18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 1998 ÇARŞAMB4 HABERLER cezaevinde i • tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Ceyhan Cezaevı'ndeki uygulamalan prolesto amacıyla başlatılan eyleme destek amacıyla tzmir Bergama Özel Tip Cezaevi'ndeki siyasi davalardan yargılanan 63 tutuklu 'maltalan' işgal ederek eylem başlattı. Bergama Cumhuriyet Başsavcısı Orhan Vuraloğlu eylemi doğnıladı. TBMM'de elektronik fiyasko• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-TBMM Genel Kurulu'nda dün ilk kez yapılan elektronik oylama fıyaskoyla sonuçlandı. Oylama sırasında bilgisayann bazı milletvekillerinin parmak izlerini tanımaması nedeniyle kargaşa yaşandı. Itirazlar üzerine oylama sonuçlan geçerli sayılmadı ve ikinci kez yinelendi. Yılmaz'a bir soruşturma daha • ANKARA (Cumhurijet Bürosu) - "tzmıt Körfez Geçiş Projesi' ihalesınde devleti zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz hakkında \erilen soruşturma önergesi kabul edildı. CHP Erzincan Milletvekilı Mustafa Kul hakkında da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı döneminde yapılan SSK smavında usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle Meclıs fioruşturması açılması benimsendi. FP milletvekilleri tarafından 1996 Aralık ayında yapılan SSK sınavının ardından göreve başlatılan personel hakkında hukuk dışı işlemlere göz yumduğu iddiasıyla verilen TBMM souşturma önergesi ise reddedildi. Haşimi'den HADEP SOPUSU • ANKARA (AA) - FP „ Diyarbakır Mılletvekili Haşim Haşimi. Başbakan Mesut Yılmaz'a, "HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak. ziyaret için gittiğı Diyarbakır'a güvenlik güçlen tarafından neden girdirilmemiştir" diye sordu. Bozlak'ın Türkıye Cumhuriyeti'nin bir şehrine girdirilmemesinin demokratik hukuk devleti ıle bağdaşıp bağdaşmadığmı soran Haşimi, "Genel başkanlannı karşılamaya gelen parti yöneticileri ve mensuplan neden gözaltına alınmışlardır" dedi. Işçilenin imza kampanyası • BURSA (AA)-DlSK'e bağlı Bırleşık Metal-lş Sendikası, geçen a\ TOFAŞ, OYAK Renault ve Döktaş fabrikalanndan işten çıkarmalan protesto etmek amacıyla imza kampanyası başlattı. Birleşik Metal-tş Sendikası Bursa Şubesi Başkanı Selçuk Göktaş. işçilerin sendıkal tercihlennı ortaya koyduklan için işten çıkanldıklannı belirterek yasalara aykın tutum sergileyen işverenler hakkında işlem yapılmasını ve görevlerine son verilen işçilerin geri almmasını istediklerini kaydetti. PKK sığınak ve depolam • AĞRI (AA) - Ağn'da ortaya çıkanlan PKK'ye ait 17 depo ve barınaktaki erzak ve giyecekler imha edildı. Ağn Valisi Lütfü Yiğenoğlu. "Bölücü örgütün arazide ve dağlarda kış aylannda bannmak için kullanabıleceği yerlere yönelik arazi arama çalışması devam ediyor" dedi. Milletvekilı dağılımı• ANKARA (AA) - Yüksek Seçim Kurulu (YSK) yapılacak genel seçimlerde, her seçim çevresinin çıkaracağı millervekılı sayısını belırledı. Buna göre en fazla milletvekilini, birden fazla seçim çevresine bölünen üç büyük il çıkaracak. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanan karara göre YSK. illerin çıkaracağı milletvekili sayısmın hesaplanmasuıda, tespit gününde bulunulan yerleşim yerinin değil, ikamet edilen yerin göz önünde bulundurulması gerektiğine karar verdi. DYP milletvekilinin, emniyet genel müdürlüğü dönemi mercek altmda Düğüm Ağar odağmdaANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - " Devlet içinde sihahlı çete teşekkülü" suç- lamasıyla dokunulmazlığı kaldınlan DYP Elazığ Milletvekili MehmetAğar hakkın- da, emniyet genel müdürlüğü döneminde görevini kötüye kullandığı savıyla düzen- lenen yeni bir fezleke daha Başbakan Me- sut Yılmaz tarafından TBMM'ye gönde- rildi. lsrail'denbagışlanan " U a " marka si- lahlarla ilgili ikinci fezlekede, Ertaç Ti- nar'ın sahibi olduğu Hospro firmasmın getirdiği silahlann gümrük işlemine bağ- lı tutulmadığı ve Hospro'nun emniyet iha- lelerinde kayınldığı belirtildi. Başbakanlık, Içişleri, Gümrük Müste- şarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Tef- tiş Kurulu raporlan doğrultusunda hazır- lanan fezleke önceki gün Meclis'e sevk edildi. Dosyada, Ertaç Tinar'ın emniyetle yakın ilişkisine dikkat çekildi. Dosyada yer alan belgeler ve savlara göre Ertaç Ti- nar'ın 1994 yılı sonlannda Emniyet Genel Müdürlüğü'ne sılah bağışlama istemi dö- nemin genel müdürü Mehmet Ağar tara- fından onaylandı. Bu doğrultuda, silah ve teçhizat kolile- ri 1994 yılından itibaren ülkeye gelmeye başladı. Bu arada KKTC pasaportlu Ertaç Tinar da "kişisel dostu" olduğu ifade edi- len Ertuğrul Oğan'ın girişimleriyle bir günde TC pasaportu aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre Hospro 82 milyar liralık 154 kalem malzemeyi bağış- ladı, ancak 10 Beretta ve susturucusunun kaybolduğu anlaşıldı. Belgelere göre dönemin Özel Harekât Daire Başkanvekili tbrahim Şahin 23 Şu- bat 1994 tarihinde "çok acele" kaydıyla bazı malzemelere gereksinim duyduğunu belirterek Olağanüstü Hal Bölge Valili- ği'nin kurulması hakkındaki 285 sayılı ya- sa gücünde kararnamenin 3. maddesinde- ki bağışıklıklardan yararlanarak ve pazar- lık usulüyle Hospro firmasından alımı ko- nusunda Ağar'dan 27 Şubat 1994 tarihin- de onay aldı. TBMM Anayasa-Adalet Karma Komis- yonu bünyesindeki hazırhk komisyonu da dün toplanarak aralannda Mehmet Ağar'ın dosyasının dabulunduğu 6 millet- vekilinin fezlekesini görüştü. Emniyete bağışlanan "Uri" marka silahlann "kay- bolmasından" sorumlu tutulan Ağar, bu silahlardan bazılannı "KorkutEken'e ver- digJ" suçlamasıyla hakkında düzenlenen fezlekeyle ilgili komisyona ifade verme- ye gelmedi. Ağar, gönderdiği yazıda "Ga- latasaray maçını izlemek için yurtdışına gi- deceğinden kendisine siire verilmesini, 27 Ekim tarihine kadar da sa\Tinmasıru ko- misyona ileteceğini"' bildirdi. Başbakan Mesut Yümaz'ın son açıkJa- malan Abdullah Çatb'nın adıyla anılan Susurluk skandalı ile Alaattin Çalacı skan- dalının buluştuğu bir köprü oluşturdu. Başbakan'ın açıkladığı bilgiler, Nesim MaUd'nin öldürüldüğü tarihlerde Ağar'ın Erol Evcil'i tanıdığını ve bu işadamının uçağını seçim çalışmalan sırasında hafta- larca kullandığını ortaya koyuyor. Bu sav- lar, Susurluk ve Çakıcı olaylannın yaşan- dığı tarihlerde Emniyet Genel Müdürlüğü, Içişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı ka- tında çete örgütlenmelerini en iyi bilip da- ğıtmaİda görevli olan Ağar'ı, kuşkulann odağına yerleştiriyor. Polis: Dinleme yetkisi genişletilsin ALPERBALLI ANKARA - Emniyet Genel Mü- dürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suç- larla Mücadele Daire Başkanı Emin Arslan, telefon dinlemenin organize suç örgütleri ve terörle mücadelede en önemli unsurlardan olduğunu be- lirtti. Mevzuatta telefon dinlemeye ilişkin hükümlerde yetkinm genişle- tilmesinin organize suçlarla, terörle mücadelede büyük katkı sağlayacağı- nı kaydeden Arslan, "Keyfi uygula- malann müeyyklesi ise ağıriaşnrüsın" dedi. Arslan, polisin organize suçlarla mücadelede kullandığı teknik çalış- malann başında telefon dinlemenin geldiğıni kaydetti. Anayasada hüküm bulunduğunu, ancak uyum yasası çı- kanlmadığı için çoğu illerde yargı kurumlannın telefon dinleme istemi- nin reddedilmesi yönünde karar ver- diğıni belirten Arslan, "Bu. o ilde ya- pılacak uyuşturucu kaçakçıhğı orga- nize suçlara karşı yapılan çalışmalan olumsuz etküiyor" dedi. Arslan, tele- fon dinleme işlemlerinin keyfı yapıl- dığı yolundaki eleştirilerin anımsa- tılması üzerine telefon dinlemeye iliş- kin gelişmeleri şöyle anlattı: "Eskiden Ankara'da 3 telefon din- leruyordu. Görevuler alryordu teyple- rini koluna, gidip Telekom'da kendi- lerine tahsis edilen bölümde dinüvor- lardı. Zaman ö\le değişti ki, mali şu- be, narkotik şube, istihbarat, terör şu- beleri., mahkemelerden yine karar al- mak kaydıyla günde 50-60 telefon din- lendiği oluyor. 50-60 görevliyi gönder- mek pratik olarak mümkün degiL Bunlaria emniyet arasında bir hatçe- küdL 50'lik veya 100'lük olarak çekü- di. Bu birimler emniyette yapıkk. Mahkeme karannı götürüyorsunuz Tetekom'a, o da diyor ki şu haro şu- raya yönlendirin. Emniyetteki bir gö- revli 7-8 hattı kontrol edebiüyor." Polisin dakikada 20 bin telefon dinleyebildiği yolunda bazı iddialar bulunduğunu anımsatan Arslan, "Mahkeme karanna >azılan bazıtek- nik terimlerin yankş anlaşılmasuıdan kaynaklamyordu sanıyorum. 20 bin telefon düuemekiçin asgari 60 bin gö- revli görevlendinnek lazım" dedi. Arslan, "Telefon dinlemeyle ilgili bir düzenlemeolmalu organize suçlar yasası ve CMUK'ta bu konu muüaka hükme bağlanmalı. Geniş yetkiler vermekle birükte keyfı u\ gulamalann müeyyidesi de çok ağır olmalı" diye konuştu. Arslan. bazı ülkelerde mah- kemenin bir kişiyle ilgili tek karar verdiğini kaydederek şunlan söyle- di: "Masa telefonuysa masa, faks, cep telefonu, sizin yanınıza geldrvse sizin telefonunuz. > an masaya geçti, orada- ki telefon.. güvtnlik güçleri hepsini dinleyebili>or. Sözgelimi bir telefon için dinleme karan aldırdınız. öbür telefona geçti. 2 dakika içinde karan değiştirmek mümkün mü? Bunu aşa- bilmek için her ülke değişik sistem ge- tirmiş. Mücadele ettiğimizçevreler bi- zim bu konuda yaşadığunız mevzuat sdantısını bilhor \e ondan kurrulmak için geregini yapabittyoıf' Arslan, kısa süre içinde dinleme karan almanm zorluğunu anlatırken, zaman zaman bu smırlamalar nede- niyle operasyonlann yanda kaldığı- nı savundu. Arslan, cep telefonuyla ilgili düzenlemelerin de yürürlükte olmadığını, yabancı polis teşkilatla- nnın ise bu konuda etkin faaliyetler yürüttüğünü belirtti. 2 bakanlıktan 3 müfettiş, Bursa'da Erol Evcil'in defterlerini inceliyor Gözlerbümkntt-siyase/çiilişkisinde LEVENTGENCELLİ BURSA - Nesim Malld cinayetinin "tetik- çfler"le "azmettiren" açısından ortaya çık- masının ardından gözler. Erol Evcil'in para- sal ilişkileriyle üst düzey bürokrat ve siya- setçi ilişkilerine çe\Tİldi. Adalet ve Içişleri bakanlıklanndan gelen 3 müfettişin Bursa'da Evcil'in deflerlerinı inceledikleri, müfettiş- ler için Bursa Adliye Sarayı'nda özel büro oluşturulduğu öğrenildi. Istanbul polisinin Emniyet Genel Müdür- lüğü'nün koordinasyonunda Malki cinaye- tinde özel olarak görevlendirilmesi ve Bur- sa polisini de\Te djşı bırakmasının yankıla- n sürerken Evcil'in Bademli'deki lüks villa- sında önceki gün yapılan aramada 4 silah ele geçirildiği öğrenildi. Bursa Cumhuriyet Başsav cı Yardımcısı Cemil Kuyu, Malki ci- nayeti ile ilgili dosyayı yeniden ele aldı. Bursa Emniyet Müdürü Kemal Bayrak, Erol Evcil'le iplik ticareti yaptığı bilinen ve "ortakhğı'' gündeme getinlen Cavit Çag- lar'ın Olay gazetesine verdiği demeçte, Mal- ki cinayetinin Organize Suç, Uluslararası llişkiler ile tstihbarat daire başkanlıklan dü- zeyinde Bursa ve Istanbul polisinin çabala- nyla bu aşamaya geldiğinı söyledi. Kemal Bayrak, olayın araştınlmasına önce Istan- bul'da başlandıgını belirtterek Erol Evcil'in korumalığım yapan emekli ya da polislikten aynlma kişilerin«Mgusuna bizzat katıldığı- nı kaydetti. Bayrak, Evcil'in çevresindeki kişilerin bü- yük bölümünün "eski ülkücüler" olduğunu da vurgulayarak bu kişilerin birbirlerini çok iyi tanıdıklannı kaydetti. Mesut Yılmaz'a yakın kaynaklar, başba- kanın. Malki işinde Bursa Valisi Orhan Ta- şanlar ile BayTak'ın beklenen performansı göstermediklerini düşündüğünü, bu yüzden soruşturmanın lstanbul polisi kadrolanna verildiğini öne sürüyorlar. Malki cinayetinin Susurluk ilişkılerinin kilidi olduğunu düşün- düğünü savaınan ANAP'a yakın kaynaklar, Yılmaz'ın yeni kararname çıkarmayı başa- rabilirse Taşanlar'ın yanı sıra Malki cinaye- ti döneminde Bursa Emniyet Müdürlüğü gö- revinde olan İzmir Emniyet Müdürü Ahmet Demirve Bayrak pasifgörevlere atanacak. ANAP'lılar Bursa'da yapılan bölge top- lanüsında soruşturmayla ilgili şunlan söyle- diler: "Erol Evcil \e azmettirdiği tetikçOer kaçülar. Bursa polisi, İstanbul'un >apofı ope- rasyonlara sahip çıkmaya çauşü. BUgilere sahip olduklannı söyleven \etkililcr. neden EvcÛ ve kilit isimlerin yurtdısuıa çıkışlanna göz vnmdular? Demir'in de emniyet müdür- lüğü sırasında görevden ahnması gündeme gelmişti. ama ataması durdurulmuştu." ANAP'lı ka^aklardan alınan bilgilere gö- re eski Bursa Defterdan ve Orman Bakanlı- ğı Müsteşar Yardımcısı Muzaffer Karakaş'ın da Evcil'in ilişkileriyle ilgili bilgisine başvu- rulabileceği ileri süWdü. Kaynaklar Kara- kaş'ın, özelleştirmeyle ilgili Orman Bakan- lığı'na ait arazilerin pazarlanmasında önem- li rol üstlendiğini belirterek ilişkilerinin in- celemeye alınabileceğini bildirdiler. Malki cinayetine kanşnklan için tutukla- nan ve haklannda gıyabi tutuklama karan verilen eski ülkücülerin, Bursa'daki çok sa- yıda özelleştirme ihalesine katıldıklan ve "tehdWe" kazandıklan öne sürüldü. Fransız vatandaşı da olduğu kaydedilen Şükrü Eher- di'nin, 1993'te Bursa MHP İl Başkanlıgı'na soyunduğu, DGM'ce tutuklanan iş ortağı Ü- han Öztürk ile bırlikte MHP Genel Başkan adaylarından Ramiz Ongun'un yakın çevre- sinde yer aldıklan belirlendi. Susurluk soruş- turmasında adı geçen ülkücü kökenli ünlü- lerle ilişki içinde olduklan da bildirilen bu isimlerin hedeflerinin,BOTAŞ'ınözel]eştir- me ihalelerini kazanmak olduğu belirtiliyor. Sanıklar, MHP Bursa tl Başkanı IsmetBü- yükataman'ın adaylığını açıkladığı Bursa Tophane'deki Gümüşlü Kahve'yi de işleti- yorlar. Öztürk ile Elverdi'nin Burimpek Gı- da Tekstil Ithalat thracat ve Ticaret AŞ üze- rinden büyük miktarda kara para akladıkla- n iddia ediliyor. Şirketin tüm defterlerinin in- celemeye alındığı bildirildi. SIFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR calislar(S cumhuriyet.com.tr Alaattin Çakıcı kasetlerinin birer birer piyasaya sürülmesiy- le, her şey ortalığa dökülmeye başladı. Malki cinayetinin bir ucunun aydınlanmasıyla orta- da inanılmaz büyüklükte para döndüğü anlaşılıyor. Işin en dik- kat çekici yanı, Malki cinayeti- nin iki yıldır herkes tarafından biliniyor olması. Susurtuk ko- misyonunagönderilen bir ihbar mektubu, iki yıl önce dosyalara girmiş. Orada bugün ortaya çı- kan her şey yazılı. Yani devletin başında bulunanlar bunlan öğ- renmişlerdi. Her ne hikmetse, bunlar bilindiği halde kimse üzerine gitmedi ve katiller faali- yetlerini sürdürdüler. Işin gerçeği; biz yurttaşlann, ancak yukandakilerin istediği kadannı öğreniyor olmamız. Daha bilinmeyen neler var, diye birbirimize soruyoruz. Bilmedi- ğimiz çok şeylerin olduğu orta- da. Bu işin devletin çok üst dü- zeyine kadar uzandığı kuşkusu içindeyiz. Gerçekten, bu iş ne- reye kadar uzanıyor? Işin için- Medyada Çete Gerginliği de başka kimler var? Bu arada Çakıcı-Korkmaz Yiğit görüşme kasetinin ortaya çıkmasıyla, medyanın birinci el- den çetelerin kapsama alanı içi- ne girdiği gözler önüne serildi. Korkmaz Yiğit'in son ay içinde satın aldığı Yeni Yüzyıl ve Milli- yet gazeteleri, kasetlerin sars- tığı iki kurum olarak medya dünyasında tartışılmaya baş- landı. Milliyet gazetesinden gelen habeıier, bu gazete çalışanlan- nın Korkmaz Yığit'i kesinlikle is- temedikleri yönünde. Gazete içinde toplanan Milliyet çalışan- lan, Korkmaz Yığit'le çalışma- yacaklanna ilişkin bir prensip kararı aldılar. Gazete içindeki gerilimin artması üzerine Aydın Doğan, Milliyet'in önde gelen bazı yönetici ve yazarlarıyla ye- mek yedi. Hasan Pulur başta olmak üzere, Milliyetçiler, Kork- maz Yığit'le çahşmak isteme- diklerini ona da açıkladılar. Aydın Doğan'a Çakıcı-Yiğit kasetini satıştan önce bilip bil- mediğini sordular. Çünkü, Bü- lent Ecevit, satılacak gazetete- rin sahiplerini satıştan önce uyardıklannı açıkladı. Aydın Doğan bunun üzerine, satış işlemlerinin bitmesinden sonra olaydan haberdar oldu- ğunu belirtti. Milliyetçiler Do- ğan'dan ya gazeteyi geri alma- sını ya da bu grubun bir başka gazetesinin kendilerine tahsis edilmesini istediler. Aydın Do- ğan, önümüzdeki cumartesi gününe kadar Milliyet çalışan- lanndan süre istedi. Milliyet ça- lışanlan cumartesiyi bekleme- ye karar verdiler. Bu arada gazetede bazı im- zalann yok olduğu gözlendi. Yasemin Çongar'ın ve Nilgün Cerrahoğlu'nun yazıları ve söyleşileri bir süredir gazetede yer almtyor. Gazete yönetimin- denonlann "izinliolduğu"söy- leniyor. Zürfü Livaneli ise he- men olayın ardından yazılı ola- rak istifasını yönetime bildirdi ve yazılanna son verdi. Ali Sir- men ve Oktay Akbal da Milli- yet'ten aynldılar ve eski gazete- lerine, yani Cumhuriyet'e dön- meye karar verdiler. Yeni Yüzyıl'da ise iki tanınmış isim. Ahmet Altan, Can Dün- dar istifa ettiler. Ancak Yeni Yüzyıl yönetiminde, Korkmaz Ylğrt'e karşı bir tepkiden söz edilmiyor. Onlar çalışmalarını sürdürüyorlar. Gazetenin içinde rahatsızlığını dile getirenlerin sayısmın giderek arttığı da ge- len haberier arasında. ••• Korkmaz Yiğit'in satın aldığı gazetelerde son durum bu. An- cak yann ne olur kimse bilemez. Korkmaz Yiğit, bu kasetlerin or- taya çıkmasından sonra med- yadaki varlığını sürdürebilir mi, sürdüremez mi bunu zaman gösterecek. Ancak son olayla- nn ortaya çıkardığı bir gerçek daha var: Medya örgütsüz. Medya çalışanlan şaşkınlık için- deler. Basındaki tekelleşmenin öncülerinden Aydın Doğan'ın yeniden birkurtuluş umudu ha- line gelmesi, basının yaşadığı çaresizliği gözler önüne seriyor. Türkiye; çürüme, kokuşma, kan, rüşvet bataklığından çıkış yolu anyor. Medya, bu çürüme- den en çok etkilenen alanlar- dan birisi. Artık meslek etiğinin ilkelerine sıkı sıkı sanlıp örgüt- lenmenin zamanı gelmedi mi? Not Basındaki son gelişme- leri değerlendirmek amacıyla meslek örgütleri harekete geçi- yoriar. Gazeteciler Meclisi'nin çağnsıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkfye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Çağ- daş Gazeteciler Derneği ve çok sayıda gazeteci 23 Ekim Cuma günü saat 19.30'da Beyoğlu Belediyesi Evlendinme Salo- nu'nda bir araya geliyorlar. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Bizi Buraya da Yükselen Değepler' GetiPdi! Kasetlerle gelmeye başlayan "bilgiler", özelleş- tirmeyi savunan kalemler için sorun olmaya baş- ladı. Bakınız bunlardan biri ne diyor. "Bu yüzder, de sakın kimse, özellikle de CHP, bu olup biten- leri, özelleştirmeye muhalefet için kullanmaya kalkmasın. özelleştirmeye karşı çıkmak, satışlar- da olup bitenlerin devlet sürdükçe sürmesini; Ça- kıcı gibilerin bu ülkenin efendisi olmaya devam etmesini istemektir, başka da bir şey değil." Bu, tam bir "suç üstü yakalandıktan sonra, ev- sahibi bastırma çabası..." Çok bağınrsam belkı sindiririm... llginç olan şu ki, bütün bunlann "dev- leti mülksüzleştirirken" olduğunu yazar da bili- yor... Ama, yine de, tek çare "devleti mülksüzleş- tirmektir" demeye devam ediyor. Bu ısrann arka- sında ya iflah olmaz bir dogmatizm ya da bir sa- mimiyetsizlik var. Yazarın ise, CHP'den (kimı CHP'li milletvekilleri hariç) korkmasına hiç gerek yok. Sosyal demokrasiyle liberalizm arasında bit III. Yol'u aramakla meşgul CHP, bu yüzden özel- leştirmelere yapılış tarzı açısından karşı, prensip olarak değil. Yazarımıza göre, "Devletin sahip olduğu malk- mülk, hem siyaseti, hem iş dünyasını zehihiyor. Ve mafya bu zehirle besleniyor... Siyasetçiyi ve işa- damını çetelerin ve mafyanın ocağına düşürerek zehirleyen şeyin o şiştikçe şişen, şiştikçe kararan para yığını olduğunu görmemek için artık gerçek- ten kör olmak gerek... Mafya dediğimiz kene, an- cak devletin sırtına yapışabildiği, oradan kan eme- bildiği sürece hayatta kalabiliyor. Bu rant dağıtı- mı mekanizmasında komisyonculuk yaparak gü- cünü sürdürüyor." Düşürüldükleri tuzağın içinde kıvranan (aslında masum ve aldatılmış) siyasetçi ve işadamına ba- kıp da, neredeyse gözyaşı dökeceğiz. Tabii, bu "tuzağa", kâr ve iktidar hırsı peşinden kendi ayak- larıyla yürümüş olduklannı unutursak. Bu kuşağın ilk örneklerinin "Benim memurum işini bilir..." "Ben yoksuldan hoşlanmam" türünden ifadeler- le özelleştirme ve serbestleştirme, dolayısryla yağ- ma, mafyalaşma yanşına nasıl start verdiğini de... Kamu işletmelerini bankalara peşkeş çektiklerini, "özelleştirmeyelim de ne yapalım" diyebilmek için soyup sovanaçevirdiklerini de... Bizi buraya "yük- selen değerlerin" getirdiğini de... Yazara kalsa, tüm kabahat kamu işletmeleri denen kurumda. Senmaye çevrelerinin, oportünist politikacılann ve "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" saplantı- sının, bugün ortaya çıkan durumla hiçbir alakası yok. Samimiyetsizlikten kastım buydu. Diğer taraftan, yazar, hem devletin ekonomiye (burada mülkiyeti aracılığıyla) müdahalesinden şi- kâyetçi, hem de ekonomik alan serbestleştirme- lerle başı boş bırakıldığı için, hızla büyümüş olan kara(denetlenemeyen) paradan... Buradaki çeliş- kinin farkında değil yazar, şu ifadelerinin içinin boşfuğunun da: "Bunu yapmadan (devleti mülk- steteştirmeden vb. E.Y), ne devleti vatandaşın hizmetindeki birörgüt haline getirmekten ne eko- nomiyi kendi iç dinamizminin komutasına ver- mekten ne de temiz siyasetien söz edebiliriz." Yazar, vatandaşların, hepsinin aynı ekonomik ve siyasi kapasitelere sahip olmadıklannı unut- muş. Hatırtatalım. Burjuva toplumunda, işçiler, emekçiler, yoksullar, genelde halkın çoğunluğu, iş çevrelerinin, büyük toprak sahiplerinin vb. aksine, ekonomik olarak iktidarsızdıriar, devletin karar or- ganlanna da doğrudan ulaşamazlar. Görüşlerini teker teker devlete ulaştıracak kanallan olmadığı gibi, eğitim, ulaşım, sağlık, ucuz konut, ısınma, su vb. birçok hizmeti bireysel olarak satın alabilecek kaynaklan da yoktur. Bir çare olarak iradelerini, ekonomik güçlerini birleştirip vergi vererek, bu işi kendileri adına yapmasını bekledikleri devlete ak- tanriar. Bu da yetmez, bu işi yaparken devleti de- netlemek için kendi kurumlannı, sendikalan, de- mokratik kitle örgütlerini ve nihayet hükümete ge- lerek bu işleri kendileri adına yapacak siyasi par- tileri kurmak isterler. Bu partilerin yönetimini deta- ban örgütleriyle yakından denetlemek isterler. Bunlar olmadığı zaman, diğer bir deyişle "eko- nomi kendi iç dinamiklerine bırakılmışsa", piyasa ve devlet üzerinde toplumsal denetim yoksa, dev- letin memuru "kendi işini bilecektir." Bu ahlaksız- lıktan değil, piyasanın devlet üzerindeki baskısın- dan kaynaklanır. Piyasa içinde bir ekonomik talep, ancak yasalar dışında karşılanabiliyorsa, bunu karşılayacak noktada bir devlet görevlisi varsa, burada rant oluşur. Bu devlet mülkiyetinden de- ğil, piyasanın özelliğinden, sermayenin kârdan başka hiçbir yasayı tanımama eğiliminden kay- naklanır. Bu yüzden, kapitalizmin geleceğinden endişe eden kimi düşünürier, 1930'larda (300 yıl önceki Thomas Hobbes'i ise anmaya gerek bile yok) olduğu gibi, bugün de, piyasanın, sermaye- nin kendi haline bırakıldığında, tüm yasalan ve toplumsal ilişkileri yıkacağından korkarak, denet- lemek gerektiğini savunuyoriar. Diğer taraftan bu "ekonominin kendi iç dinamik- len", diğer bir deyişle "serbest piyasa mekaniz- ması", daha önce de vurguladığım gibi bir zihin- sel kurgulamadan ibaret. Sermaye sınıfının bir azınlığın, ütopyası. Devlet "karşıtı", "liberal" söy- lemine rağmen, burjuva sınıfı, tarihte, bu ütopya- yı yaşama geçirmek istediğinde, her zaman dev- letin merkezi müdahalesine, kimi zaman da açık teröre gerek duymuştur. Bugünkü rezaletlere gelince, sorun, devletin, mülkiyetinin ve yasalannın, toplum tarafından si- yasi olarak denetlenemiyor olmasından, 1980'ler- den sonra, "yükselen değerlerle birlikte" bu de- netimin daha da azaltılmasından, devletin daha da bağımsızlaşmasından, bu yüzden de büyük ser- mayenin ve mafyanın oligarşik etkisine çok daha fazla açılmasından kaynaklanıyor. Bu pislik için- de, artık bayatlamaya başlayan görüşlerini koru- yabilmek için, iş çevrelerini ve siyasileri aklamaya çahşmak ise bir aydına yakışmaz. Vdtanseverler, insanlar, doğaseverler, toprak erozyonu size sevebileceğiniz hiçbir şey bırakmıyor. T.E.M.A. Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfi Tel: (0.212) 281 10 27 / 268 09 85
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle