23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ŞUBAT 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 Yeni santnallar geliyor • ANKARA (AA) - Her geçen gün artan eneıji ihtiyacı karşısında. yap- işlet-de\ret(YlD) modeliyle gerçekleştirilecek eneıji yatınmlan yeniden hız kazanıyor. YÎD modeliyle, toplam 3 bin 629.5 megavat (mw) kurulu güce sahip olacak i santralın, inşa edilmesi konusunda ön başvuru aşamasına gelindi. Hak-İş'in araştırması • ANKARA (AA)- Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin mutfak harcamalannın bir önceki aya göre yüzde 8.6 oranında artış gösterdiği bildirildi. 15Ocak-15 Şubat dönemi için 4 kişilik bir ailenin toplam zorunlu mutfak harcamalan 55 milyon 114 bin 800 liraya yükseldi. Silicon Graphics Türkiye'de • tSTANBUL(AA)- Dünyada büyük ilgiyle izlenen Terminatör ve Jurassic Park'tan Titanic'e kadar çok sayıda filmdeki heyecan yaratan özel efektlerin gerçekleştirildiği bilgisayarlan üreten Silicon Graphics, Türkiye'de sanayi kuruluşlannı hedef pazar olarak seçti. Nevşehir'e kalkınma odası • ANKARA (AA) - Türkiye Kalkınma Bankası'nın (TK.B) 6. Kalkınma Odası, Devlet Bakanı Salih Yıldınm ve TKB Genel Müdürü Taci Bayhan tarafından bugün Nevşehir'de hizmete açılıyor. TKB'den yapılan açıklamada. ekonomisi büyük ölçüde tanm, hayvancılık ve turizm sektörüne dayalı olan Nevşehirtie, imalat sanayiîfıîrT destekienmesi konusunda TKB tarafından yapılan çalışmada. tanm alet ve makine imalatı, patates cipsi üretimi. soğuk hava deposu, et-yumurta tavukçuluğu, bisküvi üretim tesisi ve turizm yatınmlannın öngörüldüğü bildirildi. Tekerlekli boru hattı • HABUR(AA)- Kamyonlarla Kuzey Irak'tan günde. bir trilyon lira tutannda. yaklaşık 14 milyon litre mazot Türkiye'ye getirilerek Trakya dahil tüm bölgelerde satıldığı bildirildi. Kuzey Irak'tan mazot getirmek amacıyla bölge il ve ilçelerindeki Şoförler Odası'na her geçen gün yeni müracaatlar oluyor. Bölgede mazot getirmek için yeni başvurularla bırlikte kamyon sayısı 41 binden 44 bine yükseldi. İthalatta gerileme • A.NKARAfAAJ- Türkiye'de çok tartışılan canlı hayvan ve hububat ithalatında geçen yılın 11 aylık döneminde gerileme kaydedildi. Devlet Istatistik Enstitüsü verilerine göre, 1997 yılı Ocak-Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştınldığında hububat ithalatında yüzde 21.8 oranında azalma oldu. Böylece. hububat ithalatına 1996yılmın 11 ayında 714.9 milyon dolar döviz ödenirken, bu rakam geçen yılın aynı döneminde 558.9 milyon dolara geriledi. Hizmet-İş'ten uyarı • K.MARAŞ(AA)- Hizmet-tş Sendikası Genel Sekreteri Mahmut Aslan, yüksek enflasyonun düşürülememesi halinde sosyal patlama olacağını savundu. Hizmet-lş Sendikası Genel Sekreteri Mahmut Aslan bu yıl 160 belediyede 50 bin işçiyi kapsayan toplu iş sözleşesi görüşmelerini sürdürdüklerini kaydetti. Onur Kumbaracıbaşı, hükümeti enflasyonla mücadelede ciddiyete çağırdı 'Banknot matbaası yetişemiyor'FARUKATAAY ANKARA - CHP Genel Başkan Yar- dımcısı Onur Kumbaracıbaşı, banknot matbaasının piyasanın para gereksinimi- ni karşilamakta güçlük çektiğini söyledi. Hükümetin, ekonomideki başansızlığını örtmek için gündem değiştirmeye çalıştı- ğını kaydeden Kumbaracıbaşı, "Borçlann düzenli ödenebiliyor olması bile büyük şans" değerlendirmesini yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Kumba- racıbaşı. ekonomı karnesi başansız olan hükümeti. enflasyonla mücadelede ciddi- yetsizlikle suçladı. Hükümet üyelerinin açıklamalannm birbiriyle çeliştiğini \-ur- gulayan Kumbaracıbaşı, "Hükümet, enf- lasyonla mücadeledeki başansızlıklarının unutulması için gündemi değtştirmeye ça- lışıyor. 'Irak, Konya'yı bombalayabilir" di- ye açıklama yapılıyor. Gündem degjstir- mek adına bunlar yapılmamalıdır" dedi. Iktıdann hiçbir konuda çözüm ortaya koyamadığını ve sonbaharda erken seçi- • Kumbaracıbaşı. ekonomi karnesi başansız olan hükümeti, enflasyonla mücadelede ciddiyetsizlikle suçladı. Hükümet üyelerinin açıklamalannm birbiriyle çeliştiğini \nrgulayaran Kumbaracıbaşı, "Irak, Konya'yı bombalayabilir" diye açıklama yapılıyor. Gündem değiştirmek adma bunlar yapılmamalıdır" dedi. me gitmeye hazırlandığmı kaydeden Kumbaracıbaşı, "Seçime iyi bir pozisvon- da gitmek için başansızlıklannın sorum- luluğunu CHP'ye yıkmaya çalışıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz'' dedi. Uluslara- rası Para Fonu"nun (IMF) Türkiye ile an- laşma yapmamasının hükümetin ekonomi politikalannın inandıncı olmamasından kaynaklandığını kaydeden Kumbaracıba- şı, "IMF ortada bir irade göremiyor. IMF böyle ciddiyetstz bir muhatap varken an- laşma yapmaz. Çünkü, IMF anlaşma yap- tığı ülke\e kefıl oluyor" dedi. Kumbaracıbaşı, hükümetin göreve gel- diğinde 10-15 milyar dolar kredi bularak enflasyonu düşürmeyi hesapladığını kay- dederek. "Türkîye'de böyle bir hükümet varken bu kredinin gelmeyeceği anlaşıb- yor. Bu ortamda borçlann düzenli olarak geri ödenebiliyor olması bile büyük şans" dedi. Piyasanın her gün 250 trilyon lira açıkla açıldığına ve döviz rezervlerinin 500 milyon dolar azaldığına dikkat çeken Kumbaracıbaşı. "Merkez Bankası'nın banknot matbaasının imkânlan gerekli paranın basılmasına yetişmrvor. Bu gidiş- le 50 mityon Uraiık banknotu da çıkaracak- lar" diye konuştu. Kumbaracıbaşı. ekonominin durumu- nun seçim ekonomisine de olanaktanıma- yacağını belirterek, "Özelleştirmeden kaynak bekliyorlar, oradan da önemli bir para gelmez. Müflis tüccar gibi eldekini sa- tarak bir yerc gftmeleri mümkün değü" dedi. Kumbaracıbaşı, Meclis'e gelen vergi tasansının gerçek bir reform niteliği taşı- madığını belirterek şu önerileri getirecek- lerini belirtti: "Tasan geür dagüımını düzeltecek,ver- gi adaktini sağlayacak önlemler içermi- yor. Kayıt dışı ekonomiyi kayda almak için beyanname verme zorunluluğunu genis- letmeyi planlıyoriar. ama bu zor görünü- yor. Biz, ücretlilere ayn bir tarife getirile- rek vergi yükünün azaltuması için önerge hazırlıyoruz. Küçük esnaf ve zanaatkâra da ayn tarife uvgulanmalı. rant gelirleri- nin vergi oranlan yükseltilmeli. Sağltk. eğj- tim gibi gideıierin vergi matrahından dü- şülebilmesini, geçici verginin kakiınlması- nı istiyoruz. Kooperatiflere, araştırma geliştirme hizmetlerine tanınan istisnalar sürmeli." Uygulama için Başbakan Yılmaz'la görüşmeye hazırlanan Meral 'Eşelmobil kaybını istiyoruz'ANKARA (AA) - Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral. eşelmobil sisteminin yürürlük- ten kaldırılması durumunda, mevcut toplusözleşme düzeni- nm delinmeyeceğinı belirterek, bu konuda önümüzdeki günler- de Başbakan Mesut Ydmaz ile görüşeceğıni söyledi. Bayram Meral. geçen yılki kamu toplu iş sözleşmesi gö- rüşmelerinde Türk-lş'e üye 1- 2 sendikanın. konfederasyonun bilgisi dışında eşelmobil siste- mini benimseyerek sözleşme bağıtlamalan sonucu, diğer sendikalann da zorunlu olarak bu sistemi kabul ettiklerini kay- detti. Eşelmobil sisteminin uygu- lanmasından 500 bini aşkın ka- mu ışçisinin toplam 346 trilyon lira kaybı olduğunu anlatan Meral. Başbakan Mesut Yıl- maz'in muhalefetteyken eşel- mobil sistemini kaldıracağı yö- nünde vaatte bulunduğunu söy- ledi. Hükümet içinde bazı ba- kanlann. "Eşelmobili kaldınr- sak mevcut toplusözleşme düze- ni delinir, bozuiur. Türk- Iş'in hesaplamalan ile ni/dm hesap- lanmız arasında yüzde 500 fark bulunuyor" şeklinde görüş bil- dirdiklerini anlatan Meral. eşel- mobil sisteminin kaldınlması durumunda toplusözleşme dü- zeninin delinmeyeceğinı belirt- ti. Yürürlükteki bazı toplu iş Almanya'daki işsizlik en çok Türkleri vuruyor 500 biniaşkın TürkişsizEkonomi Servisi - Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük işsizlik ordusuyla karşı kar- şıya olan Almanya'da yaşayan 2 miryonu aşkın Türk'ün yüzde 25'inin işsiz olduğu belirtili- yor. Fmancial TAm«"m 13 Şubat tarihli sayısm- daki haberine göre 4.82 milyon işsizin yaşadı- ğı Almanya'da Türklenn işsizjik sorunundan en çok etkilenen kttfe eiduğu bildiıriJtyor. Ûkede; : çalışan yabancı işçiler arasında Türklenn işsiz- likte ilk sırada yer aldığı söylenirken ltalyan- bnn yüzde 20'si, Yunanlılann yüzde 19'u ve lspanyollann yüzde 12'sinin işsiz olduğu ifade ediliyor. Türkgençlerinin aldıklan yetersiz eği- timin, işsizlik sorununun en önemli sebebi ol- duğu belirtilirken Alman çocuklannm yüzde 18'inin üniversiteye yönelik okullara giderken Türk çocuklannda bu oran yüzde 5. Ülkedeki toplam nüfusun yüzde 2.5 'ini oluş- turan Türlder\n, Almanya'mn Gayri Safj Yur- tiçi Hasılası'mn (GSYİH) 1.97'sini örettiğia-. den söz ediliyor. 19% yılında bir AJmatfın ay- lık ortalama ücretinin 2690 mark, bir Türk iş- çinin ise 2260 mark olduğu belirtiliyor. sözleşmelerinde sorun çıkması durumunda işverenlerle görü- şerek. sözleşmeyi ek bir proto- kolle yeniden düzenlediklerini anımsatan Meral. eşelmobil konusunda da hükümet ile ye- niden bir düzenleme yapabile- ceklerini söyledi. Ek zam tale- bmde bulunmadıklannı. işçinin elinden alınan toplam 346 tril- yon lirayı istediklerini anlatan Meral şöyle konuştu: "Hükü- met zammı takside bagladı. Bundan da işçinin 346 trilyon lira ka\ bı oldu. Biz ek zam iste- miyoruz. Birilerinin gasp ettigi hakkımızı isri\oruz. Eşelmobi- lin kaldırılması ile toplusözleş- me düzeninin delinmesinin ya- kından uzaktan ilgisi yokrur. Tam tersine, ek bir protokoüe \cnidcn düzenlenecek toplu iş sözleşme düzeni daha sağlıklı is- leyecektir." BaşbakanMa görüşme Eşelmobil sisteminin kaldı- rılması amacıyla Yılmaz'dan görüşme talebine olumlu yanıt geldiğını bildiren Meral, önü- müzdeki günlerde Başbakan ile bu konuyu ele alacaklannı kay- detti. İsten cıkarmalar Fatura işçiye kesiliyor ANKARA (AA) - Geçen yıl. toplam 12 bin 156 işçinin işten çıkanldığı bildirildi. Işten çıkanlan işçilerin yüzde 63.9"u Türk- lş, Yüzde 17. 4"ü DİSK %e yüzde 1 'i Hak- tş üyesi, yüzde 17.8"i ıse sendikasız işçiler- den oluşuvor. Petrol-ış Sendikası tarafından yapılan araştırmaya göre 1997 yılında işten çıkan- lan 12 bin 156 işçinin yüzde 46.8'iişYasa- sı'nın 13. maddesi gereğince, yüzde 25.5'i sendikal örgütlenme, yüzde 10.1 'i özelleş- tirme, yüzde 17.6'sı ise diğer nedenlerle iş- ten çıkanldı. İşten cıkarmalar en çok doku- ma, metal ve inşaat işkollannda gerçekleş- ti. Özelleştirme uygulamalan, işten çıkan- lan işçi sayısının artmasında etkili olurken 1997 yılında özelleştirme sonucunda 1.233 işçi işten çıkanldı. İşten çıkanlan her dört işçiden birinin sendikalaşma nedeniyle işi- ne son verildiği belirtilen Petrol-lş araştır- masında, işten çıkarma ve işsizliğin tüm iş- çilerin en temel sorunu haline geldiği vur- gulanarak: "Işçiler her ne kadar işyerlerin- de kapsamdışı. sözleşmeli. geçici. me\ simlik, taşeron adı altında farklı ücret ve çalışma koşuUannasahip olsalar da işgüvencesi hep- sinin ortak sorunudur. Sendikalar. işveren- lere işçi çıkarmadasıarazözgürlük tanrjBÖb'\ 13. maddenin kaldınlarak 1994 yılında TBBM'de onavlanan 158 sayılı ILO sözleş- mesinc uygun iş güvencesi \asasimn çıkma- sı için mücadele etmelidirier'' denildi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA Iki hafta önce, iki Ingiliz ilaç şirketi, Glaxo ve Smith Kline Beecham, dünyanın üçüncü büyük ilaç şirketini oluşturmak üzere birteşmeye karar verdiler. Ingiltere tarihinin bu en büyük şirket evliliği sonuçlandığında, "Ingiltere'de ilaçla ilgili her şey -bilim adamları nerede eğitim görecekler, nerede ça- lışacaklar, araştırma geliştir- me harcamalan nasıl yöneti- lecek, laboratuvariar, fabrika- lar hangi alanlarda ve hangi cografi bölgelerde kurulacak, eczanelerin geleceği nasıl et- kilenecek, ulusal sağlık hiz- metlerine hangi ilaçlar kaça satılacak- hep bu yeni şirke- tin yörüngesine oturacak. Dünün dev sosyal sağlık hiz- metleri tüm pazarlık gücünü kaybedecek" (The Observer 8/02/98) Asalaklaşma Glaxo-Smith Klein birleş- mesi az görülur bir örnek degil. Geçenlerde, iki Isviçre Bankası, Union Bank of Switzerlend ve Swiss Bank of Corporati- on'un birleşerek dünyanın en büyük fon yöneticisini oluştur- duklarına şahit olduk. Alman- ya'da Bertelsmann ve Kirsch, Avrupa'nın en büyük basın ya- yın şirketini oluşturmak üzere birleşiyorlar. örnekleri çoğalt- mak mümkün. Son yıllarda dün- ya ekonomisinde büyük bir şir- ket birleşmeleri dalgası yükse- liyor. KPMG Peat Manvick LLP'nin küresel birleşmeler üzerine hazırladığı rapora göre 1997'nin ilk sekiz ayında ABD'de gerçekleşen 1.081 şir- ket birieşmesinin değeri 47 mil- yar dolar. 1996'nın aynı döne- minde, 38 milyar dolaHık, 1.118 birieşmenin gerçekleştiğine ba- karsak hem birleşmelerin genel hacminin hem de ortalama ça- pının büyümekte olduğunu gö- rebiliriz. Avrupa şirketleri ise 1997'nin benzer döneminde ABD şirketlerini satın almak için 43 milyar dolar harcamışlar. Ra- por, birleşmelerin Bankacılık, elektrik hizmetleri ve teleko- münikasyon sektörierinde yo- ğunlaştığını gösteriyor. (Busi- nessVVire 27/10/97) Şirket birleşmeleri daha bü- yüyerek küresel rekabet gücü- nü arttırmanın yanı sıra, hisse senetlerinin el degiştirmesiyle elde edilen gelirierin, yani rant Yeni Feodaller gelirterinin maksimizasyonunu da amaçlıyor. Bu şirket birleş- meleri aynı zamanda son 25 yıl- da hızla büyüyerek dünya eko- nomisinde rakipsiz bir güce ula- şan senmayenin (banka semna- yesi) de özgün bir değertenme biçimini oluşturuyor. Bu köşe- de mali sermayenin son yıllar- daki baş döndürücü büyüme hı- zını birçok defa tartıştık.. tekrar örneklemeye gerek yok. Döviz piyasalannın günlük hacminin 1.5 trilyon dolara ulaştığını, As- ya bölgesindeki borç enstrü- manlannın toplam değerinin 60 trilyon doları geçmiş olduğunun ediş biçimine bakmakta büyük yarar var. Kapitalizmin bu aydın- lan, feodaliteyi üretken olmayan bir zenginliğe, ranta, ekonomi dışı zora dayanarak, serbest re- kabet içinde yapılması mümkün olmayan gelirier elde etmeye yol açtığı için asalak olduğunu düşünüyor ve feodalleri etik dü- zeyde de mahkûm ediyoriardı. Bu gün de karşımızda borsa etkinliklerinden (spekülasyon), siyasi olarak bulunduklan konu- mun imtiyazlarını kullanarak (yolsuzluk. talan ve rüşvet), uluslararası kaçakçılık etkinlikle- rinden (mafia) son derecede bü- şıya olduğumuzu düşündüren başka işaretler de var. Örnegin bu dev şirketler son derecede karmaşık bürokratik ilişkileri, emir kumanda zincirlerini kont- rol ediyorlar. Genel müdürieri, adeta bir kraldan diğerine gezen şövalyeler gibi şirket değiştiri- yoriar ve her gtttikleri yerde mil- yariarca doları kontrol ediyor ve yüzbinlerce ınsanın yaşamını et- kileyecek kararlaralıyoriar. Ama bunlar sadece rant elde eden mülk sahiplerine, yani hisse se- nedi sahiplerine, "feodal aile ef- radına" karşı sorumlular. Bu dev şirketlerin ve yöneticilerinin üze- Özellikle Avrupa şirketieri birleşerek rekabet güçlerini arttırmaya çalışıyorlar. tahmin edildiğini hatırlamak ye- tersanınm. Üretken faaliyetten değil de spekülatif, yani birikmiş serve- tin bölüşülmesinden beslenen sermayenin, geçen 25 yılda bu şekilde büyümüş olması, bize, kapitalist etkinliklerin çok büyük bir kısmının üretimden koparak rent geliri elde etme faaliyetle- rinde yoğunlaştığını. asalaklaş- tığını gösteriyor (1) ...Ve feodalleşme Bu gelişmelere bakarak, ka- pitalist ekonominin büyük bir kısmının "feodalleşmeye baş- laması" gibi ilginç bir durumla karşı karşıya olduğumuzu söy- lemek mümkün (2). Bu ilk anda bir oxymoron gibi görünen tes- piti açmak için birkaç yüz yıl ge- riye gidip Merkarrtilist, Fizyog- rat ve klasik iktisatçılann, yani yükselmekte olan kapitalizmin aydınlannın feodaliteyi mahkûm yük gelirier elde eden ekonomik ilişkiler var. Dünya ekonomisi küreselleşirken ve sözde her yerde serbest rekabet rüzgârla- n eserken, mali ve sinai piyasa- lar dev şirketlerin egemenliği al- tına girdiği için serbest rekabet koşullan ortadan kalkıyor ve te- kelci kâriar zenginliklerin kayna- ğı olmuyor mu? Tüm bu eğilimler gelip dev çokuluslu banka, telekomüni- kasyon, bilgisayar. haberleşme ve medya şirketlerinin vb. bün- yesinde kesişiyorlar. Dün, nasıl feodal krallıklargenişlemek için, ganimet toplamak, toprak elde etmek amacıyla savaşıyorlar- dıysa.. bugün bu dev şirketler de başka şirketleri yutmak için mali savaşlara giriyorlar. Boşu- na mı bu tür birfeşmeleri ger- çekleştiren şirketlerezaman za- man "predetor" (başkalarını avlayarak yok eden) deniyor? Bir feodalleşmeyle karşı kar- rinde ne kamu denetimi ne de siyasi kontrol var. Diğer bir de- ğişle, bu şirketler ve yöneticile- n, kapitalizmin siyasi yapılannın, devlet, demokrasi, meşru tem- sil ve sorumluluk ilişkilerinin ne- redeyse dışında yaşıyoriar. Yeni yasal çerçeve arayışı Ancak, bu "neredeyse dışın- da", yani kapitalist devletin et- kisinden tümden kurtulmamış olarak yaşamak zor. Küresel şir- ketler. bu duruma bir son ver- mek ve tümden "özgürieş- mek'1 istiyoriar. Devletlerin, ken- di siyasi coğrafyalannın dina- miklerinden, zorunlu meşruiyet ilişkilerinden kaynaklanan poli- tikalan, bazen bu şirketlerin ge- lirlerini olumsuz yönde etkileye- biliyor. Örneğin, bir ülkede sen- dikal hareket yeni haklar elde edebiliyor. Toplumsal muhale- fet, hükümetleri, sermaye üze- rine, örneğin, çevreyi korumak için yeni vergiler koymaya, ya da toplumsal harcamalan attır- maya zoriayabiliyor; Fransa'da olduğu gibi haftalık çalışma sü- resini 35 saate indirtebiliyor. Ancak, 29 OECD ülkesi ara- sında imzalanmayı bekleyen ve metni gizli tutulan Çok taraflı Yatınm Anlaşması'nın bir maddesi bu küresel dev şirket- lerin derdine çare olmak üzere (Le Monde Diplomatique Şu- bat 1998 (3). Bu anlaşmaya göre, örneğin bir (A) ülkesine yatınm yapmış olan yabancı şirket, bu ülkede- ki hükümetin politikalanndaki bir değişiklikten dolayı gelir kay- bına uğrarsa, zararını o ülke devletine tazmin ettirebilecek. Böylece kamu mallannın özel- leştirildiği günümüz dünyasın- da şirketlerin zarariannı kamu- laştırmak ve halkın üzerine yık- mak mümkün olacak. Küreselleşme bu "feodalleş- me" eğilimlerini de beraber ge- tirirken, bir zamanlar, feodaliz- me karşı kullanılan "aydınlan- ma" düşüncesinin de şiddetli bir saldınya uğraması ise bu res- mi ilginç bir şekilde tamamlıyor. Eski feodaller, vartıklannı dini bir kozmolojiye atıfla haklı gösterir ve ayncalıklannın sorgulanma- sını engellemeye çalışırlardı. Bugün "yeni feodaller" aynca- lıklannı benzer bir şekilde mis- tik bir güçle, her şeyi en mü- kemmel düzenleyen ve asla sorgulanmaması gereken "pi- yasanın gizli eli'yle açıklıyorlar. Feodal sınrfın egemenliğini açık- layan ruhban sınıfının vefeoda- li eğlendiren soytannın yerini bugün kimlerin aldığını görmek için ise sanınm bazı akademik çevrelere ve eski solcu medya yorumculanna bakmak gereki- yor. (1) 1970'li yıllardan sonra kâr oranlannda yaşanan genel bir düşme eğilimiyle bu gelişme arasında bir ilişki var ama, bu da bir başka yazının konusu ol- mak zorunda. (2) Georges Corm (1993) Le nouveau desordre economique mondial. La Decouverte. (3) Public Citizen örgütünün (www.citizen.org) çabalanyla ele geçirilen bu anlaşmanın metni www.monde-diploma- tique.fr/md/dossier/ami/ ad- resinden elde edilebilir. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Ekonomiyi Yönetmek Yarın, 17 Şubat 1923'te Izmir'de toplanan Tür- kiye Iktisat Kongresi'riın yıldönümüdür. Kurtuluş Savaşı'nın hemen sonrasında, Lozan barış görüş- melerinin kesintiye uğradığı sırada toplanan izmir Iktisat Kongresi, savaş sonrasının ekonomi politi- kasının ana ilkelerini saptıyordu. O günlerin ulaşım güçlüğü koşullarında, ülkenin değişik yörelerinden gelen 1135 dolayında delege nasıl bir ekonomi istediklerini sergilediler. Katılan- lar, toplumun çiftçi, tüccar, sanayicı ve işçi gibi başlıca kesimlerini temsil ediyoriardı. Kongreyi açış konuşmasında şöyle diyordu Mustafa Kemal: İstiklal-i tam için şu düstur var: Hâkimiyet-i milliye, hâkimiyet-i iktisadiye ile tar- sin edilmelidir. Bu kadar büyük gayeler, bu kadar mukaddes, azametli hedefler(in)... tahakkuk-u tammını temin için yegâne kuvvet, en kuvvetli te- mel iktisadiyattır. Burada "düstur" kural, "tarsin"de sağlamlaştır- mak anlamına geliyor. Mustafa Kemal, kongreyi ülke bütünlüğü üzeri- ne kararlann alındığı Erzurum Kongresi'ne benze- tiyor; ekonomik bağımsızlığı neden siyasal bağım- sızlık kadar önemsediğini açıklıyor ve çok önemli bir gerçeğin, ekonomik gücün altını çiziyordu. Kongrenin oybiriiğiyle "tespit ve kabul ettiği" 12 maddelik "Misak-ı Iktisadi Esas/an "nın kimi öner- melerini anımsatmaya ne dersıniz? Türk ulusunun, bağımsızlığı ve egemenliği vur- gulandıktan sonra, kendi ürettiğini (yerli mali) kul- landığı; bilimsel ve teknolojik gelişmeleri benimse- diği; çalışkan ve dürüst olduğu; doğal kaynaklan- nı kendi çıkan için kullanmak istediği; yasalara uy- dugu sürece yabancı sermayeye karşı olmadığı; aracı ve tekellere karşı çıktığı belirtiliyor. • • • Kongrede alınan kararlar, 194O'lı yıllara dek yak- laşık on beş yıl, uygulanan ekonomi politikalannın temelini oluşturur. Bu temelde ekonominin tüm toplum kesimleri- ne eşit uzaklıkta yönetimi vardır. Bu nokta önem- li. Cumhuriyetin ilk yıllan kongrede de vurgulandı- ğı gibi toplumsal sınıflar arasında dayanışmayı ve çıkar birliğini esas alır. Burada ne yalnız toprak ağalarının ne de yalnız büyük tüccar, sanayici ya da fînans sermayesinin çıkarlanna hizmet anlayı- şı egemendir. Bu nedenle Mustafa Kemal konuş- masının sonunda, savaş sonrasının farklı siyasal yapılanmasını "...bütün halk için bir say mısak-ı millisi mahiyetinde olan birprogram etrafında top- lanmaktan hasıl olacak olan bir şekl-i siyasi..." söz- leriyle tanımlıyordu. Anımsatalım "say" emek, çalışma anlamına ge- liyor; Mustafa Kemal emeğe dayalı bir ulusal da- yanışmayı özenle vurguluyordu. O yıllarda ekonominin yönetimi üç ana noktada düğümlenir. Birincisi, dış ödemeler dengesinin sağlanması; ikincisi devlet bütçesinin gelir-gider denkliği ve üçüncüsü de para miktannın üretim artışına bağlı ve karariı birdüzeydetutulmasıdır. Bu ilkelerde, sonralan iyice unutulan, Türk Lirası'nın değerini koruma isteği vardır; güvenli bir devlet bütçesi yapısı oluşturmak vardır vesıkıdurun.en/- •lasyonsuz bir ekonominin nesnel-dayânâklan var- dır. Bu ekonomi politikası anlayışı, kesinlikle dünya ekonomisinin dışında bir Türkiye ekonomisi anla- mına gelmiyordu. Daha da önemlisi Türkiye, o yıl- larda genel olarak yerli üretimi geliştirme özelde de hızlı bir sanayileşme yolunu seçerek, dünya ekonomisi ile bağımsız bütünleşmenin dünyada- ki ilk örneklerinden birini veriyordu. Türkiye kendi özkaynaklarını harekete geçirerek, çağdaş ekono- mik ve toplumsal gelişme yoluna giriyordu. • * • Türkiye ekonomisinin Ikinci Dünya Savaşı son- rasındaki yönetiminin bu temel ilkelerden adım adım uzaklaşmasının kimi sonuçları. ağır dış borç- lar; düşürülemeyen ve dünya rekoriarı kıran enf- lasyon; giderek bozulan gelir dağılımı ve çöken bir kamu yönetimidir. Kuşkusuz, daha çok yol yapıl- dı, ancak demiryollan tümüyie bir yana bırakıldı; yerli sanayi üretimi arttıysa da üretim ölçeği, ürün niteliği ve yerli teknolojiyi geliştirici bir çerçeveye oturtulmadı vb... Oysa bu ilke ve kurallar. değişen dünya koşullanna uyumlu kılınarak güçlendirilir ve kalıcı kılınabilirdi. Bunun için de bilinçli siyasal ön- derlik gerekiyordu. • • • Kongre üzerine ilk ve tam kapsaml] çalışma, say- gı ile andıöımız Prof. Dr. A. Gündüz Ökçün'ündür. "Türkiye ıktisat Kongresi 1923-lzmir, Haberler - Belgeler - Yorumlar." Sermaye Piyasaşı Kurulu (SPK) geçen yıl çok olumlu bir tutumla Ökçün'ün tüm eserlerini, bu yapıtı dahil yayımladı. Eksikiiği çekilen toplumsal bellek bu tür çabalarla oluşacak. İLAN TC BAKIRKÖY 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 199? 1140 Es. 1997/1193 Kr. Mahkememizın 25.11.1997 tanh ve 1997'1140 es. 1997/1193 kr. sayılı ilamı ile Erzurum Olur - Taşlıköy C: 0332. ASN: 54, S: 106'da nüfusa kayıth bulunan Sülbiye \e Feyzullah'dan olma 9.7.1952 D.'lu Fatma Sezgin'e aynı yerde kayıth annesi Sülbiye Sezgin"in \e- layeti altına alınmasma karar verilmiştir. llgililerin mahkememize müracaatlan ilan olunur. 9.2.1998 Basın: 4977 İLAN TC CEYHAN 1. KADASTRO MAHKEMESİ'ÎVDEN DosyaNo: 1978/61-125 Ceyhan ilçesi Hamitbey Köyü 28 parsel hakkında mahkememizden verilen karar, tüm aramalara rağmen bulunamayan davacı Sabiha Özkaynak ile davalılar Ömer Anpolat ve Hasan Demirbay'a 7201 sayılı yasa uyannca ilanen tebliğ olunur. Basın: 4863 tLAN TC CEYHAN 1. KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 972/205-504 Ceyhan ilçesi Kürt Köyü 86 parsel hakkında mahke- memizden verilen karar tüm aramalara rağmen buluna- mayan davacılar Melahat Acar'a 7201 sayılı yasa uya- nnca ilanen tebliğ olunur. Basın: 4862
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle