25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13ŞUBAT1998CUMA HABERLER Göktepe davasının bugün yapılacak 14. oturumunda kuşkulu fotoğrafın da tartışılması bekleniyor 'Mecburi' rapor tartışılacakMERİH AK İZMİR- Gözaltında dö\-ülerek öldürü- len gazetecı MetinGöktepe davasının 14. oturumu bugün Afyon Ağir Ceza Mahke- mesi'nde yapılıyor. 5'i tutuklu 11 polisin yargılandığı davanın bugünkü oturumun- da, Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi'nce 5 Ocak'ta Eyüp Spor Salonu'nda yapılan keşfin raporu ıle basında yer alan ve dos- yaya "sonradan gu-diğr belirtilen Gökte- pe'nin ölüm fotoğraflannın tartışılması beklenıyor EvTensel gazetesi muhabiri Metin Gök- tepe'nin gözaltında dövülerek öldürülme- sınin üzennden 767 gün geçti. Bu süre içinde Istanbul'dan Aydm'a, buradan da Afyon'a gönderilen davanın bugün 14. oturumu gerçekleştırilecek. Bugünkü otu- ruma. tutuklu emniyet amiri Seydi Battal Köse. polis memurlan Şuayip Mutluer, Saffet HızarcL tlhan Sanoğlu,Selçuk Bay- raktaroğlu ıle turuksuz polis sanıklar Fe- dai korkmaz. Murat Polat Burhan Koç, Metin Kuşat, Tunca> L zun \ e Fikret Ka- vacan'ın katılmasi beklenivor. Göktepe davasında sona doğru yakla- şılırken ortaya çıkan yeni "kamtlar" dik- kat çekiyor. Tutuklu emniyet amıri Seydı Battal Köse'nin son iki duruşmada yaptı- ğı itiraflar, davaya yeni boyutlar kazandır- mıştı. Köse'nin, mahkemeye sunduğu dilek- çelerde Göktepe'nin ölümünden akşam saatlerinde haberdar olduğunu ve durumu Eyüp llçe Emniyet Müdürü Mehmet Ali Aydın Akdemir'e bildirdiğini belirtmesi, kendi avukatını bile şaşırtmıştı. Müdahil avukatlar. Köse'nin yazılı ifa- desiyle, daha önce bu olaydan haberdar olmadıklannı savlayan dönemin lstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar. tstan- bul Emniyet Müdür Yardımcısı Kemal Bayrak ve Eyüp llçe Emniyet Müdürü Ali Aydın Akdemir'in olayı örtbas etmek için sessiz kaldıklannın ortaya çıktığını bil- dirmişlerdi. Sanık polislerin avukatlan da, "itiraf- lar^ında Göktepe'nin polis memurlan Metin Kuşat, YaJçın Aydeniz ve Burhan Koç tarafından dövüldüğünü anlatan Kö- se'nin "zaten dengesiz bir insan olduğu- nu, cezaevindeki psikolojik koşullar içeri- sinde böyle açıklamalar yaptığjnı" savun- muşlardı Kuşkulu fotoğraf Davada 14. duruşmaya gelinirken ci- nayetten 2 yıl sonra ortaya çıkan ve Gök- tepe'nin ölümünden sonra çekildiği bildi- rilen bir fotoğraf tartışma yarattı. Bilirki- şi heyetinde yer alan adli üp doktoru Rem- n Şendil'in "tesadüfen" bulmasından iki gün sonra Sabah gazetesinde yayımlanan fotoğraf. daha sonra Eyüp Adliyesi 'ne gi- derek dosyalan tek tek inceleyen müda- hil avukatlarca da "bulundu". Ancak fo- toğrafın üzerindeki dizin numarasımn, di- ğer tüm belgelerdekinden farklı bir ka- lem ve elyazısıyla yazılmış olması, kuş- kuları daha da arttırdı. Müdahil avukatlar, fotoğrafın dava dosyasına sonradan girdi- ği görüşünü dile getirirken, 8 Ocak 1996 akşamı olay yerinde fotograf çektiren sav- cı Erol Canözkan da sözkonusu fotoğra- fın, kendi çektirdiklerinden olmadığını söyledi. Savcının sözünü ettiği ve tl lda- re Kurulu'na giden dizi pusulasmda da geçen 2 fotoğrafın nerede olduğu ise hâ- lâ bilinmiyor. Afyon Ağır Ceza Mahkemesi'nin tali- matıyla Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi'nce 5 Ocak 1998'de Eyüp Spor Salonu'nda yapılan ve tutuksuz samklann silahh ola- rak katıldıklan keşfın raporu da bugünkü oturumdaele almacak. Tanıklardan Deniz Ozcan'ın sanık polis Fikret Kayacan ta- rafından silahla tehdit edildiği keşiften bir ay sonra hazırlanan bilirkişi raporu, olay yeri krokisi ve 54 fotoğrafın önceki gün Afyon'a ulaştığı öğrenildi. Kamuoyuna yansıyan bilirkişi heyeti- nin raporunda, Metin Göktepe'nin gözal- tında öldürüldüğü doğrulanmış, tanık ifa- deleri ise u tarnşmaya açık" olarak değer- lendirilmişti. Raporu hazırlayan heyet, keşfi kendilerinin yapmasını CMUK'a ayjcırı bulduklannı, keşfi mahkemenin yapması gerektiğini uzun uzun anlattıktan sonra "mecbtıren" yazdıklanraporda,da- vanın en önemli tanıklanndan Deniz Öz- can'ın teşhis ve anlatımlanna yer verdi. Raporda sık sık "insan beUeğinin zayıfb- ğtndan" söz eden heyet, diğer tanık Ali Ekber Palabıyık'ın, salondaki yoğun uğultu nedeniyle Göktepe ile polisler ara- sındaki konuşmalan duyamayacağı görü- şünü savundu. Heyet. raporunun sonun- da takdiri mahkemeye bıraktığını bildir- di. Müdahil avukatlardan AB Saydı. tutuk- suz polis sanıklann delillere etki edebile- ceğini savunarak, bugün yeniden tutukla- ma talebinde bulunacaklannı bildirdi. Ba- sında yer alan tartışmalı fotoğrafın, dos- yaya tutuksuz sanıklar tarafından konul- muş olabilecegini savunan Saydı. "Biztu- tuksuz sanıklann delilkre etki edebilece- ğini sürekli mahkemede dile getirdik. Bu fotoğraf da bu etkinin bir şekli olabilir. Ta- nıklara baskı yapıldığını zaten biliyoruz, keşif sırasında bile tanıklardan biri sanık polislerden biri tarafından tehdit edildi. Dört kişinin gelişigüzel turuklanması on- lara cesaret veriyor. Duruşmada mahke- meninbutavnnıdeğiştirmesiniveherhan- gi bir vatandaşı nasd yargüıyorsa bir dev- let görev lisini de aynı şekilde yargdaması- nı isteyeceğiz. Bunun yolu da ilk etapta tu- tuklamaktan geçryor" diye konuştu. İkipolis dnayeti Msoruşturma EROLÖNDEROĞLU* PARİS- Fabriee Fernandez, üç ay önce, 18 Arahk gü- nü gözaltına alındı ve o gün gözaltında öldürüldü. Yetki- liler, hiç vakıt geçirmeden hemen soruşturma açblar ve Lyonlu polis memuru Jean Carvalho 24 yaşındaiu genci pompalı tüfekle öldürmekten tutuklandı. Derhal cezaevi- ne gönderilenpolis memuru, buarada, meslektende uzak- Jaştmldı. Metin Göktepe 8 Ocak giinü gözalnna alındı, aynı gün gözaltında rutulduğu EyüpSporSalonu'nda potislercedö- vülerek öldürüldü. Sonraki gün yetkililer. Göktepe'nin duvardandüşerek öldiiğü >oltında açıklama yaparken ba- nun ne kadar gerçeği > ansırhğı konusunda düşünmeyehiç gerek duymadılar. Fabnce Fernandez, daha önce 'ufak tefek' işlerden gö- zaltına alınmış ve 'ftşlenmiş' bir gençti. 18 Arauk'ta 2 ar- kadaşıyla birlıkte gözaltına alındığında ise içkiyi biraz ka- çırmıştı. Gençler havaya ateş açıyor ve karşılanna çıkan polisı silahlanyla tehdit ediyordu; Metin Göktepe 7 Ocak günü, Ümraniye'de öJdürülen rutuklulann cenazesi de eibette haberdi, izlemeye gitö. O gün.dönemin lstanbul Emnijet Müdürü Orhan Taşanlar, " 17-70 yaş arası tüm şüpheli şahıslan gözaltına alın" em- ri verdi. Yoldan geçen, cenazeye kanlmak için gelen 1070 kişiyie btrlikte pottsler 'san basırı kartsız' gazetcci Metin GöktepeŞf güâltına aklüar. ; - L Fabrıce Femandez. Lyon şe1tfi' 1 M*.*isıın Karakotu'nda çok sayıda polis memurunca sorgulandı. Memurlar, sor- gulamada. gencin elindeki pompalı tüfeğin de marifetini çözmeye çalışıyorlardı. Bu çok önemliydi: çünkü yaka- lanan sitahın etkisızleştirilmesi, mesleğin abccesiydi. Et- kisizleştırmek içm de 7-8 polis bu ganp silahm mermile- - rini boşaltmaya çalıştılar. sonra da bir ketıara bıraktılar. Polis memurlan Metin Göktepe'yi, ga/rtai olduğunu anlatmasını çok konuşmak olarak yorumlayıp sürökle>«- rek Eyüp Kapalı Spor Sakmu'ıuı aldüar-Ğöktepe'yi de dövTW>e başladdar. Içmdekı mermılerin tamamen boşaltıhp boşaltılama- dığı pek de ıyı bilinmeyen silah. durumundan haberdar olmadıgı öne sürülen polis memuru Carvalho'nun elme geçti. Carvalho, 'çokkonoştuğu' düşünülenFabrice'inba- şına sılahı dayayarak eğlenmeye başlar. Fabnce de sanki onunla eğlenir. susması söylendıgi halde. susmadığı gıbi gene eğlenerek 'Çeksene' der. Metin Göktepe, bağınnayı sürdörür, neden dövüldü- ğttnü merak ediyor. "Ben gazeteci>im", diyor. "Şeflerini- ze bildirin". Onu dinleyen olmadı... Lavaböda \ üzünii gö- zünü \ ıkadılar. Bu teda\ i değjL onu daha fazla dö\mek için sanki bir 'sohık' alma kü... Carvalho, Fabrice'in bir dediğini iki etmedi ve tüfeğı ateşledi. Pompalı tüfekteki tek mermi gencin çenestne isa- bet etti. onu anında öldürdü. Metin Göktepe, salon görevltterinin bilgisi dahüindesa- lonunyanındakiça> bahçesinebırakıldı... Metin. artıkya- şamryor. \etkililer, sonraki sabah Göktepe'nin ölii bulun- duğunu açıkladılar. Lyon Mahkemesi Yargıcı, Fabrice'in öldürülmesinden 2 gün sonra polis Alain Carvattıo'yu 'kasten insan öldür- mek' ıddiasıyla tutukladı. Tutuklama karan, 2 gün sonra çıktıysa da bu kendılığinden olmadı. Lyonlular, polisin gözaltında msan öldürme 'hakkj'na karşı, olayı duyduk- lan andan itibaren sokaklara döküldüler. kitlesel protes- to göstenlennde kırka yakın araç yakıldı. Metin'in öldürülmesi üzerine gazeteciler, basın kuru- luşian, insan hakları savunuculan. yasamdan yana her- kes ayaga kalkO, gazeteler, radyolar, tele\izyonlar 'gazete- cinin ölümü" üzerine haberler yaptılar. Resnıi açıklama- lar, hakn onun duvardan düşerek öldüğii \olunda sejre- diyordu. Lyon'da halkın protesto gösterilerine karşın, polis me- muru Carvalho'nun meslekten atılması neredeyse bir ay aldı. 16 Ocak 1998 günü Carvalho. Polis Disiplin Kuru- lu'nda oy birliğiyle polislikten atıldı, kararonanması için Içişleri Bakanı Jean-PierreChevenement'a sunuldu. Içişleri Bakanbğı müferrişleri Metin Göktepe'nin öldü- rübnesine ilişkin soruşturma raporunu bir ay da tamam- ladı. tl İdare kıırulu.48 polisin yargdanma yolunu açü. 15 Şubat'ta da TBMM'de bir soruşrurma konıisyonu kurul- masma karar verdi... lstanbul 6. Ağır Ceza, ilk duruşma- nın İS Temmuz 1996 günü yapılacağnu duvurdu. Duruş- ma yapdamadı, 'ğa\enlik' gerekçesiy le da>a A>dın'a. ora- dan gene •güvenlik' gerekçesiyle Afyon'a gönderildL Fabrice'in öldürülmesiyie ilgili soruşturmada, polis memuru Canr alho'nun, genci, yakalandığı anda yanında buhınan pompah silahiyla vurdugu ortaya çıktı. Cinayetten bir yıl sonra Göktepe'yi öldürmekten sanık 11 polis memuru, geeki olarak görevden uzaklaştınldı. Haklannda ruruklama karan vırilen 9 polis memurunun mahkemev^eçıknıası için ,\ğustos 1997")i bekiemek gerek- ti_ Turukianan polislerdendördiihazırbulunduklanikin- ci duruşmada tahlne edüdUer. Polis memuru Carvalho, cinayetten kısa bir süre sonra görevden istifa dilekçesi verdiyse de tçişleri Bakanlığı, bunu idari cezalardan kaçmanm bir yolu olarak yorum- layarak geri çevirdi. Göktepe'nin 14. duruşmasu 13 Şubat 1998'de Afyon'da. Mahkeme'nin keşif karan, biliridşilerce yasalara aykın bulunduysa da keşif yapıkh. Ne var ki 5 Öcakta yapılan keşfin raporu, Afyon'a 3 haftada gidemedi, gidemevtnce 22 Ocak duruşmasında bir Uerieme kaydedilemedi. Carvalho'nun yargılanması bıtmek üzere. Lyonlular, yargılamanın sonucunda adaletin tecellisi konusunda ne- redeyse hiç kuşku duymuyorlar. 'Metin Göktepe' davası ne zaman ve nasıl bitecek? * Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilci Yanümcısu Meydani Ankara'da Arnavutluk Cumhurbaşkanı Recep Meydani, Anrtkabir'i ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'ın davetlisi olarak Türkiye'ye 2 günlük resmi ziyarette bulunan Meydani ve beraberindeki heyet, \nıtkabir'de mozoleye çelenk koyarak savgı duruşunda bulundu. Özel defteri imzalayan Meydani, deftere "Modern Türkrve'nin en büyük adamı Atatürk'ü en derin saygıyla anrvoruz" diye \a/dı. Anıtkabir Özel Müzesi'ni de gezerek \etkililerden bilgi alan Cumhurbaşkanı Meydani, daha sonra resmi karşüama töreni için Çankaya Köşkü'ne geçti.(Fotoğraf: AA) Ülkü Ocaklan Dergisi Malatya Bürosu'nun örgüt evi gibi çalıştığı bildirildi Oruç cinayetînde 3 samk serbest ANKARA /MALATYA (Curahu- riyet) - Inönü Üniversitesı öğrencile- rinden Ümit Cihan Tarho'yu oruç tutmadığı gerekçesiyle öldürmekle suçlanan 7 sanıktan üçü, dün çıkanl- dıklan Malatya Ağır Ceza Mahke- mesi 'nde tutuksuz yargılanmak üze- re serbest bırakıldı. Çağdaş Hukuk- çular Derneği (ÇHD) Genel Başka- nı Aydın Erdoğan, Ülkü Ocaklan Dergısı Malatya Bürosu'nun "örgüt evi" gibi çalıştığını bildirdi. Dün yapılan duruşmasında ifade- lerı alınan oruç cınayeti sanıkları Bedri Yay lagül, Korkut Özalp ve M. Fatih Gökal tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Suçlama- lan kabul etmeyen dığer sanıklar M. Hanefı Azdikoğlu. MuhanunetŞahi- ner. Caner Oztürk, Kadri Kıbç ile sol görüşlü Erdal Çıknk'm ise tutuk- luluk hallerinin devamına karar ve- rildi. Duruşmayı gözlemci olarak CHP tstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketend ile Tunceli Millet- vekili Orhan Veii Yıldınm ve kala- balık bir yurttaş topluluğu izledi. ÇHD Genel Başkanı Aydın Erdo- ğan yaptığı açıklamada, Malatya'da- ki olayın gençliğe yönelik planlı bir cinayet olduğunu söyledi. Tarho ve arkadaşlannın "oruçtutmama" ba- hanesiyle önce tehdit ve darp hare- ketlerine hedef olduklannı, gerekli önlemlerin alınmaması üzerine de organize bir saldınya uğradıklannı kaydeden Erdoğan, ' sanıklardan Kadri Kıbç'ın suç ilişkileri, cınaye- ti işledikten sonra saklanmasına yar- dım eden Levent Mutlu ve Memiş Dandar'ın suç kayıtları ıle kaçtıkla- nna dikkat çekti. Erdoğan. sanıkla- nn Ülkü Ocaklan Dergisı Malatya Temsilciliği adı altında faalıyet gös- teren yer ve kişilerle olan bağlantt- lannın, suç ılışkılennı ortaya koydu- ğuna işaret ederek "Bu bakımdan soruşturma yürütülürken. suç ilişki- leri ne yazık ki dikkatle ele alınma- mış, işlenen cinayet basite alınmış, sı- radan bir kavgaya indirgenmiştir" dedı Sanıklann saldırıya uğrayan öğrencilerle kişisel sürtüşmelerinin bulunmadığını, cinayetin siyasi gö- rüş farklılığı nedeniyle işlendığini vurgulayan Erdoğan, olayın dosya- da yer aldığı gıbi kavga olmadığını, "planh, taammüden işlenmiş bir ci- nayet" olduğunu vurguladı. Erdoğan, sanık anlatımlannm Ül- kü Ocaklan Dergisi Malatya Büro- su'nun, bir derginin yayın faaliyeti yürüten yeri olmaktan çok "örgüt e- vi" gibi çalıştığının ortaya çıktığma da işaret ederek şu görüşleri dile ge- tirdi: "Dergi bürosu olarak adlandın- lan bu yerin, organize bir suç ilişkisi- nin merkezi konumunda olduğunu gösteren çokciddi kamtlardosya içe- risinde yer almaktadır. Sanıklar. sai- dırryi gerçekleştirdikten sonra. önce- den sözleşmiş gibi bu yerde buluş- muştur. Sanıklar Kadri Kıbç ve Ca- ner Oztürk, üzerierindeki suç aleti bıçaklan buradaki çekmeceye koy- muşlardır. YineCanerOztürk, eşki- lini degiştirmek ve kan bulaşmış ol- ması nedeniyle suç kanıtını yok et- mek üzere montunu burada çıkart- mıştır. Nedensesuç kanıtı bu montun aranmasına gerek görülmemiştir. n Cinayet zanlılanndan Kılıç'ın dergi bürosunda lise öğrencilerine siyasi konularda eğitim verdiği yo- lundakı bilgilere işaret eden Erdo- ğan, Ülkü Ocaklan Dergi Bürosu'- nun, suç işleyenlerin sığındığı, suç aletlerini sakladığı bir yere dönüştü- ğü gerekçesiyle hakkında gerekli iş- lemler yapılmak üzere savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını istedi. BÎRBAKIMA SERVER TANİLLt Hoş Geldin BrechtL. Bu yıl, pek anlamlı anmalara tanık olacağız: Ün- lü Komünist Manifesto'nun 150. yılındayız; Ber- tolt Brecht'in doğumunun 100. yı!ı kutlaniyor; Cumhuriyetimiz de, 29 Ekim'de 75 yaşına basa- cak. Her biri birer çağ açan olaylar. Her biri üstünde ayn ayrı duracağız. Geçen salı, 10 Şubat'ta Bertolt Brecht kutiama- lan başladı. Başı eibette Almanya çekiyor: Tiyat- rolarda oyunlar, açıkoturumlar, sergiler, yazılar, ki- taplar. Bütün biryılı kapsayacak, bir 150'yi aşkın etkinlik. Cumhurbaşkanı Roman Herzog, dev sa- natçı onuruna bir söylevle yılı açtı. Bir süre politik yanına bakılıp uzak durulan insanın anısı, şimdi bir "ulusal olay" olarak gönüllerde. AJmanlan başka uluslar izleyecek, izliyor da. Bu arada bizler de ona borcumuzu ödeyeceğiz. Gazetelerden okuyorum: Dahaşimdiden. Dostlar Tiyatrosu'ndaonun Yosma adlı esen sahnelenmiş halde. Tiyatromuzun yüzakı sanatçılanndan Gen- co Erkal'ın kurgusunu yaptığı eseri, bir başka dev sanatçımız Zeliha Berksoy oynuyor. Öteki oyun- lan da sahnelenecek elbet; oyunlan, şiirteri, konuş- malan basılacak, basılmalı da. Yayınevlenmiz, bu konu üzerinde büyük bir duyarlıhkla durmalılar. 6O'lı 70'li yıllan hatırlıyorum. Eserleri sahnelen- meye başlar başlamaz bizleri derinden derine sarsmış ve değiştirmişti. Tiyatroya girerken baş- ka, çıkarken bir başkaydık. Ortam mıydı sadece bunu yapan? Ondan da fazla, yazarın olaylara ve sanata eğiliş biçimi, bunda gösterdiği ustalıktı. Brecht, "epik tiyatro" diyordu buna. Seyircinin, sahnede kendi alın yazısını, kendi kavgasını görmesi: sahnenin de tavır almaya, ey- leme çağırması. Ya uzlaşacaksınız düzenle, ya da karşı çıkacaksınız, başka yolu yok! Brecht, faşizmin doğuş, yükseliş ve insanlığı ka- na ve gözyaşına buladığı bir tarih kesitinde yaşa- dı, yazdı ve yarattı. Epik tiyatro bu koşulların ürünüdür. Peki bitti mi acılar, gül gülistanlık mı dünya? Olan bitene bakıp "Bunlar olağandır" demeyi- niz lütfen! "Kuraldışı" hepsi; insanca bir dünyada olmaz böyle şeyler, gelin o dünyayı yaratalım. Özetle Brecht, yaşadığı yıllarda günceldi; bugün, o yıllarda olduğundan da fazla, öyledir. Şairdi de büyük sanatçı; A. Kadir ile Asım Be- zirci'nin çevırisinden, şu ünlü şiirini, Halkın Ekme- gTni haydi beraber okuyalım: Bilin: Halkın ekmeğıdir adalet. Bakarsınız bol olur bu ekmek, bakarsınız krt, bakarsınız doyum olmaz tadına, bakarsınız berbat. Azaldı mı ekmek başlar açlık, bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya. Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerde yoğnılan, lyi pişirilmemiş adalei yetert Yeter katıksız, kara kabuklu adalet! Dura dura bayatlayan adalet yeter! Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse, gözler öbür yiyeceklere yumulsa da olur. Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire... Bilirsiniz, nasıl bolluk doğurur emek: Adaletin ekmeğıyle beslene beslene. Ekmek her gün gerekliyse nasıl, adalet de gerekli her gün, hem o, günde bırçok kez gerekli. Sabahtan akşama dek, işyehnde, eğlencede, hele çalışırken canla başla, kederiiyken, sevınçliyken, halkın ihtiyacı varpişkın, bol ekmeğe, günlük, has ekmeğine adaletin. Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli, onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin? Öteki ekmeği kim pişiren? Adaletin ekmeğinı de kendısi pışırmeli halkın, gündelik ekmek gibi. Bol, pişkın ve verimli. UZ YAZIl ORHAN BİRGİT Anayasa Mahkemesi'nin, Refah Partisi'nin kapatılması ile ilgili gerek- çeli kararının bu haftanın başında Resmi Gazete'de yayımlanacağı söyleniyor. Böylece, kimi siyaset adamları ile TBMM Başkanı Hikmet Çetin'in de taraf olduğu -bence yanlış- bir ana- yasa uygulaması tartışması da nok- talanarak, 16 Ocak günü kapatılmış bulunan RP'nin, parlamentodaki varlığı da, 16 ya da 17 Şubat günle- rinde sona ermiş olacak. Refah Partisi'nin parlamentodaki varlığının, bugünlerde fiilen sona er- miş olmasının yarattığı asabi ortam, önceki günkü Meclis görüşmelerin- de kendisini iyice sergiledi. Kapatı- lan RP'nin milletvekilleri, öyte anlaşı- lıyor ki, "Çıkmadık candan umut ke- sllmez" sözünü iyice özümseyerek, anayasa ve Siyasi Partiler Yasa- sı'nda yapılacak bazı değişiklikler ile, gerekçe yayımlanmadan, 16 Ocak karannı ortadan kaldıracak birsonu- ca ulaşacaklanna kendilerini adama- kıllı inandırmışlardı. Kapatılan RP'nin "hukukçulan"r\\n bu amaçla hazıriadıklan yasa teklifi, neresinden bakarsanız bakınız, hu- kukun üstünlüğü ilkesini hallaç önü- ne koymakla kalmayıp, kuvvetler ay- nlığı ilkesini de hiçe sayan bir parla- mento diktatöriüğüne duydukları öz- lemi yansıtmaktadır. Siyasi partilerin yasalar önünde sorumlu olabilmesi için üyelerin, is- Anayasa Madde: 84 terse genel başkan olsun, eylemle- rinden partileri bağlamayan bir man- tıklayola çıkan bu "hukukçular"', bu- nunla da yetinmeyerek parti hakkın- daki Anayasa Mahkemesi kararının Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde gö- rüşülerek onaylanması koşulunu da anayasa hükmü yapmak istiyorlardı. Hemen söyleyeiim ki, kapatılan Refahlı yöneticiler ve "hukukçu "\ara böyle bir yasa hazıriama ve hazırla- nacak teklifi de "demokratik ilkeler" gibi gerekçeierle süsleme düşünce- si, en erken 17 Ocak 1998 sabahın- dan itibaren vahyolmaya başlamış- tır. O tarihten önce Erbakan ve ar- kadaşlan için, 12 Eylül Anayasası'nın da; o anayasaya göre hazırtanmış bulunan partiler kanununun da de- mokratikleşmesi diye bir amaç, par- tilerinin mutfağına ginnemiştir. Hat- ta anayasada yapılan kimi düzeltme- lere eşdeğerlik sağlamak için çıkar- tılması zorunlu hale gelen "uyumya- salan" bile, yeterii bir çekim odağı olmamıştır. Hakça konuşmak gerekirse, bu konuda yazık ki pariamentomuzun bugünkü yapısının çoğunluğu de- mokratikleşme deyiminden, başı sı- kışan kimselerin, o anda akıllarına gelen çözüm yollarını anlamaktadır- lar. Ancak kapatılan Refah Partisi'nin bugün tanımlamak istediği değişik- lik, bundan da ötededir ve demok- ratikleşme ile uzaktan yakından ilgi- li de değildir. Erbakan, önceki akşam TGRT'de Selahattin Önkibar'ın programının konuğu idi. Meclis'in, Anayasa Mah- kemesi'nin kapatma karannı kabul etmeyeceğini kesin bir yargı halinde söylüyor ve ardından "Etmemelidir" diyordu. Önümüzdeki hafta gerek- çeli olarak yayımlanınca bu karar uyannca, Erbakan, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Ha- san Hüseyin Ceylan ve Ibrahim Halil Çelik'ın milletvekilliklerinin so- na ermesi, anayasanın 84. madde- sinin zorunlu sonucuydu. İnsanın kendisi hakkındaki bir hüküm karşı- sında, eibette tarafsız olması, objek- tif olması ve dolayısıyla o hükmün haklı olduğunu açık açık söylemesi zordur; hatta çoğu kez olanaksızdır da. Ama Erbakan, bu konuşmasında bir kez daha ayaklan yere ömrü bo- yunca basmamış bir siyaset adamı olduğunu gösterircesine, 84. mad- deyi giderayak bile yanlış yorumla- makta ısrar ettiğini gösteriyordu. Kendisinin ve dört arkadaşının Ana- yasa Mahkemesi kararı ile sona er- mesi gereken üyeliği ile ilgili 84. mad- denin son fıkrasının belirttiği yaptırım ile, aynı maddenin birinci fıkrasında yazılanları, bile bile ters yüz ediyor- du. Yani, 549 üyenin salt çoğunluğu, "Mahkeme öyle karar vermiş ama; bu arkadaşlann TBMM üyeliği de- vam etmelidir" diyen bir önergeye parmak kaldırırlarsa, Hoca milletve- killiğinin devam edebileceğini savu- nuyordu. Önceki akşamki televizyon prog- ramı, yasama üyeliği yaşamının son saatleri içindeki bir politikacının ruh- sal dünyasını ortaya koyacak bir si- yaset meydani oldu. Erbakan, 16 0- cak gününe kadar, zaman zaman öv- düğü, güven duygulannı açıkladığı Anayasa Mahkemesi ile hâkimleri için serzenişli sözler söylemekten geri kalmadı. Aslında bir bakıma, asıl duygulan- nı konuşturdu. Ama, zaman zaman o yıllardan be- ri kendisini yöneten pembe düşlerle dolu dünyasına döndü. 100 bin tank, 150 bin uçak projek- siyonları ile seçmen önüne çıktığı günleri anımsatırcasına konuştu Er- bakan. 600 bin denek üzerinde yap- tırılan bir kamuoyu yoklamasından söz açtı. Bu deneklerin yüzde otuz beşi, ilk seçimlerde oylannı Refah Partisi'ne vereceklerini söylemişler- di. Türkiye'de on beş gün içinde 600 bin denek üzennde anket yapabilen ölçekteki kamuoyu kuruluşunun adı- nı, Önkibar'ın programına her halde sığdıramayacağı için isimlendirmedi ama; bu deneklerin bilinen bir parti- nin üyesi değil, rasgele seçilmiş kim- seler olduğunda da ısrar etti. Erbakan'ın yeni dünyası içinde "Batı "nın özel bir yeri olduğu da, ön- ceki akşamki TV programının özellik- leri içindeydi. Hoca, "Batı bizi yeni fark ediyor" diyor ve Avrupa'yı, eibette Avrupalı bazı politikacılan ve kuruluşları, ken- di reenkarnasyonu için bir vaha ola- rak görüyordu. 1968 yılında, Adalet Partisi'nin adaylığını veto ettiği için Konya'dan bağımsız milletvekili ola- rak seçilip parlamentoya geldiği gün tanıdığım Necmettin Erbakan, öyle anlaşılıyor kı, "Hukukun kestiği par- mak acımaz" ılkesi uyannca bu haf- ta başında TBMM'ye ve politika sah- nesinin perde önüne veda etmek zo- runda kalıyor. Doğrusu, özel yaşamında "kimse- ye zaran olmayan " biriydi Hoca. Refah söylemine inanmış olan mil- yonlarca yurttaşımız, öyle urnarım ki bundan sonraki siyaset yaşamların- da büyük Mevlâna'run Mesnevi'sin- deki o ünlü özdeyişini hiç akıllanndan çıkartmazlar: "Ne varsa düne dair, dünde kaldı cancağazım. Bugün yeni bir gün. Yeni şeyler söylemek lazım."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle