18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EKİM 1998 PAZi 12 KULTUR Türk sanat müziğinin ünlü sesi Müzeyyen Senar bu akşam AKM Büyük Salon'da konser veriyor "Beıı zaıııaııa uyamadmı...'• "Türkiye'de her şey çok hızlı değişiyor. Kendi değerlerimizi yozlaştırdık. Alaturkayı okuyan kimse kalmadı artık. Hani bir laf vardır. 'Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy' diye. fşte onlar zamana uydu. Aina ben zamana uyamadım. Bir şarkı çıkıyor sabun köpügü gibi. Her şey maddiyata dayanıyor. Fabrika gibi bunlar." NURPAN CİHANŞÜMUL Türk sanat müziğini tanıtan ve sevdiren Müzeyyen Senar, Yapı Kredi Sanat Festi- vali kapsamında bu akşam AKM'de mü- zik yaşamırun son konserini verecek. Mü- zik dünyasına ilk adım attığtnda küçük bir kız çocuğu olan Müzeyyen Senar kı- sa sürede adını duyurdu. Anadolu Musi- _ ki Cemiyeti'nde kemençe üstadı KemalNi- ç yaziSeyhıınBeyveudiHayriyeHanımgö- zetiminde başladığı müzik eğitimıni dev- rin ünlü ısimleri Hafiz Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Lem'iAtiı. MustafaNa- fiz Irmaktan aldığı derslerle sürdürdü. KemalMyaziBeyve Hay riyeHanımın desteğiyle fstanbul Radyosu'nda şarkı söy- kmeye başlayan Mü2eyyen Senar, büyük ilgı gören bu perşembe programlanyla adını geniş kitlelere duyurdu. "Ben mek- teplhim" diyor yılların eskıtemediği ses Müzeyyen Senar "Şimdikisanatçüar rad- ' : ' yodaokumuşolabilirieraınabenradyoda ders aldım. Sabah 09.00'da giderdik ak- şama kadac Hâlâ oradan öğrendikferimi okuyorum. Şimdi ise her şeyi kanştınvor- lar."" İlk kez 1933 yılında 10. Yıl Belvü Ga- zinosu'nda sahneye çıktı. Daha sonra Be- bek, Maksim, Aşiyan gibi dönemin ünlü Müzeyyen Senar, "Musüd seven insanlar yok artık. Pop aldı başını gidiyor" diyor. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) gazinolannda sahneye çıkan Senar, gazi- nolan, daha önceleri kullarulmayan el mik- rofonu. yırtmaç, fon, renkli yelpaze gibi yeniliklerle de tanıştırdı: "Fop çıktı, gazi- nolarbıtti" diyor Senar: "Eskiden alatur- ka vardı fasıl vardı. Üç solist biriikte çab- şırdık. Bizim dönemimizin iraanlanyokar- nk. Musiki seven insanlarda kalmadı. Pop aldı başını gidiyor." Senar, gazinoda sahneye çıkmanın key- fmi şöyle dile getiriyor: "O dönemdega- zinolarda çahşmak ayn bir keyifti. Solist- ler arasında hiç çekişmeoimazdı. Ben iyiy- dirruonlan idareederdim. O dönemdeçok tş vartü. Sahneyi ben yürütürdüm. Zekı (Müren) ile çahşum. Onunla benim sesim aynı. Benden çıktı, daha sonra ünJendi Bülent de (Ersoy) öyle." Müzeyyen Senar bir ay süren Izmir Fu- an 'nın o eski günierini de anımsamadan edemiyor. O dönemde fuardaki beş gazı- nonun da tıkhm tıklım dolduğunu belirti- yor Senar: "Zeld, Sevım, ben, hepimizay- n gazinolarda sahneyeçıkardık \e her ga- zino Oklun üklım dolardı. Şimdi fiıar da bitti." Senar. gazinolann tükenmesindeki bir diğer etkenin de ekonomik yetersizlikler oldugunu vurguluyor: "Bugün bir gazi- noya giffiginde adam başı 30 mihon, ma- tineler ise 15 miKondan başbyor. Nasıl gi- decek insanlar gazinoy a... zaten gazino da kalmadL Bir Günay Restoran var, hafta- da iki gün sahneye çıkıyoriar. Benim dö- nemimde2 liraydı bir matineveoklun ok- hm dolanü. Şimdiiseherkesmiryarlardan konuşuyor. Ben hayaumda hiç miryargör- medim. Gazinodan en son bana 750 bin li- ra ödenccekti. harra o para bana çok gd- Hikmet Şimşek, Inönü konserini biriikte yapmak istemeyen Suna Kan'ı yanıtladı 'Bu, bence partizanlık olayıdır 9 BAHAR TANRISEVER ANKARA - Orkestra şe- fı HikmetŞimşek, Cumhur- başkanlığı Senfoni Orkest- rası'nın (CSO) bazı konser- Jerinin kendisine verilmesı konusunda "kimsenin hak- kını almadığını ya da emri- vaki yapmadığnu" belirtti. Şimşek, Vakırbank'ın "ba- zı sorumsuz kişüernedeniy- le" 29 Ekim'de yapılacâk Arutkabir konserinden mad- di desteğini çekmesı sonu- cu zordurumda kaldıklan- nı bildirdi. Hikmet Şimşek, 1998- 1999 konser programı ko- nusunda CSO Şefi Gürer Aykal ile Müdür IVedim Tannkulu arasında çıkan tartışmalar üzerine, 24 Eylül tarihinde CSO'ya bir mekrup gönderdiğini kaydetti. An- laşmazlığın kendisiyle ilgisi bulunmadığını viırgulayan Şimşek. mektubunda 10 yıl önce kendi isteğiyle orkest- radan aynldığını anımsattı. Şimşek, geçen sezon sonu Tan- nkulu ile CSO Müdür Yardımcısı trfaniÖzdemir'in ken- disiyle konseryapmak istemeleri üzerine. "Benimbir kon- ser yapmam veya yapmamam bizlere ne bir şey kazandı- nr ne de ka> bettirir. Ancak benim orava gelmemie küçük bir azınlık olsa da tedirginlik çıkabilir, malum sebepler- den ötürü. Bunun için gelmemem daha doğnı olur" ya- nıtını verdigini belirtti. Yaz sonunda CSO ile Devlet Opera ve Balesi Orkest- rası'nın birleşerek Anıtkabir kon^eri gerçekleştirmesi düşüncesinin ortaya çıktığını anlatan Şimşek, mektubu- nu şöyle sürdürdü: "Bu konseri operayla biriikte yapmak iizere iki yüdır uğraşı vermekteyiz. Ve de Cumhurbaşkanunızm onayı sağlannuş. Anıtkabir alınmış IRT tarafindan naklen ya- yımlanmasi kabul edilerek olay resnıi protokole girmiştir. Tek eksiklik olan para için Vakıfbank'a başMirularak 20 mihyar lira da kabul edilmişti. Bundan ötürü söz hakkı el- bette ki ilk olarak operanındı. Burada Önemli olan, iki ku- runıun anlaşması idi. Gerekriği takdirde ben olmasam bi- le başka bir şef tarafindan da yapılabüirdi. Zira. burada önemli olan kişiler degiL çok kutsal bir olayın gerçekleş- mesi idi." CSO ve DOB"nin Anıtkabir'de hemen hemen aynı programlarla ayn tarihlerdekonseryapmak istediklerini anımsatan Şimşek, Vakıfbank'm sağladığı 20 milyar li- ralık kaynağın alınabilmesi için konser tarihinin 29 Ekim olarak belirlendiğini kaydetti. Ancak bazı kişilerin kon- seri kendilerinin düzenledigini ileri sürerek bankadan para istemesi üzerine Vakıfbank'm karannı iptal etriğini 'Müzikmizacımız uyuşmuyor' ANKARA (Cumhuriytt Bürosu) - Keman sanat- çısı Suna Kan, 25 Arahk'ta yapılacâk tnönü Kon- seri'nde şef Hikmet Şimşek ile çalmak istememesi- ne gerekçe olarak "müzik mizaçlannın uyuşmama- suu" gösterdi. Yıllardır geleneksel olarak Cumhurbaşkanhgı Senfoni Orkestrasr (CSO) Şefi Gürer Aykal yöne- timinde keman sanatçısı Suna Kan'm katılımıyla gerçekleştirilen îsmet Inönü'yü Anma Konseri, bu yıl şef Hikmet Şimşek'e verildi. 24,25 ve 26 Ara- lik tarihlerinde yapılacâk konserlerde Suna Kan'm Hikmet Şimşek ile biriikte çalmak istememesi üze- rine başlayan tartışma sürüyor.Suna Kan, Cumhur- başkanlıgı Senfoni Orkestrası'nın daha önceki prog- ram taslaklannda înönü Konseri 'nin CSO Şefi Ay- kal tarafindan yönetileceğinin öngörüldüğünü bil- dirdi. Yaz sonuna doğru basıma girmeden değiştirilen taslak programda konserin Aykal'dan alınarak Şef Hikmet Şimşek'in yönetimine verildiğini anlatan Kan. "Son anda bir değişiklik obnuş. Ben de bu de- ğişîklik uygulandığı takdirde bu konsere kanlmaya- cağımı yönetime bildirdim. Benim açımdan bu ka- dar basit Polemiklik bir şe>i yok" diye konuştu. Kan, konserin değiştirihnesine gerekçe olarak gösterilen "Gürer Aykal'm o tarihte Ankara'da ol- mayacağı'* iddiasınm da dogru olmadığını belirtti. 1975*ten beri Hikmet Şimşek ile biriikte çalmadı- Suna Kan, "Polemik yapılacâk bir şey yok" diyor. ğını vurgulayan Kan. "Müak mizacımız uyıışmu- yor. Kişisel bir şey yok. Onun için çok uzun yıUardaa beri müzikte beraberiik yapmryorum. Ne >urtiçin- deneyurtdışuıda'' dedi. Kan, Inönü Konseri'nde de- ğişiklik yapılacagını duydugıınu da belirtti. bildiren Şimşek, "Şimdi çok müşkül vaziyetteviz" dedi. Anıtkabir konserinden hiçbir maddi beklentisi bulun- madığını vurgulayan Şimşek, bu kez halkın da katılımıy- la konseri daha renkli bir bicimde yansıtmak istediğini söyledi. "Törensel bir etkmlik" diye nitelediği Arutkabir konserini kabul etmesi durumunda önerilecek normal bir konseri de yönefmesi gerektiğine işaret eden Şimşek, înönü Konseri'nin. AykaPın 25 Arahk'ta gelemeyeceği- ni beyan etmesi ve "o de\ri yaşayan ve tnönü'yü yaian- dan tanıyan. huzurunda sayısız konser veren Idşi olduğu" gerekçesiyle kendisine tekJif edildiğini kaydetti. Şimşek mektubunu şöyle tamamladı: "Ancak bu hususun birçok spekülasyona sebebiyetver- diğini öğrenince. tnönü ailesinin eğilimini sordurdum ve benim için çok olumlu oldugunu öğrendikten sonra ka- bul ettim. Ve de ben, şu anda speküle edildiği gibi ne kim- senin hakkını almış ne de bir emrivald >apmış değilim. En ufak bir huzursuzluğa neden oiacaksa ben CSO gibi bü- yük manevi değer verdigim kurumla yıltar sonra işbirii- ği yapma onunından yoksun kalmaya hazırun, tabii ken- di onurumu da düşünerek." Hikmet Şimşek. Inönü Konseri'nde şef değişikliği ya- pılmastnın birskandala yol açacağını belırtirken "Kesin- leşmiş,program basılmış. Bunu hiçbirgüçalamaz. Hiç kim- se değiştiremez. DegiştirTneleri durumunda çok büyük bir yasai hak var. Ve sonuna kadar gJderim" diye konuş- tu. Keman sanatçısı Suna Kan'ın CSO'ya. kendisiyle kon- ser yapmak istemediğine ilişkin bir mektup gönderdiği- ni bildiren Şimşek, bunun çok ağır bir şey oldugunu söy- ledi. Daha önce Kan ile sayısız başanlı konser yaphkla- nnı anlatan Şimşek, şu görüşleri kaydetti: "Suna Kan'm böyle bir sey istememesi iki şeyedayana- bilir. Birincisu benim sanatsal düzeyimi yeterli görmeyc- büir. İkincisi de bir partizanlık olayı olabilir. Ben bunu bir parüzanlık olayı olarak yorumluyorum. Çünkü sanatsal bir şey olamaz. Ancak bir partizanlık o(a\ı olabilir. Suna Kan da o çekildiğı zaman bu konser yapdmayacak zan- nediyor. Hayır ona bağtı değil. İnönü konserini düzenle- yen komite, bu konserin benimleyapümasını onaylamış." Sanatına bir mü/iahale olması durumunda sonuna ka- dar gideceğini belirten Şimşek, KültürBakanlığı'nın ken- di verdiği karan gerekçe olmadan geri alacağını zannet- mediğini söyledi. 6 Kıskançlık9 tekeşli aşk, nefrede eşdeğerdir' KültürServisi-GeocgeBernard Shaw tarafindan yazılan bir mek- tup, kaleme alındığı tarihten 104 yıl sonra gün ışıfma çıkanldı. Sha\v. mektubunda tekeşliliği eleş- tiriyor, fahişeliği destekliyor ve seksi, 'bir dilim üzümhı kek'e eş- değer olarak değerlendiriyor. Shaw bu mektubu, 1890'lı yıl- larda fahişelik karşıtı mücadelesin- . «^en ötürü resimleri sokaklarda ya- ; *^ılan ve evi kuşatılan Laura Or- miston Chant'a gönderdi. Chant ve Shaw, Shaw'm Pall Mall gaze- tesınde yayımlanan ve Chant'ı, Leicester Meydanf ndaki Empire Theatre'ın çe\ resinde dolaşan fa- hişeleri eleştirmekle suçlayan ya- zısından sonra mektuplaşmaya başlamışlardı. Chant'ın çabalan sonucu tiyatro, lisansı iptal edile- rek bir süre kapalı kaldı. Yazdığı mektupta fahişeleri destekleyen Shaw; Chant'ı da olaylar üzerine bir açıklama yapmaya davet edi- yordu. Shaw, Chant'dan aldıgı mek- tup üzerine yeni bir cevap yazdı. i 894 tarihli mektubunda Chant'a şöyle sesleniyordu Shaw: "Yaz- dıklannız o denliflginçki, işlerimi bir kenarabırakıpönceüklesize bu satnian yazmaya karar verdim. Çünkü siz,tekbirdavranış biçüni- ni tdealizeediyor,bunundjşında ka- lan her şeyi ahlaksızlık olarak ni- telendiri>or vesokaklarda çalısan kadınlann. poiis tarafindan itüip kakılmaya ran gelmeieri gerekö- ğini savunuyorsunuz." Shavv yazdıgı mektupta, eğer bir fahişeler birliği kunilmuş ol- sa halkın önünde hiç tereddüt et- meden bu birliği destekleyen bir konuşma yapabileceğini belirti- yorve şöyle devamediyordu: "Ben, dnsel ilişkiden alınan fıziksel haz- ZL, bir dilim üzümlü keke eşdeğer buluvonım." Shaw, mektubunda, kendisini •tehükeübirhovardaya' dönüştü- ren ilk ılişkisini en ince aynntıla- nylaanlatmış, sonrakiyıllarda ya- şadığı bir başka ilişkiden öğren- diklerini şöyledile gerirmişti: "An- ladım ki kıskançhk, saf tekeşli aşk ve evli kaduun, kocasına ve diğer kadınlara karşı sahipoMuğu hak- lar, nefretie tamamen eşdeğer." Shaw'ın mektubu, Chant aile- sinin evinde, Ormiston Chant'ın minyatür portresi ve eşi, doktor Tbomas Chant'a yazdığı 16 mek- rupla biriikte bulundu. Chant, is- raf olarak değerlendirdiğinden, portresini teşhiretmeyi hiç düşün- memişti. Chant çifti. 1877 yılın- da eviendiler ve ilk çocuklan bir yıl sonra dünyaya geldi. Çocuğu- nun üzerinde yasal haklannın ol- madığını keşfetmesi, Chant'ı sos- yal reform kampanyalanna katıl- maya ve 1886 yılında imzalanan ilk Children's Act'a (Çocuk An- laşması) kadargöturdü. Chant da- ha sonra üç çocuk daha dünyaya getirdi. Bemard Shaw'm yazdığı mektup 104 yıl sonra gün ışığuıa çıku. mişti de 250'sini geri vçrnûştim." Çocuk yaşta sahnelerle tanışan Senar, 1938'li yıllarda kostüm diktirebilmek için 1 lira biriktirdiğini ve 10 liraya terzi Ned- ret'e bir sürü kostüm diktirdiğini söylü- yor: "Sonra terzi Nedret lstanbul'a geldi ve 40 liradan kostümler dikmeye başladı. Fevziye Çanak dikiyor şimdL Bir giydiği- mizi bir daha giyemiyoruz görüldü diye. Çok büyük birdert ama ben eski kosriim- lerimi ihtiyacı olanlara veriyonım." Gazino sahnelerinden Senar'ın eünde ka- lan en önemli şey, 1945 yılında takılan ve o günden bu yana boynundan hiç çıkar- madığı nazar boncuğu. Senar, bu mavi boncuğun kendisini nazardan koruduğu- na inanıyor ve "Ben nazardan kekeme ol- dum, 10 sene kekemelik çektim. Sonra yi- ne nazardan alnım yandj" diyor. Birden- bire Bursa'daki çocukluk günierini anım- sıyor: "Çocukken çok haşanydun. San san saçlârun vardı. Bursa'dan iyi sesler çıko.'' Gazino dönemindeki dinleyicinin de bir başka oldugunu, insarüann musikiye ayn bir önem verdigini söylüyor Senar: "Her akşam aynı müşteri vartk Ben oğhı- ma hamileyken önüme birparavan koydu- lar ve öyle çıktım sahneye ve karşımda 3 bin Idşi oturuyordu. Şimdi nerde—" Müzeyyen Senar, Mustafa Kemal Ata- fürk'ün de birçok kez huzurunda şarkı söyledi: "1936'da gittim Atarürk'e. Siyah kaplı bir defteri vardı. beraber şarkilar okuduk.Tabiiben heyecandan ötüyordum. Dahasonra 1937'dedeBursa'ya çağmbbe- ni Son döneminde biriiktey dik Neşeyi,eğ- lenceyi severdi, oyTiaıtu,horon (eperdi. Ra- kısuıı lebiebiyie içerdL" 65 yıl sonra geç kahnmış vaat 1938 yılında Ankara Radyosu'nun ilkya- yınlannakatılan Müzeyyen Senar, 1941yı- İına dekradyodan seslendi dinleyicilerine. Sanatçı son gazino konserini ise 1983 yı- lında tstanbul Bebek Gazinosu'nda verdi. Müzeyyen Senar, Türk sa- nat müziği sanatçılan arasın- dan en çok Seçil Heper'i sev- diğini, çünkü hiç bozmadan kendisi gibi klasik söyledi- ğini belirtiyor. Önümüzdeki günlerde Tarkan'la da biral- büm yapılabileceğıni belir- ten Müzzeyyen Senar, genç sanatçının sesinin Türk sa- nat müziğine oldukça yatkın oldugunu da sözlenne ekliyor. Senar'a göre Türk sanat müziğme ilgi gösterilmeme- si kimSBBin hatası değil, her- kes zamana uyuyor: "Türki- ye'de her şey çok hızlı değişi- yor. Kendi değerterimizi yoz- İaştırdık. Alarurkayı okuyan kimse kalmadı arök. Sibel Can ne güzel okuyordu. o da bozdu. Hani bir laf vardır. "Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy" diye. Işte oniar zamana uydu. Ama ben za- mana uyamadım. Bir şarkı çıkıyor sabun köpüğü gibi. Her şey maddiyata dayanı- vor. Fabrikagibi bunlar.Ama bakın 'Bir Bahar Akşamı' hâlâölmedL" Güftenin önemine değinen Senar, "Benim için güfte mü- him. Güftey i hissermem la- zım.Meseia 'keklık yavrusu- nu ararken' dediğünde ger- çekten deo duyguyu hissedi- yorum. Sonra da ağhyorum. Bu, insanın icinden gefen bir şey. Insanlara 'şöyle oku, böy- le oku' diyemezsiniz. Şimdi modavar. o birinceyerineye- nileri geliyor. Bir şarkı söylü- yoriar.sonundada kendiİeri- ni yırtarak bağınvoriar. Ben bunu bir türtü vapamadun." 65 yıldır Türk sanat müzi- ğine hizmet eden Müzeyyen Senar, geçen aylarda 'Devlet Sanatçısı' unvanına layık gö- rüldü. Ona göre geç kahnmış birunvan bu: "65yılgeçti,bi- raz geç kakülar. Daha efinıe bir şey vermediler de. Yatauz- ca geçkahnmışbir vaat_ Ha- ketin, ekim sonu ya da kasnn aymda verilecegi söyleniyor. Ama ben kinıseyie görüşme- dim. 1933te ilk kez sahneye çıktun. O tarihten bu yana okuyorum. Şimdiye kadar akıllan neredeydi?" Müzeyyen Senar, Nilüfer, Ajda Pekkan. Nükbet Duru, Sezen Aksu, Levent Yüksd, Kubat, Fatih Erkoç ve Tar- kan'lagerçekleştirdiği albü- münden elde edilen gelirin yansını Mehmetçik Vakfi'na bağışladı. Senar, albüm fik- rinin kızı Feraye'den çıktığı- nı belirtiyor: "Feme, uzunsü- re Amerika'davasadıOrada Frank Sınatra'nın popçıuar- . Jayapöğı biralbümü görmüş veaÛmda kalmtş. Düşünmüş, taşuunışvcbizdeböylebiraî- büm yapabmdenûş.OnceSe- zen'e gitmiş ve Sezen bu fik- ri çok beğenmiş. Çok güzel bir albüm oldu. Kenditerine mahsus. nerkesçokgüzdoku- du bualbümde. tşin zortara- fi, nerkesbenim sesimdaıoku- du. Hepsi bana uydu." Se- nar'ın ney Ustası kudsi Er- guner ve grubuyla biriikte hazırladığı CD'si de önümüz- deki günlerdepiyasaya sürü- lecek. KÖŞEBENT ENtS BATUR BecKe Vapdap Hangisi hangisiydi bilemiyorum, ama daha ör ce de değindiydim, Türk dilinin üç silahşöründe biriydi Berke Vardar, 1960 sonrası- Tahsin YC cel ve Akşit Göktürk le biriikte. Onu yakından ta nıyamadım. 1970'lerde, kurultay için Ankara'y geldiklerinde görürdüm onu, birkaç kere de Dilbt lim dergisi vesilesiyle görüştük, yazıştık. Misket gi bi parlayan gözbebekleri kadar ışıltılı, aydınlık bi rnsan izlenimi bıraktıydı bende. Herşeyden önce bir bilim, bilgi, bilgelikadarrwy dı tabiî. Çok uzun yaşamıştı sanki; Rönesans dö neminiden Aydınlanma Çağına, Fransız Devrimin den Modern Zamanlara geçen beş yüzyılı katet- miş, Atatürk devrimlerinin en civcivli anlannı ya- şamış, ooşkusunun tazeliğinden hiçbir şeyyrtirme- miş biri izlenimini uyandınyordu insanda. lnançla enerjiyi birleştirip bütünleştirmişti bünyesinde. Ne olursa olsun yorgun düşmeyecekti. Birarayagefindiğinde, belkidesonsuztütüntü- ketiminden kaynaklanan hafif kısılmış sestyle, tu- tuştuğu kavganın gerekçelerinden hareket eden bir konuşma konusunu açar, dil labirentlerinin ara- sında korkusuzca dolaşırdı. Avucunun içi gibi bi- lir, tanırdı kendi alanını. DH bağlamında sınırsız bir hâkimiyeti oldugunu görmek güç değildi. Berke Var- dar, uğraş alanında yetkinleşmeyi doğal ve abar- tısız hedef saymış, hedefine yaklaştıkça çıta yük- seltmekten kaçınmamış biriydi. Yapmış oldukla- nyla böbürlenmek, şişinmek şöyle dursun, benzer- siz bir alçakgönüllülükle asıl önemli oianın yapa- cakları, yapması gerekenler oldugunu düşünen özel kişilerdendi o. Dilbilim çerçevesinde eriştiği düzeye bir ölçüde yaklaştığını düşünen kimse yetişti mi ardından, bi- lemem. Açıkçasc Sanmıyorum. Akademikçalışma- ları ona uluslararası boyutta bir saygınlık kazan- dırmıştı, ama asıl yatınmını Türkiye'ye yapmakta kararlıydı: Türk Dil Devrimi hakkındaki çalışmala- n, Saussure çevirisi, terim araştırmalan ve giriş- tiği sözlük projeleriyle başlıbaşına bir kurum gibiy- di. Bütün bunlar, neredeyse 'teknik' sayılabilecek birdünyanın içinde aşın ciddi, kasvetli bir insan port- resi çizebilir onu hiç görmemiş olanların zihninde. Oysa, o çizgilere kesinlikle oturtulamazdı BerkeVar- dar; tam tersine, ilgi alanıyla da, ortaya koydukla- nyla da bir bakıma çelişen 'kostak delikanlı' bir tar- ZJ vardı; dehset esprili, renkli, afacan karakter özel- likleri öne çıkardı. Uç insanlaria tanışmaktan, gö- rüşmekten kaçınmazdı. Birçok açıdan zıt kutbun- da oldugunu bildiğimiz Cemil Meriç'le koyu bir iliş- kisi vardı sözgelimi -'hazret' ne yazık ki dostluk- lanna gölge düşürmekten kaçınmamıştır günlü- ğünde. Türkiye, Berke Vardar'a borcunu ödemiştir: Ki- taplannı yeniden yayımlamayarak, bilimsel kimli- ğinin üzerini handiyse birtoztabakasıyla kaplaya- rak. Bu füksü anlamakta güçlük çekiyorum: Ber- ke Vardar çapında kaç bilgin yetiştiriyoruz da, on- lan unutabilecek kadar dalgın, unutulmalannı umur- samayabilecek kadar hovarda davranıyoruz? Dilimizin bugünkü çalkantılı, serseri mayın gü- zergâhından kurtulabilmesi için çok sayıda Berke Vardar'a gereksinme duyuyoruz şimdi. En doğru- su, ötekilere model olabilecek kişiyi, etrafını sanp sarmalayan sisten çekip çıkarmak değil mi önce? Ailesine, öğrencilerine, meslektaşlarınasesleni- yorum. Yaşasın Edebiyat ekimde 1 yaşında • Külrür Senisi - Aylık edebiyat dergisi Yaşasın Edebiyat, 1. yılını doldurduğu ekim sayısında, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını mercek altına alıyor. Fethi Naci, Cevat Çapan, Erdal Öz, Doğan Hızlan, Ataol Behramoğlu. Füsun Akatlı, Semih Gümüş ve Hikmet Altınkaynak'ın katıldığı tartışmalı toplantıda Cumhuriyetin şiire, öyküye, eleştiriye, tiyatroya, romana ne getirdiği irdeleniyor. Ardından Oktay Akbal, Fethi Naci, Konur Ertop, Kemai Bek, Ahmet Oktay, Yüksel Pazarkaya, Tuğrul Tanyol, Yusuf Çotuksöken, Sevda Şener ve Zeynep Aliye'nin yazılanyla Cumhuriyet dönemi edebiyatı tüm yönleriyle ele ahnıyor. llhan Berk ile şiir, Feyza Hepçilingirler ile 'Türkçe Off' adlı son kitabı üzerine söyleşiler yer alıyor. Derginin son sayısında aynca Buket Uzuner, Balkanlar'dan seslenirken Necati Tosuner, Bekir Yıldız'ı anıyor. Dünya Kitap Şiir Ödühi • Külrür Servisi - Dünya Kitap Dergisi 'nin düzenlediği şiir yanşmasına katılım 23 Ekim'de sona eriyor. Adaylann daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış beş şiiriyle katılacağı yanşmada Hulki Aktunç. Turgay Fişekçi, Melisa Gürpınar, Şükran Kurdakul ve Faruk Şüyun seçici kurulda yer alıyorlar. Birinciliğe değer bulunan şairin kitabı Dünya Yayvnlan tarafindan bin adet basılacak ve eser sahibine satış üzerinden yüzde yirmi brüt telif ödenecek. Sonucunun kasım ayı içerisinde belli olacağı yanşma sonrasında yapılacâk törende birinciye 40 milyon lira para ödülü ve plaket verilecek. Yanşmaya katıhnak isteyenlerin, Dünya Kitap'tan temin edecekleri katılım formu, 6 nüsha çoğaltılmış 5 şiir ve fotoğraflı özgeçmişleriyle biriikte başvuruda bulunmalan gerekiyor. Aynntılı bügi için tel: 0212-629 08 08 /341. BUGUN • YAPI KREDİ SANAT FESTTVALİ kapsamında saat 20.30'da Müzeyyen Senar'a Saygı G«cesi gerçekleştirilecek. • AKBANK 8. CAZ FESTTVALİ kapsamında saat 17.00 de ODTÜ'de ODTÜ Türk Halkbüimi Topluluğu Deneysel Müzik Grubu dinlenebilir. • 4. ULUSLARARASI ESKİŞEHİR FESTTVALİ kapsamında Anadolu Oniversitesi Konser Salonu'nda saat 18.45'te Anadolu Yıkbzlan & Trinity Koieji, Yunus Emre Kültür Merkezi 'nde saat 11 00'de Slovak Kukla Tiyatrosu, Eskişehir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde atölye çalışması, Hayal Kahvesi 'nde saat 21.15 'te Gürol Ağırbaş konseri yer alacak. • AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 20.00'de Üç Deniz Topluluğu müzikseverlerle buluşacak. ÜÇ KUSAK CUMHURİYET SERGİSİ ETKİNLİKLERİ BUGUN Tarihi Darphane Binalan'nda süren etkinlikler çerçevesinde saat 11.00'de belgesel, saat 15.00'te Evin Iryasoğiunun katılımıyla 'Çağdaş Müzigimiz' konulu dinletili söyieşi, saat 18.00'de ise sinema gösterimi yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle