14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 MART 1998 CUMARTESİ DEĞİŞEN DÜNYADANHUSEYIN BAS Ifepemizdeki ası I göktaşıDünya kamuoyu, astronomlann iki bin bilmem kaç yılında büyük bir göktaşının dünyamıza çarpa- rak de\asa yıkımlara neden olacağı kehaneti karşı- sında şimdıden panığe kapılırken. çok daha yakın bir zamanda ülkemizin olduğu gibi lüm dünya ülkeleri- nın. vaşamın hemen her alanında "çivisinr çıkara- cağı kesın olan asıl göktaşı -Çok taraflı yatınm an- laşması"nın (AMI) tepemize düşerek. devletlerin te- mel \ asal düzenlerı ve hükümranlıklannı yerle bir et- mesi tehlıkesi karşısında duyarsız kalması anlaşılır gibi değil. Sözü edilen göktaşı. bir süredir başta Fransız ba- sını olmak üzere dünya başkentlerinin önde gelen ba- sın organlarında. ülkemizde de, ne yazık ki, sadece Cumhuriyet'te. voğun bir biçimde yer alan ürkünç "Çok taraflı yaünm anlaşmasrdır. Dünyanın. ara- larında Türkiye'nin de bulunduğu "enzengin"29 ül- kesının >er aidığı "Ekonomik işbirliği ve kalkınma örgütü" OECD bünyesınde birkaç yıldan bu yana ka- palı kapılar ardında büyük bir gizlilik içinde hazır- lanan \e nisan sonunda imzalanması beklenen ve birkez imzayı basınca. çekip gidilmesi hemen ola- naksız "anlaşma", aslında salt imzacı ülkeler için değil, tüm dünva ülkeleri ıçin. "Çokuluslu büyük şirketlere \« finans imparatorluklanna", dev letlerin v asalarının üstünde inanılmaz haklar \e ayncahklar tanıyan v aşamsal önemde \e "çok taraflı" tehlikeler içermektedir. AMI'nin çokuluslu şirketlere tanıyacağı hak ve ay- rıcalıklara daha önce bu sütunlarda değinilmış. olay tüm vönleriyle sergilenmeye çalışılmıştı. Bugün. ulusların kimliğinin aynlmaz birparçası olan kültür \e sanat ürünlerine "tasallutunun" kapsamı ve bo- yutlan sergilenmektedır. Dünya Ticaret Örgütü'nün Genel Müdürü Rena- to Ruggiero tarafından "Birleşik Dünya Ekonomisi- nin Anayasası" olarak takdim edilen \e Ekonomik İşbirlığı \e Kalkınma Örgütü bünyesınde "kapalı oturumlarda" oluşturulan bu anlaşma. daha önce de önemle v urgulandığı gibi de\ letlerin kültür. tanm. sa- na>i. hizmetler dahil vaşamın hemen tüm alanların- da. hükümranlıklarının. çokuluslu büvük yatırımcı şirketlere "devredilmesinin1 "' örgütlemesini amaçla- maktadır. Yazar hakları Anla^manın bugün tasarlanan hali> le uluslann v a- şamında yaratacağı yıkımlardan kültür. sınema ve sa- natın da nasıbini alması kaçınılmaz. Bu kez, avnı de- recede önemli sayılması gereken \e doörudan insan haklanyla bağlantılı olan "yazar haklarına" olum- suz yansımalanna değinmek istiyoruz. Açıkça görü- lecegi gibi, şimdiyedeğin "kültürelistisna"kuralıv- la pazar ekonomisinin his.mından bir ölçüde de olsa sakınılan. ne \arki. AMI'nın devreye ginnesıyle kı- sa erimde onun da deftennin dürüleceğınden kuşku buiunmavan "kültürel istisna" da dahıl olmak üze- re. "Anlaşmanın" tenıel amacı >urttaşı karar alanla- nndan bütünüyle dı-jlayarak. Le Monde Diplomatı- que'in devişivle. "ulusal hükümraniığın anahtarla- nnın. sermaye sahiplerinin eline verilmesidir." Mitterranddönemimn eski komünistbakaniann- dan senatör Jack Ralite'nin. Le Monde Diplomati- que'in Mart 98 sayısında yer alan konuyla ilgili ya- zısına "Yazarsız bir yazarhakkT başlığını atması ras- lantı değil. Çünkü sözü edilen ve "çoktarafı birden \ıkmayı"hedefleyen anlaşma. avrıca. dünyayı yöne- ten süper muhasebecilerin istekleri doğTultusunda çağdaş dünyada insan haklannın aynlmaz bir parça- sı sayılan ve yarattıği eserin haklanm tüm uzantıla- nv la yazara \ eren 'yazar hakkı yasasını" finans odak- lanna \ e 'pazara' kurban etmeyı de planlamaktadır. AMI'ye karşı büyük savaş \erenlerin ön hatlann- da yer alanlar arasında Fransız yazar kunıluşlarıntn da olması. bu açıdan şaşırtıcı değil. Savaşlan haklı ve meşru nedenlerden kaynaklanıyor. Zira AMI ta- sansı. örneğin Fransa'da ve kuşkusuz çok sayıda ül- kede. sinemaya ve kıtaba yapılan yardımların bütü- nüyle kaldınlmasını öngördüğü gibi yazar hakkının temeh olan "entelektüel mülk" yasasının da ortadan kaldınlarak. onun yenne esen herhangi bir ürün sa- yan \e yatınmcıyı varatıcımn yerine koyan Ameri- kan "copyrighf sisteminin getirilmesini dayatmak- tadır. Le Nouvel Observateur'ün Fransız Yazar Kurulu- şu'nun Genel Müdürü ve Avukatı OüvierCarmetile yaptığı söyleşi. konuya ilginç açıklamalar getiriyor. Carmet. yazar hakkıyla. Amerikalıların "copyright" sistemi arasındaki farkı şu sözlerle özetliyor: "İkisis- tem arasındaki fark büyük. Düşünce eserlerinin ko- runmasryla ilgili Fransız ilkesi. Beaumarchais'nin gi- rişimiyle. 18. yüzyikia oluşturulmuştur. Söz konusu prensip, başta Kant olmak üzere çok sayıda fılozofun düşünceterinden esinlenmiştir. Kant'a göre "'eser".onu yaratanın ayrılmaz parçasıdır. Böylece de, onun sa- hip olduğu tüm haklarasahiptir. Başkasına devredil- mesi. kuşkusuz bedelinin ödenmesi karşılığında öde- yene ban haklar vermektedir, ne var ki bu. yazann onayı dışında gerçekleşemez. Yazar. eserinin kötü kul- lanılmasına karşı çıkma hakkına da sahiptir. Anglo- sakson sistemi "copyright" ise. sanayi ve diğer alan- lardayapdanbuluşlann birtür "patent"" hakkıdır. Bu- luşun sahibi. buluşunu bir yatınmcrya devrettiğinde, buluşunun üzerindeki tüm haklan kaybeder. Bulu- şun sahibi artık. yatınmcıdır. Bu niteliğryle de bulu- şun türevlerini de istediği gibi kullanır. satar. dahası sahibinin ona>ını almaksran >eni bir "patent" bfle ala- bilir. Bu jüzden. "cop>rıght" sistemi. "entelektüel mülk" yasasına oraniayatınmcının dahaçok işinege- ür." Açıkça görüldüğü gibi. ülkemiz ve dünya için bu "anlaşma". gezegenimize çarpacağı varsayılan gök- taşından, çok daha tehlikeli ve gerçek. Bu yüzden, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada sen- dikalar, demokratik kuruluşlar, sanatçı ve yazarlar AMl'nin imzalanarak yaşama geçirilmesine karşı giderek yoğunlaşan bir savaş vermektedir. Peki. ya biz? HÜSEYİN BAŞ Avrupa UeABD amsındaMkiihiivsauaşıÇok Taraflı Yatınm Anlaşması (Accord multilateral sur rimestissement. AMI) barutu ateşledı. Böy lece Amerika ile Fran- sa arasında sa\aş yeniden alevlendi. Peki bu sava^ ekonomik alam mı. kültürel ala- nı mı kapsıyor11 Her ikisini de. Hollyvvo- od ile Paris. iki ayrı sanat \e ticaret anla- yışındaçatışıyor. Amerikalılar için kültür. tıpkı digerlen gibi serbest ticaretın tüm ko- layhklarındaıı yararlanan \e salt pazarya- salarına dayanan bir sanaşi. Buna karşı- lık Fransa. "kültürel istisna">a dayana- rak salt artıstık üretımini değil, kimliğini de korumayı amaçhyor. Ne var ki Ame- rika bu yolla hegemonyasına karşı çıkıl- masını kabul edecek midir? Fransız sanat- çıları. bu sa\aştan zaferle çıkabilecekler midir? Le Nou\el Observateur'ün yazar- lanndan Jean-Gabriel Fredet Atlantiğin her iki yanında yaptığı araştırmalarla. salt Fransa'yı değil. Türkiye de dahil tüm Av- rupa. giderek tüm dünyayı ilgilendiren ve dünya savaşmdan bu yana bütün hızıyla sürüp giden kültür çatışmasının çeşitli e\ - relerine ışık tutuyor. Amerikan kültürü. bizi parçalayıp yu- tacak mı? Çok taraflı yatırım anlaşma- sı'nın (AMI) tehdidinin gün ışığına çık- masının hemen ardından Fransız sinema çe\releri. kendilerine şu soruyu sormaya başladılar: Kültürleri rendele\en. Jack Lang'a göre de "yaratıjı, ürün düzeyine indiren" makine, kaçınılmaz sonuca ulaş- mayı başarabilecek midir? 1994"te elde edi- len "kültürel istisna"mızın ortadan kaldı- rılmasına bir hayli yaklaşan HollyAvood de\lerı. yeniden atağa kalkacaklar mı? V'urucu güçlerinin simgesı Titanik' ın mu- azzam başansıyla, her türlü ulusal terci- he karşı çıkan Holly\stxxi stüdyolan şu nok- tanın ıyice kavranmasını istiyor: Eğer Amerika, bugünkü dünya>a egemense, bu. ekonomik gücünden olduğu kadar, kültiirünün hegemonyasından da kaynak- lanmaktadır. 1946'lar. savaş sonrasınmkaranlıkyıl- landır. Fransa. tarihinin en kötü dönem- lerinden biriyle karşı karşıyadır. Geçici hükümetın Başbakanı Leon Blum, Ame- rikan Dışişleri Bakanı James Burns'la fi- naıisal yardım anlaşmasını imzalamak üzeredır. Paradoks şu ki Fransızlann o sı- ralar hemen her şeye gereksinimleri \ar- ken görüşmeler. Amerikan filmleri ve Co- ca Cola ithali konusunda düğümlenmişti. Amerikan yaşam biçiminin simgelen olan bu iki ürün. gerçekte. ihraç edilmelerinin sağlayacağı birkaç milyon dolardan çok da- Kate NMnslet \e Leonardo DiCaprio'nun rol aldıklan Titanik filmi bü> ük başan elde etti. ha fazla değer taşıyordu. Rı\ersıde Lnı- \ersiteprofesörlenndenIrwin\YalL "Fran- sa"daki Amerikan Nüfuzu" adh eserinde, "Amerika haber ve görüntü >a>ınlannın serbest dolaşımı adı altında kendi >aşam biçimini \e değeıierini tanıtmay ı amaçla- dığını" \urgulu\ordu. Bunakarşılık,o sı- ralardaki Amerikan elçısinın Washıng- ton"a ılettfgi bir notta açıkladığı gibi Fran- sa "yarabcılığının artistik ifade ^e biçimi olarak ulusal sinemasını tehdit ettiği" dü- şüncesiyle. Amerikan fılmlerinın ithalirun sınırlandırılmasinı sa\ unuyordu. 50 yıldır değigmedî Tecimsellığe karşı entelektüalızm. li- beralizme karşı korumacılık arasında bu- gün AMI ile süren Amerikan- Fransız kül- türel çatışmaMnın doğası elii yıldan bu janadeğişmemıştir. Amerika. popüler kültürün zafere ulaş- tığı bir sırada Fransa'yı iki ölürncül günah- la, seçkincılik \e popüler kıtle kültürüne kapalı olıııakla. suçlanıaktadır. Fransa ıse Amerikan prodüktörlerini. ürettıkleri fılm- ler \edi*c'lenyle. ulusal çe^itlilığı tekdü- zelığe dönüştüren yamah bohça hav arile- rı olarak görüyor ve bunun eninde sonun- da kültürel bir Çemobıl'le sonuçlanmasın- dan korkuyordu. Suçlamalannı daha örtülü biçimde di- le getiren her ıkı kampta yer alan entelek- tüellcr de bu konuda uzlaşamamaktadır. Fılozof Alain Finkielkraut "Düşüncenin Bozgunu" adh esermde "barbarlık kültü- rü ele geçirdi. Düşüncenin vapıtlannı. iş- portamalına.Amerikalılanndeyişiyle en- tertaınment'e (eglence) indirge>en teknik çağ icadı egience sanayüdir" dıyerek ateş püskürmektedır. Prınceton Cniversitesi si\ aset bılımcısı Ezra Süleiman ise buna "Bi/im için "hıgh culture' (yüksek kültür) \e l<m culture (alt kültür) siiz konusudur. Çok az sav ıda insanı ilgilendirse de kimse Fransızedebr\-ahna \c tiyatnısuna karşı çık- mamaktadır. Ama. kültür ürünlerini cm- tiadüzejineiodirgeyen 'alt kültür.\anikit- le kültürüdür. Fransa'da, rock müzik. TV dizileri ya da büyük prodüksiyonlann ba- şansını sağla>an evrenselliğe pek raslan- mıyor" diye karşı çıkmaktadtr. Tam bir sağırlar diyaloğu. Ne var kı bu iki karşıt tez, en azmdan sorunun esasına parmak basmaktadır. Fransa ile Amerika arasındaki anlaşmazlığın açık bir çatış- maya dönüşmesi, Fransa'nın büyük K ile yazılan kültürün tek başına savunmaya kararlı olduğu kutsal kurallan konusunda- ki anlayış farkından dogmaktadır. Ame- rika, bu alanda Fransa ile rekabet iddi- asındadegildır. Buna karşılık. küreselleş- miş bir ekonomide sıradan bir tican me- ta olarak serbestçe dolaşan ürünleriyle. Amerika, popüler bir kültürün lideri ola- rak ortaya çıkmaktadır. Bu ürünleri üre- tenler ve dünya ölçüsünde dağıtımını sag- layanlar. büyük başanlar yanı sıra. kuşku- suz. muazzam kârlar da elde etmektedir. Ancak kültürü kimliğinin aynlmaz bir parçası olarak gören Fransa, bu anlayışı kabul etmemektedir Çocuklar çalıştırılmamalıBazı belirtilerjanıltrnaz. tşsizliğin. di- lencıliğin. aş ocaklannın. kenar mahal- lelerdeki "tehlikeli sınıfin" yeniden or- taş a çıkışına -bu v üz\ ılın sonunda eko- nomik küreselleşmenin yarattığı "in- sanhksızlaştırma"'ya artı kanıt olarak- ça- lışan çocuğun sosyal konumudaeklen- mis, bulunuyor. Daha ondokuzuncu yüzyılda. eşitsiz- lıklerin ciddi boyutlarda artması. özel- likle. çalıştınlmalan genelleşen çocuk sömürüsünde yansıyordu. 1840 'ta ünlü bir raporda. çalışma süresi günde on dört saat olan Fransa'da işçi çocuklann durumunu Louis Vıllernıe şöyle anlatı- yordu: "Bazılannm zar zor yedi >aşın- da olduğu bir yığın çelimsiz. solgun. pa- ça^ ralarta örtünmüş çocuk. yağmur ça- murda. bembeyazyüzİeriyle sinirli birbi- çimde sefalet, acı \e çöküş içinde > alına- yak fabrikalann >o)unu ruruvordu." Charles Dickens, Mctor Hugo, Hector Malot. Jules Valles, Emile Zola ve Ed- mondo de Amicis'in de suçladıkları bu duruma zerrece aldınş etmeyen bazı li- berallerbunu "gereklibirkötülük" ola- rak görüyordu: "Bunlardan biri. bu se- faletin en mutsuzsınıfin sağlıklı kalan ke- simi için iyileştirici birgösteri yerinegeç- tiğini. onlan. içlerine korku salarak da- ha iyi duruma gelmeleri için gerekli olan güçerdemler konusunda yüreklendirdi- ğini üeri sürü>ordu." Bu riir bir köpeksilik karşısında. ör- neğin 1 S48'de "Komünist Partisi Mani- festosu'nda" proletaryada aile bagları- nm tümünü yok eden çocuklan birer ti- caret metaı ve iş aracma dönüştüren ve bugünkü uygulama biçimiyle çocukla- nn fabrikalarda çalıştınlmalarının yasak- lanmasını ısteven KarlMarx'ın isyanı- nı anlamamak olası mıdır'.' Tarih göstemııştir ki. Avrupa ve Ame- nka'da. çocuklann çahştınlmasınınva- saklanması ve zorunlu eğitimin gerçek- leştirilmesı. gelışmenin olmazsa olmaz koşuludur. Bununlabirlikte Çocuk Hak- lan Konvansiyonu'nun Birleşmiş Mil- letler tarafından. Birieşik Devletler dı- şında, onaylanması ve Uluslararası Ça- lışma Örgütü'nün (O1T) 1973'ten bu yana talep ettığı doğrultuda çocuklann çalışma hayatına ginnelerinın en düşük yaşının saptanması ıçın 1990 yılının beklenmesi gerekmiştir. Bütün bunlara karşın. dünyada daha beş yaşına bıle basmamış 250 milyon ço- cuğun çalıştınldığı tahmin edılmektedır. Büyük bölümünün Güney'in yoksul ül- kelerinde bulunmasına karşın. Kuzev dev letlerınde de çok sayıda çocuk çalış- tınlmaktadır. Avrupa Birliği'nde çocuk ışçılerın sayılan iki milyonun üzerinde- dir. Bu özellikle. ultraliberal yapılan- maya uğrayan Birieşik Krallık gibi böl- gelerde çok daha fazladır. Dahası "sos- yal" olarak ıleri say ılan Danimarka. Hol- landa gibi ülkelerdebile çocuk i^çiler ye- niden ortav a çıkmaktadır. Fransa'da bin- lerce çocuk. "çıraklık" maskesı altında ücretli işlerde çalıştırılmaktadır. Bun- ların yüzde 59unun çalışma sürelerı haftada 40. bazen de 60 saate ulaşmak- tadır. Gezegensel ölçüde. ışçi çocukların sayılan giderek artmaktadır. Bazı ülke- lerdebu. kıtlesel felaket halindedir. Al- tı yaşın altındakı mılvonlarca çocuk işe koşturulmaktadır. Genellikle borçlan- dınlmak suretn le kölelik uv gulanmak- tadır. Çok sav ıda çocuk kayıtdışı ekonomi. el işleri. esnaf ve dilencilik alanlannda çalıştınlmaktadır. F.n tehlikelisi ise her türlü aşağılanmaya, şiddete ve özellik- le cınsel saldırılara açık "e^ hizmederin- de" çalıştırılmalandır. Gezegenin 6mıl- yara ulaşan nüfusunun 5 milyonu yok- suldur. Bu saptamadan hareket eden ve savılan giderek arlan kuruluş, çağımı- zın en isyan ettirici skandallanndan bi- rini sonaerdirmek için Uluslararası Ça- lışma Örgütü (OIT)ve UNlCEF'in çev - resınde bir araya gelmiştir. Çocuklann çalıştmlmalarına karşı 1 Ocak 1998'de bir düny a yürüyüşü baş- latılmıştır. Bu yürüyüşe. sendıkalann da dahil olduğu seksen iki ülkenın 400'den fazla hükümet dışı örgütü ka- tılmış durumdadır. Yürüyüş 4 Haziran 199Ş'de Cenevre'de. Uluslararası Çalış- ma Örgütü (OIT) çerçevesinde. çocuk- lann kabulü olanaksız işlerde çalıştınl- masını yasaklayan bir konvansiyonu onaylayacak. uluslararası çalışma kon- feransına katılanlarla birleşecektir. Tüm çocuklann iyi bir yaşama sahip olma- ları kutsal hakkının sağlanmasını ön- gören bu tasanya katılmamak mümkün mudür? IGN.\C1O R.\MONET (Le Monde Diplomatique) 60 yıllan sonuna kadar srüdyolar yırtı- cı. ne varki kitlelerin duyarlıklan doğrul- tusunda hareket eden maceracılann elin- deydi. Avrupalı yönetmenler. "auteur" sinemasmdan. sanattan söz ederken Za- nuck ya da Warner kardeşler, düşündür- me ididası olmayan. ama harika bir bi- çimde eğlendirmeyi bilen eğlence sana- yicileri olarak ortaya çıktılar. Materyallst anlayı; Yayılıp genişlemeyi gerekli kılan bu popüler "materyalist" anlayış. Avrupa'da 80'li yılların başına kadar gelişme göster- di. Mc Cartizmincadı avı etkisi altında olan Hollvvood üretimi, eğlenceye prim tanıya- rak politik ve sosyal içerikten yoksun ko- medi. macera. vestern ve müzikal filmler ihraç etme yolunu seçmişti. Içe bakış. dü- şünme ve kavramlaştırma değerleri yanı sıra Renoir.Came.Beckerve Duvi\ier'nin yeteneklennden gururlu Fransız sinema- sı ıse böylece, marketing alanında ege- men, özellikle de Nazizm tarafından ko- vulan Preminger, Langve VVllderya da ye- ni Babil'de şans arayan Tourneur, Hitch- cock gibi vetenekleri yeniden canlandır- mada başanlı rakibi karşısında. yaşamını güvencealtınaalmışolu>ordu. Hollywo- od"un düşündürme yetisı konusunda Av- rupa. özellikle de Fransa ile boy ölçüşme- si olanağı yoktu. Genç, y azar sinemacıla- n ya da Bergman, Fellini, Bunuel aracılı- ğıyla Avrupa ve Fransa bir tür kalite bek- çiliği görev i üstlenmişti. Digertaraftan, ola- yın ekonomik yanı gerektigı ölçüde anla- şılmış değıldi. Fransa, duyarlıltklanmızı biçimleyen. kültürel ve düşünce değerle- rimizi belirleyen ve avnı zamanda muaz- zam kâr sağlayan bu özdeksiz (ımmateri- el) endüstrinin önemmi ölçmede gecikmiş- ti. 1956da "VeTannKadını\aratü" fıl- minin dillere destan başansını beklemek gerekmişti. Fransa, büyük bir şaşkınlık içinde. Brigitte Bardot'nun. Renault'dan daha fazla döviz sağladığını keşfetmişti. 30'lu yıllann başmda Başkan Hoover, da- ha o zaman. "Birieşik De\letlerin Ameri- kan filmlerinin gösterildiği ülkelere iki ka- h daha fazla otomobü, kep ve müzik seti saüldığınr söylüyordu. Atlantik ötesınde. gösterinin ardında mutlaka ış. (business) mevcuttur. OaudetteColbert''ın, Nevv York - Miamı filmınde (1934) Oark Gable'h hor gören davranışı. aynı yıl. deri örgüsü giysilenn satışlannın neredeyse durması- na yol açmıştı. Rihtımlar üıerinde Buna karşılık Marion Brando'nun "Rıh- Omlar Czerinde" fılmmde gıydiği ve olum- lu izlenim bırakan T-shirt sayesinde bu türün satışlarında patlama olmuştu. Canal +'ün eski sinema sorumlusu Rene Bonnell ıse "Fransa ünlü yayınevi Gallimard'ın arkasında Renault'nun bulunduğunu çok geç anladı" diye, anımsatıyordu. Bu ger- çekti. Ama bu gecikme, Fransa'nın böy- lesine uzun süre Amerikan sinema en- düstrisının hegemonyasını kabul etmesi- nın nedenini ortaya koymaktadır. Aynca fazla korumacıhğın gereği de yoktu. Çün- kü, Fransız fılm endüstrisi 1946"dan bu ya- na sinema biletleri üzerine konulan bir v ergi ile sübvansiyone ediliyor ve yapım- cılar. böylece. Amerikan filmlennm ba- şansı aracılığıyla finansman sorunlann- dan kurtanlmış oluyordu. Amerika bugün, kotalar üzerine savaş- mak yerine tüm biçimleriy le görüntüyü de- netim altına alma yönünde savaşan mül- timedya dev lerinin hâkim olduklan nüme- rizasyon teknolojileri cephesinde çarpış- mayı yeglemektedir. Zira Amerikalılar için bir fılm. temelde, bir fax ya da bir te- lefon konuşmasından farklı değildir. Her ikisi de aynı iletişim türlerini kullanmak- tadır. Bu yüzden, yannın program endüst- rilerinin. telekomünikasyon. tnternet gibi geleceğin kanallan serbestleştirilmelidir. Brüksel komisyonunun audiov isuel ve kültür bölümü başkanı Jean-Michel Baer'e göre "Amerika'nın rüvası. tekelieşmedir. Avrupa anlaşması ise kültürierin çeşit- liligini sav unmaktadır." Başsavcıya komplo ŞehMVye 20 mUyariık tazminat davası KEREMİLGAZ Ömer Lütfü Topal cına- yetinin soruşturmasmı yü- rüten Sanyer Cumhuriyet Başsavcısı Veli Engin As- lan. kendısine komplo ya- pıldığı gerekçesiyle Göz- cü gazetesı ve muhabirı Mehmet Şehirli aleyhine 20 milyar lıralık manevi tazminat davası açtı. Öl- dürülen Topal ın son sev- gilisi Sevda İnce'nin ken- disiyle görüşme isteğini kabul eden Aslan'm. Göz- cü gazetesi muhabiri Meh- met Şehirli tarafından fo- toğraflan çekilmişti. Sanyer Cumhuriyet Baş- savcısı Veli Engin Aslan. Sanyer'de evınin önünde öldürülen kumarhaneci Ömer Lütfü Topal'ın son sevgilisi Sevda tnce ile ken- disini görüntüleyen Gözcü gazetesı muhabiri Mehmet Şehirli ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü L'ğur San ve Gerçek Yayıncılık aley- hine Bakırköy Asliye Hu- kuk Mahkemesi'nde 20 milyar liralık manevi taz- minat davası açtı. Avukat Bahri Bayram Belen tarafından mahke- meye sunulan dilekçede. Aslan'ın. görevden uzak- laştınlması, yapılan soruş- turmanın yönünün degiş- tirilmesi. kamuoyu dıkka- tinı başka konulara çekerek soruşturma sonuçlarının zaafa uğratılmasını sağla- mak ve bunun ıçin de ki- şilik haklanna ve saygın- lığına gölge düşürülmek istendiği belirtiliyor. "Mü- v«kkil ve Sanyer Cumhu- riyet Başsavcılığı makamı hakkmdaki hakaret v e suç otuşturan yayınlan. gazete- ciük göre\inin yerine geti- rilmesindeki 'hukuka uv- gunluk' sınınnıfersahfer- sah aşmıştır" denilen di- lekçede diğer gazetelerin haber veriş şeklindeki ob- İektifliğe dikkat çekildi. Bahrı Belen dilekçesin- de müvekkilinın yaşama sev incindeki eksilmeye ne- den olan v ay ınlar nedeniy- le Medeni Yasa'nın 24., Borçlar Yasası'nın 41 ve 49. ile Basın Yasası'nın 16. 17. maddelerine göre dava açma koşullarımn doğdu- ğunu belirtti. Belen. 20 milyar liralık manevi giderin dava tari- hınden itibaren yasal faızi ile birlıkte davalılardan müştereken tahsilini. veri- lecek hükmün Türkiye'de yayımlanan en yüksek ti- rajlı iki gazetenin tüm Tür- kiye baskılarında yer al- masını ve giderin davalılar- dan alınmasını, yargılama gıderlerinin de davalılar- dan alınmasını ıstedi. Topal'ın öldürülmesi olayını araştıran Sanyer Cumhunyet Başsav cısı \'e- li Engin Aslan'ı telefonla arayan krupiye Sevda In- ce. kendisine soruşturma- v ı etkilev ecek bazı bilgiler vermek istediğini söyle- miş. ancak basının ilgisini öne sürerek makamında görüşmey i reddetmişti. In- cenın Büyükdere'de bu- lunan Bay Balıkçı ısimli restoranda buluşma tekli- finı, aralannda DGM Baş- sav cısı ErdalGökçen'ınde bulunduğu bazı savcı ar- kadaşlanna söyleyen As- lan. daha sonra Gözcü ga- zetesi muhabiri Mehmet Şehirli tarafından görün- tülenmişti. Olaydan bir sü- re sonra ise Sarıver Savcı- sı MehmetGürdal tarafın- dan Şehirli ve Ince hak- kındaTCY'nin 192. mad- desine göre 'yayın yoluyla tehdit' suçu nedeniyle 3 yıla kadar hapıs istemiyle dava açılmıştı. Zamların geri alınması istendi Erdoğan, CHP'lilerin imzalannı almadı tstanbul Haber Senisi - Nurettin Sözen dönemm- de suya yapılan zammın geri alınması için kampan- yalar düzenleyen Istanbul Büyükşehır Belediye Baş- kanı TayyipErdoğan. CHP Fatih llçe Örgütü Kadın Kolu'nun. son su ve İETT zamlarının geri alınması için topladığı ımzalan al- madı. Topladığı imzaları klasörlerle Sözen'e veren Erdoğan, aynı doğrultuda imza toplayan CHP'lı ka- dınlara. "Zamlan hükü- mete sorsunlar" diye yol gösterdi. CHP Fatih tlçe Örgütü Kadtn Kolu üyeleri. bir sü- re önce su ve lETT otobüs ücretlerine yapılan zamla- nn geri alınması amacıyla 16 saat içinde topladıkları 4 bin 818 imzayı. Istanbul Büyükşehir Belediye Baş- kanı Tayyip Erdoğan'a tes- lim edemedi. Erdoğan ile görüşemeyen CHP'liler. !s- tanbul Büyükşehir Beledi- ye Meclisi CHP Grup Baş- kanvekili OzkalVlci'yi zı- yaret etti. Yici, 1994 yerel seçimleri öncesi su zam- mmın geri alınması ıçin imza kampanyalan düzen- leyen Erdoğan'ın. kendi dönemınde yapılan insaf- sız zamlann geri alınması ıçın düzcnlenen imzaları almak istememesını iki- yüzlülük olarak nıteledi. CHP Fatih Kadın Kolu Başkanı Harika tnoğluda, sadece 16 saat çalışarak 4 bin 818 imza topladıklan- nı kaydederek "Zamlann geri alınmasını istiyoruz" dedi. CHP'h grup belediye- den aynlacağı sırada Er- doğan ' ın makamına geldi- ği görüldü. Bunun üzeri- ne. 4 kişilik temsilcı heye- tı Özel Kalem Müdürlü- ğü'ne gelerek randev u için beklemeyebaşladı. Ancak Erdoğan. bu kez de cuma namazını kılmak üzere kı- sa süre sonra belediyeden aynldı. Erdoğan. makam oto- mobiline bineceği sırada gazetecilerin toplanan im- zalar hakkındaki sorusu üzerine. "Zamlan gkUp hü- kümete sorsunlar. Bizim yaphğımu şe> lerin hicbiri kendimizden kaynaklan- mıvor" dedi. Gazi davasında kasıt iddiası 'Seyyar davadapolisler aidanmaya çalışilıyof İstanbul Haber Servisi - Gazi davasının müdahıl avukatlan. olaylara ilışkin gerçeklerin ortaya çıkanl- ması yönündeki talepleri- nin gözardı edıldığını ile- ri sürdü. Gaziosmanpaşa Gazi Mahallesi Cemevi'nde. Ga- zi davasının müdahil avu- katlan adına avukat Metin Narin ve av ukat Nurhayat lşyapar yaptıkları basın açıklamasında. davanın Trabzon'a bilınçli olarak. sanık polis memurlarmı ak- lamak ve kamuoyunu oya- lamak amacıyla gönderil- diğini ıddiaetti. Açıklama- da. olaylann üzerinden 3 yıl geçtiğı ifade edilerek. konuya ilişkin Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesı'nde açı- lan ve halen kamu güv en- liği gerekçesiyle Trabzon Agır CezaMahkemesi'nde devam eden davanın, olay- da hayatını kaybeden 17 kişiden 7'sinı ilgilendiren 'kısmi birdava' olduğu sa- vunuldu. Açıklamada. mü- dahil tarafın duruşmalara gidiş-gelişlerdezorluklar- la karşılaştığı ileri sürülü. Açıklamada özetle şu görüşlere ver verildi: "Yar- gılama. gerek bizim, gcrek- se Gazi halkının adakt öz- lemlerine yanıtvermekten uzak bir noktadadır. Tam 5 duruşmada >aşananlar. Gazi olav lannın gerçek so- rumlulannın korunduğu- nu ortaya kovmuştur. Ha- len yürümekte olan dava. herkesçe bilinen gerçekle- rigözardıederniteliktesür- dürülmekte ve bizmüdahil tarann gerçeklerin ortava çıkması yönündeki talep- lerimiz gözardı edilmekte- dir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle