25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 1998 ÇARŞAMB OLAYLAR VE GORUŞLER Borsa ve Emekçiler Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR B u yazıyı yazmam için Ay- tennCapitalMan^enıent(LTCM)kur- dın Engin'in Tırmık sü- tannaoperasyonu için harcanan 3.6 mfl- tunu bana esin kaynağı yardolarküresdsıkmü>ıöntemiştir"bu- oldu. Ona armağan edi- yuruyor. Göriiyor musunuz içeriğini an- yorum. Tüm dünyayı sar- layamadığımız bu laflann Türkçesi bi- sanbirmalikrizaylardır Je yok. Ama sevgili okuyucular. izin u yazıyı yazmam için Ay- dın Engin'in Tırmık sü- tunu bana esin kaynağı oldu. Ona armağan edi- yorum. Tüm dünyayı sar- san bir mali kriz aylardır gündemdeki yerini koruyor. Borsada büyük bir deprem yaşandığını öğreni- yoruz. Bu depremin giderek yayıidığı- nı ve ülkemize de ulaşarak etkisi altına aldığı anlaşılıyor. Ben kendi hesabıma borsa olaylanndan ciddi şekilde etkile- nen ve krizler sırasında ekranlarda fer- yadı figan ettiklerini gördüğümüz insan- İan hiç tanımıyorum. Aydın Engin bo/sa olaylanna çok gü- zel, eğlenceli ve mizahi değinmeler ya- pıyor. Tıpkı onun gibi ben de tüm dün- yayı sanp sarmalayan bu olaylan kav- rayamıyorum. "Küresdekonomitehdit ahında. borsa direkten döndji. ekonomik \iriis yayılıyor, fikrif hesaplar oluşturul- du. Borsa bUeşikendeksine karşı aluıan öniemkrieikinciseanstadüşüşetepkigel- di." Bütün bunlar bana hiçbir şey söy- lemıyor. 30 Eylül 1998 mali milat ola- rak ilan edildi; bu ne demektir. Ondan da bir şey anlamadım. "Özel bankala- rın baalannın offshore hesaplaruıı bir gün içerisinde normal hesaba dönüş- türdükleri belirtildi. Bir gün sonra yine otî shore sisteme geçirilerek kara para aklanması yapılacak." Bunlar. benim anlama ve kavrama sınırlarımın ötesin- _de. BirdeünlüGreenspan var. "Long- verirseniz anlayamadıklarım arasmda anladıgım bir şeyi buraya ekleyeyim. Borsaya akıl erdiremediğim doğru, ama borsanın bir yatınm aracı olmaktan çok daha fazla bir para oyunu ve yaman bir spekülasyon olduğunu çok iyi anlıyo- rum. Emeğe, alın terine, üretime, kat- kıya dayanan bir kazanç kaynağı olma- dığını: büyük paralan, büyük çapta spe- külasyonlann sağladığını. yüzde üç yüz- beş yüzlere varan kârlann hak edilmiş bir kazanç olmadığını çok iyi biliyo- rum. Sevgili yuntaşlanm yıllar geçtikçe çok. ama çok yabancılaşmış hissediyo- rum kendimi ıçinde yaşadığım dünya- ya. Bir zamanlar biz emekten saygı ile söz ediyorduk. onun en büyük değer olduğuna inanıyorduk. Er geç tüm dün- yanın bunu benimseyeceği beklentisi içindeydik. En büyük kazancı kâğıtla- nn, senetlerin, para oyunlannın'değil. topluma en büyük katkıda bulunanla- rın. üretime katılanlann hak ettiğini inançla savunuyorduk. Özlemini duydugumuz ve herkesin er geç benimsemesini bekledığimiz dün- ya görüşü ve dünya düzeni bu idi. Ne oldubudeğeryargılanna?..Hayalmiy- di. rüya rruydı bütün bunlar. Para ve sermaye nasıl da kıskıvrak bağladı dün- yamızı. nasıl egemenliği altına aldı tüm insanlığı. Dayandığımız tüm değer yargılannı altüst ederek. Sermaye imparatorluğu emeğin önemini ve önceliğini nasıl da böyle yok edebildi. Emegi ile kazanan- lar; ücretle, aylıkla çalışanlar, malın- dan mülkünden. servetinden kazanma şansı olmayanlar bu olup bitenlere ne diyorlar acaba. merak ediyorum. TV'le- rini açtıkJan zaman saatlerce borsa ve para ekonomisi tartışmalannı dinlemek- îen kayıtdışı ekonomi ve mali milat yol- suzluklanna tanık olmaktan sıkıntı duy- muyorlar mı, tepki duymuyorlar mı bü- tün bunlara. Bu vahşi, bu emeği ve alın terini, ye- teneği, topluma yararlı olma, topluma katkıda bulunma, özgür bağımsız bi- reyleryetiştirme, fırsat eşitliği yaratma gibi idealleri ve amaçlan yok eden bu insanhk dışı kapitalist düzen sürüp gi- decek mi dersiniz? tnsan sevgisine, eşitliğe, özgürlüğe, kardeşliğe ve emeğe dayanan bir sos- yalizm dalgasmı yükseltmenin tam za- manı değil midir? Emeğinden, alın te- rinden başka kazanç kaynağı olmayan üretimin yaratıcısı insanlanmıza sesle- nebilir miyim? Nerelerdesiniz? Gün- lük geçiminizi sağlamak için çabala- makta olduğunuzu elbette iyi biliyo- rum. Ama lütfen şu dünya ile birlikte Tür- kiyemizin içine itildiği durumu ve onun nedenlerini görmeye çalışır mısınız? Sermaye egemenliği size emekçiliğini- zi, üreticiliğinizi unutturmak istiyor. Alt kimliklerinizi, etnik, dinsel kimlikleri- nizi ve hatta fiıtbol taraftarlığınızı öne çıkararak bunun üzerinden o büyük oyunlannı oynamak istiyor. Yeni dün- ya düzeninin planladığı bu haince oyu- na alet olan, hatta ona hizmet eden ve insan haklan diyerek emeği göz ardı edip etnik bölücü girişimleri, siyasi Is- lamı savunan çok sayıda entelimiz ve yazanmız var. Işçiyi, emekçiyi, üretici- yi devre dışı bırakan bir ilericilik ancak sahtecilik olarak tanımlanabilir. Allah aşkına gözünüzü açın, para, sermaye egemenliğine karşı çıkın ve bu dünya- da başka değerler olduğunu haykınn. Emeğinizin değerini bilin ve seçerken, seçime giderken ne olur dikkatli olun. Tüm insanlann özgürlügüne ve en az onun kadar önemli fırsat eşitliğine, ekonomik eşitliğe inanan, ancak eme- ğe, çalışmaya öncelik veren insanlara si- zi temsil etme yetkisini verin. Değerli arkadaşım Emre Kongar'ın sözünü et- tiği, politika dünyamızı saran yağma- cılığa-yamyamhğa karşı durun. Buyağ- maya katılmaktan ve ondan pay almak- tan başka çarem yok diye düşünmeyin lütfen. Bu asla çıkar yol değildir. Akıl- dan, mantıktan, izandan ve ahlaktan yoksun, bu yoksunluklannı bile sakla- maya gücü yetmeyen, bunu becereme- yen çapsız, inançsız, sahte, ikiyüzlü, çı- karcı insanlan temsilcinizolarak seçme- yin! Size kendilerini yutturmak için çok cambazlık yaptıklannı biliyorum. Ama onlan ayırt ermek sandığıruz kadar güç değil. Biraz gayret ederseniz en azından doğruluğuna, dürüstlüğüne inandığınız insanlara, güvendığiniz kimselere sora- rak bu aynmı yapabilirsiniz. Şu ülkeyi, mafya ile işbirliği yapan sermayeden, şeriatçı saldından, içimize iyice sızmış, devlet içinde çöreklenmiş çetelerden kurtarmalıyız. Israrla, yılmadan yorul- madan, emeğe, insan haklanna, hukuk devletine destek verecek sol işbirliğini, güçbirliğini isteyiniz. Kendinizi küçüm- semeyin, haklı tepkileriniz çok şey sağ- layabilir. Soldaki işbirliğini kendi kişisel prob- lemleri, sorimJan, kompleksleri yüzün- den engelleyen parti liderleri karşısın- da ısrannızı ve kararlüığınızı sürdürün. Bilinçli bir emekçinin ve emekten ya- na, demokrasiden, insan haklanndan yana insanlann bu görevi yerine getir- mesi artık yaşamsal bir önem taşımak- tadır. EvetAydın Engin, aksaçlı hanım doğ- ru söylüyor. Bugün unutturulmaya ça- lışılan artı değer sömürüsü objektif bir olgudur. Sistemin kendisi ile dövüsme- miz gerektiğini bıkıp usanmadan ve ye- niden öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Ama halkın gücünü yanımızda ve ardımız- da bulabilmek için aydınlanmaya ih- tiyacımız olduğunu da hiç unutmadan. Soğumuş bıçak yarasınm amansız sızısını dindirmek için bundan başka çaremiz yoktur. Üniversiteler ve Öğretim Üyeleri T . Dr. ŞÜKRAN ŞAHİN arihteki ilk üniversite. 2400 yıl ön- ce Platon'un (Eflatun) Atina'da kurduğu üni\ ersitedir (Akademos). Yakın dostu, hocası Sokraftn. ölüm cezasına çarptınlıp baldıranla ze- hirlenmesinden sonra. 12 yıl dün- yayı dolaşan Platon. Atina'ya döndüğü olgunluk döneminde akademiyi kurar. Sonralan tüm aka- "demilere adını verecek olan Akaderr.ia'da çok sa- yıda genç filozof yetiştirir Platon ve ünlü eser- lerini de bu dönemde yazar. Sokrat'm düşünce- -teri. Platon'da, onun kaleminde ses bulmuştur, tıp- kı feyz aldığı Şems'teki hazinenin Mevlana'da ses bulması gibi. Tarihsel süreç içinde üniversitelere bakıldı- gında. üniversitelenn zaman zaman siyasal oto- ritenin. zaman zaman dini gruplann güdümüne alınmak istendigi görülür. Bu nedenle tarihsel ge- üşimi boyunca üniversite. bu anlamda özerk ol- ma savaşımj vermiştir. Üniversite ve üniversite- deki bilim adamlan hep ayncalıklı olarak düşü- nülmüştür. Ancak ayncalıklı olan ne üniversite- dir ne de bilim adamının kendisidır, ayncalıklı olan bilimin kendisidir ve bu konumunu ancak özerk oldukça koruyabilecektir. Özel ve yogun sezgi yeteneği gerektiren bu ayncalıklı alan. onu banndıran üniversiteyi ve onunla uğraşan bilim adamını da özel bir konuma taşımıştır. Bugün he- men her ülkede üniversite bulunmaktadır. ama gerek siyasal otorite gerekse dini gruplara kar- şı, üniversitenin özerk olabilme çabası günümü- ze kadar süregelmiştir. Türkiye'de ilk üniversite, 1933 yılında Üni- versite Reform Yasası ile Istanbul Darülfünu- nu'nun, Istanbul Üniversitesi'nedönüştürülme- si ile kurulmuştur. 1946'da iki üniversite daha. Ankara Üniversitesi ve ITÜ kıurulmuştur. 1973 yılında İkinci Temel Yüksek Oğretim Yasası ile üniversitelerde başlatılan genişleme günümüz- de hâlâ sürmektedir. 1982yıhnagelindiğinde, 19 olan üniversite sayısı, 1984 yılında 29'a çıkmış- tır. 1992 ve 1993 yıllannda 21 üniversite daha açılarak, ülkedeki üniversite sayısı 56'ya yüksel- miştir. 1998 yılında ise Türkiye'de, 53'ü devlet üniversitesi ve 16'sı vakıf üniversitesi olmak üze- re toplam 69 üniversite bulunmaktadır. 1993 yı- lında 13.259 olan öğretim üyesi sayısı ise 1998 yılında 18.809'aulaşmıştır. YÖK'ün son hazırladığı raporda, 2000 yılına kadar, şu andaki öğretim üyesi sayısının 1.2 mis- li artması durumunda ancak üniversitelenn öğ- retim üyesi açığının kapatılabileceği ve şu anda- ki doktora öğrencilerinin tümünün mezun olup öğretim üyesi olarak alınması durumunda bile. bu açığı kapatmaya yetmeyeceği ifade edilmek- tedir. YÖK'ün hazırladığı bu rapordaki öğretim üye- si açığı, bugünkü koşullar göz önünde tutularak hesaplanmıştır, ideal durum için birplan buiun- mamaktadır. Bu büyük açığın kapatılabilmesi için şu andaki öğrencilerin mezun olmalanru beklemek uygun bir çözüm gibi görünmemek- tedir. Bu konunun 5 yıllık doktora eğitimini hedef- leyen bir proje kapsammda ele alınması, soru- nun çözümü için etkin bir yol olabilecektir. Üni- versitelerden her alanı temsilen en az beş öğre- tim üyesinin katıhmından oluşmuş bir koordina- törlügün yönetiminde, bu projeye sağlanacak ay- n birbütçe ile, üniversitelenn gereksinimleri be- lirlenip, belli sayıda doktora öğrencisini merke- zi bir sınavla alarak, öğretim üyesi olarak yetiş- tirmeye yönelik bir proje, konunun çözümü yö- nünde atılacak önemli bir adım olacaktır. Ancak bu, gerek bu proje kapsammda eğitim almış, gerekse mevcut programlarda eğitim gö- renlerin tümünün, öğretim üyesi olarak alınaca- ğı anlamını taşımamalıdır, sadece bu niteliğe sa- hip olanlar öğretim üyesi olarak ahnmalıdır. Sonuçta öğretim üyesi açığı bakımından içler acısı durumda olduğumuz görülmektedir. Platon üniversitesini, kendinde mevcut bilgi birikimini aktarabilmek için kurmuştu. Bilgi birikimini ak- taracak bilim adamımız olmadan açılan üniver- sitelerle, bu ayncalıklı alanı ne kadar ayncalık- lı olarak tutabileceğimiz belirsizdir. Bu alanın ayncalıklılığmın kaybolması, yani bilimin sıradan hale gelmesi onu bilim olrnak- tan çıkaracaktır. Galiba bize bir Platon gerekiyor, ama ne ya- zık ki onlar tarih sahnesinde öyle sık boy göster- miyor. PENCERE 'Dolaylı Saldırı' ve NATO NATO, 1949'da"/comü- nistlere karşı" kuruldu; 1991 'de Sovyetler dağılın- ca işsiz kaldı. Şimdi kendisine iş anyor. Kosova'ya müdahale edecek, Arnavutları Sırp saldınlanndan koruyacak. iyi bir iş. Türkiye, NATO'nun üye- si olduğundan bu iş kapsa- mındaki görevini üstlene- c«k. • 1952'de NATO'ya giren Türkiye, savunma mantı- ğını örgütün anlayışına gö- re ayarlamıştı; "en büyük tehlike komünizmdi", teh- dit kuzeyden geliyordu. Kuzeyden gelecek tehli- ke ille de doğrudan "saldı- rt" biçiminde olmayabilir- di; bir de "dolaylı saldın" vardı; sinsi düşman "ilan edilmemiş bir savaş"\ yü- rütebilir, ülkenin içinde ka- nşıklık yaratır, "destabili- zasyon" politikasını uygu- lar, düzenli ordulann yapa- caklan klasik savaştan da- ha değişik gerilla yöntem- lerine başvurabilirdi. "Dolaylı saldın "ya karşı Genelkurmay çatısı altın- da "kontrgerilla" bölümü kuruldu. "1923 Devrimi "nin canı- na okumak üzere "karşı- devrim" süreci yaşanıyor- du. Solun her çeşidi komü- nizmle özdeşleştirilmişti, fi- kir yaşamını söndürmek için her şey yapılıyordu, ir- tica devlet eliyle besleni- yordu, milli eğitim şeriat- çılann elinde medrese ög- retimine açılmıştı, Ameri- ka, dinciliği "komünizme karşı panzehir' diye destek- liyordu, çok partili rejimin demokrasiye dönüşmesi engelleniyordu, devletin içinde sola karşı kurulan çeteler, bu süreçte tohum- lânıp palazlandılar; 1991 'de Sovyetler dağılmasaydı, la- ik cumhuriyetin köküne kib- rit suyu ekilecek, cumhuri- yetçi aydınlar, faili meçhul cinayetlerin uzayan listesi- ni oluşturacaklardı. Islam- • •• cılar, merkez sağcılarla dev letin tepesinde yuvalana caklar, laik Türkiye Cum huriyeti'nin ruhuna fatihc okunacaktı. 1917'de Sovyetler'in ku ruluşu, Türkiye'nin kurtu luşuna destek olmuştu; ta rihin şu cilvesine bakın k 1991'de Sovyetler'in da ğılması, yine Türkiye Cum- huriyeti'nin yazgısını olum- lu yönde etkiledi. • NATO; Arnavutlan, Sırp- lardan korumak için Koso- va'ya silahlı müdahalede bulunacak!.. Demek ki NA- TO kendisine yeni iş alan- lan bulmuş, görevlerini ge- nişletmiş; ancak NATO, Tür- kiye'ye yönelik "dolaylı sal- dın" konusunda ne düşü- nüyor?.. 1991'den önce Türki- ye'ye kuzeyden gelecek biı saldınnın hesabında yaşı- yorduk... Hesap değişti. Türkiye şimdi güneyder gelen saldınnın tehdidi al- tındadır. Ordu, aynlıkçılığır silahlı umudunu yurtiçinck sildi; ancak açık seçik bili- niyor ki dolaylı saldınnır destek üssü ve lideri, Su- riye'dedir; su savaşının bi ayağını oluşturmaktadır Hafız Esad'ın maşasıdır Ankara, herkesin bildiği bı gerçeğin altını çizerek Su- riye'den devletler hukuku- nun koşullanna uymasın istedi; komşu ülkenin Tür kiye'ye yönelik terör üssü nü banndırmasına artık ga yumulmayacak. • Peki, NATO'daki mütte fiklerimiz bu konuda nele düşünüyorlar?.. Kimisi PKK'ye kucağın açıyor, kimisi sürgündek Kürt parlamentosunu ağır lıyor; kimisi Suriye ile doğ rudan işbirliği yapıyor. Türkiye'nin NATO ile iliş kilerini gözden geçirmes zamanı gelmemiş midir?. r-f'?' Ii '1a TEŞEKKÜR Ailemizin Değerli Büyüğü Uzel Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı AHMET UZEL Ebedi istirahatgahına uğurlarken yanımızda bulunan, çelenk gönderen, Türk Eğitim Vakfı, Türk Musikisi Vakfı ile Diğer Hayır Kurumlan'na bağışta bulunan, ziyaret, telefon, faks ve telgrafla acımızı paylaşan başta Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel Sayın Başbakanımız Mesut Yılmaz Sayın Bakan ve Milletvekillerimiz olmak üzere Tüm dostlarımıza ve sevenlerine teşekkür ederiz. l UZEL AILESI UZEL TOPLULUĞU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle