Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24MART1998SALI
12 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Dünya Tîyatro Günü 37. yıhndaBu yıl 37'ncısı kutlanacak olan 27 Mart
Dünya Tiyatro Günü. tiyatronun. insanlık
tarihinin tüm aşamalannda insanJa olan
birliktelığinın somut bır göstergesi olarak
oluşturulmuş.
27 Mart ilki A. M. Julien'in girişimiy-
le 1954'te Paris'te düzenlenen "LTuslar
Tîyatrosu'" (Theatre of Nations) adlı ulus-
lararası tiyatro festivalinin açılış günü. Ge-
lenekleşerek günümüze dek ulaşan bu fes-
tivalin başansı. UNESCO'ya bağlı olarak
1948 "de kurulan U luslararası Tiyatro Ens-
titüsü (kısa adıyla ITI) tarafindan bir Dün-
ya Tiv atro Günü oluşturulmasma katkıda
bulunmuş. ITI. 1962'de ilk Dünya Tiyat-
ro Günü uygulamasını başlatmış. "Ulus-
larTıyatrosu1
" festivalinin açılış tarihi olan
27 Mart'ta...
Tam 37 yıldır 27 Mart Dünya Tiyatro
Günü'nde İTI'ye bağlı bir dolu ülke rad-
yo. TV izlenceleri, konferans dizileri, açı-
koturumlar yoluyla tiyatroyu tanıtıyor, ti-
yatroyu tartışıyor. olanaklan elveren top-
luiuklar da tıyatroya gıtme koşullan kısıt-
lı olan kesımlere ücretsiz olarak oyun su-
nuyor. ITI'ye 1953'te kendi ulusal merke-
zmı kurarak katılmış olan Türkiye'de de
sürüyor gelenek.
Dünya Tiyatro Günü"nün temel etkin-
lıklerinden bıri de her yıl ITI'nin saptadı-
ğı bir sanat insanına yazdınlan ve o gece
sunulan oyunlardan önce okunan bildiri-
ler. 1962-1977 \ ıllan arasında tüm dünya-
da aynı bıldiri okunurdu. 1978 yılından
başlay arak heT ulusal merkez bıldiri hazır-
lama görevini kendi ülkesinin sanat insan-
lanndan birine verdi. Türkiye'de ilk bildi-
ri Muhsin ErtuğnıTunkidir. Sonrakiler ise
Haldun Taner. Bedia Muvahhit,Necati Cu-
mah. Cüne>t Gökçer. trfan Şahinbaş, Ta-
nk Buğra,MelahatO2gü.SebahattinKııd-
ret Aksal, Recep Bilginer. Reflk Erduran.
Orhan Asena. Bozkurt Kuruç, Lütfi Ay,
TuranOflazoğlu. Se\da Şener.Yüdız Ken-
ter. Özdemir Nutku, Şakir Eczacıbaşı. Dm-
çerSümerımzasını taşıyor. Bu yılın bildi-
risıni ıse Çetin Altan hazırladı.
Prof. Dr Murat Tuncay. Izmir Devlet
Opera ve Balesi yayını olarak hazırladığı
"Dünya Tiyatro Günü'nün Öyküsû" baş-
lıklı kitapçıkta (1984) yabancı ve yerli bil-
dirilere yer verir. ITI Türkiye Ulusal Mer-
kezi'nı ise 2000 yılında bir görev bekliyor.
Yabancı ve yerli tüm bildirileri içeren bir
kitap hazırlamak. Böyle bir belgenin oluş-
turulması pek çok açıdan önemli. Önce-
likle bır dolu usta yazar ve sanatçı elinden
çıkma çeşıtlı tiyatro yakJaşımlannı dile
getirmesı açısından. Sonra yüzyıhmızın
ikinci yansında. tkinci Dünya Savaşı'nın
yaşattığı dehşetin ardından soğuk savaş
gerginlığine sürüklenmiş toplumlann sa-
nat insanlannın tıyatroya yükledikleri gö-
revler açısından. En önemlisi de demok-
rasi. özgürlük ve insanca bir düzen adına
yapılması gerekenleri ve yapılmayanlan
dünya uluslan, kendi ulusumuz. kendi top-
lumumuz ve tiyatromuz bağlamında de-
ğerlendirebilmemiz açısından.
Gelin 37 yıldır söylenegelenlere bir göz
atıp tiyatro ve sanat insanlannın bildirile-
rindeki uyanlara kulak verelim.
1967 yılının bildirisinde, Bertolt
Brecht'in eşi ve Berliner Ensemble'in bü-
yük sanatçısı Helena VVeigel şöyle diyor
"Tiyatro ve tiyatroya yakın sanaâar, in-
san topluluklanna karşı üstlerine aldıkla-
n görev ve sorumluluklanna yeterince
önem vermemektedirler. Oysa çalışmala-
nmızın sonuçlan çok önemlidir. Bizler. ti-
yatro adamlan kendimize özgü araçlarla
dünyaniLzı yasanabilir bir duruma getir-
meye çalışıyoruz. Tiyatro ite ilgilenmemi-
zin anlanu, yine ve her zamankinden çok
insana banşdolu bir' bugün' ile insanın in-
san için yardım, dayanışma kaynağı olaca-
ğı dosduk dolu bir getecek haarlamakür."
Banş özlemi, büyük ozan Miguel An-
gel Asturias'ın bildirisinde (1968) bir
"protesto"ya dönüşmüştür: "Bu yedinci
Dünya Tiyatro Günü, kardeşi kardeşe ö\-
dürten savaşlara. insanın yok edilmesine.
ırk kınmına ve insanlan ortadan kaldır-
maıun bir başka biçimi olan ekonomik n-
kanıkhğa karşı çıkmalıdır."
Pek çok bildiride tiyatronun eğiticı ve
uyancı gücü vurgulanırken Peter Bro-
ok'un 1969'daki bildirisinde. tiyatronun
ilerici-devrimci nitelıği de gündeme geti-
riliyor: "Dünya üstünde yer alnuş devrim-
ci hareketierde. çoğu zaman seslerini ilk
duyuranlar. protesto için seslerini ilk yük-
seltenler. oyuncularolmuştur... Bize düşen.
bemen yapmanuz gereken iş. derin derin.
öze inerek, de\Tİmci, güçlükleri ortadan
kaldıncı bir anlayışla... bizi >aşatan bütün
tiyatro biçimlerini >eni baştan incelemeye
almakür."
Tiyatronun ilerici gücünün de\let gü-
cüylebastınlmayakalkışılmasına yerli ve
yabancı bir dolu bildın yazan karşı çıkı-
yor.
İşte Eugene Ionescu'nun söyledıklen:
"Politikanınkuruntulu.temelsizdüşünce-
li kimseleri. thatroyu ellerine geçirmek ve
onu kendi amaçları için araç gibi kullan-
makistemişlerdir. Ama sanat, de\ letişi de-
ğildir... Yarabcı içtenliği kösteklemek in-
sanzekâsına karşı işlenmiş birsuçtur. Top-
lumun yapnıa bir üstün kuruluşudur de\ -
let Toplunı değüdir.. Politika adamlan.. ti-
\atro sanatının hizmetinde olmalıdıriar.
Bütün çabalan, tiv atro sanaünın özgür ge-
lişmesini sağlamak olmalıdır." (1976).
1978'den bu yana süregelen ulusal bil-
dırilenn ilkinin yazan olan Muhsin Ertuğ-
rul. Türkiye'nin politik güncelıni tiyatro
üstüne söy lenebılecek güzel sözlere üstün
tutmuştur. "Gençler gençleri neden öldü-
rüyor? tşte size şimdiye dek sahneye geti-
rilmiş en acı konu... Siz ve bizler ki öldü-
renle kurbanını aramızda yetiştirdik...
Hangi kan yürekU. hangj cana kıyıcı, han-
gi bencil çıkarcı perde arkasından bu yav-
rulan. sinsi sinsi. kukla gibi kuUanıyor?»
Bu sorunlan çözmek seyircinin sağdu\ıı-
suna kalnuşnr."
Tiyatronun ve tıyatroculuğun toplumsal
bir görev olduğunu. geçen yılki ulusal bil-
dirinin \azan olan DinçerSümervurgula-
raış. •Maikcumhuri>etinancını,uygarTür-
ki>e düşüncesini, doğru sanat değerlerini
\e güzel Türkçenin onurunu savunma so-
runıluluğunu" sanatçılardan bekledığinı
dıle getırmibtı.
MüjdatGezen, 15 Mart tarihli Cumhu-
riyet'tekı haftalık köşesinde, toplumsal
utancımızı hafifletme adına, gözlerimizin
önünde onmaz acılara kurban edilen Ma-
nisalı çocuklanmızı kendi tiyatro okulu-
na çağırıyordu. Yıkılmış ana-babalara
şöyle sesleniyordu: *.„ sanatonlanonara-
cakür."Tıpkı
u
LaMamma'"topluluğunun
yönetıcısı EUen Stewart'ın 1975'tekı bil-
dınsınde vurguladığı gıbi: "Th"atrose>gi-
yi doğurabilir: se\gi de yaşayabâme, yiti-
• Dünya
Tiyatro
Günü'nün temel
etkinliklerinden
biri de her yıl
ITI'nin saptadığı
bir sanat insanına
yazdınlan ve o
gece sunulan
oyunlardan önce
okunan bildiriler.
1962-1977
yıllan arasında
tüm dünyada
aynı bildiri
okunurdu. 1978
yılından
başlayarak her
ulusal merkez
bildiri hazırlama
görevini kendi
ülkesinin sanat
insanlanndan
birine verdi.
rileni bulabilme gücünü verebilirJ"
tnsanla olan birlikteliğini yüzlerce yıl-
dır sürdüren tiyatronun. insanın onurlu
varlığtnı, esenliğini, bugüne ve geleceğe
olan inancını sürdürebilmesi yolunda ta-
şıdığı sorumluluğun -"uygar" dediğimiz
dünyaıun 20. yüzyılın sonunda sergiledi-
ği yüzkarası manzaraya baktığımızda-
azalacağına gitgide daha arttığını görüyo-
ruz.
Bertolt Brecht, Dünya Tiyatro Günü
oluşturulmadan önce ölmüştü. Bu neden-
le bir tiyatro bildirisi yok. Ancak, Helene
Weigel 1967 yılındakı bildirisinde
Brecht'in sözlerine de yer veriyor. Tiyat-
ro yoluyla dünyayı onarma adına. üstün-
de tüm sanat insanlannın düşünmesi ge-
reken bir "seçinTden söz ediyor Brecht:
~Bubüyük seçme çağında sanatda seçimi-
ni yapmahdır. Sanat ya körü köriine bir
inanışla kaderini bir aanlığa bağlar ve o-
nun aracı olur ya da çoğunluğun tarafina
geçerek kaderini ona bağlar. Ya insanlan
düşlere sürükler v« onlan uyutur. bilgisiz-
ligi arttınr ya da insanlan gerçeklere yö-
neltip bilgi> i çoğalbr. Ya > ıkıcı yanı ağır ba-
san güçlere ya da yaptcı ve ilerici güçlere
seslenir."
Brecht "orta karar" tiyatro yapmaktan
hiç söz etmiyor. Insanlığın serüveni hiç
"orta karar" olmamış ki... . _.
Elçin 'in oyunu "Tımarhane
Kaçkını" başladı
'Akıllılan içerde
tutmak kolay'ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Bir yanda.
uzun zamandır süren bü-
yük bir rejimin yıkılma-
sıyla ürkmüş. korkmuş,
güvensiz ve çeşitli saplan-
tılar içinde büyük bir
grup. Diğer yanda ülkede
yaşanan politik. sosyal.
ekonomik depremden
olumsuz etkilenmemiş
tekbirinsan... Ancak akıl-
lı olduğu için tehlike yara-
tıyor.
"En iyi tımarhane bi-
zim tnnarhane-" Yalnız-
ca akıllılar, ruh sağlıklan-
nı diğerlenne karşm koru-
yabilenler buraya hapse-
dilmek isteniyor. Düşün-
mekten. eleştirmekten, ki-
şiliğinin yozlaşmaması
için mücadele etnıekten
korkan birey-
ler ise dışarda
kalmalı! Çün-
kü, "Onlar-
dan topluma
hiçbir zarar
gelmez™"
Azerbaycan
Cumhuriyeti
BaşbakanYar-
dımcısı Efen-
diyev Elçin b-
yasoğju'nun
yazdığı "Tı-
marhane Kaç-
kmı" adlı oyun
Altındağ Ti-
yatrosu'nda başladı.
Azerbaycanlı Zamine ve
FuatRaufoğlu'nun yönet-
tiğı oyunun dekorlannı
»\li Gcktaş. sahne tasan-
mını Funda Karasaç, ışık
tasanmını Burhanettin
Yazar gerçekleştirdi. Mü-
ziğıni Naime Fuafın ha-
zırladığı oyunda Fikret
Ergin, Asuman Bora. Ata-
met Erkut, Yüdıral Akın-
cuVolkan Özgömeç, Şem-
settin Zırhiı, Murat Gök-
çer, Recep San ve Serap
Doğan rol alıyor.
Oyun, Sovyet rejiminin
yıkılmasının ardından
Azerbaycan'da her alanda
yaşanan depremi. hasta-
neden kaçan hastasını ara-
yan ünlü bir profesör çe\-
resinde anlatıyor.
Oyunda "Tımarhaneye
yalnızca delilerin değil,
akıDılann da konulmakis-
tendigi" me&ajı, ızleyici-
lerin üzerine çevrilen par-
maklıklarla veriliyor.
Oyunun sahnesindeki
masanın üzerinde, hangi
ülkede oynandığına işaret
eden Türk bayrağı yer
alıyor. Sembol olarak kul-
lanılan bayrağın. oyunun
sahnelendiği ülkeye göre
değiştirilmesi planlanıyor.
Her ne kadar karamsarlık-
lar sahneye aktanlsa da
oyunun sonunda yine u-
mut var...
"Tımarhane Kaçkı-
nı"nın yönetmenlerinden
Fuat Raufoğlu, Sov7et re-
jiminin dağılmasının ar-
dından yalnızca Azerbay-
can'ın değil,
• Azerbaycan
Cumhuriyeti
Başbakan
Yardımcısı
Efendiyev
Elçin
llyasoğlu'nun
yazdığı
"Tımarhane
Kaçkını" adlı
oyun Altındağ
Tiyatrosu'nda
başladı.
tüm Türk
cumhuriyetle-
rinin düştüğü
durumu anlat-
tıklannı söy-
lüyor.
Komedi bi-
çiminde işle-
dikleri konuy-
la bağımsızlı-
ğageçişdöne-
mine işaret et-
tiklerini kay-
deden Ra-
ufoğlu,"tkhın
değişirken ki-
şüer de değişiyor. Türk se-
yircisi görsün kitüm Türk
cumhuriyeüeri rejim çök-
tükten sonra çok zor du-
rumda kalddar. İnsanlar
nasıl aüştnışlar" diye ko-
nuşuyor.
Yönetmen Zamine Ra-
ufoğlu da, Sovyet rejimi-
nin çökmesiyie kaybettik-
lerine karşın, bağımsızhk-
lannı kazandıklanna dik-
kat çekerek, "Seyirciye
hep bûiikte el ele verme-
miz gerektiği mesajını
gönderiyoruz. Sarsınü ge-
çiren insanlardan çüdır-
mak durumuna gelenler
de var. Toplumu ayıltan,
uyandıran insanlan O-
marhanede tutmak daha
kolay" görüşünü dile geti-
riyor.
• NilYalter'in
Aksanat'taki "Göçebe
Dünya"sı, bilgisayar
teknolojisinin
olanaklanndan
yararlanarak anlattığı
bir masal aslında.
Topraklanndan
sökülmüş ya da
göçmek zorunda kalmış
insanlara özgü bir
gurbet masalı...
Göç olgusunu,
göçmenlik kavramını
çeşitli yönleriyle
irdeleyen sanatçı,
Avrupa'da yaşayan
Türk göçmen
işçilerinin
görüntüleriyle
13. yüzyıl Türk gurbet
şiirlerini harmanlıyor.
Nil Yalter'in 'Göçebe Dünya' başlıklı CD-ROMenstalasyonu Aksanat'ta
Yatter'in 'elektmniktekke'siAHU AıNTMEN
Yüzyıl başında rutüristler. yeni çağın dmamızmi-
ni yakaladığı gerekçesiyle teknolojmin sıhırli kanat-
lanna -uçaklara- binip. hız ve tıtreşimden yararla-
narak resimler yapıyorlardı. Teknolojı o denh yeni
bir 'dünya nimeti'ydi kı. tahripkârlığı henüz göz
önünde bulundurulmuyordu. Teknolojiye şüphey-
lebakmayı, zaman içinde, trajik 'kaza'lara tanık ol-
dukça öğrendi insan...
Sanatçılann, çevremizi kuşatan \e artık onsuz
olmaz hale geldiğimiz olguy la flörtü ise hep sürdü.
Özellikle 1970'li yıllardan başlayarak. o güne dek
teknoloji karşısında takındıklan tavır çerçevesinde
sanat yapanlann aksine. teknolojiyi bizzat bır araç.
bir malzeme olarak kullanan sanatçılar çogaldı. Vi-
deo. bilgisayar, uydu, fotokopi makineİçri derken.
geleneksel malzemelerin pabucunu dama attı kimi
sanatçılar. izleyicilere de alışılagelmiş algılama bi-
çimlerinin alanını genışletmek düştü...
Bu çerçevede değerlendirebileceğimız Nil \alter,
şu günlerde Aksanat'ta ızleyıciye sanal bır dünya-
nın kapılannı açıyor. 1970'li yıllardan bu yana >a-
şamını Fransa'da sürdüren ve çağdaş sanat ortamın-
da teknolojiyle sanatı buluşturduğu ışleriyle tanı-
nan sanatçmın Aksanat'taki çalışması. "Terra No-
made-Göçebe Dünya" başlıklı bir CD-ROM ensta-
lasyonu. Dünya içinde bir başka (sanal) dünya. me-
kân içinde bır başka mekân oluşturan 'kişisel bilgi-
sa>ar' çağında, sanat yapıtını taşıyan ve yapıtın ken-
disi haline gelen CD-ROM. tıpkı e\in duvarlanna
asılan resimler gibi. e\' içindeki o öteki e\e -bilgi-
sayar mekânına- girmiş oluyor. Genelde eğlence ve
eğitim gibi işlevler üstlenen bu yeni bilgisayar tek-
nolojisinin sanatla ilintisi sonucunda, izleyicinin
bizzat katılımıyla değişen ve şekillenen bir sanat
ürünü ortaya çıkıyor.
Nil Yalter'in Aksanat'taki "Göçebe Dünya"sı,
bilgisayar teknolojisinin olanaklanndan yararlana-
rak anlattığı bir masal aslında. ToprakJanndan sö-
külmüş ya da göçmek zorunda kalmış insanlara öz-
gü bır gurbet masalı... Göç olgusunu, göçmenlik
kavramını çeşıtlı yönlerıyle irdeleyen sanatçı. Av-
rupa'da yaşayan Türk göçmen işçılennın görüntü-
leriyle 13. yüzyıl Türk gurbet şiırlerini harmanlı-
yor. Bilgisayarortamındayüzyıllankapsayan sanal
biryolculuğaçıkan.bilgısayann'nmıse'unutıklat-
tıkça bir mekândan dığenne göç eden izleyici. bu
masalın içinde istediği kadar konaklıyor. Yolculu-
ğunun rotasını kendisi belırledıği için, hem izleyi-
ci hem de yönlendirici olarak sanat yapıtıyla bire
bir ilışkıye girmiş oluyor.
Nil Yalter'ın "Göçebe Dünya"smda Avrupa'da
yaşayan üç kuşak Türk göçmen işçisinin yaşamla-
n saklı. Onlann. kuşaktan kuşağa aktanlan gelenek-
lerinin yanı sıra farklı bir çevTeye kök salarak ya-
şadıklan değişimleri. fotoğraflanna kattığı çeşitli
görsel öğelerle ve görüntüler arasında bir köprü iş-
le\i üstlenen o gurbet şiirleriyle ipuçlan halinde
aktanyor sanatçı. Onlan iyı tanıyor. 1970'h yıllar-
dan bu yana çeşitli \ ideo enstalasyonlannda da göz-
ler önüne serdiği yaşamlar bunlar. Nil Yalter'in sa-
natında bu göç olgusu 1973 yılına. Paris Modern
Sanatlar Müzesı'nde gerçekleştirdiği yörük çadın
enstalasyonuna dek uzanıyor. Zaten kendisi de bir
göçebe değil mi? CD-RÖM'da Dadaloğlu'ndan
alıntıladığı bir dızenin. kendi ruhsal durumunu da
ıfade ettiğinı söylüyor: "Vatan oldı diken gurbet
gülistan / Ağu içmek >iğoldı neyşekerden"...
"Göçebe Dünya" enstalasyonunun bir diğer
uzantısı, Aksanat'ın Cep Galensi'nin duvarlannda
sergilenen resimler. Yağhboya, suluboya \e akrilik
ile bilgisayar ortamındakı çeşitli görsel öğelerden
yolaçücarak gerçekleştirilen bu soyut resimleri. "sa-
nal imgenin maddeteşmiş" halini göstermek ama-
cıyla sergiliyor Nil Yalter. Cep Galeri'deki iki adet
bilgisayar monitörünü gören. bu resimlere doğru-
su pek dikkat etmiyor. oysa Yalter' in bilgisayar or-
tamında kurguladığı sanal dünyaya dair ızleyiciye
kılavuzluk edecek resimler bunlar.
Pixelismus da sergide
Nil Yalterin Da>id Apikian ve Nicole Croiset ile
birlikte iki yıl kadar önce tstanbul'daki Kanye Mü-
zesi'nden ve bugün bilgisayar teknolojisinden ya-
rarlanan pek çok sanatçıya rehberlik eden Male-
viç'in (1876-1935) kuramsal yazılanndan yola çı-
karak gerçekleştirdiği "Piıeüsmus" da meraklı iz-
leyiciler için sergi salonunun diğer köşesinde du-
nıyor. Maleviç'in renk, ışık, insan ve enerji, kitle ve
hız. dördüncü boyut gibi konular üzerine kuramla-
nnın elektronik çağdakı yansımalannın izini süren
bu CD-ROM'da Nil Yalter, Maleviç'in imzası, sa-
nal imgenin en küçük öğesi ve Kariye Kilisesi mo-
zaiklerinin her bir parçasını oluşturan 'kare'lerle
görsel-işitsel bir zaman, tarih ve sanat tüneline ça-
ğınyor izleyiciyi.
Nil Yalter'in "Paetismus"taalıntıladığı Maleviç,
"AtöKelerinıiz bugün artık tablo üretmivor. Bura-
da yaşamın kendi.onun biçimişekilkndirüiwr. Şim-
di artık tablolar değil, tasanmlar, yaşayan yaraük-
lar olmak zorundalar" demiş... Bugün hâlâ tablo
üretilıyor. kuşkusuz yann da üretilecek. Nil Yal-
ter'in -ve teknolojiyle çalışan diğer sanatçılann- sa-
natsal ifade biçimi. yaşamı şekillendirmenin, ona
bir biçim vermenın sanatsal anlamda tek' yolunun
'tablo üretmekten' geçmediğini gösteriyor yalnız-
ca... Yalter, sergisinin kataloğunda 'geleneksel bir
sergi türü sunmadığından ötürü' karşılaşabileceği
güçlükler nedeniyle ızleyicıden özür dilemiş. Ak-
sanat'taki Cep Galerisi'nde teknolojinin perdesini
çekip, ardmda sahnelenen sanata ulaşmayı aklmı-
za koymuşsanız herhangi bir güçlük yaşamanız ola-
sı değil. Sergi 2 Nisan'a dek sürüyor. Meraklı izle-
yiciler, sergi bitene dek çarşamba günleri saat 13.00-
19.00 arasında Nil Yalter'in "Elektronik Tekke"
başlıklı workshop çalışmalanna da katılabilirler.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Yol Nereye?Bir ırmak gibi akıyor Oya Baydar'ın yeni roma-
nı.
Daha ilk sayfada, o birkaç satır:
"Bu bir dönüş hikâyesi. (...)
"Bu hikâye, dönülen herşeyin hiçbir şey; herki-
şinin hiç kimse olduğu, Hiçbiryer'e dönüşün hikâ-
yesi. "
Tümünü okumadığınız, henüz okumadığınız bir
roman için 'yazmak' ne ölçüde doğrudur. Üstelik
henüz otuz yedi sayfa okumuşsanız...
Ama ben hemen paylaşmak istedim. Yazı Oda-
sı'nı okuyanlara hemen seslenmek istedim: Hiçbir-
yer'e Dönüş (Can Yayınlan) uzun zamandır bekle-
diğim 'roman' benim. Uzun zamandır hiçbir roma-
nı böylesine tat alarak okumadım.
Tıpkı Oya Baydar'ın yazdığı gibi:
"Çocukken masal kitaplarının, çocuk romanlan-
nın sonlannı okumazdım. Bitmesinler diye... Ya da
son satırian okur okumaz, yeniden başa döner-
dim."
Şimdi başa döneyim; Oya Baydar'ın yazarlığıyla
tanışmama.
Altmışlara varmış mıydık, çıkaramıyorum; Hürri-
yet gazetesinde bir romanın tefrikasına başlandı.
Eserin adı Allah Çocuklan Unuttu'ydu. Gazete, ya-
zarının çok genç bir romancı olduğunu ilan ediyor-
du: Oya Baydar.
Allah Çocuklan Unurtu'yu her gün soluk soluğa
okurdum. Bir iki yıl sonra ben de ilk 'roman tasla-
ğımın' başına oturacaktım. Bugün o kalın san def-
teri yırtıp attığıma çok pişmanım. Oya Baydafdan
izdüşümleri elimle koymuş gibi bulabilirdim. Öteki
izdüşümlerle, esinlenişler, etkilenişler, çalışlarla bir-
likte tabii.
Allah Çocukları Unuttu sonradan kitap olarak da
yayımlandı. Yeniden okudum. Istanbul'un kentsoy-
lu denebilecek bir çevresini, Demokrat Parti döne-
minde, inanılmaz bir tazelikle dile getirir. Amatörlü-
ğü öylesine etkileyicidir ki, değme ustalığın eriş-
mekte zorlanacağı bir içtenliğe açılır.
Oya Baydar bu romanını bir daha yayımlamadı,
hatırlamadı.
Bir de tatsız anısı var romanın: "Notre Dame de
Sion Fransız Kız Lisesi'nin son sınıfında yazdığı Al-
lah Çocuklan Unuttu adlı gençlik romanı nedeniy-
le neredeyse okuldan atılıyordu."
Böyledir bizde eğitim, sanat üretmek isteyeni
okuldan atabilir.
Oya Baydar şimdi bu yeni romanıyla, çocukluk-
lannı ellili yıllardayaşamış bir kuşağın, Allah Çocuk-
lan Unuttu'daki kuşağın büyük ödeşmesini yazıyor.
Keşke Allah Çocukları Unuttu dayeniden yayım-
lansa ve bu iki roman 'koşut bir okuma'y\a deger-
lendirilebilse.
Hiçbiryer'e Dönüş yaralayıcı, yıkıcı, kavurucu bir
roman. 'llkaşk'\n yaşanıp yitirilmesiyle başlayıp bir
dünya görüşüne, siyasal ınanç ve ülküye açılışlan
dile getirirken, adeta Dostoyevskicil satıriarla örül-
müş. Her cümlesinde sorgu, acı, sevinç ve pişman-
lık yürek yakıyor.
"Alnımdan öpüyorsun. Gidiyorsun...
"Bir daha hiç görüşmüyoruz."
Galiba hiç kimsenin görüşmediği dile getinliypr.
, Galiba ayrılığın, yalnızcaaynlığın, yitirmelerin,.P¥'-
likteyken bile yltirmelerin, o korkunç ıssızlığın, es-
kiyişin.
Hem de hangi sayfayı açarsanız açın. Henüz oku-
madığınız bir sayfada, gelişigüzel açtığınız bir say-
fada, gözünüz takılır takılmaz:
"Yüzüm Markiz'in birkanadıyırtılmış, kısa beyaz
perdeli penceresinden ayırdığım anda, birden kar-
şımda görüyorurn onu. Bir süredir arkamda dur-
muş, beni seyrediyor olmalı."
Markiz hayaletinin önünden bir daha ne zaman
geçsem...
Evet ama Oya Baydar bir anlamda sözcüklerin
yerini değiştiriyor, sözcüklerin acı olabilecek anlam
çağnşımlarını alıp bozuyor, karalıyor, 'hiçbiryer'l
belki de 'ütopya 'nın ta kendisi kılıyor. Ütopyaya dö-
nüş, yokülkeye dönüş...
lyimser ütopyayı 'kötümser şimdi'de okunur kı-
lıyor.
Bir çığlığı okumak isterseniz...
Takvimde tz Bırakan:
"Sarto'nun bu tablosundaki Meryem, düşünme-
ği öğrenmiş, hayat hakkındaki hükümlerini vermiş
ve dünyayı istifaf etmeye başlamış bir kadındı."
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna.
Yazm'da 'Göçmen ve Göçmen
Kimliği1
• Kültür Servisi - Türkiye ile birlikte Avrupa'nın bazı
merkezlerinde de dağıtımı yapılan iki aylık kültür
dergisi 'Avrupa ve Türkiye'de Yazın". 80. sayısında
temel konu olarak göçmen ve göçmen kımliğinı ele
alıyor. Derginin başyazan Prof. Server Tanılli, dergide
yer alan 'Avrupa'daki lnsanlanmız' yazısında
Avrupa'ya kitlesel göçün 30. yılını doldurduğu
günümüzde yaşanan sorunlara değiniyor. Derginin
yayın yönetmeni Engin Erkiner "Bizim Göçmen
Kimliğimiz' başlıklı yazısında göçmenlerin kımliğine
ılışkın bir tartışma açıyor. 1970 öncesi Türkiye soTunım
önemli siyasal dergisi Ant'ın yayıncısı Doğan
Özgüden 'Siyasi Mültecıler Üzerine'. bilimsel
çalışmalanyla tanıdığımız Serol Teber 'Paranoid
Düşünceler Önce Göçmenlerde Başlamıştf ve romancı
Fakir Baykurt 'Yeşeremeyen Göçmen Yazını' başlıklı
yazılanyla dergide yer almışlar.
BUGUN
• CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda
saat 20.00'de Venedik Madngalistleri
sanatseverlerle buluşacak. (251 56 00)
• AYŞE ERCÜMEND KALMK VAKH'nda saaı
18.30'da Füsun Çağlayan, Güven Incirlioğlu. Caner
Karavit, Neriman Polat, Gülçin Özdemir ve Gonca
Sezer'in katılacağı, "Türkiye'de Günlük Hayat
Içinde Sanatsal Eylemin Konumu Üzerine" başlıkl:
söyleşi gerçekleşecek. (245 02 70)
• İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ saat
20.00'de Carmen'i sahneleyecek. (245 16 36)
• ÇEKÜL GENÇLİK BİRİMİ "Tarihsel vs
Kültürel Gelişimi İçinde Anadolu Seminerleri 17"'
kapsamında saat 18.30'da İTÜ Taşkışla 109 No'lu
odada Gürol Sözen'in 'Mavi Uygarlık' başlıklı
semineri izlenebilir. (251 54 44)
• 1. ULUSLARARASI İSTANBUL KİTAP FUARI
kapsamında saat 13.00'te Tuna Egemen'in sssli
kitap gösterisi, saat 14.00'te Osman Saffet Arolat,
Cüneyt Akalın. Aydın Çubukçu. Ercan Enç ve
Haşmet Atahan'ın katılacağı "Dünden Bugûne 68"
konulu söyleşi, saat 18.00'de de Ataol Behramoglu
ve Haluk Çetin'in şiirresitali izlenebilir.