19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8ŞUBAT1998PAZAR 12 KULTUR Brecht tiyatrosunun ütılü oyuncusu, Brecht'in damadı Ekkehard Schall 'Sanata idetJojî• "Sanatçı 'Toplumun öğretmeni değilim' diyor ve bir görev üstlenmeyi kabul etmiyor. Böyle düşünenler özellikle, Brecht'i çok fazla didaktik buluyorlar ve günümüz koşullanna uymadığını ileri sürüyorlar. Ben böyle düşünmüyorum. Sanat her zaman en çok acı çekenden yana olmuştur. Brecht de bunu diyalektik açıdan ele almış, sınıfsal bir tavır ortaya koymuştur." GÜNERYÜREKLİK BERÜN-BertoJtBrecht'in 100. yaşgü- nü Almanya'nın yanı sıra tüm dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Brecht'in mirasını yaşatan ünlü 'Brecht oyuncusu' ve Brecht'in damadı Ekkehard Schall ile eşi, Brecht'in kızı Barbara Brecht- Schall sorulanmızı yanıtladı... - Sayuı Ekkehard Schall. siz Berliner Ensembie'ın geleceğini nasıl görüyorsu- nuz? EKKEHARD SCHALL - Bence BE'nin, bildik, tanıdık BE olarak bir ge- leceği yok. Bitti. ManfredW6kwrt'in ay- nlmasıyla birlikte BE dönemi sona erdi. BE yalnızca diyalektik materyalist yön- temlerle çalışan bir tiyatro değil, taraftu- tan, solcu, politik bır tiyatroydu da ayru za- manda. Berlin Senatosu'nun böyle bir ti- yatroyu yaşatması, sübvansiyon vermesi düşünülemez doğal olarak. BE'de yine Brecht oynanacak, ama eski anlayışla de- ğil. Sonra, BE'de Brecht'in dışında yazar- lann oyunlan da oynanabilirve oynanma- lıdır da. Ömeğin Sartreda oynanabilir. Fa- kat burada önemli olan, Sartre'ın varoluş- çu dünya göriişüyle o oyunun yorumunda hesaplaşmaktrr. O oyunu diyalektik-ma- teryalist yöntemle sahnelemektir. Bunun yeni BE'de yapılacağını sanmıyorum. Bi- zim yaptıklanmıza "Brecht'i müzelestiri- yorlar'' denildi. Şimdi kendilerinin yap- mak ıstediklen Brecht'i ve onun tiyatro anlayışını tamamen değiştırmek, BE'yi, Maksim Gorki Tiyatrosu, Schaubühne Ti- yatrosu gibi sıradan bir repertuvar tiyatro- su haline getirmek. - Eşiniz Barbara Brecht-Schall'ın, Brecht'invârisiolarakoyuniannm oy- nanmasınıengeflediğL büyük zorluk- lar çıkardığı öne sürülüyor. Oyunu sahneye koyacak yönetroenden, oyunculara ve hatta hangi tiyatroda oynanacağuıa kadar her şeye kans- "* r bğınız ve bu durumda Brecht oyna- 1 manın imkânsE hale gddgi söy- I leniyor. - Hepsi yalan, uy- durma. Geçerli uluslararası telif hak- lan ne ise biz de ona uyarak hareket ediyoruz. Ama her yazann oldugu gibi bizim de seçim yapma hakkımız var. Avusturya sınırlan içinde oyunlannın oynanmasını yasakla- yan bir Thomas Bernhardalkışlanıyor da, bizim Brecht'in oyunlannı her tiyatroya veya her rejisöre teslim etmememiz niye anlayışla kârşılanmıyor? BARBARA BRECHT-SCHALL- Amaçlan Brecht'i yok etmek. Onu zarar- sız hale getirmek. Buna bir kılıf uydura- bilmek için hedef olarak bizi gösteriyor- lar. Evet, her zaman rejisörün kim olduğu- nu, kimin başrolü oynayacağını bilmek is- tedim. Yine de isterim. Bu benim hakkım. Brecht'in yozlaştmlmasına elbette izin ve- remem. Bu yüzden, "Biz de Brecht'in oyunlarmı boykot ederiz" diye tehdit edil- dik. Brecht'in oyunlanna boykot - Brecht'in oyunlan gerek Hitler döne- minde oisun, gerekse savaştan sonra 50% 601ı yıOarda Batı Almanya'da ve AMisnır- ya'da obun çeşitli kerder boykot edfldi, a- ma başanh ohınamadL Sonunda yine Brecht'i oynamak zorunda kakhlaı: Günümüz koşullan oldukça değiştı. Es- kiden sanatçının topluma karşı belli görev- leri olduğu savunulur, toplumsal sorunla- ra karşı sanatçılann da belli görevler üst- lenmesi istenirdi. Bugünse bu görüşü sa- vunanlann sayısı giderek azalıyor. Sanat- çı 'Toplumun öğretmeni değflim' diyor ve bir görev üstlenmeyi kabul etmiyor. Böy- le düşünenler özellikle, Brecht'i çok faz- la didaktik buluyorlar ve günümüz koşul- lanna uymadığını ileri sürüyorlar.Ben böyle düşünmüyorum. Brecht'in didaktik oyunlan da var. Bunlar ilk yazdığı oyun- lar. Önemli olan şu: Sanatı ideolojilerden uzaktutmak gerekir. Sanata ideolojı bulaş- mamalı. Biz bunu BE'de bir süre yaptık ve zararlannı da gördük. Sanat her zaman en çok acı çekenden yana olmuştur. Brecht de bunu diyalektik açıdan ele almış, sınıfsal bir tavır ortaya koymuştur. Brecht'e bir bütün olarak 'didaktik' demek, onun diyalektik yöntemini ve sınıfsal tavnnı anla- mamak demektir. * -Sa>in Schall, siz 30 yıldan&zia Brecht oynadnuz. Brecht'in bizzat yönetmenliğini yapoğioyunlar- Barbara Brecht -Ekkehard ve Ekkehard Schall, Brecht'in yozlaştmlması- na izin vermeyecekkrini söylüyoriar. da yer akhmz. Brecht'in eşi sizin de kayın- vaKdenizeşsizoyuncu Helen Ueigd ile bir- Bkte başrolleri paylaştını/. Brecht demek epik tiyatro demek. Epik üyatroyu bence en iyi bilen ve uygulamı; olan bir oyuncu olarak bu tiyatro bicimini biraz anlanr mı- snuz? Nedir epik tiyatro? - Pek çoğunun sandığı gibi epik tiyatro çıplak bir sahnede. seyircinin gözlerinin içine bakarak oynanan, donuk, cansız, du- yarsız-heyecansız bir tiyatro değildir. Önemli olan, salt duygusal ve hislere hi- tap eden bir tiyatro yapmamaktır. Amaç, seyircinin bilincini sürekli uyanık tutmak olmalı. Seyirci anlatılanlan duygulanyla değil bilinciyle izlemeli. Işin içinde duy- gu da olmalı. Duygusuz oyun olmaz. A- ma duygunun dozajı bilinci kör etmeme- li. Epik tiyatro, toz-pembe gösterilen bir dünyanın, diyalektik-materyalist bir yön- temle ve tarihsel boyutlanyla sahnede an- lanlmasıdır. Sonra epik tiyatro. rejisörün- den oyuncusuna, dekoruna. kostümüne dek bir bütündür. Bunlardan biri eksikse epik tiyatro olamaz. - Bugün sizin için tiyatro ne demek? Ya- şammızdaki yeri ne? Benım için bugün artık tiyatro bir ge- reklılık olmaktan çıktı. Bırzamanlar on- suz olmayacağı görüşündeydim. Şimdi ise tiyatro olmadan da olur diye düşünüyo- rum. Çünkü bakıyorum da hıçbir gereği olmayan o kadar çok oyun sahneleniyor ki... PoRTRE/ EKKEHARD SCHALL 1930 vılında Almanya 'nın Magde- burg ke'ntinde doğdu. 1946-1948 ytl- ları arasında Schauspielstudio Mag- deburg 'da oyunculuk öğrenimi gör- dûkten sonra Frankfiırt/OderŞehir 77- yatrosu'nda ve Berlin Neue Bühne sahnesinde çalıştı. 1949 yılında Brecht 'in kurduğu Berliner Ensemb- le Tiyatrosu 'na 1952 de girdi ve genç oyuncular arasına katıldı. Girdiğiyıl Brecht 'in, Erich Engel ile birlikte sah- neye koyduğu "Cesaret Ana ve Ço- cuklan"nda rol aldı, Helene Weigel ile birlikte oynadu Ayrıldığı 1991 yı- lına dek Berliner Ensemble 'da diger oyunlann yanı sıra bütün Brecht oyunlannda başrolde oynadı ve ismi tüm dünyaya "Brecht Oyuncusu" olarak yayüdı. Brecht ile eşi Helene Weigel 'ın sadece öğrencisi değil, kız- ları Barbara Brecht ile evlenerek da- madı da oldu. Sosyalist Birlik Partisi'nin (SED) kapatılmasından sonra kurulan De- mokratık Sosyalizm Partisi (PDS) üyesi. Geçmişte çok hatalar yapıldı- ğını, ancak her şeye rağmen kapita- lizme karşı o rejimin tek alternatifol- duğunu söylüyor. Farklı bir tarih anlayışını benimseyen 'Albüm' dergisi çıktı Popüler söylem, hflimsel tavır FECtRALPTEKİN Ayhkgörsel kültûr dergisi Al- biim'ün ilk sayısı geçen hafta çıktı. Albüm, bugüne dek el değmemiş konular ve aynntı ta- rihlerine yönelen, bu arada da öncelikle görsel bakımdan do- yurucu olmayı hedefleyen po- püler bir dergi görünümünde. Albüm, bir yandan yayına ha- zırlanmakta olan kitaplar. bilim- sel çalışmalann ön birikimlen ve var olan koleksiyonlardan seçmelerle okura sunulurken di- ğer yandan yeni keşifler yapmak eğiliminde. Örneğin Prof. Dr. Metin And'ın ıllüzyonist Zati Sungur üzerine oluşturduğu ve henüz yayımlanmamış olan kitabın- dan. 1920'li yıllann müstehcen edebiyatını konu alan ve henüz tamamlanmamış bir doktora te- zinden alıntılar sunuyor Albüm, bu ilk sayısında. Ya da Giovan- ni Scognamillo'nun tstanbul vampirleri üzerine yazdıklan ve gizli kalmış vampir çizimleriy- le, Scognamillo'nun aynı za- manda bir vampir ressamı oldu- ğunu keşfedıyor dergi. Albüm'ün editörü Gökhan Akçura'yla bu projenin gelişi- mi, derginin yayın politikası ve hedef okur kitlesi üzerine ko- nuştuk. - Albüm projesi nasıl ortaya çıktı? Bu projenin Hürriyet Dergi Grubu yönetmeni Mehmet Ya- =ILBUM • Albüm, tarihten gelen ama bugüne dek el değmemiş ve herkesin merak edebileceği türden konulan ele alıyor. Derginin editörü Gökhan Akçura, kaynak bulmakta güçlük çekmediklerini ancak Albüm çizgisinde üretecek yazar sıkıntısı yaşadıklannı belirtiyor. şin'e sunulup kabul edilmesi, 10-15 yıllık bir sürecın sonuç noktasıydı aslında Dramaturg olmamdan kaynaklanan bir ay- nntılara yönelme tutkum hep vardı benim. Bugüne dek yazdı- ğım yazılar ve yayımladığım ki- taplarda bu türden aynntı tarih- leri, kıyıda köşede kalmış olay- lar, çok taninmayan ama ilginç kışiler üzerinde durmaya çahş- tım. Öte yandan bu süreç içinde reklamcılığa bulaşmam, işin hep görsel yanmı araştırmaya yöneltti beni. Ömeğin bisikle- tin tarihini anlatıyorsam. konuy- la ilgili bulabildiğim bütün eski ilan ve fotoğraflan kullanmayı denedim. Giderek hem zengin bir bilgi birikimi hem iyi bir ar- şiv hem de sağlam bir ilişkiler ağı oluştu tabii. Kim neyi yazar, kimde hangi arşiv vardır, kim ne koleksiyonu yapar biliyordum ve tüm bunlann bir sonuca ulaş- ması gerekiyordu artık. Bu ara- da insanlann son yıllarda eski olaylar, kişiler ve görselliklerle daha yakından ilgilendiklerini gözlemlemem de Albüm için doğru zamanı saptamama yar- dımcı oldu. El değmemiş konular - Derginin kimliğini nasıl ta- nnnlayabilirsiniz? Türk yayıncılık tarihinde bi- rebir örneği olmayan bir dergi Albüm. Bugüne dek yapılan ta- rih dergileri hep çogunluğun ele aldığı siyasi, resmi tarih ve bü- yük olaylar çerçevesinde kaldı- lar. Aynntılara, ilginç ve popü- ler konulara değinmedikJerin- den daha çok araştırmacılar, ta- rih meraklılan ve bilim insanla- nndan oluşan kısıtlı bir okur kit- lesine sahiplerdi. Bizse Al- büm'le farlı bir şeyler yapmayı denedik. Tarihten gelen ama bu- güne dek el değmemiş, herkesin merak edebileceği konulara yö- nelen bir yaym politikamız var. Tabii görsellik de yayın politika- mızın Albüm' ü önceki tarih der- gilerinden çok farklı kılan önemli bir parçasını oluşturu- yor. Yüksek tirajı hedefleyen, böylesine popüler bir dergide görselliğin ön planda olması ge- rektiği kanısındayım. Albüm'ü eline alan bir okur önce derginin resımlenne bakacak, ilgisini çe- kerse resimaltmı, daha da ilgisi- ni çekerse metni okuyacak. Bu, günümüzde itilmiş olduğumuz çağdaş iletişim noktasına para- lel bir durum. tnsanlar okumak- tan çok. bakıyorlar artık... - Albüm'den görselliği ön pla- na çıkaran bir tarih dergisi ola- rak söz ediyoruz ama kapakta 'Görsel Kültür Dergisi' tanım- lamasryla karşılaşıyonız.» Albüm'ü bir tarih dergisi ola- rak adlandırmak yanlış olurdu. Birincisi, tarih' öncelikle tica- ri açıdan itici bir vasıf. tkincisi, bizim tarihe yaklaşımımız, ge- nel tarih anlayışmdan çok fark- lı. Üçüncüsü, derginin kapsa- dıklan, ancak tarih' sözcüğun- den çok daha fazlasını içine sığ- dıran 'kültûr' sözcüğüyle örtü- şebiliyor. Biz buna bir de 'gör- sel' tanımını ekledik. Bilinen te- rimleri kullanmak, bilinen ve alışılmış kahplar içinde değer- lendırilme tehlıkesi taşıdığmdan yeni bir şey kullanmayı yeğle- dik. - Popüler okur kitlesine ses- lenmeyi hedeflerken aydın cev- reyi de göz ardı etmeyeceginiz- den söz ettiniz. Bu dengeyi nasıl kurmayı düşünüyorsunuz? Dergide kullandığımız konu- lann dokunulmamışhğı, ilklik oranıyla aydın çevreyi en baştan yakaladığımızı düşünüyorum zaten. Örneğin Zati Sungur ya da 20'li yıllann müstehcen ede- biyatı üzerine ilk kez böyle ge- niş kapsamh bır araştirma gün- Ben de taciz edilen kadıtılardanıtn9 GURHANUÇKAN STOCKHOLM - Isveç'te yayımlanan aylık bir derginin sorulannı yanıtiayan ün- lü sinema oyuncusu Isabella RosseHni, kendisinin de ırzma geçilmiş olduğu ve er- kekler tarafından dövüldüğü için bu du- rumdaki kadmlann durumunu iyi anladı- ğını ve fîlmlerinde onlan canlandırmak- ta güçlük çekmediğini söyledi. 45 yaşın- daki Isabella Rosselini, ilk kez bu konuda şu açıklamayı yapn: "Bir kadının dıs görünüşünden ötürü, ne- redeyseaklını kaçıracakdenlietkOenen birer- kekkarşısında bir kadının nasılşaşkmhğa dûş- tûğünü, çaresizüğe ve dehşete kapddığını çok hi biliyorum." Isabella Rosselini, David Lynch fılmlerin- den "Bhıe Vyvefde (Mavi Kadife) Dorothy Vallen adlı bir sokak kadınını canlandırmıştı. Bu filmin bir sahnesinde, eski eşi David Lynch'in canlandırdığı kişinin ayaklanna ka- panıp adamın onu dövmesi için yalvanyordu. "Dorothy Vallen rotünde, kadın dövme olayı- nı olduğu gibi göstermek isteditn: bunun, ka- sabuı önûnde vatan. boydan bova ikiye sanr- lanarak kesflmiş otan bir ineğin durumuyla olan benzer&ğini, kendi görünüşümle göster- meyi amaçtodım"' diyor. tsveçli sinema oyuncusu Ingrid Bergman ile ltalyan yönetmen RobertDRosselini'nın kı- zı olan Isabella Rosselini, ne zaman ve kimin tarafından ırzına geçildigini daha yakından açıklamıyor. Birden çok erkekten dayak yedi- ğini belirtirken şu açıklamayı yapıyor: "Ben gerçek havatta da erkekkr tarafından dövül- düm. ırzıma geçikli tlk korkunç darbeyi Idşi ömür boyu unutamryor. Duyduğum acryı de- ğiL kapddığını korkunç şaşkmfağı ve içine duş- tüğüm kop koyu karanhğı anımsryorum." Tsveç'in tanınmış kadın gazetecilerinden Kerstin HaDert,kadın yıldızla bu söyleşiyi ya- kın bir dostunun evinde yapmış. Rosselini yıl- lardır kimseyi kapısının eşiğinden geçirme- mekle tanınıyor. Kerstin Hallert, söyleşiden sonra edindiğı izlenimi şöyle dile getiriyor: "Isabella Rossetini. çeshii erkekkr tarafindan denüarca dövülüp y«re seribniş. Belli ki erkek arkadaş edinirken seçmeyi iyi bttmiyor. Yine de is dünyasında ve sinemada çok başanh ota- bflivoı:''" Isabella Rosselini, ünlü parfüm ve makyaj şirketi Lancome'un modeliyken "yaşlandığı için'' sözleşmesi ıptal edilmiş. Halen kendi kozmetik serisi olan "Lancaster and Coty"i oluşturmuş ve "her yastaki kadına" hizmet ediyor. deme gelıyor Albüm'le. Beyoğ- lu'ndaki 'Kırnuzı Horoz' şirke- ti üzerine ilk kez bir yazı yazılı- yor. tkincisi, popüler söylem adına bilimsel tavır ve yaklaşı- mımızdan da ödün vermiyoruz. - Albüm bir noktadan sonra kaynak sıkıntısı çekmeyecek mi acaba? Şu an en az 10 yılı garanti edebilirim okura. Bu. benim, yayın danışmanım Hakan Ak- çaoğlu'nun ve adlannı saymak- la bitiremeyeceğim birçok ko- leksiyonerin varhğıyla ilgili bir durum. Elimizde tükenmesi güç, oldukça zengin bir birikim var. Türkiye'de devlet ve kurum- lar arşıv yapmıyor olsa da kolek- siyoner çevTesi geniş. En büyük sorun, var olan koleksiyonerle- rin arasında çok az araştırmacı- nm bulunması. Şu an üzerinde yazılabilecek yüzlerce obje, ki- şi ve konu varelimde ama yazar sıkıntısı çekiyoruz. Araştırma- cı-yazarlan popüler bir dil ve anlatıma, gazeteci-yazarlanysa daha bilimsel bir çizgiye yö- neltmek istiyoruz. Kısacası mal- zeme sorunumuz yok ama gaze- tecilikle bilim adamlığı arasın- daki dengeyi sağlamak gereki- yor. KÖŞEBENT ENİS BATUR Özer Kabaş İçinde yaşadığımız toplum, içinden geçerken bi- zi usul usul kahrolmaya alıştıran tarihsel dönem öy- lesine sert ölümlerle kuşattı ki hepimizi, yumuşak ölümlerin sertliğini ölçemez olduk. Özer Kabaş'ın ölüm haberini duyduğumda, beiki bundan, elimden bir tek donup kalmak geldi. Böyledir bazı insanlar; çekip gittiklerinde, onlar- dan kalan boşluk aniden biryere, birine tutunma is- teği doğurur. Içimizdeki anlamlannı geç fark ederiz; varlıklan öylesine zarif bir oluş biçimine dayanmış- tır, yokluklan geiir bunu gösterir. Özer Kabaş önce bir "genf/eman"di: Soyu sopu çoktan tükenmiş ince bir beyefendi. Her vakit sakin, ölçülü bir durulukla; yaşama felsefesinin özünü ile- ten gösterişsizliğiyle karşımıza çıkardı. Oysa tutku- nu olduğu denizden pek farkı yoktu: Kabarmalan, fır- tınalan oian insandı, ama onlan kullanmaya kalkış- mazdı. Şüphesiz, daha önce: Bir sanat adamıydı. Za- manla bilimeri, yazıneri sözcüklerinden soğur ol- dum; gene de sanateri diyeceksem, bunu özer Ka- baş'a ayırmak isterim: Herhangi bir cakaya başvur- maksızın, ömrünün ağını ";ş"ini merkeze alarak ör- müştü. Şimdi kolay: Ressamlığı, hocalığı üzerinde övgüyle, gelgelelim hızla durulacak, geçilecektir. öz- er Kabaş, her şeyin hakkını ağır ağır, marazi birtitiz- likle vermeye çalışmamış mıydı? Hiç değilse, nice- dir hazııiadığı, nisan ayı için öngördüğü sergiyi hak- kını vererek görebilsek. özer Kabaş'ta, Türkiye'de hiçbir sanatçıda, hiç- bir eleştirmende ya da sanat tarihçisinde görrr. jdi- ğim derinlikte bir temel sanat bilgisi vardı. Bu yönü- nü neredeyse kamudan gizlemeye çalışmıştır - dur- madan beslediği öğrencilerine akıttıklarını saymaz- sak. Yıllar önce Yale'deyken hazırladığı, kanımca can alıcı önemde bir akademik çalışma olan kuram- sal kitabını sonunda yayımlamaya ikna olmuştu; bir kez daha erteledi o çalışmanın gün ışığına çıkması- nı ne yazık ki: Yetkinlik duygusu iliklerine işlemişti. Başkası olsa, o çalışmayia böbürienir, pazulannı şi- şirerek dolaşırdı; özer Kabaş'ta alçakgönüllülük hep ifrat boyutlannda tezahür etmişti? Ressam duruşu farklı mıydı sanki? Sapına kadar özgün, sahici bir dünyası vardı; onu formel h^zı oyunlaria gündemin ilk sırasına oturtacak bilgi ve nü- nerin âlâsı beyninde ve elindeydi, numara yapmayı aklından geçırmedi, gününün hava akımlanna arka- sını dönerek doğru bildiğini yaptı. Özer Kabaş'ın ne kadar sağlam bir insan olduğunu, tanıyan herkes bi- lirdi, ne kadar sağlam bir sanatçı olduğunu bir avuç insan görebilmişse görmüştür. Bu büyük deniz res- samının yaprtında, sanat tarihinin en zor "konu "la- nndan birinin nasıl işlendiği bir gün herhalde didik- lenecektir. Özer Kabaş'ın, "Urart" girişiminin başlangıç yılla- nnda, Türkiye'deki ilk özgün takı çalışmalanna giriş- tiği pek bilinmiyor bugün. Onun yaprtında dudak uçuklatıcı bir ustalıkla kendini gösteren sanatkârlı- ğının ardında, benzersiz birtasanmcı titizliği taşımış zanaatkârlığının payı olduğunu unutmamak gerekir. Bir deniz âşığının kayığı teknesi, ottası iğnesi iie kur- duğu sabır dolu, sevdayüklü ilişkisinin doğal uzan- tılan sayılmalı bunlar. Öte yandan, boş yere bütün bu sözler, sözcükler: Bir aksilik olmaz da planladığı gibi nisan ayında açı- labilirse "son sergi"s\, galerideki boşluğu nereye ko- yulacak, bunu kestiremiyorum. * Sesi, gülümsemesi - bir dalga alıp götürmüş ol- malı onu açık denizlere doğru ve Valery'nin "Deniz Mezariığı"nda dediği gibi: "Ey tuz saltanatı! Koşalım dalgalara yine fışkırsın canh!" Cevdet Kudret Edebfyat Ödülü bu yıl Civan Canova'nm • Kfiltür Servisi - Bu yıl Cevdet Kudret anısına 'oyun yazımf dalında verilen ödülün sahibi 'Sokağa Çıkma Yasağı' adlı yapıtıyla Civan Canova oldu. Canova'ya ödülü, Kudret ailesinin, yakın arkadaşlanmn ve sanat cevresinden birkaç ismin katıldığı bir törenle venldi. Ödül töreninde konuşma yapan Demirtaş Ceyhun, Cevdet Kudret'in yazarlık kimliğinden ve yapıtlanndan bahsederek, Kudret'e karşı kendisini hem borçlu hem de suçlu hissettiğini belirtti. Daha sonra söz alan Füsun Akatlı ise yanşmalann nitelik açısından birbirinden farklılık gösterdiklerini, ancak Cevdet Kudret adına düzenlenmiş bir yanşmada ödül almanın da vermenin de gurur verici olduğunu söyledi. Akatlı, yazın dünyamızın en 'cılız' dallanndan biri olan oyun yazarlığı alanına yeni ve başanh bir ismin daha katıldığım dile getirdi. Cevdet Kudret'in eşi îhsan Kudret'ten ödülünü alan Canova, Kudret adını taşıyan bir ödüle kendisinin layık görülmesinden dolayı çok heyecanlandığını belirtti. Avusturyah pop şarkıcı Falco öldü • Kültür Servisi - Avusturyalı pop şarkıcısı Falco, cuma günü Dominik Adası'nda geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. Gerçek adı Hansi Hoelzi olan Falco'nun içinde bulunduğu araç bir kamyonla çarpıştı. 80'li yıllarda dünyada olduğu kadar Türkiye'de de 'Rock Me Amadeus' ve 'Vienna Calling' isimli şarkılanyla tanınıyordu. Falco'nun 'Kommisar' isimli parçasi ise 80'li ; yıllarda dünya listelerinde ilk sıraya çıkabilen tek Almanca parçaydı. 40 yaşında hayata veda eden Falco bir yıldır Dominik Adası'nda yaşıyordu ve burada bir kayıt stüdyosu kurmayı planlıyordu. Erdogan Başol'a Kore'den ödül • Kültür Servisi - Karikatürist Erdoğan Başol, Korc Taejon'da bu yıl altıncısı gerçekleşen Uluslararası Dünya Karikatür Yanşması'nda özel ödül aldı. 33 ülkeden 712 sanatçının 2 bin 70 yapıtla katıldığı yanşmada birinciliği Ukraynalı Duruzhinin kazandı. 1952 yılında karikatür çizmeye başlayan Başol, 1955 yılında da Türkiye Karikatürcüler Derneği Başkanlığı yapmıştı. Opera sanatçı» Mfchel Roux öMiî • Kültür Servisi - Fransız opera sanatçısı Michel Roux 73 yaşında yaşama veda etti. 1949 yılında Paris Operası'nda 'Faust' ile ünlenen Roux düzenli olarak Glyndebourne'ye "Cosi fan Tutte' 'Figaro'nun Düğünü' gibi yapıtlan seslendirmesi . için davet ediliyordu. Roux aynı zamanda Avrupa'da ve Amerika'da birçok operayı seslendirdi. BUGUN • AYŞE NtL HALK KÜTÜPHANESİ nde saat 15.00'te Reis Çelik'in yönettiği ^âzım Belgeseli' \e saat 16.00'da tbrahim Karaca'nın hazırlayıp sunduğu 'Nâzun Üzerine' başlıklı söyleşi izlenebilr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle