25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 ŞUBAT 1998 CUMARTESİ HABERLER S o k a k ç o c u k l a r i : F i z i k s e l v e r u h s a l y a r a 111 a r Kıüca: Sığınma evleri açılmalı Sokak Çocuklan Gönüllüleri Derneği Başkanı Yusuf Ahmet Kulca acil vardım istedi. f Çocuklan Gönüllüleri Derneği Başkanı YiısufAhmet Kulca. çocuk sığınma evleri- nin açılması ve 18 yaşmdan küçük- lerin seyahat özgürlüğunün kısıtlan- ması gerektiğıni belirtiyor. Büyükşehir Belediyesi'nin koor- dinatörlüğünde lstanbul'daki 32 il- çede belediyelerin çocuk sığınma v e bannma evi açması gerektiğıni be- lirten Kulca. "Eger her belediye 100er kişilik yer yapsa sokakta ya- şayan 3 bin 200 çocuğun kafalannı sokacagı bir yer olacak" diyor. De\ leL gönüllü kuruluşlar. yerel yönetımler, basın ve halkın birlik içmde olduğu yeni bir oluşum ge- rektiğıni dile getiren Kulca. şöyle de\am ediyor: "Çocuklann banndıği. yemek \i- \ ip banvo >aptığı. sağlık problemle- rininçözüldüğü bir verolursa önem- li bir noktaya gelmiş olursunuz. O zaman sokaktaki insanlara ' Bu ço- cuğa para. yemek, üst ba$ \erme- yın' diyebilirsİDİz. 'Bakın bunlarla ilgili birim var. oralara yardım edin. oralan arayın. Eğer bir çocuğu so- kakta görürsenız yardımcı olun. ora- ya getirin' dersiniz. Bövlece sokak- ta hayatdamankesiknçocuk datn- sanlar bizimle ılgilenıyor. artık ko- la\ kolay hırsızhk \apamam: tiner. bali koklayamam. para bulamam. o zaman benim bu yerlere gitmem ge- rekiyor" diyecektir. Bu zor bir çalış- ma. zaten kolav olmadığı için insan- lar \apmıyor. Ama biryerden başla- mak gerekiyor." Özellikle sokağa yeni çocuk ka- zandıımamak ıçin çalışılması gerek- tiğı üzennde duran Kulca. çocuk sı- âınma evlerinin bu nedenle de ol- dukça önemlı olduğunu belirtiyor. Kulca. şunlan söylüyor. "Sokakla- ra gelen birçocuğun kalabiieceği hiç- bir yeryok.Ozaman sokaklarda ya- şayan bu gruplara girnıek zoruıida kalıvor. Başka şansı yok. Gruba gir- diği zaman da tiner koklamak, hır- sızhk yapmak. diltnmek zorunda. Yani grup nasıl yaşıyorsa ö>le yaşa- mak zorunda. İşte çocuk sığınma eviyle bunu engeUemiş olaeağız. Av- nca çocuğu tanıma fırsan bulacağız. Gerçekten çocuk evden ncden kaç- mış? Ufak tefek nedenlerden dolayı mı kaçmış? l zmanlar tarafından saptanacakhr. Sonra ailesine bir uz- man gönderikcektir. Eğer ufak bir nedense ailesine teslim edileeek. En önemiisi de aile takip edikcektir, ay- nı problemlerin yaşanmaması için. Gerçekten ailesineteslimedilemeve- cek çocuklar var. l yuşturucu kulla- nıp. çocuğu döven aileler var. t vey anne-babadan vahşet gören aileler var. Bu çocuklara ne >apacağız. di> e kafa yormamız gerekecek. Çocuk Esirgeme Kurumu'na mı verilecek. yeni yapüanmaya mı gidilecek?" Kulca. bu yapıldıktan sonra 18 yaşmdan küçük çocuklann seyahat özgürlüğünün kısıtlanması gerektı- ğini vurguluyor. "Annesi ve babast- nın nzası olmadan şehirierarası do- laşmasuıa izin verümemeli. Büyük şehirlere gelmesi önlenmeli" diyen Kulca. çocuklann ellerıni kollannı sallayarak şehir şehir dolaştıklannı anlatıyor. Derneğın kurduğu Avcılar'daki Umut Evı'nde 40 çocuğa bakıldığı- nı belirten Kulca. önce çocuğu geç- mişiyle banşık hale getirmeye ça- lıştiklannı söylüyor. "Evdeükyap- tığımız şeylerden bir tanesi okuma- yazma> ı öğretmek. Okula dev amını sağlayamazsak bile dışandan bir dipioma almasını sağlamak. En önemli hedefkrden bir tanesi de bu çocuklann ailelerine ulaşmak. Onla- ra ulaşhğımızda çocuğu daha iyi ta- nımaftrsanmızolacak ki onu yönlen- direlim. Nüfiıs cüzdanı olmayan bir çocuğa hiçbir şey yapamazsımz. Ne okula gönderirsiniz, ne işe sokarst- nız. Kursadahigönderemezsiniz. Bi- rinci hedefimiz çocuklann okuma- yazma öğrenirken ailelerini bulmak vebuçocuklann kinılik sahibi olma- lannı sağlamak. Evde öncelikle ba- nnma şeklinde olan bakış açısı biraz daha eğitimt. meslek edindirmeye, ailelerine döndürmeye agıriıklı hale dönüştü. Çocuğun da ailenin de ka- bul ettiği çocuklan biz ailelerine ve- riyoruz. Ve takip ediyoruz, mesela bugüne kadar 4 arkadaşımız ev len- miştir. sokaktan kurtulmuştur." Umut E\ i'nde resım. mum \e ga- loş atölyesi de var. Üretime katılan çocuklann gelecekle ilgili umutlan- nın da arttığını ifade eden Kulca. "Ama bu Umut Evi bir örnekti, pi- lotçalışmasıydı. İnsanlaremek veril- diğinde, sevgiyle yaklaşıldığında. bu çocuklara koşulsuz vaklaşıldığında çocuklann topluma kazandınldığı- nıgördüler" diyor. Dümmfa 100 nnfyonçocuksokakta Bakanlık merkezler açıyor T Jikemızdeki korunmaya muhtaç KJ çocuklann sayısına ilişkin herhangi bir araştırma bulunmuyor. Ancak yüzde 2'lik muhtaçlık oranı göz önüne almdıgmda 1997 yılı DİE 0-18 ya§ çocuk sayısmın 25 milyon olduğundan hareketle korunmaya muhtaç veya yoksul olabilecek çocuk sayısının 500 bin civannda olduğu \-arsayiliyoR. Bu çocuklann yaklaşık 30 bini Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme, .. _ Kurumu'nun (SHÇEK)korumT^bakım,. ve aile destek hızmetlerınden yararlanıyor. SHÇEKden sorumlu Devlet Bakanı Hasan Gemici. kurumun bu amaçla bir dizi çalışma başlattığını söyledi. Özellikle fazla göç alan ve sorunu daha fazla yaşayan Ankara, Istanbul. Adana, lçel. Antalya ve Diyarbakır'da bu çocuklara götürülecek hizmetleri planladıklannı ve çalışrnalara başladıklannı belirten Gemici. şu bilgileri verdi: "lzmir'de 19% \ ılında ilgili kamu kurumlan ve gönüllü katılımı ile açılan Sokak Çocuklan Merkezi çahşmalannı sürdürmekte. Aileye ve çocuğa göhirülen yardıınlar. mesleki çalışmalar \ anında. gerektiğinde yatılı hizmet de verilmekte. Ankara Sokak Çocuklan Merkezfnde görev li meslek elemanlan da çahşmalannı mobil ekipler halinde. çocuklann voğun olarak bulunduğu merkezlerde sürdürmekte, çocuğa ve ailesine ulasjlmakta. ihtiyaçlan olan hizmetler görülmekte. Aynca her gün ortalama 30 çocuk. merkezin gündüz hizmetlerinden (sosyal. kültürel etkinlikler. beslenme. sağlık, eğitim vb.) \ararlanmakta. Istanbul'da SHÇEK'e ait bir bina. sokak çocuklanna yatılı ve «ündü/.lü hizmet verilmek üzere onanldı. Önümüzdeki av hizmete açılacak. Avnca Beyoğlu ve Kadıköy bölgelerinde kurumun hizmet uzmanlan ve gönüllüler biriikte saha çabşmalan yapmakta. tstanbul Yaliliği. Kadıköy ve Bevoğlu kavmakamlıklan, belediyeler ve gönüllülerin işbirüği ile yeni merkezler açılması ve mobil ekipler ohışmasına ilişkin çalışmalar sürdürülmekte. , •' tçel'de sokak çocuklan merkezi projelendirikii ve yatırım programuia alındı. Adana'da sokak çocuklanna hizmet verecek olan Çocuk Danışma Merkezi mart ayında açılacak. AntaKa Umut Evi adı ile bir merkez açıldı. D*> arbakırda Sokak Çocuklan Merkezi açıbnasına ilişkin çalışma devam ediyor." AYŞE YILDIRIM Onlar. genel nüfus sayımı, çalışma. sağlık gibi temel istatistiki verilerde yok- lar. Bugün dünyada sayılannm 100 mil- yonu aştığı tahmin edilıyor. Onlar: 18 yaşm altmdâ. sokaklarda ih- mal ve istısmar gibi zor koşullarda yaşa- yan. çalışan, bu yüzden özel koruma ve yardıma ihtiyaç duyan sokak çocukla- n... 1990 yıhnda UN1CEF' ın yaptığı araş- tınnaya göre, 50 milyonu Latin Ameri- ka'da. 30 milyonu Asya ülkelerinde, 20 milyonu ise Afrika'dâ yaşıyor. Sadece azgelişmiş ülkelerdeğil gelişmiş ülkeler de aynı sorunla karşı karşıya. Ne\\ York'ta metro istasyonlannda ve sokak- larda yaşayan gençlerin sayısı 40 bin. Eğitim. sağlık ve sosyal hizmet ola- naklanna ulaşamayanbu çocuklartemel ^ibtiyaçlannı karsılanjajç.için verdîkleri . mücadelede de fiziksel ,ve ruhsal olarak yaralanıyorlar. Dünyanın pekçok kentin- de yaşanan bu sorun. toplumu açıkça tehdıt eder duruma gelmeden fark edil- miyor. Gerekli önlemler vaktinde alın- madığı için artık sorun. çocuklan koru- mak değil. toplumu bu çocuklardan ko- rumaya dönüşüyor. Bu da günümüzde, başta Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi giderek çocuklara yönelik şiddete yol açıyor. Yarattıklan huzursuzluk ve suç ortamı sonucu Brezilya'da bu çocuk- lar. parayia tutulmuş özel timler tarafın- dan yok ediliyor. Türkiye. sokak çocuklanyla Cumhu- riyetin ilk yıllannda tanıştı. Savaşta an- ne ve babasını kaybeden çocuklar Istan- bul'da başıboş yaşıyordu. Bu nedenle AtatüriVe bir proje bile sunuldu. 'Sokak çocuğu'' kavramı ise kırdan kente göçün başladığı 1950'li yıllarda belirginleşti. Bugün Ankara \e lstan- bul'un yanı sıra yoğun eöç alan. hızh kentleşmenin yaşandığı Izmir, Adana. Mersin. Bursa. Şanhurfa. Antatya. Di- yarbakır. Gaziantep'te de sokak çocuk- İannın sayilan her gün biraz daha artı- yor. Yapılan araştınnalara göre Diyarba- kır'da 2 bin 370. Ankara'da 10 bin sokak çocuğu yaşıyor, Istanbul'da ise bu sayı- nm çok daha fazla olduğu tahmin edili- yor. Onlan saymak özel bir teknik ve sa- bır gerektiriyor. Ankara. Şanlıurfa ve Di- yarbakır'da bu konuda araştırmalar ya- pan Doç. Dr. Sevil Atauz. kentlerde ya- şayan yoksul kitlelerin yoğunluğunun artmasıyla biriikte pek çok ülkede, özel- likle de gelişmekte olan ülkelerde. so- kakta çalışan veya yaşayan çocuklann sayısının gün geçtikçe arttığını ve sorun- lann boyutlannın giderek çeşitlendiğini söylüyor. Brezilya, Filipinler, Hindistan. Ken) a. ltalya'da yapılan araştırmalar, so- nmun kaynağında. seçilen sosyo-ekono- mik politikalann getirdiği baskılar ve yoksulluğun yanı sıra. insanca yaşama Eğitim, sağlık ve sosyal hizmet olanaklanna ulaşanıavan bu çocukiar te- mel ihtiyaç.iannı karşüamak için verdikleri mücadelede de fiziksel ve ruh- sal olarak varalanıvorlar. koşullannın ortadan kalkması. ailelerin destek sistemlennin zayıflaması ve gide- rek çözülmesi ve nihayet çocuklann öz- lemlerinı yanlış yerlere yönlendiren ve onlann marjınalleşme sürecini hızlandı- ran. tüketici. baştan çıkancı \e tehlikeli yaşam tarzlan gibi "evrenseT eğilımler olduğunu göstenyor. Atauz. dünyadakı gelişnıe eğilimlenyle paralel bir biçım- de Türki\ e'deki hızlı kentleşmenin. top- lumunbileşimmidedeğiştirdiğinibelir- ti\or \e şöyle devam ediyor' " "Sorun. kentlerin mekânsaL ekono- mik ve toplumsal yapısının, büyük kitie- ler halinde gelen nüfusun temel ihtiyaç- lannı karşılama ve bu kesime konut. is- tihdam. eğitim. sağlık hizmetlerisaglanıa açısından veterii donanıma sahip olma- masından kaynaklanır. Sonuçta Türki- ye'nin büvük kentlerinde yaşayan pek çok çocuk kendisine ve ailesine gelir sağ- lamak için sokaklarda. genellikle sağlık- sız koşullarda çahşmaktadııiar. Kötii bes- lenme, açlık. bulaşk'i hastalıklara karşı korumasizlık, kazalar, Tıziksel istismar, suç, alkoüzm ve fuhuş bu koşuilan nitc- leyen unsurlardan sadece birkaçıdır. Bu çocuklar çoğu kez gerekli aile desteğin- den, disiplinindenvevol göstericiliğinden yoksundur." Sokak çocuklanyla ilgili araştırmalar- da. çocuklar belirli özelliklerine göre sı- nıflandınlıyorlar. L'NICEF. çocuklan sa- hip olduğu aile desteğı ve sokağı kulla- nım biçimini temel ölçü alarak üç kate- goriye a\ ınyor. I - Sürekli aile desteği. denetimi ve ko- ruması olan, aileleriyle yaşayan ve tam zamanlı veya okul dışı saatlerde sokak- ta çalışan çocuklar. Bu çocuklargece e\ - lenne döner \ e çoğu kez kazançlannı ai- leleriy le paylaşırlar. 2- Yeterlı \e sürekli aile desteğinden tam olarak yararlanamayanlar; aile bağ- lan gevşek veya kopma sürecine giren ancak tümüyle aile denetiminden çık- mamış olan çocuklar. Gününü sokakta çalışarak veya dolaşarak geçiren. ancak zaman zaman evlenne dönen çocuklar. Bu gruptaki çocuklara "sokaktaki çocuk- lar' denıyor. 3- Aiie desteği ve denetiminden bütü- nüyle voksun olan bu grup, kendi başı- na yaşam mücadelesi veriyor. Ailelerin- den çeşitli nedenlerle kopan bu çocuklar günün 24 saatini sokaklarda geçinrler, akşamlan korunmak amacıyla. kendile- ri gibi çocuklarla biriikte bulduklan ba- nnaklarda veya sokaklarda yatarlar. Bu grup çocuklara sokağın çocuklan' deni- yçr 4 bin 500 çocuk sokakta Istanbul'da 'sokağın çocuklan'nın 4 bin 500 civannda olduğu tahmin edili-- yor. Onlann 'sokaktaki çocuklar' gibi kalacak yerterı yok. Evleri: köprüaltlan. havalandırmalaT ve bankamatikler. Hepsınin e\ ınden aynlış nedeni fark- h; dayak, cinsel ve duygusal istismar. fa- kırlik. uyuşturucu alışkanlıği... Ailelerinde bulamadıklan bağ \ e da- > anışmayı sokakta kendi aralannda ya- ratıyorlar. Gruplar halinde yaşıyorlar. Grubun kendi içinde kurallan var. Dile- nerek. çalarak yaşıyorlar. Hemen hepsi uçucu madde bağımhsı. Sigara içmeye- ni yok. Her türlü istısmara açıklar. Gruptaki- ler birbirlerini korumakla yükümlüler. Kendilerini korumak için genellikle ke- sicı bir alet taşıyorlar. Başları sık sık be- laya gıriyor. Çıkan kavgalarda birbirle- rini ya bıçaklıyorlar ya da yakıyorlar. Hiçbiri gerçek adını kullanmıyor. Ço- ğunun nüfus cüzdanı bile yok. Geçmiş- lerine ilişkin hiçbir şeyı arkadaşlanyla paylaşmıyorlar. Çoğu saldırgan. Kızdıklan kişilere bı- çak çekip. tiner döküyorlar. Bu nedenle polisle de başlan sık sık derde giriyor. Bir aydır şikâyetler üzerine emnıyet yetkili- lerinın çocuklan İstanbul dışına bıraktık- lan öğrenildi. Genellikle Çorlu'ya bıra- kılan çocuklar bir süre sonra yeniden İs- tanbul'a dönüyorlar. Sağlık en büyük sorunlardan birisi. Bit. uyuz. mantar. hepatit B ve cinsel is- tismar nedeniyle AIDStehlikesiyle kar- şı karşıv alar. Topluma karşı oldukça gü- \ensizler. Kızların durumu ise erkekle- rinkinden daha zor. 13-14 yaşlanna ka- dar kızlar erkeklerle biriikte köprüaltla- rındakalıyorlar. İlk bakıştaonlan erkek- lerden ay ırt edemiyorsunuz. Görüntüle- ri\le erkek gibiler. Saçları kısa. erkek pantolonu. gömleği ve ceketı gıyiyorlar. Ancak yaşlan biraz daha büyüdüğünde ve çocukluktan çıkmaya başladıklan za- man cinsiyetlerini saklayamıyorlar. O za- man işleri daha da zorlaşan bu kızlann çoğu fuhuş ve uyuşturucu batağına sü- rüklenivor. SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR Clinton'ın aşklan ABD'yi ve dünya- yı altüst ederken, Amerikalıların 'Sev- gililer Günü'nü nasıl kutlayacağını doğrusu merak ediyorum. Clinton'ın yaşadıklarına aşk denebilir mi? O ayrı bir tartışma konusu. Aşkın ne olup ne olmadığı üzerine yüzyıllardır tartışma- lar yaptlır. Aşkın tarifini çok da önem- semiyorum. önemli olan, aşkın nasıl yaşandığı? Benim inancım, aşk iki özgür insanın, cinselliği de içeren bir şekilde duygu beraberliği yaratmalan. İki özgür insan sözcüğünün ne anlamı var? Dünyamız erkek egemen bir dünya. Cins ve sınıf egemenliğinin olduğu bir dünyada, duygular da çok çeşitli dış etkenler ta- rafından rahatça örselenebiliyor. Aşk- lar, engellerle karşılaşıyor. Özejlikle Türkiye gibi ülkelerde. aşk diye bilinen ilişkinin meşru kabul edil- mesi için evlilikle sonuçlanması gere- kiyor. Eğer aşklar devletin onayından geçen bir evlilik kurumuna dönüşmez- se, önyargtlar nedeniyle hoş karşılan- mıyor. Gençler de birisini severlerse, Özgür Aşklara Doğru... bu ilişkinin evliliğe doğru gittiğini dü- şünüyorlar. Geçen günlerde şarkıcı Kayahan'ın kızı Beste'nin evliyken kocası yerine başka bir erkekle ilişkisi olduğunun kamuoyuna yansıması ba- ba-kız arasında trajik bir çatışmaya dö- nüşmüştü. Unlü bir şarkıcının kızı da olsa, ken- disi ünlü bir manken de olsa Beste, bildiğimiz önyargıları aşabilmek ama- cıyla, bir şarkıcı gençle evlendi. Sonra bu evlilik sürerken anlaşıldığı kadarıy- la başka bir erkeğe âşık oldu. Vay sen misin âşık olan, baba Kayahan açtı ağ- zını yumdu gözünü. Kızını affetmeye- ceğini söyledi ve bir gün gelip kendi- sinden özür dileyeceğini kanal kanal dolaşarak anlattı. Şarkıcı Kayahan erkek. Onun da ba- şından çeşitli evlilikler geçti, çeşitli aşk- lar yaşadı. Büyük bir olasılıkla evliy- ken, başka bir kadını da sevdi, belki de bu yüzden evliliklerinin bir kısmı bo- şanmayla sonuçlandı. O erkek olduğu için, bunlar toplumun fazla tepkisine yol açmadı. Beste kadın. Bir kadın ev- liyken nasıl olur da başka bir erkeğe âşıkolabilir? Kimse. Beste'ye böyle bir aşkı yaşaması konusunda hoşgörü göstermedi. Günlerce gazete sayfala- nnın köşelerinde, erkek egemen ka- lemlerce sorgulanıp durdu. Beste'yi hiç tanımam. Nasıl yaşadığını da bil- mem. Aynca beni nasıl yaşadığı da il- gilendirmiyor. Medyanın onun yaşamı- na erkek egemen bir anlayışla el koy- ması canımı sıktı. Kızcağız, kimbilir hangi sıkıntıları göze alarak, yeni bir aşkı yaşamak istedi. Bunu bir erkek yapsaydı, böylesine zorlanır mıydı? Aşkın önündeki en büyük engel, er- kek egemen mantık ise, ikinci önemli engel, ekonomi. Kadın ve erkek ken- dileri teker teker, birbirterine muhtaç olmadan ekonomik yaşamlarını sür- dürebilecek olanaklara sahip olsalar, aralanndaki ilişkinin esası sevgi ve duygu olur. Özellikle geri ülkelerde, ka- dıntann çoğunluğu ya çalışmıyor ya da erkek kadar para kazanamıyor. Ö za- man ilişkinin dengesi ve eşitliği oluş- muyor. Bu ilişki, evlilik de olsa aşk da olsa, sonunda, erkeğin parayı elinde tuttuğu dengesiz bir ilişkiye dönüşü- yor. Böyle bir ilişki aşkı da sevgiyi de za- man içinde eskitipyıpratıyor. Eğer aşk, ekonomik bağımlılıktan kurtulursa o zaman iki insan arasındaki ilişki sevgi- ye dayandıkça sürer, sevginin bittiği yerde ise yeni bir yaşam ve yeni bir aşk başlar. Gerçek hayatta hiçbir za- man böyle olmuyor. Aşk, hep zoriukların, acılann içinde oluşuyor. Büyük aşklar, daha büyük zorluklara. acılara göğüs germeyi ge- rektiriyor. Insanların özgür olmadığı, toplumsal önyargılann yaşamı kıskaca aldığı, kadının ekonomik bağımlılıkla teslim alındığı bir ülkede aşkı da key- fince yaşamak mümkün mü? Erkekler ise kurduklan egemen düzende, kadı- nı yalnızca "alınacak' bir cins, fayda- lanılacak bir taraf olarak görüyor. Aşk, ancak kadınla erkeğin ortaklaşa yarat- tığı ve başka bağımlılıklardan özgür olarak paylaşıldığı zaman bir anlam ka- zanır. insanlığın özgürlüğe yürüyüşüyle, aşkın özgürleşmesi arasında çok sıkı bir bağ olduğuna yürekten inanıyorum. Özgür dünyanın kadınları ve erkekleri daha derin aşklar yaşayabilirier. Bütün bunları günümüzün aşklannı yadsımak için söylemiyorum. Yaşam ve ölüm varsa, mutlaka aşk da vardır. Clinton'ın Beyaz Saray'ın gücüyle yarattığı aşk öyküleri gerçekten aşk mıydı? Değerlendirmeyi size bırakıyo- rum. Sizlere, 'SevgililerGünü'nde, öz- gür ve eşit ilişkilere dayanan aşklar diliyorum. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Kimliksiz Kadınlar Kişiliksiz Erkekler Gürten Kızılkaya nın renkli fotoğraflannı bir ga- zetede gördüm. Fotoğrafları ve haberi, belki b>r şey- ler yazarım diye kesip dosyama koydum. Meğer te- levizyonlar bir süredir bu konuyla ilgiliymiş. Güncel haberiere yetişme konusunda çoğu kez olduğu gi- bi yine gecikmişim. Nitekim ertesi gün bizim gaze- tede birbiri arkasına Aydın Engin'in ve Erdal Ata- bek'in yazıları çıktı. Sevgili yazar arkadaşlarırrm de- yimleriyle "Kumkapı dullan" ya da mallarından söz ettiğimi anlamışsınızdır. Gülten Ktzılkaya. Kumka- pı'da öldürülen Ismail Kızılkaya'nın eşi. Öteki kah- raman, İsmail'i Kumkapı'da bıçaklayarak öldüren Zeynep Uludağ. Her şey tragedyalardaki gibi. Cinayet. tutku, iha- net, şiddet, aşk ve yazgının elinde oraya burayasav- rulan insanlar. Adam mezarda yatmaktayken. iki ço- cuklu, bir zamanlar türbanlı kansı. seksi giysilerde şarkı söyleyen bir "sanafç/"ya dönüşmüş. Kumka- pı'dakı cinayeti ışleyen bir başka kadın, daha sonra bir seks skandalının kahramanı ve TV oyuncusu ola- rak karşımıza çıkıyor. Yunan tragedya yazarlarını, Shakespeare'i kıskandırabilecek konular. iakat yi- ne de sanki bir fark var. Tragedyalarda kahramanla- n yönlendiren. yazgı ya da tutkulardır. Bizim traged- ya kahramanlan ise, tutkularımn gücü ya da yazgı- larının acımasızlığıyla etkilemek şurda dursun, acı- ma, can sıkıntısı, hatta mide bulantısına benzer bir duygu uyandınyor. • • • Atabek'in yazısında okumasam bayan Kızılka- ya'nın sutyeninin rengini anımsayamazdım. Fotoğ- raflı haberi dosyamdan çıkarıp baktım, cüretkâr poz- daki sutyen kırmızı oluşuyla gerçekten de aynca dik- kat çekici. Buna karşılık. göğüslerin altında, yumruk- ları hafifçe sıkılı eller ve nedense bir şeyi tutacakmış gibi yan kıvnk parmaklar aklımda daha çok yer et- miş. Tırnaklann üzerine kalınca çekilmiş beyaz bir ci- lanın dayıpranmışlıklarını gizleyemediği emekçi ka- dın elleri... Yemekler pişirmiş, bulaşıklar yıkamış, ço- cuklar büyütmüş bir annenin elleri... • • • Bayan Kızılkaya ya da Bayan Uludağ'ın, aynı tra- gedyanın bu iki kadın kahramanın yazgısını, sade- ce toplumsal sistemle, ya da sadece bu ınsanların kişisel zaaflarıyla açıklamak yeterli mi? Günümüzün egemen toplumsal sistemi her şeyi para kazanma aracı olarak görüyor. Bunun dışında saygı duyduğu herhangi bir değer yok. Sistem, bu iki kadından para kazanma aracı olarak yararlana- bileceğini görüyor... Bunu yaparken, onlann kişisel zaaflarından gereksinimlerinden de yararianıyor. Bu açıklamaların ikisi de doğru ve birbirini tamamhyor. Fakat bunlann yanı sıra, bayan Kızılkaya ve bayan Uludağ örneğinde bence bir başka neden daha var. Bu, onlann kadın ve "kimliksiz" oluşlarıdır... • • • Anne, eş ya da cinsel obje olma dışında bir kim- liğe sahip olmayan kadının, koşullar değiştiğinde ya da başkatjtr.'nçÖÖnle bambaşka bir yöne savrulmaj sında şaşıtacak bir şey yoK^Çünkü bu kimljkler-o^ nun kişisel seçimi değil. toplumca uygun görülen- dir. Bayan Kızılkaya ya da Bayan Uludağ örnekleri, konu "medyatik" olduğu için dışa yansıyabılenler. Toplumumuzda ve farklı biçimlerde bütün toplum- larda kadının kimlik sorununun derin ve ciddi biçim- de yaşandığı bir dönemden geçilmekte olduğunu düşünüyorum. Bu olguyu sadece ekonomik veriler- le açıklamaya çalışmak da eksik kalacaktır. Birden- bire kapanan sosyetik, "entelektüel" kadınla kapa- lı bir yaşam sürmekteyken birdenbire açılıp saçılan kadın belki de aynı gerçeğin iki ayrı görünümüdür... • • • Kumkapı'da öldürülen Ismail Kızılkaya mezann- dan çıkıp gelse acaba ne düşünecek, nasıl davra- nacaktı. Büyük olasılıkla karısını öldürecek, cezası- nı çektikten sonra, mümkün olabilirse eğer. yine an- ne ve eş olarak tanımladığı bir başka kadınla evle- nip cinselliği başka kadınlarda aramayı sürdürecek- ti... Burada da kadın karşısında ikili bir tavır içinde- ki kişiliksiz erkek olgusuyla karşılaşıyoruz... • • • Günümüzün kadını, bütün ülkelerde, kendine bir kimlik anyor... Bu çok yönlü arayışta, değişik biçim- lerde. yanhşlara, aşırılıklara savrulabiliyor. Kendisiy- le biriikte erkeğe de acı çektiriyor. Günümüzün er- keği ise, kadın karşısında ikilemli, kişiliksiz tavrıyla, ikiyüzlü bir yaşamın sonuçlanna katlanmak zorun- da kalıyor... Kimliksiz kadın ve onun karşısında iki- lemli. kişiliksiz erkek olgusu, bana sadece kişisel ya da toplumsal değil, fakat tam olarak tanımlayama- dığımız biyolojik vb. nedenleri de olan, ve bu neden- le de belki hiçbir zaman kesin çözümü bulunama- yacak bir sorun gibi görünüyor... Almanya Ozan Ceyhun gözaltına alındı Haber Merkezi - Al- manya'daki Yeşiller Partı- si'nin Göçmenler \e Sı- ğınmacılar Çalışma Gru- bu Sözcüsü OzanCevhun. Türkiye'nin Interpol ara- cılığıyla tutuklama ıstemi üzerine Almanya'da gö- zaltına alındı. 1980yılın- da ışlendiği öne sürülen bir suç dolayısıyla 18 yıl sonra Almanya'dan iadesi istenen Ce>hun. kısa bir gözaltı süresinın ardından polis tarafından serbest bı- rakıldı. Ceyhun'un. 1998 > ılı Ekim ayı içinde Avru- pa Parlamentosu millerve- kili olması bekleniyor. Önceki gün saat 16.00 sıralannda Wiesbaden kentinde evine dönen Ozan Ceyhun, trafik kont- rolü sırasında "Interpol ta- rafından aranıyorsunuz, bilgisayanmuda kavdınız var" diye polis tarafından gözaltına ahndı. Ceyhun. Türkiye, haberim olma- yan bir suçtan dolavı Şu- bat 1998"de, Interpol ara- cılığıyla yakalanmamı ve iadeıni istemiş. Adam öl- dürmeye teşebbüs veyasa- dışı örgüt iiyesi olmakla suçlanıyormuşum. Suçun işleniş tarihi de 1980 yılıy- nuş. Aradan 18 yıl geçmiş. Bugüne kadarbana bu ko- nuyla ilgilitek bir bildirim- de bulunulmadı. Avrupa Parlamentosu milletvekil- liğimin gündeme geldiği bir dönemde Türkiye'den böylesi bir başvuruyla karşılaşöm''dedi. Almanya'ntn bir 'Al- man vatandaşınf iade et- mesinin söz konusu olma- dığını ve bunun da herkes tarafından bilindığini be- lirten Ceyhun. "Buaçıdan bakıldığında da yapılan iş- lemin anlamsı/Jığı ortaya çıkıyor" dedı. Ceyhun. da- ha önce Alman gazeteleri- ne verdiği demeçte. Avru- pa Parlamentosu'nda 'Türkiye'de insan haklan mücadelesi verenlere des- tek olacağım' söylemişti. Türkiye'nin Interpol aracılığıylayaptığı başvu- ru ise Almanya'da savcılık tarafından incelendikten sonra karara bağlanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle