25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8ŞUBAT1998 PAZAR HABERLER I KUTLU SAVA$1N HAZIRLADIĞI SUSURLUK RAPORU'IÜUN TAM METNİ • 12 İsteyene pasaport ve polis kimliğiır diğer konu, pek çok kişiye verilen polis kımliğıdir. An- kara emniyetinden verilen ehliyetlerevepasaportlarada araştırma kapsamında bak- mak gerektiği iddia edilmektedir. Son- ralan Cemil Serhatn'nın bunlan toplat- tıği da önemli bir iddiadır. Tank Ümit'e verilen yeşil pasaportlan adı geçenin sa- hiplerine dağıttığı da bir tanığın anlatı- mıdır. Macaristan'da Sn. Başbakan'a vaki saldında kullarulan telefon numarala- nyla irtibatlı ve yoğun bir telefon trafi- ğine ilişkin birbilgisayar disketi başkan- lığımızdadır. Yapılacakbiraraştırmanın, şaşırtıcı irtibatlan ortaya çıkaracağı dü- şûnülmektedir. Bütün bu çete faaliyetleri Susurluk olayı adıyla vasıflandınlmaz ve top- yekûn ıslah projeleri ele alınmazsa, ma- halli çetelerin ve kabadayılann devlete diklenecekleri zamanın çok uzakta olmadığını söylemek kehanet sayıl- mayacaktır. Çetelerden söz edilir- ken Susurluk'la bağlantı- sı hiç kurulmayan bir di- ğer konudan, çete dene- mese bile bir gruplaşma- dan bahsetmekte zaruret vardır. Baştan beri zikredilen olaylar, kişiler ve faali- yetleri müstakil veya bir- birinden bağımsız işler olarak algılamak son de- rece yanıltıcıdır. Tarlanın bir köşesınde beliren yabani otun diğer köşedeki yabani otla cins ve tür benzerliği olmaya- bilir. Çiftçinin tarlasını kaplayan yabani otlan görüp bunlann niçin be- lirdiğine şaşırması yerine tarlasını bakımsız bırak- tığını kabullenmesi gere- kir. Ülkede cereyan eden olaylann da, Güneydo- ğu'dakı şartlardan etkile- nip, kamu yönetiminde- ki tercihlerden beslendi- ği aşikârdır. Bu tercihlerin müşah- has bir örneği kamu ban- kalannda görülmektedir. Şekerbank menşeli bir grup bürokrat, 1992 ve manlannın büyük bölümünü az sayıda- ki firmaya tahsis etmiştir. Emlakbank, zararda olmasına, yük- sek maliyetli konutlannı pazarlayama- masına rağmen konut üretimine devam etmiş, banka zaran pahasına fırmalar kârlannı sürdürmüşlerdir. Halkbank kü- çük ve orta ölçekli işletmeler yerine yi- ne belli firmalara yönelmiş, sayısız ve bankacılıkla telif edilmeyecek işlem yapmıştır. Bankalardan kamunun kaybının ne ol- duğu bellı bile değildir. Kamu banka- smdan dövız olarak alınan kredi, piyasa rayiciflin üzenndeki bir orandan yine ay- nı bankaya TL mevduatı olarak yatınl- mış, banka her iki noktadan zarara uğ- ratıhrken firma avantajına bilerek sebep olunmuştur. Vakıfbank'tan libor+2 ile kredi kulla- nan bir grup, kendi bankasında dövizi li- bor+7 ile satmaktadır. çüde varlık sebebi olan Güneydoğu problemine bağlı olarak bir gelişme çiz- gisi takip etmiştir. Ancak JtTEM'e alınan itirafçılar ve mahalli unsurlar zaman içinde başıboş ve serbest kalınca, başlı başına bir büyûk problemin kaynağını oluşturmuşlardır. Sadece mahalli unsurlar değil istih- baratta çalışanlar da askeri hiyerarşimn dışında kalmışlardır. Binbaşı Cem Erse- ver, daha yüksek rütbelilerin bulunduğu bir ortamda müstakilen hareket edebil- miştir. Mahalli unsurlann ve itirafçılann teş- kil ettiği gruplar isej andarma tarafindan her zaman kullanılmışlardır. "Ateşi ma- şayla tutmak" haklı, yerinde bir davra- nış olsa da oluşan hava içinde itirafçı gruplar zaman içinde serbest ve başıboş kalmışlardır. Abattin Kanat, bu gruptan tanınmış bir itirafçıdır. En meşhuru ise zalimliği ve öldürdü- lan korkutarak para sızdırmayı düşün- düm. Eroin kaçakçtsıoiaraktanınan ün- lfi kişilerden (öktürülen)Behçet Cantürk, Savaş Buldan gibi kişüerin de isünlerini vererek korkutabikceğiıni düşönerekte- şebbüse gectimJVlüştekiye ettiğim tele- fonlarda başka isim kullanmam ve ken- dimi kontrgerilla olarak tanıtmam ta- mamen onlan korkutabilmeye matuf- tur" demiştir.) Kullanıla araçlann sertliği ve P- KK'nin başvurduğu metotlann acıma- sızlığı, mücadeleyi yûrütenlerin bazıla- nnın daha sonrada benzer metotlan kul- lanmalanna sebebiyet vermektedir. (Bu bölümdeki 103 ve 104. sayfa sansürlendi.) ...gibilerine yönelik olan- lar amacına ulaşmış ve PKK'ye sıcak çatışmalardan fazla zarar verdirilmiştir. Ancak Güneydoğu illerindeki sıradan kışilerle, sadece Kürtçü olarak tanınan ve PKK ile doğrudan ilişkisi olmayan Çatiı polis değildi, diplomat değildl bürokrat değildi. PoBslerle hatay çekecek kadar ifişki kurabOen Çatfa için kimiık üe pasaport da hiç sorun obnadı_ sonrasmda kamu bankalannda yönetici olarak çalışmışlardır. Bu grup. 1992- 1996 döneminde bir aile holdinginde gö- rülebilecek bir şekilde bankadan banka- ya dolaştınlmışlardır. Bu tablo ilk nazarda sadece ilgi çeki- cidir ve fazla yorum yapmaya irnkân vermez. Ancak, Nurettin Şenözlü'nün yasalann imkân vermemesine rağmen Yûksek Denetleme Kurulu'na önce üye, sonra da başkan yapılmaya teşebbüs edılmesi ılgı çekicidir. Halkbank, Zira- at Bankası, Vakıfbank ve Emlakbank, Yüksek Denetleme Kurulu tarafindan denetlenmektedir. Böylece ışlemler ve denetleme, aynı ekibin eline terk edilmiş olacaktı. Bankacılık işlemlerinde son beş yılda önemli problemler ortaya çık- mamış ise bu bürokratik tasarruflan kay- gı ile değerlendirmek uygun olmazdı. Gerçekte ise son yıllarda, kamu banka- lannda kaygı verici gelışmelerolmuştur. Kamu bankalan belirli gnıplara ve hol- dinglere, Firmalara ödeyebileceklerin- den çok daha fazla krediler açmış, limit- lerin zorlanması gündeme gelince off- shore bankalar kredilendirmeye devam etmiş, birçok firmaya leasing işlemleri yapılmış, bu da yetmemiş ve yurtdişı or- taklığı olan bankalardan krediler açıl- mıştır. Bazi bankalar, belli sayıdaki firmanın bankası göriinümünü almış, plasmanlar az sayıda firma üzerinde toplanmış, ban- ka riski arttınlmıs olmaktadır. Banka limitlerinin zorlanması bir di- ğer işlemi gûndeme getirmiştir. Türk bankalannın verdiği teminat mektupla- n ile yurtdışı kredılere müracaat edilmiş ve on milyonlarca dolarlık kredi kulla- nılmıştır. Vadesı geldiğinde teminat mektuplannın çok büyük kısmı banka- larca ödenecektir. Firma bazında verilecek sayısız örnek vardır. Mesela Vakıflar Bankası plas- (Bu bölümdeki 99. sayfa sansürlendi.) DEGERLENDİRME (Gelişmeler bölümünde kişiler ve olaylar tespit ve yorumlarla takdim edil- diğinden -tekrarlardan sakınmak üzere- değerlenditme bölümü kısa ve birkaç önemli hususla sınırlı tutulmuştur.) ÖzelHarp Asken istihbaratta emir-komuta zin- ciri, sıkı askeri hiyerarşi içinde hiçbir zaman kopmamıştır. Dolayısıyla askeri istihbarat,jandarmada, poliste hatta -za- man zaman- MtT'te müşahede edilen kontrol dışı eylem ve faaliyetlerden za- afa uğramamıştır. Özel Harp Dairesi, zaman içinde Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak gelişmiş, daha çok rütbelı görevliler esas alındı- ğından geçicı erat pek az sayıda olagel- miştir. Halen de birkaç alay halinde, pro- fesyonel bir ordunun çekırdeği olacak şekilde tesis edilmiştir. Bu yapının, sivil yan unsurlarla des- teklenmesi cihetine de gidilmemiş, as- keri disiplin hiçbir noktada zayıflamadı- ğı için ihtilatlar ortaya çıkmamıştır. Jandarma Jandarma istihbaratı geçmişte, çok küçük, güçsüz hatta illerdeki asayiş is- tihbaratı mertebesindeydi. Hulıısi Sajm Paşa'nın kurmay başkanlığı döneminde JÎTEM geliştırilmiştir. Mahalli lisanlan konuşan insanlarla takviye edilmiş ve yavaş yavaş güçlenmiştir. Ama hiçbir zaman MÎT veya askeri istihbarat sevi- yesine ulaşmamıştır. Zaten buna ihtiyaç da yoktu. PKK'nin 80"li yıllarda yarattığı silahlı mücadele ortamı, jandarma istihbaratının kaynağı olmuştur. Dolayısıyla JlTEM büyük öl- ğü insan sayısının fazlahğı ile tanınan Mahmnt Yıldınm - Yeşil'dir. Yeşil, Şa- fıi Kürt'tür. Bu grup, Alevi Kürtleri en büyük hasım olarak görür ve kabul eder. Çoculduğundan beri tenefrüs etti- ği bu hava Yeşil'i, Alevi Kürtlere karşı sadece menfaat, haraç vs. kaygılanyla değil, dini moüflenn de etkisinde aşın- lıkJara yöneltmiştir. Jandarma istihbaratında çalışan per- sonel, subay ve astsubaylar Güneydo- ğu'dan dönmelerinden sonra görevlendi- rildikleri Batı bölgelerinde de eski ele- manlarla gruplaşma, emekli olduktan sonra da ilişkileri sürdürme alışkanlığı içinde olmuşlardır. (Bodrum Gümbet'te Sun Clup Hotel'in sahibi Ahmet Nednn Başmmrb ile arkadaşı Vasfi Ahmet Kö- seoğlu arasındaki ihtilaf,jandarma subay ve astsubaylan ile itirafçı ve mafya ara- sında çözümlenmiş, alınan çekler tahsil edilmiştir. Çıkan ihtılafta itirafçı tbrahim Babat arkadaşlanru vurmuştur. tbrahim Babat, Başbakanlık Teftiş Kurulu'na başvur- muş ve 7 yıl ile kurtulacağının kendisi- ne garanti edildiğini, ancak 17 yıl olun- ca konuşmaya karar verdiğini anlatmış- tır. Başbakanlık müfettişleri kendisinin bilgisine başvurmadan önce, Emniyet 11 istihbarat Şube Müdürü ile Jandarma Alay Komutanf nı ziyaret etmişler ve Babat'a "heyecana kapdıp yanhş biryey yapmamasııu, gereksizkoauşmamasını" öğütlemışlerdir.) Dikkati çeken husus, Güneydoğu'da savaşan değil, özellikle istihbarat yapan unsurlann, öğrendiklerini daha sonraki yıllarda ve yaşantılannda kullanıyor ol- malandır. (Alaattin Kanat, polise verdi- ği ifadede -26.08.1994-, "Geçmisyaşan- ümdaD tanıdığım ve kendüerinin eroin kaçakçüığı işjerine bulaşaklannı bildi- ğûn Abdülkadir Akbıyık ve Senar Er isûnli Güneydoğu kökenh' kişilerden on- şahıslara yapılanlar ise tüm çahşmalara zarar vermiştir. Özellikle Güneydoğu'da bu tür çalış- malann içinde yer alan bazı görevlilerin ve itirafçılann büyük merkezlere kay- malan, maddı menfaata düşüp yozlaş- malan ile ilişkili olmuştur. Yukanda özetknen gelişmeler, 1993 ve sonrasını özetleyen bölüm, devlet üst yönetiminin tercihini aksettirdiği kadar sorunlan da çok kısa da olsa aksettir- mektedir. Aslında çizilmiş olan çerçeve ve ka- mu kurumlanıun işbirliğini anlatan sa- tırlar gerçekle fazla uyuşmamaktadır. Terörde başanlar sağlandığı, PKK'nin geri çekilmeye başladığı ve PKK için zor günlerin geldiği aşikârdır. Bu neti- cenin topyekûn bir mücadeleyle istihsal olunduğu süphesizdir. Ancak daha önceki bölümde takdim edilen olay ve gelişmelerle birleştirildi- ğinde ciddi farklılıklann ortaya çıktığı ve kamu kurumlan arasında belli tavır- lann geliştiği ve kamplaşmalar olduğu bilinmektedir. Temel soruşudur: Polisinjandarma- nın hatta MlT'in örtülü faaliyetlerle il- gili çalışmalan, başta emniyet olmak üzere bu kurumlan kamuoyunun önüne sermiş, hatta çalışmalannı engelleyecek dunıma getirmiştir. Güvenlikle ilgili kurumlarda ise itici ve yönlendirici güç Silahlı Kuvvetler'dir. Özel harp kuvvetleri ise özel harekât timleriyle örtülü diğer etkili çalışmalan yürütmüşlerdir. Fakat, maddi menfaata yönelik işlere (Senar Er olayında Nafiz Karacan gıbi örnekler hariç) askerler kanşmamıştır. Kanşanlar da tasfiye edilmiştir. Farklı- lık herhalde yönetimde, yönetende ve anlayıştadır. Konunun sadece disiplinle izah edile- bıleceğı düşünülebilirse dejandarmanm niçın diğer askeri birliklere değil de, po- lise yakm olduğunu izah etmek gerekir. lllegal faaliyetlerin kaynaklanndan, sebep, gelişme ve neticelerinden bahse- derken ifade edilen tespit, illegal faali- yetlenn, PKK ile mücadele bağlamında gelişme gösterdiğidir. PKK tehdidinin kontrol altına ahnabilmesi için öncelik- le devlet yanlısı olarak tanınan aşiretler- den yararlanma yoluna gidilmiş, Piş- manlık Yasası çerçevesinde itirafçılar ve geçici köy koruculan sistemi de PKK'ye karşı mücadele unsurlan haline getinl- miştir. Suça yatkın kamu göreviilerinin dev- reye girmesı ve kişisel çıkarlann, mer- kezi tercihlerle bağdaşması ile bugün "çete" olarak vasıflandınlmış yozlaşmış ilişkiler ortaya çıkmıştır. Doğu ve Güneydoğu'da, feodal yapı- nm mevcudiyeti, aşiretİCT arası çelişki- ler gönüllü köy koruculuğu (GKK) sıs- teminin özünün feodal yapıya dayanması, aşi- retlerin tran ve Kuzey I- rak'ta uzantılannın bu- lunması, bölge ekonomi- sinin geçmişten bu yana başta uyuştunıcu olmak üzere kaçakçılık teme- linde şekillenmesi gibi unsurlar da illegal faali- yetlere kaynak yaratma- da etkili olmuştur. OHAL bölgesinde il- legal faaliyetler içinde yer alan sahıslann ve iti- rafçılann deşifre olmala- n, güvenlik kuvvetleri- nin kendilerinden istifa- deden vazgeçmeleri ve- ya kendilerine görev ve- renlerin Batı illerine atanmalan halinde bu sa- hıslann da büyük şehir- lere kaydıklan görül- mektedir. Kısa bir dönemde mevcutlara ilaveten yeni ve illegal oluşumlar meydana çıkmaya başla- mıştır. Emniyet ve adliye kayıtlannda bu konuda çok sayıda bilgi ve dos- ya mevcuttur. Yapılacak iş bu nokta- da şekillenmektedir. Mevcut ve halen devam eden illegal faaliyet ve oluşumlara engel olmak. bu amaçla da konulann üzerine cesaret- le re kararlılıkla gitmek. Ancak önce koordinasyonu sağlamak veya yeniden tesis etmek gereklidir. Uz- manlar, öncelikle istihbarat alanındaki koordine noksanlığına işaret etmektedir. Bu alandaki sorunlan: 1. Kaynaklarla, 2. Ortak çalışmayı gerektiren İconularla, 3. Teknik çalışmalarla ilgili olanlan ayn ayn tasnif ederek incelemektedirler. Fa- kat bu sorunlar, polis-jandarma ve MİT arasında ıcra karmaşası olarak da yaşan- maktadır. Dolayısıyla öncelikli hedef, yetki-so- rumluluk sınırlannın netleştiği koordı- nasyon olmalıdır. Uyusturucu kaçalcçılığı Çetelerden bahsederken uyuştunıcu madde kaçakçılığından mutlaka söz et- mek gerekir. Bu sektörde, inanılmaz kâr oranlan vardır. Kaçakçılıklar artık ka- zançlannı akJama ve toplumda saygın kişiler olma yolunda da oldukça mesa- fe almışlardır. Bu konuda uzmanlar tarafindan ha- zırlanmış dokümandan kısa bir bölüm aynen sunulmaktadır: "Uikemizde meydana gelen u>uşturu- cu madde yakalamalan ile ilgiB olarak mevcut bilguerin değerlendirilmesi so- nucu, yakalanan şahslann yakuı akra- baoMuklan,aralannda ortakhk bağının bulunduğu ve aynı \erin nüfusuna ka> ıt- lı olduklan dikkat çekmistir. Bu şahısia- nıı organize bir faaüyet içerisüıe girdik- leri görühnüş olup, uluslararası Idşi ve gruplarla irtibata geçerek sınır tanunaz organizasyonlar kurmak suretiyle. özel- likle terör örgüu'erinin fınans kaynağını oluşturan aileorganizasyoıüan halini al- dıklan anlaşılmışür." SÜRECEK NOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR oral.calislar(S raksnet.com Saddam'ın ne kadar zalim oldu- ğuna ilişkin anlatılan öykülerin ardı arkası kesilmiyor. Elinde dünyayı mahvedecek silah- lardan söz ediliyor. Kendi halkına karşı acımasızlığını kanıtlayacak tez- ler gündeme getiriliyor. Despot bir kan içici olduğu vurgulanıyor. Bütün bunlann doğru kabul edilmesi, Ame- rika'nın Irak tepesine bomba yağdır- masının gerekçesi olabilir mi? Ortada iki ayn sorun var. Birinci so- run; Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne yapacağı? Başından beri söylü- yoruz, Türkiye'yi yöneten mantık ve ilişkiler ağı onlan Amerika'ya mec- bur ediyor. Avrupa ile ilişkiler bozuk, Kafkas petrollerinin Türkiye'den geç- mesinin anahtarı VVashington'un elinde, Israil'le derinleşen ittifak çiz- gisi Arap ülkeleriyle olan çelişmeleri keskinleştiriyor. Ekonomi bıçak sır- tında gidiyor, IMF heyetlerinin vere- ceği raporlar yaşamsal önem taşı- yor. Bu çıkmaz içindeki yönetim, so- nunda istese de istemese de Saddam Zalim de.. ABD'nin çizdiği stratejinin dışına çı- kamama gibi bir açmazla yüz yüze geliyor. Türkiye 1 nin uluslararası alanda bu kadar sıkışmasının temel nedenle- rinden birısi ise iç siyasetteki tercih- leri. İnsan haklarını hiçe sayan, ken- di yurttaşını sokak ortasında kaçınp öldüren, Kürt sorununa şiddet dışın- daki bütün çözüm yollannı tıkayan bir anlayış, sonunda devleti çetele- rin ele geçirdiği bir tablo yarattı. Han- gi taşı kaldırsanız, devletin önemli bir görevinin başında olan eski bir cina- yet sanığı veya hükümlüsü çıkıyor. Üstelik bunlann neredeyse tamamı ırkçı, şoven ülkücü hareketten geli- yor. Devlet, sol düşmanı, özgürlük düşmanı bir anlayışla yöniendirildiği için, kendisine faşistleri müttefik ola- rak gördü. Onlan devletin en kritik yerlerine yerleştirdi. Siyasetten yar- gıya, güvenlik güçlerine kadar bir- çok önemli alan ülkücülerle doldurul- du. Solcular bu kurumlardan temiz- lenirken, ülkücüler terfi ettirildiler. Işte bu yönetme anlayışı, sonunda Türkiye'yi uluslararası alanda zor du- ruma düşürdü. Şovenizm, başka ül- kelerin iç işlerine karışrna çabalarına, komşu ülkelerle olan ilişkilerin de bo- zulmasına neden oldu. Devlet, böylebirsıkışıklıkiçineso- kulunca, ABD'ye teslimiyet dışında biryol kalmadığı iddiasıyla ortaya çı- kıldı. Türkiye'yi bu sıkışıklığın içine sokanların gerekçelerini biz neden kabul edelim ki? Saddam zalim ve tehlikeli de, ABD masum mu? Dün- yanın dört bir yanında insan hakları- nı ihlal eden yönetimlerin baş des- tekçisi VVashington değil mi? Orada burada, işine gelmeyen yönetimleri deviren, askeri darbeler örgütleyen ABD, ne hakJa Saddam'ın silahlannı bahane ederek savaş çıkarmaya kal- kabilir ki? Sen sırf düşüncelerini söyleyen Haluk Gerger'i, sosyalist haraketin sembol isimlerinden 83 yaşındaki Mihri Belli'yi içeriye atacaksın, son- ra da ABD dışında bir politika belir- leyeceksin.. bu mümkün mü? Zali- min dostu da ancak zalimlerden ola- bilir. Dünyada uluslararası ilişkilerde VVashington'dan daha zalimi var mı? Türkiye'yi yönetenler, bizi ABD'ye mecbur edemezler. Bu ülkenin hal- kj, savaş oyunlannın aleti olarak sah- neye sürülemez. Hiçbir gerekçe, bu ülkeyi bölgedeki kanlı senaryoların içine çekmenin bahanesi olamaz. Çünkü, savaşa doğru atılan her adım, bu ülkeyi daha büyük açmaz- lann içine sokacak. Bugün yaşadığı- mız çıkmazlaria, ABD ile 50 yıldır sür- dürülen ittifak arasında bire bir bağ- lantı olduğunu görmemiz gerekiyor. Bu ülkede neden kontrgerilla açı- ğa çıkanlamıyor? Türkiye'deki aske- ri darbelerin arkasındaki kontrgerilla- nın ABD ile işbirliği içinde ve onların çizdiği stratejiye uygun faaliyet gös- terdiğini bilmeyen mi var? Bu ülkeyi yönetenler ise sürekli olarak, her ta- şın altından çıkan kontrgerillayı giz- liyorlar, yürütülen soruşturmaların önünü tıkıyorlar. Ülkücüleri kim yönlendirdi? Onla- n askeri darbelerin hazırianması için hangi güç kullandı? Türkiye, adım adım faşist yönetimlerin eline, hangi tercihler sonucu teslim edildi? Türkiye'yi ABD'ye mecbur eden iş- te bu çizgidir. Bu çizgi sorgulanıp, bu karanlık ilişkiler ortaya çıkanlıp, bu ülke temizlenmedikçe, daha çok ABD senaryosunun figüranı olmaya devam ederiz. Bize kimse mecburi- yetleri dayatmasın. Bu mecburiyet- ler bizim mecburiyetlerimiz değil. Biz bağımsız, insan haklanna saygılı, de- mokratik bir ülke istiyoruz. O zaman, dış ilişkilerde de başımız dik, alnımız açık hale gelebilir. MtKRO DINÇ TAYANÇ Neyin Savaşı?9 Savaşlaroluyor, ulusu yenilgiyle örtündüğü utanç- tan kurtarıp Aydınlığa çıkartıyor. Savaşlar oluyor, ulusu sömürülmeyle örtündüğü ayıplılıktan kurtanp devrim yaratıyor. Bunlar, onurun savaşlan... Savaşlar oluyor, uluslan ekonomik ve siyasal çı- karlan uğruna birbirterine kırdırtıyor. Bunlar da onur- suzluğun savaşlan... Tümü de, önünde sonunda savaş. Ama hiç yok- sa, uluslann insanlan ölümegiderken ne için savaş- tıklannı biliyor. Bir de, uğruna neden ölüme gidildiği bilinemeyen savaşlar patlak venyor ki, onursuzluk savaşlannın en onursuzu! Dünya Jandarması namıyla maruf Amerika Birle- şik Devletleri'nin uçkuruyta tanınmış Başkan'ının çı- kartmaya çabaladığı da böylesi bir savaş! Sözde 68'li, Bill, geçmişinde nice cevizler kırmış! Kırmış da, her nasılsa, bu- güne dek kimsenin ruhu duymamış(!). Her nedense, daha Beyaz Saray'da ge- çireceği üç koca yıl varken, tüm ceviz kınklan orta- ya dökülüveriyor! Vaziyeti vahim! Çünkü, Amerikan kamuoyu, dün- yadan bihaber ama, kendi içinde olup bitenler ko- nusunda son derece duyarlı. Dahası, Amerikan yasalan, öyle bizdeki gibi ört gitsin türünden işlemiyor. Başkan maşkan dinleme- yip, kulağından tuttuğu gibi sıradan vatandaş gibi yargılayıveriyor. Ne yapsın ganp(!) Bill ve First Lady'liğinin tadına daha doyamamış Hillary? Önce tutup "biz namus timsaliyiz" falan gibilerinden Türkvari kıvırtmaya gi- rişiyorlar. Bakıyorlar ki olmuyor, işbölümüne gidiyorlar! Bill, Irak'ı yerie bir edip Saddam ı ortadan kaldırmaya; Hillary ise kocasının temizliğini savunmaya sıvanı- yortar. Bu, onlann ve de Amerikan kamuoyunun bilece- ği iş. Ama, bendeniz işin bize dokunacak uzantıla- nndan korkuyorum. Hani diyorum, biz aynı savaşın birinci perdesinde "üç koyup da beş alacak" deli- kanlıyı oynayacağımızı sanırken, "artist olacağım" diye evden kaçıp da sokaklara dökülen gençkız ro- lüne layık görülmüştük de!.. "Bu kez bir şey koyup alacağımız yok" diye ken- dimi avutamıyorum da üstelik. Avrupa Topluluğu'na değil üye, kapıcı bile olamayacağımız kesin, bu bir. Islam ülkeleri ile ilişkilerimizin soğukluğu ortada, bu iki. Türki cumhuriyetler düşünün karabasana dö- nüştüğünü bilmeyen yok, bu üç. Komşulanmızın her birinin bizden ayn bir üleş kapmaya hazır bek- ledikleri gerçek, etti mi dört! Ister misiniz Sam Amca; Kıbns, parasal yardım, ülkenize Amerikan yatınmcısı akını, hatta sizi küçük Amerika yapacağım vaatleri ile bizim delikanlıyı bir kez daha kandırmaya kalkışsın? Yaratılan, Irak'ın Türkiye'nin neredeyse yansını vurabilecek silahlan havasına bakılırsa, ne kalkışma- sı girişmiş bile... Hele, bizimkilerin dünyanın banş güvercinliğine soyunmalanna bakınca, elimde olmaksızın "ghti bir delikanlı daha" diyorum!!! Ana fikir "Hiroşima 'da öleli I oluyor bir on yıl ka- dar I Yedi yaşında bir kızım/ büyümez ölü çocuk- lar" (Nazım Hikmet). Ana fikrin ana fikri: "Bugünün küçükleri, yannın büyükleridir" (Mustafa Kemal Atatürk). Susurluk suskunluğuna tepki w Savcılar raporu ihbar kabul etsin9 ADANA / GAZİAN- TEP (Cumhuriyct) - ABD-Irak gerginliğı ile bir anda ikinci planda ka- lan Susurluk raporuyla il- gili olarak yargının devre- ye girmesi istenıyor. Ada- na Barosu ve Çağdaş Hu- kukçular Demeği yetkili- leri, savcılann Susurluk raporunu ihbar kabul ede- rek özellikle raporda u>ıışturucu ticaretı ile ge- çindiklen öne sürülen Yaprak,Hidayet ve Bucak aileleri ile ilgili harekete geçmesi gerektiğini belirt- tiler. Adana Barosu Başkanı Ziya Vergök. Başbakan Mesut Yıhnaz'ın Susurluk olayı ile ilgili 6 konuda so- ruşturma açıldığı yolun- dakı sözlerinı anımsatarak "Ancak bunlann nefcr ot- duğunu biuniyonız. Tek tek hangi konularda savo- lıklar çahşma >api>orsa açüdanmau. Raporda bir- çok isim ve birçok olay, de- ta>lan ile anlatılmakta. Devlet elindeki tüm bilgile- ri cumhuriyet savcıhklan- na intikal ettirmebdir. Su- surluk için artıkyargı dev- reye girmeü" dedi. Türki- ye'nin bugün bıçak sırtııv da yaşadığına dikkat çeş- ken ÇHD Şube Başkanı Behcet Ünsalan ise "üike- nin eşkryadevleti ie hukuk devleti olmak arasında st- nırda durduğunu" kay- detti. Raporda adı geçen Yaprak. Hidayet ve Bucak ailelen ile ilgili de yöre savcılannın harekete geç- mesi istenıyor. , Siyaset, ordudan destek bekliyor CEM ULUTAŞ Siyaset cephesi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (T- SK) aktif katılımının Su- surluk skandahnın çözü- münde hızlandıncı rol oy- nayacağını düşünüyor. Emniyet Genel Müdürlü- ğü, Eski İstihbarat Daire- si Başkan Yardımcısı Ha- nefi Avcı'nın ardından ANAP Genel Başkan Yar- dımcısı ve Yalova Mıllet- vekili Yaşar Okuyan. Su- surluk skandahnın çözü- me kavuşturulmasında T- SK'nin daha aktif tutum içinde olmasının önemli bir katkı sağlayacağını söyledi. Ordunun, skandalın içinde yer almadığının "muhakkak" olduğunu beHrten Okuyan. "Ordu, gerek gerici unsurlan, ge- rekse yasadışı işlere kan- şan mensuplanıu kendi içinden ayıklıyor. Bu işle- rin içinde oimadığı kesin. Ancak, TSK'nin de TŞ- MM gibi, hükûmet gibi,si- vil toplum kuruluşlan gi- bi Susurluk skandah üze- rinde daha aktif olması, önemli bir katkı sağlaya- cakür" dedi. Susurluk skandalında- ki araştırma ve soruştur- malann 1993-1996 ara- sında Tansu Çiller'in baş- bakanlığı dönemıyle sı- nırlandmlması konusuri- daki eleştırileri yanıtlayajı Okuyan, skandalın 1980- 1993 ve 1993-1996 olmak üzere iki bölümde ınce- lendiğini belirterek, 1993- 1996 arası olaylann en yo- ğun olduğu bu dönemde 2 bın 264 faili meçhul cina- yet işlendiğini, dolayısıy- la bu döneme öncelik ve- rildiğını anlattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle