Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 1998 CUMA
12 KULTUR
Yanm yüzyılı deviren bale için 6 Ocak'ta Ankara'da özel bir gece düzenlenecek
Türk balesiınn 50. yıh kutlamyor
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - tstanbul'da Yeşilköy
Bale Okulu'nun açılmasıyla 6
Ocak 1948'de temelleri atılan
Türk balesinin 50. kuruluş
yıldönümü törenle kutlanacak.
Balenin ilk 20 sanatçısına
plaketlerinin verileceği törenin
ardından sinevizyon gösterisi
yapılacak.
Yıldönümü nedeniyle bir hafta
sürecek bale temsilleri yüzde
50 indirimli izlenebilecek.
Devlet Opera ve Balesi (DOB)
Genel Müdürü Hüseyin
Akbulut düzenlediği basın
toplantısında. Türkiye'nin bale
alanında Batı'nın 300-400
yılda eriştiği düzeyi 50 yılda
yakaladığını söyledi. Opera ve
balenin Atatürk'ün çağdaş
devlet anlayışının sonucunda
kurumsallaştığını kaydeden
Akbulut, 6 Ocak 1998
tarihinde operada
gerçekleştirilecek gecede
Yeşilköy Bale Okulu'nu
bitirerek DOB'de görev alan 20
sanatçıya plaket verileceğini
bildirdi.
Akbulut'un verdiği bilgiye
• îstanbul'da Yeşilköy Bale Okulu'nun açılmasıyla
6 Ocak 1948'de temelleri atılan Türk balesinin 50.
kuruluş yıldönümü törenle kutlanacak. Balenin ilk
20 sanatçısına plaket verilecek. Dışişleri Bakanlığı
ile DOB yetkilileri Londra'ya giderek Madame
Ninette De Valois'e plaket sunacaklar.
göre, Türk Devlet Balesi'nin
50. yıh özel gecesi,
6 Ocak günü saat 20.00'de
balenin tarihinin anlatıldığı
sinevizyon gösterisiyle
başlayacak.
Aynca, Dışişlen Bakanlığı ile
DOB yetkileri, 2 Ocak'ta
Londra'ya giderek, Türkiye'de
ilk akademik düzeyde klasik
bale eğitimini başlatan
Madame Ninette De Valois'e
plaket sunacaklar.
Istanbul Devlet Opera ve
Balesi'nden Hiilya Aksular ve
Oktay KerestecL
koreografisini Merih
Çimenciler'in yaptığı "Fırat'a
Ağrt" balesini sergileyecek.
Modem Dans Toplulugu
"Rock MDT"yi, Ankara Devlet
Balesi sanatçılan da
koreografisi Uğur Seyrek'e ait
olan Ravel'in "Botero" adlı
eserini sahneleyecekler.
Türk Devlet Balesi'nin kostüm
ve diğer fotoğraflanndan
hazırlanan sergi, Opera
fuayesinde bir ay süreyle açık
kalacak. Kuruluş
yıldönümü nedeniyle, 8 Ocak
günü "Üç SUahşorlar" balesi,
10 Ocak günü MDT'nin "Pöst"
adlı gösterisi ve
"SenfonUerle Dans" ile 12
Ocak günü sahnelenecek olan
"Kametyah Kadın" balesi
yüzde 50 indirimli
izlenebilecek.
İlk Türk balesi
'Çeşmebaşı'
Yeşilköy Bale Okulu, 1950
yılının mart ayında yürürlüğe
giren bir yasa ile Ankara
Devlet Konservatuvan Bale
Bölümü haline getirilerek
Ankara'ya taşındı. 1956
yılından itibaren mezunlannı
veren bale bölümü, kısa
zamanda 40 kişilik dansçı
kadrosunu oluşturdu.
tlk bale gösterisi "Coppelia"
28 Ocak 1961'de oynandı.
Miss Ailne PhiHps'in sahneye
koyduğu yapıtta başrolleri
Binay Okurer, Ferit Akın ve
tiyatro sanatçısı Nurtekin
Odabaşı paylastılar.
Ferit Tûzûn'ün Anadolu Süiti
müziği üzerine Valois'in
koreografisini yaptığı
"Çeşmebaşı" balesi, 19 Şubat
1965'te sergilendi. ilk Türk
koreografı Sait Sökmen, 6
Kasım 1968 tarihinde
"Çark" balesi ile sahne aldı.
Kısâ sürede uluslararası bale
platformunda dünya standartını
yakalayan devlet balesinin, 5.
yılını dolduran MDT ile
birlikte
repertuvannda klasik eserlerin
yanı sıra çok sayıda modern
yapıt da bulunuyor.
YokoOno, McCartney'i
Salieri'yebenzeîti
'OMozart
olamaz'Kültür Servisi - Paul McCarrney ilk
senfonisini bestelemiş olabilir, ancak Yo-
ko Ono'ya göre sanatçının kendisini Mo-
zart zannetmemesi gerekiyor, çünkü
"McCartney'in müzik konusundaki tek
yeteneği Lennon'ın yeteneğini biçimlen-
dirmekti."
Bir dönem Lennon'la evli kalan ve ta-
rihe Beatles'ı dağıtan kadın olarak geçen
Ono. McCartney'le arasındaki düşman-
lık defterini tekrar açarak McCartney'in
kendisini Mozart zannettiğini, öte yan-
dan Lennon ve kendisi arasındaki ger-
ginliği Mozart \ e Antonio Salieri arasın-
daki gerginliğe benzeterek Salieri'nin
konumuna düştüğünü belirtti.
Teknik açıdan oldukça üstün yetenek-
lere sahip olan, ancak ünü Mozart tara-
fından gölgede bırakılan Salieri öfkesi
nedeniyle Mozart'ın arkasından entrika-
lar çevirmiş hatta söylentilere göre ünlü
besteciyi zehirlemeye bile kalkışmıştı.
McCartney'in kendisini Beatles'ın li-
deriymiş gibi göstermeye çalışmasının
yanlış olduğunu belirtiyor Ono:
"McCartney telefon konuşmalannı ya-
pıp grup üyelerini stüdyoya topladığı için
^ _ ^ ^ _ _ ^ ^ ^ ^ _ kendisini gru-
bunlideri olarak
görüyor. John
OkO Ono, bu tür işler ko-
İlk SenfonİSİnİ nusundaliderlik
besteleyen üsüenmemiştia-
p , ma Beatles'ın
"
a u l
manevi lideri,
McCartney'in Beaties'ınvarol-
mÜZİk m
^ neden'yd»
konusundaki o <
"Y o k o O n o
tek yeteneğinin kendisini Mo-
John Lennon'ın zart'mgölgesin-
yeteneğini
d e k
f
lm
,
IŞ Sali
"
X. • , e
,. , en olarak goren
biçimlendlimek McCartney'in
Oİduğunu Lennon'ın ölü-
belirtti. m u n e d e n i
yl e
^^^_^^_^^^^ ortaya çıkan
^~"~^^~ duygusallıktan
çok rahatsız olduğuna değiniyor: "John
aramızdan aynldtğı için insanlar ondan
bahsederken çok daha duyarlı davranı-
yorlar. McCartney kendisineajıuduyar-
lılıkla >aklaşümamasının rahatsızlığını
dujuyor."
McCartney de geçen yıl başlarında
yaptığı bir açıklamada yaklaşık on sekiz
ay ayn kalan Lennon ve Ono'yu kendi-
sinin banştırdığını öne sürmüştü. Bu sa-
vın kesinlikle doğru olmadığını belirten
Ono ise Lennon ile arasındaki aşkı konu
alan Lennon'ı Evvan McGregor'un can-
landıracağı bir filmde kendisini Beat-
les'ın dağılması aşamasında büyük çaba
harcayan bir arabulucu olarak gösteri-
yor. Beatles hayranlan ise Ono ve
McCartney arasındaki bu gerginliğin
grubun anısını daha fazla tehdit etmesi-
ni istemıyorlar.
ağdaş Türk YahudüenninKültür Servisi - Bir dönem Osmanlı
topraklan üzerinde 150 bin gibi bir nü-
fusa sahip olan Türk Yahudileri, günü-
mü/dc 2? bine varan nüfuslam la en ka-
labalık olduklarıdönemlerin ibadet yer-
lerine sahip çıkmaya çauşryortar. İşte bu
nedenle 1997yıluıda 50. yayın yılını lcut-
layan Şak)tn gazetesi,düzenlediği etkin-
likkr arasında fotoğrafçıükla, Yahudi
küMrünü bir araya getirerek 'Çağdaş
TürkYahuditerinin Kültürel DeğerlerT
konuhı bir fbtoğraf yanşması düzente-
dL tzzet Keribar, Ersin Alok, Ayhan
Eroigü, MilB Mitrani ve Yusuf Âlnn-
taş'ın secki kurulunu oluşturduğu ya-
nşmaya 39 sanatçı 145eserle kabldL Ko-
nunun mekân, obje, yapı, >-apıt ve otay
yönünden zoriuklanna karşıru beklene-
nin üzerinde ilgi goren yanşma sonrası
ödül kazanaa, sergilenecek ve albümde
yer alacak eserler belirlendL Bu eserier
Şalom gazetesinin yayımladığı 'Çağdaş
Türk Yahudilerinin Kültür Değerleri'
başhkh albümde toplandı.
Ünlü katile dönüşen hizmetçi kızSon zamanlarda Ingilizce di-
linde yazılan edebiyat çahşma-
lannda ve bu dilin konuşulduğu
ülkelerin diğer sanat yapıtlannda
19. yüzyıla karşt ilginin arttığı
göze çarpıyor. Bu tür yapıtlann
bir kısmı, yeni-sağın yeniden di-
riltmeye çalıştığı Viktoryen dö-
neme karşı nostaljik bir özlemle
dolu. Ancak bu çalışmalar için-
de, Margaret Atwood'un 'Nam-
ı Diğer Grace1
adlı romanının ay-
ncalıklı bir yeri var. Atvvcod'un
bu kasvetlı ve parlak romanı,
geçmişin dünyasına nostaljik
duygular besleyen bırçalışma ol-
maktan çok, birtutukluluk roma-
nı. Bu, romanın kahramanının,
hapishanenın ötesınde. odalarda,
evlerde, gemılerde ve hep kendi-
ni anlattığı, ama, kendini anlatır-
ken bile gizli kaldığı öyküsünde-
kı gerçek tutukluluğunun anlatı-
mı. Romanın kahramanı olan lr-
landa göçmeni 16 yaşındaki
Grace Marks'ı parlak bir gele-
cek bekJememektedir. Olaylann
akışı içinde ise sıradan bir hiz-
metçıden, ünlü bir katile dönüşe-
rek birçoklannın yargılannın ve
umutlannın odağı haline gelir.
'Nam-ı Diğer Grace', acıma-
sız malzemesine ve derinlikli bir
açı ile yazılmış olmasına karşın,
Viktoryen romanaen sadık çalış-
malardan biri. Bu dönem hakkın-
da kurgusal çalışmalannı okudu-
ğumuz diğer yazarlardan farklı
olarak Atwood, hikâyesinin can-
lılığı, anlancılann güvenilmezli-
ği ile bu dönemin duygusunu ya-
şatmaktadır. 'Nam-ı Diğer Gra-
ce'i, konusunu 19. yüzyıldan
alan diğer romanlardan ayıran bir
özelliği de bir Kanadalı tarafin-
dan. Kanada'da yaşan-
mış bir olaydan yola
çıkılarak yazılmış ol-
ması. Bu, ahşılmış
Anglo-Sakson kahra-
manlardan vehavadan
farklı olarak, kitabın
alışılmadık, taze bir
yan taşımasının da ne-
denidir.
Kitabın ana konusu,
1843 yılında Grace'in, iş arkada-
şı uşak JamesMcDermottile bir-
Uk olup, işverenleri Tbomas Kin-
near ve kâhya kadın Nancy
Montgomery'yi öldürmekle suç-
lanmalandır. Başma vurularak
öldürülen Nancy aynı zamanda
Kinnear'ın metresidirve öldürül-
düğünde hamiledir. Kinnear ise
Nancy'nin ölümünü gizlemek
amacıyla, onun ölümünden bir-
kaç saat sonravurulmuştur. Gra-
ce ile McDermott duygusal bir
davanın yıldızlan olurlar. Grace,
McDermott'un, onu şeytanı bir
baştan çıkancı olarak tanımla-
masınakarşın, olaydan sonra hıç-
bir şey hatırlamaması, yaşının
kücüklügü ve kadın olması nede-
niyle 29 yıl hapse çarptınlır.
1872 yılında affedilir ve kendine
New York'ta bir ev bulunur.
argaret Atwood'un
'Nam-ı Diğer Grace' adlı
romanı geçmişin dünyasına
nostaljik duygular besleyen
bir çalışma olmaktan çok,
bir tutukluluk romanı.
lirlerken yolda ölüp denize atı-
lan annesidir, diğeri ise srvri dil-
li arkadaşı Mary Whitney'in,
kürtaj sonrası ölümüdür.
Doktorlar, hukukçular, din
adamlan bu karmaşık olayın sır-
lannı çözmek için her türlü yolu
denerlerken Atvvood, Grace'in il-
ham ettıği öykülerden hiçbirine
ağırlık vermez. Ancak Grace, gü-
nün karmaşası içinde edilgen bir
öğe değildir. Cinayetten sonra
uğradığı hafiza kaybı-
nı tedavi etmeye çalı-
şan doktor Simon Jor-
dan'a anlattığı öykü-
sünün ilk elden yaza-
ndır. 'Nam-ı Diğer
Grace'in merkezinde
yeralan otobiyografık
anlatılan ise dınleyici-
sine göre biçimlen-
mektedir.
McDermott ise asıhr.
Cinsellik ve sınıf sorunubuci-
nayetlerde ne gibi bir rol oyna-
mıştır? Akla bu konuda bircok
soru takılır ama, Atwood bunla-
nn hıçbirini çözmez. Tersine o
bize, hiçbir erkeğe aşık olmayan
ve iki kadının sıradan ölümleri-
nin etkisinde birGrace tanıtır. Bu
kadınlardan biri, Irlanda'dan ge-
Arwood'un asıl kahramanı ise,
Grace değil, Simon'dır, çünkü ro-
man boyunca değişime uğrar. Si-
mon, aydın, insancıl, kadınlara
karşı kibarbir adamdır ama, şid-
dete varan bir cinsel tutuculuğu
vaıdır. Annesinin hizmetçilerinin
cinsel sırlannın etkilerinden kur-
tulamayan biri olarak, Grace ile
ilişkisi içinde de kafasının için-
de bırçok şey karmakanşıkur.
Ancak bu doktor Simon ile ya-
pılan terapilerde de hıpnotızma
denemelerinde de Grace kendini
ele vermez. Romandan psikolo-
jik çözümlemelerbekleyen okur-
lar, bunlann yerine o günlenn ya-
şamına dair birçok aynntıyı bu-
lurlar.
Çünkü Grace, şeylerin, -elbi-
selerin, halılann, mobilyalann,
yiyeceklerin- dünyasına aittir.
Yapısı o denli yaşama dönüktür
ki, Grace için gerçeğin kendisi,
onu anlatabilme özgürlüğünden
daha önemsizdir. Bütün olup bi-
tenleronu ünlü birkatil, deli, kur-
ban, olağanustü bir karakter du-
rumuna getirmiştir ve 19. yüz-
yılda bir hizmetçi kız, yalnızca
bircanavar olarakyıkayıp pakla-
manın dünyasının dışına çıkabi-
hr.
Bu olağandışı kitabı hak ettiği
ölçüde ele alabilmek neredeyse
imkânsız. Margaret Atwood'un
yazarlıktaki başansı bizi bütün
olupbitenlerin gerçekliğine inan-
dırır ve kendimizi orada hisset-
memize yol açar.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Uşak'tan Mektup Var
Mektup kasım ayında yazılmış, geçen yıl. Sn. Şe-
ner Öztop yazmış. Kitaplara, yazarianmıza, şiire
tutkun olduğunu biliyorum Şener Öztop'un. Yıllar
önce de yazışmıştık.
Bu kez Anadolu kentlerindeki kültür yaşamıyla
büyük kentleri, özellikJe Istanbul'u oranlıyor. Önem-
li bir mektup bu. Kimi bölümlerini Yazı Odası'nın
okurianyla paylaşmak istiyorum:
"Kitaplara karşı sevgim, kitap okuma merakım ve
onlann bakımı, konınması için gösterdiğim özen,
çocuklarıma verdiğim önemle eşdeğerdedir. Yaz-
maya gerek var mıdır bilmiyonjm ama, yazılannız-
dan edindiğim izlenimlere göre sizin de kitaplara
karşı tutku derecesine varan bir hassasiyetiniz var.
"(...) Günümüz dünyasında insanlar bir hayhuy
girdabında parasal maddi güçler edinme ihtirasıy-
la hemdem olduğu bir gerçektir. Acaba ülke gene-
linde kaç okuryazar, eski deyişle 'meşahir-i meç-
hule' olmuş kişilerie ilgileniyohar. Va da edebiyatı-
mızı, kültürîımüzü, sanatımızı değeriendirirken bu
erdemli dünyanın içinde oluyortar? Çok az değil
mi?
"Bırakınız herzaman yakındığımız 'Neden kitap
az okunuyor?' veya 'Gazete, dergi ve kitap tirajlan
bu kadar neden düşük?' sorutannt, bunlan hep so-
ruyoruz. Unutulan bir gerçek var ki, o da taşrada
bulunan, orada gri aydınlığın meşalesini yakan ni-
ce edebiyatseverle iletişim ağının, diyaloğun kopuk
olduğunu nice aydınlar bilmiyorlar.
"Doğal olarak yazarianmız, sanatçılanmız da bu
konuda suçludurlar. Çünkü belihi klikler içinde yer
edinen aydınlanmız, özellikle büyük kentierde ya-
şayanlar, taşrayı sanki yok sayıyorlar.
"Bir araştırma yapılsa nice eli kalem tutan ama-
tör ruhlu edebiyatseverle karşılaşacaklar ve onla-
nn giz dolu dünyalannın ne kadar renkli olduğunu
görecekler. Ama hep küçümseredalarta, 'Hadi ca-
nım sen de! Biz bu konularda zirvedeyiz!' diyecek-
ler.
"Aslında bu durumlann Türkiye'de kültür-sanat
ortamını geniş kitlelere ulaştıramadığını bilseler, ya-
nılgılannı anlasalar hatalanndan dönecekler. Ama
bir türlü bu sıcak, samimi ortamı yaratamamanın
ezikliğini, üzüntüsünü yine taşranın gri aydınlığını
duyumsayan, yaşayan nice adsızyeteneğin... ede-
biyat ve sanatın potasında kendisini görmek ve teş-
vik edilmek için bekleyen yeteneklerin sesini du-
yurmak için bu yazımı kaleme aldım.
"Sizin duyarlı dünyanızın içine girerek bu önem-
li durumlan yazılannızla, yazar çevrelerinizle tartış-
manızı istiyorum. Şimdi ben çıksam, benim şu ka-
dar kitabım var, kitap haline getirilecek üç dört ta-
ne tasanm var, hazırtığım var desem kim inanır ve-
ya bu tasanlanmı kim teşvik ederek yayımlama yo-
luna gidilir?
"(...) Biliyorum, Istanbul'un o hareketli dünyasın-
da taşradan bir sesin, soluğun sizi nasıl etkileye-
ceğini ve sorunlann nasıl çözümleneceğini gelece-
ğe bırakarak, bir hasbıhal olarak duygu ve düşün-
celerimi değerlendirin. (...) Hoşça kalın..."
Birden yaklaşık on yıl öncesine dönüp Tokat'ın ki-
tabevlerine -hepi topu üç kitabevi- nasıl açlıkla gi-
rip çıktığım geldi aklıma. Onlardan birinde Esen-
dal'ın ilk kez kitap olarak yayımlanmış o güzetim Mi-
ras romanını bulmuş ve çılgıncasına sevinmiştim.
Oysa askerlik birkaç gün sonra noktalanacak, An-
kara'ya uğrayıp Istanbul'a dönecektim.
Anadolu kentlerimizde edebiyata, sanata düş-
kün, eli gerçekten kalem tutan, her birinde kimbilir
ne ince öyküler, şiirler, romanlar, resimler, besteler
saklı kişinin, kimbilir ne çok kişinin usul usul sanat-
tan caymaya mahkûm edildiklerini çoğu kez hisse-
derim, sarsılarak hissederim.
Evet ama yalnız taşra yaşamasında mı böyle bu?
Bugün büyük kentierde de 'asıl' sanat işlevsiz kılın-
madı mı? Hele televizyonun özelleri ortaya çıktık-
tan sonra, 'sanatçı' sözü şairinden, tiyatrocusun-
dan, ressamından, film yönetmeninden, hatta ünlü
film yıldızlannın elinden alınıp eğitimsiz, yeteneksiz,
gündelik şarkıcılara-türkücülere sunukiu. Şimdi bu
dönem yaşanıyor.
Bununla birlikte böylesi karanlıklann çok uzun
boylu sürebileceğine inanmıyorum. Toplumlann ta-
lihsiz zamanlan oluyor. Yaşandıktan, geçip gittikten
sonra olumlu tek izi kalamayacak zamanlar. Türki-
ye yıllardan beri bu türden bir zaman dilimi içinde.
Ama artık sonuna yaklaşılıyor.
Karanlık o kadar yoğun ki, besbelli, ufacık bir sil-
kiniş bize sanatın ve kültürün onancılığını geri gett-
recek.
Ülüm ve Ölmek Üzerine'
Kültür Servisi - Boyner Holding, geçen aylarda
yayımlamaya başladığı kişisel gelişim kitaglanna
bir yenisini daha ekledi: 'Olüm ve Ölmek Üzerine'.
Tıp doktoru psikiyatrist Elisabeth Kübler-Ross
tarafından 1969 yılında kaleme alınan 'Ölüm ve
Ölmek Üzerine', yirminci yüzyılın sonlannda
yapılan önemli psikolojik çalışmalardan biri olarak
kabul ediliyor. Ölümün; yadsıma ve kendini
yalıtlama, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme
gibi bugün artık bilimsel çevrelerce çok iyi
tanımlanan beş evTesinin ilk kez araştınldığı bu
kitapta hastanın, doktorlann ve hasta ailesinin
yaklaşan ölümden nasıl etkilendiği ömeklerle
anlatılıyor.
K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
(The Women's Review ofBo-
oks'danderleyen: Sırma Köksal)
îzmir'de alışılmışın dışında bir yeni yıl konseritZMİR (AA) - Izmir Devlet Senfoni
Orkestrası (IZDSO), yeni yıl konserin-
de Izmirlilere hem müzik ziyafeti verdi
hem de eğlendirdi. Atatürk Spor Salo-
nu'nda gerçekleşen konserde orkestra-
yı Şef Rengim Gökmen yönetirken. Yü-
dız İbrahimova da solist olarak katıldı.
Türkiye'nin en büyük çocuk ve gençlik
korosu olan İZDSO Çocuk ve Gençlik
Korosu da konsere katıldı.
Strauss'un "Yarasa" operasından
"Uvertür" eseriyle başlayan konserde
Offenbaeh'ın "Hoffmann'ın Masalla-
nndan Barcarol" eseri yorumlandı. Ço-
cuk ve Gençlik Korosu, "Damdaki Ke-
• IZDSO'nun, Yıldız İbrahimova'nin solist olarak katıldığı, IZDSO Çocuk ve Gençlik Korosu ile birlikte
verdiği yeni yıl konserinde siyah şapkası, ağzında purosu ve güneş gözlüğüyle orkestrayı yöneten Şef
Rengim Gökmen ve maskeleriyle orkestra üyeleri, sempatik tavırlanyla farklı bir konser sundu.
mancı"dan "Güneşdoğar-GüneşBatar"
bölümünü seslendirdi. Daha sonra sah-
neye gelen Yıldız İbrahimova, Bach'ın
2. Süit'inden ve Bizet'in "Cannen"in-
den parçalar yorumladı. ibrahimova,
dört oktavhk sesi, özgür doğaçlama us-
talığı, folklordan geniş uğraş alam ve
değişik müziklerde ortaya koyduğu tek-
nikleri değerlendirme yetenekleriyle,
konseri alışılmışın dışında bir havaya
soktu.
Kendisinden sonra sahneye gelen ko-
ro üyelerinden 6 yaşındaki Canan Gü-
çerde Pierpont'un "Jinglebefls''ve Rod-
gers'in "Neşeü Günler" müzikalinden
bir parçayı sunarak seyircilerden alkış
aldı.
Konserin ikinci yansında sahneye ge-
len Şef Rengim Gökmen, "Siztere her
7amap duyduğunuz aşk parçalan çal-
mak istiyomz" derken, seyircileri dan-
sa davet etti. Orkestra, arka arkaya "I wffl
ahvays \me you" "Everyting I do", "Ta-
kefive"ve "The shadow ofyour smile"
parçalan ile konseri romantik havaya
soktu. Sahneye ikinci kez gelen İbrahi-
mova da Albinoni'nin "AdagkT ve "Çi-
gan Havalan" yorumuyla seyircilerden
alkış aldı.
Israrlı alkışlar sonrasında yeniden
sahneye gelen İbrahimova, program dı-
şında bazı eserleri de yorumladı.
Konserin sonunda hafıf müzik parça-
lannı seslendiren İZDSO, tanınmış pop
şarkılannı yorumladı. Bu sırada siyah
şapkası, ağzında purosu ve güneş göz-
lüğüyle orkestrayı yöneten Gökmen ve
maskeleriyle orkestra üyeleri sempatik
tavırlanyla farklı birkonser sundu. Prog-
ramını tamamlayan orkestra, seyircile-
rin "Bi daha, bi daha" temposu nedeniy-
le konsere devam etmek zorunda kaldı.
Orkestra, bu kez pop parçalannı yorum-
larken, Atatürk Spor Salonu'nu doldu-
ran binlerce Izmirli dans etti. Orkestra-
yı ayakta alkışlayan Izmirliler, yılm son
konserinde alışılmışın dışında bir klasik
müzik ziyafeti yaşadı.