18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ŞUBAT 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 70'li yıllann efsanevi rock grubu, 5 ve 6 Mart tarihlerinde iki konser verecek Led Zeppelin Istanbıd'a gefiyor• Keith Moon'un 'kurşundan yapılma bir zeplin gibi dibe inecek kadar ağır' tanımlamasından sonra 'Led Zeppelin' admı alan grubun kuruculanndan Jimmy Page ve Robert Plant, Bostancı Gösteri Merkezi'nde müzikseverlerle buluşacak. Kültür Servisi - Major Müzik Organı- zasyon, konserlerdizisini Led Zeppelin'le sürdürüyor. Efsanevı rock grubunun kuru- culanndan Jimmy Page ve Robert Plant 5 ve 6 Mart tarihlerinde Bostancı Gösteri Merkezi'nde iki konser verecek. Major Müzik'in sponsorkatkısı almadan gerçek- leştireceği konserlerde Led Zeppelin par- çalan çalınacak. Led Zeppelin, yaptığı müzikle hard rock ya da heavy metal gibi sınıflandırmalan aşmayı başarmiş ender gruplardan biri. Onlar, 1970'li yıllarda rock müziği olus- turan çeşitli öğelenn sentezini yapıp ken- di kimHkleriyle örtüşen bir müziğe imza attılar. Led Zeppelin'in öykfisü 1965 ya- zında başladı. Grubun gitaristi Jimmy Pa- ge'in amacı, Eric Gapton, Jeff Beck gibi isimlerden kurulu The Yardbirds grubu- nun bayrağını taşımaktı. Page, kısa süre sonra Londra ekolünün deneyimlı klavyecisi John Paul Jones ile anlaşrı. Bir solist bulmaya gelmişti sıra Page'in aklına gelen ilk isim Terry Ried oldu, ancak Ried'ın başka işleri vardı o günlerde. Midlandli vokalist Robert Plant böyle- ce grubun oluşum sürecine giriverdi. Plant, daha önceleri çeşitli bar toplulukla- nyla birhkte çahşmıştı ve bu gruplardan biri olan The Band of Joy"un davulcusu John Bonham' ı da yanına alarak Led Zep- pelin'e katıldı. Grubun oluşumundaki dığer kilit ısım. menajer Peter Grant oldu. Başından beri Majör Musicin sponsor katkısı almadan gerçeklcştireceğj iki konserde Led Zeppelin parçalan çalınacak. Grant'in gruba etkisı o denli büyüktü kı. zamanla herkes onu Led Zeppelin'in be- şıncı elemanı gıbı görmeye alıştı Who grubunun basçısı John Enhvisne. grubun isim babası olduğunu iddıa etse de efsanevı dörtlü. Keith Moon'un 'kurşun- dan yapılma bir zeplin gibi dibe inecek ka- dar ağır" tanımlamasından sonra 'Led Zeppelin' adını aldı. İlk zamanlar özellikle kısa pasajlarda kendini gösteren blues ağırlıklı bır so- und'u \ardı grubun. Jones'un klavyedeki varlığı bu sound'a klasik dokunuşlar ka- tarken. Plant" in \okali de Batı sahillerini ve hatta Janis Joplin'i getiriyordu akla. Led Zeppelin'in ilk albümü sadece 30 saatte kaydedılmış olmakla bırlıkte tüm zamanlann en ı\ı debuflerinden binydi. 'Good Tunes Bad Tîmes'. 'Dazed and Con- fused', 'Communication Brvakdown", 'Black Mountain Side' gibi şarkılann yer aldığı bu ilk albümün Ingiltere'de topladı- ğı beğeni. menajer Grant'e cesaret verdi. Grant'e göre Led Zeppelin'i dünyaya ta- nıtmanın yolu Amerikan müzik marketin- den geçıyordu. New York'a giderek Atlan- tıc plakla 5 yıllık bir anlaşmaya imza attı. Anlaşmada tüm yetkiler grup üyeleri ve menajer üzerinde toplanıyor, Page' in yap- tıgı müziğe kanşılmayacağı garanti edili- yordu. 1968 yılında Amerika'dakı ilk turnele- ri için büyük bir fırsat yakaladılar. Söz ko- nusu turne kapsamında yer alan Jeff Beck'ın programdan çekilmesi üzerıne Led Zeppelin 26 Aralık akşamı Denver'da izleyiciyle tanıştı. Dört saatlık olağanüstü performanslan sonucunda Fish'ten Iron Butterfly'a bırçok önemli ısmi sahneden sılmeyi başardılar. 1969'da, aldıklanbazı işleriçın Ingilte- re'ye dönmüş olsalar da burada fazla ka- lamadılar. Grubun menajeri Grant. Ingil- tere'de hak ettikleri ilgiyi göremedikleri- ni ve asıl dinleyici potansiyelinin Ameri- ka'da olduğunu düşünüyordu. Bu sıralar- da başladıklan turne programı tam iki bu- çuk yıl sürdü. Grant, büyük reklam kampanyalannı ve tanıtımlan önleyerek Led Zeppelin'e un- derground bır grup kımliğı kazandırmak istiyordu. 1969 yılında başlayan konserler dizisı sırasında 'Led Zeppelin II' isimli ıkinci albümlerinin kaydını da tamamladı- lar. Özellikle bu albümden sonra Led Zep- pelın bazı çevreler tarafindan bir metal grubu olarak tanımlanmaya başlıyordu. Aradan çok geçmeden, 1970 yılında 'Led Zeppelin III' de tamamlandı. Bual- büm, grubun önceki çalışmalannda rast- lanmadığı kadarbirbirinden farklı renkler banndınyordu içinde. Albümün 'Immig- rantSong' ile açılan birinci yüzünde elekt- ronik sesler ağırlıktayken. ikinci yüzde çok daha akustik ve melodik bir üslup söz konusuydu. Page'in en iyi aşk şarkısı ola- rak nitelendirilebilecek 'Tangerine' de al- bümün ikinci yüzünde bulunuyordu. Gruptan daha sert bir sound bekleyenler bir hayli hayal kınklığına uğradılar. Bir rock devi olarak Led Zeppelin adı gün geçtikçe büyüyordu. Jethro Tull gibi Ingılız progressıve rock gruplarıyla bir- likte Amerikan müzik piyasasını ele geçir- meye başlamışlardı. Yaşamlan yollarda geçen. otel odalarını yakıp yıkan 'kötü ço- cuklar' imajı da böylece doğuyordu. 1971 yılında gelen 'Led Zeppelin IV', klasikleşmeye aday bir parça sundu müzik dünyasına. 1970'li yıllarda düzenlenen hiçbir partı 'Stairway To Heaven'sız bitmi- yordu. Bu albümde 'Black Dog\ 'Misty Mountain Hop", 'The Battle of Evermore' gibi birçok unutulmaz parça vardı. 1975 yılında bir film sound- track'ı olarak kay- dedilen 'PhysicalGraffiti'. grubun son hit çalışması oldu. 1976 tarihli 'Presence' ve 1979 tanhh 'In Through The Out Door' adlı çalışmalannda da bazı başanlı parça- lar yer almasma karşın grubun gerileme süreci başlamıştı. Bu yıllarda yaşanan punk patlaması karşısında Led Zeppelin dinozorlar sınıfındaki yerini aldı. Şüphe- siz, Plant'in 1975 yılında geçirdiği trafik kazası ve 1977'de de oğlunu kaybetmesi grubun çöküşünde büyük rol oynamıştı. 1979'da Knebworth Festivali'ne katıla- rak, daha sonra da bir Avrupa turnesine çı- karak geri dönmeyi denedılerse de davul- cu John Bonham'ın 25 Eylül 1980'deki ölümü. grubun tarihi bir karar almasına neden oldu. Led Zeppelin'le birlikte tngi- liz rock müzik tarihinde önemli bır sayfa kapanıyordu. EverestMy LordMuhsin Ertuğrul'da sahnelenecek • Yapımını Kumpanya'nm üstlendiği 'Everest My Lord', İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan prodüksiyonu olarak her pazartesi saat 20.30'da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde izleyicilerle buluşacak. Kültür Servisi - Konsepti ve yönetimi Naz Erayda ve Biilent Erkmen'e ait olan, Sevim Bu- rak'ın "Everest My Lord, Ro- man 3 Perde" başlıklı metnınin bütünü Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi için oyunlaştınldı. Metin üzerindekı çalışmalann ilki 1996'da, Assos Gösteri Sa- natları Festivali'nde "Everest My Lord Kısa Bir 601001" is- miyle ıssız bir tepede. boş bir evin cephesinde, ikincisi ise "Everest My Lord, 1. ve 2. Per- de" ismiyle"l997'de 9.L'luslara- rası tstanbul Tiyatro Festivali için kent merkezinde. Cihangir Parkı'nda ve parka bakan birbi- llka Kramer, fotoğraflarında Nâzım Hikmet'in şiirlerinden esinleniyor 'Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman' MEHMET BAYHAN Nâzjm Hikmet'in şiırlenni Paris'te Gen- co Erkal'dan dınlemiş Öka ve çok etkilen- miş. Hemen gidip kitaplannı almış. Oku- dukça, içinde bir hüzün ve özlem büyü- müş. Babası Alman Lisesi'nde öğretmen oldugu için 5 ve 10 yaşları arasında tstan- bul'dayaşamış "İ'sküdartaranndaoturu- yorduk. Daha geleneksel birbölge, ama anı- lanm sıcak. Sokaklarda >ürümek. kaşarh tost yiyip portakal suyu içmek istiyorum. tstanbul'u özlüvorum." tlka Kramer'in fotograf sergisı Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfi'nda. Aslın- da okul için hazırladığı bir ödev îstan- bul'dan görüntüler. Insanlar, sokaklar, du- varlar. llka fotograf öğrencisi. Birmoda fo- toğrafçısının asistanı olarak çalışıyor ve haftada bir gün okula gidiyor. Ödevler, sı- navlar ve iki yılın sonunda dıploma alacak. "Bütün öğrenciler çahşır bir yerlerde. Üd yıl boyunca çok kazanılmaz. okul giderleri ancak karşdanır. Evden pek gebnez." Ge- lecekte moda fotoğrafçısı olmayı düşlüyor ve Istanbul'a ilışkin projelen var. "Alman- ya'da yedi olunca her yer kapanır ve cad- deler boşahr. Burada sabaha kadar canb- hk sürüyor. Bunu seviyorum. İstanbul ge- celerini çalışmayı tasarhyorum." Sosyal belgesel çalışanlann çoğunluğu kendilerinden aşağıdakı sosyal sınıflara yönelırler. Işı en ucuzundan avcılığa dö- nüştürenler de vardır. Ya bir dönemeçte arabayı durdurup pusuya yatar, 300 mm. ile eşekli köylü beklersiniz. Eşekler azal- dığından beri hiç traktörlü köylü fotoğra- fı gördünüz mü? Ya da bol renkli ve kar- maşanın hüküm sürdüğü yerlere giderse- niz. Eh azıcık da ögrenmış olun, nasıl ol- sa görüntüyü biraz ayıklarsınız. Hiçbir so- rumluluk almadan. dokunmadan ve sesle- rini duymadan, içlerine girip dertlerini din- lemeden, aldığınızın birazı olsun karşılığı duygusal sıcaklığınızı ve merhabanızı ver- meden onlarca fılmi doldurup dönersiniz. Köroğlu haksız mıdır "DeKkH demir icat oldu_~ derken 9 Yakında uydulardakı tele- gözler belirli süreler için kiraya venlse ge- rek. Oturduğunuz yerden. o ülkeye gıtmek zahmetine bıle katlanmadan fılmleri ya da dısketleri doldurmak olanağı doğar. Ney- se. alt kültüre yönelmek kolaycılık değıl mi bıraz"? -Belki.Btnimfotoğraflannıınhep- si böyle degjl ki. Üst kültürden bire>lerie iliş- ki kurmak /ordur. Dmarlan >ardır. sizi içeri almazlar. Sonra Almama'dakinden farklı değil bu sımflar benim için. İlgi çeki- ci olan diğerleri. O insanlar açıktır. içten- dir, sizi geri çevirmezler. Hemcn du>gusal bağlar kurulabilir." Sergismdekı göruntü- lerde ınsanlann sıcaklığmı yakalamış llka. Hepsı ızleyenın gözlerinm ıçıne bakmak- ta, uzatacağınız elı tutmaya hazır. Ünlüsosvalbelgeselcılerin hemen tümü siyah beyaz çahşır. Karanlık odaya gireni de var. gırmeyeni de. Neden sı\ah beyaz llka 0 .. "Siyah beyaz daha güçlü ve gördü- ğünüzde >oğunlaşabilirsiniz. Renkli. gözü aldanr. Moda fotoğrafında her şey bol ışık- II açık seçik ve nertir. Belki de biına tepki olarak ağır siyahlar. sıralanmrç gri tonlar, \er>er nctsizliklcrvegren hoşumagitmek- te." Baskılannı kendisı yapıyor. Karanlık odanın başkasına bırakılmasını pek anla- mıyor. Ama ünlülerden "o teknisyenlerin işj" dıyen yok mu? "İyide.demin siz fotog- raf karanlık odada biter demediniz mi?" August Sander \e Diana Arbus se\dığı fotoğrafçılar. Sander, 1920 sonrası Alman- ya toplumundan tipleri portrelemış. Görü- şü şu: "Kişinin geidiği sosya) sımnn iizeUik- leri kültürü veyapnğı iş. fizikyapısna yan- sır". Kırsaldan kente göçenlenn ıki-üç ne- sıl boyunca yükseldiğini, ama sonra bo- İlka Kramer'in fotoğrafları Nâzun Hikmet Kültür ve Sanat Vakfi'nda sergileniyor. zulduğunu söyler. Arbus ıse Sander'den et- kilenerek. 1960'lar Amerikası'nda sorun- lu tipleri görüntülemiş. Doğrudan \ e biraz acımasız. Fotoğraflannm her birine sanki sosyolojik ve psikolojik inceleme raporla- n eklıdır. tlka da. giderek gelışecek çalış- malannda böylesine zenginlıklen anyor. Türkiye'den izleri ruhunda taşıyarak. Bu izler ya da gerçekten ınsanlann sıcaklığı onu buraya çekiyor. Bizler çevremize ve insanlanmızın duygusal zengınliğine kör- leşiyor muyuz? llka. sergisini Nâzım'ın şiirlerijle sunu- yor. Almanya'da ödev olarak verdiğınde de şiırlerin çevirisi ile sergilemış. "Memleke- tim. memleketim, memleketim / ne kaske- tim kaldı senin ora tşL / ne yollannı taşımtş a>akkabılanm./son mintanım da sırtımda paralandı / çoktan. / Şile bezûıdendL / Sen şimdi saçlanmın akında / enfarknmda yü- reğimin. / alnımın çizgilerindesin memle- ketim. / Memleketim. / memleketim_" llka çocuklugunun anılanyla. Nâzım'ın hüzün- lü özleyişıni kendısine yakın bulmakta. Fo- toğraflanna yansıtmak çabasında duygula- nnı. Insanlara doğrudan \e se\ecenlikle yaklaşmakta, karşılığını da bulmakta. Ba- kış, uzaklığı ve yükseklığıni özenle seç- mekte. Kazağındakı "Prett> Sportswear" yazısı ile çobanın oğlu. Kalabalıktan bin- nin elinde yükselen afış, "Gözalünda kay- bedilenleri unutmayacağız'' Eminönü ye- raltı geçıdinın karanlığında ya da yansıma- larda sıluetlennden tanınan ınsanlanmız. Hallen, efkârlan ve içtenliklen ile bizim in- sanlanmız. Büyükada'nın tepesindeki lo- kantada kalkılmış sofrada artıklar: çoban salatası, beyaz peynır. kalamar. kızarmış patates ve yanm bardak şarap. Uzaklaşan- lardan kulağımıza ulaşan bir şarkı: "Biz Hejbeli'de her gece._" Nâzım Hikmet Vakfı sergiler, edebiyat \e müzik etkınliklenyle sizleri beklemek- te Kolay ulaşılır yerde, Taksim'de Sırasel- viler'in başında. DYP'ye hiç uğramayın, ANAP'ı geçın, CHP'ye çıkmadan birinci katta. rine bitişik iki yapının üzerinde gerçekleştirilmışti. Biryazarın yazdıklannı "yeni- den okuma" çalışması olan bu oyunda, metnin parçalı yapısı doğrultusunda yenıden kurgula- nan yazı-film- ses-ışık ve oyun parçalannın görsel-düşünsel iliş- kıleri aranmakta. Yazarın yaz- dıklanndan çıkan bu oyun son- rasında, izleyicinin yeniden ya- zılana dönmesi, yazılanı "yeni- den okuma"sı, izleyicinin yeni- den okur olması. yeni bir okura dönüşmesi amaçlanıyor. 1. Perde, "tiyatro salonu"nun en arkasında yer alan, oyun-ışık- ses yönetmenlerinin bulunduğu camlı odada gerçekleşir. Yazann gölgesi, kendi banda kaydedil- miş sesine "cama yuzı yazma" oyunuyla eşlik eder. 2. Perde'nın ilk bölümü, sah- neye kapatan "tiyatro perde- si"nin üzennde oynayan. oyun- culann fılme çekilmiş- sekanslar halindeki- sessiz görüntülerin- den oluşur. Oyunculann kendile- ri perdenin önündeki "orkestra çukuru"ndan bu görüntüleri ses- lendirirler. 2. Perde'nin ikinci bölümün- de, ev içinde dolaşan 'Göz'ün gördükleri "tiyatro perdesi^ne taşınır, bu yazı-ses- hareket ile yapılır. eşyalar perdenin üzerin- de yazılır, metnin gen kalanı sahne üstünden seslendirilir. Ya- zıdaki ses, sesteki metin, yazı- ses-hareket içindeki müzik ara- nır. Bu, tek bir yazarın (Göz'ün) altı oyuncuya bölünmesiyle ya- pılır. 3. Perde'de "tiyatro perdesi" açılır. Sahnenin ortasında yer alan bir "düztem" üzerinde ya- zarın gölgesının kaydedilmiş oyunu izlenir. Döner sahne üze- rinde yer ajan oyuncular, bu gö- rüntü düzleminin bir yanında "yazüan" diğer yanında "dip- notian" oynarlar. Oyun. Yazann Gölgesi'nin "alkışa daveti" ile son bulur. Yapımını Kumpanya'nm, mü- ziğini Babür Tongur'un, kore- ografı danışmanlığını Diiek Ev- gin'in, bilgisayar koordinasyo- nunu Volkan Duran'ın üstlendi- ği oyunda Ayla Algan, Beklan Algan. BilgeArat,ÖviilAvlaran, Mustafa Avkjran, Sanem Oktar, Nadi Güler. Kerem Kurdoğlu, Burhan Ökmen, Cenk Telimen ve Neslihan Yurtsever rol alıyor- lar. 'Everest My Lord', İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Ti- yatrolan prodüksiyonu olarak 9 Şubat'tan itibaren her pazartesi saat 20.30'da, Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinde 8 kez sah- nelenecek. BUAŞAMADA ŞÜKRAIN KURDAKUL 7uz Kokarsa Çaresi Ne?../ Betül Çotuksöken, "ÇokAnlamlı BirKavram Ola- rak Hümanızma" başlıklı yazısında, (tnsancıl, sayı 87, Ocak 1998) çağdaş düşünürterin görüşlerini birleş- tirerek hümanizmanın 'olmazsa olmaz' koşullarını şöyle saptıyor: "Kendi başına var olan -insan dünyasını aşkın her- hangi birzihin ya da bilinç tarafindan bır anda yara- tılmış olmayan- doğal nitelikli bir dünya ve evren ta- sanmını dikkate almak: Insanın kavram yaratan bir vahık oluşunu temel kalkış noktası yapmak; Bilime, olgularla sınanabilir açıklamalara dayan- mak; insanın sorun çözme gücünü ortaya koymak; Yazgıcılığa karşı çıkmak, içinde yaşamlan bu dün- yayı değeherin temeli ve gerçekleştirme alanı olarak benimsemek." Onca aykın gücün düşünme eylemıni dondurma çabaları karşısında yenilmezlik simgesi sayabilece- ğimiz bu ilkelere kolay ulaşmadı insanlık. Ortaçağın aykın güçleri kitaplarıyla birlikte düşü- nen kafalan da yakarak düşünme yeteneğinden Kur- tulrnak istiyordu. Başaramadı. Çağdaş aykırı güçlerin insanı kendi içinde kilitle- yerek. yalnız bırakarak, medya gibi uzaktan kuman- da araçlarryla yönlendirerek eylemsizleştirme çaba- lan da eskisince sürüyor. Ama hümanizmanın temel ilkelerinden biri olan "sorun çözme gücünü" ınsanlar büyük ölçüde orta- ya koyabiliyorlar artık. Sorma bilincimize duvar örmekle yalnızlaştıramı- yor bizi aykın güçler. Güdümlü çoğunluk var da, soranlanmızın kalaba- lığıyokmu... • • • öyleyse sorabiliriz: Savaş mutlak bir kaçınılmazlığın sonucu olarak mı kan içinde bıraktı ihtiyar yüzyılımızı? Yoksa, ekonomileri silah endüstrisine dayalı ülke- Ier mi taş koydular banşın güzelliğine, sevgi gibi, er- dem gibi insanı insan yapan niteliklere. Yanıtlayabiliriz: Karamsariarca düş sayılsa da hümanizmanın vaz- geçilmez ilkeleri önünde sonunda savaşın da yörün- gesınden kurtaracaktır dünyamızı. Silah tacirliğı barbarlığı onlarınsa, uygar insan ger- çeğiyle çelişmeyen, dünyayı sılahlardan temizleme istenci de bizım. • • • Neredeyse kırk yıldır başım sıkıştıkça okuduğum Kerküklü bir dörtlük var: "Çaresi ne, Derdi çoksa çaresi ne? Et kokarsa tuz vurulur, Tuz kokarsa çaresi ne?" Bir TV kanalında Saddam'ın öldüren gaz depola- rını Kerkük yöresinde oluşturduğunu acıyla ögrenin- ce yine okudum bu dizeleri. Savaş patladı mı bölgede tutunmaya çalışan üç milyon Türkmen de topun ağzında. Biliyoruz ki, Kürtler gibi, azınlık olmaktan başka suçlan yok onlann. Yahya Kemal bile, kaç yıl önce "Fransızlar Fran- sız, Ingilızler Ingiliz, Almanlar Alman, TûrklerTürkol- madan önce insandırlar" diye yazmıştı. Kerkük'te yaşayanlar da Türkmen olmadan önce insandırlar. Saddam bencilliğiyle ABD silah endüstrisinin çem- berine sıkıştırılmışlar, çağdaş hümanıstlerin gözleri- ni anyor şimdı. "Et kokarsa tuz vurulur, Tuz kokarsa çaresi ne?.." 17. yüzyıl İngilteresi'nden popüler müzik B Kültür Servisi - Ingıitere'nin önde gelen müzik topluluklanndan Dufay Collective Barok Topluluğu perşembe akşamı saat 19.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda 17. yüzyıl İngilteresi'nden popüler müzik sunacak. 1987 yılında kurulan \e altı müzisyenden oluşan Dufay Collectıve. Ingiltere'nın önde gelen eski müzik topluluklanndan biri. Aydınlatıcı programlan. yenılikçı ve heyecan venci tarzlanyla, verdiği tüm konserlerde büyük ilgi görüyor topluluk. Florin lonescu Galati ve Leyla Yenisey Artay'dan konser I Kültür Servisi - Ünlü kenıancı Florin lonescu Galati ve pıyanist Leyla Yenisev Artay. 19 Şubat Perşembe günü saat İ9.30'da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası İstınye Konser Salonu'nda 'Zihinsel Yetersiz Çocuklar' yaranna bır resital verecek. Ilarion lonescu Galati'nin oğlu olan Florin lonescu Galati, geçen sezon Romanya Yorumcu ve Eleştiımenler Bırlığı tarafindan yılın sanatçısı seçildı. Sanatçılar resitalde G. Pugnani. F. Kreisler, G. Tartinı. Beethoven. Bartok. Brahms \e Scott Joplin'in yapıtlannı yorumlayacak. Geleneksel ttalyan Halk Dokumaları Sergisi • Kültür Servisi - Italya Sartirana Vakfı Tekstil Sanatlan Galerisi'nden gelen "İtalyan Geleneksel Halk Dokumalan' sergisi. 28 Nisan'a dek tstanbul Türk ve Islam Eserleri Müzesi'nde sergileniyor. Kültür Bakanlığı ve İstanbul İtalvan Kültür Merkezi'nm ortaklaşa düzenlediği sergide Sardunya, Kampania. Umbria. Abruzzo, Toscana, Lıguria, Veneto ve Lombardia bölgelerinden seçilen değişik tekniklerle dokunmuş \e 15. yüzyıldan 19. yüzyıla dek uzanan bir dilimde tarihlenen örnekler yer alıyor. ÇYDD'den Yaşasın Gökkuşağı' • Kültür Servisi - Çağdaş \ aşamı Destekleme Derneği, Kocamustafapaşa Çağdaş Çocuk Tiyatrosu öğretmen ve öğrencılerinin hazırladığı 'Yaşasın Gökkuşağı' isimli oyunu her cumartesı, saat 14.00'te sahneleyecek. 1986 yılında Milli Eğitim Bakanlığı en iyi çocuk oyunu ödülünü alan Ulkü Ayvaz'ın yazdığı, Burak B. Yazıcıoğlu'nun yönettiği oyunda, banş ve kardeşlik teması vurgulanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle