19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ARALIK 1998 PA2AR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR AK Arif Erseırİn Otefler Keııti li Arif Ersen'in otel resimleri, içlerinde insan figürünün ilk bakışta pek görünmemesine rağmen içinden insan geçen resimlerdir. Buruk bir tadı, bir güz esintisini getirirler neredeyse insanın aklına. Çıkış noktası Edip Cansever'in o müthiş yapıtı Oteller Kenti'dir ya bu resimlerin; Ali Arif Ersen, Cansever'in usta işi hiiznüne kendi gülümser bakışını ekler bir bakıma. Ali Arif Ersen, Istanbul Urart'tan son- ra Oteller Kenti resimlerini bu ay Iz- mir'de, Adnan Franko Sanat Galerisi'nde sergiliyor. Ersen bu diziden önce açtığı sergilerde, "daire/çember/ yuvarlak" formlann üstüne gitmiş ve son derece öz- gün, akıl-mizah dolu bir elekten süzül- müş yapıtlannı meraklısıylapaylaşmış- t. O sergide yeryüzü yuvarlağına. koz- monot kaskına, dalgiç başlığma. futbol sahasmın orta yuvarlağına. çamaşır ma- kinesinin penceresıne. susamlı bir simı- de, yerdeki mazgal kapağına ve yaşam- daki birçok daireye gelişmiş bir esteti- ğin merceğinden bakan Ali Arif Ersen gözünü bu sefer otellerin kendilenne öz- gü dünyasına çevirmiş. Sergi broşürün- deşunlan sövlüyorsanatçı. "Otellerye- nfden yaratümış dünyalardır. Orada da hayat gibi hiç durmaz yaşam. Yîrmi dört saat devam eder. Tiyatro sahnesi gibidir öteyandan. Oyundur. Kinüanan saatler vardır. („) Hayattaki sıradan konulara resimsel bakışı bu sefer başka bir haya- ta, otellere çevirdim. Bunlan "Oteller Kenti" başlıkiı bir üçüncü sergide orta- ya koyarken. Edip Cansever usta ile be- raber bugün hayatta olma>an dostlara se- lanı gönderiyorum." Ali Anf Ersen'in otel resimlen, içle- rinde insan figürünün ilk bakışta pek görünmemesine rağmen içinden insan ge- çen resimlerdir. Buruk bir tadı. bir güz esintisini getirirler neredeyse insanın ak- lına. Çıkış noktası Edip Cansever"ın o müthiş yapıtı Oteller Kenti "dir ya bu re- simlerin; Ali Arif Ersen. Cansever'in usta ışi hüznüne kendi gülümser bakışı- nı ekler bir bakıma. Ortaya çıkan tablo- lar bütünü, martini ya da rakı kadehle- rinden havuzlara, tenis kortlanna, kari- des tabaklanna. kahvalh sofralanna, yü- rüyen merdiveninden kahve fincanlan- na kadar genişleyerek bütün bir otel dün- yasına yayılır. Edip Cansever'in birbar- dağa. bir elmaya ya da bir martıya ba- karak nesnelleştirdıği ve şiirsel bir du- yarlığa yerleştırerek açtığı konumlan, Ali Arif Ersen aynı ustalıkla tuval üstü- ne taşımıştır Oteller Kenti sergisinde. Floransa Güzel Sanatlar Akademısi Sanat Tarihi Doçenti Anna Gallo Mar- tucci, Ali Arif Ersen'in resimleri hakkın- da yazdığı bir yazıda şunlan söyler: "Er- sen'in resimlerinin yola çıkış noktası, do- ğal ikonograflk unsurlann aiışılmadık bir anlaüm içinde sunuunastdır. Gerçek- çi görseJ unsurlann resmin merkezinde olması, resmedilen nesnenin enginligini göstermek için. tipik bmutlan konıyan fonun üzerinde göze çarpar. (...) Resme- dilen nesnenin göriinümii değişir\e renk kalınhğının aiışılmadık kullanımı ile vur- gulanan bir hareket duygusu sağlanır. Çünkü Ali Arif Ersen'in resimleri, için- de özellikle kırmızılann ve mavilerin dı- şa vurulduğu koyu vederin bir renk res- midir." Ersen'in merakla ve keyifle izlediği- miz resim serüveni son derece özgün anlatım yöntemleri, kanşık ve duru tek- niklenyle önümüzdeki yıllarda başka doruklara yelken açacak gibi görünü- yor. Bu sergi nedeniyle birkere daha Edip Cansever'in olağanüstü incelikler, ya- şamsal derinlıkler içeren şıirini okuyor- dum kı çarşamba gününün Cumhunye- t'ınde Sayın Artilâ Ühan'ın Söyleşi İcö- şesınde 'Ağaç gibi hür, Orman gibi kar- deşçesine' ba^Iıklı yazısı çıktı. Sayın tl- han'ın ilginç yazısından kımi satırlan yenıden oku\ alım dıyorum: "fkinci Ye- ni, biçimci (formaliste) bir şiirdir; şair- leri tamamrv la keiime üstüne çaüştığm- dan, ne şiirin muhtevası kişilik kazana- biliyor ne de şairin kendisi; o yüzden, ts- terseniz o türden bir şiiri. aşağıdan yu- kanya oku>abilir. mısralann ve kıt'ala- nn yerini gelişi güzel değiştirebilirsiniz; hatta. bir şairin >azdığı şiiri vansından kesip, arkasına bir başka şairin şiirini ekleyebilirsiniz. hiç fark etmez; çünkü bunlann, ne kimliği vardır, ne IdşUiği!'' Kımlikten yoksun, kişilikten yoksun bu şaırler Sayın Attilâ flhan'a göre Edip Cansever "dir, Turgut Uyar'dır, Cemal Süreya'dır. Bırinci Yeni, Jkinci Yeni şa- ırlerinın tümüdür ve bu insanlann yaz- dıklan ipe sapa gelmez 'sapmalardır'. İnsan ne diyeceğini şaşmyor, yazıyı okurken Turgut Uyar'm, Edip Canse- ver'in ölümünün hemen ardından Atti- lâ tlhan'ın o zamanki köşesinde, Milli- yet gazetesinde yazdığı hakaretler gel- di aklıma. Nasıl bir hmç, ne menem bir kısır öfkeyse bu, Cansever'in ölümün- den bunca yıl sonra yine "kimliksiz, ld- şiliksiz" gibi hakaretlerle su yüzüne atı- yor kendini. Şiir'in meseleleri çoktur ve bunlann ıçınde "görgü" dediğimız olgu da var- dır. Şiirsel görgüyadakişiselgörgü. Bu meseleyi anlamak için de önce, yıllarca önce aramızdan aynlmış, kendisine sal- dıranı yanıtlaması olanaksız insanlara saldırmamak gerekir görgü gereği. Bu kuşbakışını da Edip Cansever'in bir şiirinden üç dizeyle bitirelim. Ne geür ettmizden insan obnaktan baş- ka. Ne çıkar siz bizi anlamasamz da Evet, siz bizi anlamasamz da ne çıkar Eh, vani ne çıkar siz bizi anlamasamz da. Anton Çehov, Kent Oyuncuları 'nın yorumunu görebilseydi, rahat bir soluk alabilirdi Gükryüüü 'Martı'umarsızkahnca... SEVGt SANLI "Hayat beni dışında bırakarak. baş döndürücü bir hızla gelip geç- mede. Kendime soruyorum beni durup dinlenmeden, gece gündüz demeden, sayfa sayfa, tomar to- mar yazı yazmaya dürten nedir? Karşilıgı çok basit Hiç çarem yok. yazanm ben_ Biriyle konuşuyonım değil mi? DudakJannı kıpırdatn- ğınıgörüyorum da ne dedigini işit- miyorum bile... İçimden şuna bak. diyorum,ne yaman bir hikâye kah- ramanı olur." Çehov, "Martı"da Trigorin'ın ağzından sızlanır. Günün sonun- da kalemi kâğıdı elinden bırakın- ca sevdiklerinin özsuyunu sömür- müş gibidir. Dikkatini çeken her aynntı kaydedüecektir. Örneğm umutsuz bir aşka kapılan delikan- lının vurduğu güzel beyaz martı. 1896'da St. Petersburg'daki köh- ne Aleksandrinski Tiyatrosu "Mar- ö"yı eskimiş, abartmalı bir oyun- culukla sahneleyince Çehov gös- teriyi yanda bırakıp solugu ırmak başmda almış. Soğuk kış rüzgâr- lanrun hasta ciğerlerini deleceğı- ni bile bile. Nemiroviç - Dançen- ko oyunun Moskova Sanat Tiyat- rosu'nda yeniden sergilenmesi için sevgili doktorumuzuyalvaryakar razı etmeseydi. belki ti>atrodan bütün bütün soğurdu. Çehov o gün bugündür. gerek Rusya'da gerek bütün dünyada en çok benimsenen oyun yazan oldu. Başlangıçta çar- pıcı mise-en-scene'lerle Martı 'yı kanatlandıran Stanisiavski, her ser- gileyişinde yapıtta yeni derinlık- ler, yeru zenginlikler keşfettigini açıkça belirtti. Yalruz Çehov en büyük rejisörlerin bile yapıtlann- daki güldürü öğelerinin altını çiz- mediğinden, komedılerinın dra- ma çevrildiğinden şikâyetçiydi. Kaütenin kalesi Kenterier Anton Pavloviç Çehov, (1860- 1904) Kent Oyunculan 'nın "Mar- ü" "Çayka" afışindeki "Kome- di" sözcüğünü görebilseydi, so- nunda meramımı anlamaya başla- dılar, diye rahat bir soluk alabilir- di. Konuk yönetmen Jossef Raik- helgaouz oyundaki güldürü öğele- rinin altını başanyla çizerek daha güler yüzle bir "MartT çıkanyor karşımıza. Yine de insan ruhunun derinliklerine ustaca dalınan, yap- tıklanndan çok yapmadıklan yü- zünden çaresiz kalan, neşeden hüz- ne geçiveren kişilerin ustaca ış- lendiği gösteri yer yer. gözleri- mizde yaşlarla güldürüyor bizi. Kenter Tiyatrosu kalitenin ka- lesidir demıştım, eskı yazılanm- dan birinde. Flamalan yine zafer- le dalgalanıyor kalenin burcunda. Önce yönetmeni biraz daha iyı tanıyalım. Jossef Raıkhelgaouz 1973 'te Rus Tiyatro Sanatlan Aka- demisi'nin yönetmenlik bölümü- nü bitirmiş. Rus yazınından birçok yapıtı tiyatroya uyarlamış. Tiyat- TTT' (FotograflarrUĞLTÎDEMtR) X\onuk yönetmen Jossif Raıkhelgaouz oyundaki güldürü öğelerinin altını başanyla çizerek daha güleryüzlü bir 'Martı' çıkanyor karşımıza. Yine de insan ruhunun derinliklerine ustaca dalınan, yaptıklanndan çok yapamadıklan yüzünden çaresiz kalan, neşeden hüzne geçiveren kişilerin ustaca işlendiği gösteri yer yer, gözlerimizde yaşlarla güldürüyor bizi. ro. televizyon ve pedagoji üstüne kitaplar yazmış. Yönetmen ola- rak imza attığı 60'tan fazla oyun var. ABD'nin Rochester Cniver- sitesi'nde profesör, 1989'danbe- n Moskova'nın en önemlı tiyatro- larından "Skola Sovremennay Pyes"ın yöneticısi. Pek çok ulus- lararası festivalde ülkesiru temsil ederek çeşıtli ödüller almış. Rus- ya'da hâlâ önemini konıyan Fah- ri Devlet unvanının sahibi. Bir aydan fazla süren provalar sırasında Kent Oyunculan yönet- menle beklediklennden daha ra- hat, daha sıcak bir ilişkiye girmiş- ler. Buyakınlaşmadaçevirmenlik görevini üstlenen Azerbaycanlı bir baba-kızın Hilali Bey ile Betül Mahmutoğlu'nun büyük katkıla- n olmuş. Yıidız Kenter'ı zirveden düş- müşbırprimadonna, "MariaCaİ- las" rolünde tam üç kere izledim. Her defasında oyununa yeni ince- likler, yenj renkİer kattığına tanık oldum. Zirveden düşmüş aktrist Iri- na Nikolayevna Arkadina'da ka- riyennin yeni bir doruğuna ulaşı- yor. Inanılmaz bir enerjı.inanıl- maz bir çeviklik, inanılmaz bir virtüözlük. Arkadina'nın bencıl- liğine, kıskançlıgına. cimnlığine komik öğeler katılması bu kişili- ğe yeni boyutlar getiriyor, onu da- ha cana yakın kılıyor. Ağabeyi Pyotr Nikolayeviç So- rin'de Şükran Güngör en inandı- ncı, en başanlı Çehov kişilennden biri. Bu evlenmek isteyip de ev- lenemeyen, yazmak isteyip de ya- zamayan. saçlan kanşık ama ka- fasının ıçı düzgün yaşlı adamı na- sıl sevmezsiniz? Kimselerin anla- yamadığı yeğeni Konstantin Gav- riloviç Treplev'le sıcak bir ılişki kurmayı başaran sadece odur. Oyunlar, hikâyeler yazan, yapıt- lan küçümsenen, sevgisi karşılık- sız kalan Konstantin'in içine ka- palı bir genç gibi yorumlandığını gördük bu gösterime kadar. J.R. yö- netimindeki Ayhan Kavas duygu- sal aldu^ukadaröfkelı, kınlgan ol- duğu kadar kıncı. kısacası daha çağdaş bir genç adam portresi çi- ziyor. Martı'nın sımgelediği NinaMi- haylovna Zareçnm bir genç ka- dın için yazılmış en güzel roller- den bin. Moskova Sanat Tiyatro- su'nda ilk kez bu rolü deneyen aktrist başanlı olamamış. Gelge- lelim Avrupa'da, Amerika'da ve yurdumuzda birbirinden lyi Ni- na'lar birbirini kovaladı. Tilbe Sa- ran önce gençliğinin. güzel lifi- nin doruğunda, sevgıyle kuşatıl- mış. sonra terk edilmiş, kınlmış, umarsızlığı öğrenmi^ Nina'yı ken- di sinden bekledığımız gibi hem gözler önüne seriyor hem gönlü- müze iletiyor. yeteneğinin olanca gücüyle. Ustün düzeyde bir gösteri Nina'nın ilk gösterisinı izledi- ğimiz sahne içindeki sahne, yö- netmenin gösteri boyunca en sık kullandığı mekân. Duygu Sagı- roğlu'nun güzel dekorunu her san- timetre karesıne kadar kullandığı su götürmez. Ama Konstantin'in kendini vurması bile, gözümüzün önünde, değişik bir biçimde can- landınlıyor. Kadınlan kendine tutsak eden, ama kendi kaleminın tutsağı olan BorisAlekse>vviçTrigorin'de Müş- fik Kenter'dendahagüçlü biroyun- cu düşünülebilir mi? Yazarlık çi- lesi ile ilgili sözlerin, komik öğe- ler, trajik öğeler bir yana bırakı- larak büyük bir sadelikle dile ge- tirilmesi çok etkileyıci. Mehmet Biridye'nin oynadığı Dr. Dorn, bir zamanlar bu rolü canlandjrmaya calışan Stanisiavs- ki 'yi çok düşündürmüs, açmazla- ra sokmuş. Mehmet Birkiye rahat ve doğal bu rolde. Belki Çehov, çağdaş tiyatronun öncüsü olduğu için. Belki onu bugün daha iyi kavrayabildiğimiz için. Tilbe Saran, Ayhan Kavas ve Köksal Engür, Kent Oyuncula- rı'nın isabetle seçrifi konuk sa- natçılar. Köksel Engür, Şamra- yev'de özellikle Rus insanını il- ginç ve inandıncı kılmadaki başa- nsını sürdürüyor. Kadriye Kenter iyi bir Polina Andreye\Tia. Yeni sahneye adım atan DurulBazan'ın tipine uygun düşen Medvyeden- ko'ya zamanla daha iyi uyum sağ- layacağı umulur. Bir oyunun pro- vası hiç bitmez, ancak terk edilir. Çok karmaşık, çok ilginç bir tip olan Maşa'nın hakkmı verebil- mek için Melissa Kenter'e daha çok iş düşüyor. İçinde güçlü bir is- tek varsa, bundan daha uygun bir ortama düşemezdi. Sevim Çavdar'ın kostümleri, YüksdBaydm'm ışıklan, Cant^t- men'ın ses düzeni bu üstün dü- zeydeki gösterimin tamamlayıcı öğeleri. Kent Oyunculan'tun Mar- tısı bu sezonun görülmesi gere- ken oyunlannın başında geliyor. R L A R ? Royal Opera perdesini açıyor • Sylvle vartan, Jacques Chirac tarafından Paris'te Legion d'Onore Şövalye nişanıyla onurlandınldı. • Royal Opera HOUSe 1999 yıh içinde de temsil verecek. tngiltere'nin en önemli opera evlerinden Royal Opera House'un bitmek bilmeyen maddi sorunJan nedeniyle 1999 yıh içinde hiçbir etkinlik gerçekleştiremeyeceği, perdelerini 2000 yılında açabileceğı açıklanmıştı. Ancak Ingiliz hükümeti en saygm sanat kurumunun etkinliklerini sürdürebümesi için önümüzdeki iki yıl boyunca kuruma yılda 20 milyon pound ek ödenek ayırma karan aldı. Sorunlar nedeniyle operadan istifa eden şef Bernard Haitink de hükümet açıklamasmın ardmdan kurumu yaşatmak için Royal Opera House'da kalmaya karar verdi. • Catherlne Deneuve iki yeni filmde rol alıyor. Raoul Ruiz'in, Marcel Proust'un son günlerini anlatan çalışması için Paris'te Chiara Mastroianni, Emmanuelle Beart ve Pascal Greggory ile birlikte karhera karşısına geçen Deneuve, Lars Von Trier'in müzikal komedi türündeki filmi 'Dancer in the Dark'ta ise Björk'le başrolü paylaşacak. Filmin çekimlerine nisan ayında başlanacak. • Pavarottl bir konserini daha iptal etti. Bir süre önce, Berliner'le vereceği yıl sonu konserini iptal eden ünlü tenor, bu kez de 25 Ocak'ta Deutsche Oper'le vereceği konseri programından çıkardığmı açıkladı. • Jlm JarmilSCh'un yeni filminde başrolü Forest Whitaker'in üstleneceği açıklandı. 'Ghost E>og' isimli filmde bir cinayetin öyküsü anlatılacak. • Sophle Marceau, 19. Bond fîlminin kadrosuna girdi. Pierce Brosnan'ın James Bond'u canlandıracağı ve yönetmenliğini Michael Apted'in üstleneceği filmde Marceau, cinayete kurban giden bir petrol kralının kızını oynayacak. Çekimleri 11 Ocak'ta başlayacak ve îngiltere ile Türkiye arasında gerçekleştirilecek olan filmin 19 Kasım 1999'da gösterime gireceği açıklandı. • Termlnator 3 çekiliyor... Serinin ilk iki filminde olduğu gibi bu kez de başrolleri Arnold Schvvarzenegger ve Linda Hamilton üstlenecekler. Ancak Terminator 1 ve 2'yi yöneten James Cameron'ın yeni filmde sadece yapımcı ve senarist olarak görev yapacağı söylenıyor. Terminator 3 ıçın henüz bir yönermen ismı açıklanmadı. • Kenneth Branagh kurduğu Shakespeare Film Company ile Love's Labour Lost'u beyazperdeye aktaracak. Kenneth Branagh'ın yönetecegi ve oynayacağı filmin müzıkleri Cole Porter ve Irvıng Berlin'e ait. Branagh, Shakespeare'in Macbeth ve As you Like It adlı yapıtlannı da beyazperdeye aktaracaklannı açıkladı. • Steven Soderbergh 199O'Iı vıllann başında Ingiliz televizyonlannda' yayımlanan Traffik adlı diziyi sinemaya uyarlayacak. Pakistan, Almanya ve Londra'da çekilen dizi, uyuşturucu kullanan insanlann degişen yaşamlarını konu alıyordu. • Codzllla canlanıyor.. Yaratıcılan. ölümünden üç yıl sonra ünlü canavan canlandırmaya karar verdiler. Nisan ayında çekimlerine başlanacak olan 'Godzilla Millenium" adlı filmin 2000'e girerken. aralık ayında gösterime gırmesı tasarlanıyor. • Sean connery. 'Finding Forrester" isimli filmde oynamak üzere Columbia Pictures'la anlaşma yaptı. Filmde bıri yalnız. diğeri evsiz ve siyah iki yazann ilişkısı anlatılacak. • Mohammed al- FayeiTin. Londra'daki Playhouse Tiyatrosu'nu satın alacağı bildirildı. Fayed'in planının, tiyatroya Prenses Diana'nm adını vermek olduğu söyleniyor. • Nicole Kldman tiyatro sahneleriyle buluşturan Ma\ i Oda isimli oyun, Londra'dan sonra New York'ta da büyük ilgi görüyor. Gişe fiyatı 40 dolar olan oyun biletlerinin karaborsada 550 dolara kadar alıcı bulduğu belirtiidi. Kadın erkek ilişkilerini konu alan kısa bölümlerden oluşan oyunun piyasaya sürülen ilk 4 milyon dolarlık biletinin tamamen satıldığı açıklandı. • Elton John. Albert Brook'un yönettiği Sharon Stone. Jeff Bridges ve Andie MacDovvell'ın rol aldığı The Muse adlı filmin müziklerini yapacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle