13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MART 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Susanna Tamaro Gendaş Yayınlan'nın davetlisi olarak 1. Uluslararası Istanbul Kitap Fuan'ndaydı Akü ve yüreğin götii iiyolKültür Ser\isi - Türkiye'de 'V'üreği- nin Götürdüğü Vere Git". 'Tek Ses İçin" ve "Anima Mundi' adlı kitaplany la ta- nınan Susanna Tamaro, Gendaş Yayın- lan'nın davetlisi olarak katıldığı 1. Uluslararasi îstanbul Kitap Fuan kap- samında önce basın mensuplarj. daha sonra da okurlanyla buluştu. Susanna Tamaro'nun 'Tombul Yiirek", "Sevgili Mathilda". 'Büyülü Çember' adlı yapıt- lan da Gendaş Yayınlan tarafından Tür- kiye'de yayımlandı. Tamaro şu ana ka- dar on kitap yazdığını. ancak bunlann bazılannın henüz halya'da da yayını- lanmadığını. bazılarınınsa Türkçeye çevrilmediğini belirtti. Tamaro. çocuk- lar için yazdığı yeni kitabını Türkiy e'ye gelmeden önce tamamladığını söyiedi. Fuar kapsamında düzenlenen basın top- lantısı ve söyleşide. Tamaro'nun kitap- lanyla ttalya'nın küçük bir kasabasın- da sürdürdüğü sade yaşamı ve yazın geçmişinden sözedildi. 1957 yılında Trieste'de doğan yazar. 'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git' kita- bından kazandığı parayla satın aldığı küçük ve sade kasaba evınde. dogayla iç içe geçirdiği yaşamını dört köpeğı. on kedisi. on beş kırmızı balığı. birçok pa- pağanı. beş kaplumbağası. bir kirpisi ve otuz hampsteriyle paylaşıyor . Evinin bahçesinde sebze yetiştinyor. akşam er- ken yatıp sabah erken kalkıyor. Öğleden sonraları kitap okuyor. kendisine mek- tup gönderen tüm okurlarına yanıt ve- riyor. yoga ve meditasyon yapiyor. Ya- şadığı yerdeki sessizlik ve boşluk duy- gusunun yazmasına yardımcı olduğu- nu, bu küçük kasabada üretmek için da- ha fazla zaman bulabildiğini söylüyor: u Roma'da olsanız, sadece o trafık bile il- hanı perinizin kaçıp gitmesine yol açar. Oysa burada sabahlan kısa bir yiirüyüş yaparak va/mak için gereken ilhamı toplayabiüyorum." Önce bir konu seçiyor kendisine: son- ra o konu üzerine felsefi ve edebi araş- tırnıalar yapmaya, notlar almaya ba^lı- yor. Gereken ön çalışma tamamlandık- tan sonra tek bir şey kalıyor geriye. il- ham... llk kelimeler aklında belirmeye başladığındaysa oturuyor masasına ve (Fotoğraf: UĞLRDEMİR) eki yüreği insanı her zaman doğru yere götürür mü" diye sorulduğundaysa şöyle yanıtlıyor Tamaro: "Yüreğimizi dinlemeden önce, onun ne dediğini iyi anlamamız gerekiyor. Bu da zamanla öğrenilecek bir şey. Kim olduğumuzu, ne istediğimizi öğrenmek ve sonra aklımızla yüreğimizi birleştirmek doğru yere götürür bizi.' yazmaya koyuluyor. Tamaro. aılesi tarafından dinsel bir ınanış doğrultusunda yetıştirilmemesi- ne karşın içınde hep bu dünyada yalnız olmadığımıza dair bir his taşıdığını be- 1 irtiyor:' 18 yaşındayken içimde bir boş- luk oluştuğunu hissertim. Yoga ve Bu- dizmle ilgileniyordum. 30 >aşına geldi- ğimdeyseTanrı ileilişki kurarakçocuk- luğumla buluşmayı başardım." Içsel dengesini yeniden kazanmakla kendi adına bir fetih gerçekleştirdiğini söyle- yen Tamaro. huzurlu ve dingin görünü- münde, sahip olduğu inancın da izleri- nin olduğunu vurguluyor. 'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git' adlı kitabının tam 39 dile çevrilmiş olmasın- dan. kitaplannın Türkiye'de ve dünya- da büyük beğeni toplamasından mem- nun. Gördüğü yoöun ilgiyiyse şöyle açıklıyor: "Kitaplanm daha çok Akde- niz ülkeleri ve Güne> Vmerika'da. yani güçlü duygulan olan insanların yaşadı- ğı ülkelerde satılıyor." Tamaro'ya göre kitap. insanlann kendi iç dünyalarıyla iletişim kurabilmelerini sağlayacak ıpuçlan taşıyor. "Peki >üreği insanı her zaman doğru yere götürür mü" diye so- rulduğundaysa şöyle yanıtlıyor: "Yü- reğimizi dinlemeden önce, onun ne de- diğini i\i anlamamız gerekiyor. Bu da zamanla öğrenilecek bir şey. Kim oldu- ğumuzu, ne istediğimizi öğrenmek ve sonra aklımızla yüreğimizi birleştirmek doğru yere götürür bizi." Henüz kırk yaşında olmasına karşın. kitaplannda yaşlı insanlann ıç dünyala- nnı da çok net bir biçimde ortaya k'oya- biliyor Tamaro. Çocukluğunu büyükan- nesiyle birlikte geçirmiş. Bu yüzden yaşlı insanları anlayabildiğini düşünü- yor. Tamaro'ya gözlem yeteneği kazan- dıran etkenlerden biri de aldığı botanik eğitımi. ''Önceçiçekleri.böcekleriince- liyordum" diyor. "Sonra a> nı alışkanlık insanlara karşı da kendini göstermeye başladı. Kendimi, gözlemlediğim insanı tüm aynntilarıyla içine çeken bir sünger gibi hissediyorum." Kadın yazarların. insan duygularının derinine inmek konusunda daha başa- nlıolduklannı.ancaksırayayınevleny- le iletişime geldiğinde işlerin aksadığı- nı belirtiyor. Çocukluğundan bu yana seyahat etmeyi sev miyor. Bugüne dek yurtdışında buluştuğu ilk okur grubu Türkiyeli okurları. tçsel zenginliğının yanında, dış dünyanın kendisini tedirgin ettiğini belirtiyor. Tamaro'nun ülkemizde en çok tanı- nan kitabı 'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git' şimdiden film haline getirilmiş bi- le. Senaryoyu kendisi hazırlamamış. an- cak filmde rol almış. Bu dokunaklı öy- küde büyükanneyi ise Vlrna Lisicanlan- dınyor. Doğru yapıldığı sürece, edebi- yatın sinemav a uyarlanmasına karşı ol- madığını belirtiyor Tamaro. Tamaro'nun yaşamındaki bir diğer aynntıyı da kendi evinin yakınında özürlü cocuklar için yaptırdığı küçük ev oluşturuyor. Özürlü cocuklar istedik- leri zaman gelıp burada kalabiliyor. Ta- maro'nun hayvanlarıyla birlikte ola- biliyor ve evinin bahçesinde oy- nayabiliyorlar. Bunun. onlar için birte- rapi olduğunu belirtiyor Tamaro. Son üç yılda 3020 eser çalındı Müzelerde büyük soygun • Kültür Bakanlığf na bağlı kurumlara konunun uzmanı olmayan kişilerin atanması. müze ve ören yerlerini sahipsiz bırakıyor. ASÜMAN ABACIOĞLl' İZMİR - Son üç yılda y alnızca müze ve ören yerlennden 3020 eser çalındığı bıldırıldi. Arkeolojı ve Arkeologlar Derneğı nden verilen bilgıye göre. müze ve ören yerlerınde teknik donanım. güvenlik sıstemı \e uzman kadrolann yetersızlığınden kaynaklanan eskı eser hırsızhğı konusunda hiçbircıddı önlem alınmadı. Dernek yönetıcilerı bu duruma, Kültür Bakanlığındaki atamalarda "mesleki beceri ve deneyimin" ölçü alınmamasının da etkılı olduğunu söylediler. Arkeolojı ve Arkeologlar Derneğı lkıncı Başkanı Turgut Batur, müze ve ören yerlerinde "güvenlik ve uzman kadro yetersizUği" sorunlarının devam etnıesı durumunda "daha büyük soygunlar" ile karşılaşılacağından endışe ettığını söyiedi. Kültürel mırasın yağmalanmasını önleyici hiçbir önlemin alınmadığını. son üç yılda yalnızca müze ve ören yerlennden 3020 eser çalındığını v urgulay an Batur. "Yıllardır müzeîerimize ve ören verieri uzman kadrolanna sınav la eleman almmamaktadır. Kültür politikalannın belirlenmesinde arkeologlann yeri ve önemi Kültür Bakanlığımızca tam olarak anlaşılamamıştır" dedı. 55. hükümetin Kültür Bakanı İstemihan Talav'ı. atama \e görevden almalarda. "mesleki beceri, livakat ve deneyime tam ularakriayetetmemekle: verel politikacılann ve parti genel merkezlerinin taşra teşkiladannın ve rant çevrelerinin istemleri doğrultusunda seçki olmakla" eleştıren Batur. sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu uvgulamalar. mesleki gelişimi ve iş banşinı bozucu bir öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Halen REFAHYOL döneminde atanan veya her dönemin politikalanna uvum sağlayan. kendi çıkarlan uğruna. bakanlık olanaklannı kullanan bürokradar görevde bulunnıaktadır. Gerçek Atatürkçü. çağdaş, demokrat, milliyetçi \e laik kesim, yıllardır sindirilmiş. ve pasifize edilmiş durumdadır. Bu kadrolann ivedilikle göreve getirilmesi gerekmektedir. Fakat yapılan uvgulamalar birkaç istisna dışında bunun tam tersi olup, bakanlık dışından uzmanlar. nasıl u/mansa. bakanlık kadrolanna getirilerek deneyimli kadrolann önü tıkanmaktadır." Kültür ve Tabıat Varlıklan ıle Anıtlar ve Müzeler genel müdürlüklerinde son yapılan atamalarda. "işin uzmanına" göre değıl. "adama göre iş bulma mantığTnm egemen olduğunu savunan Turgut Batur. uzmanlık gerektiren kadrolara "ahbap çavuş ilişkJsi" içerisinde o konunun uzmanı olmayan kişilenn atanmasına halen devam edildiğinı söyiedi. Özellikle son dönemde Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Genel Müdürlüğü'nün merkez ve taşra örgütlennde yapılan atamalarda bu durumun açıkça gözlendiğinı vurgulay an Batur. "Sayın Bakan. kendisinin görevden aldığı üst düzey yöneticileri. gelen baskılar sonucunda tekrar göreve iade etmek zorunda kalmıştır. Kendi çalışarüannı ve onlann örgütlerini referans almak yerine dar ve grupçu anlayış içinde vapılan atamalar Sayın Bakanı kamuoyu önünde de zor durumda bırakmıştır" görüşlerini sav undu. Güneşin kızlan:Aksoy heykelleri İNAL Taşlann ebedı sığınağıdır Mehmet Akso> hev kellerı; bir nıasaldır. efsa- ncdir. kendi Ben'inin çoğalımıdır. Ben'inintekrarsızlığıdır. Herşeyden önce Mehmet Aksov bir zaman ka- zıcısı olarak çalışır. Taş ve taşta ya- zılı olan tarıh. yontucu ve duygusal tarıh. taş yontuldukça açığa çıkar. cevher gibi parlar. Taşla ilişkisi il- gınçtir sanatçının. Önce elleriyle ta- şı voklar. dokunur. hisseder ya da bırdenbırebırverdebirtaşbelinrgü- neşten düşmüş gibi. Sonra taş ken- dısıni ele vermeyebaşlar. sanatçı için sürpnzlı bıraşamadırbu. neolacağı belh olmayan bir süreç. Kimbılirbu taş hangi zamandan evrenin kaçıncı daıresinden gelnıektedir. Taşın üze- rındekı sarmaşık Aksov "un elleriyle ağırağırçöziilür. biçimlenir. Zaman Tanrı kilididir. sanatçı bunu çöz- mekle vükümlüdür. Külden ve bü- tünden oluşmu> taştakı çızelgelerı okumak. kendi iç benliğiyle kanş- tırmak Aksov'un işidir. Üst-Üçlük. Triade. insanda aşk. irade ve zekâ olarak karşılar bizı. Aksov bu mutlaklara denk düşen kendi çızelgesini ekler. Taş. Işık ve Boşluk. Aksoy taşı yorumlarken iç- sel insanı ortaya çıkarmak ister. Bu volculukta maddenin ve zamansallı- ğın karesi - Temporalıte - ile aklın ve zamandışılığın Üçgenı - Atempora- lıte - iç ıçe geçmiştir. Her beden bi- rer kosmos. yani düzenlenmiş nesne- ler olduğuna göre. bu beden - öz bi- leşimini hem çözebilmek hem de iç ıçe yerleştirebilmektir amaç burada. Mehmet Aksoy heykellerinin bir u- cu tarihe. bir ucu içsel - insana. bir ucu da kendisine dokunur. Yani saf bilince ve öze. Sanatçı saf bilinçle çalışır ve onu taşa geçirir. Insanın iç- sel efsanesini. yaşanmış uygarlıkla- rın imlerini. varoluşun vibrasyonla- nnı vontar. Onun belleğindeki anı kayıtlan taşın kayıtlan ile birleşirve • Her şeyden önce Mehmet Aksoy bir zaman kazıcısı olarak çalışır. Taşla ilişkisi ilginçtir sanatçının. 'Form heykelin canıysa ışık da kanıdır' der. ortava bir form çıkar. Geleceğe çağ- n yapan bir form: Bu form sanatçı- nın hem şimdisini hem de geleceğe yönelik dü^ünce partiküllerıni oluş- turur. Partiküllerhelezonı tıtreşımler aracılığıyla zamanda ve zamansız- lıkta yol alırlar ve yeni oluşacak olan düzenli aşkın formlannı oluştururlar. Aksov "un ışıkla ilişkisi bir mut- lak'a dayanır. Ona göre formlar bir bütündür. belli bir ıçerikle ilişki ku- rulması gerekir. Heykelin her yön- 1 7 . U l u s l a r a r a s ı İ s t a n b u l F i l m F e s t i v a l i Szabo'ya yaşam boyu başan ödülü Istvan Szabo. 'Mefisto*, Macaristan. Kültür Servisi-18 Nisan-3 Ma- yıs tanhleri arasında gerçekleştin- lecek 17. Uluslararası İstanbul Film Festivali programında ünlü Macar yönetmen İstvan Sza- bo'nun "Âpa/Baba'nın. 'BizalonV Güven'. Mephısto Mefisto'. 'Redl Ezderes/.\lba>' Redl' adlı dört baş- yapıtı sinemaseverlerle buluşur- ken Szabo da festivalin açıhş ko- nuğu olarak Istanbulda Yaşambo- yu Başan Öülü'nü alacak. Szabo. 1956 yılında yaşanan ünlü Macar ayaklanması ve bunu izleyen Sov - yet işgalinden sonra sinemanın Macaristan'da özgürlük. bağım- sızlık v e başkaldınnın sözcüsü ha- line gelmesinin ardmdan 'Konser 1 adlı kısa filmiyle başlamıştı sine- mava. 1966 yılında çevirdiği Baba'da ülkesinin yakın ve acılı tarihini bü- yük bircesaretle sorguladı. Sıyah- beyaz görüntülerin şıirsel bir du- yarlılıkla yansıtıldığı film. küçük bırçocuğun gözlerinden II. Dün- ya Savaşı sonrası Macaristandan 15 yıllık bir dönemi perdeye taşı- yordu. 1970'lerde sosyalist top- lumda aşk olgusunu \e değişen gençliğin ruhunu ırdeleven Szabo. daha sonra ötekı meslektaşları gi- bi 11. Dünva Savaşı'nın acılanna eğıldı: 1979da çektiği Kazi işgali altındaki Budapeşte'de bir ev ka- dını ıle"evınde sakladığı direnışçi arasındaki aşk ve ihanet ılışkisini konu alan Güven'le, tek bir savaş sahnesi bile göstermeden savaşın bir ulus. insanlar v e aşk üzerinde- ki yıkıcı etkisini aktardı Sanatçı 80"lı yıllarda temasal bir bütünlük içeren fılmlerıvle gör- kemlibırüçlemeyeımzaattı. Kla- us Mann'ın aynı adlı romanından beyazperdeye aktarılan, Nazı Al- manyası'nda yükselmek için her yolu deneyen. sevdiklerine ihanet eden bir sanatçının öyküsünü ko- nu alan Mefisto. Macaristan "a en iyi yabancı Oscar'ını kazandırdı. Ûçlemenin öteki halkalan ıse Al- bay Redl ve Venüsle Buluşma ol- du. Şimdilik son filmi olan Sev gi- liErrana.TatlıBöbeisekomünizm sonrası çürüyen ve yozlaşan Ma- car toplumuna yöneltilmiş acıma- sız bir bakış. den bilgi vermesi gerekmektedir. Hacimlerle ve kütle duyumlanyla il- gili birbilgidirbu. Kütleyi birbirine bağlayan ara formlar ise pasajlardır ve heykeldeki pasajlar aracılığıyla duygulara vanlabilir. "Form heyke- lin canı>sa ışık da kanıdır" der Mehmet Aksov. Saf zihin. insanın evren yasalan- na bılınçli katılım yeteneğidir. Tü- mevanmcı veanalojiktir. Sentetikol- ması nedeniyle bütüncül bakışa ola- naktanır. Evrenin birliğıni oluşturan Bir'in bilıncıne varmaya çalışır. O- nun heykellerinde bin yıllık bilinç diyalektiğinın izdüşümlenni görii- rüz. Onu formlar dünyasının sözcü- sü yapan sentetık ve bütüncül yön- temidir. Sanatçının içindeki aşk. çokluğa giden güç ve enerji olarak anlaşılmalıdır. Herhevkeli bir ener- ji akımıdır. Akıl, Ruh ve Beden Uçlüsü Platon için evrenin yapısında üç- lü tasarım söz konusuydu. Somo: Maddi bölüm. Psişe: Psikolojik bö- lüm. Nout: Manevi bölüm: Akıl. Ruh ve Beden Üçlüsü. İnsan ruhuy- la şekilsiz alana, bedeniyie kaba ala- na. nefsiyle latif alana aittir. İnsanın özgeçmişi bundan ibarettir. Aksoy bu özgeçmiş içinde Evrenin Kula- ğı'na. Varlık ve Yokluk'a. Uyku ve tkizkardeşi'ne. lo'ya vanr ve son- suzluk anlannı dondurur. Sanatçı bir onto- Bılinç'lilik içinde başlangıçlar yapan duygu kümelenni yeni bir başlangıç için kullanır. Sanatçının mayasında bulunan evrenle karışıp gitme. ardından yeniden ayıklama sürecinde ellerinden plastik etkisi yüksek değerde heykellerin çıkma- sını sağlar. Onun plastik dilinde gö- rünüşe çıkan bovut kategonleri. ar- kaik soyutbiçim. Taş dokusu. nötr renk ve dinginlik boyutudur. Sanat- çının varlıkla sağlam ontolojik iliş- kisi birtakım asalak öğelerin temiz- lenmesini sağlar. Arkaık soyut biçim kökenli hedef: Onu varlık katmanla- rını aralamaya doğru taşır. Dinamik düşünce biçimi taşın kendi etine yö- nelik bir keşif çabasını gerektirmek- tedir. Taşta yüklü duran zamanın bil- gisi ev renin. oluşumuy la. insanın va- roluşuyla ve öteki varoluşlarla ilgi- lidir. Yüzyıllann zaman koordinatla- n gizlenmiş yatmaktadır taşta. Ak- soy'un elleri taşın üzerinde çalışır- ken bilinçli bir biçimde Alt-Ben (Ölümlü) ve Üst-Ben (Aşkın zaman- dışı ölümsüz) üzerinde yoğunlaşır. Onun heykeli bu yüzden en uygun biçimde birbirine giren öz v e biçımin süperlatif bileşimidir. Mehmet Ak- soy'a dıştan gelen bütün etkiler, bil- gileronun içsel duyarlılığıyla temas ettikçe farklılaşır ve Taş'ta biçim al- mış dünyanın yeni oğul lan ve Güne- şin kızlanna dönüşürler. Ben'in tekrarsızlığina inanır Meh- met Aksoy bir anlamda.. hem ya- şamda hem sanatta Ben'in simyalaş- masını gerçekleştirmektedir. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL İzmir, Kitap Fuarı'nı BenimsedL. jzmir, "Kitap Fuan "nı benimsedi. Üç yıl önce TÜYAP'ın girişimini öğrendiğimde olumlu sonuç alınacağına inandığımı söylemiştim. Şimdi gitgıde artan kalabalıklar düşüncemi doğruladığı için se- viniyorum. Yalnız izmir'le olan hukukumdan kaynaklanmı- yor bu sevinç. Deniz Kavukçuoğlu'nun açıhş ko- nuşmasında belirttiği gibi "kültürkirtenmesine kar- şı en etkili aracımız kitap" çünkü. Ne denli yaygınlaşırsa o denli özgürleşecek in- sanlarımız. Uygarlık tarihinin ilk satırları birbirini tamamla- yan iki sözcükle başlamalı bence. İnsan... Kitap... Yüzyıllar boyunca aykırı toplum güçlerinin önü- nü kesmeye çalıştıkları birliktelik bu. Özgürlüğün düşünsel silahı olmuş. Egemenlerin, devletlilerin, dayatmacıların da korkulu rüyası. • • • Bu yıl fuarda yüzü aşkın düşün ve edebiyat ada- mının bulunması: Halikarnas Balıkçısı, Saba- hattin Ali, Ceyhun Atuf Kansu gibi çağdaş kla- siklerimizin anılması da ayrı bir sevinme nedeni ol- du benim için. Bir de izmirli kültür savaşımcılarından Besim Akımsar'a Konak Belediyesı'nce düzenlenen "saygı gecesi". 1940lı yıllarda Samim Kocagöz, Attilâ İlhan, Nahit Ulvi Akgün gıbı ilk tanıdığım edebiyat adamlanndan biriydi Besim Akımsar. Öykücü ve köşe yazarlığı kimliğinin yani sıra Ko- van dergisi ve yayınlannın kurucusu olarak İzmir kültür yaşamına katkılan unutulamaz. O yılların tenha Izmir'inde çağdaş hümanizma- nın temel ilkelerini, demokratikleşmenin birincil koşulu sayan az sayıda çağdaşımız arasındaydı Besim Akımsar. Anıların duyarlığına kapılmak istemiyorum ama yazacağım.. 1948 olmalı. Mehmet Ali Aybar'ın Istanbul'da yayımladığı "Hür" dergisi sıkıyönetimce kapatıldı- ğı için Izmir'de Naci Sadullah ve Şerif Hulusi'yle birlikte "Zincirli Hürriyet"\ çıkarıyor. Dönemin devletlileri rahatsız. Mehmet Ali Aybar, Amerika Birleşık Devletle- ri'nın getirdiği yardım anlaşmasının gizındeki tu- zakları açık seçik gösterdiğı için rahatsız dönemin devletlileri. Yasa mı var ABD yardım anlaşmasının getirece- ği tehlikelerı yazmayı önleyecek? Yasak mı var ulusal bağımsızlığımızı savunmaya? Yasaların yasaklamadığı eleştiri hakkını. Zincir- li Hümyet'i basan basımevini'tarumarettirerekçiğ- niyor dönemin egemenlerı. Basında yalnızca Besim Akımsar'ın sesi.. "Zincirli Hürriyet'i basan matbaanın işini bitir- dikten sonra bizımkilerin Fransa yolculuğuna ha- zırlandıklarınıduyuypruz. Nedenmi? Ünlü gülmece dergisiZincire Vurulan Ördek'in hakkından gelmek için." • • • Metin Eloğlu'nun 1950'li yıllarda dilimize çevir- diği iki Aragon dizesini anımsıyorum: "Gemiciler, kalbimi durdurunuz. Burası Elsa 'nın şehridir" İzmir, teslim olmayanların. 3. Bursa Edebiyat Günleri Sempozyumu • BLRSA(AA)- Bursa Büyükşehır Belediyesi Kültür Sanat ve Tunzm Vakfı'nın (BKSTVl. Edebıyatçılar Derneği'nin katkılarıvla düzenlediğı 3. Bursa Edebiyat Günleri Sempozyumu 2 1 Mart'ta başlayacak. Tayyare Kültür Merkezi'nde 'Erguvan Bayranıf adı altında 2 gün sürecek sempozyumda. "Tarihten Günümüze Bursa ve Edebiyat llişkisı' teması ele alınacak. Gününıüz Türk edebiyatma. önemli şaır ve yazarlara ılışkin ınceteme ve eleştirilenn de sunulacağı sempozyumda dünya edebiyatıyla ılgilı yeni yaklaşımlar da tartışılacak. • İZMİR (AA>- İzmir Dev let Opera ve Balesı 30 v e 31 Mart'ta Bahara Doğru konserlerini gerçekleştirecek. Sabancı Kültür Merkezf ndekı konserlerde orkestrayı şef Alexandre Sonııla yönetırken konsenn ilk bölümünde IZDOB'un keman sanatçılan Lalecan Muzafferov ve Ruşen MuzafFerov. \'ivaldi'nin Mevsimleradlı yapıtını yorumlavacak. Konserin ikinci bölümünde ise soprano Ares Yıldızca ve bariton Gökhan Koç: Puccini. Rossıni ve Verdi'nin operalanndan tanınmış arya ve düetlerini seslendırecek. Bu bölümde aynca İZDOB Orkestrası. Rossini'nın Sevil Berben opera.Miıın uvertürü ve Mascagnı'nin Cavellerıa Rustucana adlı operasından ıntermezzo'yu nıüzıkseverlerın beğenısıne sunacak. UPSO'den Küpeselleşme-Biiyiik Sergiler-Küratörlük panel dizisi • Kültür Servisi-Lluslararasi Plastik Sanatlar Dernefii 1998 yılı etkinlikleri kapsamında 25-26-27 Mart tarıhlennde 'Küreselleşme-Büyük Sergiler- Küratörlük" başlıklı bir panel diziM gerçekleştirecek. Son yıllann sıyasi ve ekonomik gündeminde ağırlıklı olarak yer alan küreselleşme kavramının ırdeleneceğı. plastik sanatlar alanına yansımasının tartışılâcağı oturumlar Mımar Sinan Üniversitesi Oditoryumu'nda düzenlenecek. Bu panel dizisinde yurt içinde ve dışında düzenlenen ulusal. uluslararası büyük sergilerde. bıenallerde. bu sergilerin kavramları ve küratörleri üzerine yaşanan tartışmalara yeni açılımlar getirilmesi. sonuçlannın irdelenmesi amaçlanıyor. Paneller kapsamında çarşamba günü saat 13.00'te Küreselleşme. Iktidarlar. Kültür ve Sanat Politikalan: 15.30'da Küreselleşme ve Sanatın Dolaşımı: perşembe 13.00'te Bienaller. Büvük Sergiler, Küratörlük ve Kavramlar. saat 15.30'da Yönlendirme Sınırlan-Yaratıda Sınırsızlık. cuma 13.00'te Sanat Piyasası ve \ar Olan Yeni Roller. 15.3O"da da Galenler. Kurumlar. Müzeler konuları işlenecek, 10. ULUSLARARASI İSTANBUL KISA FİLM GÜNLHtİ BUGLIV • İTALVAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 11.00de Fransız Filmlen. 14.30'da Hollanda Fılmlerı. 17.00'de Alman Fihnleri. 19.30"da İngılız Filmlen gösterilecek. • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTİ R MERKEZİ'nde saat 15.30'da İFSAK Yanştna Fılmleri 1. Grup. 19.30'da Nur Akalın Toplu Gösterisi izlenebılir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle