14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2OCAK1998CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Evlilik ve Mal Rejimi Prof. Dr. MERYEM KORAY S on vıllarda Turkıye'de ka- çoğunluğu ıse, kadının ev-ıçı emeğını dınlar açısından tartışma konusu >apılan Medenı Yasa'dakı aıle hukuku ıle ılgılı hukumler arasında "ailedeki mal rejimi" ko- nusundakı duzenlemeler en can alıcı tartışmalara konu olmaktadır Neden7 Ekonorruk gûcun ne demek olduğunu çok ıyı bıkn erkekler ıçm bugunku du- zenlemenın onemı buyuk de ondan Gerçekten bugunku "malaynlığıT> rejı- mırun sonucu olarak evlılık bırlığı su- resınce gelın, yaşama standartlan yuk- selen, maharhğı artan aılelerde bır bo- şanma durumunda koca, çok zaman, bu malvarlığının tamamına sahıp olurken, kadının kendıne aıt bır mah arlığı y ok- sa mağdunvetı kaçınılmaz olmaktadır Sorun da burada duğumlenmektedır Acaba Turkıje gerçeğinde olduğu gibi çoğunluğu çabşmavan e\ kadınlanmn ya da çalışsa bıle erkeğe gore ailev e sınır- lı bır katkısı olan kadınlann aılenin ar- tan malvarlığı uzennde bir hakkı var nudır, yoksa yok mudur? Turkıye'de bu konuda goruşler ıkıye aynlıyor Kadınlann buyuk çoğunluğu, kadınlann da evlılık bırlığı ıçındekı kat- kılannın kuçumsenmeyecek olçüde ol- duğunu duşunu> or ve bu nedenle bırçok Batı ulkesınde olduğu gıbı boşanma du- nımunda eşler arasında mallann eşıt bo- luşumunu, yanı mal ortakhğı rejımının geçerlı olmasını ıstıyorlar Kadınlann bır bolumu ıle doğal olarak erkeklenn dıkkate değer bulmayarak boy le bır mal paylaşımına gerek gormü>orlar Kadın- lann bu konuda Medenı Yasa'dakı de- ğışıklık ıstemlen Mechs'e kadar yansı- mış olsa da, bugunku Meclıs tablosu ıçınde bunun gerçekleşmesınm olanak- sız olduğu da açıktır Bu durumda ge- çıcı bır onlem olarak, ev lenme oncesı eşlenn yapacaklan bır sozleşmeyle ya- sada ılkesel olarak benımsenen mal ay- nlığı rejımını "mal ortakhğı'' rejımıne donuşturmelen düşunûlmekte ve kadın- lara bu yolda onen ve çağnda bulunul- maktadır Kıyamet de burada kopmak- tadır Kı> amet dedımse. erkekler \ e ka- dınlar arasında değıl, şımdılık kadınla- nn kendı aralannda Erkekler nasıl ol- sa bızı bızden ıyı savunacak kadmlar bulunur dıye, şımdılık daha çok sessız kalmayı yeğlıyorlar sanınm Orneğın Yenı Yu2yıl gazetesınde Gu- lay Gokturk uç kez bu konuya değıne- rek, ozetle evhlığın kadın ıçın "kaza- nılnuş haklar* elde edılen bır kurum ol- maktan çıkmasuıı, ev lılığe boylesuıe bır bakışın kadını aşağılayan bır yaklaşım olduğunu, kadının kendı ayaklan uze- nnde durması ıçın evlılık kurumunun guvence sağlayan bır kurum olmaktan çıkması gerektığını ve aynca malvarlı- ğının eşıt paylaşımının adalet kavramı- na da aykın olduğunu. çunkü "üç ku- ruşluk ev ıştennin" adamın cehennemı çalışma temposuna denk tutulamayaca- ğını dıle getırmektedır Gulay Gokturk'un ya daboyle duşü- nen bazı kadınlann bu görüşlennın bır ucu kadının bıreyselleşmesı, ozgurleş- mesı \e e\hlık kurumuyia ıhşkılenm gozden geçumesı tartışmalanna daya- myor, otekı ucu da kadının evlılık bır- lığı ıçındekı emeğının değennın ne ol- duğunun tartışılmasım gerektınyor Kadının bıreyselleşmesı ve ozgur- leşmesı hıç ıtıraz edılemeyecek bır he- defveıstek Ama nasıl gerçekleşecek7 Eğıtımden çalışma yaşamına, toplum- sal değerlerden aıle vapısına kadar bır- çok alanda kadının hem bıreyselleşme- sı hem de ekonorruk özgurluğünu sağ- lamasuu sınırlayan sayısız engel varken (bunlan burada sayıp dokmeye gerek yok sanınm) toplumsal kımhğı ve ko- şullan dıkkate almayan bır bırey selleş- meyı nasıl savunabılırsmız0 Ustehkbo- şanmanın kadını zaten bırçok açıdan zor duruma soktuğu bılınırken, hem ka- dının ozgürleşmesmı ıstemek hem de ekonorruk açıdan mağdur olmasını ka- bul etmek nasıl mümkun olabılır7 Unutmamakgerelorla evtfliği bir gu- venceolarak görmek,kadının kendi ku- suru değiL, toplumun ve en başta erke- jpn pekiştirdıği bir durumdur. Evlendı- ğı zaman ya da çocuk olduğunda kadı- nın ışı bırakmasını ısteyen eğıtımlı eğı- tımsız, ne çok koca olduğunu bır hatır- layınız Bu koşullar altında toplumun temel değerlenru benımsedı, kendınden beklenılenı yaptı ve toplumsal rolune uygun davrandı dıye kadını neden bı- reyselleşemedm neden yalnızca ken- dıne guvenecek koşullar yaratmadm dı- ye suçlamak ve sonra neden şımdı ev- lılıkten, verdığın yıllann hesabmı soru- yorsun dıye aşağılamak haklı gorulebı- lırmı1 ' Evlılık karşılıklı duygu temelıne da- yalı ozel bır ılışkı olduğu gıbı, toplum- sal bır kurum da Bu toplumsal kurum yalnız kadın adınadeğıl erkekadınada bazı haklar ve gihenceler sağiı>or. Ls- telık toplumsal değer yargılan açısın- dan da, yasalar açısından da, çok za- man erkek adına sağlanan haklar ve gu- vencelenn "ayncalıklar" anlamını taşı- dığı da bılınmektedır Orneğın bır dü- şunün Bugun en gehşmış toplumda ve ekonorruk açıdan kendme yeten ka- dına bıle evhlığın bır "ayncahk'' e\ Ien- memenın bır "ekskfik" olarak sunuldu- ğu bır gerçek değıl mıdır9 Hem evlılığı bu kadar yucelteceksınız, hem evlılık- te erkeğe haklar\e ayncalıklar sağlaya- caksınız, hem de kadının evlılık kuru- mu ıçındekı bazı haklanna sahıp çıkma- sını yadırgayacaksınız Bunun anlaşıhr ve kâbul edılırbıryanı olabılırmı7 Tam tersine, takınılacaken doğru \ aklaşırrun bugun, bu koşullar aJönda evhhk bırli- ğini kadın için de eşit haklar elde edilen bır kunıma donuştürmek olduğu açık- ör. Ote yandan kadının ev-ıçı emeğının değen ne kadardır0 Gerçekten soylen- dığı gıbı üç kuruşluk bır değen rru, yok- sa parayla olçulemeyecek bır değen mı vardır0 Bırleşmış Mületler tûm dûnya- da yaratılan hasılanm yüzde 10'u ıle yuzde 35'ını kadınlann ödenmeyen ev ışlennın oluşturduğunu ılen sürmekte- dır (UN, VVOMEN 1994 Survey On The Role of Women ın Development) Gelır grubu yuksek kûçuk bır azınhğın dışmda hemen her aılede kadın yalnız ev ışlen yaparak değıl, ev ışlennın uzan- tısı gıbı görduğu daha bırçok şey urete- rek e\ ekonomısme katkıda bulunmak- tadır Ve böylece kadın, küçuk buyûk katkılanyla, tasarruf alışkanlıklanyla aılenin malvarhğinın artmasuıda ger- çekten onemlı bır rol oynadığı gıbı, er- keğın, cehennemı ya da değıl, ama yı- ne de kuşkusuz belırlı bu-güç \e perfor- mans ısteyen ış dunyasına her yonden hazırlanmasında da başlıca rolu oyna- maktadır Koca ekmek kazanmaktadır ve her şeye hakkı vardır, ona bu gucu kazandıran kadının emeğı v e desteğı ıse "üç kuruşluk olmaktadır'" Boyle bır şey kabul edılebılır mı9 Kadının e\-ıçı emeğını kuçumsemek değıl, maddı ve mane\ ı açıdan karşıla- namayacak değerde bır emek olarak dü- şûnmek gerekmektedır Ustelık bu emekten yalnız erkek değıl, bunlann karşılığını ödemeyen ekonomı ve ış dunyası da kazanmaktadır Kadının yaptığı ışlen satın alacak olan erkek ış- gucûnün daha pahalı bır ışgûcu olaca- ğı açıktır O nedenle kadınlann bugun- ku ısteklennm, ashnda bu"çok kadın ıçın hıç de "haklar ve guvenceler kurumu" olmayan, tam aksıne oldukça "haksız ve güvencesiz bir kurum" olan evlılığı bıraz olsun kendılen ıçm guvenceh du- ruma getırmek anlamını taşıdığını du- şunmek çok daha doğru bır bakış açısı olmaktadır ARADA BİR RÜKZAN tımcı Hangi Hakla İnsan Hakları? Turkıye Bıhmler Akademısı (TUBA), 18 aralıkta Boğazıçı Unıversıtesı'nde, bu unıversıtenın de desteğıyle 'İnsan Haklannın Gelışımı' konulu ulus- lararası bır sempozyum gerçekleştırdı Gonul ıs- terdı kı bu toplantıyı başta Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve parlamenterter unıversıte rektorlerı de ızlesın Hukumetten sadece, bır konuşma da yapan İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı H. Samı Turk vardı Değerlı Prof Hasan Yazı- cı'nın başı çektığı bu programda Turkıye Bıhmler Akademısı'ne yaraşır bır duzen vardı Dınleyıcıler de bu ortamın kışılerıydıler llk konuşmayı yapan Sayın Yazıcı'yı dınlıyorum "İnsan hakları kadar bırey ahlakını yakından ılgı- lendıren bır konu olamayacağı goruşundeyım Hatta rahatça dıyebılırım kı tarıh boyunca bıreyı bır yana bırakıp toplum ahlaktnı korumak ve kol- lamak yolundakı gınşımlenn hemen tumu, ınsan- lık tanhıne, insan haklan çığnemefennın en çarpı- cı orneklerı dıye geçmıştır Boyle bır toplantı du- şuncesı bende ılk kez, 1995 yılında Akademımız (TUBA) adına katıldığım, Amsterdam 'da toplanan Bılım Akademılerı Uluslararası İnsan Haklan Top- lantısı sırasında gelıştı Unlu bılım adamı Max Pe- rutz'u (1962 yılında hemoglobın molekulunun ya- pısını aydınlatan çalışmalanyla Nobel Kımya Ödu- lu'nu paylaşmıştı) dınlıyordum Konuşması, Han- gı Hakla İnsan Haklan başlığını taşıyordu Perutz bu konuşmasının sonuna doğru bır tablo goster- dı Tabloda, ışkencenın olağan bırşekılde veyay- gın olarak uygulandığı 31 ulkelık bır lıste vardı ve Turkıye de bu ulkeler arasındaydı Ulkem ve on- dan öturu benım ıçın çok yuz kızartıcı olduğu kuş- kusuzdu Prof Perutz benım boyle duşunduğu- mu sezmış olacak kı, hemen arkadan bır tablo daha gosterdı Bu tabloda ıse ışkencenın hıç uy- gulanmadığı 11 ulkeyı gosteren bır lıste vardı ABD, Ingıltere ve Fransa gıbı uygahık duzeylen tartışmasız olan bırçok ulke lıstede yer almıyor- dui" Sayın Yazıcı gondermeleryapıyor, yalın bırTurk- çeyle konuşuyor Dınleyenlerde çağnşımlar zıncı- n Geçmışten bugune insan hakları 1 Hepımızın gundemındeolan, acı venyor 'İnsan"varsa, insan olmanın gereğı, hakları da var İnsan ve haklan eşanlamlı, soluduğu hava onu besleyen 1 Soluk- suz mu kalıyor sık sık? "İnsan haklannın temelın- de olan dınamıklık ve gelışmeye açık olma nıte- lıklerı kendı ulke ve ulusum ıçın de geçerlıydı Ül- kemde insan haklan hıç de ıstenen bır duzeyde değıl 1 " dıyor Sayın Yazıcı Donup bızı de kattyor peşıne huzunle Bır yanımdan değertı ozan Hil- mı Yavuz yavaşça seslenıyor "Huzun kı en çok yakışandır bıze " Keşke bıze yakışan usla, gerçe- ğın butun alanlarına açılmak olsaydı dıye duşunu- yorum ve yıne "elde var huzun1 " Hasan Yazıcı bılım adamlanna yaraşır bır bıçım- de "Şımdı olabıldığınce soğukkanlı olmaya çalı- şarak bu duzey eksıklığının oğelennı tartışalım "dı- yor "öncelıkle hukuk ve yargıyla ılgılı sorunlan- mız bır yana, bın yıldır en kutsal kavramlar uzenn- de anlamadığı bır dılle duşunmeye çalışmış (zor- lanmış) ve duşunememış bır ulkeyız Doğru anlı- yorsunuz, ahlak sorunumuzun çok onemlı bırpar- çası da Islam'ı Turkçe uygulamamış, Turkçe du- şunmemış olmamız " Sayın Yazıcı, bu noktada yıllardır çeşıtlı kurum- larda oğretmenlığımı surdururken yaşayarak var- dığım çok onemlı (yaşamsal) bır gerçeğı dıle ge- tırmeme neden oluyor Anadılının mantığıyla kav- ranz dunyayı Algılama oğrenme ozumseme, kı- saca once kendı olma bırey olma bu yolla gerçek- leşır Bellemeye dayalı oğrenme us'un kapılarını aralayamaz bıle "Kalıplaşmış insan "dan "gelışmış insan "a geçılemez Duşunmeyen, kuşku duyma- yan (kuşku yasaktır), sorgulamayan kışıler suru gı- bı gudulenır kolayca (vay halıne boylesı toplu- mun') "Insanlaşma" surecı gerçekleşemez Akıl- )a kendını kurtaran insan, aklını kullanma cesare- tını gosteren insan, engellenmeden ozgurce gelı- şen ınsandır Yonetım gorevını verdığı ınsanları da bu duzeyde belırler ve onlann sıkı denetçısıdır de Bağımsız "evef"lerı, 'hay;r"lan vardır Haklannı ın- sanca kullanmak ıster Turkıye Bıhmler Akademısı'nın duzenledığı İnsan Haklannın Gelışımı konulu uluslararası sempoz- yumdayapılan konuşmalann Bıhmsel Toplantı Se- nlen'nden yayımlanacağını bılıyoruz Bu değerlı bıhmsel nıtelıklı uyarıcı kıtabın gereken katlara ulaştınlmasını dıtıyor ve Hasan Yazıcı aracılığıyla TUBAyonetımıne sağolun dıyorum Fethullahçılar ve 'Türk Rönesansı' MEHMET Y. YAHYAGİL ntropolog, gazetecı-yazar Nev- val Sevindi, ızledığım çalışma- lanna ekledığı ve "Fethullah Gulen ile New York SohbetT adlı dıkkat çekıcı soyleşısınde . vardığı uç temel yorumun ılkın- de F. Gulen Hoca'nın eğıtım alanında yurtıçın- de 100 ve yurtdışında 200 eğıtım kurumunu kapsayan ve toplumbılımsel anlamda bır sıvıl eylemını ve orgutlenmeyı, ozunde Turk kultu- runun evrenselleşmesını amaçlavan, ancak bu- nu "hoşgorü penceresinden" ve lslam dınıne ye- nı bır yaklaşımla gerçekleştınleceğı varsayılan "Turk Rönesansı" kavramına dıkkat çekmekte- dır Ikıncı yonımunda, "Toplum, modern bir İs- lam anlayışını talep etmektedir" ve son olarak da "Türk avdmlanıun şablonist ve tarafgir dü- şünme alışkanlığı ınsanlan gerçeklerden kopa- nyor" demektedır _ N Sevındı, benım de yürekten ınandığım ve Hİkemızın gerçekleştırmek zorunda olduğu ye- nı bır kultürel yapılanma surecı ıçm, Fethullah Hoca'nın dınsel katılıklara son veren ve dınsel pratıklerle (camılenn çok ışlev lı olması, teset- tur konusuna bakışı gıbı) ınanca, ınanana ve ınanmayana "hoşgorülü"yaklaşımı, dının yeni- den yorumlanmasının onemıne ışaret etmesı ve benzen düşuncelen bu ülke halklannın gerek- sınımıdır Fakat kım tarafindan kullanılırsa kullanılsın, bır dın lıdennın Asya'dakı Turk cumhunyetle- nnı merkez kabul eden, dinsel odakh eğıtım çı- karmasının "Türk Rönesansı" olarak adlandır- ması, ozgun olarak "yeniden doğuş" anlamın- dakı ve koku Hınstıyan dmı ıle Yunan ve Roma uygarlıklannın bınkımıne dayalı, bılım ve sanat alanındakı yukselışı ıfade eden "Rönesans ey- lemi"nden onemlı farklıhklartaşımaktadır Kul- türel dokumuzun uretkenlığını yıtırmesı bılım dunyasına katkılanmızın (kı bunun bır ölçutü, Turkıye Cumhunyetı vatandaşlannın çeşıtlı alanlardakı bıhmsel yaymlandır) duzeyı, bu bı- nkırrun ülkemızde henuz yeterlı olmadığını gos- termektedır Kaldı kı Gulen Hoca'nın önderlığınde ıvme- sı artarak genışleyen bu gınşım ancak bır "ls- lam refbnnu" olarak nıtelendınlebılır Arkası- na buyuk bır grubu, "Nur cemaatini" alan bır dm adamı ıçın de uygun olan budur N Sevın- Marmara Unnersıtesı dı ıle yaptığı aynntılı soyleşıde Fethullah Hoca, her ne kadar Nurculuk hareketının kûrucusu Sa- Id-i Nursi'ye kaçınılmaz olarak atıflarda bulu- nuyorsa da dının yeniden ve gunumuz koşulla- nnda yorumlanmasının merkezinde S Nur- sı'nın olduğunu pek de vurgulamamaktadır "Her mutegavvu; hadıstir Her bir hadisin bir muhdisı,yanı mucıdı var. Ovle ise bu kainaün ka- dim bir mucidi var." (2) (Gunumüz diiiyle: Her değişün bır yenılıktır Her yenılığm bır yapıcı- sı kûrucusu vardır Dolayısıyla bu evrenın de "başlangıcı obnayan" bır kûrucusu, yaratıcısı vardır) Gorulduğu gıbı "değişimin" altmı çı- zerek ozellıkle M. Kemal Atatürk'u ızleyen dö- nemde yer alan kımı yanlış uygulamalann, son- ra da sıyasal çıkarlar uğruna laısızmden venlen ödünlere bağlı olarak bugunku kaosa temel olan ve laısızm ıle dının karşı karşıya getınldığı bır _ surecte, ınsanlann ınanç ıhtıyacını dışırjlıne et- mek ve lslam dırumntepvel ılkelennı yqwenı bır yaklaşımla ele alarak bır cemaat dmfKmDH (Nurculuk hareketıne) önderlık eden Saıd Nur- sı'nın ozgun perspektıflen ıle, bu hareketın gü- numûzdekj temsılcısı rolundekı Gulen Hoca'nın "kendine özgu" olarak nelen ortaya koyduğu sorunu, kultürel değıl, dınsel alanda bır ıncel- meyı gerektınTiektedır Ancak Gulen Hoca'nın ozellıkle Türk cum- hunyetlennı esas alan ve kuşkusuz bır sıvıl top- lum hareketı göriınümundeki eğıtım seferberlı- ğı kendme ozgüdur Bu hareket, evet, onemlı kultürel sonuçlar doğuracak nıtehktedır Kultür olgusunun temel ogelen olan dm, dıl, bılgı bı- nkımı, ekonomık aktıvıteler, guzel sanatlar, ge- lenek ve görenekler Turkıye Cumhunyetı ıle ye- nı bır sıyasal oluşumla ortaya çıkan Türk cum- hunyetler arasında yakın geleceğın dunyasında soz sahıbı olabılmek ıçın, aym pazan elde etmek ısteyen ülkelerle ekonomık rekabet smavında başanlı sonuçlann alınabılmesı ıçın bır "eğitinı eyleminin" başlatılması akılcı bır yaklaşımdır Ne var kı bu yaklaşımın ozünun "akılcı (rasyo- neJ)" olması hareketın lıdennm (hoşgoruye da- yalı ve yenıhkçı atılımlar ıçerse de) dınsel mo- tıflenn eğıtım eksenıne yerleştırmesını, doğal olarak engellememıştır Bunun bır yansıması, Turkıye'de Fethullah Hoca'ya aıt olduğu behrtılen kımı dershaneler- de dahı cınsıyete dayalı bu- aynmcılığın yapılı- yor olmasıdır Aynca bunun bır ulusal polıtıka olmayıp bır cemaat tarafindan ve bu hareketı destekleyen, genelde çok-kulturcüluğe karşı çı- kan, yer yer aşın mılhyetçı çağnşımlar yapan ocak, vakıf adı altındakı kımı orgutlenn koru- macılığındakı bu "eğftun programuun" ıçenğı, eğıtımı verenlenn ve alanlann düşuncelen ana- lız edılmeden, bu okullardakı yaşam bıçımı ın- celenmeden, eylemın "Turk Rönesansı" olarak benımsenmesıne bu karşı çıkış değerlı N Se- vındı'nın (kanımca kendısının kımı yorumlan etıktır) deyımıyle "şablonist" değıldır Aksıne, oluşturulmak ıstenen bır kultur şablonunun nes- nel olarak ıncelenmesı gereklıhğının vurgulan- masıdır Bırbaşka onemlı nokta, eğıtım hamlesıne dın- sel motıflen enjekte eden bır dın adamının, bu gınşımınm ve etkıleyıcı bır orgutlenmenın ma- lı ve akademık yonden devlet tarafindan ıncele- nıp denetlendığme ılışkın bır açıklamada bu- lunmayışı ya da boyle bır açıklamadan kaçınıl- dığıdv Bu dunımda da sozjkoausu olanın ger- çekte sıvıl bır hareket değıl, dev let mısyonu olup olmadığı sorusunu akla getırmektır Buokullardan mezun olacaklann, orneğın Se- vındı'nın kıtap halıne getırdığı söyleşısının "sonsözunde" değındığı "yTirtseverlik-nıillh'et- çüik" avnmını, kazanacaklan dınsel paradıg- malardan kendılennı soyutlayarak nasıl yapabı- leceklen de ayn bır soru ışaretı taşımaktadır Fethullah Hoca çozum yolunu hâlâ Osmanlı mo- delınden (camının yanına havTa ınşası gıbı) ha- reketle sağlayabıleceğını duşunüyorsa, bu da "yeni bir söyİem" olmayacaktır Hınstıyanlıkla yaşıt olan mısyonerlık bugün surdurulemez Sürdurulmemelıdır Bunun olumsuz yansımala- n Afnka uluslannda rahatlıkla gozlenebılmek- tedır Gunümüzde kımı bağnaz Avrupalı ve ABD vatandaşlannın dın adına kurduklan örgutler. orneğın Bosna'da yakın geçmışte yaşanan çır- km sa\ aşta nasıl başansız oldularsa, Türk mıs- vonerlığmın de -"hoşgörü" yaklaşımlı da olsa sağlayacağı yarartartışmaya açıktır Inanç duy- gusu, yaratıcı ıle insan arasında kalmadıkça v e onun beynıne indirgenmedikçe, toplumsal ve ekonomık knramlar, sıyasal doktnnler, dogma- larla karşı karşıya getınldığı surece ne Hınstı- yanın papaya bağlılığı, ne de Muslumanın şu ya da bu dmı lıdere ınanması, bu dünyayı 21 yuz- yıla taşıyamayacaktır PENCERE İslamcı Konglomera Yetkıh ağızların dıle getırdığı çarpıcı gerçeğe ba- kılırsa ülkemızde her altı saatte bır camı yapılıyor- muş kı, ınanılır gıbı değıl Gun 24 saat' Gunde 4 camı1 Iran halt etmış, Cezayır solda srfır, Afganıstan'ın camı yapacak halı mı var' Sudan, Mısır, Pakıstan, Tunus, Lıbya, Suudı Arabıstan, Katar, Umman, Ye- men bu yolda yaya kalıyor, Turkıye rekortmen Neden? Çunku dıncı açıkgozluğunde camı ıle tıcaretha- ne kavramlan ozdeşleşıp ıkızleştınhyor, her camı gı- nşımının altında, dıncı takımının tezgâhı kuruluyor Camı yaptırma derneğıyle para toplamak, 'ar'ı bır yana bırakıp 'kâr'm tezgâhını kurmak, ne Os- manh'nınaklınagehyor, neArab'ın nedeçorabın Turk'un aklı sonradan gelırmtş Bır geldı, pır geldı • Vakrf nedır^ Vakıf, Islamda bır hızmetın gorulmesı ıçın sapta- nıp belırlenen mal mulktur, daha çok hayır ışlennı surduımek ıçın duzenlenen kurumdun Cumhunyet donemınde de vakıf sosyal ve kultürel amaçlı ışler ıçın kurulurdu Dıncı ne yapıyor? Iktıdarı ele geçırmek ısteyen partının ekonomık altyapısı ıçın vakfı bır araç gıbı kullanıyor Laık cum- hunyetı yıkmak yolunda eskı bır lslam kurumu olan vakıf, sıyasal orgute donuşuyor Ya bankalar? İslamcı bankalar şenatçı amaçlara parasal hız- met ıçın tefecılık yapıyoriar Holdınglenyle, şırketlenyle, vakıflarıyla, camı uzantısında kurulan tıcarethanelenyle, gencı Arap ulkelerının şenatçı guçlenyle kurduklan parasal ıt- tıfaklarıyla, okullanyla, demeklenyle bır butun oluş- turan altyapı, dıncılere seçım sandığında katlanan bır guç kazandırıyor Solun bır tane televızyonu yokken, dıncı, kaç te- levızyon, radyo ve gazetesıyle şerıatçı medyayı oluşturuyor^ Hesabını yapan var mı? Turkıye'de dıncıhk parasal guce donuştu, şen- atçıhğın onune geçmek ıçın bu kaynağı kurutmak gerek 1 Muslumanhğı polıtıkadan anndırmanın başkayo- lu yok 1 • Konglomera nedır? Latınce kokenden geien 'konglomera', 'yığma' anlamını ıçerryor bır araya gelen taşlar ve kayalar- dan oluşan konglomera, ekonomı sozluğunde de geçerhdır, çeşıtlı firmaları, kurumlan, şırketlen, hol- dınglerı bır araya getıren yığma konglomera denı- yor, bu bııiıktehğı sağlayan guç, pıyasayı gudebıl- mek amacıyla orgutlenıyor, pazan elıne geçınyor Turkıye 2000 yılına gırerken ekonomıde bır şen- atçı konglomera oluştu "Şenatçı konglomera"^ guden ıdeolojı dıncıhk- tır, ıtıcı guç ıktıdar hırsıdır Konglomera ne ekono- mıde lıberal soyleme gırer ne de polıtıkada demok- rası kapsamına Refah Partısı kapatılacak mı, bı|emem^anca^ js- tamcıjcgngjomera dağıfilmadan Turkıye r de tle- mokrasıye ulaşmak hayalden oteye gıdemez Senı çok ozleyeceğız, sevgılı anneannemız ENİŞE AKDOĞAN'ı 1 1 1998günukaybettık 2 1 1998 gunü Teşv ıkıye Camu'nde kılınacak oğle namazını muteakıp Zıncırlıkuyu Mezaıiığı'nda defnedılecektır SEMİN AKDOĞAN GAZEL-MAZLUM KUTLAR Turkıye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığı gunluk Bızim Cazete Ülke sorunlarına ılışkın raporlarıyla araştırmalanyla köşe yazılanyla tarafsız haberlenyle sıvıl toplumlann gazetesı Duzenlı okumak ıçın abone olun Tel 0 212 511 08 75 * % ENGLISH CENTRE 6 * • Tamamı ana dıli İngilızce olan profesyonel oğretmenler, • Duze^mıze ve zamanınıza uygun geniş program seçeneklerıyle • İngilizceyi yaşayarak, keyifle öğrenin.... T C M E B Ozel Emsa Dıl Eğıtım Merkezı Kurso Rumelı Cad No 92 Osmanbey Tel 247 09 83 241 20 34 241 47 20 GELİBOLU ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR Es 1997 8 Davacı Gehbolu Beledıye Başkanlığı tarafindan da%alı tbrahım aleyhıne açılan (Alı Oğ Gelıbolu Alaaddın Mah ) tescıl davasmın yapılan açık duruşmasında venlen ara karan ge reğınce Gelıbolu Alaadduı Mah Ada 22 parsel 4 parselle ılgılı olarak davacı tarafindan davalı ale>hıne acele el koyma nedenıyle tescıl davası açılmış olup davaluıuı tum arama lara rağmen adresı tespıt edılemedığmden ılanen teblığıne karar \ enlmekle adı geçen da valı tbrahım e (Alı oğ Gelıbolu Alaaddın Mahallesı nden) duruşmanın vapılacağı 11 / 2 1998 gunü saat 9'da Gelıbolu Aslıye Hukuk Mahkemesı nde hazır bulunması veva ken dısını bır vekılle temsıl ettırmesı hususu teblıgat venne kaım olmak uzere ılan olunur 9 12 1997 Basın 61053 BAKIRKÖY 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo 1997 1450 Istanbul ılı Fatıh ılçesı Muratpaşa Mah c 055 19 s 30 k 1425'tenufusaka- yıtlı olan Sabn ve Hanıfe oğlu, 1 11 1928 doğumlu Cevdet Palacan'ın rahatsız- lığı sebebıvle hacır altına alınarak kendısuıe, avnı yerde nufiısa kayıtlı, Osman ve Fethıye kızı, 9 1 1941 doğumlu eşı Şûkran Palacan ın vası olarak tayınıne ka- rar venlmıştır Ilan olunur Basuı 62871 İSİM TASHİHt Beyoğlu 2 Ashye Hukuk Mahkeme- sı nın 10 12 1997 tanh, 1997 573 E ve 1997/754 K sayılı ılamı ıle, Fıknye olan ısmım GÜNAY olarak değıştınlniıştır Ilan olunur 25 12 1997 Basın 62916 SULTANÇİFTLİĞİ - ÜMRANİYE BELEDİYE BAŞKANLIĞI'NDAN DUYURU Beledıyemızde açık bulunan 1 adet 5 dereceh S H S doktor 1 adet 5 dereceh T H S muhendıs 2 adet 12 dereceh G I H S şoför 1 adet 12 dereceh G 1 H S zabıta memurluğu kadro- suna 20 01 1998 gûnu saat 13 OO'te Beledıye Zabıta Amırlığı buıasında yapılacak suıavla memur almacaktır Aşağıdakı behrtılmış bulunan genel ve ozel şartlara durumu uygun olanlann en gcç 16 01 1998 Cuma gunü mesaı bıtımme kadar beledıve başkanlığına ıstemlen belgelerle bır- lıkte bızzat başvurmaları ılanen duyurulur 30 12 1997 A- Genel şartlar: 1- T C vatandaşı olmak 2- 18 yaşını tamamlamış olmak 3- Kamu haklarmdan mah- rum bulunmamak 4- Taksırlı suçlar ve aşağıda savılan suçlar dışında tecıl edılmış hukum- ler hanç olmak uzere ağır hapıs \eya 6 a>dın fazla hapıs veyahut affa uğramış olsalar bıle de\ letın şahsıvetıne karşı ışlenen suçlarla, zınunet ıhtılas ırtıkap, rüşvet, hu"sızlık dolandı- ncıhk sahtecılık, ınancı kotüye kullanma dolanlı ıflas gıbı >ıız kızartıcı veya şeref ve hay- sıyetı kıncı suçtan veya ıstımal ve ıstıhlak kaçakçılığı hanç kaçakçıhk, resmı ıhale alım sa- tunlara fesat kanştırma, devlet sırlannı açığa vurma suçlanndan dolayı hükumlu bulunma- mak 5- Askerlık durumu ıtıban ıle askerhkle ıhşkısı bulunmamak 6- Gorevını devamlı yapmasına engel olabılecek v ucut v eya akıl hastalığı veya vucut sa- katlığı ıle ozurlu bulunmamak B- Ozel şartlar: 1- Doktorluk kadrosu ıçm Tıp Fakûltesı mezunu olmak 2- Muhendıslık kadrosu ıçm mımarhk veya muhendıshk fakultelennden bınnden mezun olmak 3- Zabıta memurlugu kadrosu ıçın en az lıse mezunu olmak 4- Şoforluk kadrolan ıçm en az ortaokul mezunu ve en az (C) sınıfi sürucu belgesıne sahıp olmak olmak Istenen belgeler: Beledıyeden alınarak dolduracaklan ış talep foımu ıle 2 adet son 6 ay ıçınde çekılnuş ve- sıkalık fotograf Not: Muracaat edenlenn sayısının salon kapasıtesmı aşması halınde beledıyetun tespıt edeceğı başka bır salonda sınav yapılacaktır Basın 62825
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle