10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MART 1998 PAZAR 4 HABERLER Cumhupbaşkanı Demipel'in kabulü • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Cumhurbas.kanı Süleyman Demirel. yaşhlara hizmet etmenın her insanın kendi menfaatını ilgılendirdiğıni vurguladı. Demirel. dün Yaşlıları Koruma Derneği Genel Başkanı Mihriban Kural \e beraberindeki heyeti kabul etti. Kabulde konuşan Kural. kendılerinden sonra kurulan bazı vakıfların 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftasrnı istismar aracı olarak kullandıklannı savundu. Yılmaı'ın temaslanı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Mesut Yılmaz dün oğlu Hasan'ın basketbol antrenmanını izledikten sonra resmı konutunda çalışmalarını sürdürdü. Yılmaz. dün öğleden sonra özel konutunda bazı kurmavlannın >anı sıra kamuoyu araştırmacısı Erhan Göksel'le görüştü. Yılmaz. dün ayrıca MİT Müsteyarı Şenkal Atasagun. İçtb.lerı Bakanı Munt Başesgioğlu. Başbakanlık Müsteşan Yaşar Yazıcıoğlu \e Özelleştırme idaresi Başkanı Lğur Bayar'ı Başbakanlık'ta kabul ederek görüştü. Emin Karaca kalp krizi geçirdi • İstanbul Haber Servisi - Yazar Emın Karaca. dün akşam saatlerinde kalp krizı geçirdi. Krizden sonra Haydarpaşa Göğüs Hastahkları Hastanesi'ne kaldırılan Emin Karaca yoğun bakıma alındı. Hastane vetkılıleri. Türkiye Yazarlar Sendikası tkinci Başkanı olan Karaca"nın sağhk durumunun iyi olduğunu bildirdı. Lastik-İş'in toplusözteşmesi • İstanbul Haber Senisi - Lastik-ls, ile Pirelli. Goodvear \e Brısa arasında sürdürülen toplu ış sözleşmeleri anlaşmayla sonuçlandı. Tüm sendika üyelenmn oybirlığıyle kabul edilen anlaşma sonucunda işçi ücretlerine yüzde 124 oramnda artış sağlandı. FabPikanın yıkılması • İstanbul Haber Senisi - Kartal SET Çimento Fabrikası'nın yıkimının durdurulması, sivil toplum kuruluşlan ve çevreciler tarafından protesto edildi. Kartal Yunus'taki fabrika önünde ağızlanna beyaz maskeler takarak toplanan grup adına açıklama yapan Yeşil Kuşak Çevve Öncüleri Grubu Basın ve Halkla İlişkıler Müdürü Sadi Ergün. bö\ k bır fabrikanın ömrünün en fazla 30 yıl olmasına rağmen. bu kuruluşun 60 yıla yakın bir süredir varlığını sürdürdüğünü sö>ledi. Hastanelere kadpo • İstanbul Haber Senisi - Calışma ve Sosyal Güvenhk Bakanı Nami Çağan. dün lstanbul'dakibazı dispanserlerde incelemelerde bulundu. Çağan. mayıs a> mda yapılacak sınav la SSK hastanelerine Türkiye genelinde 2 bin 500. İstanbul için 450 çakılı kadro ahnacağını söyledi. Çağan. "Çakılı kadrolu olanlar. ancak tayin olduğu hastanede görev yapacak" dedi. Liderlere sunulan belgede teşkilatla ilişkisi bulunan kişi ve olaylara değinilmiyor VflT raporunda Yeşil yokDönemin Müsteşan Sönmez Köksal imzasıyla liderler zirvesine ve Başbakan Necmettin Erbakan'a sunulan MtT raporunda ilk göze çarpan. teşkilatla ilişkisi bulunan kışi ve olaylara değınilmernesi. MİT raporunda, Yeşil'in ve Yeli Küçük'ün adına hiç rastlanmıyor. Yaşar Öz, Hadi Ozcan ve Söylemez çetesi ile ilgili bilgiler dışında Mehmet Ali Yaprak'ın kaçınlması olayına hiç değınilmıvor. DYP Şanhurfa Millet\ekili Sedat Bucak. raporda üç dört satırla geçiştırilıp. hakkında cıddi bir bılgı sunulmazken Mehmet Ağar'ın geçmişine ve ilişkilerine geniş yer aynlmış. Ağar'la ilgili değerlendirmede Süleymancılarla ilişkilerine de yer \erilmis,. Tarık Cmit'in kaçınlması ile ilgili olarak da sadece kızının verdiği ifade özetlenerek verilmiş. ama bu konuda MtT ve Emniyet arasındaki soğukluğa değinilmemiş. Sapanca'da öldürülen Behçet Cantürk, Hacı Karay, Sa\aş Buldan. Adnan Yıldırım ve Av. Medet Serhatla Ankara'da öldürülen Yusuf Ekinci'nin kımler tarafından \e nasıl öldürüldüğü bilgisi yerine. sadece bu şahıslann yasadışı işleri sıralanmış. MİT raporunun en önemli özellıği ılk kez Fethullah Gülen'in geçmışi ve eylemleriyle ilgili ciddi bilgilerin yer alması. Bu bölüm dönemin iktidan tarafından sansürlenerek kamuoyuna açıklanmıştı. • Yaşar Öz. Hadi Özcan ve Söylemez çetesi ile ilgiîi bilgiler dışında Mehmet Ali Yaprak'ın kaçınlması olayı raporda yer almıyor. DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak'm rapordaki yeri üç dört satır... Mehmet Ağar'ın geçmişine ve ilişkilerine ise genış yer aynlmış. Kutlu Savaş'ın Raporu: Başbakan Mesut Yılmaz'ın talımatıvla Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkamekıli Kutlu Sa\aş tarafından hazırlanan 119 sayfalık raporun 12 sayfası sansürlenerek açıklandı. Sansür edilen bölümde Azerba\ can'da yapılan darbe \e ÇatlTnın yurtdışındaki eylemkri bulunu\or. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldınm'ın güneydoğudaki faaliyetleri aynntılı bir şekilde ele alınmış. ancak Tuğgeneral Veli Kiiçük adı sadece iki kez kaydedilen telefon görüşmelerinin deşıfresinde geçıyor. MİT gibi Savaş da Küçük nedeniyle orduyu karşıy a almama egılimı ile raporu hazırlamış. Sedat Bucak konusunda en aynnnlı değerlendirme Savaş" ın raporunda yer alıvor. Mehmet Ali Yaprak'ın kaçınlması. Cem Ersever'in öldürülmesi ve Tank Cmit'in kaybolması olayı MİT raporunun aksine TBMM Araştırma Komisyonu'nun raporunda olduğu gibi detaylı bir şekilde açıklanmış. Ancak Savaş'ın raporunda Eşref Bitlis \e l'ğur Mumcu cinayetleri gibi kamuoyunun merakla beklediği konulardan tek satır söz edilmiyor. Savaş" m raporunda en önemli fark ise kamu bankalanndaki siyasi ve bazı gruplann çıkanna yönelik yapılanma. geniş bir şekilde ele alınmış. Uyuşturucu kacakcılığından cinayetlere kadar bir dizi faaliyet içinde yer aldılar Susurluk albümünden portreler Sedat Bucak: İsmail Hakkı oğlu. 1960 Siverek do- ğumludur. 1987 tarihinden itibaren DYP Ş. Utfa Mılletvekili'dir. Susurluk'taki kaza- da otomobilden sağ çıkan tek isim. Ur- fanın Si\erek ilçesindeki Bucak aşiretinin reisi. Korucular adına örtülü ödenekten yüklü mıktarda para kullandığı. uyuşturu- cu \ e silah kaçakçılığı yaptığı yolunda id- dialar \ar. Bucak aşiretinin korucubaşla- rından Adil Akpirinç'in Ş. Urfa Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi ekiplerince çok mıktarda eroinle yakalandığı. Savaş'ın raporunda yer alıyor. Aynı raporda ayn- ca Bucak aşireti ile PKK arasında doğan husumetın ideolojik olmaktan çok PKK'nın aşiretten vergi almak istemesin- den kaynaklandığı belirtiliyor. Ömer Lüt- fii Topal'ın öldürülmesine adı kanşan ve İstanbul polisi tarafından gözaltına alınan Özel Tım'e mensup polisleri. koruma ola- rak yanına aldı. Abdullah Çath'yı gerçek kitnJığıyle bildiğinı \e Siverek'te misafir ettığinı açıkJadı. Gaziantepli işadamı Mehmet Ali Yaprak'ın kaçınldıktan son- ra Siverek'te Bucak'm evinde tutulduğu öne sürülüyor. Evinde ayrıca Sami Hoştan ve Haluk Kırcı'yı sakladıgı. TBMM ve Savaş'm raporunda açıklanıyor. Çatlfya yataklık yapmaktan dokunulmazlığı kal- dırıldı. Mehmet Ağar: Zülfü oğlu, Elazığ doğumludur. Emni- yet Genel Müdürlüğü görevinden sonra DYP'den adayhğını koydu ve Elazığ Mil- letvekili olarak parlamentoya girdi. MtT raporunda 19 Ekim 1984'te, KemalTürk- ler'i öldürmekten yargılanan ve halen DYP 11 Başkanı ülkücütelal Adan'la gö- rüştüğü, 1 Temmuz 1985 tarihinde İstan- bul Emniyet Müdürlüğü"nde Asayiş Şube Müdürü görevini yürütürken, Süleyman- ctlarla ilgili soruşturma dosyasını. Süley- mancı İbrabim Aslan ile Mahmut Şahin'e bildırdiği öne sürülüyor. Yine aynı rapor- da 4 Eylül 1986 tarihinde ülkücü SeBm Kaptanoğlu'nun ifadesıne dayanılarak ül- kücülerin \ aptığı çek-senet tahsilatı ve ha- raç toplama işlemlerinin, Ağar'ın bilgisi dahılınde gerçekleştiği bildiriliyor. MtT'in raporunda Ağar olarak Süleymancı Ke- mal Kaçar'dan rüşvet almakla suçlanıyor. Çatlı"nın üzerinden çıkanyeşil pasaport ve silah ruhsatının Ağar' vn imzasıyla verildi- ği belirlendi. Topal'ı öldürmekle suçlanan Ozel Tim mensuplannv istanbul polisin- den isteyerek Ankara'ya getirtti ve Bu- cak'a koruma olarak verdi. Çatlı gibi ye- şil pasaport verdiği Yaşar Öz'ü operasyon sonucu ele geçiren İstanbul Emniyeti'ni arayarak serbest bırakılmasını sağladı. Mehmet Ali Yaprak ile Tank Ümit'in ka- çırılmasına adı karıştı. Kutlu Savaş'ınha- zırladığı raporda, Gaziantepli uyuşturucu kaçakçısı Mehmet Ali Yaprak'tan seçim Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve Ali Yasak... MillKetçi. ülkücü kimliklerinin ardında karanhk ilişkilerde hep onlann adı geçti. harcamalan için 500 milyar lira aldığı ya- zıldı. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkan- vekili Kutlu Sa\aş'ın raporunda örtülü ödenekten alınan parayla kayıp silahlann Ertaç Tinar'dan alınması konusunda Mehmet Ağar'ın onay verdiği ve Adalet Bakanı olduğu dönemde Ömer Lütfü To- pal hakkında "Kürtçülük"' dosyası açtır- dığı açıklanıyor. Savaş. raporunda. Emni- yet Genel Müdürü olduğu sırada Mehmet Ağar'ın. Başbakan'ın sağladığı destek \e emrindeki teşkilatla gerçekten etkili bır güce ulaştığı \e Polis Teşkilatı'nın ülke genelindeki yaygın fonksiyonunun bu gü- cü olağanüstü boyutlara taşıdığı değerlen- dirmesinde bulunuyor. » Ömer Lütfü Topal: Geçimını tombalacılıkla sağlayan \ e ko- kainı Türki>e'ye getiren adam olarak bı- linen, sonraları "Kumarhaneler Kralı" olarak tanman Topal. 1978-1981 yıllann- da Belçika'da. 1981-1984 yıllan arasında ABD'de uyuşturucu kacakcılığından hapis yattı. Türkiye'ye döndükten sonra geçi- mini bu kez kaçak kumarhaneler işleterek temin eden ve İstanbul-Yeşilyurt'taki ku- marhanesiyle tanınan Topal, 1990yıhndan itibaren Caddebostan Büyük Klüp'ü işlet- meye başladı. Bu tarihten sonra Israilli ki- şilerle ortak olarak şirketler kurdu ve Em- peryal Şirketi bünyesinde. yıllık kazancı 1.1 milyar dolarlık bir servetin sahibi ol- du. Topal'ın, yurtiçinde ve dışında gazino işletmeciligi, seyahat acenteliği. sigona. menkul değerler aracılığı. döviz alım-sa- tımı. gıda. enerji, petrol, inşaat ve sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren çok sayıda şirketi bulunuyor. Ticari faalıyetlen 9()"lı sıllar boyunca bü\ ük gelişme gö^teren Topal ın aynı sü- rcde muştıırucutıcaretvni sürdürdüğü söy- lenıyo'r. 1993-1944 \illannda A\rupa ha- vaalanlannda uyuşturucu ile yakalanan dört THY teknı&\enı. \erdıkleri ifadeler- de. Topal adına çalıştıklarını söylediler. Kutlu Sa\a^'ın hazırladığı raporda kur- \e bulmanın zorluğu \e problemi nedeniv- le Topal'ın özelleştırılen Ha\aş'ın vüzde (>0'ına talip olduğu, ancak Emniyet Genel Müdürlüğü'nün. Interpol"den uyuşturucu kaçakçısı olduğu şeklindekı belgeyi temin ederek Topal'ı engelledığı \azı\or. Sonuç- ta Havaş'ın Park Holding bünyesinde Ya- zeks'e satıldığı. ancak gerekli paranm bir bölümünün Topal tarafından sağlandığı, Ha\aş'ın özelleştirme safhasındaki Genel Müdürü Ahmet Kuöu'nun. Topal'm yakın \e mutemet yöneticilerinden olduğu ıddi- asma da raporda yer verilı>or. Türkive dı- şında Azerbaycan. Türkmenistan ve Kıb- ns'ta da kumarhaneleri bulunan Topal 'ın. kumarhanesini işlettiğı Grand Türkmen Oteli'ni yapan şirketin ortakları arasında Güven Sazak \e Abdullah Çatlfnın Ba\>a şirketınden ortağı Ahmet Ba>dar da bulu- nu\or. Topal"ın Türkmenıstan'da kumar- hanelerını ı^lettığı otellerin tümünün de Eximbank kredı.M ile \apıldığı \e kredı er- telemelerinde Topal'ın Emperyal ^ırketinin bizzat devreye girdiği, yine Savaş'ın rapo- runda aynntılı bir şekilde yer ahyor. To- pal'ın 1996 vılında DYP Genel Merkezi İs- tanbul \e Rize İl Başkanlığı'na aıt telefon- ları bıldiği \e kullandığı bilgisi. vıne Kut- lu Savaş'ın raporunda >er alan bilgiler arasında. De\ letın önemli bürokratlarına ve polis şeflerine rüşvet verdiği öne sürüldü. Topal. 28 Temmuz 1996"da öldürüldü. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar tarafından hakkında "Kürtçülük" soruştu- rması başlatılan Topal'ın. PKK"ye yardım eden Kün işadamlan lıstesinden çıkmak için haraç Ödediği \ e para konusunda çıkan anla^mazlıkbOnucunda öldürüldüğü söy le- niyor. Kün işadamlan listesinden çıkanl- ması karşıhğında kendisinden istenen 17 miKon dolan Yeşil'in kullandığı sahte isim- lerden Ahmet Demiradına gönderdiği. an- cak paranın \enne ulaşmadığı belirlendi. Topal'ı öldürdüklen gerekçesiv le Oğuz Yo- rulmaz, Ercan F.rsoy Ayhan Çarkın adlı Özel Tim mensupları yargılanıyor. Topal'ı öldüren Kalaşnıkofun şarjörü üzenndeki koli bandajında da Abdullah Çatlı'nın par- mak izlerine rastlandı. SÜRECEK DİCCltme: Dünkü yazımızda Başbakan- lık Başmüfettişi Kutlu Savaş'ın adı ba- zı bölge baskılarımızda yanlışlıkla Kut- lu Aktaş olarak geçmiştir. Düzeltir. özür dileriz. NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calislar((( raksnet.com Bizim kuşak, askerlerle siyasetçi- ler arasında bir türlü dengesini bul- mayan gel- gitler içinde büyüdü. 27 Mayıs 1960'da 14 yaşındaydım. Ai- lem CHP'liydi, Menderes ve arka- daşlarının başında bulunduğu DP'li- lerin hapsedilmesine sevinmiş, onla- nn ağır cezalara çarptınlmalanna ço- cuk saflığıyla destek vermiştim. 12Mart1971 askeri müdahalesin- de üniversıte öğrencisiydim. 1968'de yükselen kitle hareketiyle, solun ve sosyalizmin kitleselleştiği bir dönem yaşamıştık. Sosyalistler ilk kez 15 milletvekilini Meclis'e sok- mayı başarmışlardı. 12 Mart, bu yük- selişin intikamıydı. 12 Mart muhtıra- sı, Süleyman Demirel'in başındaki sağcı hükümete karşı verilmişti. a- ma hapsı boylayan solcular oldu. Ben de genç bir üniversite öğrenci- si olarak 12 Mart dönemini hapiste geçirdim. 12 Eylül 1980 askeri darbesi ger- çekleştiğinde sosyalist bır günlük Türkiye Bu Buhranı Neden Aşamıyor? gazetenin genel yayın yönetmeni, yasal bir sosyalist partinin de yöne- ticisiydim. Bu dönemi de cezaevin- de geçirdim. Ne askeri darbeler dö- neminde, ne de parlamentonun işle- diği dönemlerde bız solcular, anne- mın ifadesiyle "gün yüzü göreme- dik". Sürekli başımız dertten kurtul- madı. Bu nedenle, siyasilerle asker- ler arasındaki ilişkilerin her sertleş- mesinde. ülkenin yaşayacağı sıkın- tılara ek olarak, acaba bizim başımı- za da ne gelir gibi bir kaygı içine düş- tüğümü itiraf etmeliyim. • • • Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sert açıklaması da, herkest olduğu gibi beni de kaygüandırdı. Bundan son- ra ne olacağını düşünmenin ötesine geçerek, bu müdahalelerden bir tür- lü neden kurtuiamıyoruz diye düşün- memiz daha önemli değil mi? Türki- ye, neden son 38 yıldır sürekli aske- ri müdahalelerin çevresinde yaşa- maktan kurtulamıyor? Askeri müdahaleler; gelişmiş de- mokratik ülkelerin degil, daha çok azgelişmişliğin bir göstergesi. De- mokrasi taşlan yerine tam oturma- mış ülkelerde, parlamentolarla as- kerler arasındaki gel-gitler bir türlü bitmek bilmiyor. Türkiye son 50 yıldır. çok partili sis- temi deniyor. Ancak bu sistemi biz- zat yürüten siyasetçiler kadrosu, çok partililiği kavrayıp ona göre davran- madılar. Türkiye'de çok partili rejim. demokrasi ve sol düşmanlığı üzeri- ne kuruldu. Sovyetler'in hemen yanı başında olmamız, bize anti-komü- nist bir misyon yüklenmesine neden oldu. Bu anti- komünizm ve sol düş- manlığı ise dinci ve ırkçı ayaklar güç- lendirilerek yürütüldü. Şu anda Türkiye'nin siyaset sah- nesinde en etkin aktörler, ırkçılar ve siyasi islamcılar. Bu iki ayağın güç- lenmesine. hem askeri darbeler hem de siyasetçiler birbirleriyle yarış edercesine destek verdiler. Bu ayak- lardan birisi olan Islamcı ayak, günü- müzde govdeyi zorlayacak kadar gelişti. Türkiye demokratik bir ülke olsaydı, Islamcı cereyanı demokra- sinin kuralları içinde altedebilirdi. REFAHYOL döneminde görüldü ki, siyasi islamcılar demokratik sis- teme uygun bır kültüre sahip değil- ler. Hemen. kendileri gibi düşünme- yenlerin özgürlük alanlarına el attılar. Onlann demokratik olmayan bu he- sapları, parlamento dışı güçlerin de devreye girmesiyle bertaraf edildi. Mesut Yılmaz hükümeti döne- minde de "irtica" ile mücadele yön- temleri konusu gündemden düşme- di. Askerler, hükümetin bu konuda- ki uygulamalarını yeterli bulmadıkla- rını belirttiler. Gerilim, karşılıklı pole- miklerle yükseldi ve sonunda "muh- tıra gibi" bir duyuruya sebep oldu. Komutanlann açıklamasından sonra. Mesut Yılmaz'ın ve Bülent Ecevit' in tavırlanndan hükümetle askerler ara- sındaki gerilimin azalacağı ve bir or- tak nokta bulunacağı anlaşılıyor. Irticaya karşı ortak bir paydada buluşmak, sorunların bir kısmını çö- zecek gibi görünüyor. Peki Türkiye, Susurluk'u nasıl çözecek? Yurttaşı- na işkence eden devlet görüntüsün- den nasıl kurtulacak? En çok gaze- teci hapseden ülke özellıği ne zaman sona erecek? Iç barışı nasıl gerçek- leştirecek? Daha yüzlerce soru var. Askerle parlamento arasındaki gel- gitlerden kurtulmanın yolu bu köklü sorunların üstesinden gelmekten ge- çiyor. Çözüm, Türkiye'nin demokra- si ipini artık göğüslemesi gerektiği gerçeğinde yatıyor. MİKRO DtNÇ TAYANÇ Sınav Yorgunu... Okul yıllarım... Ders çahşırken 'deneme-yanılma' yöntemine bayılıyorum. Çalakalem giriştiğim işlemya da deney yanlışa mı saplandı; kolayı var 'denedım, yanıldım' diyor ve silbaştan bir daha girişiyorum... Yanlışa battığımı anlayabilirsem elbetteü! Deneme-yanılma yönteminin.yaşamın her alanın- da geçerli olmadığını öğreninceye değin kaç yıl geç- tiğini ve deneyip de yanıldıklarımda neler yitirdiğimi anımsayamıyorum bile... Öğrenebildiğim tek şey var; toplumbilim, deneme-yanılmayı asla kabul etmiyor! Çünkü 'toplum' yaşayan ve yaşamı gereği sürek- li ileriye doğru gelişen bir 'varlık'! Böyle olunca daya- şamını olumsuz etkileyecek her yanılmanın bedelıni, bireylerinden başlayıp fatura ediveriyor... Türkiye. 1940'ların ortalık yerinde 'demokrasi' di- . yor... Ne olduğunu anlayamadan da, üç-dörtyıl için- de Demokrat oluveriyor! 1950'den bu yana, tam 48 yıldır 'birileri' demok- rasi üzerinde 'deney' yapıyor(l), denedikçe de yanı- lıyor... Çünkü, demokrasi, toplumbilimin bir parçası ve toplum 'deneme' tahtası olmayı kaldırmıyor; ya- nılmayı ise hiç kaldıramıyor. Kaldıramayınca da her yanılınmış denemenin sonucu. bireyinden başlama- sına topluma fatura ediliveriyor... Her denemenin başlangıcında bir umut yatıyor... Deneme ileıiedikçe, umutta yanılındığı kaygısı top- lumu kaplıyor... Yanılgı kesinleştikçe, toplumun kay- gısına ordu 'tercüman' oiuyor... Pekiyi, 48 yıldır hemen tüm umutlarda yanıldığımı- za göre, 'yanlışı' nerede yapıyoruz? 1950'den bu yana Türkiye'ye yön veren(!) tüm se- çimlerden, hemen hemen aynı sonuç çıkıyor: sağ ik- tidar! 1950'den bu yana, ister tek başına, ister 'ortaklı' olsun, tüm sağ iktidarlar hemen hemen aynı siyasal ve ekonomik politikalan uyguluyor: sola kapalı, dışa bağımlı... 1950'den bu yana, sol ne zaman 'açılmaya' kal- kışsa, karşısına sağın bir 'aşın' ucu dikiliveriyor. Sa- ğın aşırısı ya faşizme göz kırpıyor ya da irticaya... 1950'den bu yana, göz kırpılan faşizm ya da irtica 'çizmeyı aşınca' sonuç hep aynı oiuyor: 1960,1971, 1980... Sonuç aynı oiuyor da, faturayı ödeyen çizmeyi aşan- lar değil, çizmenin al- tında kalanlar oiuyor... 'Ara rejim' dediğimiz dönemlerden 'yeni- den' demokrasiye ge- çiliyor ve sonuç hiç de- ğişmiyor... Gene se- çim, gene sağ iktıdar, gene 'tavşana kaç ta- zıya tut'... Birey olarak bende- niz; ne seçmenin. ne sandıktan iktidar çıkanlann, ne de iktidarların iktidarsızlığına 'dur' demek zorunda kalan askerlerin bu işlerden hoşnut olduklanna inan- mtyorum, inanamıyorum... Öyleyse bizler ya toplumbilimi öğrenemiyoruz ya denemeyi bilmıyoruz ya da 'batmadıkça' yanıldığı- mızı anlayamıyoruz... İ ^ s * T * ^ topkımu, toplumbilimin ve tarihsel sü-y Tİcın1n"*geT^rw* 1 bundan 75 yıl önce yapıyor... ös- manh'yı 'hasfa'eden deneylerinyanılmışlığını Kurtu- luş Savaşı ile atıyor; denenmiş sınanmış ve yanılın- mamış Aydınlanma Devrimi ile ileriye dönük yönünü belirliyor: Lozan ile kendini kabul ettiriyor ve "Cum- huriyet" dıyor... Düşünüyorum da 'demokrasi' dediğimiz 1946'dan bu yana denenmeye kalkışılıp da yanılgıyla sonuçla- nan tüm uygulamalarda, ülkeyi ve toplumunu 'geri- ye' götürme özlem ve 'kalkışmalan' yatmıyor mu? Demokrasi süreci içinde, uygulana uygulana ba- yatlayan ekonomi politikalan(l) hep aynı sonucu ver- miyor mu? 1950'lerden bu yana; TL'nin bırakıyorum Amerikan Dolan'nı. Yunan Drahmısi karşısındaki değer yitimi önlenebiliyor mu; dış ticaret açığı, bırakıyorum kapa- tılmasını, daraltılabiliyor mu; serbest ithalatı destek- leyerek ihracatı teşvike dayalı ekonomik büyümenin enflasyonu körükledıği ve körüklenen pahalılığın top- lumun büyük bölümünü hızla ve süreğen biçimde yoksullaştırdığı gerçek değil mi? Örnek üretmekten. tıpkı deneyip deneyip de yanıl- dığım sınavlarda yorulduğum denli yorgun düşüyo- rum... Peki, bu toplum, yanılanlann ve yanılgılann yeni- den denenmesi'nden doğan kısır döngüde yorgun düşmedi mi? Ana fikir Yanılmanın en büyüğü, yanlışı yinele- mektir. Ana fikrin ana fıkri: Geleceğe ilerlenen yollar, ge- riye kapalıdır. Şevki Yümaz'a 7. dava • Ankara Cumhuriyet Başsavcıhğı, bir konuşmasında Cumhurbaşkanı ,.; Süleyman Demirel'e hakaret ettiği gerekçesiyle. eski Rize Milletvekili Şevki Yılmaz hakkında 1.5 yıldan 4.5 yıla kadar hapis cezası ıstemiyle dava açtı. ANKARA (AA) - An- baskı yapılan Türkiye'de kara Cumhuriyet Başsav- cılığı. vaptığı bir konuş- mada Cumhurbaşkanı Sü- leyman Demirel'e hakaret ettiği gerekçesiyle. eski Rize Mıllenekili Şevki Yılmaz hakkında 1.5 vıl- dan 4.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle da\a aç- tı. Başsa\cılık. sanık Yıl- maz hakkında daha önce de6dava açmıştı. Cumhuriyet Savcısı Hüseyin \ alçın tarafından hazırlanan iddianamede. sanık Yılmaz'ın. 27 Mart 1994 tarihinde Gazi Cni- versitesı İktısadi ve İdari Bılimler Fakültesi'nde öğrencılere hıtaben > aptı- ğı konuşmada. Mande- la'nın 100 bın dolarlık Atatürk Barış Ödülü'nü reddettiğıni bıldirerek şunları söyledığı belirtil- di: "Afrika'nın aç insan- lannın lideri, "Sızin üni- \ersitede başörtüsünden kızlar ağladıkça. Türki- ye'de banş yoktur. redde- diyorum" dedi. "İnançla- rından dolavı ınsanlara banştan söz etmek müm- kün değil. reddediyorum' dedi. Şimdi mason Demi- rel çok üzülüyor. Banş Ödülü'nü kime takalım Sa>ın Demirel? Mande- la'nın ödülünü mandala- ra takınız, ona la^ıktır. Atatürk Banş Ödülü, mandalann boynuna la- yıktır, Mandelanın dep. Hangi mandalara? Dört bacaklı değil, iki bacaklı mason mandalara^" Sanık Yılmaz'ın iddi- alannın aksine bu konuş- manın montaj olmadığı- nın saptandığı vurgulanan iddianamenin, saaığm. bu konuşmasıyla banş ödü- lünü düzenleyen kurulu- şu ve Cumhurbaskanı Sü leyman Demirel' i aşağı ladığı ifade edilerek TCK'nin. "Curahurbaş kanınayayınyoluylagıv a bında hakaret eDnek" f i ilini düzenleyen 158 2 son maddesine göre 1. yıldan4.5 yıla kadarhapı cezasına mahkiım edi mesi ıstenivor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle