Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20ARALIK1998PA2
OLAYLAR VE GORUŞLER
Horoz Sesi ve îstanbul!
METİNERKSAN
A
vrupa ve Asya anakarala-
n (kıtalan) üstünde sunçi
larihi yanmada, sundışı Te-
kırdağ ıli sımrlanna kadar
Marmara Denızi kıyısı,
Karaköy"den ve Galata sur-
lanndan Sılahtaraga'va kadar Haliç'in ıki
kıvısı. Fındıklı'dan Mecıdiveköy'e. Beşik-
taş'tan Kurtuluş'a kadar Avrupa yakası,
Üsküdar'dan Anadolu Feneri'ne, Topha-
ne'den Rumeli Feneri"ne kadar Boğazı-
çı'nın ıki kıyısı. Kadıköy'den Izmıt ıli sı-
nınna kadar Marmara Denizi kıyısı üstün-
de kuruluoian l950"liyıllannİstanburun-
da bu tarihlere kadar sabah akşam 'horoz
sesi' duyulurdu. Horozlar sabah akşam h-
tanbul ev lennin damiannda, e\T
bahçelerin-
de. ev aralanndaki arsalarda, evierin ıki
kenarında dizili olduğu sokaklarda öterler-
dı. Istanbul'da; ıçınde meyve ağaçlan ve
çıçekler olan ev bahçeleri, ıçındebüyük de-
nn bostan kuyulan, bostan dolaplan olan
sebze bahçeleri. dutluklar. incirlikler, bağ-
larveboşarsalarvardı. Istanbul'unanacad-
deleri granit parke taşlanyla. mahalleler ve
ara sokaklar arnavutkaldınmı taşlarla dö-
şefiydi.
îstanbul'un boş arsalannda atlar, eşek-
ler, inekJer. koyunlar, keçiler, tavuklar, ho-
rozlar, hindiler. kazlar, ördekler otlardı.
Sabahlan ve akşamlan kenar mahalle so-
kaklanndan az sayıda; koyun, keçı, inek.
manda sürülen geçerdi. Sokak köpekleri-
nin havlamalan ıstanbul gecelerinin aynl-
maz bırparçasıydı. Şimdı insan düşmanı.
doğa düşmanı teneke parçası otomobille-
rin ilkel veyabanıl (vahşi) birkullanımla;
insan, kedi. köpek ezerek cehenneme çe-
virdıği, geçmişte rahatça yürünen îstanbul
sokaklannda horozlar. tavuklar gezerdi.
Iki, üç. belkı dört katlı ahşap ve kâgir ev-
ler, köşkler, blok ve yüksek olmayan apart-
manlar tstanbul'da yaşayanlann konutla-
rıydı. îstanbul evlerinin bahçelerinde:
caneriği, mürdümeriğı, maltaeriğı, kiraz,
\ işne. kızılcık, nar, ayva, elma. armut. in-
cir, ceviz, şeftali. kayısı, Iimon, portakal.
mandalina, turunç. trabzonhurması, muş-
mula. üvez. findık. badem, zeytin, palmi-
ye, manolya. leylak ağaçlan, üzüm asma-
lan, morsalkımlar, yaseminler. güller, ka-
ranfiller. sardunyalar. gece safalan, şebboy-
lar, ıtırlar. kuşkonmazlar, katırtırnaİdan ve
daha nice çiçekleryetişirdı. Îstanbul sokak-
lannın; gecesinde, gündüzünde, sattıkları
mallan ilginç ve özgün bağınşlarla tanı-
tan ve her çeşit yiyecek satan seyyar satı-
cılar sattıklan malların alıcılannı ve alıcı-
lar da satıcılan tanırdı.
Îstanbul ıçi bostanlarda yetiştırilen seb-
zelerin, meyvelerin, boş arsalarda otlayan
ineklerin, koyunlann sütlerinin, dutluklar-
da, incirliklerde otlayan tavuklann yumur-
talannın müşterileri aldıklan bu mallann
nıtelıklerini bilirlerdi. Boğaziçi'nin Ru-
meli ve Anadolu kıyısında bulunan yalı-
lara çeşitli yiyecek, içecek, yakacak, giye-
cek satan pazarkayıklan vardı. Îstanbul 'da
oturanlar şehirdeki gidiş-gelişlerini tram-
vaylar, troleybüsler ve şehir hatlan gemi-
leriyle yaparlardı. Tramvaylar kenarsemt-
lerde ara sıra tramvay yoluna çıkan şaşkın
tavuklan, horozlan ezerdi. Ana caddeler-
de toplutaşıma yapan araçlar içinözel yol-
lar aynlmamıştı. Yaya geçitlerinde kırmı-
zı, yeşil, san işaret lambalan yoktu. Mus-
luldardan akan Terkos suyu, Zonguldak"tan
getirilen taşkömürü ile ısıtılan sıcak su-
yun buhanyla çalışan Silahtar fabrikasın-
da üretilen elektrik, Dolmabahçe, Yediku-
le, Kadıköy havagazı fabrikalannda taş-
kömüründen üretilen havagazı hiç kesümez-
di. Istanbul'da yaşayan insanlann çoğun-
luğu, oturduklan sokak, mahalle. semt ve
bölgenin sınırlan içinde yaşayan insanla-
n tanırdı.
Îstanbul'da yaşayan ınsanlarsokağa çık-
tıkları zaman sokaklarda tanıdık yüzler
görürdü. tstanbul sokaklannda geceleri
mahalle bekçilen gezerdi. Yağmurlu, fir-
tınalı. karlı karanlık kış gecelerinde sıcak
evinizde ışıttığınız bekçı düdügü insana
güven verirdı.lstanbul'un akşamüstlerin-
de. gecelennde duyulan 'yoğurtçu'. tur-
şucuVbozacı'bağınşınınduygusallığı, Is-
tanbulluiarda hüzünle kanşık düşünceler
ve anılar çağrıştınrdı. Birbirinden uzak
semtlerdeoturan îstanbullular bırbırlerine
misafiriiğe gittikleri günler çogu kez ge-
ce yatısına kalırlardı. Bu alttn dönemde
Îstanbul Valısı \e Îstanbul Belediye Baş-
kanı atanmış kişilerdi. Fakat; sabah akşam
'horoz sesi' duyulan bu îstanbul bir 'köy'
değildı.
Ne zaman ki Istanbul'da; ana caddeler,
ara sokaklar asfaltla kaplandı. granit par-
ke taşı döşeli yollar, Roma, Bızans, Osman-
Iı, Cumhuriyet dönemı kalıntısı; gn, beyaz.
siyah arnavutkaldınmı taşı döşeli sokak-
lar, kaldınmlaryok oldu, Istanbul'un için-
deki bahçeler, sebze bostanlan. dutluklar.
incirlikler. üstünde koyunlann, keçileri'n
otladığı boş arsalar beton yığını çirkin
apartmanlarla doldu, ahşap evler, kâgir ev-
leryıkıldı, teneke parçası otomobiller, iian
tahtası otobüsleryollan doldurdu. beşyıl-
dızlı oteller, galeriler. mega-süper-ultra-
çaf daş alışvenş merkezleri yapıldı, îstan-
bul gibi dünyanın en güzel ve en tarihsel
şehrine çok çirkin ulaştırma aracı olan üst-
geçitler yapıldı, yayageçitlerine işaret lam-
balan kondu. işte o zaman tstanbul: için-
de sabah akşam 'horoz sesi' duyulmayan.
on milyonluk kocaman çirkin bir 'köy' ol-
du.
'Horozsesi', 'köy' olgusuna ilişkin. köy
olgusunu anımsatan bir göstergedir, ama
'horozsesi' {stanbul şehrinin tarihi gelişi-
mi içinde ters bir orantı oluşumunda, bir
zamanlardünyanın en uygar şehirlerinden
biri olan îstanbul şehrinin sesiydi. Büyük
yollar, genış caddeler. metro, görkemli ga-
leriler, sarayömeğialışvenş merkezleri, çev-
re yollan. dev köprüler, towerlar, center'lar,
saray örneği holding binalan, blok apart-
manlar, beş yıldızlı oteller. kapalı ve açık
mega süperultragece kulüpleri, uydu kent-
ler, otoparklar yapmakla bir şehır yapıla-
maz. Ancak böyle fazlası var eksiği yok
on milyonluk bir köy yapılır.
Bu geri kalrruşlığın. buazgelişmişliğin,
bu ilkelliğın, bu uygarlık dışılığın, bu vah-
şiliğin, bu yabaniliğin, bu kepazelığın, bu
rezaletin, bu vatansevmezliğin, bu yurt-
sevmezliğin, bu bilgısizlığın. bu aymazlı-
ğın, bu gülünçlüğün, bu kafasızlıgın, bu be-
yinsizliğin, bu aİalsızlığın, bu ahmaklığın,
bu rezillığin, bu kabalığın. bu angutluğun,
bu andavallığın, bu barbarlığın. bu hınzır-
lığın, bu magandahğın, bu hanzoluğun, bu
kıroluğun, binlerce yıllık Türk uygarlığı-
na uygun olmayan, yaraşır olmayan buhır-
boluğun bir tek nedeni vardır. Bu neden;
ötedenberi çamurderyası halinegelmişolan
siyasal ortamdır. Kendilerini; Tannsal,kut-
sal, dokunulmaz; Asur, Babil Kralı Ham-
murabi..Nabukodnosorsanarı; dönemsel de-
ğişken, geçici. bugün var, yann yok ola-
cak seçilmişler, siyasal yetkeler ve kurum-
lar Îstanbul şehrinin katillendir. Türkiye'de
siyasal partilerde var olan çıkar düşünce-
si, Türkiye'de seçilmişlerin siyasetmeyda-
nında işledıkleri suçlardan ötüni; para, ha-
pis ve ölüm cezası almayacaklannın kor-
kusuzlugu, Türkiye'de emanetin ehil el-
lerde olmayışı, bu korkunç sonu hazırla-
mıştır. Önce ulus sonra parti, önce ülke
sonra parti, önce devlet sonra parti düşün-
cesi siyasal partilerde egemen olmadığı
sürece; 1122 yıl Roma-Bizans Imparator-
luğu'nun başkenti, 470 yıl Osmanlı lmpa-
ratorluğu'nun başkenti, 75 yıldır Atatürk'ün
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin
en büyük şehri olan büyük îstanbul'u bu
barbar tutsaklığından kimse kurtaramaz.
Tartışmasız ve kuşkusuz; yeryüzünün
en olağanüsrü doğal güzelliklerinin ve en
eşsiztarihsel değerlerinin kümelendiği bir
şehir olan îstanbul'u; devlet. siyasal yet-
ke ve işlevi behrsiz, karma«ık yerel bir si-
yasal yetke olan belediye kurtaramaz. îs-
tanbul'u bu barbartutsaklığından ancak ve
ancak ülke. ulus, devlet. tarih bilinci var
olan biroluşumun içindetoplanan; akıl, bil-
gi, dûşünce, yetenek ve hayal gücü kurta-
nr. Şu an için böyle bir oluşum yoktur.
Giderayak ya da bitiriş olarak, sabah ak-
şam 'horoz sesi' duyulan ve 'horoz sesi'
duyulduğu içın 'çağdaş barbariann' ters
bir mantıkla köy tanımlaması kapsamın-
da algıladığı tstanbul'da, kaybolan bir uy-
garuk öğesini anımsatmak isterim. Kendi-
ni uygar sanan 'çağdaş şehird barbariann'
söktüğü ya da üstünü asfalt ziftiyle örttü-
ğü, îstanbul'un arnavutkaldınmı taşı dö-
şeli sokaklan asluıda; otokton Roma yol-
lan, Roma-Bizans, Türk-Osmanlı sokak-
laruun kalıntılanydı. Romahlar şehir so-
kaklannı, 'her yol Roma'ya çıkar' sözüy-
letanımladıklan şehirlerarası yollannı Do-
ğu'dan, Balkan yanmadasının batısından,
Levant'tan (Levant Latince Doğu demek-
tir) Arnavutluk'tan getirilen Araavut yol
yapım ustalannayaptınrlardı. îstanbul 'un
Roma-Bizans, Türk-Osmanlı, Türkiye
Cumhuriyet'i dönemlerinde bu gelenek
sürmüştür. Bu yollara bu sokaklara bu ne-
denden ötürü arnavutkaldınmı yol denir.
Binlerce yıllıkuygaruk geleneğini göster-
geleyen, usta işçilik yapunı, üstünde asfalt
••yollardaki gibi yağmur sulan birikmeyen,
düzlemesi (tesviyesi) ve estetiğı (güzelli-
ği) yetkin, bu 'arnavutkaklırunı îstanbul
sokaklan'. binlerce yıldan arta kalan, eş-
siz birer 'açık hava müzesivdL' Şımdi yer-
lerinde yeller esiyor.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Hapiste Bir Uder
Doğu Perinçek'in savunmasını okuyorum:
"Yine de bize yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'e Cum-
huriyet Devrimi'nin değerti yazarı Uğur Mum-
cu'ya yapılanın yanında önemsiz kalıyor."
Işçi Partisi lideri Dr. Doğu Perinçek, aylardır Hay-
mana Cezaevi'nde yatıyor. Perinçek gibileri bas-
kı ile tutuklanma ile yürüdüğü yoldan vazgeçmez.
Koğuşundan, hücresinden toplumu aydınlatıcı
seslenişini yazılanyla yine de sürdürür. Perinçek
de "/4yc/OT///r"dergisindeyıllardıryaşadığı savaşım-
cılığını ayakta tutuyor. . f l ,
Perinçek neden içeride? Kirnliği kanşık birininL
bir itirafçının mektubu yüzünden savcılığa ça&ni-
dı, gözaltına alındı. Bırsüre sonra ihbar mektubu-
nun değersizliği anlaşıldı, işin içinde bir başka olay
olduğu meydana çıktı. Perinçek, bu suçlamadan
yakasını kurtardığı halde neden mahkûm edildi?
1991 genel seçinileri öncesinde TV önünde li-
derlertoplantısı yapılmıştı. Inönü, Demirel, Erba-
kan, Türkeş, Ecevit, Baykal gibi Perinçek de
ulus önünde konuştu, kendisinın ve partisinin gö-
rüşlerinı açıklamıştı. Sözleri arasında suç öğeleri
varmış! Aradan sekiz yıl geçiyor, bu uydurma ih-
bar mektubunun ortaya çıkmasının ardından bir
süre önce mahkemenin aldığı ceza uygulanıyor.
Parti genel başkanları bir seçim öncesinde
TV'lerde açık açık konuşamayacak da nerede gö-
rüşlerini halka bildirecek?
Perinçek'in savunması "Aydınlık" dergisinde
çıktı. Nerelerden nereye geldiğimizi apaçık gös-
teren bir belge. Perinçek başına gelenleri Susur-
luk'un intikamı sayıyor. Susurluk gibi nice karma-
şık olayların çözülmesi için en çok uğraşan kişi o
değil mi?
"1977 Mayısı'ndan başlayarak CIA güdümün-
de uygulanan Türkiye'yi istikrarsızlaştırma ope-
rasyonunun yaralan hâlâ kanıyor. Doğan Öz'ler,
Abdi ipekçi'/ev; Bedrettin Cömert'/er ve nice
seçkin aydınımız, bu tür tertip ve operasyonlarla
katledildi. Yakınzamanda Cumhuriyet Devrimi'nin
karariı savunuculan olduklan için katledilen aydın-
larımız da unutulmuş değil: Muammer Aksoy,
Bahriye Üçok, Turan Dursun ve diğerieri..."
Atatürk cumhuriyetini savunmak suç durumu-
na düşmek mi oluyor? Geçen gün üniversite ka-
pısında vurulan bir profesörün, gözyaşları arasın-
da "Beni Atatürkçü olduğum için öldürmek iste-
diler"diye konuşması acı gerçekJeri belirtmiyor mu?
Perinçek'in de yobaz çevrelerden olduğu kadar
çıkarcılarca da hedef seçilmesi, Atatürk devrim-
ierini savunması yüzünden değil mi?
Perinçek'in savunmasının son bölümü, bunca
karamsarlık, umut kırıcı olay arastnda yarınlara
güvenle bakmamızı sağlayan bir güçfü ışık...
" 1994 sonbahan ve 28 Şubat 1997 Kararian 'yla
birlikte Cumhuriyet Devrimi'nin Ikinci Taarruzu
başlamıştır. Hiçbir tertip Atatürk'ün Altı Ok Prog-
ramı temelinde bir Cumhuriyet Devrimi hüküme-
ti kurulmasını durduramayacaktır. Hiçbir tertip
ABD güdümlü mafya-tarikat güçlerini Cumhuri-
yet Devrimi'nin ayaklan altında kalmaktan kurta-
ramayacaktır. Türkiye halkının devrimci birikimi ve
bağımsız özgüryaşama özlemi tertiplerie ortadan
kaldırılamaz."
O Gün Ne Güzeldi Her ŞeyL
Y E T K İ N A R Ö Z SODEV iSosyal Demokrasi Vakfı) Genel Sekreteri
O
sabah Cahit SrtkTnm dediği gibi
u
gök masrnavivdi" ve sanki
u
gfi-
zel şe>ler" dıişünmemizi istiyor-
du. Yine de korka korka aldım ga-
zetemı (Cumhuriyet'i)elime. Kım-
bılır ne ıç karartıcı haberler oku-
yacaktım. Vurgunlar yiyecektim. Öfkeyle ka>gı-
nm bulutlan kaplayacaktı gökyüzümü... Yüreğim-
de birdalgalanma. îlk sayfaya şöyle bir baktım. Evet,
bugün bir şeyler vardı. Şaşılacakşey... Gözümeilk
çarpan, Saym Cumhurbaşkanımızın herhangi bir
konuda, herhangi bir biçimde verdiği herhangi bir
demecinin olmayışıydı. Dahası, bir saygın partıli-
tnizin ya da bir zengin işadamımızın dügününe ta-
nıklık'etmeye gitmemişti.bir sünnet düğününde bî-
le bulunmamıştı. bir okulun. bir şırketin tören kur-
delesim kesmemışti, bir toplantıda memleket so-
runlanna değinen ve kendine özgü gülmecesıru
(mizahını) yansıtan sözler söylememışti. Medya ça-
nak üzerineçanak tutmamıştı. Sadece gazetenin sağ
alt kösesinde Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nden ya-
pılan küçük biraçıklama vardı. Sayın Cumhurbaş-
kanımızı "Her davranısuıın haber >apılmaanı ve
her gün konuşmayı doğru bulmadığınu kendisinin
bir siyasal parti başkanı gibi davranamavacağını.
ancak gerektigi zaman ve gerektiği verde görüşle-
rini yurttaşlanna ileteceğinin anlavışla karşılana-
cağını düşündüğünü" belırtiyordu.
llk şaşkınlığım geçtikten sonra Sayın Başbaka-
nın basın toplantısında söyledikleri düştü önüme.
Iki kez okudum. Dogruydu! Sayın Başbakan ken-
dine özgü ağırlıgı içinde sözcüklerin üzerine ba-
saraktane tane konuşmuştu. Şöyle diyordu: "Her
sistem kendi koşullan içindeişler. Kendi kurallan-
nLÖnkmlerinivürüriüğesokar. Kapitalizm birsoj-
gun düzeni. özeüeştirme de onun bir aracı değüdir.
Taşlar yerü yerûıe oturtulma/sa bundan toplumu-
muz büyük zarar görür. Sermave suufimız da bin-
diği dalı kesmiş olur. Çcteler. köktendincüik vc av-
nlıkçı örgütlenmeler yaradlan batakukta büyii-
müştür. Herkes aklını başına almah. Kâr güdüsü
bü(ündeğerierin önünegeçmemeiL Toplumsal pat-
lamalara ortam hazıriamamaİL Benim görev im bu
dengeterikorumak ve toplumsalgelişmey i sağa so-
la çarpmadan göriirmektir. Herkes beni anlamalı-
dır!"
Ama beni en çok etkileyen Sayın Ecevit'in say-
fanın biraz altında söyledikleri oldu: "Adı istersos-
valdemokratisterdemokratik soloisua merkezsol
çizgide yer alan partiler özde birieşirler. Birbirle-
rivk' ağı/ dalaşı j apmak j erine eteştiri oklannı sağ
siyasetlere. siyasal yanlışlara yöneltirier. CHP ile
partimizarasında avnlık noktalandeğiLortaknok-
talar geliştiriunelidir. Giderek ortak bir program-
da. ortak birsöj lerndt- birteşmeninyoiian aranma-
hdır. Türkhe sağ politikalaria yönetilmeyi hak et-
memektedir™" Nasıl bir bahar havasıydı bu? Bir-
biriyle haberleşmiş. bir araya gelmiş gibi konuşu-
yorlardı. Sayın Bav kal, aıtık üzerinde bir zırh gibi
duran hırçın, kav gacı tutumunu bir yana bırakmış-
tı; çok yumu$ak, çok sıcak yaklaşımlar içindeydi.
lçtenlikli göriinüyordu. "CHPsosyaldemokratbir
partidir. Kuşkusuz ki emek ağıriıkudır. Bütün ça-
lışanlann.dargeiiriilerûi öncelikü partisidir. Bu dü-
zeni onlann yaranna değtştirmenin. dönüşrürme-
nin partisidir. Sayın Ecevit, sol düşünceye yıilannı
vermiş. CHP'nin Genel Başkanlığı'ni yapmtş de-
ğerli bir siyaset adarrudır. Görüş farklılıklannuz
uzlaşmaz çeliskiler değiklir. Muttaka biıiikteMk sağ-
lanır. Bizelimizi u/atmava her zaman hazınz. Par-
ti olarak DSP'ye çatmak yerine kendi görüşlerimi-
zi, kendi projek'rimizi anlatacağız. Halkımı/a çağ-
daş Türkive\ iyaratmanın topiumsalprojelerini su-
nacağız. Öylannı böyle isteyeceğiz.''
Anlatılırgıbı değıldi! Fazıiet Partisi Genel Baş-
kanı Kutan neler söylüyordu öyle: "Türidye dbet
ki ne İran. ne Irak ne de bir başka Müslüman ül-
kesi olur. Türkiye, Türkij« olur. Cumhuriyet ve
onun ilkeleri elbet ki vazgeçilmezdir. Kimsenin din
devleti kurma özJemi yoktur. Laikük ve demokra-
si hepimizin şemshesidir. Farklıiıklar içinde birlik-
te yaşamarmzın olmazsa olmaz koşuludur._" Say-
fanın bir başka yerinde bir partinin başkanı olan
sanşın bayanı aradım... O hiçbir yerde yoktu!
Oylesine dalıp gittim ki gazetenin öbür sayfala-
nnı çevirmeye gücüm yetmedi.
TARTIŞMA
Tarikatlar ve İslamın Tanınu
1
3Aralıkl998
tarihli
Cumhurivet'in
2. sayfasmda
"Diueltme''
savıyla, 11
Eylül 1998 günlü yazımı
eleştiren Hüseyin Movit'in
yazısına karşı açıklama
geregini duydum.
• Sayın yazar, yazının
içeriği ile vermeyi
amaçladıgı mesajı.
aynntılannda aramış
görünüyor. Filanca eğilim
mezheptir, fılancası
tarikattır, Orhan
Hançerlioğlu'nun Din ve
tnanç Sözlügü'nde öyle
değii böyle yazıyor
açıklamalan, yazann tüm
mezhepleri ve tarikatlan
Islam dinınin vazgeçilmez
parçalan olarak gördüğü
izlenimini veriyor. Oysa ne
mezheplerin ne de
tarikatlann. bilımsel bir
tanımı ya da dayanağı
vardır. Yaşamını kamu
görevlisi olarak sürdürmüş,
değerli roman ve
ansiklopedik
incelemeleriyle tanman
Orhan Hançerlioglu'nun,
Din ve tnanç Sözlüğü, bu
alanda geçmiş yazılan ve
olaylan inceleyip vardığı
sonuçlarla kaleme aldığı
kışisel görüşleridir. Bu gibi
konulara ilgi duyan ve
kaleme alan her yazar,
kendi görüş açısıyla
vardığı sonuçlan dile
getirmiştir.
11 Eylül 1998 tarihli
yazımda dile getirdiğim
görüş, İslamın tanımını
yapan tek kitabın Kuran
olduğu. bunun dışındaki
eğilimlerin ve
uygulamalann
Müslümanlık olarak
adlandınlamayacağı,
yalnızca farklı eğilimlerin
sahiplerine özgü görüşler
olduğudur. Yazıda özellikle
T A Ş I N D I K
YENİ YILDA
YENİ YERİNDE
KAYIP
Yanda fotoğrafı bulunan
1.65 boyunda, esmer,
siyah kıvırcık saçlı ve
zihinsel özürlü
MEHMET EMER
9 Aralık 1998 Çarşamba
gününden bu yana Kava-
cık civannda kayıptır.
Görenlerin: Gündüz: (0216) 333 59 91
Gece: (0216) 492 04 83 nolu telefonlara
bildirmeleri rica olunur.
KİTAP UYGARUĞIN SİMGESİDİR. UYGAR İNSANUR
KİTABA VE KİTAPÇIYA GEREKEN ÖNEMİVERMEÜDİR.
KİTAPÇILAR DERNEĞI
fSKI BUYUKDERE CAD. No: 61 USO CENTER MASLAK 80660 ISTANBUL
TEL: (212)335 00 00 (pbx) - (212)286 36 36 (pbx)
tarikatlar üstünde
durularak bunlarm kaynağı
ne olursa olsun
Müslümanlıkla ilgilerinin
olmadığı, kendi kurallan
içinde an dinler olarak
kabul edilmesi gerektiği
vurgulanmıştır. Sayın
Movıt'in bu görüşe karşı
olup olmadığı, yazısında
belirtilmemiştir.
Kuran, Tann kelamı olarak
bilindiğine göre doğrunun
ne olduğunu öğrenmek için
Tann'ya danışmaktan
başka yol
bulunmamaktadır. Benim
Tann'ya seslenme gücüm
vardır, ama Tann'dan
duyum (vahiy) alma
gücüm yoktur. Tann'dan
duyum alma gücü
buİunanlar, Tann'ya
sorarak doğruyu
öğrenebilirler!..
• Osmanlı'da medrese
mezunlanna Osmanlı
yönetiminin yakıştırdığı
"ulema" adı, günümüz
Türkçesiyle "bilginler''dir.
Ulema dediğimiz bilginler,
günümüzün bilimlerinden
habersiz tslamcı
bilginlerdi. Islam
bilimlerinin bilginleriydi.
Yazıda vurgulanan öğe,
Osmanlı ümerasının
(amirlerinin) genellikle
medrese mezunlanndan
seçilmesi ve kendilerine
ömür boyu sosyal ve
ekonornik ayncalık
sağlanmasıdır. Padişahlann
özel sempatisini kazanmış,
ömeğin okuma ve yazması
bile olmayan Yedi Sekiz
Hasan Paşa ve benzen
Idşiler dışında Osmanlı
ümerası, tamamına yakın
medrese mezunlan ile
oluşturulmuş ve Osmanlı
Hazinesi'nden
beslenmeleri sağlanmıştır.
Doç. Dr. Tonguç
Görker
PENCERE
Zamane İnsanı!.. - t
"Milliyet idarehanesi" Nuruosmaniye'de Tü
bedar Sokağı'ndaydı. "Ahmetlhsan Matbaası"r
bitişik eski yüzlü karanlık bir handı. Refi Cevat Uh
nay'ı ilk kez oradajgördüm. Uçarı gazeteciliğiy
ünlenen rahmetli Umit Deniz onca yaş farkın
karşın "150'liği" kucaklamış, takılıyordu:
"- Babacığım benim..."
Refi Cevat külhani bakışıyla bu yeni yetme çc
cuğun şakasına hoşgörüyle bakıyordu:
"-Durulan!.."
O sırada Ahmet Ihsan Matbaası'nda "41 Buçuk
mizah dergisini yönetiyordum; Babıâli'de Refi Ce
vat ile Refik Halit'i simgeleyen değeryargısı ney
di?.. Iki yazann da 150'liklerden olduğunu biliyor
duk. Refi Cevat köşe yazarı olarak uzun süre Mil-
liyet'te çalıştı; renkli anıları, akıcı üslubu, kıvra^
kalemi vardı.
• • ' •
Refi Cevat ile Refik Halit'e Ali Kemal'i de ekle-
mekte bir yanlışlık yoktur; bu yazariar 1919'dan
sonra Anadolu direnişe geçerken Kemalistlere
veryansın etmişlerdi; yazdıklan da günün koşul-
larında mantıklı görünüyordu:
"Düvel-i Muazzama 'ya (süper güçlere) karşı
çıkmak deliliktir. Büyük devletler karar verdiler; In-
giltere başta olmak üzere dediklerine uyalırn.
Mustafa Kemal bir çılgmdır. Olmayacak rijyala-
rın davası peşindedir. Kemalistler bizi felakete
sürüklüyorlar. Dünya değişti; bu değişimigörme-
yen ya körya da cahildir."
Ne var ki 'Tarih Baba' bu yazartann söyledikje-
rini yalanladı.
•
Dünden bugüne köprülerin altından çok su ak-
tı; ama Ali Kemal'in, Refik Halit'in, Refi Cevat'ın
mantığı 'Babıtelli'de bugün de geçerlidir.
Nediromantık?..
Güç kimdeyse ona teslim olacaksın, kuvvetli-
yeyaranmaya çalışacaksın, bükemediğin eliöpe-
ceksin, para babası mı, holding babası mı, önün-
de eğileceksin. Hele dünyanın süper gücüne kar-
şı koymaya kalkışmak delilik, ahmaklık, cahillik, d'h
nozoriuk, çağdışılıktır.
'Çöl Tılkisi Operasyonu' sürerken bizim med-
yada ak/l öğreten öğretene!.. Körfez Savaşı 1991 'de
gatlarken zamanın iktidarını elinde tutan Turgut
Özal'ın tutumu bu yolda çarpıcıydı:
Amerika, Ortadoğu'nun yazgısına ilişkin kara-
nnı vermiş, bölgeyi 'dizayn' etmişti. Türkiye busa-
vaşta 'VVashington'un taşeronu' rolüne çıkarsa,
'1 koyup 3 alacaktı'. En doğru dışpolitika Büyük
Patron'a yaranmaktan başka bir şey olamazdı.
1920'lerde Düvel-i Muazzama 'ya, 1990'larda sü-
per güce karşı çıkılmazdı.
Nedir bunun anlamı?..
Kişiysen insanlığını silip uşaklaşacaksın; devlet-
sen uydulaşacaksın; güçlünün yanında yer alarak
zayıfın ezilmesi sürecine katılacaksın; gerçekçilik
budur!..
• ' '•'.••'*••"
Zamane insanı nasıl bir kimliğe bürundü?..
Akşam vakti al eline viski kadehini, otur yumu-
Şacık koltuğuna, uzatayaklannı, 'Çöl TilkisiOpe-
rasyonu'nu TVdefutbol maçı izfergibi seyret!..Amef'
rika'ya hayranlık duygulann köpürsûn, Saddam'a
hefretduygulann bilensin!.. Teknolojinin ulaştığı do-
1
ruklan alkışlarken yoksul insanlann düştöğö çu-'
kurun mezariaşmasından sana ne!.. Gazetelerin
yazdıklanna bakılırsa, Irak'ın bombalanmasmda kaç
kişinin öleceği de hesap edilmiş!.. Öleceği öngö-
rüîen 1500 kişi için Amerikan Cumhurbaşkanı
Clinton peşinen özürdilemiş...
Ya öleceği öngörülenlerAmerikalı olsalardı, dün-
ya bu kadar soğukkanlı olabilir miydi?..
Hayır, bizim yerimiz, Amerikalının değil, Sad-
dam'ın değil, Iraklının yanındadır.
Yoksa çağdaş değil, zamane insanı oluruz.
Işçi sınıfı mücadelesinde
inançlanndan ve düşüncelerinden
hiçbir zaman ödün vermedi
ASİS Cenel Başkanı
Rıfat KendirligıTi
ölümünün 1. yılında saygıyla
ANIYORUZ
ASİS DÎSK
Not: Kendirligil için 20 Aralık 1998,
Pazar günü saat: 14.00'te Feriköy
Mezarlığı'nda anma töreni
yapılacaktır.
SAFFET
TÜTÜNCÜ
(1958 - ....)
ŞEHİR
"Bır başka ülkeye, bir başka denize giderim" dedin
'•Bundan daha iyı bır başka şehir buJunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bır yargjsıyla karşı karşıya;
- bır ceset gibi- gömülü kalbim.
Akhm daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevırsem. nereye baksam,
Kara yıkıntılannı görüyorum ömrümün,
bosuna bunca yıl tûkettiğim bu ülkede."
Yeni bir ülke bulamazsın. başka bır deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektır. Sen gene
aynı sokaklarda doiaşacaksın.
KAVAFİS
Dahiye ve Necmettin Tütüncü