23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24ŞUBAT1998SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Hadi Çaman-Yedi Tepe Oyunculan, Jelena Kohout'nun 'Sen Beni Sevmiyorrrsun!'unu sahneliyor 'Kendini taııııııalda başlar her şey' GÜL ERÇETTJV Sevmek, sevilmek. konuşmak. dinlen- mek, beklenmek, ilgilenilmek... 'Yalıuz' yaşamlanmızın en büyük özlemleri. Pekı neden yalnız, iletişim çağımn insanlan, neden iletişimsizlik hastalığına yakalanı- yoruz hepimiz? Nasıl başa çıkmaya çalı- şıyoruz bu hastalıkla? Önce seviyoruz. Sonra terk edilip kınlıyoruz. Sonra mı? Duvarlar örüyoruz çevremize. Sadece kodlar girebiliyor bu duvarlardan içeri. Nasıl davranmamız. nasıl gülmemiz, na- sıl sevme(me)miz gerektiğini gösteren kodlar. Kımden, nasıl. ne zaman öğren- dık? Hatırlamıyoruz... Öte yandan yeni dünya düzeni, toplumda kabul görmemi- zin önkoşulu olarak diretip dunıyor bu kodlan. Hadi Çaman-Yedi Tepe Oyunculan ça- ğımız insanının içinde bulunduğu bu kar- maşayı 'Sen Beni Sevmiyorrrsun!' adlı oyunla paylaşacak izleyiciyle. Madt Ko- per'in yönettiği oyunda Hadi Çaman. Tol- ga Çevik, Recep Yener, Emel Pala. Şahin Şeker, Ertuğnıl Özdal ve Füsun Erbulak rol alıyor. Efes Pilsen sponsorluğundaki oyun 3 Mart'tan itibaren Yeditepe Oyun- culan'nın ödüllü oyunu Küheylan'la dönü- şümlü olarak sahnelenmeye başlanacak. Yapayalnız bir adam oyunun kahrama- m. 'Sen Beni Sevmiyorrrsun!' bu adamın, tek dostu köpeğiyle arasındaki ilginç, du- yarlı ilişkıyi konu alıyor. Yalnızlığıyla ba- şa çıkabilmek için köpeğine konuşmayı öğretiyor adam ya da kendi içine dönerek, kendisıni ırdeleyerek ıçindeki köpeği açı- ğa çıkanyor. Oyunun yönetmeni Macit Koper şöyle anlatıyor ınsanın. içindeki kö- pekle buluşma anını: "Insanın kendisinde, kendisini tanımamasında ama tanımak is- temesinde başlıyor her şe>. Kendi hakkın- da bir şevler öğrendikçe de bunlann saf doğayla bağdaşan şeyler olmadığını görü- yor. Kendisinin öyle pek saf, üzerinde bas- kılar olduğu için suç işleyen, özünde ma- sum bir varhk değil de suç işlemeye meyil- li,kötülükyapma potansiydine sahip. ken- di içinde bir köpek besleyebilecek, hatta bu köpeği dışan çıkartıp başkalanna havlat- ürabilecek bir canlıolduğunufark cdivor." Böyle bir köpek beslemeye başladığında onu kullanıyor ınsanoğlu. Zamanla işler daha da çığnndan çıkıyor, bizimle konuş- sun, yalnızhğımızı paylaşsın diye konuş- masını öğrettiğirrüz köpek, başka yerler- de bizim hakkımızda, bizim aleyhimize ekseninde de buluşacak. Dünya prömiye- ri gerçekleşecek olan oyunda insanın ken- di içinde yarattığı köpeğin emniyet güçle- ri tarafindan devleti koruma adına kulla- nılması. bu noktada köpeğin, sahibinin ve medyanın ahlaki bir sorgulamaya girme- mesi de çok şey çağnştıracak sanınz izle- yiciye. Koper bu buluşma noktasını şöyle açıyor: "Arük her şey ortada. Sokaktaki adam bik biöyor çetenin. devietin ne oldu- temedikleri bir tepki bile alabıleceklerini belirtiyor. İnsanın kurumlarla arasındaki ilişkiyi de şöyle açıyor Koper "PoKs,emniyet mü- dürii ya da devlet değü söz konusu olan. Vurgulanmak istenen. insanın kendiyle kalma\a çahşırken ona hâkhn olmaya, onu kuUanmaya başlayan güçler. Vani insanh- ğu kendisi. Sevinmek.ağjamak, eğlenmek betirii bir maceranın sonunda belirgiıueşen t/el elena Kohout'nun 1984 yılmda kaleme aldığı oyun, Türk izleyicisiyle 'Susurluk' ekseninde de buluşacak. Dünya prömiyeri gerçekleşecek olan oyunda insanın kendi içinde yarattığı köpeğin emniyet güçleri tarafindan devleti koruma adına kullanılması, bu noktada köpeğin, sahibinin ve medyanın ahlaki bir sorgulamaya girmemesi de çok şey çağnştıracak izleyiciye. konuşmaya başlıyor oyunda. Yalnız insa- nın iletişim kurma isteği bir kez daha ile- tişimsizlikle sonuçlanıyor. Macit Koper'in yönetmen olarak oyuna getirdiği kişisel yorumu da insanın kendi içindeki ve top- lumla olan ihşkilerindekı bu boyutu daha iyı \"urgulama kaygısından kaynaklanıyor. JelenaKohout'nun 1984 yıİında kaleme aldığı oyun, Tûrk izleyicisiyle 'Susurluk' ğunu. Bütün bu açıkiığa karsın anlayama- dığımız o kadar çok şe> ohıyor ki. Devlet hâlâ hiçbir şe> yokmuş gibi davranryor. Bu noktada da biz dmarlı insanlar kendimiz- den şüphe etmeye, birtakım şeyleri yanhş aııladığınuzı düşünme>e başhyoruz." Oyun bu şüpheleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor bir yandan. Koper bu noktada izleyiciyle buluşacaklanndan emin. Karşı taraftan is- duygulanhr. Amazamanlakurumlaşıpbir ağlama kurumu,bir gülme kurumu, bireğ- lence kurumu. bir televizyon kurumu ha- line geliyoriar. Bize nasıl eğlenmemiz, nasıl ağlamamız. nasıl du\ gulanmamız. Sevgili- ler Günü'nde nasıl da\ranmamız gerekti- ğini bu kurumlar öğretme\e başhyor. Yeni cins baskılar, hegemonyâlar kurulmaya başhyor insanın üzerinde." Macit Koper bu kurumlar konusundaki en büyük yanılgının 'devlet' kavramı çev- resinde oluştuğunu belirtiyor: "Suçlann devletadınaişjendiği soylenjyor ancakdev- let sadece bir kavramdır. Yok ld böyle bir şey. Bu nedenle somut olarak \ar olmayan bir şey adına da suç işlenemez," Macit Koper, Şehir Tiyatrolan'ndan is- tifa etmesinin ardından tekrar özel bir ti- yatroyla çalışmasını değerlendirirken özel tiyatronun kendine özgü bir macera oldu- ğunu belirtiyor. Bugünün koşullannda prodüksiyon tiyatrosu niteliğinde de olsa özel bir tiyatroyu yaşatmanın güçlükleri- ne değinerek özel tiyatrolarda çalışmanın çok daha büyük bir özveri ve tiyatro aşkı gerektirdığıni söylüyor. Hadi Çaman da 'Küheylan'dan sonra yine toplumda kökleşmiş birtakım yargı- lan ve kurumlan sorgulayan 'Sen BeniSev- miyorrrsunî'u sahnelemelerinı değerlen- dirirken kurulduklan günden bu yana ni- teUkli oyunlar sahnelemeye özen göster- diklerini, ancak asıl çizgilerini Kühey- lan'la yakaladıklannı söylüyor. Bu neden- le yeni oyunlan bu çizgiyi sürdürmesi ba- kımından özel bir anlam taşıyor Çaman için. Sanatçmın en büyük isteği, oyunun izleyicisiyle buluşması. Aleksander Soljenitsin'in yeni bir biyografisi, ünlü yazan ilginç yönleriyle gündeme getiriyor Adannıış yaşamın ıuıııtıılmıış öyküsü • Rus halkının sağduyusunu yansıtan, devlete direnerek doğrulan dile getiren Rus yazın geleneğinin 20. yüzyıldaki etr başanlı temsilcisi oldu Aleksander Soljenitsin. Batı dünyasında Soljenitsin'in, bu geleneğin başanya ulaşmış tek yazan olduğu görüşü hâkim. Kültür Senisi -1961 yılında henüz adı duyulma- mış bir yazar olan Aleksander Soljenitsin 'tvan Desi- noviç'in BirGünü' adlı yapıtırun elyazmalanru No\y Mir gazetesinın Moskova temsilciliğine götürürken Puşkin ın heykelinin önünde durup yardım istemiş, sairin tzinden gıdeceğine söz vermişti. Bir tür duay- dı bu, Soljenitsin için. Puşkin onun ısteğini yerine ge- tırdi, Soljenitsin de sözünü tuttu. Rus halkının sağdu- yusunu yansıtan, devlete direnerek doğrulan dile ge- tiren Rus yazın geleneğinin 20. yüzyıldaki en başan- lı temsilcisi oldu. Hatta bugün Batı dünyasında, Sol- jenitsin'in bu geleneğin başanya ulaşmış tek yazan olduğu, yazann komünizmin çöküşünde önemli bir rol oynadığı görüşü hâkım. Soljenitsin, bir kısmını ülkesinin dışında yazmak zorunda kaldığı yapıtlarla Rusya gerçeğini gözler önüne serdi, kendi bakış açısıyla. Şimdi de lngiliz ya- zar D. M. Thomas Soljenitsin'in "adanmış. ve ce- sur"yaşammı paylaşıyor okurlarla. Bıyografı yazar- lanndan nefret ediyor Soljenitsin. "Benim için poüs ajanlanndan hiçbir farklan yok" diyerek bir yazann yaşam öyküsünün kendisi henüz hayattayken kaleme alınmasmın uygunsuz ve ahlaksız bir davranış oldu- ğunu belirtiyordu. Uzun yıllar yazarlardan, gazeteci- lerden ve yayıncılardan özel yaşamına saygı duyma- lannı istedi. Kitaplannda ele aldığı Lenin ve Stah'n portreleriyle pek çok kişinin tarihe bakışmı değişti- ren Soljenitsin'in başkalanna yönelttiği irdelemeler- den daha uzun yıllar kurtulması da mümkün değildi elbette. Soljenitsin, yazımı ve yayımlanması aşarna- lannda sürekli karşı çıktığı yapıtı, henüz tam olarak okumamasına karşın kitapla ilgili öfkeli ta\nnı koru- yor. Ancak onun kitaba karşı çıkma nedenleriyle pek çok kişinin kitabı övgüye değer bulma nedenleri ay- nı. D. M. Thomas kitabında Soljenitsin'in komüniz- mi çökertmek uğruna her şeyini adadığı, özellikle ka- dınlannı harcadığı yaşamını irdeliyor. Soljenitsin'in yaşamını konu alan kitap, So\yetler Birliği'nin dağılmasından sonra kaleme alınan ilk bi- Soljenitsin ve ikinci eşi Nataha Svetknu, D.M. Thomas'ın yazdığı kitaba tepki gösteriyoriar. yografi olması. eskiden kilit altında tutulan Kremlin belgelerine ulaşabilmesi ve Sovyetler Birliği rejimı- nin baskısı altında konuşamayan kişilerin röportajla- nna da yer vermesi bakımından ayn bir önem taşıyor. Bugüne dek pek çok yapıt kaleme alan ve Rus edebı- yatından Ingilizceye çevinler yapan Thomas son ki- tabında da 'roman duyarklığını' koruyarak ilgi çeki- ci bir yapıt ortaya koymayı yeğlemış. Kitapta Soljenitsin'in yaşamındaki pek çok ilginç aynntıya yer veriliyor. KGB ajanlannın 1971 yılında yazan zehirli bir iğneyle öldürme girişimleri, yazann oldukça ateşli bir cınsel yaşam sürdüğü Olga Ladiz- henskaya'yı, genç kadının cazibesiyle kendisini ede- biyattan uzaklaştıracağı korkusuyla terk etmesi. Sol- jenitsin'in ilk eşinin daha sonra evlendiği yayıncının, KGB ile işbirlıği yaptığı yönündeki yorumlar bunlar- dan bırkaçı yalnızca. Kitabın merkezinde de Soljenitsin'in ilk eşinin ya- şadıklanna yer venliyor. Natasha olarak tanınan Na- talya Reshrtovskaja. yazarla 1940 yılında evlenmiş, yazann 1953 yılında Stalin'inhapıshanelerindençık- masından az önce boşanmış, ancak kısa süre sonra bu boşanma karannı iptal ettirmişti. Ancak Soljenitsin 1973 yılında kendisine, o güne kadar iki çocuk ver- miş olan genç sevgilısi OJga'yla birlikte olabilmek için terk ettı Natasha'yı. Ünlü yazar, Natasha ile evlenir- ken dikkatini ve ilgisini dağıtacağı. yaratıcılığını en- gelleyeceği gerekçeleriyle kesinlikle çocuk sahibi ol- mama şartını koşmuştu. Natasha, yazann Olga ile iliş- kisini öğrendiğınde Soljenitsin şu açıklamayı yap- mıştı:"Bir kitap yazmama yardıma oJdun. Şimdi o- nun yeni bir kitap yazmama yardıma oUbilmesi için beni rahat bırak." Natasha, 1970 yılmda intihar giri- şiminde bulunduğunda yazann tek yorumu ise u Ba- na bumı yapmaya nanl cûret edebilir?n olmuştu. Soljenitsin ve Alya olarak tanınan ikinci eşi Natal- ya Svetiova'nm yeni yayımlanan biyografıye yönelik tepkılerinin başında Thomas'ın yapıtı kaleme alırken KGB ajanı olarak gördükleri Natasha'nın görüşlerin- den yola çıkmış olması geliyor. Ünlü yazar, biyogra- fisinin yayımlanmak üzere olduğunu ögrendiğinde kitabın çıkacağı yayınevinden yayıma hazır olan bir kitabını çekerek, Thomas'ın biyografide kendi ro- manlanndan alıntılar yapmasını yasaklamıştı. Yazar, yapıtlannın yayımlanmasınm yasaklanma- sının ve KGB'nin suikastına uğramasınm ardından yurtdışına çıkmak zorunda kaldı, ancak komünist re- jimden kaçmış olması, onu bir Batı hayranı da yap- mamıştı. Batı medeniyetini de Sovyetler Bırliği'nde- ki rejim gibi lanetledi. Yazar 1994 yılında da ülkesi- ne döndü. Thomas, biyografide Soljenitsin'in yaşa- mında karanlıkta kalmış pek çok aynntıya da değini- yor. Yazann pek çok kitabı; notlannı düzenleyen, el- yazılannı daktilo eden ve yapıtlannı yurtdışına kaçı- ran kadmlann yardımıyla çıkıyordu ortaya. Ancak, yazar bu kadınlan da tıpkı daktilo şeritleri gibi eski- diklerinde değiştirmeyi yeğliyordu. Thomas'ın kita- bında başanyla ele aldığı bir başka nokta da 1970 yı- lında Nobel Ödülü kazanan, ardından yurtdışında köy yaşamı sürmeye başlayan yazann yaratıcılığmdaki düşüş. Soljenitsin kendisini Tolstoy'un vârisi olarak görmeye başlamasma karşın, Ağustos 1914'ün ya- yımlanmasının ardından okurlannı kaybetmeye baş- ladı. Yazan o güne kadar başanlı kılan, bir ölçüde de Sovyetler Birliği rejimine duyduğu öfkeydi. D. M. Thomas'ın kitabındaki Soljenitsin, bütün ha- talanna karşın yine de anıtsal bir kahraman olarak çı- kıyor karşımıza. Antikomünizm uğruna, Soljenit- sin'in, 1970'li yıllarda liberallerin kendisine sırt dön- mesine yol açan aşın milliyetçiliğini ve Yahudi düş- manlığını bile görmezlikten geliyor Thomas. Solje- nitsin'in bu gibi özelliklerinin abartılmasının, onu yanlış tanımak anlamına geldiğini söylüyor... Aleksander Soljenitsin... Rusya'nın büyük edebi geleneği içinde izlerini Puşkin'e dek sürebileceğimiz yazarlann belki de sonuncusu. Yehsin'in Rusyası'na döndükten sonra, ulusuna haftalık birTV programın- da seslenmeye başladı. Ama Rusya, ideolojilere doy- muştu galiba. Soljenitsin'in programı, yerini pop videokliplerine bıraktı... Tunç Başaran'm 4 Kaçıklık Diplomasrnda manik depresif bir kadını canlandıracak Türkân Şoray ^Hayatınıınfibııiııive rolünü buldum' 'Kaçıklık Diploması'nın yönetmeni Tunç Başaran ve Türkâan Şoray bir arada. Kültür Servisi - Tunç Başaran'ın 4 yıldırgündemindeolanveçekımlerine 16 Nisan'da başlayacağı yeni filmi 'Ka- çıkhkDipkıması'yla ilgili ilkbasıntop- lantısı SESAM'da (Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği) yapıldı. Toplantıda Başaran ve filmin başrol oyuncusu Türkân Şoraj film hakkın- da bilgi verdiler ve basın mensuplan- nın sorulannı yanıtladılar. Ayşe Nü'in aynı adlı kitabından Ba- şaran "ın senaryolaştırdığı 'Kaçıklık Diplomasf, manik depresif bir kadının bu hastalıkla mücadelesindeki inanıl- maz başansını anlatıyor. lstanbul, Ya- lova ve Ankara'da çekilecek olan filmin görüntü yönehnenliğini Kaptan Cos- teau belgesellerinin kameramanı Co- Bn Mounier üstlenmiş. Sesli olarak çe- kilecek 'Kaçıkhk Diploması'nın ses ekibiyse, Fransız ses mühendislerinden oluşuyor. Filmin müziklerini Nedim Otyam hazırlayacak. 'Kaçıkhk Diplo- ması'nda başrolleri Şoray ve HaKl Er- gün paylaşıyorlar, ancak kadrodaki di- ğer isimler henüz kesinleşmiş değil. "Oyuncu seçmek. filmin yansıdır. Ekip- te bulunan insanlar arasında uyum olursa orta>^ daha da hi i^ler çıkar. 4 yıl önce Ayşe Nü'in kitabını fîlme çek- vneşv karar verdigimde Şoray'm rolü- nû almak isteyen birçok oyTincu oldu. Benonu 'Türkân Şoray' olduğuiçin de- ğil, bu karakterin hakİanı vereceğine ve filme çok şeyler katacağma inandığım için seçtim. Birdeliyi oynamak kolaydır ama toplumda iç içe yaşadığunız, nor- mal gibi görünen manik depresif ka- rakterierin canlandınlması çok güçtür. Bu arada basında sözü edflen' Gitti Rut- kay. geldı Halil' gibi bir durum dayok. Rutkay Aziz şu an başka bir fıbnde rol akbğından, 'Kaçıklık Diplomasrnda bizimle çalışması mümkün olmadL" Ayşe Nü'in kitabını okuduğu ve ki- tabın filme çekileceğini öğrendiği gün- den bu yana rolü istediğini belirten Şo- ray da enderrastlanan, zor bir rolle kar- şı karşıya olduğunu belirtiyor: ''Bugü- ne dek çok az rolüm beni bu denli heye- canlandırnustır. Şu an hay'aömın fiimi ve hayatunm roKinü bulduğumu düşü- nüyorum. Yönetmenin banaobtngûve- ni de üzerime arü bir sommluhık yfik- Kiyor. Amacnruz,en iyiyi yapmakve bd- kTdeOscar_" Ayşe Nü'in kendi gerçek öyküsünü anlatan 'Kaçıkhk Diploması', birTürk- Fransız-Macarortak yapımı olarak çe- kilecek. Film, 1.5 müyonu Eurimages tarafindan karşılanacak olan 180 mil- yarlık bütçesiyle Türkiye'de bugüne dek gerçekleştirüen en yüksek bütçeli sinema projesi durumunda. Projenin Türk prodüktörleri Mine Film ve Mag- num Film. TOBAV'dan operu bııle ödüüeri Kültür Servisi - Cum- hurbaşkanı Süleyman De- mirel'in himayesinde TO- BAV tarafindan gerçek- leştirilen '1996-97 Sanat Sezonu tkinci Ankara Opera Bale Ödülleri' ödül töreni, bugün 11.00-12.00 saatleri arasında Cumhur- başkanlığı Köşkü'nde sa- natçı ve sanatseverlerin katılımı ile gerçekleştiri- lecek. Opera'da Sezonun Ba- şanlı Şefi Rengim Gök- men (La Boheme), Sezo- nun Başanlı Yönetmeni Murat Göksu (La Bohe- me), Sezonun Başanlı Kadın Solisti Sim Tokyü- rek (Maskeli Balo), Esin Tahnh (La Boheme), Se- zonun Başanlı Erkek So- listı Eralp Krjıcı (Maske- li Balo), Sezonun Başan- lı Dekor Tasanmcısı Sa- vaş Camgöz (La Boheme, Maskeli Balo), Sezonun Başanlı Kostüm Tasanm- cısı Nursun Ünlû (Dudak- tan Kalbe, Maskeli Balo, Sihirli Flüt) ve Sezonun Başanlı Işık Tasanmcısı Vedat Hızel (Dudaktan Kalbe, Tosca), Bale'de ise Sezonun Başanlı Şefi R*- uf AbduDayev (La Baya- dere, Üç Silahşörler, Ka- melyalı Kadın), Sezonun Başanlı Koreografi ve Sahneleyeni Andre Pro- kovsky (Üç Silahşörler). Sezonun Başanlı Kadın Dansçısı Arzu Dirin (Ka- melyalı Kadın, Serenad, Üç Silahşörler), Sezonun Başanlı Erkek Dansçısı Volkan Ersoy (Üç Silah- şörler. Mevsimler-Sere- nad Kamelyalı Kadın), Sezonun Başanlı Dekor Tasanmcısı Alexander Vassiliev (La Bayadere, Üç Silahşörler). Sezonun Başanlı Kostüm Tasanm- cısı Mine Erbek (Kamel- yalı Kadın), Sezonun Ba- şanlı Işık Tasanmcısı Fu- at Gök (Mevsimler-Sere- nad) olarak belirlendi. Jüri özel ödüllen ise Opera dalında, bu yıl kay- bettiğimiz değerli opera sanatçısı Zehra Yıkhz'a, Bale dalında da uzun yıl- lar bale sanatına üstün hizmetler vermiş olan ba- le sanatçılan Meriç Sü- men, Ojtun Turfanda, Rengin Taş ve Özkan As- lan'a verildi. Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde düzenlenecek olan törende 1996-97 Opera Bale Ödülleri sponsor kuruluşu Deniz- bank'ın özel ödülleri de verilecek. Özel ödülleri, Opera dalında Kültür Ba- kanlığı Devlet Çoksesli Çocuk Korosu Şefleri Prof. Dr. Sadettin Ünal ve Sevim İ nal. Bale dalında ise Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ala- cak.. Genlş Açı'mn Kış '98 sayısı çıktı • Küitür Servisi - Dört ay da bir yayımlanan Geniş Açı, yenilenen içerik ve tasanmıyla Kış '98 sayısını çıkardı. Dergide, fotoğraf1 sanatıyla ilgili konulann derinlemesine ıncelendıği yazılardan oluşan 'Dosya' adlı bölüm de 'Sahne Sanatlan ve Fotoğraf başlığını taşıyor. Sahne sanatlannı fotoğraflamanın inceliklerini, aynı zamanda da zorluklannı anlatan yazılardan oluşan dosyada, Yaşar Saraçoğlu, Haydar Bülbül ve Gökhan Yolcu'nun yaru sıra Orhan Cem Çetin ve Erman Koparan'ın konuyla ilgili düşüncelerini aktardıklan yazılan ve bu yazılan destekleyen fotoğraflan bulunuyor. Geniş Açı'mn diğer bölümleri ise Yücel Tunca'nın lstanbul Saydam Günleri özelinde fotoğraf dünyasını eleştirdiği 'Eleştirmek Istiyonım', 'Kış Vakti Kapadokya'. 'Ustalar' bölümünde Edward Steichen ve Sami Güner'in fotoğraf hayatlannı anlatan yazılar ve Rumelihisan Mahallesi'nin zaman içindeki değışimini fotoğraflarla gözler önüne seren bir inceleme yazısı yer alıyor. An Püskünüoğlu'nun yeni şiir kitabı çıktı • Kühür Servisi - Şair Ali Püsküllüoğlu'nun toplu şiirleri 'Babadat' adıyla Arkadaş Yayınevi tarafindan yayımlandı. Babadat'ta Ali Püsküllüoğlu'nun 1950- 1997 yıllan arasında yazdığı, yaklaşık 50 yıllık bir şiir toplamı olan 359 şiir var. Kitapta aynca, Ali Püsküllüoğlu'nun şiirleri ve şiir üzerine yapılmış konuşmalann yer aldığı bir seçme kaynakça da veriliyor. Ali Püsküllüoğlu'nun yayımlanmış kitaplanndan seçilerek bir araya geririlen şiirleri de 'Seçilmiş Şiirleri' adıyla daha önce Yapı Kredi Yayınlan arasından çıkmıştı. Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde Deryafiilü' • Kültür Servisi - Necatı Cumalfnın 'DeryaGülü' adlı oyunu 25 Şubat'tan itibaren Fatıh Reşat Nuri Sahnesi'nde sahnelenecek. Nedret Denizhan'ın yönettiği oyunun dekorunu Atıl Yalkut, kostümünü Fügen Yazıcı, müziğini Hakan Elbir'in yaptığı oyunda Sevinç Erbulak, Ersan Uysal ve Burak Davutoğlu rol alıyor. Oyun, çocuk yaşta kendisinden çok büyük, hatta babasından bile büyük bir adama verilen Meryem'ın aşk. nefret, özgürlük duygulan arasında gidiş - gelişinin öyküsünü anlatıyor. Kocaeli Bölge Tıyatrosu turneye çıktı • KOCAELİ (AA) - Kocaeli Bölge Tiyatrosu; > Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerindeki çeşitli I illeri kapsayan turneye çıktı. Kocaeli Bölge ' Tiyatrosu; Bursa, Çanakkale. Balıkesir. Kütahya, ! Afyon, Isparta, Aydın, Burdur, Denizli. Muğla, Antalya ve Mersin'de 'Hakkâri'de Bir Mevsim' adlı oyunu sahneleyecek. KBT'nin 11. Anadolu Turnesi, 3 Nisan tarihine dek sürecek. Grup, 14 Nisan'dan itibaren de Güneydogu ve Doğu Anadolu bölgelerini kapsayan turneyi gerçekleştirecek. Fujlta Piyanokı Üçlüsü Antalya'ya gelecek • ANTALYA (AA) - Fujita Pıyanolu Üçlüsü'nün Türkiye'de vereceği ikı konserden biri Antalya Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Yann Antalya'ya gelecek olan grup. AKM Aspendos Salonu'nda klasik müzik dinletisi sunacak. Megemi Fujita (piyano), Arisa Fujita (keman) ve Honoka Fujita (viyolonsel) kardeşlerden kurulu Fujita Piyanolu Üçlüsü; Martinu, Brahms ve Çaykovski'den yapıtlar seslendirecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle