25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24MART1998SALI 12 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Dünya Tîyatro Günü 37. yıhndaBu yıl 37'ncısı kutlanacak olan 27 Mart Dünya Tiyatro Günü. tiyatronun. insanlık tarihinin tüm aşamalannda insanJa olan birliktelığinın somut bır göstergesi olarak oluşturulmuş. 27 Mart ilki A. M. Julien'in girişimiy- le 1954'te Paris'te düzenlenen "LTuslar Tîyatrosu'" (Theatre of Nations) adlı ulus- lararası tiyatro festivalinin açılış günü. Ge- lenekleşerek günümüze dek ulaşan bu fes- tivalin başansı. UNESCO'ya bağlı olarak 1948 "de kurulan U luslararası Tiyatro Ens- titüsü (kısa adıyla ITI) tarafindan bir Dün- ya Tiv atro Günü oluşturulmasma katkıda bulunmuş. ITI. 1962'de ilk Dünya Tiyat- ro Günü uygulamasını başlatmış. "Ulus- larTıyatrosu1 " festivalinin açılış tarihi olan 27 Mart'ta... Tam 37 yıldır 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nde İTI'ye bağlı bir dolu ülke rad- yo. TV izlenceleri, konferans dizileri, açı- koturumlar yoluyla tiyatroyu tanıtıyor, ti- yatroyu tartışıyor. olanaklan elveren top- luiuklar da tıyatroya gıtme koşullan kısıt- lı olan kesımlere ücretsiz olarak oyun su- nuyor. ITI'ye 1953'te kendi ulusal merke- zmı kurarak katılmış olan Türkiye'de de sürüyor gelenek. Dünya Tiyatro Günü"nün temel etkin- lıklerinden bıri de her yıl ITI'nin saptadı- ğı bir sanat insanına yazdınlan ve o gece sunulan oyunlardan önce okunan bildiri- ler. 1962-1977 \ ıllan arasında tüm dünya- da aynı bıldiri okunurdu. 1978 yılından başlay arak heT ulusal merkez bıldiri hazır- lama görevini kendi ülkesinin sanat insan- lanndan birine verdi. Türkiye'de ilk bildi- ri Muhsin ErtuğnıTunkidir. Sonrakiler ise Haldun Taner. Bedia Muvahhit,Necati Cu- mah. Cüne>t Gökçer. trfan Şahinbaş, Ta- nk Buğra,MelahatO2gü.SebahattinKııd- ret Aksal, Recep Bilginer. Reflk Erduran. Orhan Asena. Bozkurt Kuruç, Lütfi Ay, TuranOflazoğlu. Se\da Şener.Yüdız Ken- ter. Özdemir Nutku, Şakir Eczacıbaşı. Dm- çerSümerımzasını taşıyor. Bu yılın bildi- risıni ıse Çetin Altan hazırladı. Prof. Dr Murat Tuncay. Izmir Devlet Opera ve Balesi yayını olarak hazırladığı "Dünya Tiyatro Günü'nün Öyküsû" baş- lıklı kitapçıkta (1984) yabancı ve yerli bil- dirilere yer verir. ITI Türkiye Ulusal Mer- kezi'nı ise 2000 yılında bir görev bekliyor. Yabancı ve yerli tüm bildirileri içeren bir kitap hazırlamak. Böyle bir belgenin oluş- turulması pek çok açıdan önemli. Önce- likle bır dolu usta yazar ve sanatçı elinden çıkma çeşıtlı tiyatro yakJaşımlannı dile getirmesı açısından. Sonra yüzyıhmızın ikinci yansında. tkinci Dünya Savaşı'nın yaşattığı dehşetin ardından soğuk savaş gerginlığine sürüklenmiş toplumlann sa- nat insanlannın tıyatroya yükledikleri gö- revler açısından. En önemlisi de demok- rasi. özgürlük ve insanca bir düzen adına yapılması gerekenleri ve yapılmayanlan dünya uluslan, kendi ulusumuz. kendi top- lumumuz ve tiyatromuz bağlamında de- ğerlendirebilmemiz açısından. Gelin 37 yıldır söylenegelenlere bir göz atıp tiyatro ve sanat insanlannın bildirile- rindeki uyanlara kulak verelim. 1967 yılının bildirisinde, Bertolt Brecht'in eşi ve Berliner Ensemble'in bü- yük sanatçısı Helena VVeigel şöyle diyor "Tiyatro ve tiyatroya yakın sanaâar, in- san topluluklanna karşı üstlerine aldıkla- n görev ve sorumluluklanna yeterince önem vermemektedirler. Oysa çalışmala- nmızın sonuçlan çok önemlidir. Bizler. ti- yatro adamlan kendimize özgü araçlarla dünyaniLzı yasanabilir bir duruma getir- meye çalışıyoruz. Tiyatro ite ilgilenmemi- zin anlanu, yine ve her zamankinden çok insana banşdolu bir' bugün' ile insanın in- san için yardım, dayanışma kaynağı olaca- ğı dosduk dolu bir getecek haarlamakür." Banş özlemi, büyük ozan Miguel An- gel Asturias'ın bildirisinde (1968) bir "protesto"ya dönüşmüştür: "Bu yedinci Dünya Tiyatro Günü, kardeşi kardeşe ö\- dürten savaşlara. insanın yok edilmesine. ırk kınmına ve insanlan ortadan kaldır- maıun bir başka biçimi olan ekonomik n- kanıkhğa karşı çıkmalıdır." Pek çok bildiride tiyatronun eğiticı ve uyancı gücü vurgulanırken Peter Bro- ok'un 1969'daki bildirisinde. tiyatronun ilerici-devrimci nitelıği de gündeme geti- riliyor: "Dünya üstünde yer alnuş devrim- ci hareketierde. çoğu zaman seslerini ilk duyuranlar. protesto için seslerini ilk yük- seltenler. oyuncularolmuştur... Bize düşen. bemen yapmanuz gereken iş. derin derin. öze inerek, de\Tİmci, güçlükleri ortadan kaldıncı bir anlayışla... bizi >aşatan bütün tiyatro biçimlerini >eni baştan incelemeye almakür." Tiyatronun ilerici gücünün de\let gü- cüylebastınlmayakalkışılmasına yerli ve yabancı bir dolu bildın yazan karşı çıkı- yor. İşte Eugene Ionescu'nun söyledıklen: "Politikanınkuruntulu.temelsizdüşünce- li kimseleri. thatroyu ellerine geçirmek ve onu kendi amaçları için araç gibi kullan- makistemişlerdir. Ama sanat, de\ letişi de- ğildir... Yarabcı içtenliği kösteklemek in- sanzekâsına karşı işlenmiş birsuçtur. Top- lumun yapnıa bir üstün kuruluşudur de\ - let Toplunı değüdir.. Politika adamlan.. ti- \atro sanatının hizmetinde olmalıdıriar. Bütün çabalan, tiv atro sanaünın özgür ge- lişmesini sağlamak olmalıdır." (1976). 1978'den bu yana süregelen ulusal bil- dırilenn ilkinin yazan olan Muhsin Ertuğ- rul. Türkiye'nin politik güncelıni tiyatro üstüne söy lenebılecek güzel sözlere üstün tutmuştur. "Gençler gençleri neden öldü- rüyor? tşte size şimdiye dek sahneye geti- rilmiş en acı konu... Siz ve bizler ki öldü- renle kurbanını aramızda yetiştirdik... Hangi kan yürekU. hangj cana kıyıcı, han- gi bencil çıkarcı perde arkasından bu yav- rulan. sinsi sinsi. kukla gibi kuUanıyor?» Bu sorunlan çözmek seyircinin sağdu\ıı- suna kalnuşnr." Tiyatronun ve tıyatroculuğun toplumsal bir görev olduğunu. geçen yılki ulusal bil- dirinin \azan olan DinçerSümervurgula- raış. •Maikcumhuri>etinancını,uygarTür- ki>e düşüncesini, doğru sanat değerlerini \e güzel Türkçenin onurunu savunma so- runıluluğunu" sanatçılardan bekledığinı dıle getırmibtı. MüjdatGezen, 15 Mart tarihli Cumhu- riyet'tekı haftalık köşesinde, toplumsal utancımızı hafifletme adına, gözlerimizin önünde onmaz acılara kurban edilen Ma- nisalı çocuklanmızı kendi tiyatro okulu- na çağırıyordu. Yıkılmış ana-babalara şöyle sesleniyordu: *.„ sanatonlanonara- cakür."Tıpkı u LaMamma'"topluluğunun yönetıcısı EUen Stewart'ın 1975'tekı bil- dınsınde vurguladığı gıbi: "Th"atrose>gi- yi doğurabilir: se\gi de yaşayabâme, yiti- • Dünya Tiyatro Günü'nün temel etkinliklerinden biri de her yıl ITI'nin saptadığı bir sanat insanına yazdınlan ve o gece sunulan oyunlardan önce okunan bildiriler. 1962-1977 yıllan arasında tüm dünyada aynı bildiri okunurdu. 1978 yılından başlayarak her ulusal merkez bildiri hazırlama görevini kendi ülkesinin sanat insanlanndan birine verdi. rileni bulabilme gücünü verebilirJ" tnsanla olan birlikteliğini yüzlerce yıl- dır sürdüren tiyatronun. insanın onurlu varlığtnı, esenliğini, bugüne ve geleceğe olan inancını sürdürebilmesi yolunda ta- şıdığı sorumluluğun -"uygar" dediğimiz dünyaıun 20. yüzyılın sonunda sergiledi- ği yüzkarası manzaraya baktığımızda- azalacağına gitgide daha arttığını görüyo- ruz. Bertolt Brecht, Dünya Tiyatro Günü oluşturulmadan önce ölmüştü. Bu neden- le bir tiyatro bildirisi yok. Ancak, Helene Weigel 1967 yılındakı bildirisinde Brecht'in sözlerine de yer veriyor. Tiyat- ro yoluyla dünyayı onarma adına. üstün- de tüm sanat insanlannın düşünmesi ge- reken bir "seçinTden söz ediyor Brecht: ~Bubüyük seçme çağında sanatda seçimi- ni yapmahdır. Sanat ya körü köriine bir inanışla kaderini bir aanlığa bağlar ve o- nun aracı olur ya da çoğunluğun tarafina geçerek kaderini ona bağlar. Ya insanlan düşlere sürükler v« onlan uyutur. bilgisiz- ligi arttınr ya da insanlan gerçeklere yö- neltip bilgi> i çoğalbr. Ya > ıkıcı yanı ağır ba- san güçlere ya da yaptcı ve ilerici güçlere seslenir." Brecht "orta karar" tiyatro yapmaktan hiç söz etmiyor. Insanlığın serüveni hiç "orta karar" olmamış ki... . _. Elçin 'in oyunu "Tımarhane Kaçkını" başladı 'Akıllılan içerde tutmak kolay'ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Bir yanda. uzun zamandır süren bü- yük bir rejimin yıkılma- sıyla ürkmüş. korkmuş, güvensiz ve çeşitli saplan- tılar içinde büyük bir grup. Diğer yanda ülkede yaşanan politik. sosyal. ekonomik depremden olumsuz etkilenmemiş tekbirinsan... Ancak akıl- lı olduğu için tehlike yara- tıyor. "En iyi tımarhane bi- zim tnnarhane-" Yalnız- ca akıllılar, ruh sağlıklan- nı diğerlenne karşm koru- yabilenler buraya hapse- dilmek isteniyor. Düşün- mekten. eleştirmekten, ki- şiliğinin yozlaşmaması için mücadele etnıekten korkan birey- ler ise dışarda kalmalı! Çün- kü, "Onlar- dan topluma hiçbir zarar gelmez™" Azerbaycan Cumhuriyeti BaşbakanYar- dımcısı Efen- diyev Elçin b- yasoğju'nun yazdığı "Tı- marhane Kaç- kmı" adlı oyun Altındağ Ti- yatrosu'nda başladı. Azerbaycanlı Zamine ve FuatRaufoğlu'nun yönet- tiğı oyunun dekorlannı »\li Gcktaş. sahne tasan- mını Funda Karasaç, ışık tasanmını Burhanettin Yazar gerçekleştirdi. Mü- ziğıni Naime Fuafın ha- zırladığı oyunda Fikret Ergin, Asuman Bora. Ata- met Erkut, Yüdıral Akın- cuVolkan Özgömeç, Şem- settin Zırhiı, Murat Gök- çer, Recep San ve Serap Doğan rol alıyor. Oyun, Sovyet rejiminin yıkılmasının ardından Azerbaycan'da her alanda yaşanan depremi. hasta- neden kaçan hastasını ara- yan ünlü bir profesör çe\- resinde anlatıyor. Oyunda "Tımarhaneye yalnızca delilerin değil, akıDılann da konulmakis- tendigi" me&ajı, ızleyici- lerin üzerine çevrilen par- maklıklarla veriliyor. Oyunun sahnesindeki masanın üzerinde, hangi ülkede oynandığına işaret eden Türk bayrağı yer alıyor. Sembol olarak kul- lanılan bayrağın. oyunun sahnelendiği ülkeye göre değiştirilmesi planlanıyor. Her ne kadar karamsarlık- lar sahneye aktanlsa da oyunun sonunda yine u- mut var... "Tımarhane Kaçkı- nı"nın yönetmenlerinden Fuat Raufoğlu, Sov7et re- jiminin dağılmasının ar- dından yalnızca Azerbay- can'ın değil, • Azerbaycan Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Efendiyev Elçin llyasoğlu'nun yazdığı "Tımarhane Kaçkını" adlı oyun Altındağ Tiyatrosu'nda başladı. tüm Türk cumhuriyetle- rinin düştüğü durumu anlat- tıklannı söy- lüyor. Komedi bi- çiminde işle- dikleri konuy- la bağımsızlı- ğageçişdöne- mine işaret et- tiklerini kay- deden Ra- ufoğlu,"tkhın değişirken ki- şüer de değişiyor. Türk se- yircisi görsün kitüm Türk cumhuriyeüeri rejim çök- tükten sonra çok zor du- rumda kalddar. İnsanlar nasıl aüştnışlar" diye ko- nuşuyor. Yönetmen Zamine Ra- ufoğlu da, Sovyet rejimi- nin çökmesiyie kaybettik- lerine karşın, bağımsızhk- lannı kazandıklanna dik- kat çekerek, "Seyirciye hep bûiikte el ele verme- miz gerektiği mesajını gönderiyoruz. Sarsınü ge- çiren insanlardan çüdır- mak durumuna gelenler de var. Toplumu ayıltan, uyandıran insanlan O- marhanede tutmak daha kolay" görüşünü dile geti- riyor. • NilYalter'in Aksanat'taki "Göçebe Dünya"sı, bilgisayar teknolojisinin olanaklanndan yararlanarak anlattığı bir masal aslında. Topraklanndan sökülmüş ya da göçmek zorunda kalmış insanlara özgü bir gurbet masalı... Göç olgusunu, göçmenlik kavramını çeşitli yönleriyle irdeleyen sanatçı, Avrupa'da yaşayan Türk göçmen işçilerinin görüntüleriyle 13. yüzyıl Türk gurbet şiirlerini harmanlıyor. Nil Yalter'in 'Göçebe Dünya' başlıklı CD-ROMenstalasyonu Aksanat'ta Yatter'in 'elektmniktekke'siAHU AıNTMEN Yüzyıl başında rutüristler. yeni çağın dmamızmi- ni yakaladığı gerekçesiyle teknolojmin sıhırli kanat- lanna -uçaklara- binip. hız ve tıtreşimden yararla- narak resimler yapıyorlardı. Teknolojı o denh yeni bir 'dünya nimeti'ydi kı. tahripkârlığı henüz göz önünde bulundurulmuyordu. Teknolojiye şüphey- lebakmayı, zaman içinde, trajik 'kaza'lara tanık ol- dukça öğrendi insan... Sanatçılann, çevremizi kuşatan \e artık onsuz olmaz hale geldiğimiz olguy la flörtü ise hep sürdü. Özellikle 1970'li yıllardan başlayarak. o güne dek teknoloji karşısında takındıklan tavır çerçevesinde sanat yapanlann aksine. teknolojiyi bizzat bır araç. bir malzeme olarak kullanan sanatçılar çogaldı. Vi- deo. bilgisayar, uydu, fotokopi makineİçri derken. geleneksel malzemelerin pabucunu dama attı kimi sanatçılar. izleyicilere de alışılagelmiş algılama bi- çimlerinin alanını genışletmek düştü... Bu çerçevede değerlendirebileceğimız Nil \alter, şu günlerde Aksanat'ta ızleyıciye sanal bır dünya- nın kapılannı açıyor. 1970'li yıllardan bu yana >a- şamını Fransa'da sürdüren ve çağdaş sanat ortamın- da teknolojiyle sanatı buluşturduğu ışleriyle tanı- nan sanatçmın Aksanat'taki çalışması. "Terra No- made-Göçebe Dünya" başlıklı bir CD-ROM ensta- lasyonu. Dünya içinde bir başka (sanal) dünya. me- kân içinde bır başka mekân oluşturan 'kişisel bilgi- sa>ar' çağında, sanat yapıtını taşıyan ve yapıtın ken- disi haline gelen CD-ROM. tıpkı e\in duvarlanna asılan resimler gibi. e\' içindeki o öteki e\e -bilgi- sayar mekânına- girmiş oluyor. Genelde eğlence ve eğitim gibi işlevler üstlenen bu yeni bilgisayar tek- nolojisinin sanatla ilintisi sonucunda, izleyicinin bizzat katılımıyla değişen ve şekillenen bir sanat ürünü ortaya çıkıyor. Nil Yalter'in Aksanat'taki "Göçebe Dünya"sı, bilgisayar teknolojisinin olanaklanndan yararlana- rak anlattığı bir masal aslında. ToprakJanndan sö- külmüş ya da göçmek zorunda kalmış insanlara öz- gü bır gurbet masalı... Göç olgusunu, göçmenlik kavramını çeşıtlı yönlerıyle irdeleyen sanatçı. Av- rupa'da yaşayan Türk göçmen işçılennın görüntü- leriyle 13. yüzyıl Türk gurbet şiırlerini harmanlı- yor. Bilgisayarortamındayüzyıllankapsayan sanal biryolculuğaçıkan.bilgısayann'nmıse'unutıklat- tıkça bir mekândan dığenne göç eden izleyici. bu masalın içinde istediği kadar konaklıyor. Yolculu- ğunun rotasını kendisi belırledıği için, hem izleyi- ci hem de yönlendirici olarak sanat yapıtıyla bire bir ilışkıye girmiş oluyor. Nil Yalter'ın "Göçebe Dünya"smda Avrupa'da yaşayan üç kuşak Türk göçmen işçisinin yaşamla- n saklı. Onlann. kuşaktan kuşağa aktanlan gelenek- lerinin yanı sıra farklı bir çevTeye kök salarak ya- şadıklan değişimleri. fotoğraflanna kattığı çeşitli görsel öğelerle ve görüntüler arasında bir köprü iş- le\i üstlenen o gurbet şiirleriyle ipuçlan halinde aktanyor sanatçı. Onlan iyı tanıyor. 1970'h yıllar- dan bu yana çeşitli \ ideo enstalasyonlannda da göz- ler önüne serdiği yaşamlar bunlar. Nil Yalter'in sa- natında bu göç olgusu 1973 yılına. Paris Modern Sanatlar Müzesı'nde gerçekleştirdiği yörük çadın enstalasyonuna dek uzanıyor. Zaten kendisi de bir göçebe değil mi? CD-RÖM'da Dadaloğlu'ndan alıntıladığı bir dızenin. kendi ruhsal durumunu da ıfade ettiğinı söylüyor: "Vatan oldı diken gurbet gülistan / Ağu içmek >iğoldı neyşekerden"... "Göçebe Dünya" enstalasyonunun bir diğer uzantısı, Aksanat'ın Cep Galensi'nin duvarlannda sergilenen resimler. Yağhboya, suluboya \e akrilik ile bilgisayar ortamındakı çeşitli görsel öğelerden yolaçücarak gerçekleştirilen bu soyut resimleri. "sa- nal imgenin maddeteşmiş" halini göstermek ama- cıyla sergiliyor Nil Yalter. Cep Galeri'deki iki adet bilgisayar monitörünü gören. bu resimlere doğru- su pek dikkat etmiyor. oysa Yalter' in bilgisayar or- tamında kurguladığı sanal dünyaya dair ızleyiciye kılavuzluk edecek resimler bunlar. Pixelismus da sergide Nil Yalterin Da>id Apikian ve Nicole Croiset ile birlikte iki yıl kadar önce tstanbul'daki Kanye Mü- zesi'nden ve bugün bilgisayar teknolojisinden ya- rarlanan pek çok sanatçıya rehberlik eden Male- viç'in (1876-1935) kuramsal yazılanndan yola çı- karak gerçekleştirdiği "Piıeüsmus" da meraklı iz- leyiciler için sergi salonunun diğer köşesinde du- nıyor. Maleviç'in renk, ışık, insan ve enerji, kitle ve hız. dördüncü boyut gibi konular üzerine kuramla- nnın elektronik çağdakı yansımalannın izini süren bu CD-ROM'da Nil Yalter, Maleviç'in imzası, sa- nal imgenin en küçük öğesi ve Kariye Kilisesi mo- zaiklerinin her bir parçasını oluşturan 'kare'lerle görsel-işitsel bir zaman, tarih ve sanat tüneline ça- ğınyor izleyiciyi. Nil Yalter'in "Paetismus"taalıntıladığı Maleviç, "AtöKelerinıiz bugün artık tablo üretmivor. Bura- da yaşamın kendi.onun biçimişekilkndirüiwr. Şim- di artık tablolar değil, tasanmlar, yaşayan yaraük- lar olmak zorundalar" demiş... Bugün hâlâ tablo üretilıyor. kuşkusuz yann da üretilecek. Nil Yal- ter'in -ve teknolojiyle çalışan diğer sanatçılann- sa- natsal ifade biçimi. yaşamı şekillendirmenin, ona bir biçim vermenın sanatsal anlamda tek' yolunun 'tablo üretmekten' geçmediğini gösteriyor yalnız- ca... Yalter, sergisinin kataloğunda 'geleneksel bir sergi türü sunmadığından ötürü' karşılaşabileceği güçlükler nedeniyle ızleyicıden özür dilemiş. Ak- sanat'taki Cep Galerisi'nde teknolojinin perdesini çekip, ardmda sahnelenen sanata ulaşmayı aklmı- za koymuşsanız herhangi bir güçlük yaşamanız ola- sı değil. Sergi 2 Nisan'a dek sürüyor. Meraklı izle- yiciler, sergi bitene dek çarşamba günleri saat 13.00- 19.00 arasında Nil Yalter'in "Elektronik Tekke" başlıklı workshop çalışmalanna da katılabilirler. YAZI ODASI SELİM İLERİ Yol Nereye?Bir ırmak gibi akıyor Oya Baydar'ın yeni roma- nı. Daha ilk sayfada, o birkaç satır: "Bu bir dönüş hikâyesi. (...) "Bu hikâye, dönülen herşeyin hiçbir şey; herki- şinin hiç kimse olduğu, Hiçbiryer'e dönüşün hikâ- yesi. " Tümünü okumadığınız, henüz okumadığınız bir roman için 'yazmak' ne ölçüde doğrudur. Üstelik henüz otuz yedi sayfa okumuşsanız... Ama ben hemen paylaşmak istedim. Yazı Oda- sı'nı okuyanlara hemen seslenmek istedim: Hiçbir- yer'e Dönüş (Can Yayınlan) uzun zamandır bekle- diğim 'roman' benim. Uzun zamandır hiçbir roma- nı böylesine tat alarak okumadım. Tıpkı Oya Baydar'ın yazdığı gibi: "Çocukken masal kitaplarının, çocuk romanlan- nın sonlannı okumazdım. Bitmesinler diye... Ya da son satırian okur okumaz, yeniden başa döner- dim." Şimdi başa döneyim; Oya Baydar'ın yazarlığıyla tanışmama. Altmışlara varmış mıydık, çıkaramıyorum; Hürri- yet gazetesinde bir romanın tefrikasına başlandı. Eserin adı Allah Çocuklan Unuttu'ydu. Gazete, ya- zarının çok genç bir romancı olduğunu ilan ediyor- du: Oya Baydar. Allah Çocuklan Unurtu'yu her gün soluk soluğa okurdum. Bir iki yıl sonra ben de ilk 'roman tasla- ğımın' başına oturacaktım. Bugün o kalın san def- teri yırtıp attığıma çok pişmanım. Oya Baydafdan izdüşümleri elimle koymuş gibi bulabilirdim. Öteki izdüşümlerle, esinlenişler, etkilenişler, çalışlarla bir- likte tabii. Allah Çocukları Unuttu sonradan kitap olarak da yayımlandı. Yeniden okudum. Istanbul'un kentsoy- lu denebilecek bir çevresini, Demokrat Parti döne- minde, inanılmaz bir tazelikle dile getirir. Amatörlü- ğü öylesine etkileyicidir ki, değme ustalığın eriş- mekte zorlanacağı bir içtenliğe açılır. Oya Baydar bu romanını bir daha yayımlamadı, hatırlamadı. Bir de tatsız anısı var romanın: "Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi'nin son sınıfında yazdığı Al- lah Çocuklan Unuttu adlı gençlik romanı nedeniy- le neredeyse okuldan atılıyordu." Böyledir bizde eğitim, sanat üretmek isteyeni okuldan atabilir. Oya Baydar şimdi bu yeni romanıyla, çocukluk- lannı ellili yıllardayaşamış bir kuşağın, Allah Çocuk- lan Unuttu'daki kuşağın büyük ödeşmesini yazıyor. Keşke Allah Çocukları Unuttu dayeniden yayım- lansa ve bu iki roman 'koşut bir okuma'y\a deger- lendirilebilse. Hiçbiryer'e Dönüş yaralayıcı, yıkıcı, kavurucu bir roman. 'llkaşk'\n yaşanıp yitirilmesiyle başlayıp bir dünya görüşüne, siyasal ınanç ve ülküye açılışlan dile getirirken, adeta Dostoyevskicil satıriarla örül- müş. Her cümlesinde sorgu, acı, sevinç ve pişman- lık yürek yakıyor. "Alnımdan öpüyorsun. Gidiyorsun... "Bir daha hiç görüşmüyoruz." Galiba hiç kimsenin görüşmediği dile getinliypr. , Galiba ayrılığın, yalnızcaaynlığın, yitirmelerin,.P¥'- likteyken bile yltirmelerin, o korkunç ıssızlığın, es- kiyişin. Hem de hangi sayfayı açarsanız açın. Henüz oku- madığınız bir sayfada, gelişigüzel açtığınız bir say- fada, gözünüz takılır takılmaz: "Yüzüm Markiz'in birkanadıyırtılmış, kısa beyaz perdeli penceresinden ayırdığım anda, birden kar- şımda görüyorurn onu. Bir süredir arkamda dur- muş, beni seyrediyor olmalı." Markiz hayaletinin önünden bir daha ne zaman geçsem... Evet ama Oya Baydar bir anlamda sözcüklerin yerini değiştiriyor, sözcüklerin acı olabilecek anlam çağnşımlarını alıp bozuyor, karalıyor, 'hiçbiryer'l belki de 'ütopya 'nın ta kendisi kılıyor. Ütopyaya dö- nüş, yokülkeye dönüş... lyimser ütopyayı 'kötümser şimdi'de okunur kı- lıyor. Bir çığlığı okumak isterseniz... Takvimde tz Bırakan: "Sarto'nun bu tablosundaki Meryem, düşünme- ği öğrenmiş, hayat hakkındaki hükümlerini vermiş ve dünyayı istifaf etmeye başlamış bir kadındı." Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna. Yazm'da 'Göçmen ve Göçmen Kimliği1 • Kültür Servisi - Türkiye ile birlikte Avrupa'nın bazı merkezlerinde de dağıtımı yapılan iki aylık kültür dergisi 'Avrupa ve Türkiye'de Yazın". 80. sayısında temel konu olarak göçmen ve göçmen kımliğinı ele alıyor. Derginin başyazan Prof. Server Tanılli, dergide yer alan 'Avrupa'daki lnsanlanmız' yazısında Avrupa'ya kitlesel göçün 30. yılını doldurduğu günümüzde yaşanan sorunlara değiniyor. Derginin yayın yönetmeni Engin Erkiner "Bizim Göçmen Kimliğimiz' başlıklı yazısında göçmenlerin kımliğine ılışkın bir tartışma açıyor. 1970 öncesi Türkiye soTunım önemli siyasal dergisi Ant'ın yayıncısı Doğan Özgüden 'Siyasi Mültecıler Üzerine'. bilimsel çalışmalanyla tanıdığımız Serol Teber 'Paranoid Düşünceler Önce Göçmenlerde Başlamıştf ve romancı Fakir Baykurt 'Yeşeremeyen Göçmen Yazını' başlıklı yazılanyla dergide yer almışlar. BUGUN • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda saat 20.00'de Venedik Madngalistleri sanatseverlerle buluşacak. (251 56 00) • AYŞE ERCÜMEND KALMK VAKH'nda saaı 18.30'da Füsun Çağlayan, Güven Incirlioğlu. Caner Karavit, Neriman Polat, Gülçin Özdemir ve Gonca Sezer'in katılacağı, "Türkiye'de Günlük Hayat Içinde Sanatsal Eylemin Konumu Üzerine" başlıkl: söyleşi gerçekleşecek. (245 02 70) • İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ saat 20.00'de Carmen'i sahneleyecek. (245 16 36) • ÇEKÜL GENÇLİK BİRİMİ "Tarihsel vs Kültürel Gelişimi İçinde Anadolu Seminerleri 17"' kapsamında saat 18.30'da İTÜ Taşkışla 109 No'lu odada Gürol Sözen'in 'Mavi Uygarlık' başlıklı semineri izlenebilir. (251 54 44) • 1. ULUSLARARASI İSTANBUL KİTAP FUARI kapsamında saat 13.00'te Tuna Egemen'in sssli kitap gösterisi, saat 14.00'te Osman Saffet Arolat, Cüneyt Akalın. Aydın Çubukçu. Ercan Enç ve Haşmet Atahan'ın katılacağı "Dünden Bugûne 68" konulu söyleşi, saat 18.00'de de Ataol Behramoglu ve Haluk Çetin'in şiirresitali izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle