Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 1998 CUMA
HABERLER
* *UfLU SAVÂ$•Î*N HAZIRLADIÖI S'IİS Ü*tiTlTlfeAPOR«• Nll(• ¥*!» M f t H f ?
- 1«f
' '
Devleti temsil eden aşiret: Bucaldarucak aşireti hakkındaki bıl-
giler aşağıda takdim edil-
mektedır. Ancak bu bilgile-
ri rapor haline getiren kamu
görevlilennin çok dıkkatli
ve itinalı bir üslup kullandıklan dikkat-
ten uzak tutulmamalıdır.
Köken olarak Diyarbakırli olan Bu-
caklar, 2 yüzyıl kadar önce Diyarba-
kır'dan Siverek e gelmışlerdir. Cumhuri-
yetin kuruluşundan sonra Şeyh Sait isya-
nı sırasında cumhuriyetten yana tavır al-
rruş ve isyancılara karşı savaşmışlardır.
Bucaldar 3 kez (Atatflrk zamanında,
İsmet İnönü zamanında ve 27 Mayıs'tan
sonra) süriilmekten kurtulamamışlardır.
Ancak Şeyh Sait isyarandan bu yana dev-
letin yanında yer almışlardır.
27 Mayıs'tan sonra aşiretin lıderi Ce-
lal Bucak ve Sedat Bucak'ın babası Hak-
kı BucakYassıada'da bir süre tutuklu kal-
malanna rağmen Siverek'tekı ıktıdarla-
nnı muhafaza etmişlerdir.
Şanlıurfa/Siverek ılçesinde 1980 yılı
öncesinde de aşiretler arası çatışmalann
yaşandığı bilinmektedir. Dolayısıyla Si-
verek, PKK ve KUK gibi 2 Kürtçü örgü-
tün aşıretlen yanlanna alarak olaylan tır-
mandırmaya çalıştıklan bır yöredir.
Bucak aşıretı "Zaza" olup, Demokrat
Partı zamanından bu yana TBMM'de
temsilcı bulundurmaktadır.
Sedat Bucak, amcası Mehmet Celal
Bucak'ın ölümünden sonra Bucak, aşire-
ti reisı olmuştur.
Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bu-
cak'ın liderliğini yaptığı "Bucak aşireti",
Siverek ve Hilvan ilçelerinde büyük öl-
çüde hâkim olup, aşiret içinde kayda de-
ğer bir aynlık-hizıp bulunmamaktadır.
Bucaklar sllahlanıyor
PKK'nin Şanlıurfa/Sıverek'e verdiği
önem ve bu alanda hâkimiyet sağlama
arayışlanna paralel olarak 1993 Eylül
ayından itibaren Bucak aşıretinın de 350-
400 civannda mensubunu sılahlandırdı-
ğı bilinmektedir.
PKK'ye karşı sürdürülen mücadelede
Eylül 1993 yılından ıtıbaren tamamen
devlet yanında yer alan aşiretın, Siverek
ve Hilvan'da 1000 civannda korucusu
bulunmakta olup, bunlardan 350 kadan
devletten maaş alan "geçki köy korucu-
su" statüsündedır.
Çoğunlukta olan ve devletin ızni ile si-
lah taşıyıp. görev yapan korucular ise,
"gönüllü köy korucusu" olarak smıflan-
dınlmaktadırlar. Aynca, aşiretin özel ko-
ruma olarak adlandınlan silahlı mensup-
lan da bulunmaktadır. Özel koruma ve
gönüllü korucular devletten maaş alma-
maktadırlar. (Yörede uzun yıllar çalış-
mış bir hukukçu, Bucaklar'ın emrindeki
lcöruculânn sayısının 20 feih olduğunu,
'-adam bası 10milyon ödensfr; bukaynai-'
ğın nereden geldiğınin sorulması gerek-
tiğine işaret etmektedir.)
Sedat Bucak'ın 1993 Eylül ayından iti-
baren Siverek'e bağlı köyleri tek tek ge-
zerek, PKK mensuplannı banndırmama-
lan uyansında bulunduğu, yöredekı ıkın-
ci büyük aşiret olan Izol aşıretinın de Bu-
caklar'ın karannı benimseyerek, sılah-
landıklan mevcut bılgilerdendir.
Bucak aşıretı Iıderlıgınde başlatılan
bahse konu çatışmalar, bölge halkında,
aşiret mensuplannm güvenlik kuvvetle-
rinın kontrolü dışında hareket edebilece-
ğı endışesını doğurmuştur. Bazı eski suç-
lu ve ışsizlenn Bucak grubuna sızdığı id-
dıalan, zaman zaman bazı mahallere ge-
reksiz yere ateş açılması, halk üzennde
korku ve panik yaratmıştır.
S. Bucak, devlet güvenlik güçleriyle
yakın işbırlıği içinde aşiretini sılahlandır-
mış, muhtelif tarihlerde Siverek'teki
evınde yetkililerle toplantılar gerçekleş-
tirmiştir.
Korttut Eken'e brfflng
Aralık 1993 ayında yıne Siverek'tekı
evde yapılan bır toplantıda; S. Bucak,
Korkut Eken'e kısa bır brifıng vererek,
devletten özellikle roketatar ve benzeri
güçte silah ıstediğini dile getirmıştır. Ke-
za, S. Bucak tl J.A.K. Alb. Seral Sa-
ral'dan da Jandarma Bölgesi'nde "ülegal
adam alma ¥61103!" istemiştir. Arulan
toplanuda, aynca PKK faaliyetlerinin Di-
yarbakır-Çennık'te yoğunlaştığı, Çer-
mik'e de müdahale etmek istediklerini,
ancak Çennik J. Blg. Komutanlığı'nın
Bucaklara zorluk çıkardığını, benzer
olumsuzlukların Viranşehir ilçe, J. Blg.
Komutanlığı ıle de yaşandığını belirtmiş-
tır. Bunun üzenne Albay S. Saral ve K.
Eken bu olumsuzluklann süratle hallı
ıçın gınşımde bulunacaklannı taahhüt et-
mişlerdir.
Mezkür dönemı müteakip Siverek ve
çevresinde PKK'ye önemli darbeler vu-
rulmuştur. Ancak, bölgede mahalli gü-
venlik güçlerinın, operasyonlan tama-
men Bucak aşiretıne devTetme eğılimine
gırmesi, operasyonlann aşiret ileri ge-
lenlennce planlanması ve uygulanması,
bölgede devlet kontrolünün zayıflamak-
ta olduğunu da ortaya koymuştur.
Bilahare, aşiret mensuplarınca, ilçe
merkezinde gelişıgüzel ateş açılması, ba-
zı şahıslann güvenlik güçlerinin bilgisi
dışında evlennden alınıp. sorgulanmala-
n, 29.11. 1993 tarihinde Siverek'te bazı
işyerlennın Bucakhlar tarafindan taran-
ması, 7.12. 1993 günü Siverek yakınla-
nnda 2 teröristın ölü ele geçtiği olayda
yakalanan ve yer göstermesi gereken Ha-
tun Taşkaya adlı milisin, Bucaklar'ın oto-
sunda trafik kazası sonucunda 3 aşiret
mensubuyla birlikte ölmesi, Bucak aşi-
retinin bölgedekı Kırvar, Karakeçili gibi
aşiretleri de hâkimiyeti altına alma giri-
şunlen, Bucak aşiretinın kontrol dışı ge-
lişimini ortaya koyar mahiyettedir.
Aşiretin Siverek bölgesinde PKK'ye
karşı etkın olması, aşirete bazı ayncalık-
lann tanınmasını beraberinde getirmiştir.
Kaçakçılığa adı kanşanlara, müsamaha-
lı davranılmış, silah taleplen büyük ölçü-
de yerine getinlmiş, hatta havaya ateş
ederek yaptıklan gövde göstenlen hoş-
görüyle karşılanmıştır.
Keza, Bucak-devlet ılışkileri mahalli
üst düzey temaslarla sınırlı kalmamış, za-
manm Emnıyet Genel Müdürü Mehmet
Ağar ve OHAL Valisi ÜnalErkan ile çok
samımı ılışkıler geliştirilmiştir. (Aşiret
reısınin sıyası ılişkıleri nedense zikredil-
memektedir.)
Diğer taraftan, aşıret mensuplanndan,
uyuşturucu ve silah kaçakçılığına adı ka-
nşanlann sayısal olarak fazlalığı dıkkat
çekmektedir.
Dönem ıçensınde, Bucak aşıretinın
korucu başlanndan Adil Akpirinç adlı
şahsın, Şanlıurfa Emniyet Müdürlügü
Narkotik Şubesı ekiplerince yûkJü mik-
tarda eroinle yakalandığı öğrenilmiştir.
(17.11.1997 Radikal)
Ancak tüm yakalanmalarda, konu aşı-
retten uzak tutulmakta, bireysel faaliyet
olarak yansıtılmaktadır. Esasen, bu tav-
nn dışına, aşiret yapısı itibanyla çıkmak
mümkün olmamaktadır.
Aşiret ile PKK arasında husumet doğ-
ması ve çatışma çıkmasının ideolojik ol-
maktan zıyade, PKK'nin aşiret dokusu-
nu bozar tarzda propagandaya yönelme-
si ve aşiretten "vergi'' adı altında yüksek
miktarlarda para talep edilmesinden kay-
naklandığı belırtılebilecektir.
Kırcı Bucaklar'da salclandı
Bucak aşıretı koruculan, 1993 son dö-
nemi itibanyla polıs ve jandarma ıle pu-
su faaliyetlerine kaülmaya başlamıştır.
Aynca aşıret mensuplan, kendi aralann-
da haberieşmeyı sağlamak amacıyla mer-
kezi Sedat Edip Bucak'ın evi olmak üze-
re telsiz sistemı oluşturmuşlardır.
"'• Bucak aşıreii korucubaşı Bedir Yiğjt-
bay'ın Ocak 1997 ayı itibanyla çevresin-
de yaptığı konuşmalarda,"Bucaklar dev-
lettir, devlet onlara hiçbir şe> yapamıyor.
Aşiretin himayesindeki iki kişi Srverek-
ÇaylarbaşHSusık (Bükeç09-72) köyünde
bulunmaktadır. Devlet soruşturması da
bir şey yapamaz" şeklınde beyanda bu-
lunduğu yolunda duyumlar alınmıştır.
Aynca, Siverek'teki Kejan aşıretinın
reisi Ahmet Kıranın Bahçelievler kat-
lıamı ve Topalcınayetine adı kanşan Ha-
lukKıra'nın Sedat Bucak'ın evinde sak-
landığını ve kendısine yeni bır kimlik ha-
zırlandığını açıklaması (21.10.1997 Ra-
dikal) üzerine evinın bir bölümü DYP Si-
verek Beledıyesi'nce yıktmlmıştır.
(1.11.1997 MilliyetKKejan aşiretinin
Kırvar aşıretı, Ahmet Kıran'ın da Ahmet
Kırvarolduğu değerlendinlmektedır.)
Bu durum. aşırette yer alan şahıslann
kendilerinı ayncalıklı gördüklerinin bir
göstergesi olarak belirtilmektedir.
öte yandan Bucak aşireti ileri gelen-
lennin devletten toplu veya aylık para al-
dıklan hakkında bir belirlememiz mev-
cut değildır. Gönüllü korucular da aşi-
retten para aldıklannı kesinlikle beyan
etmemektedırler.
Ancak, aşiretin gelirlerinin özel ve gö-
nüllü koruculann istihdammda kullanıl-
dığı bir vakıadır. Başka bır deyışle, aşi-
ret varlığını ve yapısını muhafaza etmek
için PKİCyle yaptığı silahlı mücadeleyi
de\ lete çok ıyi pazarlayabilmiş, yasadı-
şı davranışlannı da bu sayede örtebilmiş-
tır. Susurluk olayını müteakip devlet ku-
ruluşlan içindeki itiban bir ölçüde sarsı-
lan Bucak camıası ile yöresel ilişkilerin
daha ihtiyatlı sürdürüldüğü gözlenmek-
tedir.
Bunun yanı sıra. Güneydoğu Anado-
lu Projesf nin (GAP) devTeye girmesi ıle
birlikte toprak ağalığından vazgeçmek
ısteyen bölgedekı aşıret reısleri, artık sa-
nayi tesısleri kurma yanşına gırmışlerdir.
GAP. bölgedekı aşiretlenn toplumsal
rolünü de değıştirmeye başlamış, aşiret-
ler ve reısleri artık sahip olduklan köy sa-
yısı ve arazılennin büyüklüğü ıle değil,
kurduklan sanayı tesisi sayısı ıle yanşır
duruma gelmişlerdir.
Bucak aşiretinin reisi mflletvekili Sedat Edip Bucak.
Bucak aşireti reisi ve DYP Şanlıurfa
Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın karde-
şı Murat Bucak da özelleştinlen bir te-
neke fabnkasını satm alarak, sanayicili-
ğe başlamıştır.
Bu durum, yüzyıllardır bölgede bir-
den fazla köye ve on binlerce dönüm ara-
zıye sahıp olarak bilınen bazı aşıret reıs-
lerimn, yatınmlar nedenıyle köylennı
terk ederek, "ağatakUnna" son verip, çe-
şitli merkezlere yerleşmelerine neden ol-
muştur.
Devlet İçinde çete
Sonuç olarak, bölgesel nıtehkte de ol-
sa, aşiretin ve silahlı mensuplannm "dev-
let içinde deviet" görünümünden süratle
uzaklaştınlmalan, ancak iyileştirme gı-
rişimleri müddetınce gönüllü koruculan
dağıtma veya silahlannı kısa zamanda
toplama gibi aşireti PKK'ye yakınlaştı-
ncı radikal uygulamalardan kaçınılması-
nın yararlı olacağı mütalaa edılmektedir.
Yukandaki satırlarda; "Devletten ma-
aş alan 350-400 geçici köy korucusu, dev-
letin izniyle silah taşr>an gönüllü köy ko-
rucusu, aynca aşiretin özel koruma ola-
rak adlandınlan silahlı mensuplan ibare-
leri ile ' Sedat Bucak II Jandarma Alay
Komutanı AJbay Seral Saral'dan Jandar-
ma Bölgesi'nde 'iBegal adam alma yet-
kisi' istemiştir" cümlesi. bölgede güvenlik
güçlerinin opera.s\onlan tamamen Bu-
cak aşiretûıe de\Tetme >
t
etkisine girmesi,
operasyonlann aşiret ileri gelenlerince
planlanması ve uygulanması. Bucak aşi-
retinin bölgedeki kırvar, Karakeçili gibi
aşiretleri de hâkimheti albna alma giri-
şimleri, kaçakçılığa adı kanşanlara mü-
samahalı da> ranılmasu silah takplerinin
büyük ölçüde >erine getirilmesi, aşiret
mensuplannm uyuşturucu ve silah ka-
çakçılığına adı kanşanlann sayısal ola-
rak fazJalıgı, korucubaşı Adil Akpirinc'in
yüklü miktardaeroinle yakalanması'' gı-
bı ıfadeler Bucak aşiretinin durumunu
yansıtmaktadır.
"Aşiretile PKK arasında husumetdog-
mas ve çaüşma çıkmasının, ideolojik ol-
maktan ziyade. PKK'nin aşiret dokusu-
nu bozar tarzda propaganda>a >önelme-
si ve' vergı' adı altında >üksek miktarlar-
da para talepetmesinden kavnaklandığı'1
şeklindeki değerlendirme özellikle Sa-
yın Başbakan'm dıkkatıne sunulmahdır.
Bılhassa "Aşiret varhğuu ve yapısını
muhafaza için PKK ile yapögı süahb mü-
cadelevi devlete çok iyi pazarlayabilmiş,
yasadışı dav ranışlannı da bu sayede örte-
bilmiştir" yorumu dikkate değer bır ifa-
dededır. Sonuç olarak da aşiretin ve si-
lahlı mensuplarmın, "devlet içinde dev-
let" görünümünden süratle uzaklaştınl-
malan, ancak aşireti PKK'ye yakınlaştı-
ncı radikal uygulamalardan kaçımlması
gerekrjği aşikârdır.
Aşıretin, aşiret yönetıcilerinin devlet-
le ilişkilerinin gözden geçirilmesi, yasa-
dışı tüm iş ve işlemlennin özel bir çahş-
mayla ortaya konması gerektiği düşünül-
mektedır. Kamuoyunun gündemine ge-
len çeşitli çeteler oluşmuştur. Bunlardan
Kocaeli çetesi (Hadi Ozcan). Söylemez-
ler çetesi ve Yüksekova çetesi dıkkatleri
çok fazla çekmıştır.
Her üç çete oluşumu da yargıya inti-
kal etmiştir. Ancak olaylar bitmemiştir.
Hadi Özcan'ın tutuklanması ve çete re-
isi olduğu iddialan ve yapılan yayınlar
kendisinin önemiru ortaya çıkarmış, ha-
pishanede otaıası bile haber gönderip,
adamlan vasıtasıyla haraç toplamasrnı ve
Alaaddin Çakm gibi gücünü arttırması-
nı engellememıştır. Hadi Özcan gibi ga-
np ve hasta ruhlu bir kişinin bu duruma
gelmesi ilgi çekicidir. Emniyetin de,
MlT'ten Eymürgrubunun da,jandarma-
nın da adı geçenle ilişkıleri ve irtibatlan
vardır. Kocaeli Emniyet Müdür Muavini
Cemal Şencan'ın dosyası incelendiğinde
olaylann kamufle edilmesi için Cemal
Şencan'ın kurban seçildiği ortaya çıka-
caktır.
şeytan iıçgenl
Aiğanistan ve Iran üzerinden yurda gi-
ren ve Adapazan-Bolu-tstanbul üçgenın-
de işlendikten sonra mamul olarak Avru-
pa'ya göndenlen uyuşturucu trağinde ge-
çiş noktası olan Koceli'de çetelerin orta-
ya çıkışı. aynca Jandarma Alay Komu-
tanı Veli Küçflk, Emniyet Müdürü Nihat
Camadan ve AfTan Keçeci'nin adlannın
çeşitli olaylara kanştınlmış olması, yo-
rum ve spekülasyonlan arttırmış, bölge-
nın şeytan üçgeni olarak adlandınlması-
na sebep olmuştur.
Bölgeyle ilgili olarak kapsamlı değer-
lendirmelere başvurulmaması, adı çeşit-
li iddialara kanştrnlmış görevliler hak-
kında tatmınkâr açıklamalann ve soruş-
tunnalann yapılmaması, çetenm varlığı-
nın ve devamının en büyük delıli olarak
algılanmasına yol açmıştır. Yabancı pa-
saportlu olmalan sebebıyle Yabancı Ser-
maye Daıresı'nın verdiği izinle Türki-
ye'de çalışan ve failı meçhul bır cınaye-
te kurban giden Asgar Smitko ve Lazem
Esmaeili'nin durumu da çeşitli istifham-
lara yol açmaktadır.
Her ıkisi de kumarhaneden çıkıp gece
03.40'ta 34 RZU 47 no'lu Mercedes'e
binmişlerdir. Ataköy'de tepe lambası ya-
nan bir polis otosu tarafindan durdurul-
muş,*öîwo1 edilmiş, araç Yeşiryurt-De-
mıryolû köprüsü altında boş olarak bu-
lunmuştur.
MİT kolaylık gdsterlyor
Adı geçenlerin 1989'dan beri uyuştu-
rucu tıcareti yaptıklan, sahte pasaport
düzenlemekten yakalandıklan, emniyet-
çe müteaddit kereler ülkeden çıkanlmak
istendikleri, herdefasında MtT'in müda-
halesiyle ikametlerinm uzatıldığı, aynı
aıleye mensup Ahmad Esmaeili'nin
"uyuşturucu kaçakçıhğmı üst düzeyde
yürüten kişileıie birlikte olduğu" ve va-
tandaşlığa alınmasının sakıncalı bulun-
duğu emniyet dosyalanndan elde ettiği-
miz bilgilerdir. Her ikisinin kayıp olma-
sından sonra fakat öldürülmelerinden ön-
ce ailenin Yeşfl'e haraç ödediği de hatır-
latılmalıdır.
Asgar Smitko, emniyet ıstıhbaratının
yazılanna ve tespitlerine göre birçok ya-
sadışı faaliyetin yanı sıra Iran'ın Humey-
nirejıminden o günün şartlanna göre çok
büyük meblağ ile çok miktarda silah al-
mış, lstanbul'daki rejım muhalıflennı
Iran Gizli Servisi'ne haber vererek, öl-
dürtmüştür. Bu bilgiler üzenne, emniyet,
adı geçen kişiyi bulunduğu yerden der-
hal sınırdışı etmek istemiş, tüm valilik-
lere çekilen faksla bu emir bildirilmiş ol-
masına karşm MÎT Müsteşarlığı bu giri-
şimlere, kendisinden istifade edildiği ge-
rekçesiyle. 5-6 yıl devamlı yazışmalarla
engel olmuştur, ama Ocak 1995'te kaçı-
nlması ve öldürülmesine kimse engel ol-
mamış veya olamamıştır.
Bu tespitler, Sayın Başbakan'a yorum-
suz sunulacak kadar açıktır.
Söylemezler çetesıyle ilgili gelişmeler
daha ilgi çekicidir. Söylemezler ve M.
SenaSöylemez, Bucak aşireti ileri gelen-
lerinden Osman Bucak'ı öldürmek ama-
cıyla, berabennde Siırt tl Jandarma Ko-
mutanlığı'nda görevli Osteğmen Can
Köksal ve tetıkçı Fevzi Şahin olduğu hal-
de Mersm'e gıderken, 11. 06.1996'da
Adana-Pozantı mevkıinde. tstanbul ve
Adana Emniyet müdürlükleri ekıpleny-
le girdikleri silahlı çatışma sonucunda
yakalanmışlardır.
SÜRECEK
UZYAZIIORHAN BİRGİT
Rizeliler, hemşerileri Mesut Yılmaz
ile övünmekte yerden göğe haklılar.
Yılmaz, 1983'ten beri ilini onuria ve
yetkinlikle temsil eden bir siyaset ada-
mı. Dahası, artık bir devlet adamı da.
Ama Rizeliler, son seyahatinde Yıl-
maz'dan, illerinde, üstelik başbaka-
nın adını ve soyadını taşıyan bir üni-
versite açılmasını istemekle ne kadar
doğru bir görevi yerine getirmiş olu-
yoriar? Hele böyle bir öneriyi yapar-
ken, Cumhurbaşkanı'nın başbakan
olduğu sırada, Isparta'da "Süleyman
Demirel Üniversitesi"rim açılmasını
sağlamış olmasını niçin örnek seçi-
yorlar?
Popülizm, "Onda olan elbette ben-
de de olsun" kuralını işletirse, Türki-
ye'de attyapısı bulunsun bulunmasın,
her ile bir üniversitenin levhasının asıl-
ması, her ilçede fakülte ya da yükse-
kokul gerçekleştirilemezse de, en
Bir Mühür, Bir Müdür!
azından bir meslek okulu açıldığının
haber büttenlerine geçmesini sağlar.
Geçen yıl Bayburt'ta, ilin çok de-
ğerli valisi Ali Haydar Öner kentin
yüksek birtepesinden bana "Şu bina
da meslek okulu" demişti. Okulun
müdürü o tarihte ayın belli günlerinde
Erzurum Atatürk Üniversitesi'ndeki
asıl görevinden aynlıp gelebiliyormuş.
•••
Üniversite furyamız böyle.
Peki ya ortaöğretim kurumlan? He-
le o yabancı dil ile eğitim yaparak yük-
seköğrenime anadilleri yanında en az
bir yabancı dil bilen gençlerin yetişti-
rilmesi amacı ile açılan Anadolu lıse-
leri? Birkaç gün önce, bir gazetemiz-
de bu liselerin durumunun hiç de iç
açtcı olmadığını ortaya koyan küçük
bir haber, beni Milli Eğitim Bakanı Hik-
met Uluğbay'dan ne olup, ne bittiği-
ni öğrenmeye yöneltti.
Anadolu lisesi levhasını taşıyan or-
taöğretim kurumunun sayısı, 1997 yı-
lının son gününe kadar 391. Bu yıl,
yabancı dil ağıriıklı programla öğre-
nim yapan 15 lise de, bu okullann lis-
tesine eklenmiş.
1998 yılının ikinci ayında, Anadolu
liselerinde matematik, fen, fizik ve
kimya eğitimi veren öğretmen sayısı
2 bin 224.
Bu 2 bin 224 öğretmen içinde, ya-
bancı dil ile eğitim veren "ODTÜ, Ege
Üniversitesi, Hacettepe, Marmara,
Bilkent" üniversitelerinin fakültelerin-
den diploma almış olanlar 617 kişi.
1507 öğretmen başka fakültelerde
Türkçe öğrenim göımüş, ama daha
sonra yabancı dil kurslannı bitirmişler
Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı'nın
asıl amacı yeni Anadolu lisesi levha-
lan, yeni müdürier ve mühürier değil,
bu kurumlarda öğrenim görecekler
için anadili gibi yabancı dil bilen öğ-
retmenlerin açığını kapatmak.
Anadolu liselerinin mantar gibi yer-
den bitme hızlan, elbette yeterli öğret-
men bulunmasını zorlaştırmış.
1982 yılında 25 Anadolu lisesi açıl-
mış, 1991'de bu sayı 160 olmuş.
1997'de ise 391. Uluğbay, yeni Ana-
dolu Isesi açmayı düşünmüyor. 391
sayısını, yukanda belirttiğim 15 lisenin
eklenmesi ile 406 olarak dondurmak,
kalifiye öğretmen, yani yabancı dil ile
öğrenim yapmış öğretmen sayısını gi-
derek arttırmayı amaçlıyor.
Bu yıl bakanlığına alacağı 155 bin
öğretmen kadrosunun içinden, bu li-
selerin gereksinmelerini karşılamak
istiyor. 2000 yılına kadar, bir o kadar
öğretmen kadrosu daha sağlanabilir-
se, ortaöğrenimde sınıflardaki öğren-
ci sayısını küçülterek kalrteyi yüksett-
me, ANASOL-D hükümetinin Milli
Eğitim Bakanı'nın uykulannı kaçırta-
cak kadar uğraştığı bir hedef.
•••
Evet. Kalitesiz ya da yeterli kalitesi
sağlanmamış bir eğitimin kimseye ya-
ran olmadığı ortada. Bence Rizeliler
de, hemşerileri başbakan gibi mezun
yetiştireceğine güvenmeden, illerine
üniversite istemekten; hele bu üniver-
sitenin levhasına Mesut Yılmaz adını
yazdırmaktan vazgeçmelidirler.
Olacaksa, Rize'nin çayı gibi bir üni-
versite olsun.
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Bilim, Din ve Eğitim Üstüne...
Dünyaca ünlü matematikçimiz Cahit An"ın ar-
kasından, sanki sıraya girmiş gibi, Adnan Benk,
Ali Utvi Ersoy, Özer Kabaş, "Elveda dünya, mer-
haba kâinat" dediler. Bilimin, kültürün ve sanatın
başı sağ olsun! Biz arkada kalanlara "bahçemizi
işlemeyi sürdürmek" düşüyor.
Ne var bahçemizde bugün?
Şu aramızdan aynlan dört aydın insanın dördü
de, bilimin ayncalığına inanan, eğitimin insanı ya-
ratmada oynadığı rolü bilen, laik bir dünya görü-
şüne sahip kişilerdi. Yeni okuyup bitirdiğim bir ki-
taptan söz ederken, dolayısıyla onları da anmış
olacağım.
Krtap, Hüseyin Batuhan'ın Yapı Kredi Yayınla-
n'nda çıkan Bilim, Din ve Eğitim Ûzerine Düşûn-
ceter'i. Yazan, hele Cumhuriyet okurianna aynca
tanıtmanın anlamı yok. Gazetemizde seyrek de
olsa yayımladığı yazılannı ilgiyle okuduğumuz bir
kalem; nadir düşünürlerimizden de biri. Birkaç yıl
önce çıkardığı Bilim ve Şariatanlık'm arkasından
şu son kitabı daha da can alıcı konulann üstüne
eğiliyor.
•
Bilim, din, eğitim; gazetelerde, dergilerde, bu
arada televizyonlarda durup durup tazelenen ko-
nulardır; onlara demokrasiyi, laikliği ve özgüriüğü
de eklemelisiniz. Ne var ki hepsi de çarpıtılarak ele
alınır; yazar ya da konuşmacı, mezhebine ve meş-
rebine göre yaklaşır bu kavramlara. Bilim adına
şariatanlık yapar çoğu kez; din adına dinciliğe so-
yunur; eğitim derken de, yığınlara götürülmesini is-
tediği kendi kafasındaki çarpıklıklar, dayanaksız ve
dayanıksız bilgilerdir.
Niçin öyle olur?
Çünkü, kavram terbiyesinden geçmemiş kafa-
lardır ortada dolaşan; felsefeyle ilişki kuramamış,
tarih bilincine sahip olmayan, çağının anlamına
varamamış insanlardır. Toplum olarak da söyten-
ce meraklısı, masal düşkünüyüzdür; buğulu ve
belirsizden hoşlanınz.
Hüseyin Batuhan, kjtabında bilim, din ve eğitim
konulanna, felsefeci olmasının tutarlılığı, disiplini,
giderek cesaretiyle eğiliyor; öyle olduğu için de kül
yutmuyor, dobra dobra konuşuyor.
Yanıtını aradığı can alıcı sorular toplumumuz
için.
Buyurunuz birkaçını!
Türkiye'nin bir bilim politikası var mı? Yoksa ne-
den?
Osmanlı Türklerinin, "bilgiüretimi" hevesine ka-
pılmamış olmalarının nedenleri nelerdir?
Tarihsel bakımdan felsefe ve bilim ilişkisi bize ne-
ter gösteriyor?
Demokrasi ve laiklik derken ne anlamalı? Zorun-
lu din dersleri, aslında hangi amaçlara dönüktür
ve laiklikle bağdaşabilir mi? Aynca, neler öğretili-
yor bu derslerde?
Toplumumuzda hoşgörüsüzlüğün "yaylım
ateş "çileri kimlerdir?
Fikir düşmanlığının kaynakları nelerdir? "Fikir
suçu" kavrarrHnın altında nasıl bir çarpıklık yatı-
yor? • • '
Islam ve bilim ilişkisihi nasıl anlamalı? '"' '*•"
Demokrasi için eğitim neolmalı veeğitimdena-•
sıl bir reforma gidilmeli?
Inanma sorumluluğu ya da şüphe etme yüküm-
lülüğü nedir?
Bilim eğitimi hangi amaçlara yönelik olmalı?
Eğitimin özgüriükle ilişkisi nedir? Bir demokra-
side eğitimin görevleri nelerdir?
Bu sorulan yanıtlamaya kalkarken, yazar, dışan-
da ve bizde bütün bir tarihsel deneyimi ve güncel
gelişmeleri gözler önüne seriyor. Onu okurken, şu
ya da bu dar görüşün dışına çıkıyor, ufkunuz ge-
nişliyor; öyle olunca da çarpıklıklar, hele bizdeki-
ler bütün çıplaklıklarıyla sıntıyor.
Hüseyin Batuhan için önemil olan, doğrularm
kendisi!
Onlann arasında, elbette bizim çağdaş tarihimi-
zin doğrulan da var: 1923 Devrimi'yle "çağdaş uy-
gartık" yoluna gelip girmişken, yan yoldan geriye
dönülmüştür. En acı saptırma da, Cumhuriyet'i
ayakta tutacak "aydın" ve "özgür" insanlar yetiş-
tirme davasına ihanetle olmuştur. Türkiye'de de-
mokrasinin sadece "lafzı"na kapılıp onu sıradan
bir "seçim " oyunu olarak tezgâhlayıp sürdürenler-
dir işlerin soaımlusu da. Yazar, kitabının sonuna
koyduğu Demokrasi mi, Uygartık mı? adlı yazısın-
da bu çarpıklığı bütün çıplaklığıyla sergiliyor ve
düşünmeye çağınyor insanlan.
Hüseyin Batuhan'ın kitabı, bizde 21. yüzyılın eşi-
ğinde yazılmış en önemli birkaç eserden biridir.
Onu yer yer kötümser bulacaklar çıkabilir. Ama her
şeyin berbat hale getirildiği bir toplumda, nasıl
iyimser olabilirdi ki yazanmız?
Devlet Bakanı Yıldırım
' Susurluk'ta en büyük
karargâh Güneydoğu'
ANKARA (Cumhuri-
yet Bûrosu) - GAP'tan so-
rumlu Devlet Bakanı,
ANAP Diyarbakır Millet-
vekili Saüh Yıknnm, Su-
surluk'un en önemli ka-
rargâhının Güneydoğu ol-
duğunu, terörün durması-
nı "bölgedeki çaöşmalar-
dan rantsağlayan çevrele-
rin" engellediğini söyle-
di. Yıldınm, uyuşturucu
ve silah kaçakçılığı gibi
pek çok yasadışı eyleme
bulaştıklan saptanan aşi-
retlerin, 1993 yılından
başlayarak Ankara'nın et-
kisiyle DYP'lileştirildiği-
ni iddia etti.
Devlet Bakanı Salih
Yıldınm, Cumhurryet'e
yaptığı açıklamada, Baş-
bakanhk Teftiş Kuru-
tu'nca hazırlanan Susur-
luk raporunu "sansürlıi"
bölümleri dışında okudu-
ğunu bildirdi. Yöredeki
baskı gruplanrun 1993-%
yıllan arasında etkin rol
oynadığını söyleyen Yıl-
dınm, "Yoksa, o yörede
DYP'B olan aşiret, olma-
yan aşiret di>e bir şe> yok.
Balun şündi DYP'K olarak
düşünülen aşiretlerin bü-
yük bir kKinı ANAP'h gi-
bi göriinüyor. Bu, onlan
kuilanan pek çok kişiyi,
enstrümanı, kunımu da
kullamtığı gibi o insanlan
da kuilanan buradaki
(Ankara'dald) hatah poli-
tikanın, kafanın ve mann-
ğm ürünüdür. Susurluk'u
deşifre ederseniz, dokü-
mante ederseniz, onJann
hepsi tek tek dökülecek-
tir."
Hükümetlerin, Susur-
luk'ta ortaya çıkan man-
zaranın dışında tutulama-
yacağını vurgulayan Yıl-
dınm. bu kadar yasadışı
eylemin belirli kaynakla-
nn desteği olmadan sür-
dürülemeyeceğini kaydet-
ti.
"Susurtuk'la aiakah en
büyük karargâh Güney-
doğu" diyen Yıldınm,
Güneydoğu'nun uyuştu-
rucu ve silah kaçakçılığı-
nın merkezi olduğunu,
bölgede son 3 yıl içinde de
2 bin 49 failı meçhul cina-
yet işlendiğıni kaydetti.