19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK1998SALI HABERLER DÜNYADA BUGUN ALİ StRMEN Pek Öyle Değil Fransızların ünlü birtipi vardır: Monsieur Lapa- lisse. M. Lapalisse, yadsınamayacak, ama herke- sin bildiği gerçekleri, büyük görüşlermişçesine söyler, mesela, "yağmur yağdığında gökten su düşer" gibi. Heıtıangi birisi de, çok bitinen şeyleri yeni gibi söyleyince, Lapalisse gerçeği diye dudak bü- kerler. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Atilla Sav'ın, yeni hükümetin bir an önce kunjlmasını isteyen Ecevrt'e verdiği yanıtı okurken, kimileri belki de, yeni bir Lapalisse gerçeği karşısında olduklannı düşünerek gülmüşlerdir. Çünkü Atilla Sav, acele- ye gerek olmadığını belirtirken "Meclis varken re- jim bunalımı olmaz" diyor. Normal işleyen rejimlerde, şu açıklamadan da- ha doğal ne olabilir? Hatta normal işleyen rejimlerde, böyle bir tüm- ceyi kullanmak bile gereksizdir. Ama bizde durum pek öyle görünmüyor. Türkiye elli yılda, dört kez bir rejim bunalımına sürüklenmiştir. Bunların üçü darbe ile sonuçlandı, dördüncüsü ise sürüyor. Gerçi darbelerin, bunalı- mın nedeni olduğunu ileri sürenler var. Ama dar- belerin hiçbir şeyi çözmediğini bir kez daha özen- le vurguladıktan sonra, belirtmeliyiz ki, olaylardik- katle irdelendiğinde bu görüşün çok geçerli olma- dığı görülüyor. Çünkü Türkiye'de amacına ulaşan darbeler, rejimin iyice çıkmaza girmesi, sorunlar yumağının bir çürüme yaratması sonunda gerçek- leşmişlerdir. Darbenın objektif koşullan bir araya gelmediği zaman, başlatılan girişimler ise Talat Aydemir'in, sonunda canına malolan iki atılımı gibi başansız- lığa uğramışlardır. Işin garibi, amacına ulaşan bütün darbeler sıra- sında parlamento vardı, işliyordu, ama işlevini ye- rine getiremiyordu. Eğer parlamentolar işlevlerini yerine getiriyortar da, yine işlevini yerine getirebilecek, bir yürütme- yi çıkarabilecek olan aritmetiğe sahip olamıyorlar- sa, ortaya çıkacak olan hükümet bunalımı da çok vahim olmayabiliyor. Çünkü o gibi durumlarda, yeni seçimler yeni bir aritmetik oluşturarak yeni bir yürütmenin yaşama geçmesini sağlarlar. Eğer bu da mümkün olmuyorsa, parlamento bu yolu açacak yeni bir seçim yasası çıkarır. Ve bu ortamlarda, parlamento oldukça rejim bu- nalımı olmayacağı söylenebilir. Ama bizde durum hiç de bu doğrultuda değil. Parlamento var, var olmasına, kendi içinden hü- kümetler de çıkarıyor. Ama bunlann hiçbiri istik- rarlı olamadığı gibi, Türkiye'nin sorunlarının çözü- mü sürecine girilmesini de sağlayamıyor. . - Türkjye yıllar yılı biriken sorunlar ve hep aynı ka- lan sorunlarla uğraşıyor. Gerçi 55. Hükümet, biraz da, uyanların etkisiyle kimi sorunları çözme yo- lunda adımlar atmıştır. Ama yolsuzluklarta ve maf- ya ile uğraş verirken, özelleştirme ihalelerinde or- taya çıkan olaylar, onun sonunu da hazırlamıştır. Rejime yönelik temel tehlikeler konusunda önem- li oranda mesafe alınamadığı da ortadadır. Işte 18 Nisan seçimleri bu ortamda, seçim yasası, siyasi partiler yasası değiştirilmeden yapılacaktır. Oluşacak yeni Meclis'in de bugünkünden pek farklı olmayacağı daha şimdiden görülmektedir. Bu yüzdendir ki, Atilla Sav'ın her normal çalışan demokrasi için çok geçerli olan sözünün, bu kez Türkiye'nin durumuna pek uymadığını görüyoruz. Hükümet düsünce kaldı Bakaıı Denizkurdu: DGM'ler değişmeli IZMtR (AA) - Adalet Bakanı Hasan Denizkur- du, Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'nin (AİHM) 'tncal' davasıyla ilgili ver- diği karar sonrasında DGM'lerin değiştirilmesi konusunda hazırlanan Anayasa değişikliğinin 'efinde kaldığııu' söyledi. DGM'lerde yargılanan 2 bin 300 sanığın duruş- malara girmediğini anım- satan Adalet Bakanı, DGM'lerin bu haliyle sür- mesinin Türkiye'ye zarar vereceğini ve AİHM nez- dinde çok sayıda davanın aleyhte sonuçlanabilece- ğini vurguladı. AlHM'nin, 'tncal' dava- sında verdiği kararla. DGM'lerdeki askeri üye- yi 'mahkemenin tarafsız- hğmaengel' olarak gördü- günü anımsatan Deniz- kurdu şöyle konuştu: "DGM'nin yapısı bir Anayasa kuralı... Mahke- me heyetinde askeri hâ- kiın bulunuyor. 1980'liyıl- larda kurulan bu mahke- menin, bu şekliyle devamı mümkün değil. Ben Ada- let Bakanı olarak DGM'lerin değiştirilmesi gerektiğini savunuyorum. Bu doğrultuda bir anaya- sa değişikliği de hazırla- dım. Ama başta hukuk re- formu olmak üzere hazır- ladığım pek çok değişiklik gibi bu da elimde kaldı." Hükümetin düşürülme- siyle Meclis gündeminde- ki değişiklik önerilerinin geleceğinin de belirsizli- ğe gömüldüğünü dile ge- tiren Hasan Denizkurdu. "Maalesef parlamentoça- lışmıyor. Çalışmayan bir MecBs'ten de bir şey çık- masını kimse beklemesin. Nfteldm, idam cezasını kaldıran paketten de so- nuç alınamadT dedi. DGM'lerin yapısının değiştirilmemesi halinde, AİHM'de Türkiye aleyhi- ne seyreden durumun de- vam edeceğini vurgula- yan Denizkurdu, 'tncal' davası benzeri yeni karar- lann çıkabileceğini söy- ledi. Adalet Bakanhğı tara- fından hazırlanan deği- şiklik önerisinde, DGM'lerin bölge mahke- mesi haline dönüştüriil- mesi, DGM'deki askeri üyenin de kaldınlması y- er alıyor. 'tncal' davası 1992 yıhnda HADEP îzmir il yöneticilerince hazu-lanan bildiriler, 'suç unsurn' taşıdığı gerekçe- siyle toplanarak parti yö- neticileri hakkında TCK'nin 312. maddesine göre Izmir DGM'de dava açıldı. DGM tarafından 6 ay 20'şer gün cezaya çarptınlan HADEP yöne- ticiîerinin bu cezası Yargı- tay tarafından da onandı. HADEP il yönetim ku- rulu üyesi avukat tbrahim İncal. AİHM'ye, Avrupa Insan Haklan Sözleşme- si'nin 'düşünce açıklama özgürlüğü'ne dayanarak başvuruda bulundu. AİHM. 'suç unsuru ohış- madığı' ve DGM'lerdeki askeri üyenin 'Türki- ye'nin genel hukuk yargj- sına ters düştüğü' gerek- çesiyle. 'mahkemenin ta- rafsızlığını etkileyeceğT sonucuna vardı ve Türki- ye'yi suçlu buldu. Genelkurmay, 'Askerler üslubumuzu beğeniyor' diyen FP liderine 'takıyyeye kanmayız' mesajı verdi Ordudan Kutan'a yalanlama Genelkurmay Başkanı Org. Kıvnkoğlu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genelkurmay Başkanlığı, Orgeneral Hüseyin Kıvnkoğlu döneminde siyasi gelişmeleri konu alan ilk açıklamasını dün yaptı. Genelkurmay Genel Sekreterliği'nce yapılan açıklamada, FP Genel Başkanı Recai Kutan'ın "Askerler üslubumuzu beğeniyor" sözleri yalanlandı. Genelkurmay, "Üslup yerine, görüşlere, fikirlere ve eylemlere önem atfederiz" ifadesiyle "takıyyeye kanmayız" mesajı verdi. Yeni hükümet arayışlannda "rejimin laik niteliğine bağlılık" görüntüsü vermeye çalışan FP'ye, "TürkSUahlı Kuvvetleri, anavasamızın temel niteliklerine uygun olan ve Atatürk ilke ve inkılaplan ile bütünleşen çağdaş görüşlere değer verir" uyansında bulunuldu. Genelkurmay Genel • Genelkurmay Başkanlığı'nın, Hüseyin Kıvnkoğlu döneminde siyasi gelişmeleri konu alan ilk açıklaması dün yapıldı. Genelkurmay, "Üslup yerine, görüşlere, fikirlere ve eylemlere önem atfederiz" ifadesiyle "takıyyeye kanmayız" mesajı verdi. Sekreterliği'nce dün yapılan açıklama şöyle: "28 Kasım 1998 günü bazı gazete ve televizyonlarda yer alan ve bir parti başkanına atfen yayımlanan haberlerde; 'Askerler konusunda kaygım yok. Askerlerin partimizin üslubunu beğendiği yönünde işaretler alıyoruz' şeklinde bilgiler yer almışör. Türk Silahh Kuvvetleri'nin herhangi bir siyasi partinin üslubunu beğenip beğenmediğini ifade etmesi söz konusu değildir. Türk Silahlı KuvTetleri, ayrümaz bir parçası olduğu tüm Türk mületinin emrinde olarak; - Anayasamıza göre faaliyet gösteren tüm kurum ve kunıluşlara karşı eşit mesafede olduğunu ve siyaserin dışında kalmaya özenle dikkat ettiğini bugüne kadar olan faaüyetierinde ve açıklamalannda ortaya koymuştur. - Üslup yerine, görüşlere, fikirlere ve eylemlere önem atfettiğini ve anayasamızuı temel niteliklerine uy gun olan ve Atatürk ilke ve inkılaplan ile bütünleşen bütün çağdaş görüşlere değer verdiğini sürdürmekte olduğu rutum ve davTanışları ile göstermiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni siyasetin içine çekebilecek bu tip bey anlardan kaçınılması ve kamuoyunun doğru bügflendirilmesi için sorumluluk sahibi herkesin gereken dikkati ve hassasiyeti göstermesinde fayda mütalaa edilmektedir." Recai Kutan, geçen cuma günü genel merkezde sohbet ettigi gazetecilerin, "FP görevlendirilse de hükümeti kuramay abilir mi" sorusuna şu yanıtı vermişti: "Aynı tereddüt neden diğer liderler için gündeme getirilmiyor? Benim hükümet kurma şansım Mesut Yılmaz'dan daha yüksek. Bülent Ecevit'ten çok daha yüksek. Askerler konusunda bir kaygım yok. Askerler partimizin üslubunu beğeniyor. Bunun işaretlerini de alryonız." Harp Akademileri Komutanlığı 'nın şeriatçılarla mücadele raporu kitaplaştınldı İscntışı bcışhttılmah' SEKTAÇEŞ ANKARA - Harp Akademileri Ko- mutanlığı'nca hazırlanan "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Laildik Ükesi- nin Devamlılığının Sağlanması İçin Ya- pılması Gereken Faaliyetier" adlı ki- tapta, irticanın yeni bir saldın için sa- vunmaya geçtiği belirtildi. "Laik Cumhuriyeti tehdit eden irticaya kar- şı, kararülık ve azimle yeni bir 'kurtu- luş savaşı' başlaülmahdır" saptama- sına yer verilen raporda, irtica tarihi süreciyle irdelenirken Devrim Yasala- n'nın uygulanmadığı, şeriat yuvalan- nın son 15 yılda, Cumhuriyet öncesi dönem kadar güç kazandığı vurgulan- dı. Devlet içindeki irticacılarla müca- delede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (T- SK) yöntemlerinin örnek alınması önerildi ve Hıyaneti Vataniye Yasa- sı'nın 1991 yılındakaldınlmasınakar- şın, 1. maddede öngörülen "din istis- mannın vatan hainliği saydması" hük- münün geçerli kılınması ıstendi. Harp Akademileri Komutanlığı ra- porlanndan hazırlanan kitapta, irticai kesimin Islam dininde yaptığı çarpıt- malar, siyasi alandakı çalışmalann be- lirlenmesi, Anayasa'daki laildik ilkesi- ne ters uygulamalar, irticanm oluştur- duğu tehlikenin kaynaklan ve bu teh- likenin önlenmesi için getirilen öneri- ler sıralandı. Bu yıl yayımlanan kitapta irticanm gelişimi konusunda şu saptamalara yer verildi: • Laildik yalnızca dinle devletin ay- nhğı değil. dini çev relerin de kontrol al- tına aunmasıdır. De\ let. laik devrime karşı çıkanlann güçlenmesine izin ver- memelidir. Eğer izin \eriyorsao iktidar laik ounavan bir ikridardır. • Günümüz Türkiyesi'nde laiklik. çağdaşlığa yönelik işlevini bir ölçüde tamamlamış sayılabilse de demokratik gelişmeye temel olan işlevini yeterin- ce yerine getirememiştir. • Laildik, Atatürkçü düşünce siste- minin temel niteliklerinden akılcı vc bi- limci tutumun aynlmaz bir parçasıdır ve onun zonınlu sonucudur. Türk dev- riminin temel hedefı olan çağdaşlaş- manuı vazgeçilmez şarudır. Laildik ol- madan çağdaşlaşma hedefine ulaşüa- bilmesi mümkün olmaz. Çağdaş top- lum laik toplumdur. • Vakit geçirilmeden uygulamaya konulması gereken önemli bir konu, devlet içerisindeki irticai kadrolaşma- nın önlenmesi ve mevcut kadrolann irticai beyinlerden anndınlmasıdır. Bunu yaparken de TSK'nin bu konu- daki çabalan örnek alınabilir ve gere- kirse yasal düzenlemeye gidilebilir. • 8 yuuk kesintisiz zonınlu eğitim, Oğretimin Birliği Yasası amacına uy- gun olarak yürütülmelidir. İmam-ha- tip liselerinin sayısı, yalnızca toplumun ihtiyacı olduğu kadarimam ve hatip ye- tiştirecek ve ilahiyat fakültelerine ye- terti öğrenci kay nağı sağlayacak şekü- de zamaniçindeazalulnıah,ihtiy^ç faz- lası okuüar gençleri kısa sürede haya- ta hazuiayan ve bir meslek edinmele- rini amaçlayan meslek üselerine dönüş- türülmelidir. İmam-hatip lisesi mezun- lannın ilahiyat fakülteleri dışında her- hangi bir fakülteye girmeleri önlenme- lidir. İlahiy at fakülteleri de ihtiyaca gö- re azaltılmalıdır. • Siyasi partilerin, oy kaygısını bir tarafa bırakarak mevcut Irikılap Ka- nunlan'nın (Devrim Yasalan) korun- ması ve uygulanması, ihtiyaç duyulan yeni kanunlann çıkanlması için bir- birleriyle yanş içinde olmalan. günü- müzde çağdaşlaşma adına atılacak ve belki de tarihe geçecek adımlar ola- caktır. • Son yıllarda tekrar baş gösteren ve laik Cumhuriyeti tehdit eden irticaya karşı, kararülıkve azimleyeni bir "kur- tuluş savaşı" başlatılmalıdır. • 12 Nisan 1991 tarihli "Terörle Mücadele Kanunu" ile yürürlükten : - Laiklik yalnızca dinle devletin aynlığı değil, dini çevrelerin de kontrol altına alınmasıdır. - Devlet laik devrime karşı çıkanlann güçlenmesine izin veriyorsa o iktidar laik olmayan bir iktidardır. - Devlet içerisindeki irticai kadrolaşmanın önlenmesi ve mevcut kadrolann irticai beyinlerden anndınlması vakit geçirilmeden yapılmalıdır. 'Şeriat, Kuran değildir'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Harp Akademileri Komutanlığı'nın "trtkayla Mücadete" kitabında, dinin özünü olwjturan Kuran ilkeleriyle şeriat arasındaki ayrım da anlatıldı. Kitapta bu konuda $u degerlendirmeler yer aidı: • Kuran, AJluh 'ııı peygambere vahiyyolu ile ulaştırdığı mesajların toplamıdır. Şeriat ise din adına kendi kendilerini yetkilendiren, birtakım unvan ve statülere büründüren kimselerin sözüm ona Kuran 'a dayanarak, yorumlan ile ürettikleri kuraUar bütünüdür. • Sade bir insana göre Kuran, icapları yerine getirilmesi gereken mükemmel ve mucizevi kutsal bir din kitabı iken. şeriatçılara göre, şahsi çıkarlara hizmet eden şeriat düzeninin en güzel bir kıhfidır. • Din temsilcileri Allah için iş yaparak insanı nuıtlu etmemişler, kaldınlan "Hıyaneti Vataniye Kanu- nu "nun 1. maddesine 1925 tarihinde eklenen fıkra kanaatimizce bugün için de geçerliliğini korumaktadır. Bu fık- ra şöyle: "Dini siyasal amaçlar için esas almak veya bu amaçlara alet etmek, bu amaç- la cemiyet kurmak ve kurulmuş cemi- yetlere girmek, devletin laik niteüğini değiştirmek, bu amaçla halk arasuıda bozgunculuk ve aykınhk çıkannak, bunlan tek başına veya toplu halde, söz ve yazı ile veya eylemli olarak yapmak \-atan hainliği sayılmıştır." • Bundan önce olduğu gibi bugün de tehdidin görünen kısnu ile mücadele yerine akıkı bir yaklaştmla tehdidin yetiştiğt ve beslendiği kaynaklann ku- rutulması mücadeiesi verilmesinin da- ha doğru olacağı değerlendirilmekte- dir. Harp Akademileri Komutanlığı, mevcut Devrim Yasalan 'nın uygulan- ma olanaklan konusunda şu görüşleri kaydetti: • Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ni- teliğini koruyan, Türktoplumunu çağ- daş uygarhksev iyesine ulaştırma ama- cını güden tnkılap Kanunlan da bir bir çiğnenmektedîr. • Oğretimin Birliği Yasası ile Tür- kiye'deki genel ve özel bütün eğitim ve öğretim kurumlan Milli Eğitim Ba- kanlığı'na bağlanmıştır. Sağdaki bazı siyasi partiler oy kaygısı ile Islami ide- olojinin bu kanunun kaldınlması ya da zedelenmesi yönündeki koordineli ça- hşmalanna ortak olup destek vermiş- lerdir. Bu siyasi partilerin "laik" olma- dığını iddia edenlerbile kendi dönem- lerinde imam-hatip okullannuı sayısı- nı arttırmak için birbirleriyle yanş et- mişler, yurdun her köşesinde binlerce Kuran kursunun açılmasına göz yum- muşlardır. • Sözde devlet kontrolünde bulunan bu okul ve kurslarda tslami yaşam tar- zı öğretisi ile bilgilendirilen çocuklar, laik devlete ve çağdaş topluma tepkili bir kitle olarak yetiştirilmektedirler. Böylece, Türk eğitim ve öğretim siste- minde 'İaik" ve "dinsel" olmak üze- re geçmişte yaşanılan bir ikiliğin oluşu- muna ortam hazuianmaktadır. • Tekke ve Zavivelerle Türbelerin Allah 'ın yerine işyapmaya kalkarak kitleleri perişanhğa itmişlerdir, Allah 'ın elinden çıktığı şekliyle mutluluk ve afıenk kurumu olan din, bu "saptıncı temsilciler"in elinde bir ıstırap ve kahır kurumu haline gelmiştin • Laiklik, din gerçeğini egolan hesabına kullanmak için Allah 'm iradesini saptırarak din adı altında keyiflerini egemen blmak isteyen güçlere karşı bir savunma ve nefes alma çaresi olarak keşfedilmiştir. Bu gelişme sayesindedir ki, ilahi iradeyi saptıran din sömürücüsü egoist odaklann hiç değilse zulümlerini devletleştirmeleri çığırı kapatılmıştır. • Hz. Muhammed'in ölümünden sonra din yozlaştırılmaya ve ilahi irade saptırdmaya başlandu tslamın doğuşundan dört-beş asır sonraki zamanda ise mezhep ve tarikat adı altında yirmiye yakın Kapanlmasına llişkin Kanun: Günü- müzde hiç uygulanmayan Devrim Ya- salan'nın başında gelmektedir. Özel- likle tarikatlar son 15 yıl içinde büyük bir canlılık göstermiş, tekke ve zaviye- ler neredeyse Cumhuriyet öncesi iş- lerliklerine ulaşmıştır. Tarikat liderle- ri devlet ve hükümet yöneticileri ile işbirliği yapabilecek konuma gelmiş ya da getirilmişlerdir. Şeyhlik, derviş- lik, müritlik, dedelik, halifelik gibi un- vanlar ve sıfatlar açıkça kullanılmak- tadır. Falcılık, büyücülük, üfiirükçü- lük, gaipten haber verme ve murada kavuşturma gibi bu kanuna göre yasak olan uğraşlar devlete vergi veren sek- törler haline gelmiştir. • TürkMedeni Kanunu: Türk kadı- nına çağdaş ve erkekle eşit haklar ver- mekte. eviiliği tek bir kadın ve erkek birlikteliğine dayandırmaktadır. An- cak özellikle kırsal kesimde imam ni- kâhlı eviiliği ön plana çıkarmaya çalı- şan Islami yaşam tarzı ideolojisi, bir yerel yöneticinin imam nikâhlı kansı- nı Cumhurbaşkanı'nın karşısına çıkar- ması ve protokole dahil etmesiyle ne- redeyse yasal bir dayanak bulmuştur. Bugün TBMM'de birden fazla kansı bulunan ve bununla öviinen milletve- kili vardır. • Türk Harflerinin Kabulü Kanu- nu: Kanun, Arap harflerini ve yazısı- nı yasakJamaktadır. Ancak Kuran kurslannda bu kanun hiçe sayılmakta- dır. Islami yaşam tarzının öğretildiği ve pratiğinin yapıldığı bu kurslarda Arap yazısını öğrenen çocuklar bir sonraki aşamaya geçişe hazırlanmak- tadırlar. Bu kurslarda, demokratik sis- teme ve laik Cumhuriyete tepkili ola- rak yetiştirilen çocuklann, devletin resmi ortaöğrenim kummlanna geçi- şinin sağlanması ise Islami kesimin önde gelen gayretleri içindedir. • Bazı Kisvelerin Gryilemeyeceğine Dair Kanun: Kanun ile din adamlan- na özgü kıyafetin ancak görevli din adamlannca, yalnız dini törenler es- nasında giyileceği hükme bağlanmış olmasına rağmen görevli görevsiz ki- mi kişiler takkeli, sarıklı, cüppeli giy- sileri ile hiç çekinmeden halk içinde dolaşabilmektedirler. Kuran kurslann- da Islami yaşam tarzı eğitimi gören ve birbirinden az veya çok farklı olan oluşumlar zuhur ettu Böylece, Kuran'ın ve Hazreti Peygamber'in son söz sahipliği yasayan bir realite olmaktan adeta çtkanlmış oldu. Kuran sadece mezarlıklarda, ölülere Cennet vizesi vermek için okunan bir ilahiler kitabı durumuna düşürüldü. Bunun sonucunda, Kuran dininde asla bulunmayan engizisyon, sömürü ve cemaatten kovma, Müslüman kitlelerin yakalanna yapıştu Bilgisizlik, uyuşukluk, birbirini acımasızca cehennemlik ilan etme, tslam dûnyasının adeta kaderi haline geldl • Kuran, Allah 'ın mesajlannı, şeriat insanların yorumlarını ve kurallarım içerir Din bireysel, şeriat toplumsaldır. Din bir vicdan meselesi iken, şeriat dini de içine alacak şekilde bir siyasal yapı ve ideolojidir. Dinde serbestlik var, şeriatta yoktuı: pratiğini yapan küçük çocuklann bu şekil giysiler içinde, evleri ve kurslan arasındaki gidiş-gelişleri Cumhuriyet öncesi dönemin mahalle mekteplerini ammsatmaktadır. • Türban: Teokrasinin istenen ya- şam biçünini seçme özgürlüğü son 10- 15 yıl içinde, özellikle kılık-kıyafet serbestliği şeklinde kendini göstermiş, resmi kurum ve kuruluşlann kılık-kı- yafete yönelik emir ve yönetmelikle- rine uymamak neredeyse demokratik bir hak gibi algılanmıştır. "Türban" ile başlayan Islami kıyafet seçimi gide- rek Islami ideolojinin bir simgesi ha- line gelerek daha sonraki büyük anti- laik gelişmelere yönelik girişimlerin gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır. • RP'nin kapatılmasıyla irtica sa- vunmaya geçmiştir. Savunma, bir son- raki taarruz için hazırlanma dönenıi- dir. tslami hareket şu anda bunu yap- maktadır. 'Cörmezden gelinen teftllkeler' • irticai kesimin sahip olduğu 19 gazete, 110 dergi, 51 radyo ve 20 TV istasyonu, 2 bin 500 dernek, 500 va- kıf, 1.000'in üzerinde şirket, 1.200 yurt, 800'ün üzerinde okul ve dersha- ne, belediyeler eli ile bu kesime akta- nlan kaynaklar. • Geleceğin seçmeni ve yöneticileri- nin din eğitimi ile yetiştirilme ve yön- lendirUmeleri, gelir dağılımındaki den- gesizliğin irticai faaliyetlere etkisi. irti- canın hortlaması için elverişli ortam yaratmasL • Mevcut seçim sisteminin korun- ması ve kayıtlı kayıtsız Kuran kursla- n, yılhk 2.000-2.500 personel gerek- sinimine karşılık 52.000 kişi mezun e- den imam-hatip liseleri, vakıflar eliy- le yürütülen kurslar ve burslar ile ve- rilen din eğitiminin engellenmemesi halinde 2000'li yıllarda 6-7 milyon oy potansiyeline ulaşacak olan irticai ke- simin tek başına iktidar olması. Komutanlığın raporunda, irticanm Türkiye'deki gelişimine de geniş yer aynldı. Şeriatın tarihsel gelişiminden yakın siyasi geçmişle ilgili bölümler özetle şöyle: • Şeriatçüararzuladıklan toplumsal düzenin propagandasını "din ve vic- dan özgürlüğü" temeline oturtarakyü- riitüyorlardı. Bazı "aşın özgürlükçü demokrat aydınlar" bu konuma düş- memek için demokrasi adına, tslamcı- lara destek verdiler. Bunlardan bazüa- n da demokrathklaruu o kadar ileriye götürdüler Id "Devlet laik olabilir fa- kat insanın laik olup plmaması tama- men kendisinin özgür iradesine kal- mış bir ta\ ırdır" şeklindeki vaklaşım- lan ile laikliği tarnşılır bir dunıma so- karakşeriat yanlısı İslamcılann ekme- ğine yağ sürdüler. Şeriat yanlısı İslam- cılar da bu tür aydınlann hoşgörüsü ve desteği ile önce Türk Ceza Kanu- nu'nun 163. maddesinin kaldınlmasın- da etkin oldular ve şeriatın anlatım ve propaganda olanağını elde ettiler. • RP bu değışımler içinde girdiği 1 Kasım 1992 kAmryertl.seVimkMn- den yüzde 26.95'lik, 24 Aıahk 1995 erken genel seçimlerinden yüijde 21.4'lük oy oranlan ile birinci parti du- rumunda çıkmıştır. DYP ile koalisyon yaparak iktidara gelmesi, DYP ile il- gili yolsuzluk iddialan nedeniyle bir grup Islami kesimin tepkisini almış ol- sa da, RP'ye, esas hedefine ulaşmak için 70 yılhk laik Cumhuriyetin ku- rumlanna kendi kadrolannı yerleştir- me fırsatını vermiştir. Böylece Islami hareket kamu hayanna iyice yerleşerek laik kadrolar tasfiye edilmiş ve kale- nin içeriden fethi yoluna gidilmiştir. • Şeriat yanlısı İslami kesim, son anayasa değişikliği çalışmalan sırasın- da bazı sağ partileri de yanlanna çeke- rek "Cumhuriyetin laik niteliği"ne yö- nelik karşıtfağı suç olmaktan çıkannak ve şeriata dayalı toplumsal düzene bir adım daha yaklaşabilmenin koşuUan- msağlamakiçin Anayasa'nın 14. ve24. maddelerini kaldırma y a da en azından kendi lehlerine değiştirme gayreti için- de ounuşlardır. Bu girişimleri de TB- MM'nin son andaki sağduyıılu tavn ile önlenebilmiştir. • Türkiye Cumhuriyeti 'nin kurucusu ulu önder Atatürk başta olmak üzere, tüm manevi değerleri saygısızca suiis- timal etmişler ve dinine samimiyetle bağlı halkın dini duygulannı sömür- müşlerdir. Bu kesim tarafından Islami bir yaşam tarzı ile ilgili türban, cuma tatili, okullara mescit 'yapımı, Tak- sim'e cami inşası, karayolu ile hacca gidilmesi, kurban derilerinin istenen kuruma bağışlanması vb. gibi sözde masum istekler gündeme getirilerek sıklıkla istismar edilmiştir. • Gerçekleştirilen tüm girişimler yandaşlan olan medya kuruluşlannda geniş şekilde işlenmiş v e kamuoy u etki- fenerek bir kamplaşmaya doğru sürük- lenmek istenmiştir. Bunun bir sonucu olarak laiklik ve Atatürk aleyhtan fa- aliyetier, büst kırma. bayrak yakma, slogan atma gibi suurh gösterilerin y a- oı su-a büyük ölçüde fikirsel düzeyde geiişmiş ve bu düşünceler Atatürk ro- zetierine karşıOsmanlı amblemli rozet taşuımasu tstanbuTun fethi törenlerin- deki aşın uygulamalar, Osmanlı padi- şahlannı sahiplenmelerşeklinde sürek- lilik kazanmaya başlamıştır. • Islamcı unsurlann giderek hisse- dilir bir güç kazanması, mensuplannı daha da cesaretlendirmiş. aşama aşa- ma mevcut rejime karşı gerçek tavır- lannı münferit eylemlerle ortaya koya- bilecek bir psikolojik ortam meydana getirmiştir. Daha önce tekke, zaviye ve pansi- yonlarda, kapalı bir sistem içinde eği- tim ve propaganda yapan lslamcı un- surlar özellikJe son 5 yıl içinde siyasi, sosyal ve dini olaylara duyarlı bir şe- kilde geniş kapsamlı organıze eylem- ler gerçekleştirmeye yönelmişlerdir. Aynca aktiviteler, nitelik ve nicelik yö- nünden de bir değişim göstererek za- man zaman küçük çaplı da olsa "la- yam" (başkaldın) denemeleri yapıl- mıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle