25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ŞUBAT 1996 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Memura sendika hakkj • İstanbul Haber Servisi - Eğitim-Bır Îstanbul Şube Başkanı Şevket Sezer, grev ve toplusözleşme hakkı içermeyen hiçbir tasanyı kabul etmeyeceklerini belirtti. Sezer, Meclis Genel Kurulu'nda görüşülecek olan memur sendikalan yasa tasansındaki antidemokratik hükümlerin ayıklanmasını da istedi. OKSA işçilerine satöm • tstanbul Haber Servisi - Sosyalist Parti Kartal tlçe Örgütü'nden yapılan açıklamada, Tuzla'da kurulu OKSAAŞ'desendikalı olmak isteyen ve bu nedenle işten çıkanlan 40 işçinin, işverenin yanı sıra polis ve jandarmanın da saldınsı altında olduğu öne sûrûldü. Alacah için TBMM'de tören • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Ankara'da önceki gûn ölen eski CHP Tokat Milletvekili Fethi Alacalı için TBMM'de bir tören düzenlendi. Törene, Alacalı'nın ailesi, yakınlan, TBMM Başkanvekili Hasan Korkmazcan, CHP Grup Başkanvekili Oya Araslı, bazı eski ve yeni milletvekilleri katıldı. Alacah'nın cenazesi, törenden sonra Tokat'ın Zile ilçesine götürüldü. Alacah'nın naaşı bugûn kılınacak ögle namazından sonra Zile Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Milletvekillepinin cezaları • ANKARA (ANKA)- Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, Cumhuriyet dönemi boyunca kaç milletvekilinin yargılandığı, bunlardan kaçının ceza aldığı konusunda bakanlığmda bilgi bulunmadığı itirafmda bulundu. RP Ağn Milletvekili Siddık Altay'm soru önergesini yanıtlayan Sungurlu, milletvekili fezlekelerinin bakanlıkta arşivinin tutulmadığını, 1983 öncesi evrakJann da imha edilmek üzere SEKA'ya gönderildiğini bildirdi. Köytüye maymh baskı TBMM'de • ANKARA (ANKA)- TBMM Insan Haklan ' Komisyonu önümûzdeki hafta Batman'ın Sason ilçesinde askerlerin, köylüleri mayın tarlasında yûrüttûğü yönündeki iddialar ûzerine yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporu görüşecek. Raporda, köylülerin, "Asker öleceğine siz ölün" diyerek askerlerin kendilerini mayın tarlasında yürüttüğu "yönündeki ifadelere yer Terilirken, konuyla ilgili adli soruşturma başlatılması "istendi. Kuyumcuya siJahlı saldırı • tstanbul Haber Servisi - Altınşehir Bayramtepe Gençosman Caddesi'ndeki Mustafa ve Ahmet JCaya kardeşlere ait olan 'Metin Kuyumculuk'a, 3 kişi tarafindan tabanca ve uzun namlulu silahlarla saldında bulunuldu. Olayda Mustafa Kaya ile kardeşi Ahmet Kaya öldü. Ağır yaralanan isyeri çalışanı Hakan Genç, Özel Güneş Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Kuyumcudan altın ya da para alınmadığı belirlenirken polis yetkilileri saldınnın siyasi nedenlerle gerçekleştirilmiş blabileceğini açıkladılar. Hüppiyere uyan • tstanbul Haber Servisi - Basın Konseyi Yüksek Kurulu, 13 Aralık 1997 tarihli sayısında Mimar Behruz Çinici ile ilgili verdiği haberi tek yanlı geliştirdiği için Hürriyet gazetesini uyarma karan aldı. Görevden alma • ANKARA (AA) - Devlet Meteoroloji Işleri Genel Müdürlüğü Antalya Bölge Mudürü Mehmet Arandı, bir başka göreve atanmak üzere bu görevinden alındı. Arandı'nın görevden alınmasına ilişkin karar, Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlandı. Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptınlan Göktepe cinayeti keşfinin raporu tamamlafıdı Biliı4vişi 'hflmeyiz' dedi tMfcVEALGAN Gazeteci Metin Göktepe'nin gözaltında öldürülmesini, iki yıl *>nra olay mahallindc, beli silah- lı tutuksuz sanık polisler ve tanık- knn "canlandırmasıyla" incele- >en bilirkişi heyeti, "isteroeye iste- ıneye" hazırladığı raporda. Gök- tepe'nin gözaltında öldürüldüğü- "ü doğruladı. Ancak raporda sık stk "insan beDeğinin zayıflığrna dikkat çeken heyet, tanıklann an- latımlannı ve teşhislerini de "tar- ttşmaya açık" diye yorumladı. Afyon Ağır Ceza Mahkeme- sı'nin 9 Ekim 1997'de aldıgı karar- U Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkeme- si'ne talimatla yaptınlan keşfın ra- poru tamamlandı. Istanbul Üni- versitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Serap Keslrîn. mi- mar-mühendis Muharrem Koçak ve Adli Tıp Kurumu Eyüp Şube Müdürü Dr. RemziŞendil'den olu- şan bilirkişi heyeti, keşfın yapıl- masının mahkemenin görevi oldu- ğu ve bilirkişiye başvurulmasınm CMUK'a uygun olmadığını savu- narak takdiri mahkemeye bıraktı. Raporun girişinde hukuk kitap- lanndan alıntılarla "keştf" ve "bi- lirkişi'' tanımı yapan ve Ceza Mu- hakemeleri Usul Kanunu'na göre keşfın ancak yargıç veya savcı ta- rafindan yapılacağına dikkat çe- ken heyet, "mahkeme tarafindan atandıktan sonra mütalaa beyan etmeye mecbur olduğumuz" için dedikten sonra tanık anlatımlanna yer verdi. Metin Göktepe'nin öldürülme- sinden 727 gün sonra. 5 Ocak 1998'de Eyüp Kapalı Spor Salo- nu'nda yapılan keşfe tutuksuz sa- nıklar Fikret Kayacan, Fedai Korkmaz. Tuncay Uzun, Murat Pölat ve Burhan Koç ile sanık po- lislerin avukatlan, müdahil avu- katlar. Eyüp 2. Ağır Ceza Mahke- mesi heyeti ve Göktepe ailesi ka- tılmıştı. Tanıklardan Deniz Öz- can'ın, sanık polis Fikret Kayacan tarafindan silahla tehdit edildiği keşiften bir ay sonra tamamlanan rapor, olay yeri krokisi ve 54 fo- toğrafla birlikte Afyon Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. 14 maddelik bilirkişi heyeti raporun- da, tanık Deniz Özcan'ın, yaklaşık 10 metrekarelik bir alanda Metin Göktepe iie birlikte bulundugu be- lirtildi. Tanık Deniz Özcan'ın yatar ko- numda, kafası merdiven altına ge- lecek şekilde, başına montu geçi- rilmiş Ronumda bulundugu anlatı- lan raporda, maktulün kendisin- den birkaç metre ileride sahanJık dip tarafina doğru bırakıldığı, ay- nı anda da burada maktulü geti- renlerle birlikte başka üniformalı polisler tarafindan dövüldüğü, hat- ta bunlardan siyah gözlüklü birlri- şinin elindeki "kancah cop" ile maktulün kafasına vurup kanattı- ğınm tanık Özcan tarafindan ifa- de edildiği belirtiliyor. Tanıktan kuşku Tanık Deniz Ozcan'ın, daha ön- ce verdiği ifadeler ve 11 polisin yargılandığı davada yüzleştirme sırasındaki anlatımlanru, keşif sı- rasuıda da yer göstererek yineledi- ği anlaşılanraporda,bilirkişi heye- tinin, maktulün getirilip dövüldü- ğü iddia edilen sahanlık dip bölü- müne ancak 8-10 polisin sığabile- ceği, bundan fazla insanın bu alan- da toplanmasının da fiziksel ola- ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART MTT MüsteşariığTna," Ne öğrendiysemTürkeş'ten öğrendim" diyen Kemal Yazıcıoğlu getiriliyor. Genç kuşak alternatif parti programı hazırlığı içinde, Erdoğan beklemede RP'de aynşmaya doğru SEBAHAT KARAKOYUN ANKARA-Kapatılan RP'de par- ti içi aynşmalar ön plana çıkmaya başladı. RP lideri Necmettin Erba- kan'ın, milletvekillenne yeni parti ile ilgili planı konusunda bilgi ver- mekten kaçınarak, kapatma karan- nın sonuçlannı ortadan kaldırmaya çalışması ve kendisıni kurtarmaya yönelik anayasa ve yasa değişikJi- ği girişimi için çaba harcaması tep- ki doğurdu. Aralannda Bülent Annçve AbduflahGül'ün de yer al- dığı "genç kuşak" yeni parti için program hazırlıyor. Genç kuşağın birlikte hareket ettiğı Îstanbul Bü- yükşehir Beledıye Başkanı Tayyip Erdoğan'ın, Erbakan'ın kendisine karşı tavn nedeniyle yeni partinin kuruluşu aşamasında ön plana çık- mayarak. ilk kongreye kadar sessiz kalmayı planladığı bildirildi. Anayasa Mahkemesı'nin kapat- ma kararının sonuçlannı ortadan kaldırmaya ve kendisine bağımsız milletvekili olma yolunu açmaya çalışan Erbakan'ın, anayasa deği- şikliği önerisine hiçbir parti yeşil ışık yakmadığı halde çabalannı sür- dürmesi parti içinde tepkilere yol açtı. Erbakan'ın bu çabalan bazı milletvekillerince "boşa zaman kaybı" olarak nitelenirken; yeni parti ile ilgili belirsizliğin de RP'de huzursuzluğa neden olduğu belir- tildi. Erbakan ve "ak saçular" ola- rak isimlendirilen kurmaylannm yeni parti konusundaki suskunluk- lan genç kuşağın harekete geçme- sini engelleyemedi. Annç ve Gül'ün başmı çektığı bir grup mil- letvekili çalışmalara hız verdi. Programın kısa bir süre sonra net- leştirileceği bildirildi. Erbakan 'dan ionra en güçlü lider adayı olarak değerlendirilen Erdo- ğan'ın yeni dönemle ilgili strateji- sini belirlediği bildirildi. Erdo- ğan'ın çevresine. "Parti hocanın gösterdigi bir genel başkana teslim edilirse bu durum hoşnutsuzluğa neden olur. Bu da benim lehime so- nuçbuur" dedığı savunuldu. Öte yandan Erbakan, partisine karşı haksızhk yapıldığı yönünde- ki savunusunu sürdürüyor. Partisi- nin başkanlık divanı toplantısı ön- cesinde bir açıklama yapan Erba- kan, Türkiye'de huzur, demokrasi. insan haklan ve özgürlükJerin sağ- lanması için bazı anayasa ve yasa değişikliklerinin zorunlu olduğunu söyledi. Milletvekillerine 'Ben korkmuyorum. siz de korkmayın' dedi Tansıı Cilleı^iıı ikıia turları HÜLYAKARABAĞLI ANKARA -Yeniden açılacak mal varlığı soruşrur- ması ve örtülü ödenek karan nedeniyle grubunu bir arada tutmaya çalışan DYP Genel Başkanı Tansu Ç&Ter, milletvekillerine sakin olmalan çağnsında bulundu. DYP liderinin, kendisini soru yağmuruna tutan mılletvekıllenne, "Didik didik eöîyortar, ama bir şey bulamazlar. Ben korkmuyorum, siz de kork- mayın" dediği öğrenıldi. Bayram öncesi ve sonra- sında grubunu toplamayan Çiller, hafta içinde TB- MM'de milletvekillerinin soru yağmuruyla karşılaş- tı. Çiller, 2 saat boyunca Başkanlık Divanı üyeleri ve bir bölüm milletvekiline istifalar, seçim, Yüce Divan, malvarlığı, RP ve CHP'nin durumu konula- rmda görüşlerini anlattı. DYP Kayseri Milletvekili Ayvaz Gökdemir. Çiller'e "Yüce Divan'dan kork- madığuuzı soyfüyorsunuz. Ama, kamuovn yargüa- nırsamz genel başkanhğuuzın biteceğini samyor. Bu konularkomışıılmahloDerkesneokhıgunnanlasuı" dedi. Gökdemir, konuşmasını "RP'nin kapanlmasnı- dan sonra ne gefişmeier oiabifir? CHP'yi de değer- kndbmeniiz gerekir. Bugüne kadar söylediğiınizle yapbğuıuz arasmda tuk var mı? Bunlan tarnşma- mızgerekir''diyesürdürdü. Çiller, milletvekillerin- den korkmamalannı isteyerek "Hiçbirarkadasnn da torionasın.Çckindigimbtr$e>.vT)k.Beniithamede- cek tek nokta yokken endişe etmeym'' görüşünü di- le getirdi. rak mümkün olamayacağı görüşû- ne yer verdiği bildirildi. Raporda, tanığın yatınldığı yerden maktu- lün dövüldüğü mekânda resmi üniformalı polislerin bazılannın gidip başkalanmn geldiği, buna bağh olarak resmi üniformalı bir kısmmın çehresinin yandan, bazı- lannın ıse kısa süreli de olsa cep- heden tanık tarafindan görüldüğu bulgusuna yer verildiği öğrenildi. Ancak daha sora "tanığın bizzat kendisinin de içinde bulundugu te- dirginlik. olay amndaki aigılama yetisinin karmaşıklığı, hafizada muhafaza edebiüne süresin nden söz edilen raporda, çok süratli ce- reyan eden olay zinciri içerisinde görgüye dayalı teşhisin ne oranda gerçekleşebileceğinin, mahkeme- nin takdirine bu^cıldığı belirtildi. Raporun girişinde bilirkişinin; duyulan ve algıladıklanyla değil, kendi özel veya teknik bilgi- siyle yargılama makamına yardımcı olan birceza muha- kemesi hukuku süjesi olarak tanımlandığı ve bilirkişiye başvurmanm, yargıcm göte- vini başkasina yaptırması ni- teliğini taşıdığı ve kabul edi- lemez olduğu görüşüne yer verildiğine dikkat çekildi. Mahkeme görevlendirdiği için "mecburen" hazırlanan raporda heyetin, tanığın ger- çek failleri ayırabilmesinin her zaman tartışılabilecek bir husus olduğunu vurguladığı bildirildi. Keşif sırasında ta- nık Deniz Özcan'a, kaç kişi- nin yüzünü gördüğünün so- rulduğu, Özcan'ın da yerde montukısmen başına geçmiş yatar dunımdayken gizli giz- li dövme olayma bakmaya çalıştığını söylediği öğrenil- di. Ozcan'm, bu sırada iki- üç kişinin yüzünü gördüğü- nü, daha sonra Metin Gökte- pe'nin polisler tarafindan tu- valete götürülüp kanayan yü- zunün yıkandıktan sonra ye- niden yere yatınlıpdövüldü- ğünü, bu aşamada tanığın kendisinin artık dayanama- yıp maktule yardım etmek üzereayağa kalktığı anda du- vara yüzünü döndüğünü ve bu sırada da duvann önünde durmakta olan ûç kişinin yü- zünü gördüğünü ve bu hare- keti üzerine kendisinin şid- detle hemen yere yatınldığı- nı anlattığı bildirildi. Diğer tanık ABEkberPa- labıyık'ın, spor salonunun tribününde banka yatınldığı, yüzünün bankın sırt yaslan- ma yerine dönük ve ayru cep- hedeki koridora açılan kapı- ya dönük konumunun anla- tıldığı raporda. "tanığın bu- Innduğu yerden zaman za- man hafifçe kafasını kaldıra- rak etrafi gözetledigi anlaşd- nusnr"denildi. Raporun 14. maddesinde şöyle dendiği bildirildi: "Kanaatimizcefizikselor- tam yönünden tanık Ali Ek- ber PalabtvuVm buJunduğu noktadan maktul Metin Göktepe\i döven polislerin yüzierini net bir şekilde gö- riip beUeğinde tutabilmesi mümkün defildir. Tanığa burada bilirkişilerce sorulan 'Kaç kişinin jiizünü gördün' sonısuna vtrdiğiyanıtkendi- sinin bunu hatıriamadığu in- sanın burada bir >üz de üç >üz de görebileceği şeklinde olmnştur." Tanık anlatımlanru "ter- bşmaya açık" diye niteleyen bu rapor da yeni tartışmala- ra yol açacak gibi. Ancak i- ki yıllık süreçte davanın gel- diği aşamada, bütün bu kar- maşıklıklar içinde tartışıl- mayacak bir şey var: Metin Göktepe 8 Ocak 1996 günü Eyüp Spor Salonu'nda gö- zaltmdaydı ve oradan cansız bedeni çıktı. IRMIKIAYDIN ENGtN Anımsadınız değil mi, Nâzım Hikmet'in o tadına doyulmaz di- zelerini anımsayıp arkaanı siz ge- tirdiniz değil mi? Hani Nazi ordu- lannın Fransa'ya çullandığı gün- lerde yazılan "Henüz vakit varken gülüm I Paris yanıp yıkılma- dan..." diye başlayan dizeleri... Ben de Şair Baba'ya özenip "Henüz vakit varken gülüm I Bağdatyanıpyıkılmadan" diye- ceğim ama korkuyorum. Ya "Bir savaş eşiğinde Türkiye Cumhu- riyeti devletinin âli menfaatlerini zedeledin" diye yakama yapışır- larşa... Üstelik bununla da yetinmeyip "O/ası bir Kürt göçünû önlemek için ordunun kaçanlan Kuzey Irak topraklannda karşılayıp durdur- ması" diye Türkiye'yi gırtfağına kadar savaş batağına sokacak hesapian okudukça, 80'li yıllarda Batı Avrupa'da pek moda olan, arabalarınm arka camlanna ya- pıştınlan bantlarda her okuyu- şumda gülümsedığım o uyanyı anımsatmak istiyorum: "Düşün savaş var. ve hiçkimsegitmiyor" diyen hınzır şaka-soruyu anım- Henüz Vakit Varken Gülüm... satmak istiyorum ama ürküyo- rum. Ya "Vay sen halkı askerlik- ten soğutmak istiyen bir müna- fıksın" deyip yakama yapışırlar- sa... Oysa ben sadece gelip kapn- mıza dayanmış, tamtamlan ku- laklanmızda patlayan savaşın ge- rekçesini anlamaya çabal/yorum. llkini, 1991'deki Körfez Sava- şının gerekçelerini benımseme- sem bıle anlamıştım. Irak, dev- letler hukukuna aykın olarak zor kullanıp Kuveyt'i işgal etmişti. Birleşmiş Milletler (BM) bunu top- luluğun temel ılkelerine aykın bir davranış olarak değertendirmiş- ti. Saddam kös dinleyince, ko- muta düzeyinde de, asker yığına- ğında da, silah donanımında da ağırlığını ABD'nin çektiği ama en azından hamamın (yani BM'nin) namusunu kurtarmaya özen gös- terilıp, aralanna Ingiliz, Fransız, hatta (ve galiba) Kanada, Avust- ralya askerlen de karıştırılarak oluşturulan bir askeri güç, Sad- dam'ın tepesine çökmüş (Ah evet, bu arada Bağdat yanıp yı- kılmış) ve Kuveyt kurtanlmıştı. O zamanlar, bağımsız ülke Ku- veyt'i kurtarmak, aynca Kuveyt'e de demokrasınin gelmesine yar- dım etmek gibi gerekçelerin ba- hane olduğu, aslolanın Kuveyt ve Arap petrollerini güvenceye al- makolduğu söylenmişti. Doğruy- du. Ama hiç olmazsa resmi ge- rekçelere gereksinim duyulmuş ve bu kılrf savaş öncesinde ve sı- rasında vurgulanagelmişti. Ya şimdi? Onca haber okudum, onca kö- şe yazannı gözden geçirdim; ı-ıh, eşiğinde durduğumuz savaşın "kılıfgerekçesi"nt bulamadım. En çok söylenen şu: Irak'ın elinde kimyasal ve biyolojik kitle kınm silahlan var. Doğru var. Iran'ın, Suriye'nin, israil'in, Rusya'nın davar. Daha da önem- lisi Amerika'nın da var. Yanıtı kestirebiltyorum: "Evet ama Irak, bu silahlan komşulan- na karşı kullanabilir. Bu konuda sabıkası var". Bu da doğru. Peki kimin sabıkası yok? iran'ın mı? İsrail'in mi? Hele hele Amerika'nın mı? Grenada Adası'nın seçimle gelmiş solcu yönetimi kim tara- findan ve hangi yöntemlerle ala- şağı edildi? "Grenada'da askeri güç kullanıldı ama kimyasal silah kullanılmadı" diyecek kadar gö- zü dönmüş Amerikancılara bir soru daha: Vietnam'da kimyasal silahlann daniskast olan napalm bombalannı kullanan kimdi? Şimdi bir ülke, Birleşmiş Millet- ler ilketerine göre her biri eşit hak- lı ve egemen ülkelerden bir ülke, kalkıp "ABD'nin elinde kimyasal ve biyolojik kitle kınm silahlan var ve ABD başka ülkelere karşı as- kerigüç ve kimyasalsilah kullan- maktan sabıkalıdır. Oyüzdenona karşı..." dese; bir başka ülke, "Is- rail, yıllardır Filistin halkına karşı kimyasal, biyolojik, psikolojik, bil- memnelojik silahlann tümünü çekjnmeden kullandı. Busabıka- lı ülkenin elinde biyolojik ve kim- yasal kitle kınm silahlan bulun- ması insanlık ve komşulan için ciddi bir tehdittir..." dese... Türkiye'yi savaşın kucağına çekmek için "Irak ın kimyasal bomba taşıyan füzeleri Kayse- ri'yi, biyolojik silah taşıyan füze- leride Konya'yı vuracak" diyesa- vaş çığırtkanlığına soyunanlar, önce "Irak, Türkiye'yi ne halt et- meye vuracak"sorusunu yanıtla- sınlar "Peki ya Saddam? Halep- çe 'de kendi halkını bileyok eden Saddam?.." diyentere gelince... Saddam'ın defterini Irak hal- kından başka bir gücün dürmesi mümkün müdür? Daha önemlisi Irak halkına rağrnen Saddam'ın tasfiye edilmesi daha saldırgan "Saddamlar" yaratmaktan öte ne işe yarar? Işteo yüzden:Henüz vakit var- ken gülüm, Bağdat yanıp yıkıl- madan... POIİTİKA GÜ1NLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Gizli Kalmış Aşk... Gözleri çok uzaklarda bir şeyler anyordu... Gü- neşin donuk ışıklannda eski zaman masallannı anımsıyordu... Ayışığı karanlığı delip geçerken uyuyanlar uyan- mış, dünyamızı kaplayan aşkın duyarlığı bedenle- rimizi sarmıştı... Acaba yaşatıyor muyduk azalttığımız o uyku- suzluğu? Efrain Huerta'nın, çocuklann ve yaşlı- lann bilmediği gecelerin içinden mi çıkıyorduk? Kıımızılar daha çok grilerin altında kalır, morlar gece yansı şarkılannda erirdi... Birağacın dallannda, biryabanıl kuşun kanadın- da toplanırdı sevdalar... Siz hiç alaca şafakta uyandınız mı bilmem ama ben çok uyandım... Düşler kurdum bembeyaz, çiçekler topladım sapsan... Bir kadının gözlerinde yaşadım aşkı, gözlerinde seviştimçınlçıplak... Zenciler yokuşunda ağladım şafak sökerken... Bir çocuk tanıdım siyah saçlannda kırmızı bon- cuklar olan. Bir kadın tanıdım sınlsıklam sarhoş ge- celerde... O yaşlı adam yine aynı sokağın başında gitar ça- Iryor mu, şiir okuyor mu, dar kalçalı, uzun bacak- lı kadınlar geçerken bilmiyorum... Tombul teyze yine pencereden sarkıp çocukla- n kovalıyor mu? Octavio Paz, isimsiz, sonsuz koridorlarda ko- şuyor mu, güneş çapında soğuğa aldırmadan; Lermontov eski günlerin aşkıyla acılı mı, yoksa sevinçli mi! Mavi yaz akşamları artık çok gerilerde kaldı, pa- tikalarda tüm sevgililer dalgın yürümekten usan- dı... Enver Topaloglu bak ne diyor yaslanmızı unut- tuğumuz saatlerde "Kristal Kral"\ anlatırken, sus ve dinle: "Bütün ölüleri, bizi terk eden her şeyi; yaslan- mızı, sırtanmızı, aynlıklanmızı, suskunluklanmızı, yabancılığımızı, yalntzltğtmtzt, doğnıluğumuzu ve yanlışlığımızı; bir bir ölen ya da artık bizim olma- yan her şeyi; boşuna ve son bir gayretle kutsa- maya ve tartışma dışı bırakmaya çabalıyoruz. Oy- sa! oysa gemi battı çoktan ve önce tann terk et- ti..." *•• Korkulu düşlerle uyandığı geceler sona ermiş- ti... Şimdi Jacques Prevert'in penceresinden o ge- niş sokağa bakıyor, menevişli bir gökyüzü ona durmadan gülümsüyordu... Kiraz ağacı kış yorgunuydu, bahçedeki yase- minler evin yanı başında hüznün ve yalnızlığın res- mini çiziyordu... Miguei Hernandez'in su kenarında duran ka- dınını düşündü... Konstantinos Kavafis'le tann- sai temmuz ayında kavrulan çıplaklığa takıldı... Elleri bomboştu, yüreği çok hızlı çarpıyordu... Uzun aynlıklara dayanmasını bilmiş, sevdanın bilmecesine yenik düşmüştü... . ,, ı Yerindenkalktı... '' ' "" O yağlıboya resmine uzun uzun baktı. Çok eskilere doğru gitti... . v . Ay, denizden yükseliyordu... Bir kez daha yüz yüze gelmişlerdi... Tutku ikisinin de bedenini sardı. Günlerdir sak- lanan arzular bir gecenin içinden ansızın çıkıp gel- mişti... Çevrede hiç kimse yokmuş gibi seviştiler... Kadın uzun saçlannı teslim etmişti ayışığına... Kadının gözlerini denizin dalgalan yalıyordu... O anda kadın şöyle seslendi: "Yaşamımda olan biten ne varsa, kötüya da iyi; herşeyin nedeni olan tutkum ve ölüme karşı içim- de beslediğim delice korkumdur..." Erkek susuyordu... Sonra patladı: "Baştan başa düşlerle yüklüydü yüzûn; susup bakmıştım sana sessiz bir titreyişle; şimdi ise se- ni istiyorum bilmelisin..." Ayışığı geceye dokunuyordu... Kadınsa ağlıyordu... Gizli kalmış iki yüreğin delidolu çılgınlığını yaşa- maya hazırdılar... ••• Güneşin donuk ışıklannda kalan o eski zaman masallan ona bir aşkı anımsatıyordu... Gözlerini yumdu ve öylece kaldı... Ayışığı yoktu, karanlığın tam ortasındaydı... William Butler Yeats'ın bir dörüüğünü okudu: "Şimdi kızaran kütüklerin yanı başında, Üzgün, aşkın uçup gidişini anlatınız; Yüce dağlan aştı birden nasıl bakınız, Ve kayboldu sonra yıldızlann arasmda" Gençlik düşlerinden uyandığında soğuk ve yağ- murlu bir pazar sabahıydı. Çayını yudumlarken karşı tepelerin beyaza büründüğünü görüyordu... Sokağa çıktı. Beyaz badanalı evleri aradı... Kışın tarçın, yazın fesleğen kokan sokaklar or- tadan kaybolmuştu... Saçlannda karanfil saklayan kadınlara tek tek baktı ama aradığını bulamadı... E. Posta: Hikmet.Cetinkaya (« raksnet.com Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 MılıriBeDi gözaltuıa abndı BeOi-Göziünda tstanbul Haber Servisi -Ankara DGM tarafindan hakkı nda tutuklama karan verilen Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) kurucu üyesi, Türkiye Sosyalist harketinin önderlerinden Mihri Befli önceki akşam katıldiğı "Ceviz Kabuğu" programının ardmdan gözaltına alındı. Kanal 6 televizyonunda yayımlanan "Ceviz Kabuğu'' programına katılan Mihri Belli, program sonrası Terörle Mücadele Şubesi'ne bağlı polisler tarafindan gözaltına alındı. Vatan Caddesi 'ndeki Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen Belli'nin, 1993 yılında yaptığı bir konuşma nedeniyle gözaltına alındığı belirlendi. Belli, Ankara DGM'nin hakkında verdiği tutuklama karan nedeniyle dün sabah saatlerinde Ankara'ya götürüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle