Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 MART 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Susanna Tamaro Gendaş Yayınlan'nın davetlisi olarak 1. Uluslararası Istanbul Kitap Fuan'ndaydı
Akü ve yüreğin götii iiyolKültür Ser\isi - Türkiye'de 'V'üreği-
nin Götürdüğü Vere Git". 'Tek Ses İçin"
ve "Anima Mundi' adlı kitaplany la ta-
nınan Susanna Tamaro, Gendaş Yayın-
lan'nın davetlisi olarak katıldığı 1.
Uluslararasi îstanbul Kitap Fuan kap-
samında önce basın mensuplarj. daha
sonra da okurlanyla buluştu. Susanna
Tamaro'nun 'Tombul Yiirek", "Sevgili
Mathilda". 'Büyülü Çember' adlı yapıt-
lan da Gendaş Yayınlan tarafından Tür-
kiye'de yayımlandı. Tamaro şu ana ka-
dar on kitap yazdığını. ancak bunlann
bazılannın henüz halya'da da yayını-
lanmadığını. bazılarınınsa Türkçeye
çevrilmediğini belirtti. Tamaro. çocuk-
lar için yazdığı yeni kitabını Türkiy e'ye
gelmeden önce tamamladığını söyiedi.
Fuar kapsamında düzenlenen basın top-
lantısı ve söyleşide. Tamaro'nun kitap-
lanyla ttalya'nın küçük bir kasabasın-
da sürdürdüğü sade yaşamı ve yazın
geçmişinden sözedildi.
1957 yılında Trieste'de doğan yazar.
'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git' kita-
bından kazandığı parayla satın aldığı
küçük ve sade kasaba evınde. dogayla
iç içe geçirdiği yaşamını dört köpeğı. on
kedisi. on beş kırmızı balığı. birçok pa-
pağanı. beş kaplumbağası. bir kirpisi ve
otuz hampsteriyle paylaşıyor . Evinin
bahçesinde sebze yetiştinyor. akşam er-
ken yatıp sabah erken kalkıyor. Öğleden
sonraları kitap okuyor. kendisine mek-
tup gönderen tüm okurlarına yanıt ve-
riyor. yoga ve meditasyon yapiyor. Ya-
şadığı yerdeki sessizlik ve boşluk duy-
gusunun yazmasına yardımcı olduğu-
nu, bu küçük kasabada üretmek için da-
ha fazla zaman bulabildiğini söylüyor:
u
Roma'da olsanız, sadece o trafık bile il-
hanı perinizin kaçıp gitmesine yol açar.
Oysa burada sabahlan kısa bir yiirüyüş
yaparak va/mak için gereken ilhamı
toplayabiüyorum."
Önce bir konu seçiyor kendisine: son-
ra o konu üzerine felsefi ve edebi araş-
tırnıalar yapmaya, notlar almaya ba^lı-
yor. Gereken ön çalışma tamamlandık-
tan sonra tek bir şey kalıyor geriye. il-
ham... llk kelimeler aklında belirmeye
başladığındaysa oturuyor masasına ve
(Fotoğraf: UĞLRDEMİR)
eki yüreği insanı her zaman doğru yere götürür mü" diye
sorulduğundaysa şöyle yanıtlıyor Tamaro: "Yüreğimizi dinlemeden önce,
onun ne dediğini iyi anlamamız gerekiyor. Bu da zamanla öğrenilecek bir şey.
Kim olduğumuzu, ne istediğimizi öğrenmek ve sonra aklımızla yüreğimizi
birleştirmek doğru yere götürür bizi.'
yazmaya koyuluyor.
Tamaro. aılesi tarafından dinsel bir
ınanış doğrultusunda yetıştirilmemesi-
ne karşın içınde hep bu dünyada yalnız
olmadığımıza dair bir his taşıdığını be-
1 irtiyor:' 18 yaşındayken içimde bir boş-
luk oluştuğunu hissertim. Yoga ve Bu-
dizmle ilgileniyordum. 30 >aşına geldi-
ğimdeyseTanrı ileilişki kurarakçocuk-
luğumla buluşmayı başardım." Içsel
dengesini yeniden kazanmakla kendi
adına bir fetih gerçekleştirdiğini söyle-
yen Tamaro. huzurlu ve dingin görünü-
münde, sahip olduğu inancın da izleri-
nin olduğunu vurguluyor.
'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git' adlı
kitabının tam 39 dile çevrilmiş olmasın-
dan. kitaplannın Türkiye'de ve dünya-
da büyük beğeni toplamasından mem-
nun. Gördüğü yoöun ilgiyiyse şöyle
açıklıyor: "Kitaplanm daha çok Akde-
niz ülkeleri ve Güne> Vmerika'da. yani
güçlü duygulan olan insanların yaşadı-
ğı ülkelerde satılıyor." Tamaro'ya göre
kitap. insanlann kendi iç dünyalarıyla
iletişim kurabilmelerini sağlayacak
ıpuçlan taşıyor. "Peki >üreği insanı her
zaman doğru yere götürür mü" diye so-
rulduğundaysa şöyle yanıtlıyor: "Yü-
reğimizi dinlemeden önce, onun ne de-
diğini i\i anlamamız gerekiyor. Bu da
zamanla öğrenilecek bir şey. Kim oldu-
ğumuzu, ne istediğimizi öğrenmek ve
sonra aklımızla yüreğimizi birleştirmek
doğru yere götürür bizi."
Henüz kırk yaşında olmasına karşın.
kitaplannda yaşlı insanlann ıç dünyala-
nnı da çok net bir biçimde ortaya k'oya-
biliyor Tamaro. Çocukluğunu büyükan-
nesiyle birlikte geçirmiş. Bu yüzden
yaşlı insanları anlayabildiğini düşünü-
yor.
Tamaro'ya gözlem yeteneği kazan-
dıran etkenlerden biri de aldığı botanik
eğitımi. ''Önceçiçekleri.böcekleriince-
liyordum" diyor. "Sonra a> nı alışkanlık
insanlara karşı da kendini göstermeye
başladı. Kendimi, gözlemlediğim insanı
tüm aynntilarıyla içine çeken bir sünger
gibi hissediyorum."
Kadın yazarların. insan duygularının
derinine inmek konusunda daha başa-
nlıolduklannı.ancaksırayayınevleny-
le iletişime geldiğinde işlerin aksadığı-
nı belirtiyor. Çocukluğundan bu yana
seyahat etmeyi sev miyor. Bugüne dek
yurtdışında buluştuğu ilk okur grubu
Türkiyeli okurları. tçsel zenginliğının
yanında, dış dünyanın kendisini tedirgin
ettiğini belirtiyor.
Tamaro'nun ülkemizde en çok tanı-
nan kitabı 'Yüreğinin Götürdüğü Yere
Git' şimdiden film haline getirilmiş bi-
le. Senaryoyu kendisi hazırlamamış. an-
cak filmde rol almış. Bu dokunaklı öy-
küde büyükanneyi ise Vlrna Lisicanlan-
dınyor. Doğru yapıldığı sürece, edebi-
yatın sinemav a uyarlanmasına karşı ol-
madığını belirtiyor Tamaro.
Tamaro'nun yaşamındaki bir diğer
aynntıyı da kendi evinin yakınında
özürlü cocuklar için yaptırdığı küçük
ev oluşturuyor. Özürlü cocuklar istedik-
leri zaman gelıp burada kalabiliyor. Ta-
maro'nun hayvanlarıyla birlikte ola-
biliyor ve evinin bahçesinde oy-
nayabiliyorlar. Bunun. onlar için birte-
rapi olduğunu belirtiyor Tamaro.
Son üç yılda 3020 eser çalındı
Müzelerde
büyük soygun
• Kültür Bakanlığf na bağlı
kurumlara konunun uzmanı
olmayan kişilerin atanması. müze
ve ören yerlerini sahipsiz bırakıyor.
ASÜMAN ABACIOĞLl'
İZMİR - Son üç yılda y alnızca müze ve ören
yerlennden 3020 eser çalındığı bıldırıldi.
Arkeolojı ve Arkeologlar Derneğı nden verilen
bilgıye göre. müze ve ören yerlerınde teknik
donanım. güvenlik sıstemı \e uzman kadrolann
yetersızlığınden kaynaklanan eskı eser hırsızhğı
konusunda hiçbircıddı önlem alınmadı. Dernek
yönetıcilerı bu duruma, Kültür Bakanlığındaki
atamalarda "mesleki beceri ve deneyimin" ölçü
alınmamasının da etkılı olduğunu söylediler.
Arkeolojı ve Arkeologlar Derneğı lkıncı
Başkanı Turgut Batur, müze ve ören yerlerinde
"güvenlik ve uzman kadro yetersizUği"
sorunlarının devam etnıesı durumunda "daha
büyük soygunlar" ile karşılaşılacağından endışe
ettığını söyiedi. Kültürel mırasın
yağmalanmasını önleyici hiçbir önlemin
alınmadığını. son üç yılda yalnızca müze ve
ören yerlennden 3020 eser çalındığını
v urgulay an Batur. "Yıllardır müzeîerimize ve
ören verieri uzman kadrolanna sınav la eleman
almmamaktadır. Kültür politikalannın
belirlenmesinde arkeologlann yeri ve önemi
Kültür Bakanlığımızca tam olarak
anlaşılamamıştır" dedı. 55. hükümetin Kültür
Bakanı İstemihan Talav'ı. atama \e görevden
almalarda. "mesleki beceri, livakat ve deneyime
tam ularakriayetetmemekle: verel
politikacılann ve parti genel merkezlerinin taşra
teşkiladannın ve rant çevrelerinin istemleri
doğrultusunda seçki olmakla" eleştıren Batur.
sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu uvgulamalar.
mesleki gelişimi ve iş banşinı bozucu bir öğe
olarak karşımıza çıkmaktadır. Halen
REFAHYOL döneminde atanan veya her
dönemin politikalanna uvum sağlayan. kendi
çıkarlan uğruna. bakanlık olanaklannı
kullanan bürokradar görevde bulunnıaktadır.
Gerçek Atatürkçü. çağdaş, demokrat, milliyetçi
\e laik kesim, yıllardır sindirilmiş. ve pasifize
edilmiş durumdadır. Bu kadrolann ivedilikle
göreve getirilmesi gerekmektedir. Fakat yapılan
uvgulamalar birkaç istisna dışında bunun tam
tersi olup, bakanlık dışından uzmanlar. nasıl
u/mansa. bakanlık kadrolanna getirilerek
deneyimli kadrolann önü tıkanmaktadır."
Kültür ve Tabıat Varlıklan ıle Anıtlar ve
Müzeler genel müdürlüklerinde son yapılan
atamalarda. "işin uzmanına" göre değıl.
"adama göre iş bulma mantığTnm egemen
olduğunu savunan Turgut Batur. uzmanlık
gerektiren kadrolara "ahbap çavuş ilişkJsi"
içerisinde o konunun uzmanı olmayan kişilenn
atanmasına halen devam edildiğinı söyiedi.
Özellikle son dönemde Kültür ve Tabiat
Varlıklannı Koruma Genel Müdürlüğü'nün
merkez ve taşra örgütlennde yapılan
atamalarda bu durumun açıkça gözlendiğinı
vurgulay an Batur. "Sayın Bakan. kendisinin
görevden aldığı üst düzey yöneticileri. gelen
baskılar sonucunda tekrar göreve iade etmek
zorunda kalmıştır. Kendi çalışarüannı ve onlann
örgütlerini referans almak yerine dar ve grupçu
anlayış içinde vapılan atamalar Sayın Bakanı
kamuoyu önünde de zor durumda bırakmıştır"
görüşlerini sav undu.
Güneşin kızlan:Aksoy heykelleri
İNAL
Taşlann ebedı sığınağıdır Mehmet
Akso> hev kellerı; bir nıasaldır. efsa-
ncdir. kendi Ben'inin çoğalımıdır.
Ben'inintekrarsızlığıdır. Herşeyden
önce Mehmet Aksov bir zaman ka-
zıcısı olarak çalışır. Taş ve taşta ya-
zılı olan tarıh. yontucu ve duygusal
tarıh. taş yontuldukça açığa çıkar.
cevher gibi parlar. Taşla ilişkisi il-
gınçtir sanatçının. Önce elleriyle ta-
şı voklar. dokunur. hisseder ya da
bırdenbırebırverdebirtaşbelinrgü-
neşten düşmüş gibi. Sonra taş ken-
dısıni ele vermeyebaşlar. sanatçı için
sürpnzlı bıraşamadırbu. neolacağı
belh olmayan bir süreç. Kimbılirbu
taş hangi zamandan evrenin kaçıncı
daıresinden gelnıektedir. Taşın üze-
rındekı sarmaşık Aksov "un elleriyle
ağırağırçöziilür. biçimlenir. Zaman
Tanrı kilididir. sanatçı bunu çöz-
mekle vükümlüdür. Külden ve bü-
tünden oluşmu> taştakı çızelgelerı
okumak. kendi iç benliğiyle kanş-
tırmak Aksov'un işidir.
Üst-Üçlük. Triade. insanda aşk.
irade ve zekâ olarak karşılar bizı.
Aksov bu mutlaklara denk düşen
kendi çızelgesini ekler. Taş. Işık ve
Boşluk. Aksoy taşı yorumlarken iç-
sel insanı ortaya çıkarmak ister. Bu
volculukta maddenin ve zamansallı-
ğın karesi - Temporalıte - ile aklın ve
zamandışılığın Üçgenı - Atempora-
lıte - iç ıçe geçmiştir. Her beden bi-
rer kosmos. yani düzenlenmiş nesne-
ler olduğuna göre. bu beden - öz bi-
leşimini hem çözebilmek hem de iç
ıçe yerleştirebilmektir amaç burada.
Mehmet Aksoy heykellerinin bir u-
cu tarihe. bir ucu içsel - insana. bir
ucu da kendisine dokunur. Yani saf
bilince ve öze. Sanatçı saf bilinçle
çalışır ve onu taşa geçirir. Insanın iç-
sel efsanesini. yaşanmış uygarlıkla-
rın imlerini. varoluşun vibrasyonla-
nnı vontar. Onun belleğindeki anı
kayıtlan taşın kayıtlan ile birleşirve
• Her şeyden önce
Mehmet Aksoy bir
zaman kazıcısı
olarak çalışır. Taşla
ilişkisi ilginçtir
sanatçının. 'Form
heykelin canıysa ışık
da kanıdır' der.
ortava bir form çıkar. Geleceğe çağ-
n yapan bir form: Bu form sanatçı-
nın hem şimdisini hem de geleceğe
yönelik dü^ünce partiküllerıni oluş-
turur. Partiküllerhelezonı tıtreşımler
aracılığıyla zamanda ve zamansız-
lıkta yol alırlar ve yeni oluşacak olan
düzenli aşkın formlannı oluştururlar.
Aksov "un ışıkla ilişkisi bir mut-
lak'a dayanır. Ona göre formlar bir
bütündür. belli bir ıçerikle ilişki ku-
rulması gerekir. Heykelin her yön-
1 7 . U l u s l a r a r a s ı İ s t a n b u l F i l m F e s t i v a l i
Szabo'ya yaşam boyu başan ödülü
Istvan Szabo. 'Mefisto*, Macaristan.
Kültür Servisi-18 Nisan-3 Ma-
yıs tanhleri arasında gerçekleştin-
lecek 17. Uluslararası İstanbul
Film Festivali programında ünlü
Macar yönetmen İstvan Sza-
bo'nun "Âpa/Baba'nın. 'BizalonV
Güven'. Mephısto Mefisto'. 'Redl
Ezderes/.\lba>' Redl' adlı dört baş-
yapıtı sinemaseverlerle buluşur-
ken Szabo da festivalin açıhş ko-
nuğu olarak Istanbulda Yaşambo-
yu Başan Öülü'nü alacak. Szabo.
1956 yılında yaşanan ünlü Macar
ayaklanması ve bunu izleyen Sov -
yet işgalinden sonra sinemanın
Macaristan'da özgürlük. bağım-
sızlık v e başkaldınnın sözcüsü ha-
line gelmesinin ardmdan 'Konser
1
adlı kısa filmiyle başlamıştı sine-
mava.
1966 yılında çevirdiği Baba'da
ülkesinin yakın ve acılı tarihini bü-
yük bircesaretle sorguladı. Sıyah-
beyaz görüntülerin şıirsel bir du-
yarlılıkla yansıtıldığı film. küçük
bırçocuğun gözlerinden II. Dün-
ya Savaşı sonrası Macaristandan
15 yıllık bir dönemi perdeye taşı-
yordu. 1970'lerde sosyalist top-
lumda aşk olgusunu \e değişen
gençliğin ruhunu ırdeleven Szabo.
daha sonra ötekı meslektaşları gi-
bi 11. Dünva Savaşı'nın acılanna
eğıldı: 1979da çektiği Kazi işgali
altındaki Budapeşte'de bir ev ka-
dını ıle"evınde sakladığı direnışçi
arasındaki aşk ve ihanet ılışkisini
konu alan Güven'le, tek bir savaş
sahnesi bile göstermeden savaşın
bir ulus. insanlar v e aşk üzerinde-
ki yıkıcı etkisini aktardı
Sanatçı 80"lı yıllarda temasal bir
bütünlük içeren fılmlerıvle gör-
kemlibırüçlemeyeımzaattı. Kla-
us Mann'ın aynı adlı romanından
beyazperdeye aktarılan, Nazı Al-
manyası'nda yükselmek için her
yolu deneyen. sevdiklerine ihanet
eden bir sanatçının öyküsünü ko-
nu alan Mefisto. Macaristan "a en
iyi yabancı Oscar'ını kazandırdı.
Ûçlemenin öteki halkalan ıse Al-
bay Redl ve Venüsle Buluşma ol-
du. Şimdilik son filmi olan Sev gi-
liErrana.TatlıBöbeisekomünizm
sonrası çürüyen ve yozlaşan Ma-
car toplumuna yöneltilmiş acıma-
sız bir bakış.
den bilgi vermesi gerekmektedir.
Hacimlerle ve kütle duyumlanyla il-
gili birbilgidirbu. Kütleyi birbirine
bağlayan ara formlar ise pasajlardır
ve heykeldeki pasajlar aracılığıyla
duygulara vanlabilir. "Form heyke-
lin canı>sa ışık da kanıdır" der
Mehmet Aksov.
Saf zihin. insanın evren yasalan-
na bılınçli katılım yeteneğidir. Tü-
mevanmcı veanalojiktir. Sentetikol-
ması nedeniyle bütüncül bakışa ola-
naktanır. Evrenin birliğıni oluşturan
Bir'in bilıncıne varmaya çalışır. O-
nun heykellerinde bin yıllık bilinç
diyalektiğinın izdüşümlenni görii-
rüz. Onu formlar dünyasının sözcü-
sü yapan sentetık ve bütüncül yön-
temidir. Sanatçının içindeki aşk.
çokluğa giden güç ve enerji olarak
anlaşılmalıdır. Herhevkeli bir ener-
ji akımıdır.
Akıl, Ruh ve Beden Uçlüsü
Platon için evrenin yapısında üç-
lü tasarım söz konusuydu. Somo:
Maddi bölüm. Psişe: Psikolojik bö-
lüm. Nout: Manevi bölüm: Akıl.
Ruh ve Beden Üçlüsü. İnsan ruhuy-
la şekilsiz alana, bedeniyie kaba ala-
na. nefsiyle latif alana aittir. İnsanın
özgeçmişi bundan ibarettir. Aksoy
bu özgeçmiş içinde Evrenin Kula-
ğı'na. Varlık ve Yokluk'a. Uyku ve
tkizkardeşi'ne. lo'ya vanr ve son-
suzluk anlannı dondurur. Sanatçı bir
onto- Bılinç'lilik içinde başlangıçlar
yapan duygu kümelenni yeni bir
başlangıç için kullanır. Sanatçının
mayasında bulunan evrenle karışıp
gitme. ardından yeniden ayıklama
sürecinde ellerinden plastik etkisi
yüksek değerde heykellerin çıkma-
sını sağlar. Onun plastik dilinde gö-
rünüşe çıkan bovut kategonleri. ar-
kaik soyutbiçim. Taş dokusu. nötr
renk ve dinginlik boyutudur. Sanat-
çının varlıkla sağlam ontolojik iliş-
kisi birtakım asalak öğelerin temiz-
lenmesini sağlar. Arkaık soyut biçim
kökenli hedef: Onu varlık katmanla-
rını aralamaya doğru taşır. Dinamik
düşünce biçimi taşın kendi etine yö-
nelik bir keşif çabasını gerektirmek-
tedir. Taşta yüklü duran zamanın bil-
gisi ev renin. oluşumuy la. insanın va-
roluşuyla ve öteki varoluşlarla ilgi-
lidir. Yüzyıllann zaman koordinatla-
n gizlenmiş yatmaktadır taşta. Ak-
soy'un elleri taşın üzerinde çalışır-
ken bilinçli bir biçimde Alt-Ben
(Ölümlü) ve Üst-Ben (Aşkın zaman-
dışı ölümsüz) üzerinde yoğunlaşır.
Onun heykeli bu yüzden en uygun
biçimde birbirine giren öz v e biçımin
süperlatif bileşimidir. Mehmet Ak-
soy'a dıştan gelen bütün etkiler, bil-
gileronun içsel duyarlılığıyla temas
ettikçe farklılaşır ve Taş'ta biçim al-
mış dünyanın yeni oğul lan ve Güne-
şin kızlanna dönüşürler.
Ben'in tekrarsızlığina inanır Meh-
met Aksoy bir anlamda.. hem ya-
şamda hem sanatta Ben'in simyalaş-
masını gerçekleştirmektedir.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
İzmir, Kitap Fuarı'nı
BenimsedL.
jzmir, "Kitap Fuan "nı benimsedi. Üç yıl önce
TÜYAP'ın girişimini öğrendiğimde olumlu sonuç
alınacağına inandığımı söylemiştim. Şimdi gitgıde
artan kalabalıklar düşüncemi doğruladığı için se-
viniyorum.
Yalnız izmir'le olan hukukumdan kaynaklanmı-
yor bu sevinç. Deniz Kavukçuoğlu'nun açıhş ko-
nuşmasında belirttiği gibi "kültürkirtenmesine kar-
şı en etkili aracımız kitap" çünkü.
Ne denli yaygınlaşırsa o denli özgürleşecek in-
sanlarımız.
Uygarlık tarihinin ilk satırları birbirini tamamla-
yan iki sözcükle başlamalı bence.
İnsan... Kitap...
Yüzyıllar boyunca aykırı toplum güçlerinin önü-
nü kesmeye çalıştıkları birliktelik bu. Özgürlüğün
düşünsel silahı olmuş.
Egemenlerin, devletlilerin, dayatmacıların da
korkulu rüyası.
• • •
Bu yıl fuarda yüzü aşkın düşün ve edebiyat ada-
mının bulunması: Halikarnas Balıkçısı, Saba-
hattin Ali, Ceyhun Atuf Kansu gibi çağdaş kla-
siklerimizin anılması da ayrı bir sevinme nedeni ol-
du benim için.
Bir de izmirli kültür savaşımcılarından Besim
Akımsar'a Konak Belediyesı'nce düzenlenen
"saygı gecesi".
1940lı yıllarda Samim Kocagöz, Attilâ İlhan,
Nahit Ulvi Akgün gıbı ilk tanıdığım edebiyat
adamlanndan biriydi Besim Akımsar.
Öykücü ve köşe yazarlığı kimliğinin yani sıra Ko-
van dergisi ve yayınlannın kurucusu olarak İzmir
kültür yaşamına katkılan unutulamaz.
O yılların tenha Izmir'inde çağdaş hümanizma-
nın temel ilkelerini, demokratikleşmenin birincil
koşulu sayan az sayıda çağdaşımız arasındaydı
Besim Akımsar.
Anıların duyarlığına kapılmak istemiyorum ama
yazacağım..
1948 olmalı. Mehmet Ali Aybar'ın Istanbul'da
yayımladığı "Hür" dergisi sıkıyönetimce kapatıldı-
ğı için Izmir'de Naci Sadullah ve Şerif Hulusi'yle
birlikte "Zincirli Hürriyet"\ çıkarıyor.
Dönemin devletlileri rahatsız.
Mehmet Ali Aybar, Amerika Birleşık Devletle-
ri'nın getirdiği yardım anlaşmasının gizındeki tu-
zakları açık seçik gösterdiğı için rahatsız dönemin
devletlileri.
Yasa mı var ABD yardım anlaşmasının getirece-
ği tehlikelerı yazmayı önleyecek? Yasak mı var
ulusal bağımsızlığımızı savunmaya?
Yasaların yasaklamadığı eleştiri hakkını. Zincir-
li Hümyet'i basan basımevini'tarumarettirerekçiğ-
niyor dönemin egemenlerı.
Basında yalnızca Besim Akımsar'ın sesi..
"Zincirli Hürriyet'i basan matbaanın işini bitir-
dikten sonra bizımkilerin Fransa yolculuğuna ha-
zırlandıklarınıduyuypruz.
Nedenmi?
Ünlü gülmece dergisiZincire Vurulan Ördek'in
hakkından gelmek için."
• • •
Metin Eloğlu'nun 1950'li yıllarda dilimize çevir-
diği iki Aragon dizesini anımsıyorum:
"Gemiciler, kalbimi durdurunuz.
Burası Elsa 'nın şehridir"
İzmir, teslim olmayanların.
3. Bursa Edebiyat Günleri
Sempozyumu
• BLRSA(AA)- Bursa Büyükşehır Belediyesi Kültür
Sanat ve Tunzm Vakfı'nın (BKSTVl. Edebıyatçılar
Derneği'nin katkılarıvla düzenlediğı 3. Bursa Edebiyat
Günleri Sempozyumu 2
1
Mart'ta başlayacak. Tayyare
Kültür Merkezi'nde 'Erguvan Bayranıf adı altında 2
gün sürecek sempozyumda. "Tarihten Günümüze Bursa
ve Edebiyat llişkisı' teması ele alınacak. Gününıüz Türk
edebiyatma. önemli şaır ve yazarlara ılışkin ınceteme ve
eleştirilenn de sunulacağı sempozyumda dünya
edebiyatıyla ılgilı yeni yaklaşımlar da tartışılacak.
• İZMİR (AA>- İzmir Dev let Opera ve Balesı 30 v e 31
Mart'ta Bahara Doğru konserlerini gerçekleştirecek.
Sabancı Kültür Merkezf ndekı konserlerde orkestrayı
şef Alexandre Sonııla yönetırken konsenn ilk
bölümünde IZDOB'un keman sanatçılan Lalecan
Muzafferov ve Ruşen MuzafFerov. \'ivaldi'nin
Mevsimleradlı yapıtını yorumlavacak. Konserin ikinci
bölümünde ise soprano Ares Yıldızca ve bariton
Gökhan Koç: Puccini. Rossıni ve Verdi'nin
operalanndan tanınmış arya ve düetlerini seslendırecek.
Bu bölümde aynca İZDOB Orkestrası. Rossini'nın
Sevil Berben opera.Miıın uvertürü ve Mascagnı'nin
Cavellerıa Rustucana adlı operasından ıntermezzo'yu
nıüzıkseverlerın beğenısıne sunacak.
UPSO'den Küpeselleşme-Biiyiik
Sergiler-Küratörlük panel dizisi
• Kültür Servisi-Lluslararasi Plastik Sanatlar Dernefii
1998 yılı etkinlikleri kapsamında 25-26-27 Mart
tarıhlennde 'Küreselleşme-Büyük Sergiler- Küratörlük"
başlıklı bir panel diziM gerçekleştirecek. Son yıllann
sıyasi ve ekonomik gündeminde ağırlıklı olarak yer alan
küreselleşme kavramının ırdeleneceğı. plastik sanatlar
alanına yansımasının tartışılâcağı oturumlar Mımar
Sinan Üniversitesi Oditoryumu'nda düzenlenecek. Bu
panel dizisinde yurt içinde ve dışında düzenlenen ulusal.
uluslararası büyük sergilerde. bıenallerde. bu sergilerin
kavramları ve küratörleri üzerine yaşanan tartışmalara
yeni açılımlar getirilmesi. sonuçlannın irdelenmesi
amaçlanıyor. Paneller kapsamında çarşamba günü saat
13.00'te Küreselleşme. Iktidarlar. Kültür ve Sanat
Politikalan: 15.30'da Küreselleşme ve Sanatın
Dolaşımı: perşembe 13.00'te Bienaller. Büvük Sergiler,
Küratörlük ve Kavramlar. saat 15.30'da Yönlendirme
Sınırlan-Yaratıda Sınırsızlık. cuma 13.00'te Sanat
Piyasası ve \ar Olan Yeni Roller. 15.3O"da da Galenler.
Kurumlar. Müzeler konuları işlenecek,
10. ULUSLARARASI İSTANBUL KISA FİLM GÜNLHtİ
BUGLIV
• İTALVAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 11.00de
Fransız Filmlen. 14.30'da Hollanda Fılmlerı. 17.00'de
Alman Fihnleri. 19.30"da İngılız Filmlen gösterilecek.
• TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTİ R
MERKEZİ'nde saat 15.30'da İFSAK Yanştna
Fılmleri 1. Grup. 19.30'da Nur Akalın Toplu Gösterisi
izlenebılir.