Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 ŞUBAT 1998 CUMARTESİ
HABERLER
S o k a k ç o c u k l a r i : F i z i k s e l v e r u h s a l y a r a 111 a r
Kıüca: Sığınma evleri açılmalı
Sokak Çocuklan Gönüllüleri Derneği Başkanı
Yusuf Ahmet Kulca acil vardım istedi.
f Çocuklan Gönüllüleri
Derneği Başkanı YiısufAhmet
Kulca. çocuk sığınma evleri-
nin açılması ve 18 yaşmdan küçük-
lerin seyahat özgürlüğunün kısıtlan-
ması gerektiğıni belirtiyor.
Büyükşehir Belediyesi'nin koor-
dinatörlüğünde lstanbul'daki 32 il-
çede belediyelerin çocuk sığınma v e
bannma evi açması gerektiğıni be-
lirten Kulca. "Eger her belediye
100er kişilik yer yapsa sokakta ya-
şayan 3 bin 200 çocuğun kafalannı
sokacagı bir yer olacak" diyor.
De\ leL gönüllü kuruluşlar. yerel
yönetımler, basın ve halkın birlik
içmde olduğu yeni bir oluşum ge-
rektiğıni dile getiren Kulca. şöyle
de\am ediyor:
"Çocuklann banndıği. yemek \i-
\ ip banvo >aptığı. sağlık problemle-
rininçözüldüğü bir verolursa önem-
li bir noktaya gelmiş olursunuz. O
zaman sokaktaki insanlara ' Bu ço-
cuğa para. yemek, üst ba$ \erme-
yın' diyebilirsİDİz. 'Bakın bunlarla
ilgili birim var. oralara yardım edin.
oralan arayın. Eğer bir çocuğu so-
kakta görürsenız yardımcı olun. ora-
ya getirin' dersiniz. Bövlece sokak-
ta hayatdamankesiknçocuk datn-
sanlar bizimle ılgilenıyor. artık ko-
la\ kolay hırsızhk \apamam: tiner.
bali koklayamam. para bulamam. o
zaman benim bu yerlere gitmem ge-
rekiyor" diyecektir. Bu zor bir çalış-
ma. zaten kolav olmadığı için insan-
lar \apmıyor. Ama biryerden başla-
mak gerekiyor."
Özellikle sokağa yeni çocuk ka-
zandıımamak ıçin çalışılması gerek-
tiğı üzennde duran Kulca. çocuk sı-
âınma evlerinin bu nedenle de ol-
dukça önemlı olduğunu belirtiyor.
Kulca. şunlan söylüyor. "Sokakla-
ra gelen birçocuğun kalabiieceği hiç-
bir yeryok.Ozaman sokaklarda ya-
şayan bu gruplara girnıek zoruıida
kalıvor. Başka şansı yok. Gruba gir-
diği zaman da tiner koklamak, hır-
sızhk yapmak. diltnmek zorunda.
Yani grup nasıl yaşıyorsa ö>le yaşa-
mak zorunda. İşte çocuk sığınma
eviyle bunu engeUemiş olaeağız. Av-
nca çocuğu tanıma fırsan bulacağız.
Gerçekten çocuk evden ncden kaç-
mış? Ufak tefek nedenlerden dolayı
mı kaçmış? l zmanlar tarafından
saptanacakhr. Sonra ailesine bir uz-
man gönderikcektir. Eğer ufak bir
nedense ailesine teslim edileeek. En
önemiisi de aile takip edikcektir, ay-
nı problemlerin yaşanmaması için.
Gerçekten ailesineteslimedilemeve-
cek çocuklar var. l yuşturucu kulla-
nıp. çocuğu döven aileler var. t vey
anne-babadan vahşet gören aileler
var. Bu çocuklara ne >apacağız. di> e
kafa yormamız gerekecek. Çocuk
Esirgeme Kurumu'na mı verilecek.
yeni yapüanmaya mı gidilecek?"
Kulca. bu yapıldıktan sonra 18
yaşmdan küçük çocuklann seyahat
özgürlüğünün kısıtlanması gerektı-
ğini vurguluyor. "Annesi ve babast-
nın nzası olmadan şehirierarası do-
laşmasuıa izin verümemeli. Büyük
şehirlere gelmesi önlenmeli" diyen
Kulca. çocuklann ellerıni kollannı
sallayarak şehir şehir dolaştıklannı
anlatıyor.
Derneğın kurduğu Avcılar'daki
Umut Evı'nde 40 çocuğa bakıldığı-
nı belirten Kulca. önce çocuğu geç-
mişiyle banşık hale getirmeye ça-
lıştiklannı söylüyor. "Evdeükyap-
tığımız şeylerden bir tanesi okuma-
yazma> ı öğretmek. Okula dev amını
sağlayamazsak bile dışandan bir
dipioma almasını sağlamak. En
önemli hedefkrden bir tanesi de bu
çocuklann ailelerine ulaşmak. Onla-
ra ulaşhğımızda çocuğu daha iyi ta-
nımaftrsanmızolacak ki onu yönlen-
direlim. Nüfiıs cüzdanı olmayan bir
çocuğa hiçbir şey yapamazsımz. Ne
okula gönderirsiniz, ne işe sokarst-
nız. Kursadahigönderemezsiniz. Bi-
rinci hedefimiz çocuklann okuma-
yazma öğrenirken ailelerini bulmak
vebuçocuklann kinılik sahibi olma-
lannı sağlamak. Evde öncelikle ba-
nnma şeklinde olan bakış açısı biraz
daha eğitimt. meslek edindirmeye,
ailelerine döndürmeye agıriıklı hale
dönüştü. Çocuğun da ailenin de ka-
bul ettiği çocuklan biz ailelerine ve-
riyoruz. Ve takip ediyoruz, mesela
bugüne kadar 4 arkadaşımız ev len-
miştir. sokaktan kurtulmuştur."
Umut E\ i'nde resım. mum \e ga-
loş atölyesi de var. Üretime katılan
çocuklann gelecekle ilgili umutlan-
nın da arttığını ifade eden Kulca.
"Ama bu Umut Evi bir örnekti, pi-
lotçalışmasıydı. İnsanlaremek veril-
diğinde, sevgiyle yaklaşıldığında. bu
çocuklara koşulsuz vaklaşıldığında
çocuklann topluma kazandınldığı-
nıgördüler" diyor.
Dümmfa 100 nnfyonçocuksokakta
Bakanlık
merkezler
açıyor
T Jikemızdeki korunmaya muhtaç
KJ çocuklann sayısına ilişkin herhangi
bir araştırma bulunmuyor. Ancak yüzde
2'lik muhtaçlık oranı göz önüne
almdıgmda 1997 yılı DİE 0-18 ya§ çocuk
sayısmın 25 milyon olduğundan hareketle
korunmaya muhtaç veya yoksul
olabilecek çocuk sayısının 500 bin
civannda olduğu \-arsayiliyoR. Bu
çocuklann yaklaşık 30 bini Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme, .. _
Kurumu'nun (SHÇEK)korumT^bakım,.
ve aile destek hızmetlerınden
yararlanıyor. SHÇEKden sorumlu Devlet
Bakanı Hasan Gemici. kurumun bu
amaçla bir dizi çalışma başlattığını
söyledi. Özellikle fazla göç alan ve
sorunu daha fazla yaşayan Ankara,
Istanbul. Adana, lçel. Antalya ve
Diyarbakır'da bu çocuklara götürülecek
hizmetleri planladıklannı ve çalışrnalara
başladıklannı belirten Gemici. şu bilgileri
verdi: "lzmir'de 19% \ ılında ilgili kamu
kurumlan ve gönüllü katılımı ile açılan
Sokak Çocuklan Merkezi çahşmalannı
sürdürmekte. Aileye ve çocuğa göhirülen
yardıınlar. mesleki çalışmalar \ anında.
gerektiğinde yatılı hizmet de verilmekte.
Ankara Sokak Çocuklan Merkezfnde
görev li meslek elemanlan da çahşmalannı
mobil ekipler halinde. çocuklann voğun
olarak bulunduğu merkezlerde
sürdürmekte, çocuğa ve ailesine
ulasjlmakta. ihtiyaçlan olan hizmetler
görülmekte. Aynca her gün ortalama 30
çocuk. merkezin gündüz hizmetlerinden
(sosyal. kültürel etkinlikler. beslenme.
sağlık, eğitim vb.) \ararlanmakta.
Istanbul'da SHÇEK'e ait bir bina. sokak
çocuklanna yatılı ve «ündü/.lü hizmet
verilmek üzere onanldı. Önümüzdeki av
hizmete açılacak. Avnca Beyoğlu ve
Kadıköy bölgelerinde kurumun hizmet
uzmanlan ve gönüllüler biriikte saha
çabşmalan yapmakta. tstanbul Yaliliği.
Kadıköy ve Bevoğlu kavmakamlıklan,
belediyeler ve gönüllülerin işbirüği ile yeni
merkezler açılması ve mobil ekipler
ohışmasına ilişkin çalışmalar
sürdürülmekte. , •'
tçel'de sokak çocuklan merkezi
projelendirikii ve yatırım programuia
alındı. Adana'da sokak çocuklanna
hizmet verecek olan Çocuk Danışma
Merkezi mart ayında açılacak.
AntaKa Umut Evi adı ile bir merkez
açıldı.
D*> arbakırda Sokak Çocuklan Merkezi
açıbnasına ilişkin çalışma devam ediyor."
AYŞE YILDIRIM
Onlar. genel nüfus sayımı, çalışma.
sağlık gibi temel istatistiki verilerde yok-
lar. Bugün dünyada sayılannm 100 mil-
yonu aştığı tahmin edilıyor.
Onlar: 18 yaşm altmdâ. sokaklarda ih-
mal ve istısmar gibi zor koşullarda yaşa-
yan. çalışan, bu yüzden özel koruma ve
yardıma ihtiyaç duyan sokak çocukla-
n...
1990 yıhnda UN1CEF' ın yaptığı araş-
tınnaya göre, 50 milyonu Latin Ameri-
ka'da. 30 milyonu Asya ülkelerinde, 20
milyonu ise Afrika'dâ yaşıyor. Sadece
azgelişmiş ülkelerdeğil gelişmiş ülkeler
de aynı sorunla karşı karşıya. Ne\\
York'ta metro istasyonlannda ve sokak-
larda yaşayan gençlerin sayısı 40 bin.
Eğitim. sağlık ve sosyal hizmet ola-
naklanna ulaşamayanbu çocuklartemel
^ibtiyaçlannı karsılanjajç.için verdîkleri
. mücadelede de fiziksel ,ve ruhsal olarak
yaralanıyorlar. Dünyanın pekçok kentin-
de yaşanan bu sorun. toplumu açıkça
tehdıt eder duruma gelmeden fark edil-
miyor. Gerekli önlemler vaktinde alın-
madığı için artık sorun. çocuklan koru-
mak değil. toplumu bu çocuklardan ko-
rumaya dönüşüyor. Bu da günümüzde,
başta Latin Amerika ülkelerinde olduğu
gibi giderek çocuklara yönelik şiddete
yol açıyor. Yarattıklan huzursuzluk ve
suç ortamı sonucu Brezilya'da bu çocuk-
lar. parayia tutulmuş özel timler tarafın-
dan yok ediliyor.
Türkiye. sokak çocuklanyla Cumhu-
riyetin ilk yıllannda tanıştı. Savaşta an-
ne ve babasını kaybeden çocuklar Istan-
bul'da başıboş yaşıyordu. Bu nedenle
AtatüriVe bir proje bile sunuldu.
'Sokak çocuğu'' kavramı ise kırdan
kente göçün başladığı 1950'li yıllarda
belirginleşti. Bugün Ankara \e lstan-
bul'un yanı sıra yoğun eöç alan. hızh
kentleşmenin yaşandığı Izmir, Adana.
Mersin. Bursa. Şanhurfa. Antatya. Di-
yarbakır. Gaziantep'te de sokak çocuk-
İannın sayilan her gün biraz daha artı-
yor.
Yapılan araştınnalara göre Diyarba-
kır'da 2 bin 370. Ankara'da 10 bin sokak
çocuğu yaşıyor, Istanbul'da ise bu sayı-
nm çok daha fazla olduğu tahmin edili-
yor. Onlan saymak özel bir teknik ve sa-
bır gerektiriyor. Ankara. Şanlıurfa ve Di-
yarbakır'da bu konuda araştırmalar ya-
pan Doç. Dr. Sevil Atauz. kentlerde ya-
şayan yoksul kitlelerin yoğunluğunun
artmasıyla biriikte pek çok ülkede, özel-
likle de gelişmekte olan ülkelerde. so-
kakta çalışan veya yaşayan çocuklann
sayısının gün geçtikçe arttığını ve sorun-
lann boyutlannın giderek çeşitlendiğini
söylüyor. Brezilya, Filipinler, Hindistan.
Ken) a. ltalya'da yapılan araştırmalar, so-
nmun kaynağında. seçilen sosyo-ekono-
mik politikalann getirdiği baskılar ve
yoksulluğun yanı sıra. insanca yaşama
Eğitim, sağlık ve sosyal hizmet olanaklanna ulaşanıavan bu çocukiar te-
mel ihtiyaç.iannı karşüamak için verdikleri mücadelede de fiziksel ve ruh-
sal olarak varalanıvorlar.
koşullannın ortadan kalkması. ailelerin
destek sistemlennin zayıflaması ve gide-
rek çözülmesi ve nihayet çocuklann öz-
lemlerinı yanlış yerlere yönlendiren ve
onlann marjınalleşme sürecini hızlandı-
ran. tüketici. baştan çıkancı \e tehlikeli
yaşam tarzlan gibi "evrenseT eğilımler
olduğunu göstenyor. Atauz. dünyadakı
gelişnıe eğilimlenyle paralel bir biçım-
de Türki\ e'deki hızlı kentleşmenin. top-
lumunbileşimmidedeğiştirdiğinibelir-
ti\or \e şöyle devam ediyor' "
"Sorun. kentlerin mekânsaL ekono-
mik ve toplumsal yapısının, büyük kitie-
ler halinde gelen nüfusun temel ihtiyaç-
lannı karşılama ve bu kesime konut. is-
tihdam. eğitim. sağlık hizmetlerisaglanıa
açısından veterii donanıma sahip olma-
masından kaynaklanır. Sonuçta Türki-
ye'nin büvük kentlerinde yaşayan pek
çok çocuk kendisine ve ailesine gelir sağ-
lamak için sokaklarda. genellikle sağlık-
sız koşullarda çahşmaktadııiar. Kötii bes-
lenme, açlık. bulaşk'i hastalıklara karşı
korumasizlık, kazalar, Tıziksel istismar,
suç, alkoüzm ve fuhuş bu koşuilan nitc-
leyen unsurlardan sadece birkaçıdır. Bu
çocuklar çoğu kez gerekli aile desteğin-
den, disiplinindenvevol göstericiliğinden
yoksundur."
Sokak çocuklanyla ilgili araştırmalar-
da. çocuklar belirli özelliklerine göre sı-
nıflandınlıyorlar. L'NICEF. çocuklan sa-
hip olduğu aile desteğı ve sokağı kulla-
nım biçimini temel ölçü alarak üç kate-
goriye a\ ınyor.
I - Sürekli aile desteği. denetimi ve ko-
ruması olan, aileleriyle yaşayan ve tam
zamanlı veya okul dışı saatlerde sokak-
ta çalışan çocuklar. Bu çocuklargece e\ -
lenne döner \ e çoğu kez kazançlannı ai-
leleriy le paylaşırlar.
2- Yeterlı \e sürekli aile desteğinden
tam olarak yararlanamayanlar; aile bağ-
lan gevşek veya kopma sürecine giren
ancak tümüyle aile denetiminden çık-
mamış olan çocuklar. Gününü sokakta
çalışarak veya dolaşarak geçiren. ancak
zaman zaman evlenne dönen çocuklar.
Bu gruptaki çocuklara "sokaktaki çocuk-
lar' denıyor.
3- Aiie desteği ve denetiminden bütü-
nüyle voksun olan bu grup, kendi başı-
na yaşam mücadelesi veriyor. Ailelerin-
den çeşitli nedenlerle kopan bu çocuklar
günün 24 saatini sokaklarda geçinrler,
akşamlan korunmak amacıyla. kendile-
ri gibi çocuklarla biriikte bulduklan ba-
nnaklarda veya sokaklarda yatarlar. Bu
grup çocuklara sokağın çocuklan' deni-
yçr
4 bin 500 çocuk sokakta
Istanbul'da 'sokağın çocuklan'nın 4
bin 500 civannda olduğu tahmin edili--
yor. Onlann 'sokaktaki çocuklar' gibi
kalacak yerterı yok. Evleri: köprüaltlan.
havalandırmalaT ve bankamatikler.
Hepsınin e\ ınden aynlış nedeni fark-
h; dayak, cinsel ve duygusal istismar. fa-
kırlik. uyuşturucu alışkanlıği...
Ailelerinde bulamadıklan bağ \ e da-
> anışmayı sokakta kendi aralannda ya-
ratıyorlar. Gruplar halinde yaşıyorlar.
Grubun kendi içinde kurallan var. Dile-
nerek. çalarak yaşıyorlar. Hemen hepsi
uçucu madde bağımhsı. Sigara içmeye-
ni yok.
Her türlü istısmara açıklar. Gruptaki-
ler birbirlerini korumakla yükümlüler.
Kendilerini korumak için genellikle ke-
sicı bir alet taşıyorlar. Başları sık sık be-
laya gıriyor. Çıkan kavgalarda birbirle-
rini ya bıçaklıyorlar ya da yakıyorlar.
Hiçbiri gerçek adını kullanmıyor. Ço-
ğunun nüfus cüzdanı bile yok. Geçmiş-
lerine ilişkin hiçbir şeyı arkadaşlanyla
paylaşmıyorlar.
Çoğu saldırgan. Kızdıklan kişilere bı-
çak çekip. tiner döküyorlar. Bu nedenle
polisle de başlan sık sık derde giriyor. Bir
aydır şikâyetler üzerine emnıyet yetkili-
lerinın çocuklan İstanbul dışına bıraktık-
lan öğrenildi. Genellikle Çorlu'ya bıra-
kılan çocuklar bir süre sonra yeniden İs-
tanbul'a dönüyorlar.
Sağlık en büyük sorunlardan birisi.
Bit. uyuz. mantar. hepatit B ve cinsel is-
tismar nedeniyle AIDStehlikesiyle kar-
şı karşıv alar. Topluma karşı oldukça gü-
\ensizler. Kızların durumu ise erkekle-
rinkinden daha zor. 13-14 yaşlanna ka-
dar kızlar erkeklerle biriikte köprüaltla-
rındakalıyorlar. İlk bakıştaonlan erkek-
lerden ay ırt edemiyorsunuz. Görüntüle-
ri\le erkek gibiler. Saçları kısa. erkek
pantolonu. gömleği ve ceketı gıyiyorlar.
Ancak yaşlan biraz daha büyüdüğünde
ve çocukluktan çıkmaya başladıklan za-
man cinsiyetlerini saklayamıyorlar. O za-
man işleri daha da zorlaşan bu kızlann
çoğu fuhuş ve uyuşturucu batağına sü-
rüklenivor.
SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR
Clinton'ın aşklan ABD'yi ve dünya-
yı altüst ederken, Amerikalıların 'Sev-
gililer Günü'nü nasıl kutlayacağını
doğrusu merak ediyorum. Clinton'ın
yaşadıklarına aşk denebilir mi? O ayrı
bir tartışma konusu. Aşkın ne olup ne
olmadığı üzerine yüzyıllardır tartışma-
lar yaptlır. Aşkın tarifini çok da önem-
semiyorum.
önemli olan, aşkın nasıl yaşandığı?
Benim inancım, aşk iki özgür insanın,
cinselliği de içeren bir şekilde duygu
beraberliği yaratmalan. İki özgür insan
sözcüğünün ne anlamı var? Dünyamız
erkek egemen bir dünya. Cins ve sınıf
egemenliğinin olduğu bir dünyada,
duygular da çok çeşitli dış etkenler ta-
rafından rahatça örselenebiliyor. Aşk-
lar, engellerle karşılaşıyor.
Özejlikle Türkiye gibi ülkelerde. aşk
diye bilinen ilişkinin meşru kabul edil-
mesi için evlilikle sonuçlanması gere-
kiyor. Eğer aşklar devletin onayından
geçen bir evlilik kurumuna dönüşmez-
se, önyargtlar nedeniyle hoş karşılan-
mıyor. Gençler de birisini severlerse,
Özgür Aşklara Doğru...
bu ilişkinin evliliğe doğru gittiğini dü-
şünüyorlar. Geçen günlerde şarkıcı
Kayahan'ın kızı Beste'nin evliyken
kocası yerine başka bir erkekle ilişkisi
olduğunun kamuoyuna yansıması ba-
ba-kız arasında trajik bir çatışmaya dö-
nüşmüştü.
Unlü bir şarkıcının kızı da olsa, ken-
disi ünlü bir manken de olsa Beste,
bildiğimiz önyargıları aşabilmek ama-
cıyla, bir şarkıcı gençle evlendi. Sonra
bu evlilik sürerken anlaşıldığı kadarıy-
la başka bir erkeğe âşık oldu. Vay sen
misin âşık olan, baba Kayahan açtı ağ-
zını yumdu gözünü. Kızını affetmeye-
ceğini söyledi ve bir gün gelip kendi-
sinden özür dileyeceğini kanal kanal
dolaşarak anlattı.
Şarkıcı Kayahan erkek. Onun da ba-
şından çeşitli evlilikler geçti, çeşitli aşk-
lar yaşadı. Büyük bir olasılıkla evliy-
ken, başka bir kadını da sevdi, belki de
bu yüzden evliliklerinin bir kısmı bo-
şanmayla sonuçlandı. O erkek olduğu
için, bunlar toplumun fazla tepkisine
yol açmadı. Beste kadın. Bir kadın ev-
liyken nasıl olur da başka bir erkeğe
âşıkolabilir? Kimse. Beste'ye böyle bir
aşkı yaşaması konusunda hoşgörü
göstermedi. Günlerce gazete sayfala-
nnın köşelerinde, erkek egemen ka-
lemlerce sorgulanıp durdu. Beste'yi
hiç tanımam. Nasıl yaşadığını da bil-
mem. Aynca beni nasıl yaşadığı da il-
gilendirmiyor. Medyanın onun yaşamı-
na erkek egemen bir anlayışla el koy-
ması canımı sıktı. Kızcağız, kimbilir
hangi sıkıntıları göze alarak, yeni bir
aşkı yaşamak istedi. Bunu bir erkek
yapsaydı, böylesine zorlanır mıydı?
Aşkın önündeki en büyük engel, er-
kek egemen mantık ise, ikinci önemli
engel, ekonomi. Kadın ve erkek ken-
dileri teker teker, birbirterine muhtaç
olmadan ekonomik yaşamlarını sür-
dürebilecek olanaklara sahip olsalar,
aralanndaki ilişkinin esası sevgi ve
duygu olur. Özellikle geri ülkelerde, ka-
dıntann çoğunluğu ya çalışmıyor ya da
erkek kadar para kazanamıyor. Ö za-
man ilişkinin dengesi ve eşitliği oluş-
muyor. Bu ilişki, evlilik de olsa aşk da
olsa, sonunda, erkeğin parayı elinde
tuttuğu dengesiz bir ilişkiye dönüşü-
yor.
Böyle bir ilişki aşkı da sevgiyi de za-
man içinde eskitipyıpratıyor. Eğer aşk,
ekonomik bağımlılıktan kurtulursa o
zaman iki insan arasındaki ilişki sevgi-
ye dayandıkça sürer, sevginin bittiği
yerde ise yeni bir yaşam ve yeni bir
aşk başlar. Gerçek hayatta hiçbir za-
man böyle olmuyor.
Aşk, hep zoriukların, acılann içinde
oluşuyor. Büyük aşklar, daha büyük
zorluklara. acılara göğüs germeyi ge-
rektiriyor. Insanların özgür olmadığı,
toplumsal önyargılann yaşamı kıskaca
aldığı, kadının ekonomik bağımlılıkla
teslim alındığı bir ülkede aşkı da key-
fince yaşamak mümkün mü? Erkekler
ise kurduklan egemen düzende, kadı-
nı yalnızca "alınacak' bir cins, fayda-
lanılacak bir taraf olarak görüyor. Aşk,
ancak kadınla erkeğin ortaklaşa yarat-
tığı ve başka bağımlılıklardan özgür
olarak paylaşıldığı zaman bir anlam ka-
zanır.
insanlığın özgürlüğe yürüyüşüyle,
aşkın özgürleşmesi arasında çok sıkı
bir bağ olduğuna yürekten inanıyorum.
Özgür dünyanın kadınları ve erkekleri
daha derin aşklar yaşayabilirier. Bütün
bunları günümüzün aşklannı yadsımak
için söylemiyorum. Yaşam ve ölüm
varsa, mutlaka aşk da vardır.
Clinton'ın Beyaz Saray'ın gücüyle
yarattığı aşk öyküleri gerçekten aşk
mıydı? Değerlendirmeyi size bırakıyo-
rum. Sizlere, 'SevgililerGünü'nde, öz-
gür ve eşit ilişkilere dayanan aşklar
diliyorum.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Kimliksiz Kadınlar
Kişiliksiz Erkekler
Gürten Kızılkaya nın renkli fotoğraflannı bir ga-
zetede gördüm. Fotoğrafları ve haberi, belki b>r şey-
ler yazarım diye kesip dosyama koydum. Meğer te-
levizyonlar bir süredir bu konuyla ilgiliymiş. Güncel
haberiere yetişme konusunda çoğu kez olduğu gi-
bi yine gecikmişim. Nitekim ertesi gün bizim gaze-
tede birbiri arkasına Aydın Engin'in ve Erdal Ata-
bek'in yazıları çıktı. Sevgili yazar arkadaşlarırrm de-
yimleriyle "Kumkapı dullan" ya da mallarından söz
ettiğimi anlamışsınızdır. Gülten Ktzılkaya. Kumka-
pı'da öldürülen Ismail Kızılkaya'nın eşi. Öteki kah-
raman, İsmail'i Kumkapı'da bıçaklayarak öldüren
Zeynep Uludağ.
Her şey tragedyalardaki gibi. Cinayet. tutku, iha-
net, şiddet, aşk ve yazgının elinde oraya burayasav-
rulan insanlar. Adam mezarda yatmaktayken. iki ço-
cuklu, bir zamanlar türbanlı kansı. seksi giysilerde
şarkı söyleyen bir "sanafç/"ya dönüşmüş. Kumka-
pı'dakı cinayeti ışleyen bir başka kadın, daha sonra
bir seks skandalının kahramanı ve TV oyuncusu ola-
rak karşımıza çıkıyor. Yunan tragedya yazarlarını,
Shakespeare'i kıskandırabilecek konular. iakat yi-
ne de sanki bir fark var. Tragedyalarda kahramanla-
n yönlendiren. yazgı ya da tutkulardır. Bizim traged-
ya kahramanlan ise, tutkularımn gücü ya da yazgı-
larının acımasızlığıyla etkilemek şurda dursun, acı-
ma, can sıkıntısı, hatta mide bulantısına benzer bir
duygu uyandınyor.
• • •
Atabek'in yazısında okumasam bayan Kızılka-
ya'nın sutyeninin rengini anımsayamazdım. Fotoğ-
raflı haberi dosyamdan çıkarıp baktım, cüretkâr poz-
daki sutyen kırmızı oluşuyla gerçekten de aynca dik-
kat çekici. Buna karşılık. göğüslerin altında, yumruk-
ları hafifçe sıkılı eller ve nedense bir şeyi tutacakmış
gibi yan kıvnk parmaklar aklımda daha çok yer et-
miş. Tırnaklann üzerine kalınca çekilmiş beyaz bir ci-
lanın dayıpranmışlıklarını gizleyemediği emekçi ka-
dın elleri... Yemekler pişirmiş, bulaşıklar yıkamış, ço-
cuklar büyütmüş bir annenin elleri...
• • •
Bayan Kızılkaya ya da Bayan Uludağ'ın, aynı tra-
gedyanın bu iki kadın kahramanın yazgısını, sade-
ce toplumsal sistemle, ya da sadece bu ınsanların
kişisel zaaflarıyla açıklamak yeterli mi?
Günümüzün egemen toplumsal sistemi her şeyi
para kazanma aracı olarak görüyor. Bunun dışında
saygı duyduğu herhangi bir değer yok. Sistem, bu
iki kadından para kazanma aracı olarak yararlana-
bileceğini görüyor... Bunu yaparken, onlann kişisel
zaaflarından gereksinimlerinden de yararianıyor. Bu
açıklamaların ikisi de doğru ve birbirini tamamhyor.
Fakat bunlann yanı sıra, bayan Kızılkaya ve bayan
Uludağ örneğinde bence bir başka neden daha var.
Bu, onlann kadın ve "kimliksiz" oluşlarıdır...
• • •
Anne, eş ya da cinsel obje olma dışında bir kim-
liğe sahip olmayan kadının, koşullar değiştiğinde ya
da başkatjtr.'nçÖÖnle bambaşka bir yöne savrulmaj
sında şaşıtacak bir şey yoK^Çünkü bu kimljkler-o^
nun kişisel seçimi değil. toplumca uygun görülen-
dir. Bayan Kızılkaya ya da Bayan Uludağ örnekleri,
konu "medyatik" olduğu için dışa yansıyabılenler.
Toplumumuzda ve farklı biçimlerde bütün toplum-
larda kadının kimlik sorununun derin ve ciddi biçim-
de yaşandığı bir dönemden geçilmekte olduğunu
düşünüyorum. Bu olguyu sadece ekonomik veriler-
le açıklamaya çalışmak da eksik kalacaktır. Birden-
bire kapanan sosyetik, "entelektüel" kadınla kapa-
lı bir yaşam sürmekteyken birdenbire açılıp saçılan
kadın belki de aynı gerçeğin iki ayrı görünümüdür...
• • •
Kumkapı'da öldürülen Ismail Kızılkaya mezann-
dan çıkıp gelse acaba ne düşünecek, nasıl davra-
nacaktı. Büyük olasılıkla karısını öldürecek, cezası-
nı çektikten sonra, mümkün olabilirse eğer. yine an-
ne ve eş olarak tanımladığı bir başka kadınla evle-
nip cinselliği başka kadınlarda aramayı sürdürecek-
ti... Burada da kadın karşısında ikili bir tavır içinde-
ki kişiliksiz erkek olgusuyla karşılaşıyoruz...
• • •
Günümüzün kadını, bütün ülkelerde, kendine bir
kimlik anyor... Bu çok yönlü arayışta, değişik biçim-
lerde. yanhşlara, aşırılıklara savrulabiliyor. Kendisiy-
le biriikte erkeğe de acı çektiriyor. Günümüzün er-
keği ise, kadın karşısında ikilemli, kişiliksiz tavrıyla,
ikiyüzlü bir yaşamın sonuçlanna katlanmak zorun-
da kalıyor... Kimliksiz kadın ve onun karşısında iki-
lemli. kişiliksiz erkek olgusu, bana sadece kişisel ya
da toplumsal değil, fakat tam olarak tanımlayama-
dığımız biyolojik vb. nedenleri de olan, ve bu neden-
le de belki hiçbir zaman kesin çözümü bulunama-
yacak bir sorun gibi görünüyor...
Almanya
Ozan Ceyhun
gözaltına alındı
Haber Merkezi - Al-
manya'daki Yeşiller Partı-
si'nin Göçmenler \e Sı-
ğınmacılar Çalışma Gru-
bu Sözcüsü OzanCevhun.
Türkiye'nin Interpol ara-
cılığıyla tutuklama ıstemi
üzerine Almanya'da gö-
zaltına alındı. 1980yılın-
da ışlendiği öne sürülen
bir suç dolayısıyla 18 yıl
sonra Almanya'dan iadesi
istenen Ce>hun. kısa bir
gözaltı süresinın ardından
polis tarafından serbest bı-
rakıldı. Ceyhun'un. 1998
> ılı Ekim ayı içinde Avru-
pa Parlamentosu millerve-
kili olması bekleniyor.
Önceki gün saat 16.00
sıralannda Wiesbaden
kentinde evine dönen
Ozan Ceyhun, trafik kont-
rolü sırasında "Interpol ta-
rafından aranıyorsunuz,
bilgisayanmuda kavdınız
var" diye polis tarafından
gözaltına ahndı. Ceyhun.
Türkiye, haberim olma-
yan bir suçtan dolavı Şu-
bat 1998"de, Interpol ara-
cılığıyla yakalanmamı ve
iadeıni istemiş. Adam öl-
dürmeye teşebbüs veyasa-
dışı örgüt iiyesi olmakla
suçlanıyormuşum. Suçun
işleniş tarihi de 1980 yılıy-
nuş. Aradan 18 yıl geçmiş.
Bugüne kadarbana bu ko-
nuyla ilgilitek bir bildirim-
de bulunulmadı. Avrupa
Parlamentosu milletvekil-
liğimin gündeme geldiği
bir dönemde Türkiye'den
böylesi bir başvuruyla
karşılaşöm''dedi.
Almanya'ntn bir 'Al-
man vatandaşınf iade et-
mesinin söz konusu olma-
dığını ve bunun da herkes
tarafından bilindığini be-
lirten Ceyhun. "Buaçıdan
bakıldığında da yapılan iş-
lemin anlamsı/Jığı ortaya
çıkıyor" dedı. Ceyhun. da-
ha önce Alman gazeteleri-
ne verdiği demeçte. Avru-
pa Parlamentosu'nda
'Türkiye'de insan haklan
mücadelesi verenlere des-
tek olacağım' söylemişti.
Türkiye'nin Interpol
aracılığıylayaptığı başvu-
ru ise Almanya'da savcılık
tarafından incelendikten
sonra karara bağlanacak.