25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet tmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç • Genel Ya>ın K.oordınatöru HikmetÇe- tinka>a 9 Yazııjlen Muduru Ibrahim Yıldız • Sorumlu Mudur Fikret tlkiz • Haber Merkezı Muduru. Hakan kara • Gör;>el Ydnetmerr Fikret Eser Dii Haberier Şinasi Danışoğlu 9 Istıhbarat Cengiz Yıldınm % Ekonomı Mehmet Saraç 9 K.ültür Handan Şenköken • Spor \bdülkadir Yücelnuın # Makaleler Sami Karaören 0 Duzeltme Abdullah Yaacı#Foıoğraf Erdoğan köseoğlu •Bıljp-Belge Edibc Buğra • Yun Haberlen Mehmet Faraç YaymK.unılu İlhan Setçuk ı Üa^kaıı ı. Orhan Erinı;. Oktay Kurtböke. Hikmel Çetink»>a, Şâkruı Soner. Ergun Bakı. Dinç Tayanç. tbrahim Yıldız, Orhan Bursalı. Musttfa Balb»\.H»kanKara. AnkaraTemsılcısı Mustafa Balba> Ataturk Bulvan No 125, Kat 4, Bakanlıklar-Ankara Tel • 4195020 (7 hat). Faks- 419502"7 • Izmır Temsılcısı Serdar Kızık, H Zıya Blv. 1352 S 2 3Te! 4411220. Faks 4419117#Adana Temsılcısı Çetin Yiğenoğlu, lnonü Cd. 119 S. No. 1 Kat: 1, Tel: 363 12 11, Faks. 363 12 15 Muesse^e Muduru İ stün Akmen 0 Koordmatör \hmet Korulsan • Muhasebe Bükut Yener#ldare Hüseyin Gürer • Uletme Önder Çelik • Bılgı- Işlem \ail İnal # Bılgısavar Sısîem Mürüvet ÇilerCSanş FazSel Kıua MEDVA C: • Yonetım Kurulu Başkanı - Genel Mudur Gülbin Erduran 9 KoorJınator Reha Işıtman # Gertel Mudur V. ardımcısı SevdaÇoban Tel 514 0" 53 - 5139580-5138460-61.Faks 5138463 Yayımlayan ve Basao: Yenı Gun Haber Ajansı, Basın \e Yayıncıhk A Ş Türkocağı Cad 39 41 Cagaloglu 34334 lsı PK 246 Istanbul fel (0 212ı 51205 05 (20 halı Faks (0 212)513 85 95 13ŞUBAT1998 Imsak: 5.28 Güneş: 6.55 Öğle: 12.25 İkindi: 15.14 Akşam: 17.42 Yatsı: 19.04 Cindy Hindistan'da • Haber Merkezi - Omega'nın 150. yıldönümü kutlamalan, Cindy Cravvford'un da katıldığı törenlerle Hindistan'da başladı. Yeni Delhi'de SMH Yönetim Kurulu üyesi Jean Claude Biver. Omega Yönetim Kurulu Başkanı Michele Sofısti ve Cravvford ıle birlıkte Constellation My Choice saatıni, bir kraliyet seremonisi olan ve Hındistan'ın en önemi ailelerintn katıldığı geleneksel bir Durbar'da tanıttılar. Durbar'da, Hint dansçılan \e müzıği eşliğinde bir file bınen Cravvfbrd, Hındistan'ın ünlü modacısı Rohıt Bal tarafından kendısı ıçın hazırlanan kıyafeti gıydi. Kongre Gazetesi • İstanbul Haber Servisi - Yeni yılın başlamasıyla tabloid olan yayını dergiye dönüştüren Kongre Dergısi'nın şubat sayısı çıktı. Türkiye'de ve dünyada duzenlenen bırçok kongre hakkında bilgilerin yer aldığı derginın bu sayısında "Demiryolumu lstiyorum" kampanyasının imzalan da yer airynr. Telekom'dan sabit hizmet ücreti • ANKARA (AA) - Türk Telekom. "sabıt hizmet ücreti" adı altında abonelerden her ay 400 bın lıra fazladan ücret alma uygulamasını başlattı. Türkiye'de halen yaklaşık 15 milyon telefon abonesı bulunuyor. Bu dikkate alındığında Türk Telekom. uygulamayla telefon abonelerinden her ay fazladan 6 trilyon lira toplayacak. Haber-Sen Genel Başkanvekili Kamıl Köse. "Hiçbir hizmet verilmeden böyle bir ücret tahsil edilmesi anayasaya aykındır. Bunun adı haraçtır" dedi Demokrasi paneli • İstanbul Haber Servisi - Çorumlular Kültür \e Dayanışma Derneği'nin düzenleyeceğı "Demokrasilerde sivıl toplum örgütlerinın yen ve ışlevi" konulu panel. Şışh'dekı Bank-Sen Toplantı Salonu'nda yann yapılıyor. Gazeteci yazar Sadettin Malkoç'un yöneteceğı panele, milletvekıli Ercan Karakaş. gazetemız yazan Oral Çalışlar. avukat Cemal Emir konuşmacı olarak katılıyorlar. 'Don Kişor temsili • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mersin Devlet Opera ve Balesı'nin sahnelediği "Don Kışot" balesinı 140millervekiri izledi. Devlet Bakanı Hasan Gemıcı, her siyasetçı gibi kendisinin de "Don Kişot" ruhunu kullandığını söyledi. Kültür Bakanı İstemihan Talay. siyasetın hayallerle bağdaşmayacağını vurgularken CHP İzmir Milletvekili Sabri Ergül, bazen "Don Kişof'ça değerlendirilen tavırlannı olağanüstü görmediğini belirtti. Bozcaada'da otistikler ve eğitimciler için 'alternatif yaşam köyü' kurulacak 6 Dünyalanmızı kaynaştırabm' FİGEN ATALAV Eski bir lnka büyü sözü der kı: "Tan- nm. bana öyle bir rah huzuru ver ki, de- |iştiremc>eceğim şe> lere da> anabileyirn. O>le bir cesaret ver ki. değjştirebilecek- lerimideğiştirebileyim. \e öv le bir akıl ver ki bu ikisini birbirinden ayırabileyim!" Bu söz. kimilerinın "engellP. kımilen- nin "özüriü" diye nitelendırdıği "özel" çocuklann ailelerine... "Normal" denilenlerden farldı olan bu çocuklarve eğitimciler ıçın önümüz- dekı yıllarda Bozcaada'da "Alternatif Yaşam Köyü" kurulacak. Köv oluştu- rulana kadar Bozcaada'da her yaz otis- tikler ve dovvn sendromlular içın "En- tegrasyon Kampı" düzenlenecek. Geçen yaz Bozcaada'da duzenlenen Otistikler Entegrasvon Kampı'nı anla- tan kitapçıkta. "amaç" şöyle dile getin- lıyor: "Amacımız; çocuklann. aileleridı- şında, farklı davranış ve iletişim biçim- leri ile karşılaşmalaruu ve otistik örün- tülerinin dışına çıkabilmelerini sağla- makür. Bireysel ihtiyaçlar ve öğrenme biçimine uvgun ortamı oluşturarak! Ve çocuklann o kocaman vahuz dümalan- na konuk olmak istivoruz, buna gerçek- ten gonullüolanlarla.Onlan da bizim dün- yamıza konuk etmek. yaşıtianvla. Kav- naşürmak istiyoruz dümalanmta!" Marmara Üniversıtesı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nevin Eracar Başar, otis- tikler. Bolluca Köyü gençleri ve çoğun- luğu üniversite öğrencısi olan gönüllü- lerden oluşan kampta yaşadıklarını şö> - le anlattı: "ISormal denilenlerin sıradışı olanlarla beraber ounası çokönemli. On- lara da bu konuda yardımcı olmak gere- kiyor. Çünkü delirme kavgısı vaşıyoıiar. Bu ka\gının giderilmesi için sistemli. • Nevin Eracar Başar, "Umut kesilmiş bir otistik için bile yapılabilecek şeyler vardır. En azmdan denemek gerekir. Hedefimiz, otistiklerin olabildiğince kendi başlanna yaşayabilecek gücü elde etmelerini sağlamaktır" diyor. programb çalışma yapmak gerekiyor. Otistiklerin ise normal denilen arkadaş- lara,farklı modellere ihü>açlan var. Ken- dileri gibi olanlarla biıiikte olduklan za- man bir kısırdöngü içinde kalıyoriar. Bu çalışmanın temel noktası normal çocuk- lara \erilen eğitim. Bu eğitimde iki ana öğe var. Biri. farklı insanlarla karşılaşü- dığında vaşanan kavgımn giderilmesi. Diğeri de bu farklı insanlarla beraber olabttmeve ba^edebilmegücününkazan- dınlması." Bolluca çocuklan. otistıklerle ılgili duygulannı şöyle ıfade ettiler: "Her insandaazda olsa özürlüluk var. Onlarsu bir yer düşünemiyorum."( Mih- nban) "Otistiklere sevccen davranıldığında bi- ze hiçbirzarar vermediklerini görürüz." (Sevda) "Onlar benim yanm." (Zafer) "Onlan tanıdığun için çok ımıtiuyum." (E1İ0 "Benim dünyam." (tpek) "Ozürlülerin iyileşmesi için bizim gi- bi olmalan gerekmiyor. Özürlü değiL sanki afacan bir çocuk." (\'ardar) Peki, acaba kampın otistik cocuklara yaran oldu mu? lşte yanıtı: "Ozlem, Can'açorabınıgivdirdi." " Yusuf 'oturma ev lemi' nden vazge- çip çok korkan İnci'yi sefkatie öptü." "Şener. Ece ile sakranı pavlaştı, F.ce de onunla şekerini." "Arda 'tamam' ve 'günaydın' dedi!" Kamp süresince ada halkı ıle de iletı- şim kuruldu. Bozcaada Kaymakamı. Otistikler Kulübü'ne Hazme arazısı v er- meyi teklifettı ve böylece "AkematifYa- şam Kövü" projesınin yaşama geçirilme- si için gerekli adımlardan bin atıldı. Başar, kamptakı çahşmalara başlan- gıç olması amacıyla otistikler ıçın bir atölye programı başlatılacağını: resım, çamur. müzik terapisı, tıyatro çalışma- lan yapılacağını sö> ledi. Başar. sözlen- nı şöyle bitirdı: "Umut kesilmiş bir otis- tikiçin bile vaptlabüecek şeyler vardır. En azmdan denemek gerekir. Hedefimiz. otistiklerin olabildiğince kendi başlanna vaşavabilecek gücü elde etmelerini sağ- lamaktır." Tartişmamn dozu kaçmasın Çeviri Servisi - tkı ınsan bırbiriv, - le tanışıyor. âşık oluvor, büviik umut- larla yaşamlannı bırleştıriyor. Ve kı- mi çiftler uzun bir süre tartışmadan, kavga etmeden, büv-ük bir uyum için- de birlikteliklerini sürdürüyorlar. Oy- sa uzmanlar, bu tür evlılık ya da be- raberliklenn, içlerinde ölçülü tartış- malara da yer verilen beraberlikler- den çok daha sağlıksız olduğunu ile- ri sürüyorlar. tletişımın, hiçbir verde ev lılik ıçın- dekı kadar önemli olmadığını söv- leyen evlilik danışmanlan. sorunla- nnı karşılıklı konuşmak yenne bas- tırmak ya da yok saymanın gelecek- teki aynlıklann dav etçisı olduğunun altını çiziyorlar. Elberte sorunlann çözülmesi ve taraflannın bırbırını anlaması içın konuşmak ya da fıkır avnlığına dü- şülen bir konuda tartışmak gerekiyor. Bu "künuşmalar' sırasında eşlerbir- birlerini anlıyor, birbirlennın ıstek, korku ve sıkıntılanyla tanışıyor. An- cak olumlu bir amaca hizmet etme- leri beklenen bu konuşmalar, çoğu kez güçlüyü belirleyecek bırer sav a- şa dönüşebiliyor. • Taraflann; sorunlannı çözmek için değil, hırslannı almak, karşı tarafa 'gününü göstermek' için tartışmalan daha büyük problemler yaratabiliyor. Taraflar sorunlannı çözmek için de- ğıl, hırslannı almak. karşı tarafa 'gü- nünü göstermek' ya da sadece hak- lılıklannı kanıtlamakgibi nedenler- le tartışıyor gibi ler Ve çoğu haklı olmak. sorunu gidermek için değıl. bir başka silah olarak kullanılıyor. Eşler arasındaki divalog tıkanık- lığının bu nokta>a geldiği durum- larda, uzmanlann önerisi, tartışma- >i kesip stratejibelirkmek oluyor. Ko- nuşarak olayı ıçınden büsbütün çıkıl- maz bir hale getirmek. gen alınma- sı mümkün olmayan sözler sö>le- mek ve duymak ıstenılmev en şeyle- ri duymak yerine. önceden ne iste- nıldığini belirleyerek konudan sap- madan problemın çözümüne gıden yolun saptanması gerekiyor. Bunun ıçın de karşı tarafın uzlaşma sının- nın göz önünde bulundurulması önemli bir koşul. Uzmanlar karşısındakini hiç din- lemeden ve anlamadan kendi fıkri- ni kabul ettirmenin, onun çıkış nok- talannı bilerek onunla konuşup, an- laşmaktan daha zor olduğunu söylü- yorlar. Uzmanlar, bir tartışma sırasında unutulmaması gereken unsurlan şöy- le sıralıyorlar: • Bir tartışma. sonunda güçlü- nün galıbıyetinı ilan edeceği bir sa- vaş değildir. • Gerçekçi olmak ve gerçekleri karşı tarafın duygu ve düşünceleri- ni göz önünde bulundurmadan orta- ya sermek, her zaman fikir aynlık- lannı ya da sorunlan çözen bir yön- tem olmaz. • Tartışmalann hedefı, haklı çıkıp çıkmamak değildir. • Her zaman haklı olanın dedıği olacak diye bir şey de yoktur. • tki tarafın da hiçbir şekilde uz- laşma olanağı gösteremediği durum- larda, konuşma ve tartışmalan uzat- mak, sorunlar yelpazesini genişlet- mekten başka bir işe yaramaz.. Petersburg'da 11 Şubat'ta dü- zenlenen sergide 16 ülkenin ünlü müccvhercilerinin çok değerti takı- lan yer aldı. ,\ltm ve pırlantadan v apılan paskaha vıımurtası küçük ziya- retçinin en çok ilgisini çeken parça oldu. (Fotoğraf: REUTERS) r r OClKlS Diyanet'ten temel eğitimi delme girişimi ANK.A.RA (Cumhuriyet Bürosu)-DSP'li Devlet Ba- kanı Hüsamettin Özkan'a bağlı Diyanet Işleri Baş- kanlığı, Danıştay'ın 8 yıl- hk kesintisiz temel eğiti- mın ruhuna aykın bularak 'yürütmeyidurdunna' ka- ran verdiği Kuran Kursla- n Yönetmeliği'nin uygu- lanmasını istiyor. Diyanet Işleri Başkanı Mehmet Nu- ri Yılmaz, Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nda karara itiraz edeceklerini bildirdi. Diyanet Işleri Başkanlı- ğı, Danıştay'ın öğrencile- rin 5. sınıftan sonra Kuran kurslarına gidebılmesini öngören "Diyanet İşleri Baş- kanlığı Kuran Kurslan Yö- netmeliği'nin Bazı Madde- lerinde Değişiklik Vapılma- sına Dair Yönetmetik" hak- kında verdiği yürütmeyi durdurma karannın boşluk yaratacağını savunuyor. Karaca'ya soruşturma açılmasına tepki İstanbul Haber Servisi - Abant Izzet Baysal Ünı- versitesı'nde pazartesı gü- nü yapılan rektör adayla- nnı belirleme seçimınde en çok oyu alan Iktısadi ve Idari Bilimler Fakültesi (itBF) Dekanı Prof. Dr. AB Karaca hakkında. 'mi- safîrhane hesaplannda yobodukvapOgı' gerekçe- siyle seçimın ardından YÖK'çe soruşturma açıl- ması. üniversitede görev - li öğretim üyelerince tep- kiyle karşılandı. Çok sayıda öğretim üyesi. Cumhurbaşkanı Sü- leyman Demirel'e mektup göndererek soruşturma- yı, Prof. Karaca'ya yöne- lik 'maksarlı bir tertip" olarak nitelediler. e-posta : tan (a prizma.net. tr 'Cumhuriyet gazetesi umut verdi' İstanbul Haber Senisi - Çağdaş Gazetecıler Derne- ğı (ÇGD) tstanbul Şubesi Çalışma Hayatı Komisyo- nu. ocak a\ında 56 gazete çahşanının işten çıkanldığı- nı belirtti. ÇGD, ocak ayın- dakı en olumlu. umut ven- ci gelışme olarak da Cum- huriyet gazetesınde ımzala- nan toplusözleşmey ı göster- di. ÇGD. ocak ayına ılişkın raporunu dün Beyoğlu Mis Sokak'taki merkezinde açık- ladı. Komısyon adına açık- lamayı yapan LeventCinem- re. saptanabildiği kadarıyla geçen ay Turkish Daily Nevvs'ten 52, Flash TV'den 3 ve Art Decor'dan da 1 ki- şinin işten çıkanldığını vur- gulayarak Turkish Daily Nevv s çalışanlannın sendika- laşma istemleri nedeniyle atıldıklanna dikkat çekti. Ci- nemre, Anadolu Ajansı. UBA ve ANKA dışında ba- suı dün\asının tek sendika- h gazetesi olan Cumhuri- yet'te imzalanan toplusöz- leşmenın "sendikau olma- nın gazeteciler açısından bir anlamı olduğunu gösterdî- ğmi" vurguladı. Çalışma ve Sosyal Gü- venlik Bakanlığı'nın 17 Ocak'ta Resmı Gazete'de ya- yımladığı istatistiğe göre Türkiye'de 27 No'lu gazete- cilik işkolunda çalışan si- gortah ışçi sayısı 7724. Bu- nun 4419'u TGS üyesi, 354"ünün Medya-Sen üye- si olduğunu ıfade eden Gi- nemre. "Türkiye'de gazete- cilerin yüzde 60'tan fazlası- nın sendikalı olduğunu gör- mek oldukça şaşırtKL Oysa asıl şaşırtıcı olan onbinlerce çalışanın bulunduğu işkolu- muzda sadece 7724 kişinin â- gortalı oltnasL O da salt 212 değil 1475'ten de sigorta ya- pılıyor olması. Bu da sendi- kanın ya da istatistiğin değil bizim avıbımız" dedı SÖYLEŞI ATTİLÂİLHAN Hem Üzümü Yer, Hem Bağcıyı Döver! Osmanlı Meclis-i Meb'usânı'nın, olaylı son Vçfi- mâ'ndan, 'Misâk-ı Millî 1 çıkmıştr, yânı, Anado- lu'nun toprak bütünlüğu! Ingiltere'nin buna cevabı, Istanbul'un işgâli olmuştur: 16Mart1920! Ingilizbah- riye silahendazları 'câlib-işüphe' her yeri -Harbiye Ne- zâreti dahil- ışgal ediyorlar. Direniş göstermedıkleri halde, birkaç Türk neferi şehit edilmıştir. Mustafa Fevzi Paşa (Çakmak), göğsüne süngü dayatılarak makamından çıkarhlır. Netice malûm: tehlikeli' meb'us- lar, derdest olunarak, önce Bekirağa Bölüğü'ne tıkı- lırlar, sonrası Matta sürgünü!.. Devlet-i Aliyye, bu Ingiliz 'nobranlığına', aşağı per- deden -el oğuşturarak- mınldanıyordu. Ankara'da. 2 - raat Mektebi'ndeki karargâhı'nda, fiili sıfatı ve askerî gücü olmayan Mustafa Kemal Paşa'nın 'tepkısını' hatıriar mısmız? llk tepkı. Meclis'ın yenıden ve Anka- ra'da toplanması karandır; aynca, ulaşabıldığı herye- re telgrafla aynı emri verir: Ingiliz zâbıtlerini gördüğü- nüz yerde, tevkif ediniz! Erzurum'da bulunan, -ünlü 'Kürt Lawrence'i- Miralay Ravvlinson bile, Karabe- kir Paşa tarafından, 'evınde ıkamete' mecbur edilmiş- tir. lyi de bu çağnşım niye? Körfez'deki ABD 'zorba- lığı' üzerine, Ankara sesini biraz yükseltecek olsa, trak Başkan Clinton'dan o mektup; bir keredaha, 'aba altından sopa' göstensi! Buna. başımızdaki 'lâık' ve 'alafranga' koalisyonun 'tepkısı', size 'hangisını' ha- tırlatıyor? Alavere dalavere, petrol sistem'e... Körfez 'senaryosu 'nun, iki temel gerekçesi var: bi- risı, 'Sistem'in Ortadoğu-Avrasya'nın güney ku- şağı üzerindekı geleneksel 'perro/'yaklaşımı! Ikincisi, Yeni Dünya Projeksiyonu'nda VVashington'ın kendi- sine yakıştırdığı rol. Önce ılkıne bir göz atabilır miyiz?Da- ha geçen gün, Avrasya 'coğrafyası'nın, aynı zaman- da 'petrol coğrafyası' olduğunu yazmıştım; geçen yüz- yılın sonu. buyüzyılın başı, 'Sistem'in bu 'coğrafya'yı ele geçirme teşebbüsleriyle yüklüdür: 'Şark Mesele- si', elbette, Devlet-i Aliyye'yı 'paylaşmak' meselesıy- di ama; 'paylaşmak' istenilmesinin nedeni, petrol 'coğrafyası' olmasıdır; bız bunlan, o dağdağalı 70'li yıl- ların bunaltıcı Ankara'sında Uğur'la (Mumcu) konu- şurduk; ciddi araştırmalan vardı, daha da önemlisi sorunun 'güncel' yansımalannı yakalıyordu. Bakınız. daha sonra, ne yazmıştır: "...Ortadoğu, 16 Mayıs 1916 günü Sykes/Picot Anlaşması ile İngiltere ve Fransa arasında payla- şılmış; 24 Nisan 1920 günü, San Remo Anlaşma- sı' ile de Irak, Ürdün ve Filistin lngiltere'y e » Lüb- nan ve Suriye de Fransız, 'mandası'na bırakılmış- b. 10 Ağustos 1920 tarihli Sevres Anlaşması ile de Ortadoğu'dakj Osmanlı egemenliğine son veriimiş: Musul ve Kerkük petrol kaynaklannı da içine alan bölgede, 'özerk' bir Kürt devleti kurulması karar- laştınlmıştı..." "...O tarihte Osmanlı toprakian arasında bulu- nan Arap Yanmadası'nda Mekke Şerifi Hüseyin, Ingiltere'nin Mısır'daki Yüksek komiseri McMo- hon'dan aldığı destekle ayaklanarak, 'Hicaz Kral- lığı'nı kurmuştu. Şertf Hüseyin'in krallığı çok sür- memiş, Necd Suttanı Abdülaziz'e yenik düşünce, bugünkü Suudî Krallığı nın oluşumuna yol acan sü- reç başlamıştı: açıklanan bu süreç içinde 1933 ve 1936 yıllannda yapılan anlaşmalarda, Amerika, Suudî petrollerinde söz sahibi olmuştur..." (Cum- huriyet, 7 Ekim 1992) Ortadoğu petrollerinin bu, 'birinciayağı' üzerinde- ki ABD gölgesıdir; şımdi ister mısiniz, 'ikinci ayağın' üzerine bu gölgenın nasıl düştüğüne, bir göz atalım. Uğur Mumcu, sadece 'olaylan sıralayarak', bunu Vo- ret-iâlem' olacak şekilde anlatmıştır. "...Musul ve Kerkük petrolleri üzerindekı pazar- lıklar, Lausanne Konferansı'nda yapılmıştı. Ismet Paşa, tartışmalar sırasında Musul konusunda ple- bisit yapılmasını önermiş; bu öneri, Lord Curzon tarafından 'Kürtlerin plebisrtin anlamını bile bilme- dikleri' ileri sürülerek reddedilmişti. Lausanne An- laşması, Musul sorununu çözememiş, çözümü Cemiyet-i Akvam'a bırakmıştı, Cemiyet-i Akvam, Macar, Belçika ve Isveç temsilcilerinden kurulu bir komisyonu görevlendirdi: Komisyon, 16 Ocak 1924 günü karannı verdi. 1928 yılında bitecek, In- giliz mandasının uzatlması ve Kürttere özerklik ve- rilmesi...'' Şimdi, o tanhlerde bırbirini izleyen olaylar zincirine, -hakettiği dikkatle- bir göz atar mısınız' "...o günlerde Nasturi Ayaklanması başlamış- tı: 12 Eylül 1 924 günü başlayan bu ayaklanma, ay- nı ayın 28'inde bastınldı. Komisyon karannı 16 Ocak 1925 günü vermişti. Şeyh Sait Ayaklanma- sı, 13 Şubat 1925 günü başladı. Şeyh Sait Ayak- lanması'nı, 9 Ağustos 1925 günü Raçkotan Ayak- lanması izledi, bu ayaklanmayı, 16 Mayıs 1926 gü- nü 1. Ağn Ayaklanması! Türkiye bu ayaklanmala- n bastrdı, ancak Musul' dan vazgeçmek zorunda kaldı. 5 Haziran 1926 tarihli anlaşma ile Musul petrolleri, Ingilizlere terk edildi..." Uğur'un (Mumcu) yazısını bağladığı sonuç, 'Sis- tem'in -bu arada tabii ABD'nin- Ortadoğu'ya gele- neksel yaklaşımını netleştiriyor. "...'Körfez Savaşı' sonrasında, Kuzey Irak'ta Amerikalılar ve öteki Batılı devletlerin destekleri ile oluşan Kürt devleti, Batılı petrol şirketlerine Musul ve Kerkük petrollerini açacak. Bütün amaç bu değil miydi?.." (Cumhuriyet, 7 Ekım 1992). Amaç aynı, her yol geçerll! Besbelli, amaç hâlâ odur ve aynıdır. Amerika Birleşik Devletleri'nin garip talihi var. sanınm bir kere daha yazmıştım: Üçüncü Dünya'da hangi lideri 'tutsa' o lider, kısa sürede devrilir: Çan- kayşek, Van T'ıyö, Sah Rıza Pehlevi, Ziyaülhak vb... buna mukabil, hangi lideri 'indirmeyi' kafasına koysa. o lider sürüp gider: işte Fidel Castro, işte Muammer Kaddafi, işte Saddam Hüseyin! Körfez Savaşı'nın ilk patırtısma rağmen, Saddam Hüseyin yıkılmadığı gibi, Irak istenildiği gibi parçalanamadı; Kuzey Irak'ta 'özlenen' Kürt devleti kurulamadı: aynı filmi ondan görüyoruz. Saddam Hüseyin'in, merkeziyetçi bir bürokras dik- tasının, 'totaliter' diktatörü oldugu doğrudur; ama. bu ne kadar doğruysa, Irak demokratik ve insan hakla- rınasaygılı bir cumhuriyet de olsa, petroller'Sistem'e açılmadıkça, başının yine aynı belâya çatacağı da, o kadar doğrudur: hep hatırlamıyor muyuz, demokra- tik seçimlerle iktidar olmuş, Dr. Musaddık, Iran pet- rollerini 'ulusallaştırdığı' için, askeri bir darbe ile. ye- rinden alınarak, koltuğuna Şah Rıza Pehlevi oturtul- mamış mıydı? Maksat açık: hem üzüm yemek, hem bağcıyı döv- mek! http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle