Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 1998 ÇARŞAMBA
12 KULTÜR
14 Türk sanatçının katıldığı 'İskorpit' başhklı çağdaş sanat sergisi bugün Berlin'de açılıyor
Acı ve haz aynı sergîdeESRA ALİÇAVUŞOĞLU
İskorpit: Boğaz sulannda ya-
şayan, sırtında zehirli iğneleri
bulunan, ürkütücüolduğu kadar
lezzetli olan bir balık türü. Haz-
zın ve acının balığı iskorpit bu kez
bir çağdaş sanat sergisine veriyor
adını.
Kültür Bakanlığı ve Berlin
Eyalet Bilim, Araştırma ve Kül-
tür Bakanlıgı'nm destegiyle, 'Sı-
nırsız-Türkiye ile KüJtürel İlişki'
etkinlikJeri dizisi çerçevesinde
düzenlenen iskorpit Çağdaş Sa-
nat Sergisi 14 Ekim-15 Kasım ta-
rihleri arasında Berlin'de izleyi-
cilere sunulacak. HausderKul-
turen der VVfeh'te gerçekleştirilen
sergiye, Hüseyin Bahri AJptekin,
Halil Altındere. Kuüuğ Ataman,
Ayşe Erkmen, GiUsün Karamus-
tafa, Aydan Murtezaoğlu, Füsun
Onur, Serkan Özkaya, Ebru Öz-
seçen, Neriman Polat, Sarkis, Bü-
lent Şangar, HaJe Tenger, Isken-
der Yediler katılıyor.
Üç kuşak bir arada
Küratörlüğünü Rene Block ve
Fulya Entemd'nin üstlendiği ser-
ginin lstanbul ayağı geçen yıl
Berlinli sanatçılann îstanbul'da
açtıklan sergi ile yapılmıştı.
Son yirmi yılın üç kuşak Türk
. sanatçılannın işlerini bir araya
getiren serginin küratörlerinden
Fulya Erdemci genel bir içerik-
le sınırlandınlmayan sergi için
şunlan söylüyor:"tskorpit,Türk
sanatçılarmm Almanya'da açö-
ğı ikinci sergi. Bu nedenle çok
spesifik bir konu errafında dön-
mektense, bugün çağdaş sanatla
füntilı işier yapan sanatçılan eie
aimanın daha doğru olacağmı
düşündük. Ama bunu yaparken
değisik kuşaklan bir araya getir-
mevi amaçladık. Üç kuşaktan sa-
natçılan bir araya getirerek tstan-
bul veTûrkrjeVle çağdaş sanat ala-
nında neier okluğunu göstermek
istedik.''
Sanatçılar bu sergi için ger-
çekleştirdiklen çalışmalarda, öz-
gül ve kişiselden soyut gönder-
mesi olmayana kadar çok çeşit-
li konulan ele ahyorlar. Görsel
kültürü yeniden okurken yeni
teknolojileri, çeşitli medyalan
ve sanatın daha geleneksel bazı
araçlannı da yeniden yorumluyor
^\üratörlüğünü Rene
Blok ve Fulya
Erdemci'nin üstlendiği,
'Sınırsız -Türkiye ile
Kültürel ilişki' etkinlikleri
çerçevesinde düzenlenen
sergi 15 Kasım'a dek
izleyicilere sunuluyor.
ç
AJon yirmı yılın üç
kuşak Türk sanatçılannın
işlerini bir araya getiren
sergide özgül ve
kişiselden soyut
göndermesi olmayana
kadar çok çeşitli konular
ele alınıyor.
Aydan Murtezaoğlu - 'Afle Salomımuz Üst Kattadır", 1998. dia projeksiyon (üstte). Halil
AÎündere - 'Kayıplar Llkesine Hoşgeldiniz", 19%, pul formabnda dijitaİ baskı (sağda).
Türk sanatçılar.
Hale Tenger ve Hüseyin Alp-
tekin'in işleri direkt olarak glo-
balleşmenin getirdiği yan etkile-
re, istemediğimiz zorlukJara de-
giniyor. Hüseyin Alptekin 'Ca-
pachV başhklı işinde günümüz-
de giderek artan yer değiştirme
olgusuna nostaljik bir bakış açı-
sıyla yaklaşıyor. Alptekin'in ele
aldığı konuya yakin bir başka iş
ise Hale Tenger'in 'Kesit' başhk-
lı video yerleştirmesi. Sanatçı
ulusal sınırlar konusunun altıru
çizerek göç kavramına ve göç
politikalanna göndermeler ya-
pıyor. Bülent Şangar, Halil Altın-
dere ve Aydan Murtezaoğlu iş-
lerini, popüler kültürün kolay an-
laşılır nesneleriyle oluşturuyor-
lar. Bülent Şangar'ın, her gün
gazetelerin üçüncü sayfalannda
görmeye ahştığımız cinayet ve
cinnet haberlerinin görsel düze-
nini kullandığı 'tsimsiz' başhklı
çalışmasında Türk toplumunun
çelişkilerine eleştirel bir bakışla
yaklaştığma tanık oluyoruz.
Türkiye tarihine referans
5. lstanbul Bıenali'nde kim-
lik sorunsalını ve devleti irdele-
yen işlerle büyük ilgi gören Ha-
lil Altındere, yine devlet teke-
linde olan posta pulunu kullanı-
yor 'Kayıplar llkesine Hoşgel-
diniz' adlı yapıtında. Hasan
Ocak'ın fotoğrafınm çoğaltıla-
rak kuilanıldığı yapıtta Altınde-
re yine devletin gücünü ve güven-
lik kurumlannı sorguluyor. Ay-
dan Murtezaoğlu, hemen her yer-
de karşılaştığımız aile salonu
kavramına 'uhrevT bir anlam kat-
tığı 'Aile Salonumuz Üst Katta-
dır' başhklı işinde, Türk toplu-
munda özel bir kutsalhga sahıp
olan bu kavramı görseiîeştiriyör.
Gülsün Karamustafa ve Kut-
luğ Ataman'ın işleri ise bireysel
örneklerden yola çıkarak Türki-
ye'nin tarihine ilişkin ipuçlan
veriyor. Karamustafa 'Sahne' ad-
lı çalışmasında eşiyle birlikte çe-
kibniş mahkeme fotoğranyla hem
kendi tarihine hem de Türkiye
tarihine referans veriyor.
Sarkis ve Füsun Onur'un işle-
ri ise sanatın müzik ilişkisine
gönderme yapıyor.'Ayasofya'nın
Sesi' isimli ses yerleştirmesinde
Sarkis, Ayasofya'nın yüzyıllar-
dır süregelen tarihi tanıklığını,
yapının kendi iç sesindeg izleyi-
cilere aktaftyör. 'Nota*üSşhklı
işiyle Füsun Onur, müzigi birdü-
şünce gibi, nesnelerin dizilişin-
deki şiirsel ritimde görsel olarak
ortaya koyuyor.
Ayşe Erkmen 'Y 756577' ve
Neriman Polat'ın 'Kızkardeşler'
adlı çahşmalan ise sosyopolitik
sınırlandırmalardan annmış, da-
ha soyut ve göndermesiz işler
olarak çıkıyor karşımıza. Sanat
ve sanatçı doğasını yeniden göz-
den geçırmeyi amaçlayan Ser-
kan Ozkaya, yaptığı el ilanlann-
da sanatçıyı "Çanatçj' ('çağdaş sa-
natçı'nin kısaltması) olarak ad-
landırmak yoluyla ironik bir ta-
nımlamaya gidiyor. El ilanı fik-
ri hem büyük kitlelere ulaşma
isteğine hem de yaşamın içinde
sanatın acılliğine ve geçiciliğine
gönderme yapıyor.
Acıtan, eleştirel işler
Almanya'da yaşayan ve 4. ls-
tanbul Bienali'nde Aya trini'ye
yerleştirdiği işlerle dikkat çeken
İskender Yediler, dokunma duy-
gusunu en çok 'tahrik' eden sa-
nat dalı olan heykeli farklı bir
açıdan yorumluyor. Yeni biçim-
ler sunmak yerine, izleyiciye do-
kunmaya dayah bir deneyimi ya-
şatan şişme nesneleriyle sanatçı,
sanatı hem erotik hem de popü-
lerbağlamda ele alıyor. Ebru Oz-
seçen -Bitter Çikolata AşkT ad-
lı çalışmasında çikolatah kek
yapma işini cinsel fantezilerle
ilişkilendiriyor.
Berlin'in İskorpit sanatçılan-
nın önerilerine kulak vereceğini
söyleyen Fulya Erdemci şunlan
söylüyor: "İziediğimiz yol; bu-
gün dünyada ne oluyor. bugün
dünyada sanat nereye gidivor. He-
pimizin yaşadığı bir gtobalkşme
fenomeni var. Bunun nimetlerin-
den yararianırken zorluklanyla
da karşı karşı> a geliyoruz. Buna
isaret eden sanatçılan seçmeye
özen gösterdik. Hepimiz televiz-
yon seyrediyoruz. Medyada çı-
kan habeıier hula algılamamızın
bir parçası oluyor. Bütün bunlar
bizün popüler görsel kültürümü-
zün bir parçası haline getdi. Bu
sergide acıtan,eleştirel işler var."
Berlin'de bir ay boyunca izle-
yicilerle buluşacak olan sergi,
Almanya'nın Karisruhe şehrin-
de ve İVfeksika'djı sergi lenmek
ûzere davet aldırfeifefimızn4
sanatçının 50'ye yakın çalışmay-
la katıldığı serginin Îstanbul'da da
sanatseverlere sunulması.
Mahmut Gökgöz 'ün yönettiği 'Atçalı KelMehmet'Aziz Nesin Sahnesi 'nde bugün başlıyor
Sevdadan halkisyanına...GÜL ERÇETtN
Istanbui Devlet Tiyatrosu Atçalı Kel
Mehmet'in öyküsüne yer veriyor sahne-
lerinde bu yıl. 19. yüzyılda ağanın kızı-
na âşık olan Kel Mehmet'in bireysel is-
yanının feodal düzenin haksızlıklanna
karşı başkaldınyla birleşerek halk hare-
ketine ve özgürlük savaşına dönüşümü-
nü konu ahyor oyun. Orhan Asena'nın yaz-
dığı oyunu MahmutGökgöz koyuyor sah-
neye.
Mahmut Gökgöz, pek çok zaman aşı-
mını atlayıp tersyüz ederek sahneye taşı-
dığı oyunda Kel Mehmet'i bir anti kah-
raman olarak ele alıyor. Atlanan zaman
aşımlannı tamamlamak için dans ve mü-
ziğe başvurulan oyunu takip ederken iz-
leyiciye de önemli rol düşecek. Atçalı Kel
Mehmet'te Cem Kurtoğlu. Mehmet AK
Kaptanlar. Işd Dayıoglu, Zafer Algöz, Gö-
kalp Kulan. Orhan Kurtoğtu, Halil Doğan,
Kürşat Alnıaçık, Fikret Liucu, Gdman
Peremed, Atilla Şendil, Seda Yıldızve Su-
na Sekn rol ahyorlar.
Mahmut Gökgöz, Ankara Devlet Kon-
servatuvan Tiyatro Bölümü'nden mezun
olduktan sonra lstanbul Şehir Tiyatrola-
rfnda başladı tiyatroya. 1980 darbesiyle
pek çok sanatçı gibi yurtdışma çıkmak du-
rumunda kaldı. Stockhohn'de Tuncel Kur-
tiz, Ragıp Yavuz, Ayşe Emel gibi tiyatro-
cularla Halk Oyunculan'nı kurdu. Gök-
göz 1992'de Türkiye'ye döndükten son-
ra Izmir Devlet Tiyatrosu 'nda sürdürdü ti-
yatro serüvenini. Sanatçı, lstanbul Dev-
let Tiyatrolan'na atanmadan önce son
olarak yaz aylannda üç günlük bir Izmir
Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü yaptı. Isti-
fasmın ardından lstanbul Devlet Tiyatro-
su'yla çalışmaya başlayan sanatçı, bugü-
ne kadar40 a yakın oyunda rol alıp 10 ka-
dar da oyun yönetti. Sanatçıyla oyun üze-
rine söyleştik:
- Atçah Kel Mehmet'i sahneterken na-
sıl bir yol izlediniz?
Degişik bir konseple başladık oyuna. Or-
han Asena ttalyan sahne için yazmış oyu-
nu. Belirli bir dramatik yapısı var. Yaza-
nn cümlelerinden çeşitli doğaçlamalarla
oluşturduğumuz bir ön oyun hazırladık.
Çıkış noktamız Türkiye'de bir tanhsel
devrimcilikmeselesini vurgulamaktı. At-
çalı, Pir Sultan gibi, Şeyh Bedrettin gibi,
Baba tshak gibi bir tarihsel devrimcidir.
Bunlann birer kahramanlık destanı ola-
rak kalmaması gerektiği düşüncesinden
yolaçıktık. Birdönüşümü sağlayabilmek
için bir aydınlanma çağımn yaşanması
c3f^ıkış noktamız
Türkiye'deki
tarihsel
devrimcilik
meselesini
vurgulamaktı.
Atçalı, Pir Sultan
gibi, Şeyh
Bedrettin gibi, bir
tarihsel
devrimcidir.
Bunlann birer
kahramanlık
destanı olarak
kalmaması
gerekir.
Dönüşümü
sağlayabilmek
için bir
aydınlanma
çağımn
yaşanması
gerekiyor.
gerekiyor. Tarihsel devrimci ne yapaca-
ğını bihnediği zaman var olan bir şeyi yı-
kıp yerine bir şey koyamıyor. Onu hazır-
layacâk bilgi ve birikimden yoksun. At-
çalı Kel Mehmet de başansızlıkla, yenil-
giyle sonuçlanmış bir devrimin kahrama-
nıydı. Temel olarak biz de Atçalı Kel
Mehmet'i bir antikahraman olarak ele al-
dık; bütün isyanın bittigi, kaçınılmaz ye-
nilgi, kryım ve yıkımın hüküm sürdüğü
andan başlattık oyunu. 'Bakalım biz ne-
redeyanlış.yapük' sorusuyla başhyor oyun.
İzleyici bulmaca>i tamamlayacak
- Bu tersyüz edilmiş oyunda izteyici na-
sıl takip ediyor oyunu?
Oyundaki kınlma noktalannı çok doğ-
rudan yansıtmadık. Daha küçük belirti-
lere başvurduk. Buradaki amacımız da
anında izleyiciye bir şeyler verip onu ra-
hatlatmak değil. Birbulmacanın parçala-
nnı yavaş yavaş verip o tabloyu kendi bil-
gi, birikim ve niyetine göre toparlaması-
na yardımcı olmak. Zaten her izleyici ken-
di birikimiyle izler oyunu.
-19.yüz>ıkla geçen bu tarihioyunu gü-
nümüze hangj platformda taşıdınız?
Türkıye"dekı en temel sorunun vatan-
daşlık sorunu olduğunu vurguladık oyun-
da. Buvatandaşhk sorununu sosyalizm ya-
parken de yaşamıştık. Her şeyi ümmet
bilinciyle aşmaya çalışıyoruz. Şu anda
hâlâ ümmet bilinciyle dolaşan akımlar, ki-
şiler, topluluklar var bu ülkede. Ümmet
bilinciyle bir toplumun içinde sıkışarak si-
lik yaşamayı kastediyorum. Oysa her dev-
rim ancak sağlıklı bireylerle başanya ula-
şabilir. 1789 Fransız Devrimi'ndeki bur-
juva devrimi ya da milh demokratik dev-
rim Türkiye'de olamadığından biz bu sü-
reci hâlâ yaşamaktayız. Aşiret tipi örgüt-
lenmelerin oldugu toplumlarda kaçınılmaz
bir süreç bu. Güçlüye kul köle, güçsüze
zorba anlayışıyla yaşıyoruz. Oyunda ön
plana çıkardığımız nokta da bu.
- Her izleyidnin oyunu farklı bir nok-
tadan izleyeceğine değindiniz. Sizce izle-
vicinin birti\atro oyunundaki yeri nedir?
Sorunuza doğrudan kendi oyunumuz-
la baglantılı olarak yanıt vermek istiyo-
rum. İzleyici oyunun içindedir, oyunun bir
parçasıdır her zaman. Dekorumuz da o
mantıkla hazırlanmış durumda. Azik Ne-
sin Sahnesi'nin deneysel çalışmalara uy-
gun yapısını kullanarak bütün salonu Ay-
dm ili ve Aydın dağlan olarak duzenle-
dik. Oradan bütün Türkiye'ye ulaşacagız
elbet. Karşı dağda oyun oynamrken da-
ğın bu tarafmda da izleyici olacak. Sonuç-
ta izleyicimiz de izleyicihkten oyunculu-
ğa geçecek.
'Sanat çok bireyselleştr
- Oyunlan en sık sahneienen değerli bir
oyun yazanmızı buluşturuyorsunuz izie-
yicryle. Y'erli oyun yazariannın geüşimine
değinir misiniz?
Orhan Asena'nın çok önemli oyunlan
var. Kendisi Türk tiyatrosunun ender ya-
zarlanndan bir tanesi. Ancak üzüntüyle
son zamanlarda baş yapıt diyebileceğimiz
yapıtlann pek az çıktığmı gözlemliyo-
rum. Devlet Tiyatrosu'nun yerli yazarla-
n destekleme çabası var. Bu çok doğal ve
doğru bir girişim. Ancak tiyatro açısuı-
dan düşünürsek desteklenecek malzeme-
nin de gelmesi gerekli. Genel olarak be-
lirtecek olursak toplumsal meselelerle uğ-
raşan yazar çok azaldı. Öğretmenlik ya-
parken de sürekli \oırguladığım bir nok-
ta vardı. Sanatın hayata karşı bir duruşu
vanhr. Buyazarlık içindeyönetmenlik için
de oyunculuk için de söz konusudur. Sek-
senli yıllann sonrasında sanat çok birey-
selleşti. Bireysel bunalımlan toplumsal bu-
nalımlara dönüştürüp ifade edebilirsek
oradan çıkan sonuçlann daha nesnel ce-
vaplan olabileceğini düşünüyorum.
-DevletTrvatrolan hareketb'bir yaz ge-
çirdi. Son yapuanma sonrasındaki duru-
mu değerlendirir misiniz/
Bu hareketi bir yenileşme hareketi ola-
rak görüyorum. Elbette bir devrim değil
bu. Çünkü bu Devlet Tiyatrosu'nun ger-
çek anlamda dönüşümünün, yasa değişik-
liğiyle yerinden yönetimle olabileceğine
inanıyorum. Bu kadar büyük bir yapının
tek elden yönerilmesinin doğru olduğu-
nu düşünmüyorum. Bir de sanatta tath
bir rekabet olmah. Birtakım özerklikleT
olursa onlar yeni tatlar, yeni heyecanlar
getirecektir. Bu yerinden yönetim ya da
özerk yönetim denilen şey için yapılan bir-
takım çalışmalar var. Bu çahşmalar haya-
ta geçirilirse Devlet Tiyatrolan için bir
gençleşme dönemi olacaknr. Şu andaki yö-
netim kadromuz da genç ve dinamik bir
kadro. Oyunlann özerk olarak özgürce
seçildiği bir yapı var ki, bu güzel bir şey.
Refik Erduran yazdı
Çeteler
tiyatro
sahnesinde
Kültür Servisi - Tiyatro
lstanbul, Refik Erduran'ın
yazdığı ve Nedret Güvenç'in
yönettiği Seher Vakti adlı oyunu
bugünden itibaren Beşiktaş
Belediyesi Akatlar Kültür
Merkezi'nde sahnelemeye
başlayacak. Kültür
Bakanlıgı'nin katkılanyla,
Tiyatro ve TV Yazarlan
Derneği'nin işbirliğiyle
sahneienen oyunun gişe
gelirinden temiz toplum
girişimine pay aynlacak.
Devlet içindeki çetelerin yol
açtığı skandalın perdesini
aralayan ve 'Gerçek bmük
patron kim' sorusuna yanıt
arayan oyunda rolleri Ayşen
İnci, Yosi Mizrahi, Osman
Gidişoğlu ve Funda Şirinkel
paylaşıyor. Dekor ve kostümünü
Nflgün Gürkan'ın hazırladığı
oyun, cinayete kurban giden
kocasınm cenaze töreni için
Almanya'dan gelen Doktor
Seher'in kendisini çete, mafya,
özel tim, örgüt, tetikçi. kara
para gibi sözcüklerin sıkça
geçtiği bir ortamda bulmasım
anlaöyor. Oyunun yazan Refik
Erduran oyun hakkında şu
görüşleri dile getiriyor: "Kim
ne derse desin 'aptal ulus'
değiliz. Ama yüzyıhn son
çe>reğindeki durumumuz
aptaka. Kanh bir batakta
debeleniyor, boyuna
yurdunıuzdaki asıl suçlulan
anyor, bulamıyoruz. Niçin
b
anlayamıyoruz bir türlü. Oysa
'Gerçek Patron kim' sorusunun
yanıtı apaçık ortada. Gerekli
uyanışa th arromuz kendi
yöntemleriyle katkıda
bulunmah. Olaya kanşan her
kesimden kişilerin iç dünyalannı
da aydınlatmaya, tablonun
bütününü insan yanıyla anlaşdır
kıhnaya çakşarak. 'Seher Vakti'
oyununu bu amaçia yazdım.
Geçen yıl temiz toplum uğruna
bir dakika ışık sondürdük.
Şimdi aynı doğrultuda salon
ışıklaruu iki saat
söndüriiyoruz."
DEFNE GÖLGESİ
TUBGAY FtŞEKÇİ
Yapüğın İşi Bilmek
Oktay Rifat, kendisiyle yapılan bir konuşmada,
sanatta başanlı olmanın yollanndan söz ederken
"Her şeyin başı bilmek. Bir işi bilerekyapmak" di-
yor.
Ülkemizin yıllardır içinde yuvarlandığı, bir türlü
bitmek bilmeyen altüst oluş süreci, insanlanmıa
fazlasıylaetkiledi. Birgündetelevizyonsunucusu,
gazeteci, siyasetçi, trilyoner olunabildiği gibi sa-
natçı da olunabileceğine inanıldı. Hatta çoğuna bun-
lardan biri yetmedi; hem gazeteci, hem sanatçı, hem
siyasetçi, hem de işadamı olunabilecegini sıradan
yurttaşlara gösterdiler.
Böylelikle eğitimin, yıllar boyu okullarda geçiri-
len günlerin pek de önemli olmadığı, bir parça ye-
teneğin çok şeye yetebileceği kanıtlanmış oluyor-
du.
Sık sık karşılaştığım durum: Elinde* bir şiir dos-
yasıyla gelen genç bir insan.
"Ben şiiryazıyorum. Yazdıklanmı çevremde her-
kes beğeniyor. Bir de size göstermek istiyorum."
Bakıyorsunuz, ne bir dil özeni, ne anlattığı bir şey
var, ne de şiirin ne olduğundan haberi.
Böyle durumlarda soruyorum.
"Siz hiç şiir okudunuz mu?"
"Okudum."
"Kimleri?"
"OrhanVeli."
"Başka?"
"ÖzdemirAsaf."
"Başka?"
Başkası yok. Kimi zaman yukandaki isimler de-
ğişiyor, ama yine başkası yok.
Bu noktadan sonra bir parça sertleşme hakkını
kendimde buluyorum. Başka mesleklerden ömek-
ler veriyorum.
"Kalay dökmesini bilmeyen biri kalaycı olabilir
mi?"
Fransa'da yapı ustası yetiştiren yapı meslek
okullannda öğrenciler, okullarını bitirdikten sonra
ülkenin çeşitli bölgelerinde o yörelerin yapı gereç-
lerini tanımak için çalışmak zorundadırlar. Hangi
yörenin gereçleri nasıldır, üzerinde çalıştıkça us-
tayla gereç birbirlerini eğitir, bütünler, tamamlar-
lar. Sonunda işini iyi bilen bir usta çıkar ortaya. Yal-
nızca demir ve çimentoyla ev yapmayı bilen biri,
ülkenin her yerini beton yapılaria donatamaz. Söz-
gelimi, Kuzey Fransa'da konutlar yalnızca kırmızı
tuğla ile yapılabilir. Yörenin geleneksel yapılan böy-
le olduğundan yerel yönetimler bunun sürmesini
isterler ve tuğla dışında bir gereçten konut yap-
manıza izin vermezler. Beğenir ya da beğenmez-
siniz, ama başka bir türlü de davranamazsınız.
Ülkemizde ise öyle bir boşvermişlik yayılmış ki
ne yerel yapı özellikleri kalmış, ne kültür, ne insan;
toparlayabilene aşk olsun.
Şöyle soralım: Son bir yılda halkı bilgilendirdiği
savındaki televizyon ekranlannda şair olarak en çok
kimi gördünüz?
Boşuna düşünmeyin, yanıt: Kerem Alışık.
Her akşam ekranları dolduran, içerikleriyle hal-
kın yaşam kültürünü her gün bıraz daha düşüren,
kim kımte ne yapıyor programtannın vargeçilmez
kişisi. Şiir yazdığı için kadınlann gönlünde taht ku-
ran erkek. Ne yazmış, nasıl yazmış, soran yok.
Insanlanmıza galiba önce gökten yere inmedik-
lerini, üzerinde yaşadıkları dünyanın binlerce yıl-
da oluşmuş bir tarih ve kültür kalrtı olduğunu, bu-
günün insanlannın da bu geleneğin son halkası ol-
duklarını göstermeliyiz.
Şiir mi yazıyorsunuz, Homeros'u başlangıç sa-
yarsak demek, 2700 yıldır şiir yazılıyor. Böylesi bir
şiir birikiminden habersiz, ben şiir yazıyorum diye
ortaya çıkılabilir mi?
Sanat yapıtlannın değeri biraz da kendinden ön-
cekilerie ve çağdaşlanyla kıyaslanarak befirienir. Bu
kryaslamayı da önce, ortaya koyduğu ürüne ba-
kıp sanatçının kendisi yapacaktır.
Başka alanlarda, bilgısizlik belki örtülebilir, ama
sanatta ilk bakışta kendini gösterir.
Bilgisiz sanat olmaz.
Ferzan Özpetek'ten Harem Suare'
• ROMA (AA) - Türk sinemasında 'Hamam'
fılmiyle adını duyuran yönetmen Ferzan Özpetek,
ikinci fılmi 'Harem Suare'nin hazırlıklannı
sürdürüyor. Türk-ltalyan ortak yapımı 'Hamam'ın
Italya'daki ve dünyadaki başansından sonra yine
Türk-ltalyan-Fransız ortak yapımı 'Hamam Suare'nir
hazırlıklanna başlayan Özpetek. Türkiye'deki
çekimler için 2 Kasım'da lstanbul'a gelecek. Filmin
bir kısmı da Italya'nın kuzey bölgelerinde ve
Venedik'te çekilecek. Osmanlı Imparatorluğu'nun
çöküşünü anlatan fılmin baş kadın oyuncusu Fransız
Marie Glen. Diğer rollerde ise Italyan oyuncular
Lucia Rose ve Claudio Gerini oynuyor. Türk AFS
Film, Italyan RC Medusa ve Fransız Valencia
Production şirketlerinin ortak yapımı olan filmin
kostümlerini Alfonsia Lecchieri hazırhyor.
Îstanbul'da fikn için özel bir kostüm atölyesi
kurulurken yönetmen Özpetek, Yıldız Köşkü ve diğeı
bazı tarihi köşk ve saraylardan filmin çekimleri için
izin bekliyor. Filmin sanat yönetmenliğini ise
Mustafa Ziya Ülkenciler üstleniyor.
K Ü L T Ü R I Ç İ Z t K
K Â M İ L M A S A R A C 1
h