Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK1998SALI
HABERLER
DÜNYADA BUGUN
ALİ StRMEN
Pek Öyle Değil
Fransızların ünlü birtipi vardır: Monsieur Lapa-
lisse. M. Lapalisse, yadsınamayacak, ama herke-
sin bildiği gerçekleri, büyük görüşlermişçesine
söyler, mesela, "yağmur yağdığında gökten su
düşer" gibi.
Heıtıangi birisi de, çok bitinen şeyleri yeni gibi
söyleyince, Lapalisse gerçeği diye dudak bü-
kerler.
CHP Genel Sekreter Yardımcısı Atilla Sav'ın,
yeni hükümetin bir an önce kunjlmasını isteyen
Ecevrt'e verdiği yanıtı okurken, kimileri belki de,
yeni bir Lapalisse gerçeği karşısında olduklannı
düşünerek gülmüşlerdir. Çünkü Atilla Sav, acele-
ye gerek olmadığını belirtirken "Meclis varken re-
jim bunalımı olmaz" diyor.
Normal işleyen rejimlerde, şu açıklamadan da-
ha doğal ne olabilir?
Hatta normal işleyen rejimlerde, böyle bir tüm-
ceyi kullanmak bile gereksizdir.
Ama bizde durum pek öyle görünmüyor.
Türkiye elli yılda, dört kez bir rejim bunalımına
sürüklenmiştir. Bunların üçü darbe ile sonuçlandı,
dördüncüsü ise sürüyor. Gerçi darbelerin, bunalı-
mın nedeni olduğunu ileri sürenler var. Ama dar-
belerin hiçbir şeyi çözmediğini bir kez daha özen-
le vurguladıktan sonra, belirtmeliyiz ki, olaylardik-
katle irdelendiğinde bu görüşün çok geçerli olma-
dığı görülüyor. Çünkü Türkiye'de amacına ulaşan
darbeler, rejimin iyice çıkmaza girmesi, sorunlar
yumağının bir çürüme yaratması sonunda gerçek-
leşmişlerdir.
Darbenın objektif koşullan bir araya gelmediği
zaman, başlatılan girişimler ise Talat Aydemir'in,
sonunda canına malolan iki atılımı gibi başansız-
lığa uğramışlardır.
Işin garibi, amacına ulaşan bütün darbeler sıra-
sında parlamento vardı, işliyordu, ama işlevini ye-
rine getiremiyordu.
Eğer parlamentolar işlevlerini yerine getiriyortar
da, yine işlevini yerine getirebilecek, bir yürütme-
yi çıkarabilecek olan aritmetiğe sahip olamıyorlar-
sa, ortaya çıkacak olan hükümet bunalımı da çok
vahim olmayabiliyor.
Çünkü o gibi durumlarda, yeni seçimler yeni bir
aritmetik oluşturarak yeni bir yürütmenin yaşama
geçmesini sağlarlar.
Eğer bu da mümkün olmuyorsa, parlamento bu
yolu açacak yeni bir seçim yasası çıkarır.
Ve bu ortamlarda, parlamento oldukça rejim bu-
nalımı olmayacağı söylenebilir.
Ama bizde durum hiç de bu doğrultuda değil.
Parlamento var, var olmasına, kendi içinden hü-
kümetler de çıkarıyor. Ama bunlann hiçbiri istik-
rarlı olamadığı gibi, Türkiye'nin sorunlarının çözü-
mü sürecine girilmesini de sağlayamıyor.
. - Türkjye yıllar yılı biriken sorunlar ve hep aynı ka-
lan sorunlarla uğraşıyor. Gerçi 55. Hükümet, biraz
da, uyanların etkisiyle kimi sorunları çözme yo-
lunda adımlar atmıştır. Ama yolsuzluklarta ve maf-
ya ile uğraş verirken, özelleştirme ihalelerinde or-
taya çıkan olaylar, onun sonunu da hazırlamıştır.
Rejime yönelik temel tehlikeler konusunda önem-
li oranda mesafe alınamadığı da ortadadır. Işte 18
Nisan seçimleri bu ortamda, seçim yasası, siyasi
partiler yasası değiştirilmeden yapılacaktır.
Oluşacak yeni Meclis'in de bugünkünden pek
farklı olmayacağı daha şimdiden görülmektedir.
Bu yüzdendir ki, Atilla Sav'ın her normal çalışan
demokrasi için çok geçerli olan sözünün, bu kez
Türkiye'nin durumuna pek uymadığını görüyoruz.
Hükümet düsünce kaldı
Bakaıı Denizkurdu:
DGM'ler değişmeli
IZMtR (AA) - Adalet
Bakanı Hasan Denizkur-
du, Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'nin (AİHM)
'tncal' davasıyla ilgili ver-
diği karar sonrasında
DGM'lerin değiştirilmesi
konusunda hazırlanan
Anayasa değişikliğinin
'efinde kaldığııu' söyledi.
DGM'lerde yargılanan
2 bin 300 sanığın duruş-
malara girmediğini anım-
satan Adalet Bakanı,
DGM'lerin bu haliyle sür-
mesinin Türkiye'ye zarar
vereceğini ve AİHM nez-
dinde çok sayıda davanın
aleyhte sonuçlanabilece-
ğini vurguladı.
AlHM'nin, 'tncal' dava-
sında verdiği kararla.
DGM'lerdeki askeri üye-
yi 'mahkemenin tarafsız-
hğmaengel' olarak gördü-
günü anımsatan Deniz-
kurdu şöyle konuştu:
"DGM'nin yapısı bir
Anayasa kuralı... Mahke-
me heyetinde askeri hâ-
kiın bulunuyor. 1980'liyıl-
larda kurulan bu mahke-
menin, bu şekliyle devamı
mümkün değil. Ben Ada-
let Bakanı olarak
DGM'lerin değiştirilmesi
gerektiğini savunuyorum.
Bu doğrultuda bir anaya-
sa değişikliği de hazırla-
dım. Ama başta hukuk re-
formu olmak üzere hazır-
ladığım pek çok değişiklik
gibi bu da elimde kaldı."
Hükümetin düşürülme-
siyle Meclis gündeminde-
ki değişiklik önerilerinin
geleceğinin de belirsizli-
ğe gömüldüğünü dile ge-
tiren Hasan Denizkurdu.
"Maalesef parlamentoça-
lışmıyor. Çalışmayan bir
MecBs'ten de bir şey çık-
masını kimse beklemesin.
Nfteldm, idam cezasını
kaldıran paketten de so-
nuç alınamadT dedi.
DGM'lerin yapısının
değiştirilmemesi halinde,
AİHM'de Türkiye aleyhi-
ne seyreden durumun de-
vam edeceğini vurgula-
yan Denizkurdu, 'tncal'
davası benzeri yeni karar-
lann çıkabileceğini söy-
ledi.
Adalet Bakanhğı tara-
fından hazırlanan deği-
şiklik önerisinde,
DGM'lerin bölge mahke-
mesi haline dönüştüriil-
mesi, DGM'deki askeri
üyenin de kaldınlması y-
er alıyor.
'tncal' davası
1992 yıhnda HADEP
îzmir il yöneticilerince
hazu-lanan bildiriler, 'suç
unsurn' taşıdığı gerekçe-
siyle toplanarak parti yö-
neticileri hakkında
TCK'nin 312. maddesine
göre Izmir DGM'de dava
açıldı. DGM tarafından 6
ay 20'şer gün cezaya
çarptınlan HADEP yöne-
ticiîerinin bu cezası Yargı-
tay tarafından da onandı.
HADEP il yönetim ku-
rulu üyesi avukat tbrahim
İncal. AİHM'ye, Avrupa
Insan Haklan Sözleşme-
si'nin 'düşünce açıklama
özgürlüğü'ne dayanarak
başvuruda bulundu.
AİHM. 'suç unsuru ohış-
madığı' ve DGM'lerdeki
askeri üyenin 'Türki-
ye'nin genel hukuk yargj-
sına ters düştüğü' gerek-
çesiyle. 'mahkemenin ta-
rafsızlığını etkileyeceğT
sonucuna vardı ve Türki-
ye'yi suçlu buldu.
Genelkurmay, 'Askerler üslubumuzu beğeniyor' diyen FP liderine 'takıyyeye kanmayız' mesajı verdi
Ordudan Kutan'a yalanlama
Genelkurmay Başkanı Org. Kıvnkoğlu
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Genelkurmay
Başkanlığı, Orgeneral Hüseyin
Kıvnkoğlu döneminde siyasi
gelişmeleri konu alan ilk
açıklamasını dün yaptı.
Genelkurmay Genel
Sekreterliği'nce yapılan
açıklamada, FP Genel Başkanı
Recai Kutan'ın "Askerler
üslubumuzu beğeniyor" sözleri
yalanlandı. Genelkurmay,
"Üslup yerine, görüşlere,
fikirlere ve eylemlere önem
atfederiz" ifadesiyle "takıyyeye
kanmayız" mesajı verdi. Yeni
hükümet arayışlannda "rejimin
laik niteliğine bağlılık"
görüntüsü vermeye çalışan
FP'ye, "TürkSUahlı
Kuvvetleri, anavasamızın temel
niteliklerine uygun olan ve
Atatürk ilke ve inkılaplan ile
bütünleşen çağdaş görüşlere
değer verir" uyansında
bulunuldu.
Genelkurmay Genel
• Genelkurmay Başkanlığı'nın, Hüseyin
Kıvnkoğlu döneminde siyasi gelişmeleri
konu alan ilk açıklaması dün yapıldı.
Genelkurmay, "Üslup yerine, görüşlere, fikirlere
ve eylemlere önem atfederiz" ifadesiyle
"takıyyeye kanmayız" mesajı verdi.
Sekreterliği'nce dün yapılan
açıklama şöyle:
"28 Kasım 1998 günü bazı
gazete ve televizyonlarda yer
alan ve bir parti başkanına atfen
yayımlanan haberlerde;
'Askerler konusunda kaygım
yok. Askerlerin partimizin
üslubunu beğendiği yönünde
işaretler alıyoruz' şeklinde
bilgiler yer almışör.
Türk Silahh Kuvvetleri'nin
herhangi bir siyasi partinin
üslubunu beğenip
beğenmediğini ifade etmesi söz
konusu değildir.
Türk Silahlı KuvTetleri,
ayrümaz bir parçası olduğu
tüm Türk mületinin emrinde
olarak;
- Anayasamıza göre faaliyet
gösteren tüm kurum ve
kunıluşlara karşı eşit mesafede
olduğunu ve siyaserin dışında
kalmaya özenle dikkat ettiğini
bugüne kadar olan
faaüyetierinde ve
açıklamalannda ortaya
koymuştur.
- Üslup yerine, görüşlere,
fikirlere ve eylemlere önem
atfettiğini ve anayasamızuı
temel niteliklerine uy gun olan ve
Atatürk ilke ve inkılaplan ile
bütünleşen bütün çağdaş
görüşlere değer verdiğini
sürdürmekte olduğu rutum ve
davTanışları ile göstermiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni
siyasetin içine çekebilecek bu tip
bey anlardan kaçınılması ve
kamuoyunun doğru
bügflendirilmesi için
sorumluluk sahibi herkesin
gereken dikkati ve hassasiyeti
göstermesinde fayda mütalaa
edilmektedir."
Recai Kutan, geçen cuma günü
genel merkezde sohbet ettigi
gazetecilerin, "FP
görevlendirilse de hükümeti
kuramay abilir mi" sorusuna şu
yanıtı vermişti:
"Aynı tereddüt neden diğer
liderler için gündeme
getirilmiyor? Benim hükümet
kurma şansım Mesut
Yılmaz'dan daha yüksek. Bülent
Ecevit'ten çok daha yüksek.
Askerler konusunda bir kaygım
yok. Askerler partimizin
üslubunu beğeniyor. Bunun
işaretlerini de alryonız."
Harp Akademileri Komutanlığı 'nın şeriatçılarla mücadele raporu kitaplaştınldı
İscntışı bcışhttılmah'
SEKTAÇEŞ
ANKARA - Harp Akademileri Ko-
mutanlığı'nca hazırlanan "Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin Laildik Ükesi-
nin Devamlılığının Sağlanması İçin Ya-
pılması Gereken Faaliyetier" adlı ki-
tapta, irticanın yeni bir saldın için sa-
vunmaya geçtiği belirtildi. "Laik
Cumhuriyeti tehdit eden irticaya kar-
şı, kararülık ve azimle yeni bir 'kurtu-
luş savaşı' başlaülmahdır" saptama-
sına yer verilen raporda, irtica tarihi
süreciyle irdelenirken Devrim Yasala-
n'nın uygulanmadığı, şeriat yuvalan-
nın son 15 yılda, Cumhuriyet öncesi
dönem kadar güç kazandığı vurgulan-
dı. Devlet içindeki irticacılarla müca-
delede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (T-
SK) yöntemlerinin örnek alınması
önerildi ve Hıyaneti Vataniye Yasa-
sı'nın 1991 yılındakaldınlmasınakar-
şın, 1. maddede öngörülen "din istis-
mannın vatan hainliği saydması" hük-
münün geçerli kılınması ıstendi.
Harp Akademileri Komutanlığı ra-
porlanndan hazırlanan kitapta, irticai
kesimin Islam dininde yaptığı çarpıt-
malar, siyasi alandakı çalışmalann be-
lirlenmesi, Anayasa'daki laildik ilkesi-
ne ters uygulamalar, irticanm oluştur-
duğu tehlikenin kaynaklan ve bu teh-
likenin önlenmesi için getirilen öneri-
ler sıralandı.
Bu yıl yayımlanan kitapta irticanm
gelişimi konusunda şu saptamalara
yer verildi:
• Laildik yalnızca dinle devletin ay-
nhğı değil. dini çev relerin de kontrol al-
tına aunmasıdır. De\ let. laik devrime
karşı çıkanlann güçlenmesine izin ver-
memelidir. Eğer izin \eriyorsao iktidar
laik ounavan bir ikridardır.
• Günümüz Türkiyesi'nde laiklik.
çağdaşlığa yönelik işlevini bir ölçüde
tamamlamış sayılabilse de demokratik
gelişmeye temel olan işlevini yeterin-
ce yerine getirememiştir.
• Laildik, Atatürkçü düşünce siste-
minin temel niteliklerinden akılcı vc bi-
limci tutumun aynlmaz bir parçasıdır
ve onun zonınlu sonucudur. Türk dev-
riminin temel hedefı olan çağdaşlaş-
manuı vazgeçilmez şarudır. Laildik ol-
madan çağdaşlaşma hedefine ulaşüa-
bilmesi mümkün olmaz. Çağdaş top-
lum laik toplumdur.
• Vakit geçirilmeden uygulamaya
konulması gereken önemli bir konu,
devlet içerisindeki irticai kadrolaşma-
nın önlenmesi ve mevcut kadrolann
irticai beyinlerden anndınlmasıdır.
Bunu yaparken de TSK'nin bu konu-
daki çabalan örnek alınabilir ve gere-
kirse yasal düzenlemeye gidilebilir.
• 8 yuuk kesintisiz zonınlu eğitim,
Oğretimin Birliği Yasası amacına uy-
gun olarak yürütülmelidir. İmam-ha-
tip liselerinin sayısı, yalnızca toplumun
ihtiyacı olduğu kadarimam ve hatip ye-
tiştirecek ve ilahiyat fakültelerine ye-
terti öğrenci kay nağı sağlayacak şekü-
de zamaniçindeazalulnıah,ihtiy^ç faz-
lası okuüar gençleri kısa sürede haya-
ta hazuiayan ve bir meslek edinmele-
rini amaçlayan meslek üselerine dönüş-
türülmelidir. İmam-hatip lisesi mezun-
lannın ilahiyat fakülteleri dışında her-
hangi bir fakülteye girmeleri önlenme-
lidir. İlahiy at fakülteleri de ihtiyaca gö-
re azaltılmalıdır.
• Siyasi partilerin, oy kaygısını bir
tarafa bırakarak mevcut Irikılap Ka-
nunlan'nın (Devrim Yasalan) korun-
ması ve uygulanması, ihtiyaç duyulan
yeni kanunlann çıkanlması için bir-
birleriyle yanş içinde olmalan. günü-
müzde çağdaşlaşma adına atılacak ve
belki de tarihe geçecek adımlar ola-
caktır.
• Son yıllarda tekrar baş gösteren ve
laik Cumhuriyeti tehdit eden irticaya
karşı, kararülıkve azimleyeni bir "kur-
tuluş savaşı" başlatılmalıdır.
• 12 Nisan 1991 tarihli "Terörle
Mücadele Kanunu" ile yürürlükten
: - Laiklik yalnızca dinle devletin aynlığı değil, dini çevrelerin
de kontrol altına alınmasıdır.
- Devlet laik devrime karşı çıkanlann güçlenmesine izin veriyorsa o iktidar
laik olmayan bir iktidardır.
- Devlet içerisindeki irticai kadrolaşmanın önlenmesi ve mevcut kadrolann
irticai beyinlerden anndınlması vakit geçirilmeden yapılmalıdır.
'Şeriat, Kuran değildir'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Harp Akademileri
Komutanlığı'nın "trtkayla
Mücadete" kitabında, dinin özünü
olwjturan Kuran ilkeleriyle şeriat
arasındaki ayrım da anlatıldı.
Kitapta bu konuda $u
degerlendirmeler yer aidı:
• Kuran, AJluh 'ııı peygambere
vahiyyolu ile ulaştırdığı
mesajların toplamıdır. Şeriat ise
din adına kendi kendilerini
yetkilendiren, birtakım unvan ve
statülere büründüren kimselerin
sözüm ona Kuran 'a dayanarak,
yorumlan ile ürettikleri kuraUar
bütünüdür.
• Sade bir insana göre Kuran,
icapları yerine getirilmesi gereken
mükemmel ve mucizevi kutsal bir
din kitabı iken. şeriatçılara göre,
şahsi çıkarlara hizmet eden şeriat
düzeninin en güzel bir kıhfidır.
• Din temsilcileri Allah için iş
yaparak insanı nuıtlu etmemişler,
kaldınlan "Hıyaneti Vataniye Kanu-
nu "nun 1. maddesine 1925 tarihinde
eklenen fıkra kanaatimizce bugün için
de geçerliliğini korumaktadır. Bu fık-
ra şöyle:
"Dini siyasal amaçlar için esas almak
veya bu amaçlara alet etmek, bu amaç-
la cemiyet kurmak ve kurulmuş cemi-
yetlere girmek, devletin laik niteüğini
değiştirmek, bu amaçla halk arasuıda
bozgunculuk ve aykınhk çıkannak,
bunlan tek başına veya toplu halde, söz
ve yazı ile veya eylemli olarak yapmak
\-atan hainliği sayılmıştır."
• Bundan önce olduğu gibi bugün de
tehdidin görünen kısnu ile mücadele
yerine akıkı bir yaklaştmla tehdidin
yetiştiğt ve beslendiği kaynaklann ku-
rutulması mücadeiesi verilmesinin da-
ha doğru olacağı değerlendirilmekte-
dir.
Harp Akademileri Komutanlığı,
mevcut Devrim Yasalan 'nın uygulan-
ma olanaklan konusunda şu görüşleri
kaydetti:
• Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ni-
teliğini koruyan, Türktoplumunu çağ-
daş uygarhksev iyesine ulaştırma ama-
cını güden tnkılap Kanunlan da bir
bir çiğnenmektedîr.
• Oğretimin Birliği Yasası ile Tür-
kiye'deki genel ve özel bütün eğitim ve
öğretim kurumlan Milli Eğitim Ba-
kanlığı'na bağlanmıştır. Sağdaki bazı
siyasi partiler oy kaygısı ile Islami ide-
olojinin bu kanunun kaldınlması ya da
zedelenmesi yönündeki koordineli ça-
hşmalanna ortak olup destek vermiş-
lerdir. Bu siyasi partilerin "laik" olma-
dığını iddia edenlerbile kendi dönem-
lerinde imam-hatip okullannuı sayısı-
nı arttırmak için birbirleriyle yanş et-
mişler, yurdun her köşesinde binlerce
Kuran kursunun açılmasına göz yum-
muşlardır.
• Sözde devlet kontrolünde bulunan
bu okul ve kurslarda tslami yaşam tar-
zı öğretisi ile bilgilendirilen çocuklar,
laik devlete ve çağdaş topluma tepkili
bir kitle olarak yetiştirilmektedirler.
Böylece, Türk eğitim ve öğretim siste-
minde 'İaik" ve "dinsel" olmak üze-
re geçmişte yaşanılan bir ikiliğin oluşu-
muna ortam hazuianmaktadır.
• Tekke ve Zavivelerle Türbelerin
Allah 'ın yerine işyapmaya
kalkarak kitleleri perişanhğa
itmişlerdir, Allah 'ın elinden
çıktığı şekliyle mutluluk ve afıenk
kurumu olan din, bu "saptıncı
temsilciler"in elinde bir ıstırap ve
kahır kurumu haline gelmiştin
• Laiklik, din gerçeğini egolan
hesabına kullanmak için Allah 'm
iradesini saptırarak din adı
altında keyiflerini egemen blmak
isteyen güçlere karşı bir savunma
ve nefes alma çaresi olarak
keşfedilmiştir. Bu gelişme
sayesindedir ki, ilahi iradeyi
saptıran din sömürücüsü egoist
odaklann hiç değilse zulümlerini
devletleştirmeleri çığırı
kapatılmıştır.
• Hz. Muhammed'in ölümünden
sonra din yozlaştırılmaya ve ilahi
irade saptırdmaya başlandu
tslamın doğuşundan dört-beş asır
sonraki zamanda ise mezhep ve
tarikat adı altında yirmiye yakın
Kapanlmasına llişkin Kanun: Günü-
müzde hiç uygulanmayan Devrim Ya-
salan'nın başında gelmektedir. Özel-
likle tarikatlar son 15 yıl içinde büyük
bir canlılık göstermiş, tekke ve zaviye-
ler neredeyse Cumhuriyet öncesi iş-
lerliklerine ulaşmıştır. Tarikat liderle-
ri devlet ve hükümet yöneticileri ile
işbirliği yapabilecek konuma gelmiş
ya da getirilmişlerdir. Şeyhlik, derviş-
lik, müritlik, dedelik, halifelik gibi un-
vanlar ve sıfatlar açıkça kullanılmak-
tadır. Falcılık, büyücülük, üfiirükçü-
lük, gaipten haber verme ve murada
kavuşturma gibi bu kanuna göre yasak
olan uğraşlar devlete vergi veren sek-
törler haline gelmiştir.
• TürkMedeni Kanunu: Türk kadı-
nına çağdaş ve erkekle eşit haklar ver-
mekte. eviiliği tek bir kadın ve erkek
birlikteliğine dayandırmaktadır. An-
cak özellikle kırsal kesimde imam ni-
kâhlı eviiliği ön plana çıkarmaya çalı-
şan Islami yaşam tarzı ideolojisi, bir
yerel yöneticinin imam nikâhlı kansı-
nı Cumhurbaşkanı'nın karşısına çıkar-
ması ve protokole dahil etmesiyle ne-
redeyse yasal bir dayanak bulmuştur.
Bugün TBMM'de birden fazla kansı
bulunan ve bununla öviinen milletve-
kili vardır.
• Türk Harflerinin Kabulü Kanu-
nu: Kanun, Arap harflerini ve yazısı-
nı yasakJamaktadır. Ancak Kuran
kurslannda bu kanun hiçe sayılmakta-
dır. Islami yaşam tarzının öğretildiği
ve pratiğinin yapıldığı bu kurslarda
Arap yazısını öğrenen çocuklar bir
sonraki aşamaya geçişe hazırlanmak-
tadırlar. Bu kurslarda, demokratik sis-
teme ve laik Cumhuriyete tepkili ola-
rak yetiştirilen çocuklann, devletin
resmi ortaöğrenim kummlanna geçi-
şinin sağlanması ise Islami kesimin
önde gelen gayretleri içindedir.
• Bazı Kisvelerin Gryilemeyeceğine
Dair Kanun: Kanun ile din adamlan-
na özgü kıyafetin ancak görevli din
adamlannca, yalnız dini törenler es-
nasında giyileceği hükme bağlanmış
olmasına rağmen görevli görevsiz ki-
mi kişiler takkeli, sarıklı, cüppeli giy-
sileri ile hiç çekinmeden halk içinde
dolaşabilmektedirler. Kuran kurslann-
da Islami yaşam tarzı eğitimi gören ve
birbirinden az veya çok farklı olan
oluşumlar zuhur ettu Böylece,
Kuran'ın ve Hazreti Peygamber'in
son söz sahipliği yasayan bir
realite olmaktan adeta çtkanlmış
oldu. Kuran sadece mezarlıklarda,
ölülere Cennet vizesi vermek için
okunan bir ilahiler kitabı
durumuna düşürüldü. Bunun
sonucunda, Kuran dininde asla
bulunmayan engizisyon, sömürü
ve cemaatten kovma, Müslüman
kitlelerin yakalanna yapıştu
Bilgisizlik, uyuşukluk, birbirini
acımasızca cehennemlik ilan
etme, tslam dûnyasının adeta
kaderi haline geldl
• Kuran, Allah 'ın mesajlannı,
şeriat insanların yorumlarını ve
kurallarım içerir Din bireysel,
şeriat toplumsaldır. Din bir vicdan
meselesi iken, şeriat dini de içine
alacak şekilde bir siyasal yapı ve
ideolojidir. Dinde serbestlik var,
şeriatta yoktuı:
pratiğini yapan küçük çocuklann bu
şekil giysiler içinde, evleri ve kurslan
arasındaki gidiş-gelişleri Cumhuriyet
öncesi dönemin mahalle mekteplerini
ammsatmaktadır.
• Türban: Teokrasinin istenen ya-
şam biçünini seçme özgürlüğü son 10-
15 yıl içinde, özellikle kılık-kıyafet
serbestliği şeklinde kendini göstermiş,
resmi kurum ve kuruluşlann kılık-kı-
yafete yönelik emir ve yönetmelikle-
rine uymamak neredeyse demokratik
bir hak gibi algılanmıştır. "Türban" ile
başlayan Islami kıyafet seçimi gide-
rek Islami ideolojinin bir simgesi ha-
line gelerek daha sonraki büyük anti-
laik gelişmelere yönelik girişimlerin
gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır.
• RP'nin kapatılmasıyla irtica sa-
vunmaya geçmiştir. Savunma, bir son-
raki taarruz için hazırlanma dönenıi-
dir. tslami hareket şu anda bunu yap-
maktadır.
'Cörmezden gelinen
teftllkeler'
• irticai kesimin sahip olduğu 19
gazete, 110 dergi, 51 radyo ve 20 TV
istasyonu, 2 bin 500 dernek, 500 va-
kıf, 1.000'in üzerinde şirket, 1.200
yurt, 800'ün üzerinde okul ve dersha-
ne, belediyeler eli ile bu kesime akta-
nlan kaynaklar.
• Geleceğin seçmeni ve yöneticileri-
nin din eğitimi ile yetiştirilme ve yön-
lendirUmeleri, gelir dağılımındaki den-
gesizliğin irticai faaliyetlere etkisi. irti-
canın hortlaması için elverişli ortam
yaratmasL
• Mevcut seçim sisteminin korun-
ması ve kayıtlı kayıtsız Kuran kursla-
n, yılhk 2.000-2.500 personel gerek-
sinimine karşılık 52.000 kişi mezun e-
den imam-hatip liseleri, vakıflar eliy-
le yürütülen kurslar ve burslar ile ve-
rilen din eğitiminin engellenmemesi
halinde 2000'li yıllarda 6-7 milyon oy
potansiyeline ulaşacak olan irticai ke-
simin tek başına iktidar olması.
Komutanlığın raporunda, irticanm
Türkiye'deki gelişimine de geniş yer
aynldı. Şeriatın tarihsel gelişiminden
yakın siyasi geçmişle ilgili bölümler
özetle şöyle:
• Şeriatçüararzuladıklan toplumsal
düzenin propagandasını "din ve vic-
dan özgürlüğü" temeline oturtarakyü-
riitüyorlardı. Bazı "aşın özgürlükçü
demokrat aydınlar" bu konuma düş-
memek için demokrasi adına, tslamcı-
lara destek verdiler. Bunlardan bazüa-
n da demokrathklaruu o kadar ileriye
götürdüler Id "Devlet laik olabilir fa-
kat insanın laik olup plmaması tama-
men kendisinin özgür iradesine kal-
mış bir ta\ ırdır" şeklindeki vaklaşım-
lan ile laikliği tarnşılır bir dunıma so-
karakşeriat yanlısı İslamcılann ekme-
ğine yağ sürdüler. Şeriat yanlısı İslam-
cılar da bu tür aydınlann hoşgörüsü ve
desteği ile önce Türk Ceza Kanu-
nu'nun 163. maddesinin kaldınlmasın-
da etkin oldular ve şeriatın anlatım ve
propaganda olanağını elde ettiler.
• RP bu değışımler içinde girdiği 1
Kasım 1992 kAmryertl.seVimkMn-
den yüzde 26.95'lik, 24 Aıahk 1995
erken genel seçimlerinden yüijde
21.4'lük oy oranlan ile birinci parti du-
rumunda çıkmıştır. DYP ile koalisyon
yaparak iktidara gelmesi, DYP ile il-
gili yolsuzluk iddialan nedeniyle bir
grup Islami kesimin tepkisini almış ol-
sa da, RP'ye, esas hedefine ulaşmak
için 70 yılhk laik Cumhuriyetin ku-
rumlanna kendi kadrolannı yerleştir-
me fırsatını vermiştir. Böylece Islami
hareket kamu hayanna iyice yerleşerek
laik kadrolar tasfiye edilmiş ve kale-
nin içeriden fethi yoluna gidilmiştir.
• Şeriat yanlısı İslami kesim, son
anayasa değişikliği çalışmalan sırasın-
da bazı sağ partileri de yanlanna çeke-
rek "Cumhuriyetin laik niteliği"ne yö-
nelik karşıtfağı suç olmaktan çıkannak
ve şeriata dayalı toplumsal düzene bir
adım daha yaklaşabilmenin koşuUan-
msağlamakiçin Anayasa'nın 14. ve24.
maddelerini kaldırma y a da en azından
kendi lehlerine değiştirme gayreti için-
de ounuşlardır. Bu girişimleri de TB-
MM'nin son andaki sağduyıılu tavn
ile önlenebilmiştir.
• Türkiye Cumhuriyeti 'nin kurucusu
ulu önder Atatürk başta olmak üzere,
tüm manevi değerleri saygısızca suiis-
timal etmişler ve dinine samimiyetle
bağlı halkın dini duygulannı sömür-
müşlerdir. Bu kesim tarafından Islami
bir yaşam tarzı ile ilgili türban, cuma
tatili, okullara mescit 'yapımı, Tak-
sim'e cami inşası, karayolu ile hacca
gidilmesi, kurban derilerinin istenen
kuruma bağışlanması vb. gibi sözde
masum istekler gündeme getirilerek
sıklıkla istismar edilmiştir.
• Gerçekleştirilen tüm girişimler
yandaşlan olan medya kuruluşlannda
geniş şekilde işlenmiş v e kamuoy u etki-
fenerek bir kamplaşmaya doğru sürük-
lenmek istenmiştir. Bunun bir sonucu
olarak laiklik ve Atatürk aleyhtan fa-
aliyetier, büst kırma. bayrak yakma,
slogan atma gibi suurh gösterilerin y a-
oı su-a büyük ölçüde fikirsel düzeyde
geiişmiş ve bu düşünceler Atatürk ro-
zetierine karşıOsmanlı amblemli rozet
taşuımasu tstanbuTun fethi törenlerin-
deki aşın uygulamalar, Osmanlı padi-
şahlannı sahiplenmelerşeklinde sürek-
lilik kazanmaya başlamıştır.
• Islamcı unsurlann giderek hisse-
dilir bir güç kazanması, mensuplannı
daha da cesaretlendirmiş. aşama aşa-
ma mevcut rejime karşı gerçek tavır-
lannı münferit eylemlerle ortaya koya-
bilecek bir psikolojik ortam meydana
getirmiştir.
Daha önce tekke, zaviye ve pansi-
yonlarda, kapalı bir sistem içinde eği-
tim ve propaganda yapan lslamcı un-
surlar özellikJe son 5 yıl içinde siyasi,
sosyal ve dini olaylara duyarlı bir şe-
kilde geniş kapsamlı organıze eylem-
ler gerçekleştirmeye yönelmişlerdir.
Aynca aktiviteler, nitelik ve nicelik yö-
nünden de bir değişim göstererek za-
man zaman küçük çaplı da olsa "la-
yam" (başkaldın) denemeleri yapıl-
mıştır.