yararlı bir görev ya- pıyor. Çünkü güncel olgulan ger- çek boyutlanyla ka\rama,değerlen- dirme ve yönlendirmede, geçmişin öğelerinin işlevi yadsınamaz. Bu ne- denle, hizmetin uzun ömürlü olma- sım diliyorum. tlgiyle okunan bu kitapçıklardan biri de Fransız düşünür ve romancı Georges Duhamel'in "YeniTürkiye: Bir Baü Devleti" adlı yapıtıdır. Ya- zar, ülkemize 1924 ve 1954 yıllann- da olmak üzere iki kez gelmiş, son gelişinde, iki haftadan fazla konuğu- muz olmuştur. Edindiği izlenimler- le, Atatürk'ü, yeni devletin konu- ıttmcı munu, devrimleri, Türk halkını; sa- nayi, tanm, eğitim-öğretim, tıp, hu- kuk, sanat ve kültür düzlemindeki oluşumlan, ülkemizi sevenleri gönen- direcek, yadsıyanlan utandıracak bir biçemde anlatmaktadır. Avrupa'nm, bilim felsefesi ve ya- ratıda, Âmerika'nm uygulamada üs- tün olduklannı belirleyen yazar, bu iki anakara uygarlıklannın temsilci- leri ülkelerin -Fransa, Ingiltere, Al- manya, Amerika- Kurtuluş Sava- şı'nda, askersel yolla gerçekleştire- medikleri ereklerini, "kültür yayıl- macıhğı" yoluyla ele geçirmek için nasıl uğraş verdiklerini de örtüsüz- ce anlatıyor. Ülkelerin, çıkarlanm dostluk, kül- tür, insancılık bohçasına sararak bir- birlerine sunduklan. bilinen birger- çektir. Gene de dost denen ülkele- rin, Ikinci Dünya Savaşı sonrası, Türkiye'deki sözgeçirme (nüfuz) uğ- raşlarını, bu dost ve bilge kalemden izlemek ilginç olsa gerek: "Almanlar, Türkiye'deki nüfuzla- rmı ayakta tutabilmek için ellerinden geleni \apı\orlar. Bilginkr \olluyor, kitaplannı yavmak için çalışıp didi- niyorlar." "Türk-Fransız dostluğunun öne- mini kavrayan iki bakanımız Türki- ye'yi ziyaretetti. Bunlann hemen ar- kasından M. Adenaur da Ankara'ya geüverdi." " 1953 yılında Fransızbandırası İs- tanbul limanında 14 kere dalgalan- mış. Buna karşılık aynı iimana 305 İtalyan, 112 İngiliz, 106 Alman gemi- si girmiş... Fransa uykuda mı, yoksa ne idüğü belirsiz havallerin sarhoş- luğu içinde mi?" "İngütere'yle Amerika bıkıp usan- madan çalışıvor. İnsanlardan etkin ihraç maddesi olabilir mi? Her yer- de Amerikan uzmanlanm görüyor- sunuz." "Amerikan hükümeti, burs ver- mekte, pedagoji öğrencilerine çok daha açık elli da\ ranıyor. Amerikan pedagojisi, Ankara'da baş üstündetu- tuluyor" diyor Duhamel. Yarışı gördünüz. Bu yanşta, Du- hamel'in değerlendirdiği gibi "uy- gulamada üstün" Amerika, ipi gö- ğüsledi. Gereksinim duydugu alan- larda (eğitim, yönetim, ekonomi vb gibi) burs vererek eğittiği yerli ya- bancı uzmanlarla köşe başlannı tut- tu. Özellikle eğitimi ele geçirdi. Hâ- lâ elinden bırakmış da değil. Türki- ye Eğitim Planlaması, milyonlarca dolar ödenerek Amerikalı uzman- lara yaptınlmaktadır. UNESCO'nun geri kalmış ülkelere örnek olarak gösterdiği Köy Enstitüleri'ni yarat- miş bir ülke için ne utanç verici bir olay! Bugün, Türk eğitimine, Ameri- kan eğitbilimi egemendir. O yüz- den, Köy Enstitüleri kapatılmış, eği- tim birliği yok edilmiş, öğretim iz- lenceleri onlann isterlerine göre dü- zenlenmiş, eğitim tecimselleştiril- miş, yeşil kuşak siyaseti, eğitime zo- runlu din derslerinin konulması ve imam-hatip okullannın temel eğiti- min yerini alacak biçimde yoğunlaş- tınlması olarak yansımış; Türk-Is- lam sentezi uygulamaya konmuştur. Düşünen, araştıran, sorgulayan ve uygulayan insan yerine, yönetimi kolay insan yetiştirme yoluna sapıl- mıştır. Bu nedenle, liseler, felsefe ve mantık derslerinden anndınlmış- tır. Sonuçta; yoz, yobaz, kişiliği oluş- mamış, dünyayı farklı algılayan ça- tışkan kuşaklar yetiştirilerek daha önce "Hür Dünya", şimdi ise "Ye- ni Dünya Düzeni"nin değerlerinin benimsetilmesi sağlanmıştır: Vur, kır, öldür, yap, sat, çal, çırp, gör- kemli yaşa... Gözde söylemise: Kü- reselleşme, liberalleşme ve devle- tin küçülmesi... Sonuç, devletin sos- yal niteliğini yitirip özel girişimci- lere teslim edilmesidir. Dün, barajlar yapıp elektrik üret- tikleri için barajlar kralı olarak ün- lenenler, bugün, günah-ı kebir işle- miş olup daaf dileyenlergibi, elekt- rik üretim ve dağıtımımn özelleşti- rilmesi için çırpmmaktadırlar. Devlet yatınmlanyla giyinip do- yunuyorduk, şimdi soyunup soyulu- yoruz. Ülkemize yazık!.. Insanımıza yazık!.. 31 Mart Olayı, Günümüze Uzantısı BEHZAT AY 1 3 Nisan 1909 günü tstanbul'da geri- ci yobazlann başkaldın olayı, o yıl- larda kullanılan Rumi takvimde 31 Mart 1325 gününe rastladığı için "31 MartOlayT olarak tarihegeçer. Ayak- lanmanın nedeni, kimler tarafından başlatıldığı. başkaldında atılan sloganlar öne sü- rülen önerilerle belgelenmiştir... 23 Temmuz 1908'de ilan edilen Ikinci Meş- rutiyet, Osmanli tmparatorluğu'nda insanlan iki kümeye sürükler. Birinci küme, Meşrutiyet'in ilanını hazırlamakta etken olan, merkeziyetçi siyasa yanlısı îttihatve Terakki Fırkasıveyan- daslan. Ikinci küme ise, liberal yönetim yanlı- sı Ahrar Fırkası ve çevresinde toplananlar. lttihat ve Terakki Fırkası'nı, dâha çok ordu içindeki "mektepli" subaylar destekler. Özel- likle de Selanik'teki Üçüncü Ordu ve Trak- ya'daki Ikinci Ordu'daki subaylar arasında ge- niş destek görür... Ahrar Fırkası'nı da medre- se öğrencileriyle az>nhklar destekliyorlar... O günlerde kışlalarda yetişmiş, ama yenileştirme düzenlemelerine ayalc uyduramayan "alaylı" subaylar ordudan atılıyor, yerlerine de Harpo- kulu'nda yetişmiş "mektepK" subaylar atanıyor. Bu durum da kutuplaşmaya etken oluyor... lttihat ve Terakki Fırkası'nmgörüşleri Tanm gazetesinde yansıtılırken, Ahrar Fırkası'nm gö- rüşlerini tkdam, Mizan gibi gazeteler yayıyor. En önemlisi de, Ahrar Fırkası'nın yan ktırulu- şu olan "tttihad-ı Muhammedi Cemiyeti" yö- neticisi Kıbnslı Derviş \ahdeti'nin çıkardığı* Volkan gazetesi, halkın dinsel duygularını kış- kırtıcı yayınlar yapar. Muhalefeti, "şeriatçı- hk"a yönlendirip sürüklemeye çalışır. Dahası, erlerin Ittihad-ı Muhammedi Cemiyeti'nden yana olduklannı açıklayan yazılann yayımlan- ması, 3 Nisan'da Ayasofya'da mevlit okutula- rak açılış törenini gövde gösterileriyle yapma- sı, Serbesti Gazetesi Başyazarı Hasan Feh- mi'nin Galata Köprüsü'nde bilinmeyen bir ki- şice öldürülmesi ve bu cinayetin lttihat ve Te- rakki Fırkasf nca yaptınldığı savının yayılma- sı, cenazenin medrese öğrencilerinin katılımıy- la kaldırılması kutuplaşmayı körükler... Bir yandan da namaz kılmanın yasaklanacağı, şe- riatın kaldınlacağı, dinin elden gideceği, şap- kanın giyileceği söylentileri kışlalarda yayılır, bilisiz askerlerin hoşnutsuzluğu çoğalır... lşte tam bu ortam içinde 13 Nisan'da ayak- lanmabaşlar. Ayaklananlara, kışlalardan gelen askerler, medrese öğrencileri, din adamı görü- nümündeki gericiler de katılırlar... Halk katıl- mamıştır. Ayaklananlar, şeriatın uygulanması- nı, hükümetin istifasını. ilerici komutanlann değiştirilmesini, Meclis Başkanı Ahmet Rıza Bey'in ve İttihatçı önderlerin çekilmesini, ayak- lananlara sorumluluk yüklenmemesini ister- ler... tsyancılar. Tanin Gazetesi Başyazan Hüse- yin Cahif e benzettiklen Lazkiye Milletvekili EminArslanBe> i,AdliyeNazınNazımPaşayı, Süvari Subayı Selahattin Bey'i öldürürler. Hü- kümet ve Padişah bu başkaldın karşısında edil- gen durumda kalır. Dahası hükümet, isyancı- lann isteklerini istifa ederek yerine getirir. Sa- ray. Sadrazamlığa Ahmet Tevfîk Paşa'yı, Har- biye Nazırlığı'na da Gazi Etem Paşa'yı atar. Ay- nca ayaklananlann bağışlandığını bildİTen Pa- dişah lradesi yayımlanır... Ertesi gün tttihat ve Terakki Fırkası Sela- nik'te bir miting düzenleyerek Istanbul'daki yobazlann kalkışımını kargışlarlar (lanetler- ler). Selanik'teki Üçüncü Ordu'nun Istanbul'a hareket etmesi, ayaklanmayı bastırması, Meş- rutiyet'i kurtarması kararlaştınlır. Bu orduya halktan da gönüllü olarak katılan- lar olur. Mahmut Şevket Paşa'nın komutasın- da Selanik 'ten tstanbul'a hareket ettiğinden ta- rihe "Hareket Ordusu" adıyla geçen ve Kola- ğası Mustafa Kenıal Bey'in (Atatürk) Kuımay Başkanı bulunduğu, Binbaşı Enver Bey'in (Pa- şa), Kolağası Niyazi Bey' in (Resneli) vb. önem- li kişilerin görev aldığı ordu Yeşilköy'e gelin- ce, Meclis de 22 Nisan günü aynı yerde topla- narak Meşrutiyet'i korumak konusunda orduy- la birlik olduğunu açıklar. 24 Nisan günü İstan- bul'a giren Hareket Ordusu kenti kuşatır. Taş- kışla ve Taksim'deki kışlalarda bulunan erlerin direnmesi, kuşatmanın kanlı olmasına neden olur. Ama direnme aynı gün bastınlır. Kentte sıkı- yönetim ilan edilir. Üç sıkıyönetim mahkeme- si kurulur. 27 Nisan'da toplanan Meclis, tkin- ci Abdülhamifin tahttan indirilmesine karar verir ve Padişah'ı hemen o gece Yıldız Sara- yı'ndan Selanik'teki Alattin Köşkü'ne gönde- rir. Yerine kardeşi Mehmet Reşat'ı tahta çıka- nr... Duruma egemen olan Hareket Ordusu, ayak- lananlann elebaşılannı yakalayarak sıkıyöne- tim mahkemesine sevkeder. Derviş Vahdeti, kaçtığı lzmir'de yakalanarak Istanbul'a getiri- lir. Başta Derviş Vahdeti. Yaver Kabasakal Mehmet Paşa, Erzurum Tümen Komutanı Yu- sufPaşa,Albay HaH,Yüzbaşı Hakkı,Şûrayı Dev- let Üyesi Tayyar olmak üzere 56 kişi, 3 Mayıs ile 25 Haziran arasında idam edilirler. Ayaklan- maya katılanlann bir bölümü hapis ya da sür- gün (aralannda Said-i Nurside olmak üzere) ce- zasınaçarptınlır... 31 Mart Olayı'nı ve bugünkü uzantılannı bir kez daha düşünelim!.. .. CUMHURtYET'TEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Kara-Mizah Anıtı Türkıye Cumhuriyeti'nin anayasasına, söz ve eylemleri ile karşı çıkan ilk cumhurbaşkanı Turgut Ozal'dı. Karşı çıkmak bir yana, delmek için olmadık gi- rişimlerde bulunma konusunda da üstüne yoktu. "Anayasa bir kere delindiyse ne olur?" özdeyi- şi ciddi devlet adamlığının kanıtları arasındaydı. Herkesin kendisini örnek almasını istiyor, anla- mak istemeyenlere ders olsun diye de "Benim memurum işıni bilir" diyordu. Anayasadaki sosyal devlet ilkesi ona göre saç- ma bir ilkeydi. Devlet her işten elini ayağını çek- meli, insanlar kendi başlarının çaresine bakmalıy- dı. Yaşama hakkından yararlanması gerekenler para babalarıydı. Bu nedenle fakirleri sevmezdi. Özellikle işçilere düşmanca bir tavrı vardı. Işçiler yollara döküldüklerinde ilk kez bir cumhurbaşka- nı için söylem geliştirdiler. . "Çankaya'nın şişmanı, işçilerin düşmanı." Dünyanın şu haline bakın. Türkiye'nin küreselleşmiş bir dünyada yerini al- masını, ülke sorunlarının çözümünün çokuluslu şirketlere bırakılmasını, bu akımın gerçekleşme- siyle devletin etkisizleştirilmesi gerektiğini savu- nan Bay Özal'ın anıtmezan devlet parasıyla yapı- lıyor. Sizin, benim ve Özal'ın felsefesinden rahatsız- lık duyan tüm yurttaşların ödediği vergilerden ay- nlan ödenekle, devlete karşı olan bir devlet ada- mına anıtmezar yapıyoruz. Belkı de iyi oluyor. Ankara'daki Devlet Mezarlı- ğı'ndayatanların kemiklerinin sızlamaması için ki- lometrelerce uzakta yapılmasının hikmeti de böy- lece ortaya çıkmış oluyor. Insanlann büyüklüğü, ortaya koyduklan eserler- den, savundukları görüşlerin, iskambil kâğıtların- dan yapılmış kuleler gibi yıkılıp gitmemesinden, ya- kın çıkar çevresinin dışındakilerin bile kızsalar da gerçekleri kabul etme zorunluluğunu duymaların- dan anlaşılır. Devlete karşı bir devlet adamının devlet parası ile yaşatılacağının sanılması ancak bize özgü bir davranıştır. Nasrettin Hoca'nın torunlan olarak kara-mi- zah'ı anıtlaştırmak da bize yakışan bir uygulama- dır. • Islami sermayeli Faisal Finans Kurumu'nun, ba- zı şirketlerin açık ihracat hesaplannın kapatılma- sında kullanılmak üzere sahte döviz beyan tuta- nağı ve döviz alım belgesı düzenlediğıni saptayan Hazine raporunu Alper Ballı duyurdu. • Konya Selçuk, Niğde ve Kınkkale üniversitele- rinde incelemeler yapan Ebru Toktar ve llhan Taşçı, taşra ünıversiteleri ve bu okullarda okuyan gençlerin sorunlarını yazdılar. • Banu Salman, hükümetlerin "kalkınmada ön- celikli" kapsamına aldığı illerde geleneksel toplum • Arkoşı 6. Sayfada / £| ' 44 yıllık deneyim. ilk günkü heyecan! Türk bankacılık sektörünün en köklü, en güçlü kuruluşlarından biri olan VakıfBank, 44 yıldır Türkiye'ye hizmet sunmanın haklı gururunu yaşıyor. Kurulduğu günden bu yana bankacılık sektöründe pek çok girişime öncülük eden, pek çok ilke imza atan; Türkiye'ye, "21. Yüzyıl Bankacılığı"nı kazandıran VakıfBank, VnlrıfRmilr 2000li yıllara girerken, bankacılıkta yeni bir dönem başlatıyor. İlk günkü heyecanla! W U I V I I 0 U I I I V
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle