27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 1997 ÇARŞAMBA 10 KULTUR 1. Uluslararası İstanbul Çocuk Tiyatrosu Festivali düzenleniyor Artık çoculdarın da festivali var ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Ülkemizde var olmayan çocuk tiyat- rosunu oluşturmak ve nitelikli çocuk oyunlannın sahnelenmesi için önce ni- san ve mayıs aylannda eğitim progra- mı gerçekleşecek. Ardından da 1-13 Haziran 1998 tarihinde, 'Uluslararası 1. İstanbul ÇocukTiyatrosu Eğitim Fes- tivali" düzenlenecek. Proje, tek başına bir çocuk festivali olarak düşünülmüyor. En önemli yanı eğitim vermek, ama sanıldığı gibi ço- cuklara değil. Festival, yurtdışından da- vet edilecek, çocuk tiyatrosu konusun- da uzmanlann oluşturacağı bir ekiple 2 aya yayılan bir süreçte, çocuk tiyatrosu üzerine bilgilenmeyi ve gelişmeyi amaçlayanlann katılacaği bir program olarak düşünülüyor. Bu festivalin ve programın düzenle- yicısi, Tiyatro Tiyatro Dergisi'nin sahi- bi Mustafa Demirkanlı ile festival hak- kındaki konuştuk. Var olan potansiyeli toplamak "Türkiye'de çocuk tiyatrosu yok. Ödenekii tiyatrolar bu konuda yetersiz kalıyor ama yeni örgütlenmelere olum- lu yaklaşıyoıiar. Tkari anlay ışla ve okul okuldolaşarakçocuktiyatrosu adı arün- da çahşma yapan gnıpların önünün derhal kesilmesi gerektiğini düşünüyo- ruz ve baskı grubunu otuşturmak istiyo- ruz. Var olan potansiyeli toplamak pro- jenin en önemli amaçlanndan biri Bun- lann içinde iyi niyetle bir şeyler yapma- ya çalışanlar da \"ar. Çocuk tiyatrosu- nun olmadığı bir ülkede tiyatronun var- nğmdan ve seyircisinden de söz edemi- yoruz. Tüm bunlar olunca da içinde ya- şadığımız kaos meydana geliyor." İşte tam da bu noktada çocuk tiyatro- su eğitimini öne almanın gerekJiligi çı- kıyorortaya. Bueğitimi Türkiye'de ve- recek ınsan sayısının da çok sınırlı ve yetersiz olduğunu belirten Mustafa De- mirkanlı, festivalin bu yüzden yurtdı- şından gelen eğıtmenlerle yapmanın daha doğru olduğunu düşündüklerini söylüyor. Çocuk tiyatrosu eğitim programı, İs- tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dramaturji ve Tiyatro Eleştirmenliği Bölümü Başkanı Zehra İpşiroğhı ve bö- lümünün öğretim göre\ lılerince planla- narak çocuk tiyatrosu uzerine oluştu- rulmuş okullann. eğitim programı ülke- mizin kültürüyle yakınlığı ve ilgisi de dikkate alınarak Gripss Tiyatrosu'nun işbirliği ile gerçekleştirilmesi planlanı- yor. Projeye; çocuk tiyatrosunun eksikli- ğini hisseden, duyarlı bütün tiyatro adamlan ve kuruluşlar destek veriyor- lar. "Çalışmalan bir yıldır sürdürüyoruz, sponsor çalışmalarımız da d«vam edi- yor. Oyunlar olması gerektiği gibi degi- şik yaş gruplanna göre seçilerek oluştu- ruyor ve hedefkitle olarak ilkokullar ve anaokullan seçildL Eğitim programımn çalışmalannı ŞehirTiyatrolan'nın atöl- yelerindeve salonlanndayapmayı plan- hyoruz." Çocuk tiyatrosu uzmanlık ister Çocuk tiyatrosunun oyun yazımı, yö- netmenliği ve oyunculuğu hakkında her tûrlü bilginin verileceği program, ço- cuk tiyatrosunun uzmanlık isteyen bir alan olduğu gerçeğini unutmadan, ço- cuk tiyatrosu yapanlann, sadece çocuk tiyatrosu yaptıkJannı ve işin çok önem- li olduğunu vurgulamak amacını da gü- • ' 1. Uluslararası İstanbul Çocuk Tiyatrosu Eğitim Festivali' düzenlenecek. Proje, tek başına bir çocuk festivali değil. Çocuk tiyatrosu yapanlara ve belli bir tiyatro kariyerine ulaşmış tiyatroculara yönelik bir çahşma olarak düşünülüyor. Yurtdışından gelecek uzmanlann da katılacağı program, iki ay sürecek. Festival 1-13 Haziran 1998 tarihlerinde gerçekleştirilecek. düyor. Bu çalışmalann belli bir aşama- sında okullann tiyatro öğretmenlerine de semınerler düzenlenmesi düşünülü- yor. Seminerlere katılanlara, çocuk ti- yatrosunda nelere dikkat etmeleri, ko- nuyu ele alırken kıstasın ne olacağı gi- bi tamamen eğitmeye yönelik bir dizi çahşma olarak planlanıyor. Projenin, Cumhurbaşkanı Süteyman DemireTin himayeleri altında yürütül- mesi, hatta festival açılışı için de Demi- rel'in davet edilmesi planlanıyor. Cum- hurbaşkanlıgı Başdanışmanı Dinçer Sü- mer de bir tiyatro adamı olarak destek- liyor bu çalışmayı. Mustafa Demirkanlı, bugün Türki- ye'de çocuk tiyatrosu yaş grubu diye bir kavram olmadığını, 5 yaşındaki bir ço- cukla 11 yaşındaki bir çocuğun algıla- malan çok farklı olduğunu fakat bunun göz önüne alınmadığını vurguluyor. "Hiçbir çocuktiyatrosunda çocukpeda- gogu yok. İşte temel amacımız çocukla- n değil, çocuk tiyatrosu yapanlan ya da yapmak isteyenleri eğitmek, Sadece gör- sel ve festival yanını değil eğitim yanını ön plana çıkartmayı ve bunu yülara yay- mayı düşünüyoruz. Aynca, eğitim çauş- malannda öne çıkan tiyatro insanlannı eğitimlerini sürdürmek üzere yurtdışı programJanna göndermeyi amaçüyo- ruz." Yurtdışından 10 grup katüacak Uluslararası İstanbul Çocuk Tiyatro- su Eğitim Festivali, açılış gününün dı- şında 12 gün sürecek ve tstanbul Şehır Tiyatrolan'nın Harbiye- Fatih-Üsküdar ve Kadıköy sahnelerinde gerçekleştiri- lecek. Şimdilik İstanbul ile sınırlı ola- rak planlanan festival, okullar kapan- madan fakat eğitim gezilerinin sürdü- ğü bir dönemde yapılacak. Türkiye'den en fazla 2. yurtdışından 10 grubun ka- tılacağı festival, aynı anda 4 oyunla de- vam edecek ve oyunlar sırasıyla sahne değiştırerek dört kez sahnelenecek. Dil sorunu görsel yanı ağır olan oyunlar seçmeye dikkat ederek çözeceklenne değinen Mustafa Demirkanlı, her oyu- nun mutlaka uzmanlar tarafindan izle- nerek seçileceğini de vurguluvor. "Çocuk tiyatrosu Türkiye'de çocuk- lan sadece güldürmeye yönelik olarak düşünülüyor. Bu iş bu kadar basit değil. Çocuklar tiyatroda kavramla karşılaşı- yor. Kenan Işık çocuk tiyatrosu yap- maktan korktuğunu söylüyor. İşte biz bu sorumluluğu yerleştirmek istiyonız. Çocuk tiyatrosu farklı bir uzmanlık ala- m, bilgi \e eğitim istiyor. Yetişkin tiyat- ro izleyicisi kendini konıyabilir. ama ço- cuğun böyle bir şansı yok. Aileleri bilinç- lendirmek de çok önemli ama o kadar genişçerçeveye ulasabilecegimizi düşiin- müvorum." George Simenon'un yeni biyografisi yayımlandı Svurveölçü tanımayanbaşkarakter Kültür Senisi - Yazar George Si- nıenon ömrü boyunca "herkes gibi bir adam" olduğunu tekrar edip durmuş olsa da hakkında yayımla- nan yeni bıyografı, bunun, abartı, böbürlenme ve aşınlıklarla geçen uzun yaşamınm en pervasız yalanı olduğunu göstenyor. Observer Re- view'da yayımlanan bir yazıya gö- re Belçika'da doğan Simenon, kari- yerine 16 yaşındayken bır gazetede çalışarak başladı. Çalışmalannın al- tında yatan anti- semitik eğilim, bu yıllardabiçimlendi. Biyografiyi ha- zırlayan Pierre Asso- uline, yazann Yahu- dilere karşı tutumu- nun hep bir tabu ola- rak kaldığını söylü- yor. Simenon'un da- ha önce yayımlanmış olan biyografilerin- den farklı olarak bu kez yazann cınsel yaşamını yargılama- ya yanaşmıyor Asso- uline; amakişiliğinin diğer acınacak yön- lerini yumuşatmaya da çalışmıyor. Kitapta Sime- non'un Almanlann Fransa'yı işgalı sıra- sında takındığı ka- derci ve çekimsertu- tum, kardeşı Christi- an. 1944 yılmda di- renışçıler cephesınde yakalandığında gös- terdıği umursamaz davranışlar, ensest saplantısı, 25 yaşına geldiğı zaman kendi- sine telefon edip "Baba bak, dinle!" diyerek intihar eden öz kızı ile gırdiği benzeri iliş- ki. kızuıın da babasına duyduğu saplantı derecesındeki aşk ve Sime- non'un kendini beğenmiş kişiliği ile ilgili ayrıntılı bilgiler var. Her gün seksen sayfa yazabilen Sime- non'un, ürettiği kadar da hızlı ve sık zina yaptığı söyleniyor kitapta. Bir kadıriı tanımanın tek yolunun onun- la yarmak olduğuna inanan yazar, i- ki dakikadan çok şans tanımadığı partnerleri hakkında fazla bir şey öğrenememiş hiç. Simenon'la aynı dönemde görüşen tsviçreli beş psi- kıyatrist. yazann asla kendini ele vermeyen bir fantazi makinesi oldu- ğunu belirtıyorlat, Yapıtlanru orta- ya çıkaran geniş düş gücü. belkı de Simenon'un bu gizemli yanının bir ürünü. Hatta biografısinın yayım- lanmasından sonra Simenon'un eserlerine olan ılginin hissedilır öl- çüde artması. büyük olasılıkla yaza- nn inişli çıkışlı cinsel yaşamına kar- şı uyanan meraktan kaynaklaruyor. 60 yıl içerisınde sayısız makale ve 420 kıtaba ımza atan Simenon, kurbanlann ruhsal durumu ve olay yeri arasında kurduğu denklemler- le her türlü çıkmaza bır çözüm üre- George Simenon, 25 yaşında intihar eden kıayla birlikte. ten komiser Maıgret tıplemesınin de yaratıcısı. Polisiye romanlardan nefret eden okuyucuya bıle kıtapla- nnı okutmayı başaran Simenon'un yazınında. Maigret karaktennin ol- duğu yerlerde bile dedektif fıgürü zayıf ve belırsiz. Öyküler, mantık ve analız değil de daha çok sezgi üzenne kurulu. Odak noktası. katıl ya da katilin kimliği değil. Simenon' u asıl ılgi- lendiren, tüm yazgısının değişmesı- ne yol açacak biçımde kontrolünü yitirebilen normal ve ortalama in- san. Sıradan adam gündelık yaşa- mındaki aleladelığin farkına vardı- ğında, aslında hiç yapmayacağı ola- ğanüstü işlere kalkışahiliyor. Can sıkıntısından kaçış, suçla sonuçlanı- yor ve bir daha hiçbir şey eski hu- zuruna kavuşmuyor. Psikolojik analizin heyecana gem vurduğuna inandığı için ente- lektüeller değil, kendisı gibi ıçgüdü- leri doğrultusunda hareket eden do- kunaklı ve kötümser taşra insanı var Simenon'un kitaplannda. Yazann, anlattığı karakterleri tam olarak kontrolü altuıa alamaması, öyküyü kendi akışına bırakabilmesiyle övündügü söyleniyor. Günde bir bölüm ya- zarak iki haftada bir ro- man bitirebilen Sime- non'u bir gün telefonla aradığında: "Şu an çab- şıyor: yeni bir romana başladı da" cevabını alan Hitchcock'un, kar- şıhğında "ÖnemH değil, beklerim" dedığı anla- hlıyor. Simenon'un her konuda hastalık derece- sinde aceleci bir insan olmasının nedeni, onda bir saplantı haline gelen ölüm korkusu. Lozan'da yaşadığı devasa şatosu- nun içinde özel bir ame- liyathane bulunduğu ve ünlü cerrahlann burada her gün 24 saat nöbet tuttuklan da doğru. Simenon. daha çok genç yaşlardayken Co- lette'in kendisıne öğüt- lediğı gibi edebiyattan kurtulmuş, sade ve izle- nimcı bir biçem seçmiş ve büyük edebi eserler değil, ama gerçek ro- manlara imza atmış: ancak yine de bir Nobel ya da Pnx Goncourt ödü- lü alamadığı için kırgın olduğundan söz edilir. Assouline'e göre Simenon'un yaşamı dört bölüme aynlıyor; Bel- çika'da geçen gençlik yıllan, Fran- sa'da erken yetişkinlik, Amerika'da perde arası ve tsvıçre'deyaşlılık. Bu yaşam ayru zamanda da dört kadın- dan oluşuyor; annesı, iki kansı ve son sevgilisi. Tüm bu karmaşa için- de Assouhne'i en çok zorlayan ise yazann yalanlannı gerçeklerinden ayırabilmek olmuş; "Söylediği ve yazdığı her şeye inanır hale gebniş" diyor Assouhne. bu noktada da ken- dini zehirlemeye başlamış. Kendi- sini, yaşam romanındaki baş karak- ter olarak gören Simenon, sınırlar ve ölçüler dışında her türlü dene- yimden geçmeye programlamış belleğiru. Simenon'u anlamak güç. O, baş- lı başına ıncelenmeye değer bir va- ka. Soğuk, şehvet düşkünü ve sap- lantılı. Geçen günlerde Nisan Ya- yınlan. Simenon dızisinden çıkan on üçüncü kitabı "Katil'' ile Türki- ye'de de yeniden gündeme gelen ya- zann ustaca hazırlanmış bir biyog- rafisinı sunuyor okuyucuya Asso- uline: ama yine de ona ait bir şeyle- n okumak, onu okumaktan daha keyifli. İki eski dost Ravi Shankarve George Harrison "Chants Of India"" adlı albüm için biraraya gekü. ' îyileşmek isteyenlere merhem gibi bir albüm Kültür Servis - Dostluklan otuz yıl önce- sine dayanan Hindistanlı sitar ustası Ravi Shankar ve Beatles'ın gitaristi George Harri- son, Batı gençlığinin gözlerini ve zihinlerini Hindistan'a çevirmeyi başardılar. Beatles'ın otuz yıl önce Maharashi Vlahesh'ın koruyu- culugunda Hindıstan'da bulunmasımn ve Shankar'ın Monterey Festivali'nde gözükme- sinin ardından, bu iki müzik kahramanı "ChantsOfIndia" başlıklı yeni albümleri için bir araya geldiler. Albümün beste ve aranjma- nı 77 yaşındaki Ravi Shankar'a, yapımcılığı ve enstrümanlann bir bölümü ise 54 yaşında- ki George Harrison'a ait. Bu iki usta, Libera- tion'da kendilerine yöneltilen sorulan şöyle yanıtladılar: - İlk karşılaşmanızı anımsıyor musunuz? George Harrison - Elbette, 1966 yılmdaydı. Ben 23 yaşın- daydım ve sitar çalmaya başla- mıştım. Asya Müzikleri Der- neği'nden Londralı bir arkadaş bizi tanışnrdı. Ravi Shankar - Beatles'dan bahsedildiğinı duymuştum a- ma müziklerinı bilmiyordum. O gece George'u tanıdığımda yalmlığına, derinliğine ve her şeye karşı duyduğu meraka şa- şıp kaldım. - Rock'tan bu denli uzak bi- riyte tanışma ihtiyacı nereden doğdu? G.H. - Her yerde ondan bah- sediliyordu. Sonunda plaklan- nı aldım. Müziğini duyduğum anda çok etkilendim. Enstrü- manlann inanılmaz, gizemli sesi beni vurdu. Beynimle de- ğil ama bedenımle bu müziğin bana çok yakın olduğunu hissettim ve bu adam hakkında her şeyi bilmek istedim. - Kerouac'uı "Les Clochards Celestes", So- merset Maugham'ın"Le Fil du Rasoir" ya da Herman Hesse'in "SkkUıarta" gibi Batı dün- yasını kaçınılmaz olarak alıp Hindistan'a gö- türen romanlannı okudunuz mu? G.H. - Hayır. hiçbirini okumadım. Sadece için için Hindistan'ı, dinini ve müziğini du- yumsamak istedim. tıpkı genlerimde varmış- çasma. Ravi sayesinde bu uzun zaman alma- dı. Bir turistin Hindistan'ın ruhuna varabil- mesi çok uzun sürer. Oysa ben Ravi ile birlik- te Hindistan'ın en iyi müzisyenlerini, tapınak- lannı, yemeklerini, giyim tarzını, renklerini, kokulannı, kısaca Hindistan'a özgü her şeyi keşfettım. Bana aynca 'Bir Yogi'nin Otobi- yografisi'ni ve daha başka şeyleri de okuttu. Bu müziğin S r eda' sisteminin bir ıfadesi oldu- ğunu da hemen kavradım. • Dünyanın çılgın ve hasta olduğunu belirten George Harrison, 'Dilin de ötesinde, dilin önüne geçen ve günün her anı ve her durumu için var olan bir müzik' yaptıklannı söylüyor:" Biz bu plağı tıpkı bir merhem gibi hazırladık, iyileşmeye ihtiyacı olan ve bunu isteyen ruhlara yardım etmek için." - Önceki yaşamınızda bir Hindistanlı olabi- lirsiniz o halde_. G.H. - Önceki yaşantımızda kim olduğu- muzu bilemey iz. Kişinin kendini tanıyarak ve deneyimleriyle en iyiye ulaşacağı var sayılı- yor. Eğer geçmişte yaşadıklanmızı korusay- dık, beyinlerimiz ve kalplerimiz patlardı her- halde. Fakat geçmişte gerçekleştirdiklerimizin bir kısmı bizimle birlikte kalabiliyor. Yoksa nasıl oluyor da bu müzik bende benzer etkiyi yaratıyor ya da ne bileyım, beş yaşında bir ço- cuk neden birdenbire pıyano çahnaya başlı- yor? RJS. - İsada 'karma kanunu'nu öğretir. Kar- ma, yaptığımız şeyler anlamına gelir, yani ey- lemlerimiz. "Neekersen onu biçersin", işte bu karma. - Arkadaşhğuıız tüm bir nes- li Katmandu yoilanna sürükle- di ve aynı zamanda 'caritatif rock'ı yaratö. RS. - Bu ülkem için bir ölüm kaltm meselesiydi. George bi- ze mali açıdan destek olmalan ve özellikle de çıkışımızı tüm dünyaya duyurmak için bütün tanınmış arkadaşlanna başvur- ma yürekliliğini gösterdi. G.H. - Bob Geidof un Live Aid' için takınmış olduğu pragmatik tavn sevdim. Rock' ın büyük nedenlerle ilgi- lenmesine taraftanm, tabiki politik ajanda niteliğinde ol- maması kaydıyla. Buna karşın rock, gerçek politik cesaretin de bir göstergesi olmalıdır. - Bundan böyle "world mu- sic' olarak adlandınlan bir müzigi lanse ediyorsunuz_. G.H. - Eğer bazı kalıplara uyacaksa ya da sadece sanatsal olma kaygısı taşıyacaksa bir anlamı yok. Aksi takdirde bir tür yozlaşma yaşanır; olay, basit bir kâr sağlamak için zayıf bir ortak payda arayışına dönüşür. Var olma- nın anlamı bu değil. Dünya çılgın ve hasta. Çok sayıda müzik de buna ekleniyor. Biz çe- şitli etkileri birbirine uyumlu hale getirerek bir şeyler sunmaya çalıştık. Dilin de ötesinde, dilin önüne geçen ve günün her anı ve her du- rumu için var olan bir müzik. Biz bu plağı tıp- kı bir merhem gibi hazırladık, iyileşmeye ih- tiyacı olan ve bunu isteyen ruhlara yardım et- mek için. R.S. - Bu dünya çok fırtınalı ve kanşık. İn- sanlann soluklanmaya ıhtiyaçlan var. Müzik, bırey sel olarak bir şeyler gerçekleştirmekte ve evrensel banşa ulaşmakta bir vasıta rolü oy- nuyor. Benım ülkemin müziği, hayatın. imanın ve dinin kökeniyle doğrudan bağlantılı. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇt Çobanıl Şiirler Çobanıl Şiirler, Oktay Rifat'ın belki de en az sö- zü edilen kitaplanrrdan biridir. Bunun bir nedeni Şi- irler (1969) ve Yeni Şiirler (1973) gibi çok güçlü iki ki- tabın ardından, üstejik de bambaşka bir havayla gel- mesinden olabilir. Özellikle Yeni Şhrier okuyanlar üzerinde o denlr etkili olmuştu ki bu kitabın etkisi Ço- banıl Şiirler yayımlandığında hâlâ sürmekteydi. 1970'e gelene dek Oktay Rifat'ın çok yönlü bir şi- ir hayatı oldu. Şairin 'Garip' anlayışıyla başlayan şi- ir serüveni, başlangıçta yalnızca eski şiir beğenisini yıkmaya yönelikti. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra toplumsal sorunlara yöneldi. Yerel söyleyişlerden yaraıianan, açık, aydınlık, halktan yana, derin duyar- lıklı şiirler yazdı. 1956'da Perçemli Sokak ile çok tartışmalar yara- tan, alışılmış gerçeğe başka bir açıdan bakabilme- nin yollannı aramaya girişti. Elleri Var Özgüriüğün (1966) ise mitolojiye yasla- nan, güncel çağnşımlı, güçlü şıirlerie doluydu. İşte bu tarihten sonra, sanki yaşadığı bütün şiirde- neylerinin bireşimi sayılabilecek ömekler yazmaya başladı. 1973te şöyle diyordu: "Şiirhem şiirolma- lı, hem de okunmalı, okunabilmeli. Şiir gözüpek araştırmalarta gelişir. Ne var ki sonunda tilkinin dö- nüp dolaşıp geleceğiyeryine kürkçü dükkânı, diye- ceğım halkın beğenisi olmalı." 1976'da yayımlanan Çobanıl Şiirler'in başta ge- len özelliği kır hayatı ve kırgörünümlerini anlatan şi- irlerden oluşmasıdır. Yıllar boyu, ne denli geleneksel şiirimizle içli dışlı olsa da büyük kent duyariığını yaz- mış bir ozan, ilk kez kırsal alana yönelmiş. oradan dertediği yeni duyarlıklan şiirteştimniştir. Bu yıllarda ozanın yazlan Ege kasabalanndan Al- tınova'ya gitmeye başladığını ve bu ortam değişimi- nin onda yeni bir şiir duygusu yarattığını biliyoruz. Şa- iri öylesine coşkulandırmış ki bu değışim, izlenimci ressamlann kırlara çıkıp resimde yeni tatlar arama- lan gibi, sözcüklerie doğa görünümlen çizmiş şıra sı- ra. fam yüz dört şiir var Çobanıl Şiiher'de. Üstelik böylesi şiirler bu kitapta da bitmiyor. Sonraki yıllar- da yayımlanan Bir Cıgara Içimi (1979) ve Elifli (1980) adlı kitaplannda da bu hava sürüyor. Doğa görünümleri dedim ama bakın ozan bu şi- irlerden söz ederken neler demiş: "Düzyazı ve şiıray- rımının bır vezin ve uyak işi olmadığı anlaşılmıştırsa- nınm. Şiir bir özdür, düzyazıyla da verilebilir. Içerik- tirönemli olan. Içerik derken kavramsal içeriği, baş- ka birdeyimle anlamı değil, duyariılıkyükünü anlat- mak istiyorum." Oktay Rifat'ın bu kitabını benzersiz kılan, o güne dek şiirimızde kırsal kesim duyariığını yansıtan şiir- ler yazılmamış olması değildir elbet. Ahmet Kutsi Tecer'in 'Kır Uykusu'ndan, Hasan İzzettin Dina- mo'nun '/d//'lerine dek pek çok ozan ve şiir sırala- nabilir. Oktay Rifat'ın yaptığı ise kırsalı 'anlatmak' değil, doğadaki şiiri kavrayıp yeniden 'yaratmak' ol- muştur. Çünkü 'Yaşam Bir Çoğalmadır.' Ozanlar böyledir işte Ya vanlmaz umutlar peşindedirler Ya anlaşılmaz bir bekleyişte. Kiitöir Bakanı Talay, İDSO Müdürü TüPkmen Güner'i gorevden a*d • Kültür Senisi- Kültür Bakanı Istemihan Talay, tstanbul Devlet Senfonı Orkestrası Müdürü Türkmen Güner'i gorevden aldı. Güner'e gönderilen gorevden alındığına ilişkin yazı. Kültür Bakanı Istemihan Talay, Müsteşar Yardımcısı Cevdet Türkeroğlu ve Güzel Sanatlar Genel Müdürü Mehmet Özel'in imzasını taşıyor. Yazıda gorevden alınmaya gerekçe olarak 'görülen lüzum üzerine' deniliyor. ÎDSO Müdürü Türkmen Güner, istifa etmeyerek idari mahkemeye yürütmeyı durdurma karan almak üzere dava açtı. Bu arada orkestranın beş kişıden oluşan Yönetim Kurulu'dan üç kişi istifa etti. Ertuğrul Köse, Orhan Topçuoğlu ve Hakkı Çakar'ın istifa ettiği yönetim kurulunun öteki üyesi Murat Gürol da yine Kültür Bakanı Talay'ın onayıyla tDSO'va yeni müdür olarak atandı. Tunk Nokta Net kiternet Paketi • Kültür Servisi - İntemet hizmetlerinı her geçen gün hızla yaygınlastıran Turk Nokta Net, şimdi de İntemet paketini tüm Dünya Gençlik Merkezleri'nde, ofıs ürünleri mağazalannda ve büyük kıtabev lerinde satışa sunuyor. Turk Nokta Net intemet paketi, Dünya Gençlik Merkezi'nin Akmerkez, Carousel, Capitol ve Carrefour'daki şubelennin yanı sıra, ofıs ürünleri alanında faahyet gösteren Spectrum zincirinin tstanbul, Ankara, Adana, Bursa, Eskişehir'deki mağazalanndan, Megavizyon ve Office Superstore'lardan ve aynca Ankara, İstanbul, tzmir. Antarya, Bursa, Samsun ve Tekirdağ'daki pek çok büyük kıtabevinden de temin edilebıliyor. Tarkan - Ahmet San işbirliği brttî • Kültür Servisi - Tarkan ile Ahmet San arasındaki profesyonel işbirlıği sona erdi. Ahmet San, Tarkan ile gerek Türkiye'de gerekse uluslararası platformda 33 aydan bu yana sürdürmekte olduklan sanatçı - menajer ilişkisinin bittiğini açıkladı. Bundan böyle Tarkan'ın Türkiye'deki tüm ışlen, kendı kurduğu fırması "H.t.T.T." tarafindan yürütülecek. K Ü L T Ü R » ÇİZİK KÂMİL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle