Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 MART 1998 PAZAR
4 HABERLER
Cumhupbaşkanı
Demipel'in kabulü
• ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - Cumhurbas.kanı
Süleyman Demirel. yaşhlara
hizmet etmenın her insanın
kendi menfaatını
ilgılendirdiğıni vurguladı.
Demirel. dün Yaşlıları
Koruma Derneği Genel
Başkanı Mihriban Kural \e
beraberindeki heyeti kabul
etti. Kabulde konuşan Kural.
kendılerinden sonra kurulan
bazı vakıfların 18-24 Mart
Yaşlılara Saygı Haftasrnı
istismar aracı olarak
kullandıklannı savundu.
Yılmaı'ın
temaslanı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Başbakan Mesut
Yılmaz dün oğlu Hasan'ın
basketbol antrenmanını
izledikten sonra resmı
konutunda çalışmalarını
sürdürdü. Yılmaz. dün
öğleden sonra özel
konutunda bazı
kurmavlannın >anı sıra
kamuoyu araştırmacısı Erhan
Göksel'le görüştü. Yılmaz.
dün ayrıca MİT Müsteyarı
Şenkal Atasagun. İçtb.lerı
Bakanı Munt Başesgioğlu.
Başbakanlık Müsteşan Yaşar
Yazıcıoğlu \e Özelleştırme
idaresi Başkanı Lğur Bayar'ı
Başbakanlık'ta kabul ederek
görüştü.
Emin Karaca kalp
krizi geçirdi
• İstanbul Haber Servisi -
Yazar Emın Karaca. dün
akşam saatlerinde kalp krizı
geçirdi. Krizden sonra
Haydarpaşa Göğüs
Hastahkları Hastanesi'ne
kaldırılan Emin Karaca
yoğun bakıma alındı.
Hastane vetkılıleri. Türkiye
Yazarlar Sendikası tkinci
Başkanı olan Karaca"nın
sağhk durumunun iyi
olduğunu bildirdı.
Lastik-İş'in
toplusözteşmesi
• İstanbul Haber Senisi -
Lastik-ls, ile Pirelli.
Goodvear \e Brısa arasında
sürdürülen toplu ış
sözleşmeleri anlaşmayla
sonuçlandı. Tüm sendika
üyelenmn oybirlığıyle kabul
edilen anlaşma sonucunda
işçi ücretlerine yüzde 124
oramnda artış sağlandı.
FabPikanın
yıkılması
• İstanbul Haber Senisi -
Kartal SET Çimento
Fabrikası'nın yıkimının
durdurulması, sivil toplum
kuruluşlan ve çevreciler
tarafından protesto edildi.
Kartal Yunus'taki fabrika
önünde ağızlanna beyaz
maskeler takarak toplanan
grup adına açıklama yapan
Yeşil Kuşak Çevve Öncüleri
Grubu Basın ve Halkla
İlişkıler Müdürü Sadi Ergün.
bö\ k bır fabrikanın ömrünün
en fazla 30 yıl olmasına
rağmen. bu kuruluşun 60 yıla
yakın bir süredir varlığını
sürdürdüğünü sö>ledi.
Hastanelere
kadpo
• İstanbul Haber Senisi -
Calışma ve Sosyal Güvenhk
Bakanı Nami Çağan. dün
lstanbul'dakibazı
dispanserlerde incelemelerde
bulundu. Çağan. mayıs
a> mda yapılacak sınav la SSK
hastanelerine Türkiye
genelinde 2 bin 500. İstanbul
için 450 çakılı kadro
ahnacağını söyledi. Çağan.
"Çakılı kadrolu olanlar.
ancak tayin olduğu hastanede
görev yapacak" dedi.
Liderlere sunulan belgede teşkilatla ilişkisi bulunan kişi ve olaylara değinilmiyor
VflT raporunda Yeşil yokDönemin Müsteşan Sönmez Köksal
imzasıyla liderler zirvesine ve Başbakan
Necmettin Erbakan'a sunulan MtT
raporunda ilk göze çarpan. teşkilatla
ilişkisi bulunan kışi ve olaylara
değınilmernesi. MİT raporunda, Yeşil'in
ve Yeli Küçük'ün adına hiç
rastlanmıyor. Yaşar Öz, Hadi Ozcan ve
Söylemez çetesi ile ilgili bilgiler dışında
Mehmet Ali Yaprak'ın kaçınlması
olayına hiç değınilmıvor. DYP Şanhurfa
Millet\ekili Sedat Bucak. raporda üç
dört satırla geçiştırilıp. hakkında cıddi
bir bılgı sunulmazken Mehmet Ağar'ın
geçmişine ve ilişkilerine geniş yer
aynlmış. Ağar'la ilgili değerlendirmede
Süleymancılarla ilişkilerine de yer
\erilmis,. Tarık Cmit'in kaçınlması ile
ilgili olarak da sadece kızının verdiği
ifade özetlenerek verilmiş. ama bu
konuda MtT ve Emniyet arasındaki
soğukluğa değinilmemiş. Sapanca'da
öldürülen Behçet Cantürk, Hacı Karay,
Sa\aş Buldan. Adnan Yıldırım ve Av.
Medet Serhatla Ankara'da öldürülen
Yusuf Ekinci'nin kımler tarafından \e
nasıl öldürüldüğü bilgisi yerine.
sadece bu şahıslann yasadışı işleri
sıralanmış. MİT raporunun en önemli
özellıği ılk kez Fethullah Gülen'in
geçmışi ve eylemleriyle ilgili ciddi
bilgilerin yer alması. Bu bölüm
dönemin iktidan tarafından
sansürlenerek kamuoyuna açıklanmıştı.
• Yaşar Öz. Hadi
Özcan ve Söylemez
çetesi ile ilgiîi bilgiler
dışında Mehmet Ali
Yaprak'ın kaçınlması
olayı raporda yer
almıyor. DYP
Şanlıurfa Milletvekili
Sedat Bucak'm
rapordaki yeri üç dört
satır... Mehmet
Ağar'ın geçmişine ve
ilişkilerine ise genış
yer aynlmış.
Kutlu Savaş'ın Raporu:
Başbakan Mesut Yılmaz'ın talımatıvla
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkamekıli
Kutlu Sa\aş tarafından hazırlanan 119
sayfalık raporun 12 sayfası
sansürlenerek açıklandı. Sansür edilen
bölümde Azerba\ can'da yapılan darbe
\e ÇatlTnın yurtdışındaki eylemkri
bulunu\or. Yeşil kod adlı Mahmut
Yıldınm'ın güneydoğudaki faaliyetleri
aynntılı bir şekilde ele alınmış. ancak
Tuğgeneral Veli Kiiçük adı sadece iki
kez kaydedilen telefon görüşmelerinin
deşıfresinde geçıyor. MİT gibi Savaş da
Küçük nedeniyle orduyu karşıy a
almama egılimı ile raporu hazırlamış.
Sedat Bucak konusunda en aynnnlı
değerlendirme Savaş" ın raporunda yer
alıvor. Mehmet Ali Yaprak'ın
kaçınlması. Cem Ersever'in
öldürülmesi ve Tank Cmit'in
kaybolması olayı MİT
raporunun aksine TBMM Araştırma
Komisyonu'nun raporunda olduğu gibi
detaylı bir şekilde açıklanmış.
Ancak Savaş'ın raporunda Eşref Bitlis
\e l'ğur Mumcu cinayetleri gibi
kamuoyunun merakla beklediği
konulardan tek satır söz edilmiyor.
Savaş" m raporunda en önemli fark ise
kamu bankalanndaki siyasi ve bazı
gruplann çıkanna yönelik yapılanma.
geniş bir şekilde ele alınmış.
Uyuşturucu kacakcılığından cinayetlere kadar bir dizi faaliyet içinde yer aldılar
Susurluk albümünden portreler
Sedat Bucak:
İsmail Hakkı oğlu. 1960 Siverek do-
ğumludur. 1987 tarihinden itibaren DYP Ş.
Utfa Mılletvekili'dir. Susurluk'taki kaza-
da otomobilden sağ çıkan tek isim. Ur-
fanın Si\erek ilçesindeki Bucak aşiretinin
reisi. Korucular adına örtülü ödenekten
yüklü mıktarda para kullandığı. uyuşturu-
cu \ e silah kaçakçılığı yaptığı yolunda id-
dialar \ar. Bucak aşiretinin korucubaşla-
rından Adil Akpirinç'in Ş. Urfa Emniyet
Müdürlüğü Narkotik Şubesi ekiplerince
çok mıktarda eroinle yakalandığı. Savaş'ın
raporunda yer alıyor. Aynı raporda ayn-
ca Bucak aşireti ile PKK arasında doğan
husumetın ideolojik olmaktan çok
PKK'nın aşiretten vergi almak istemesin-
den kaynaklandığı belirtiliyor. Ömer Lüt-
fii Topal'ın öldürülmesine adı kanşan ve
İstanbul polisi tarafından gözaltına alınan
Özel Tım'e mensup polisleri. koruma ola-
rak yanına aldı. Abdullah Çath'yı gerçek
kitnJığıyle bildiğinı \e Siverek'te misafir
ettığinı açıkJadı. Gaziantepli işadamı
Mehmet Ali Yaprak'ın kaçınldıktan son-
ra Siverek'te Bucak'm evinde tutulduğu
öne sürülüyor. Evinde ayrıca Sami Hoştan
ve Haluk Kırcı'yı sakladıgı. TBMM ve
Savaş'm raporunda açıklanıyor. Çatlfya
yataklık yapmaktan dokunulmazlığı kal-
dırıldı.
Mehmet Ağar:
Zülfü oğlu, Elazığ doğumludur. Emni-
yet Genel Müdürlüğü görevinden sonra
DYP'den adayhğını koydu ve Elazığ Mil-
letvekili olarak parlamentoya girdi. MtT
raporunda 19 Ekim 1984'te, KemalTürk-
ler'i öldürmekten yargılanan ve halen
DYP 11 Başkanı ülkücütelal Adan'la gö-
rüştüğü, 1 Temmuz 1985 tarihinde İstan-
bul Emniyet Müdürlüğü"nde Asayiş Şube
Müdürü görevini yürütürken, Süleyman-
ctlarla ilgili soruşturma dosyasını. Süley-
mancı İbrabim Aslan ile Mahmut Şahin'e
bildırdiği öne sürülüyor. Yine aynı rapor-
da 4 Eylül 1986 tarihinde ülkücü SeBm
Kaptanoğlu'nun ifadesıne dayanılarak ül-
kücülerin \ aptığı çek-senet tahsilatı ve ha-
raç toplama işlemlerinin, Ağar'ın bilgisi
dahılınde gerçekleştiği bildiriliyor. MtT'in
raporunda Ağar olarak Süleymancı Ke-
mal Kaçar'dan rüşvet almakla suçlanıyor.
Çatlı"nın üzerinden çıkanyeşil pasaport ve
silah ruhsatının Ağar' vn imzasıyla verildi-
ği belirlendi. Topal'ı öldürmekle suçlanan
Ozel Tim mensuplannv istanbul polisin-
den isteyerek Ankara'ya getirtti ve Bu-
cak'a koruma olarak verdi. Çatlı gibi ye-
şil pasaport verdiği Yaşar Öz'ü operasyon
sonucu ele geçiren İstanbul Emniyeti'ni
arayarak serbest bırakılmasını sağladı.
Mehmet Ali Yaprak ile Tank Ümit'in ka-
çırılmasına adı karıştı. Kutlu Savaş'ınha-
zırladığı raporda, Gaziantepli uyuşturucu
kaçakçısı Mehmet Ali Yaprak'tan seçim
Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve Ali Yasak... MillKetçi. ülkücü kimliklerinin ardında karanhk ilişkilerde hep onlann adı geçti.
harcamalan için 500 milyar lira aldığı ya-
zıldı. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkan-
vekili Kutlu Sa\aş'ın raporunda örtülü
ödenekten alınan parayla kayıp silahlann
Ertaç Tinar'dan alınması konusunda
Mehmet Ağar'ın onay verdiği ve Adalet
Bakanı olduğu dönemde Ömer Lütfü To-
pal hakkında "Kürtçülük"' dosyası açtır-
dığı açıklanıyor. Savaş. raporunda. Emni-
yet Genel Müdürü olduğu sırada Mehmet
Ağar'ın. Başbakan'ın sağladığı destek \e
emrindeki teşkilatla gerçekten etkili bır
güce ulaştığı \e Polis Teşkilatı'nın ülke
genelindeki yaygın fonksiyonunun bu gü-
cü olağanüstü boyutlara taşıdığı değerlen-
dirmesinde bulunuyor.
»
Ömer Lütfü Topal:
Geçimını tombalacılıkla sağlayan \ e ko-
kainı Türki>e'ye getiren adam olarak bı-
linen, sonraları "Kumarhaneler Kralı"
olarak tanman Topal. 1978-1981 yıllann-
da Belçika'da. 1981-1984 yıllan arasında
ABD'de uyuşturucu kacakcılığından hapis
yattı. Türkiye'ye döndükten sonra geçi-
mini bu kez kaçak kumarhaneler işleterek
temin eden ve İstanbul-Yeşilyurt'taki ku-
marhanesiyle tanınan Topal, 1990yıhndan
itibaren Caddebostan Büyük Klüp'ü işlet-
meye başladı. Bu tarihten sonra Israilli ki-
şilerle ortak olarak şirketler kurdu ve Em-
peryal Şirketi bünyesinde. yıllık kazancı
1.1 milyar dolarlık bir servetin sahibi ol-
du. Topal'ın, yurtiçinde ve dışında gazino
işletmeciligi, seyahat acenteliği. sigona.
menkul değerler aracılığı. döviz alım-sa-
tımı. gıda. enerji, petrol, inşaat ve sanayi
sektörlerinde faaliyet gösteren çok sayıda
şirketi bulunuyor.
Ticari faalıyetlen 9()"lı sıllar boyunca
bü\ ük gelişme gö^teren Topal ın aynı sü-
rcde muştıırucutıcaretvni sürdürdüğü söy-
lenıyo'r. 1993-1944 \illannda A\rupa ha-
vaalanlannda uyuşturucu ile yakalanan
dört THY teknı&\enı. \erdıkleri ifadeler-
de. Topal adına çalıştıklarını söylediler.
Kutlu Sa\a^'ın hazırladığı raporda kur-
\e bulmanın zorluğu \e problemi nedeniv-
le Topal'ın özelleştırılen Ha\aş'ın vüzde
(>0'ına talip olduğu, ancak Emniyet Genel
Müdürlüğü'nün. Interpol"den uyuşturucu
kaçakçısı olduğu şeklindekı belgeyi temin
ederek Topal'ı engelledığı \azı\or. Sonuç-
ta Havaş'ın Park Holding bünyesinde Ya-
zeks'e satıldığı. ancak gerekli paranm bir
bölümünün Topal tarafından sağlandığı,
Ha\aş'ın özelleştirme safhasındaki Genel
Müdürü Ahmet Kuöu'nun. Topal'm yakın
\e mutemet yöneticilerinden olduğu ıddi-
asma da raporda yer verilı>or. Türkive dı-
şında Azerbaycan. Türkmenistan ve Kıb-
ns'ta da kumarhaneleri bulunan Topal 'ın.
kumarhanesini işlettiğı Grand Türkmen
Oteli'ni yapan şirketin ortakları arasında
Güven Sazak \e Abdullah Çatlfnın Ba\>a
şirketınden ortağı Ahmet Ba>dar da bulu-
nu\or. Topal"ın Türkmenıstan'da kumar-
hanelerını ı^lettığı otellerin tümünün de
Eximbank kredı.M ile \apıldığı \e kredı er-
telemelerinde Topal'ın Emperyal ^ırketinin
bizzat devreye girdiği, yine Savaş'ın rapo-
runda aynntılı bir şekilde yer ahyor. To-
pal'ın 1996 vılında DYP Genel Merkezi İs-
tanbul \e Rize İl Başkanlığı'na aıt telefon-
ları bıldiği \e kullandığı bilgisi. vıne Kut-
lu Savaş'ın raporunda >er alan bilgiler
arasında. De\ letın önemli bürokratlarına ve
polis şeflerine rüşvet verdiği öne sürüldü.
Topal. 28 Temmuz 1996"da öldürüldü.
Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar
tarafından hakkında "Kürtçülük" soruştu-
rması başlatılan Topal'ın. PKK"ye yardım
eden Kün işadamlan lıstesinden çıkmak
için haraç Ödediği \ e para konusunda çıkan
anla^mazlıkbOnucunda öldürüldüğü söy le-
niyor. Kün işadamlan listesinden çıkanl-
ması karşıhğında kendisinden istenen 17
miKon dolan Yeşil'in kullandığı sahte isim-
lerden Ahmet Demiradına gönderdiği. an-
cak paranın \enne ulaşmadığı belirlendi.
Topal'ı öldürdüklen gerekçesiv le Oğuz Yo-
rulmaz, Ercan F.rsoy Ayhan Çarkın adlı
Özel Tim mensupları yargılanıyor. Topal'ı
öldüren Kalaşnıkofun şarjörü üzenndeki
koli bandajında da Abdullah Çatlı'nın par-
mak izlerine rastlandı.
SÜRECEK
DİCCltme: Dünkü yazımızda Başbakan-
lık Başmüfettişi Kutlu Savaş'ın adı ba-
zı bölge baskılarımızda yanlışlıkla Kut-
lu Aktaş olarak geçmiştir. Düzeltir. özür
dileriz.
NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calislar((( raksnet.com
Bizim kuşak, askerlerle siyasetçi-
ler arasında bir türlü dengesini bul-
mayan gel- gitler içinde büyüdü. 27
Mayıs 1960'da 14 yaşındaydım. Ai-
lem CHP'liydi, Menderes ve arka-
daşlarının başında bulunduğu DP'li-
lerin hapsedilmesine sevinmiş, onla-
nn ağır cezalara çarptınlmalanna ço-
cuk saflığıyla destek vermiştim.
12Mart1971 askeri müdahalesin-
de üniversıte öğrencisiydim.
1968'de yükselen kitle hareketiyle,
solun ve sosyalizmin kitleselleştiği
bir dönem yaşamıştık. Sosyalistler
ilk kez 15 milletvekilini Meclis'e sok-
mayı başarmışlardı. 12 Mart, bu yük-
selişin intikamıydı. 12 Mart muhtıra-
sı, Süleyman Demirel'in başındaki
sağcı hükümete karşı verilmişti. a-
ma hapsı boylayan solcular oldu.
Ben de genç bir üniversite öğrenci-
si olarak 12 Mart dönemini hapiste
geçirdim.
12 Eylül 1980 askeri darbesi ger-
çekleştiğinde sosyalist bır günlük
Türkiye Bu Buhranı Neden Aşamıyor?
gazetenin genel yayın yönetmeni,
yasal bir sosyalist partinin de yöne-
ticisiydim. Bu dönemi de cezaevin-
de geçirdim. Ne askeri darbeler dö-
neminde, ne de parlamentonun işle-
diği dönemlerde bız solcular, anne-
mın ifadesiyle "gün yüzü göreme-
dik". Sürekli başımız dertten kurtul-
madı. Bu nedenle, siyasilerle asker-
ler arasındaki ilişkilerin her sertleş-
mesinde. ülkenin yaşayacağı sıkın-
tılara ek olarak, acaba bizim başımı-
za da ne gelir gibi bir kaygı içine düş-
tüğümü itiraf etmeliyim.
• • •
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sert
açıklaması da, herkest olduğu gibi
beni de kaygüandırdı. Bundan son-
ra ne olacağını düşünmenin ötesine
geçerek, bu müdahalelerden bir tür-
lü neden kurtuiamıyoruz diye düşün-
memiz daha önemli değil mi? Türki-
ye, neden son 38 yıldır sürekli aske-
ri müdahalelerin çevresinde yaşa-
maktan kurtulamıyor?
Askeri müdahaleler; gelişmiş de-
mokratik ülkelerin degil, daha çok
azgelişmişliğin bir göstergesi. De-
mokrasi taşlan yerine tam oturma-
mış ülkelerde, parlamentolarla as-
kerler arasındaki gel-gitler bir türlü
bitmek bilmiyor.
Türkiye son 50 yıldır. çok partili sis-
temi deniyor. Ancak bu sistemi biz-
zat yürüten siyasetçiler kadrosu, çok
partililiği kavrayıp ona göre davran-
madılar. Türkiye'de çok partili rejim.
demokrasi ve sol düşmanlığı üzeri-
ne kuruldu. Sovyetler'in hemen yanı
başında olmamız, bize anti-komü-
nist bir misyon yüklenmesine neden
oldu. Bu anti- komünizm ve sol düş-
manlığı ise dinci ve ırkçı ayaklar güç-
lendirilerek yürütüldü.
Şu anda Türkiye'nin siyaset sah-
nesinde en etkin aktörler, ırkçılar ve
siyasi islamcılar. Bu iki ayağın güç-
lenmesine. hem askeri darbeler hem
de siyasetçiler birbirleriyle yarış
edercesine destek verdiler. Bu ayak-
lardan birisi olan Islamcı ayak, günü-
müzde govdeyi zorlayacak kadar
gelişti. Türkiye demokratik bir ülke
olsaydı, Islamcı cereyanı demokra-
sinin kuralları içinde altedebilirdi.
REFAHYOL döneminde görüldü
ki, siyasi islamcılar demokratik sis-
teme uygun bır kültüre sahip değil-
ler. Hemen. kendileri gibi düşünme-
yenlerin özgürlük alanlarına el attılar.
Onlann demokratik olmayan bu he-
sapları, parlamento dışı güçlerin de
devreye girmesiyle bertaraf edildi.
Mesut Yılmaz hükümeti döne-
minde de "irtica" ile mücadele yön-
temleri konusu gündemden düşme-
di. Askerler, hükümetin bu konuda-
ki uygulamalarını yeterli bulmadıkla-
rını belirttiler. Gerilim, karşılıklı pole-
miklerle yükseldi ve sonunda "muh-
tıra gibi" bir duyuruya sebep oldu.
Komutanlann açıklamasından sonra.
Mesut Yılmaz'ın ve Bülent Ecevit' in
tavırlanndan hükümetle askerler ara-
sındaki gerilimin azalacağı ve bir or-
tak nokta bulunacağı anlaşılıyor.
Irticaya karşı ortak bir paydada
buluşmak, sorunların bir kısmını çö-
zecek gibi görünüyor. Peki Türkiye,
Susurluk'u nasıl çözecek? Yurttaşı-
na işkence eden devlet görüntüsün-
den nasıl kurtulacak? En çok gaze-
teci hapseden ülke özellıği ne zaman
sona erecek? Iç barışı nasıl gerçek-
leştirecek? Daha yüzlerce soru var.
Askerle parlamento arasındaki gel-
gitlerden kurtulmanın yolu bu köklü
sorunların üstesinden gelmekten ge-
çiyor. Çözüm, Türkiye'nin demokra-
si ipini artık göğüslemesi gerektiği
gerçeğinde yatıyor.
MİKRO
DtNÇ TAYANÇ
Sınav Yorgunu...
Okul yıllarım... Ders çahşırken 'deneme-yanılma'
yöntemine bayılıyorum. Çalakalem giriştiğim işlemya
da deney yanlışa mı saplandı; kolayı var 'denedım,
yanıldım' diyor ve silbaştan bir daha girişiyorum...
Yanlışa battığımı anlayabilirsem elbetteü!
Deneme-yanılma yönteminin.yaşamın her alanın-
da geçerli olmadığını öğreninceye değin kaç yıl geç-
tiğini ve deneyip de yanıldıklarımda neler yitirdiğimi
anımsayamıyorum bile... Öğrenebildiğim tek şey var;
toplumbilim, deneme-yanılmayı asla kabul etmiyor!
Çünkü 'toplum' yaşayan ve yaşamı gereği sürek-
li ileriye doğru gelişen bir 'varlık'! Böyle olunca daya-
şamını olumsuz etkileyecek her yanılmanın bedelıni,
bireylerinden başlayıp fatura ediveriyor...
Türkiye. 1940'ların ortalık yerinde 'demokrasi' di- .
yor... Ne olduğunu anlayamadan da, üç-dörtyıl için-
de Demokrat oluveriyor!
1950'den bu yana, tam 48 yıldır 'birileri' demok-
rasi üzerinde 'deney' yapıyor(l), denedikçe de yanı-
lıyor... Çünkü, demokrasi, toplumbilimin bir parçası
ve toplum 'deneme' tahtası olmayı kaldırmıyor; ya-
nılmayı ise hiç kaldıramıyor. Kaldıramayınca da her
yanılınmış denemenin sonucu. bireyinden başlama-
sına topluma fatura ediliveriyor...
Her denemenin başlangıcında bir umut yatıyor...
Deneme ileıiedikçe, umutta yanılındığı kaygısı top-
lumu kaplıyor... Yanılgı kesinleştikçe, toplumun kay-
gısına ordu 'tercüman' oiuyor...
Pekiyi, 48 yıldır hemen tüm umutlarda yanıldığımı-
za göre, 'yanlışı' nerede yapıyoruz?
1950'den bu yana Türkiye'ye yön veren(!) tüm se-
çimlerden, hemen hemen aynı sonuç çıkıyor: sağ ik-
tidar!
1950'den bu yana, ister tek başına, ister 'ortaklı'
olsun, tüm sağ iktidarlar hemen hemen aynı siyasal
ve ekonomik politikalan uyguluyor: sola kapalı, dışa
bağımlı...
1950'den bu yana, sol ne zaman 'açılmaya' kal-
kışsa, karşısına sağın bir 'aşın' ucu dikiliveriyor. Sa-
ğın aşırısı ya faşizme göz kırpıyor ya da irticaya...
1950'den bu yana, göz kırpılan faşizm ya da irtica
'çizmeyı aşınca' sonuç hep aynı oiuyor: 1960,1971,
1980... Sonuç aynı
oiuyor da, faturayı
ödeyen çizmeyi aşan-
lar değil, çizmenin al-
tında kalanlar oiuyor...
'Ara rejim' dediğimiz
dönemlerden 'yeni-
den' demokrasiye ge-
çiliyor ve sonuç hiç de-
ğişmiyor... Gene se-
çim, gene sağ iktıdar,
gene 'tavşana kaç ta-
zıya tut'...
Birey olarak bende-
niz; ne seçmenin. ne sandıktan iktidar çıkanlann, ne
de iktidarların iktidarsızlığına 'dur' demek zorunda
kalan askerlerin bu işlerden hoşnut olduklanna inan-
mtyorum, inanamıyorum...
Öyleyse bizler ya toplumbilimi öğrenemiyoruz ya
denemeyi bilmıyoruz ya da 'batmadıkça' yanıldığı-
mızı anlayamıyoruz...
İ ^
s
*
T
* ^ topkımu, toplumbilimin ve tarihsel sü-y
Tİcın1n"*geT^rw*
1
bundan 75 yıl önce yapıyor... ös-
manh'yı 'hasfa'eden deneylerinyanılmışlığını Kurtu-
luş Savaşı ile atıyor; denenmiş sınanmış ve yanılın-
mamış Aydınlanma Devrimi ile ileriye dönük yönünü
belirliyor: Lozan ile kendini kabul ettiriyor ve "Cum-
huriyet" dıyor...
Düşünüyorum da 'demokrasi' dediğimiz 1946'dan
bu yana denenmeye kalkışılıp da yanılgıyla sonuçla-
nan tüm uygulamalarda, ülkeyi ve toplumunu 'geri-
ye' götürme özlem ve 'kalkışmalan' yatmıyor mu?
Demokrasi süreci içinde, uygulana uygulana ba-
yatlayan ekonomi politikalan(l) hep aynı sonucu ver-
miyor mu?
1950'lerden bu yana; TL'nin bırakıyorum Amerikan
Dolan'nı. Yunan Drahmısi karşısındaki değer yitimi
önlenebiliyor mu; dış ticaret açığı, bırakıyorum kapa-
tılmasını, daraltılabiliyor mu; serbest ithalatı destek-
leyerek ihracatı teşvike dayalı ekonomik büyümenin
enflasyonu körükledıği ve körüklenen pahalılığın top-
lumun büyük bölümünü hızla ve süreğen biçimde
yoksullaştırdığı gerçek değil mi?
Örnek üretmekten. tıpkı deneyip deneyip de yanıl-
dığım sınavlarda yorulduğum denli yorgun düşüyo-
rum...
Peki, bu toplum, yanılanlann ve yanılgılann yeni-
den denenmesi'nden doğan kısır döngüde yorgun
düşmedi mi?
Ana fikir Yanılmanın en büyüğü, yanlışı yinele-
mektir.
Ana fikrin ana fıkri: Geleceğe ilerlenen yollar, ge-
riye kapalıdır.
Şevki Yümaz'a 7. dava
• Ankara Cumhuriyet Başsavcıhğı, bir
konuşmasında Cumhurbaşkanı ,.;
Süleyman Demirel'e hakaret ettiği
gerekçesiyle. eski Rize Milletvekili
Şevki Yılmaz hakkında 1.5 yıldan 4.5 yıla
kadar hapis cezası ıstemiyle dava açtı.
ANKARA (AA) - An- baskı yapılan Türkiye'de
kara Cumhuriyet Başsav-
cılığı. vaptığı bir konuş-
mada Cumhurbaşkanı Sü-
leyman Demirel'e hakaret
ettiği gerekçesiyle. eski
Rize Mıllenekili Şevki
Yılmaz hakkında 1.5 vıl-
dan 4.5 yıla kadar hapis
cezası istemiyle da\a aç-
tı. Başsa\cılık. sanık Yıl-
maz hakkında daha önce
de6dava açmıştı.
Cumhuriyet Savcısı
Hüseyin \ alçın tarafından
hazırlanan iddianamede.
sanık Yılmaz'ın. 27 Mart
1994 tarihinde Gazi Cni-
versitesı İktısadi ve İdari
Bılimler Fakültesi'nde
öğrencılere hıtaben > aptı-
ğı konuşmada. Mande-
la'nın 100 bın dolarlık
Atatürk Barış Ödülü'nü
reddettiğıni bıldirerek
şunları söyledığı belirtil-
di: "Afrika'nın aç insan-
lannın lideri, "Sızin üni-
\ersitede başörtüsünden
kızlar ağladıkça. Türki-
ye'de banş yoktur. redde-
diyorum" dedi. "İnançla-
rından dolavı ınsanlara
banştan söz etmek müm-
kün değil. reddediyorum'
dedi. Şimdi mason Demi-
rel çok üzülüyor. Banş
Ödülü'nü kime takalım
Sa>ın Demirel? Mande-
la'nın ödülünü mandala-
ra takınız, ona la^ıktır.
Atatürk Banş Ödülü,
mandalann boynuna la-
yıktır, Mandelanın dep.
Hangi mandalara? Dört
bacaklı değil, iki bacaklı
mason mandalara^"
Sanık Yılmaz'ın iddi-
alannın aksine bu konuş-
manın montaj olmadığı-
nın saptandığı vurgulanan
iddianamenin, saaığm. bu
konuşmasıyla banş ödü-
lünü düzenleyen kurulu-
şu ve Cumhurbaskanı Sü
leyman Demirel' i aşağı
ladığı ifade edilerek
TCK'nin. "Curahurbaş
kanınayayınyoluylagıv a
bında hakaret eDnek" f i
ilini düzenleyen 158 2
son maddesine göre 1.
yıldan4.5 yıla kadarhapı
cezasına mahkiım edi
mesi ıstenivor.