Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 MART 1998 CUMARTESİ
DEĞİŞEN DÜNYADANHUSEYIN BAS
Ifepemizdeki ası I göktaşıDünya kamuoyu, astronomlann iki bin bilmem
kaç yılında büyük bir göktaşının dünyamıza çarpa-
rak de\asa yıkımlara neden olacağı kehaneti karşı-
sında şimdıden panığe kapılırken. çok daha yakın bir
zamanda ülkemizin olduğu gibi lüm dünya ülkeleri-
nın. vaşamın hemen her alanında "çivisinr çıkara-
cağı kesın olan asıl göktaşı -Çok taraflı yatınm an-
laşması"nın (AMI) tepemize düşerek. devletlerin te-
mel \ asal düzenlerı ve hükümranlıklannı yerle bir et-
mesi tehlıkesi karşısında duyarsız kalması anlaşılır
gibi değil.
Sözü edilen göktaşı. bir süredir başta Fransız ba-
sını olmak üzere dünya başkentlerinin önde gelen ba-
sın organlarında. ülkemizde de, ne yazık ki, sadece
Cumhuriyet'te. voğun bir biçimde yer alan ürkünç
"Çok taraflı yaünm anlaşmasrdır. Dünyanın. ara-
larında Türkiye'nin de bulunduğu "enzengin"29 ül-
kesının >er aidığı "Ekonomik işbirliği ve kalkınma
örgütü" OECD bünyesınde birkaç yıldan bu yana ka-
palı kapılar ardında büyük bir gizlilik içinde hazır-
lanan \e nisan sonunda imzalanması beklenen ve
birkez imzayı basınca. çekip gidilmesi hemen ola-
naksız "anlaşma", aslında salt imzacı ülkeler için
değil, tüm dünva ülkeleri ıçin. "Çokuluslu büyük
şirketlere \« finans imparatorluklanna", dev letlerin
v asalarının üstünde inanılmaz haklar \e ayncahklar
tanıyan v aşamsal önemde \e "çok taraflı" tehlikeler
içermektedir.
AMI'nin çokuluslu şirketlere tanıyacağı hak ve ay-
rıcalıklara daha önce bu sütunlarda değinilmış. olay
tüm vönleriyle sergilenmeye çalışılmıştı. Bugün.
ulusların kimliğinin aynlmaz birparçası olan kültür
\e sanat ürünlerine "tasallutunun" kapsamı ve bo-
yutlan sergilenmektedır.
Dünya Ticaret Örgütü'nün Genel Müdürü Rena-
to Ruggiero tarafından "Birleşik Dünya Ekonomisi-
nin Anayasası" olarak takdim edilen \e Ekonomik
İşbirlığı \e Kalkınma Örgütü bünyesınde "kapalı
oturumlarda" oluşturulan bu anlaşma. daha önce de
önemle v urgulandığı gibi de\ letlerin kültür. tanm. sa-
na>i. hizmetler dahil vaşamın hemen tüm alanların-
da. hükümranlıklarının. çokuluslu büvük yatırımcı
şirketlere "devredilmesinin1
"' örgütlemesini amaçla-
maktadır.
Yazar hakları
Anla^manın bugün tasarlanan hali> le uluslann v a-
şamında yaratacağı yıkımlardan kültür. sınema ve sa-
natın da nasıbini alması kaçınılmaz. Bu kez, avnı de-
recede önemli sayılması gereken \e doörudan insan
haklanyla bağlantılı olan "yazar haklarına" olum-
suz yansımalanna değinmek istiyoruz. Açıkça görü-
lecegi gibi, şimdiyedeğin "kültürelistisna"kuralıv-
la pazar ekonomisinin his.mından bir ölçüde de olsa
sakınılan. ne \arki. AMI'nın devreye ginnesıyle kı-
sa erimde onun da deftennin dürüleceğınden kuşku
buiunmavan "kültürel istisna" da dahıl olmak üze-
re. "Anlaşmanın" tenıel amacı >urttaşı karar alanla-
nndan bütünüyle dı-jlayarak. Le Monde Diplomatı-
que'in devişivle. "ulusal hükümraniığın anahtarla-
nnın. sermaye sahiplerinin eline verilmesidir."
Mitterranddönemimn eski komünistbakaniann-
dan senatör Jack Ralite'nin. Le Monde Diplomati-
que'in Mart 98 sayısında yer alan konuyla ilgili ya-
zısına "Yazarsız bir yazarhakkT başlığını atması ras-
lantı değil. Çünkü sözü edilen ve "çoktarafı birden
\ıkmayı"hedefleyen anlaşma. avrıca. dünyayı yöne-
ten süper muhasebecilerin istekleri doğTultusunda
çağdaş dünyada insan haklannın aynlmaz bir parça-
sı sayılan ve yarattıği eserin haklanm tüm uzantıla-
nv la yazara \ eren 'yazar hakkı yasasını" finans odak-
lanna \ e 'pazara' kurban etmeyı de planlamaktadır.
AMI'ye karşı büyük savaş \erenlerin ön hatlann-
da yer alanlar arasında Fransız yazar kunıluşlarıntn
da olması. bu açıdan şaşırtıcı değil. Savaşlan haklı
ve meşru nedenlerden kaynaklanıyor. Zira AMI ta-
sansı. örneğin Fransa'da ve kuşkusuz çok sayıda ül-
kede. sinemaya ve kıtaba yapılan yardımların bütü-
nüyle kaldınlmasını öngördüğü gibi yazar hakkının
temeh olan "entelektüel mülk" yasasının da ortadan
kaldınlarak. onun yenne esen herhangi bir ürün sa-
yan \e yatınmcıyı varatıcımn yerine koyan Ameri-
kan "copyrighf sisteminin getirilmesini dayatmak-
tadır.
Le Nouvel Observateur'ün Fransız Yazar Kurulu-
şu'nun Genel Müdürü ve Avukatı OüvierCarmetile
yaptığı söyleşi. konuya ilginç açıklamalar getiriyor.
Carmet. yazar hakkıyla. Amerikalıların "copyright"
sistemi arasındaki farkı şu sözlerle özetliyor: "İkisis-
tem arasındaki fark büyük. Düşünce eserlerinin ko-
runmasryla ilgili Fransız ilkesi. Beaumarchais'nin gi-
rişimiyle. 18. yüzyikia oluşturulmuştur. Söz konusu
prensip, başta Kant olmak üzere çok sayıda fılozofun
düşünceterinden esinlenmiştir. Kant'a göre "'eser".onu
yaratanın ayrılmaz parçasıdır. Böylece de, onun sa-
hip olduğu tüm haklarasahiptir. Başkasına devredil-
mesi. kuşkusuz bedelinin ödenmesi karşılığında öde-
yene ban haklar vermektedir, ne var ki bu. yazann
onayı dışında gerçekleşemez. Yazar. eserinin kötü kul-
lanılmasına karşı çıkma hakkına da sahiptir. Anglo-
sakson sistemi "copyright" ise. sanayi ve diğer alan-
lardayapdanbuluşlann birtür "patent"" hakkıdır. Bu-
luşun sahibi. buluşunu bir yatınmcrya devrettiğinde,
buluşunun üzerindeki tüm haklan kaybeder. Bulu-
şun sahibi artık. yatınmcıdır. Bu niteliğryle de bulu-
şun türevlerini de istediği gibi kullanır. satar. dahası
sahibinin ona>ını almaksran >eni bir "patent" bfle ala-
bilir. Bu jüzden. "cop>rıght" sistemi. "entelektüel
mülk" yasasına oraniayatınmcının dahaçok işinege-
ür."
Açıkça görüldüğü gibi. ülkemiz ve dünya için bu
"anlaşma". gezegenimize çarpacağı varsayılan gök-
taşından, çok daha tehlikeli ve gerçek. Bu yüzden,
başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada sen-
dikalar, demokratik kuruluşlar, sanatçı ve yazarlar
AMl'nin imzalanarak yaşama geçirilmesine karşı
giderek yoğunlaşan bir savaş vermektedir.
Peki. ya biz?
HÜSEYİN BAŞ
Avrupa UeABD amsındaMkiihiivsauaşıÇok Taraflı Yatınm Anlaşması (Accord
multilateral sur rimestissement. AMI)
barutu ateşledı. Böy lece Amerika ile Fran-
sa arasında sa\aş yeniden alevlendi. Peki
bu sava^ ekonomik alam mı. kültürel ala-
nı mı kapsıyor11
Her ikisini de. Hollyvvo-
od ile Paris. iki ayrı sanat \e ticaret anla-
yışındaçatışıyor. Amerikalılar için kültür.
tıpkı digerlen gibi serbest ticaretın tüm ko-
layhklarındaıı yararlanan \e salt pazarya-
salarına dayanan bir sanaşi. Buna karşı-
lık Fransa. "kültürel istisna">a dayana-
rak salt artıstık üretımini değil, kimliğini
de korumayı amaçhyor. Ne var ki Ame-
rika bu yolla hegemonyasına karşı çıkıl-
masını kabul edecek midir? Fransız sanat-
çıları. bu sa\aştan zaferle çıkabilecekler
midir? Le Nou\el Observateur'ün yazar-
lanndan Jean-Gabriel Fredet Atlantiğin
her iki yanında yaptığı araştırmalarla. salt
Fransa'yı değil. Türkiye de dahil tüm Av-
rupa. giderek tüm dünyayı ilgilendiren ve
dünya savaşmdan bu yana bütün hızıyla
sürüp giden kültür çatışmasının çeşitli e\ -
relerine ışık tutuyor.
Amerikan kültürü. bizi parçalayıp yu-
tacak mı? Çok taraflı yatırım anlaşma-
sı'nın (AMI) tehdidinin gün ışığına çık-
masının hemen ardından Fransız sinema
çe\releri. kendilerine şu soruyu sormaya
başladılar: Kültürleri rendele\en. Jack
Lang'a göre de "yaratıjı, ürün düzeyine
indiren" makine, kaçınılmaz sonuca ulaş-
mayı başarabilecek midir? 1994"te elde edi-
len "kültürel istisna"mızın ortadan kaldı-
rılmasına bir hayli yaklaşan HollyAvood
de\lerı. yeniden atağa kalkacaklar mı?
V'urucu güçlerinin simgesı Titanik' ın mu-
azzam başansıyla, her türlü ulusal terci-
he karşı çıkan Holly\stxxi stüdyolan şu nok-
tanın ıyice kavranmasını istiyor: Eğer
Amerika, bugünkü dünya>a egemense,
bu. ekonomik gücünden olduğu kadar,
kültiirünün hegemonyasından da kaynak-
lanmaktadır.
1946'lar. savaş sonrasınmkaranlıkyıl-
landır. Fransa. tarihinin en kötü dönem-
lerinden biriyle karşı karşıyadır. Geçici
hükümetın Başbakanı Leon Blum, Ame-
rikan Dışişleri Bakanı James Burns'la fi-
naıisal yardım anlaşmasını imzalamak
üzeredır. Paradoks şu ki Fransızlann o sı-
ralar hemen her şeye gereksinimleri \ar-
ken görüşmeler. Amerikan filmleri ve Co-
ca Cola ithali konusunda düğümlenmişti.
Amerikan yaşam biçiminin simgelen olan
bu iki ürün. gerçekte. ihraç edilmelerinin
sağlayacağı birkaç milyon dolardan çok da-
Kate NMnslet \e Leonardo DiCaprio'nun rol aldıklan Titanik filmi bü> ük başan elde etti.
ha fazla değer taşıyordu. Rı\ersıde Lnı-
\ersiteprofesörlenndenIrwin\YalL "Fran-
sa"daki Amerikan Nüfuzu" adh eserinde,
"Amerika haber ve görüntü >a>ınlannın
serbest dolaşımı adı altında kendi >aşam
biçimini \e değeıierini tanıtmay ı amaçla-
dığını" \urgulu\ordu. Bunakarşılık,o sı-
ralardaki Amerikan elçısinın Washıng-
ton"a ılettfgi bir notta açıkladığı gibi Fran-
sa "yarabcılığının artistik ifade ^e biçimi
olarak ulusal sinemasını tehdit ettiği" dü-
şüncesiyle. Amerikan fılmlerinın ithalirun
sınırlandırılmasinı sa\ unuyordu.
50 yıldır değigmedî
Tecimsellığe karşı entelektüalızm. li-
beralizme karşı korumacılık arasında bu-
gün AMI ile süren Amerikan- Fransız kül-
türel çatışmaMnın doğası elii yıldan bu
janadeğişmemıştir.
Amerika. popüler kültürün zafere ulaş-
tığı bir sırada Fransa'yı iki ölürncül günah-
la, seçkincılik \e popüler kıtle kültürüne
kapalı olıııakla. suçlanıaktadır. Fransa ıse
Amerikan prodüktörlerini. ürettıkleri fılm-
ler \edi*c'lenyle. ulusal çe^itlilığı tekdü-
zelığe dönüştüren yamah bohça hav arile-
rı olarak görüyor ve bunun eninde sonun-
da kültürel bir Çemobıl'le sonuçlanmasın-
dan korkuyordu.
Suçlamalannı daha örtülü biçimde di-
le getiren her ıkı kampta yer alan entelek-
tüellcr de bu konuda uzlaşamamaktadır.
Fılozof Alain Finkielkraut "Düşüncenin
Bozgunu" adh esermde "barbarlık kültü-
rü ele geçirdi. Düşüncenin vapıtlannı. iş-
portamalına.Amerikalılanndeyişiyle en-
tertaınment'e (eglence) indirge>en teknik
çağ icadı egience sanayüdir" dıyerek ateş
püskürmektedır. Prınceton Cniversitesi
si\ aset bılımcısı Ezra Süleiman ise buna
"Bi/im için "hıgh culture' (yüksek kültür)
\e l<m culture (alt kültür) siiz konusudur.
Çok az sav ıda insanı ilgilendirse de kimse
Fransızedebr\-ahna \c tiyatnısuna karşı çık-
mamaktadır. Ama. kültür ürünlerini cm-
tiadüzejineiodirgeyen 'alt kültür.\anikit-
le kültürüdür. Fransa'da, rock müzik. TV
dizileri ya da büyük prodüksiyonlann ba-
şansını sağla>an evrenselliğe pek raslan-
mıyor" diye karşı çıkmaktadtr.
Tam bir sağırlar diyaloğu. Ne var kı bu
iki karşıt tez, en azmdan sorunun esasına
parmak basmaktadır. Fransa ile Amerika
arasındaki anlaşmazlığın açık bir çatış-
maya dönüşmesi, Fransa'nın büyük K ile
yazılan kültürün tek başına savunmaya
kararlı olduğu kutsal kurallan konusunda-
ki anlayış farkından dogmaktadır. Ame-
rika, bu alanda Fransa ile rekabet iddi-
asındadegildır. Buna karşılık. küreselleş-
miş bir ekonomide sıradan bir tican me-
ta olarak serbestçe dolaşan ürünleriyle.
Amerika, popüler bir kültürün lideri ola-
rak ortaya çıkmaktadır. Bu ürünleri üre-
tenler ve dünya ölçüsünde dağıtımını sag-
layanlar. büyük başanlar yanı sıra. kuşku-
suz. muazzam kârlar da elde etmektedir.
Ancak kültürü kimliğinin aynlmaz bir
parçası olarak gören Fransa, bu anlayışı
kabul etmemektedir
Çocuklar çalıştırılmamalıBazı belirtilerjanıltrnaz. tşsizliğin. di-
lencıliğin. aş ocaklannın. kenar mahal-
lelerdeki "tehlikeli sınıfin" yeniden or-
taş a çıkışına -bu v üz\ ılın sonunda eko-
nomik küreselleşmenin yarattığı "in-
sanhksızlaştırma"'ya artı kanıt olarak- ça-
lışan çocuğun sosyal konumudaeklen-
mis, bulunuyor.
Daha ondokuzuncu yüzyılda. eşitsiz-
lıklerin ciddi boyutlarda artması. özel-
likle. çalıştınlmalan genelleşen çocuk
sömürüsünde yansıyordu. 1840 'ta ünlü
bir raporda. çalışma süresi günde on
dört saat olan Fransa'da işçi çocuklann
durumunu Louis Vıllernıe şöyle anlatı-
yordu: "Bazılannm zar zor yedi >aşın-
da olduğu bir yığın çelimsiz. solgun. pa-
ça^ ralarta örtünmüş çocuk. yağmur ça-
murda. bembeyazyüzİeriyle sinirli birbi-
çimde sefalet, acı \e çöküş içinde > alına-
yak fabrikalann >o)unu ruruvordu."
Charles Dickens, Mctor Hugo, Hector
Malot. Jules Valles, Emile Zola ve Ed-
mondo de Amicis'in de suçladıkları bu
duruma zerrece aldınş etmeyen bazı li-
berallerbunu "gereklibirkötülük" ola-
rak görüyordu: "Bunlardan biri. bu se-
faletin en mutsuzsınıfin sağlıklı kalan ke-
simi için iyileştirici birgösteri yerinegeç-
tiğini. onlan. içlerine korku salarak da-
ha iyi duruma gelmeleri için gerekli olan
güçerdemler konusunda yüreklendirdi-
ğini üeri sürü>ordu."
Bu riir bir köpeksilik karşısında. ör-
neğin 1 S48'de "Komünist Partisi Mani-
festosu'nda" proletaryada aile bagları-
nm tümünü yok eden çocuklan birer ti-
caret metaı ve iş aracma dönüştüren ve
bugünkü uygulama biçimiyle çocukla-
nn fabrikalarda çalıştınlmalarının yasak-
lanmasını ısteven KarlMarx'ın isyanı-
nı anlamamak olası mıdır'.'
Tarih göstemııştir ki. Avrupa ve Ame-
nka'da. çocuklann çahştınlmasınınva-
saklanması ve zorunlu eğitimin gerçek-
leştirilmesı. gelışmenin olmazsa olmaz
koşuludur. Bununlabirlikte Çocuk Hak-
lan Konvansiyonu'nun Birleşmiş Mil-
letler tarafından. Birieşik Devletler dı-
şında, onaylanması ve Uluslararası Ça-
lışma Örgütü'nün (O1T) 1973'ten bu
yana talep ettığı doğrultuda çocuklann
çalışma hayatına ginnelerinın en düşük
yaşının saptanması ıçın 1990 yılının
beklenmesi gerekmiştir.
Bütün bunlara karşın. dünyada daha
beş yaşına bıle basmamış 250 milyon ço-
cuğun çalıştınldığı tahmin edılmektedır.
Büyük bölümünün Güney'in yoksul ül-
kelerinde bulunmasına karşın. Kuzev
dev letlerınde de çok sayıda çocuk çalış-
tınlmaktadır. Avrupa Birliği'nde çocuk
ışçılerın sayılan iki milyonun üzerinde-
dir. Bu özellikle. ultraliberal yapılan-
maya uğrayan Birieşik Krallık gibi böl-
gelerde çok daha fazladır. Dahası "sos-
yal" olarak ıleri say ılan Danimarka. Hol-
landa gibi ülkelerdebile çocuk i^çiler ye-
niden ortav a çıkmaktadır. Fransa'da bin-
lerce çocuk. "çıraklık" maskesı altında
ücretli işlerde çalıştırılmaktadır. Bun-
ların yüzde 59unun çalışma sürelerı
haftada 40. bazen de 60 saate ulaşmak-
tadır.
Gezegensel ölçüde. ışçi çocukların
sayılan giderek artmaktadır. Bazı ülke-
lerdebu. kıtlesel felaket halindedir. Al-
tı yaşın altındakı mılvonlarca çocuk işe
koşturulmaktadır. Genellikle borçlan-
dınlmak suretn le kölelik uv gulanmak-
tadır.
Çok sav ıda çocuk kayıtdışı ekonomi.
el işleri. esnaf ve dilencilik alanlannda
çalıştınlmaktadır. F.n tehlikelisi ise her
türlü aşağılanmaya, şiddete ve özellik-
le cınsel saldırılara açık "e^ hizmederin-
de" çalıştırılmalandır. Gezegenin 6mıl-
yara ulaşan nüfusunun 5 milyonu yok-
suldur. Bu saptamadan hareket eden ve
savılan giderek arlan kuruluş, çağımı-
zın en isyan ettirici skandallanndan bi-
rini sonaerdirmek için Uluslararası Ça-
lışma Örgütü (OIT)ve UNlCEF'in çev -
resınde bir araya gelmiştir.
Çocuklann çalıştmlmalarına karşı 1
Ocak 1998'de bir düny a yürüyüşü baş-
latılmıştır. Bu yürüyüşe. sendıkalann
da dahil olduğu seksen iki ülkenın
400'den fazla hükümet dışı örgütü ka-
tılmış durumdadır. Yürüyüş 4 Haziran
199Ş'de Cenevre'de. Uluslararası Çalış-
ma Örgütü (OIT) çerçevesinde. çocuk-
lann kabulü olanaksız işlerde çalıştınl-
masını yasaklayan bir konvansiyonu
onaylayacak. uluslararası çalışma kon-
feransına katılanlarla birleşecektir. Tüm
çocuklann iyi bir yaşama sahip olma-
ları kutsal hakkının sağlanmasını ön-
gören bu tasanya katılmamak mümkün
mudür?
IGN.\C1O R.\MONET
(Le Monde Diplomatique)
60 yıllan sonuna kadar srüdyolar yırtı-
cı. ne varki kitlelerin duyarlıklan doğrul-
tusunda hareket eden maceracılann elin-
deydi. Avrupalı yönetmenler. "auteur"
sinemasmdan. sanattan söz ederken Za-
nuck ya da Warner kardeşler, düşündür-
me ididası olmayan. ama harika bir bi-
çimde eğlendirmeyi bilen eğlence sana-
yicileri olarak ortaya çıktılar.
Materyallst anlayı;
Yayılıp genişlemeyi gerekli kılan bu
popüler "materyalist" anlayış. Avrupa'da
80'li yılların başına kadar gelişme göster-
di. Mc Cartizmincadı avı etkisi altında olan
Hollvvood üretimi, eğlenceye prim tanıya-
rak politik ve sosyal içerikten yoksun ko-
medi. macera. vestern ve müzikal filmler
ihraç etme yolunu seçmişti. Içe bakış. dü-
şünme ve kavramlaştırma değerleri yanı
sıra Renoir.Came.Beckerve Duvi\ier'nin
yeteneklennden gururlu Fransız sinema-
sı ıse böylece, marketing alanında ege-
men, özellikle de Nazizm tarafından ko-
vulan Preminger, Langve VVllderya da ye-
ni Babil'de şans arayan Tourneur, Hitch-
cock gibi vetenekleri yeniden canlandır-
mada başanlı rakibi karşısında. yaşamını
güvencealtınaalmışolu>ordu. Hollywo-
od"un düşündürme yetisı konusunda Av-
rupa. özellikle de Fransa ile boy ölçüşme-
si olanağı yoktu. Genç, y azar sinemacıla-
n ya da Bergman, Fellini, Bunuel aracılı-
ğıyla Avrupa ve Fransa bir tür kalite bek-
çiliği görev i üstlenmişti. Digertaraftan, ola-
yın ekonomik yanı gerektigı ölçüde anla-
şılmış değıldi. Fransa, duyarlıltklanmızı
biçimleyen. kültürel ve düşünce değerle-
rimizi belirleyen ve avnı zamanda muaz-
zam kâr sağlayan bu özdeksiz (ımmateri-
el) endüstrinin önemmi ölçmede gecikmiş-
ti. 1956da "VeTannKadını\aratü" fıl-
minin dillere destan başansını beklemek
gerekmişti. Fransa, büyük bir şaşkınlık
içinde. Brigitte Bardot'nun. Renault'dan
daha fazla döviz sağladığını keşfetmişti.
30'lu yıllann başmda Başkan Hoover, da-
ha o zaman. "Birieşik De\letlerin Ameri-
kan filmlerinin gösterildiği ülkelere iki ka-
h daha fazla otomobü, kep ve müzik seti
saüldığınr söylüyordu. Atlantik ötesınde.
gösterinin ardında mutlaka ış. (business)
mevcuttur. OaudetteColbert''ın, Nevv York
- Miamı filmınde (1934) Oark Gable'h
hor gören davranışı. aynı yıl. deri örgüsü
giysilenn satışlannın neredeyse durması-
na yol açmıştı.
Rihtımlar üıerinde
Buna karşılık Marion Brando'nun "Rıh-
Omlar Czerinde" fılmmde gıydiği ve olum-
lu izlenim bırakan T-shirt sayesinde bu
türün satışlarında patlama olmuştu. Canal
+'ün eski sinema sorumlusu Rene Bonnell
ıse "Fransa ünlü yayınevi Gallimard'ın
arkasında Renault'nun bulunduğunu çok
geç anladı" diye, anımsatıyordu. Bu ger-
çekti. Ama bu gecikme, Fransa'nın böy-
lesine uzun süre Amerikan sinema en-
düstrisının hegemonyasını kabul etmesi-
nın nedenini ortaya koymaktadır. Aynca
fazla korumacıhğın gereği de yoktu. Çün-
kü, Fransız fılm endüstrisi 1946"dan bu ya-
na sinema biletleri üzerine konulan bir
v ergi ile sübvansiyone ediliyor ve yapım-
cılar. böylece. Amerikan filmlennm ba-
şansı aracılığıyla finansman sorunlann-
dan kurtanlmış oluyordu.
Amerika bugün, kotalar üzerine savaş-
mak yerine tüm biçimleriy le görüntüyü de-
netim altına alma yönünde savaşan mül-
timedya dev lerinin hâkim olduklan nüme-
rizasyon teknolojileri cephesinde çarpış-
mayı yeglemektedir. Zira Amerikalılar
için bir fılm. temelde, bir fax ya da bir te-
lefon konuşmasından farklı değildir. Her
ikisi de aynı iletişim türlerini kullanmak-
tadır. Bu yüzden, yannın program endüst-
rilerinin. telekomünikasyon. tnternet gibi
geleceğin kanallan serbestleştirilmelidir.
Brüksel komisyonunun audiov isuel ve
kültür bölümü başkanı Jean-Michel Baer'e
göre "Amerika'nın rüvası. tekelieşmedir.
Avrupa anlaşması ise kültürierin çeşit-
liligini sav unmaktadır."
Başsavcıya komplo
ŞehMVye
20 mUyariık
tazminat davası
KEREMİLGAZ
Ömer Lütfü Topal cına-
yetinin soruşturmasmı yü-
rüten Sanyer Cumhuriyet
Başsavcısı Veli Engin As-
lan. kendısine komplo ya-
pıldığı gerekçesiyle Göz-
cü gazetesı ve muhabirı
Mehmet Şehirli aleyhine
20 milyar lıralık manevi
tazminat davası açtı. Öl-
dürülen Topal ın son sev-
gilisi Sevda İnce'nin ken-
disiyle görüşme isteğini
kabul eden Aslan'm. Göz-
cü gazetesi muhabiri Meh-
met Şehirli tarafından fo-
toğraflan çekilmişti.
Sanyer Cumhuriyet Baş-
savcısı Veli Engin Aslan.
Sanyer'de evınin önünde
öldürülen kumarhaneci
Ömer Lütfü Topal'ın son
sevgilisi Sevda tnce ile ken-
disini görüntüleyen Gözcü
gazetesı muhabiri Mehmet
Şehirli ile Sorumlu Yazı
İşleri Müdürü L'ğur San
ve Gerçek Yayıncılık aley-
hine Bakırköy Asliye Hu-
kuk Mahkemesi'nde 20
milyar liralık manevi taz-
minat davası açtı.
Avukat Bahri Bayram
Belen tarafından mahke-
meye sunulan dilekçede.
Aslan'ın. görevden uzak-
laştınlması, yapılan soruş-
turmanın yönünün degiş-
tirilmesi. kamuoyu dıkka-
tinı başka konulara çekerek
soruşturma sonuçlarının
zaafa uğratılmasını sağla-
mak ve bunun ıçin de ki-
şilik haklanna ve saygın-
lığına gölge düşürülmek
istendiği belirtiliyor. "Mü-
v«kkil ve Sanyer Cumhu-
riyet Başsavcılığı makamı
hakkmdaki hakaret v e suç
otuşturan yayınlan. gazete-
ciük göre\inin yerine geti-
rilmesindeki 'hukuka uv-
gunluk' sınınnıfersahfer-
sah aşmıştır" denilen di-
lekçede diğer gazetelerin
haber veriş şeklindeki ob-
İektifliğe dikkat çekildi.
Bahrı Belen dilekçesin-
de müvekkilinın yaşama
sev incindeki eksilmeye ne-
den olan v ay ınlar nedeniy-
le Medeni Yasa'nın 24.,
Borçlar Yasası'nın 41 ve
49. ile Basın Yasası'nın 16.
17. maddelerine göre dava
açma koşullarımn doğdu-
ğunu belirtti.
Belen. 20 milyar liralık
manevi giderin dava tari-
hınden itibaren yasal faızi
ile birlıkte davalılardan
müştereken tahsilini. veri-
lecek hükmün Türkiye'de
yayımlanan en yüksek ti-
rajlı iki gazetenin tüm Tür-
kiye baskılarında yer al-
masını ve giderin davalılar-
dan alınmasını, yargılama
gıderlerinin de davalılar-
dan alınmasını ıstedi.
Topal'ın öldürülmesi
olayını araştıran Sanyer
Cumhunyet Başsav cısı \'e-
li Engin Aslan'ı telefonla
arayan krupiye Sevda In-
ce. kendisine soruşturma-
v ı etkilev ecek bazı bilgiler
vermek istediğini söyle-
miş. ancak basının ilgisini
öne sürerek makamında
görüşmey i reddetmişti. In-
cenın Büyükdere'de bu-
lunan Bay Balıkçı ısimli
restoranda buluşma tekli-
finı, aralannda DGM Baş-
sav cısı ErdalGökçen'ınde
bulunduğu bazı savcı ar-
kadaşlanna söyleyen As-
lan. daha sonra Gözcü ga-
zetesi muhabiri Mehmet
Şehirli tarafından görün-
tülenmişti. Olaydan bir sü-
re sonra ise Sarıver Savcı-
sı MehmetGürdal tarafın-
dan Şehirli ve Ince hak-
kındaTCY'nin 192. mad-
desine göre 'yayın yoluyla
tehdit' suçu nedeniyle 3
yıla kadar hapıs istemiyle
dava açılmıştı.
Zamların geri alınması istendi
Erdoğan, CHP'lilerin
imzalannı almadı
tstanbul Haber Senisi -
Nurettin Sözen dönemm-
de suya yapılan zammın
geri alınması için kampan-
yalar düzenleyen Istanbul
Büyükşehır Belediye Baş-
kanı TayyipErdoğan. CHP
Fatih llçe Örgütü Kadın
Kolu'nun. son su ve İETT
zamlarının geri alınması
için topladığı ımzalan al-
madı. Topladığı imzaları
klasörlerle Sözen'e veren
Erdoğan, aynı doğrultuda
imza toplayan CHP'lı ka-
dınlara. "Zamlan hükü-
mete sorsunlar" diye yol
gösterdi.
CHP Fatih tlçe Örgütü
Kadtn Kolu üyeleri. bir sü-
re önce su ve lETT otobüs
ücretlerine yapılan zamla-
nn geri alınması amacıyla
16 saat içinde topladıkları
4 bin 818 imzayı. Istanbul
Büyükşehir Belediye Baş-
kanı Tayyip Erdoğan'a tes-
lim edemedi. Erdoğan ile
görüşemeyen CHP'liler. !s-
tanbul Büyükşehir Beledi-
ye Meclisi CHP Grup Baş-
kanvekili OzkalVlci'yi zı-
yaret etti. Yici, 1994 yerel
seçimleri öncesi su zam-
mmın geri alınması ıçin
imza kampanyalan düzen-
leyen Erdoğan'ın. kendi
dönemınde yapılan insaf-
sız zamlann geri alınması
ıçın düzcnlenen imzaları
almak istememesını iki-
yüzlülük olarak nıteledi.
CHP Fatih Kadın Kolu
Başkanı Harika tnoğluda,
sadece 16 saat çalışarak 4
bin 818 imza topladıklan-
nı kaydederek "Zamlann
geri alınmasını istiyoruz"
dedi.
CHP'h grup belediye-
den aynlacağı sırada Er-
doğan ' ın makamına geldi-
ği görüldü. Bunun üzeri-
ne. 4 kişilik temsilcı heye-
tı Özel Kalem Müdürlü-
ğü'ne gelerek randev u için
beklemeyebaşladı. Ancak
Erdoğan. bu kez de cuma
namazını kılmak üzere kı-
sa süre sonra belediyeden
aynldı.
Erdoğan. makam oto-
mobiline bineceği sırada
gazetecilerin toplanan im-
zalar hakkındaki sorusu
üzerine. "Zamlan gkUp hü-
kümete sorsunlar. Bizim
yaphğımu şe> lerin hicbiri
kendimizden kaynaklan-
mıvor" dedi.
Gazi davasında kasıt iddiası
'Seyyar davadapolisler
aidanmaya çalışilıyof
İstanbul Haber Servisi -
Gazi davasının müdahıl
avukatlan. olaylara ilışkin
gerçeklerin ortaya çıkanl-
ması yönündeki talepleri-
nin gözardı edıldığını ile-
ri sürdü.
Gaziosmanpaşa Gazi
Mahallesi Cemevi'nde. Ga-
zi davasının müdahil avu-
katlan adına avukat Metin
Narin ve av ukat Nurhayat
lşyapar yaptıkları basın
açıklamasında. davanın
Trabzon'a bilınçli olarak.
sanık polis memurlarmı ak-
lamak ve kamuoyunu oya-
lamak amacıyla gönderil-
diğini ıddiaetti. Açıklama-
da. olaylann üzerinden 3
yıl geçtiğı ifade edilerek.
konuya ilişkin Eyüp 2. Ağır
Ceza Mahkemesı'nde açı-
lan ve halen kamu güv en-
liği gerekçesiyle Trabzon
Agır CezaMahkemesi'nde
devam eden davanın, olay-
da hayatını kaybeden 17
kişiden 7'sinı ilgilendiren
'kısmi birdava' olduğu sa-
vunuldu. Açıklamada. mü-
dahil tarafın duruşmalara
gidiş-gelişlerdezorluklar-
la karşılaştığı ileri sürülü.
Açıklamada özetle şu
görüşlere ver verildi: "Yar-
gılama. gerek bizim, gcrek-
se Gazi halkının adakt öz-
lemlerine yanıtvermekten
uzak bir noktadadır. Tam
5 duruşmada >aşananlar.
Gazi olav lannın gerçek so-
rumlulannın korunduğu-
nu ortaya kovmuştur. Ha-
len yürümekte olan dava.
herkesçe bilinen gerçekle-
rigözardıederniteliktesür-
dürülmekte ve bizmüdahil
tarann gerçeklerin ortava
çıkması yönündeki talep-
lerimiz gözardı edilmekte-
dir."