Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 1997 ÇARŞAMBA
10 KULTUR
1. Uluslararası İstanbul Çocuk Tiyatrosu Festivali düzenleniyor
Artık çoculdarın da festivali var
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Ülkemizde var olmayan çocuk tiyat-
rosunu oluşturmak ve nitelikli çocuk
oyunlannın sahnelenmesi için önce ni-
san ve mayıs aylannda eğitim progra-
mı gerçekleşecek. Ardından da 1-13
Haziran 1998 tarihinde, 'Uluslararası
1. İstanbul ÇocukTiyatrosu Eğitim Fes-
tivali" düzenlenecek.
Proje, tek başına bir çocuk festivali
olarak düşünülmüyor. En önemli yanı
eğitim vermek, ama sanıldığı gibi ço-
cuklara değil. Festival, yurtdışından da-
vet edilecek, çocuk tiyatrosu konusun-
da uzmanlann oluşturacağı bir ekiple 2
aya yayılan bir süreçte, çocuk tiyatrosu
üzerine bilgilenmeyi ve gelişmeyi
amaçlayanlann katılacaği bir program
olarak düşünülüyor.
Bu festivalin ve programın düzenle-
yicısi, Tiyatro Tiyatro Dergisi'nin sahi-
bi Mustafa Demirkanlı ile festival hak-
kındaki konuştuk.
Var olan potansiyeli toplamak
"Türkiye'de çocuk tiyatrosu yok.
Ödenekii tiyatrolar bu konuda yetersiz
kalıyor ama yeni örgütlenmelere olum-
lu yaklaşıyoıiar. Tkari anlay ışla ve okul
okuldolaşarakçocuktiyatrosu adı arün-
da çahşma yapan gnıpların önünün
derhal kesilmesi gerektiğini düşünüyo-
ruz ve baskı grubunu otuşturmak istiyo-
ruz. Var olan potansiyeli toplamak pro-
jenin en önemli amaçlanndan biri Bun-
lann içinde iyi niyetle bir şeyler yapma-
ya çalışanlar da \"ar. Çocuk tiyatrosu-
nun olmadığı bir ülkede tiyatronun var-
nğmdan ve seyircisinden de söz edemi-
yoruz. Tüm bunlar olunca da içinde ya-
şadığımız kaos meydana geliyor."
İşte tam da bu noktada çocuk tiyatro-
su eğitimini öne almanın gerekJiligi çı-
kıyorortaya. Bueğitimi Türkiye'de ve-
recek ınsan sayısının da çok sınırlı ve
yetersiz olduğunu belirten Mustafa De-
mirkanlı, festivalin bu yüzden yurtdı-
şından gelen eğıtmenlerle yapmanın
daha doğru olduğunu düşündüklerini
söylüyor.
Çocuk tiyatrosu eğitim programı, İs-
tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Dramaturji ve Tiyatro Eleştirmenliği
Bölümü Başkanı Zehra İpşiroğhı ve bö-
lümünün öğretim göre\ lılerince planla-
narak çocuk tiyatrosu uzerine oluştu-
rulmuş okullann. eğitim programı ülke-
mizin kültürüyle yakınlığı ve ilgisi de
dikkate alınarak Gripss Tiyatrosu'nun
işbirliği ile gerçekleştirilmesi planlanı-
yor.
Projeye; çocuk tiyatrosunun eksikli-
ğini hisseden, duyarlı bütün tiyatro
adamlan ve kuruluşlar destek veriyor-
lar.
"Çalışmalan bir yıldır sürdürüyoruz,
sponsor çalışmalarımız da d«vam edi-
yor. Oyunlar olması gerektiği gibi degi-
şik yaş gruplanna göre seçilerek oluştu-
ruyor ve hedefkitle olarak ilkokullar ve
anaokullan seçildL Eğitim programımn
çalışmalannı ŞehirTiyatrolan'nın atöl-
yelerindeve salonlanndayapmayı plan-
hyoruz."
Çocuk tiyatrosu uzmanlık ister
Çocuk tiyatrosunun oyun yazımı, yö-
netmenliği ve oyunculuğu hakkında her
tûrlü bilginin verileceği program, ço-
cuk tiyatrosunun uzmanlık isteyen bir
alan olduğu gerçeğini unutmadan, ço-
cuk tiyatrosu yapanlann, sadece çocuk
tiyatrosu yaptıkJannı ve işin çok önem-
li olduğunu vurgulamak amacını da gü-
• ' 1. Uluslararası
İstanbul Çocuk
Tiyatrosu Eğitim
Festivali'
düzenlenecek. Proje,
tek başına bir çocuk
festivali değil. Çocuk
tiyatrosu yapanlara ve
belli bir tiyatro
kariyerine ulaşmış
tiyatroculara yönelik
bir çahşma olarak
düşünülüyor.
Yurtdışından gelecek
uzmanlann da
katılacağı program, iki
ay sürecek. Festival
1-13 Haziran 1998
tarihlerinde
gerçekleştirilecek.
düyor. Bu çalışmalann belli bir aşama-
sında okullann tiyatro öğretmenlerine
de semınerler düzenlenmesi düşünülü-
yor. Seminerlere katılanlara, çocuk ti-
yatrosunda nelere dikkat etmeleri, ko-
nuyu ele alırken kıstasın ne olacağı gi-
bi tamamen eğitmeye yönelik bir dizi
çahşma olarak planlanıyor.
Projenin, Cumhurbaşkanı Süteyman
DemireTin himayeleri altında yürütül-
mesi, hatta festival açılışı için de Demi-
rel'in davet edilmesi planlanıyor. Cum-
hurbaşkanlıgı Başdanışmanı Dinçer Sü-
mer de bir tiyatro adamı olarak destek-
liyor bu çalışmayı.
Mustafa Demirkanlı, bugün Türki-
ye'de çocuk tiyatrosu yaş grubu diye bir
kavram olmadığını, 5 yaşındaki bir ço-
cukla 11 yaşındaki bir çocuğun algıla-
malan çok farklı olduğunu fakat bunun
göz önüne alınmadığını vurguluyor.
"Hiçbir çocuktiyatrosunda çocukpeda-
gogu yok. İşte temel amacımız çocukla-
n değil, çocuk tiyatrosu yapanlan ya da
yapmak isteyenleri eğitmek, Sadece gör-
sel ve festival yanını değil eğitim yanını
ön plana çıkartmayı ve bunu yülara yay-
mayı düşünüyoruz. Aynca, eğitim çauş-
malannda öne çıkan tiyatro insanlannı
eğitimlerini sürdürmek üzere yurtdışı
programJanna göndermeyi amaçüyo-
ruz."
Yurtdışından 10 grup katüacak
Uluslararası İstanbul Çocuk Tiyatro-
su Eğitim Festivali, açılış gününün dı-
şında 12 gün sürecek ve tstanbul Şehır
Tiyatrolan'nın Harbiye- Fatih-Üsküdar
ve Kadıköy sahnelerinde gerçekleştiri-
lecek. Şimdilik İstanbul ile sınırlı ola-
rak planlanan festival, okullar kapan-
madan fakat eğitim gezilerinin sürdü-
ğü bir dönemde yapılacak. Türkiye'den
en fazla 2. yurtdışından 10 grubun ka-
tılacağı festival, aynı anda 4 oyunla de-
vam edecek ve oyunlar sırasıyla sahne
değiştırerek dört kez sahnelenecek. Dil
sorunu görsel yanı ağır olan oyunlar
seçmeye dikkat ederek çözeceklenne
değinen Mustafa Demirkanlı, her oyu-
nun mutlaka uzmanlar tarafindan izle-
nerek seçileceğini de vurguluvor.
"Çocuk tiyatrosu Türkiye'de çocuk-
lan sadece güldürmeye yönelik olarak
düşünülüyor. Bu iş bu kadar basit değil.
Çocuklar tiyatroda kavramla karşılaşı-
yor. Kenan Işık çocuk tiyatrosu yap-
maktan korktuğunu söylüyor. İşte biz
bu sorumluluğu yerleştirmek istiyonız.
Çocuk tiyatrosu farklı bir uzmanlık ala-
m, bilgi \e eğitim istiyor. Yetişkin tiyat-
ro izleyicisi kendini konıyabilir. ama ço-
cuğun böyle bir şansı yok. Aileleri bilinç-
lendirmek de çok önemli ama o kadar
genişçerçeveye ulasabilecegimizi düşiin-
müvorum."
George Simenon'un yeni
biyografisi yayımlandı Svurveölçü
tanımayanbaşkarakter
Kültür Senisi - Yazar George Si-
nıenon ömrü boyunca "herkes gibi
bir adam" olduğunu tekrar edip
durmuş olsa da hakkında yayımla-
nan yeni bıyografı, bunun, abartı,
böbürlenme ve aşınlıklarla geçen
uzun yaşamınm en pervasız yalanı
olduğunu göstenyor. Observer Re-
view'da yayımlanan bir yazıya gö-
re Belçika'da doğan Simenon, kari-
yerine 16 yaşındayken bır gazetede
çalışarak başladı. Çalışmalannın al-
tında yatan anti- semitik eğilim, bu
yıllardabiçimlendi. Biyografiyi ha-
zırlayan Pierre Asso-
uline, yazann Yahu-
dilere karşı tutumu-
nun hep bir tabu ola-
rak kaldığını söylü-
yor. Simenon'un da-
ha önce yayımlanmış
olan biyografilerin-
den farklı olarak bu
kez yazann cınsel
yaşamını yargılama-
ya yanaşmıyor Asso-
uline; amakişiliğinin
diğer acınacak yön-
lerini yumuşatmaya
da çalışmıyor.
Kitapta Sime-
non'un Almanlann
Fransa'yı işgalı sıra-
sında takındığı ka-
derci ve çekimsertu-
tum, kardeşı Christi-
an. 1944 yılmda di-
renışçıler cephesınde
yakalandığında gös-
terdıği umursamaz
davranışlar, ensest
saplantısı, 25 yaşına
geldiğı zaman kendi-
sine telefon edip
"Baba bak, dinle!" diyerek intihar
eden öz kızı ile gırdiği benzeri iliş-
ki. kızuıın da babasına duyduğu
saplantı derecesındeki aşk ve Sime-
non'un kendini beğenmiş kişiliği ile
ilgili ayrıntılı bilgiler var. Her gün
seksen sayfa yazabilen Sime-
non'un, ürettiği kadar da hızlı ve sık
zina yaptığı söyleniyor kitapta. Bir
kadıriı tanımanın tek yolunun onun-
la yarmak olduğuna inanan yazar, i-
ki dakikadan çok şans tanımadığı
partnerleri hakkında fazla bir şey
öğrenememiş hiç. Simenon'la aynı
dönemde görüşen tsviçreli beş psi-
kıyatrist. yazann asla kendini ele
vermeyen bir fantazi makinesi oldu-
ğunu belirtıyorlat, Yapıtlanru orta-
ya çıkaran geniş düş gücü. belkı de
Simenon'un bu gizemli yanının bir
ürünü. Hatta biografısinın yayım-
lanmasından sonra Simenon'un
eserlerine olan ılginin hissedilır öl-
çüde artması. büyük olasılıkla yaza-
nn inişli çıkışlı cinsel yaşamına kar-
şı uyanan meraktan kaynaklaruyor.
60 yıl içerisınde sayısız makale
ve 420 kıtaba ımza atan Simenon,
kurbanlann ruhsal durumu ve olay
yeri arasında kurduğu denklemler-
le her türlü çıkmaza bır çözüm üre-
George Simenon, 25 yaşında intihar eden kıayla birlikte.
ten komiser Maıgret tıplemesınin
de yaratıcısı. Polisiye romanlardan
nefret eden okuyucuya bıle kıtapla-
nnı okutmayı başaran Simenon'un
yazınında. Maigret karaktennin ol-
duğu yerlerde bile dedektif fıgürü
zayıf ve belırsiz.
Öyküler, mantık ve analız değil
de daha çok sezgi üzenne kurulu.
Odak noktası. katıl ya da katilin
kimliği değil. Simenon' u asıl ılgi-
lendiren, tüm yazgısının değişmesı-
ne yol açacak biçımde kontrolünü
yitirebilen normal ve ortalama in-
san. Sıradan adam gündelık yaşa-
mındaki aleladelığin farkına vardı-
ğında, aslında hiç yapmayacağı ola-
ğanüstü işlere kalkışahiliyor. Can
sıkıntısından kaçış, suçla sonuçlanı-
yor ve bir daha hiçbir şey eski hu-
zuruna kavuşmuyor.
Psikolojik analizin heyecana
gem vurduğuna inandığı için ente-
lektüeller değil, kendisı gibi ıçgüdü-
leri doğrultusunda hareket eden do-
kunaklı ve kötümser taşra insanı var
Simenon'un kitaplannda. Yazann,
anlattığı karakterleri tam olarak
kontrolü altuıa alamaması, öyküyü
kendi akışına bırakabilmesiyle
övündügü söyleniyor.
Günde bir bölüm ya-
zarak iki haftada bir ro-
man bitirebilen Sime-
non'u bir gün telefonla
aradığında: "Şu an çab-
şıyor: yeni bir romana
başladı da" cevabını
alan Hitchcock'un, kar-
şıhğında "ÖnemH değil,
beklerim" dedığı anla-
hlıyor. Simenon'un her
konuda hastalık derece-
sinde aceleci bir insan
olmasının nedeni, onda
bir saplantı haline gelen
ölüm korkusu. Lozan'da
yaşadığı devasa şatosu-
nun içinde özel bir ame-
liyathane bulunduğu ve
ünlü cerrahlann burada
her gün 24 saat nöbet
tuttuklan da doğru.
Simenon. daha çok
genç yaşlardayken Co-
lette'in kendisıne öğüt-
lediğı gibi edebiyattan
kurtulmuş, sade ve izle-
nimcı bir biçem seçmiş
ve büyük edebi eserler
değil, ama gerçek ro-
manlara imza atmış: ancak yine de
bir Nobel ya da Pnx Goncourt ödü-
lü alamadığı için kırgın olduğundan
söz edilir.
Assouline'e göre Simenon'un
yaşamı dört bölüme aynlıyor; Bel-
çika'da geçen gençlik yıllan, Fran-
sa'da erken yetişkinlik, Amerika'da
perde arası ve tsvıçre'deyaşlılık. Bu
yaşam ayru zamanda da dört kadın-
dan oluşuyor; annesı, iki kansı ve
son sevgilisi. Tüm bu karmaşa için-
de Assouhne'i en çok zorlayan ise
yazann yalanlannı gerçeklerinden
ayırabilmek olmuş; "Söylediği ve
yazdığı her şeye inanır hale gebniş"
diyor Assouhne. bu noktada da ken-
dini zehirlemeye başlamış. Kendi-
sini, yaşam romanındaki baş karak-
ter olarak gören Simenon, sınırlar
ve ölçüler dışında her türlü dene-
yimden geçmeye programlamış
belleğiru.
Simenon'u anlamak güç. O, baş-
lı başına ıncelenmeye değer bir va-
ka. Soğuk, şehvet düşkünü ve sap-
lantılı. Geçen günlerde Nisan Ya-
yınlan. Simenon dızisinden çıkan
on üçüncü kitabı "Katil'' ile Türki-
ye'de de yeniden gündeme gelen ya-
zann ustaca hazırlanmış bir biyog-
rafisinı sunuyor okuyucuya Asso-
uline: ama yine de ona ait bir şeyle-
n okumak, onu okumaktan daha
keyifli.
İki eski dost
Ravi
Shankarve
George
Harrison
"Chants Of
India"" adlı
albüm için
biraraya
gekü. '
îyileşmek isteyenlere
merhem gibi bir albüm
Kültür Servis - Dostluklan otuz yıl önce-
sine dayanan Hindistanlı sitar ustası Ravi
Shankar ve Beatles'ın gitaristi George Harri-
son, Batı gençlığinin gözlerini ve zihinlerini
Hindistan'a çevirmeyi başardılar. Beatles'ın
otuz yıl önce Maharashi Vlahesh'ın koruyu-
culugunda Hindıstan'da bulunmasımn ve
Shankar'ın Monterey Festivali'nde gözükme-
sinin ardından, bu iki müzik kahramanı
"ChantsOfIndia" başlıklı yeni albümleri için
bir araya geldiler. Albümün beste ve aranjma-
nı 77 yaşındaki Ravi Shankar'a, yapımcılığı
ve enstrümanlann bir bölümü ise 54 yaşında-
ki George Harrison'a ait. Bu iki usta, Libera-
tion'da kendilerine yöneltilen sorulan şöyle
yanıtladılar:
- İlk karşılaşmanızı anımsıyor musunuz?
George Harrison - Elbette,
1966 yılmdaydı. Ben 23 yaşın-
daydım ve sitar çalmaya başla-
mıştım. Asya Müzikleri Der-
neği'nden Londralı bir arkadaş
bizi tanışnrdı.
Ravi Shankar - Beatles'dan
bahsedildiğinı duymuştum a-
ma müziklerinı bilmiyordum.
O gece George'u tanıdığımda
yalmlığına, derinliğine ve her
şeye karşı duyduğu meraka şa-
şıp kaldım.
- Rock'tan bu denli uzak bi-
riyte tanışma ihtiyacı nereden
doğdu?
G.H. - Her yerde ondan bah-
sediliyordu. Sonunda plaklan-
nı aldım. Müziğini duyduğum
anda çok etkilendim. Enstrü-
manlann inanılmaz, gizemli
sesi beni vurdu. Beynimle de-
ğil ama bedenımle bu müziğin
bana çok yakın olduğunu hissettim ve bu adam
hakkında her şeyi bilmek istedim.
- Kerouac'uı "Les Clochards Celestes", So-
merset Maugham'ın"Le Fil du Rasoir" ya da
Herman Hesse'in "SkkUıarta" gibi Batı dün-
yasını kaçınılmaz olarak alıp Hindistan'a gö-
türen romanlannı okudunuz mu?
G.H. - Hayır. hiçbirini okumadım. Sadece
için için Hindistan'ı, dinini ve müziğini du-
yumsamak istedim. tıpkı genlerimde varmış-
çasma. Ravi sayesinde bu uzun zaman alma-
dı. Bir turistin Hindistan'ın ruhuna varabil-
mesi çok uzun sürer. Oysa ben Ravi ile birlik-
te Hindistan'ın en iyi müzisyenlerini, tapınak-
lannı, yemeklerini, giyim tarzını, renklerini,
kokulannı, kısaca Hindistan'a özgü her şeyi
keşfettım. Bana aynca 'Bir Yogi'nin Otobi-
yografisi'ni ve daha başka şeyleri de okuttu.
Bu müziğin S
r
eda' sisteminin bir ıfadesi oldu-
ğunu da hemen kavradım.
• Dünyanın çılgın
ve hasta olduğunu
belirten George
Harrison, 'Dilin de
ötesinde, dilin önüne
geçen ve günün her
anı ve her durumu
için var olan bir
müzik' yaptıklannı
söylüyor:" Biz bu
plağı tıpkı bir
merhem gibi
hazırladık,
iyileşmeye ihtiyacı
olan ve bunu isteyen
ruhlara yardım
etmek için."
- Önceki yaşamınızda bir Hindistanlı olabi-
lirsiniz o halde_.
G.H. - Önceki yaşantımızda kim olduğu-
muzu bilemey iz. Kişinin kendini tanıyarak ve
deneyimleriyle en iyiye ulaşacağı var sayılı-
yor. Eğer geçmişte yaşadıklanmızı korusay-
dık, beyinlerimiz ve kalplerimiz patlardı her-
halde. Fakat geçmişte gerçekleştirdiklerimizin
bir kısmı bizimle birlikte kalabiliyor. Yoksa
nasıl oluyor da bu müzik bende benzer etkiyi
yaratıyor ya da ne bileyım, beş yaşında bir ço-
cuk neden birdenbire pıyano çahnaya başlı-
yor?
RJS. - İsada 'karma kanunu'nu öğretir. Kar-
ma, yaptığımız şeyler anlamına gelir, yani ey-
lemlerimiz. "Neekersen onu biçersin", işte bu
karma.
- Arkadaşhğuıız tüm bir nes-
li Katmandu yoilanna sürükle-
di ve aynı zamanda 'caritatif
rock'ı yaratö.
RS. - Bu ülkem için bir ölüm
kaltm meselesiydi. George bi-
ze mali açıdan destek olmalan
ve özellikle de çıkışımızı tüm
dünyaya duyurmak için bütün
tanınmış arkadaşlanna başvur-
ma yürekliliğini gösterdi.
G.H. - Bob Geidof un Live
Aid' için takınmış olduğu
pragmatik tavn sevdim.
Rock' ın büyük nedenlerle ilgi-
lenmesine taraftanm, tabiki
politik ajanda niteliğinde ol-
maması kaydıyla. Buna karşın
rock, gerçek politik cesaretin
de bir göstergesi olmalıdır.
- Bundan böyle "world mu-
sic' olarak adlandınlan bir
müzigi lanse ediyorsunuz_.
G.H. - Eğer bazı kalıplara uyacaksa ya da
sadece sanatsal olma kaygısı taşıyacaksa bir
anlamı yok. Aksi takdirde bir tür yozlaşma
yaşanır; olay, basit bir kâr sağlamak için zayıf
bir ortak payda arayışına dönüşür. Var olma-
nın anlamı bu değil. Dünya çılgın ve hasta.
Çok sayıda müzik de buna ekleniyor. Biz çe-
şitli etkileri birbirine uyumlu hale getirerek
bir şeyler sunmaya çalıştık. Dilin de ötesinde,
dilin önüne geçen ve günün her anı ve her du-
rumu için var olan bir müzik. Biz bu plağı tıp-
kı bir merhem gibi hazırladık, iyileşmeye ih-
tiyacı olan ve bunu isteyen ruhlara yardım et-
mek için.
R.S. - Bu dünya çok fırtınalı ve kanşık. İn-
sanlann soluklanmaya ıhtiyaçlan var. Müzik,
bırey sel olarak bir şeyler gerçekleştirmekte ve
evrensel banşa ulaşmakta bir vasıta rolü oy-
nuyor. Benım ülkemin müziği, hayatın. imanın
ve dinin kökeniyle doğrudan bağlantılı.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇt
Çobanıl Şiirler
Çobanıl Şiirler, Oktay Rifat'ın belki de en az sö-
zü edilen kitaplanrrdan biridir. Bunun bir nedeni Şi-
irler (1969) ve Yeni Şiirler (1973) gibi çok güçlü iki ki-
tabın ardından, üstejik de bambaşka bir havayla gel-
mesinden olabilir. Özellikle Yeni Şhrier okuyanlar
üzerinde o denlr etkili olmuştu ki bu kitabın etkisi Ço-
banıl Şiirler yayımlandığında hâlâ sürmekteydi.
1970'e gelene dek Oktay Rifat'ın çok yönlü bir şi-
ir hayatı oldu. Şairin 'Garip' anlayışıyla başlayan şi-
ir serüveni, başlangıçta yalnızca eski şiir beğenisini
yıkmaya yönelikti. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra
toplumsal sorunlara yöneldi. Yerel söyleyişlerden
yaraıianan, açık, aydınlık, halktan yana, derin duyar-
lıklı şiirler yazdı.
1956'da Perçemli Sokak ile çok tartışmalar yara-
tan, alışılmış gerçeğe başka bir açıdan bakabilme-
nin yollannı aramaya girişti.
Elleri Var Özgüriüğün (1966) ise mitolojiye yasla-
nan, güncel çağnşımlı, güçlü şıirlerie doluydu.
İşte bu tarihten sonra, sanki yaşadığı bütün şiirde-
neylerinin bireşimi sayılabilecek ömekler yazmaya
başladı. 1973te şöyle diyordu: "Şiirhem şiirolma-
lı, hem de okunmalı, okunabilmeli. Şiir gözüpek
araştırmalarta gelişir. Ne var ki sonunda tilkinin dö-
nüp dolaşıp geleceğiyeryine kürkçü dükkânı, diye-
ceğım halkın beğenisi olmalı."
1976'da yayımlanan Çobanıl Şiirler'in başta ge-
len özelliği kır hayatı ve kırgörünümlerini anlatan şi-
irlerden oluşmasıdır. Yıllar boyu, ne denli geleneksel
şiirimizle içli dışlı olsa da büyük kent duyariığını yaz-
mış bir ozan, ilk kez kırsal alana yönelmiş. oradan
dertediği yeni duyarlıklan şiirteştimniştir.
Bu yıllarda ozanın yazlan Ege kasabalanndan Al-
tınova'ya gitmeye başladığını ve bu ortam değişimi-
nin onda yeni bir şiir duygusu yarattığını biliyoruz. Şa-
iri öylesine coşkulandırmış ki bu değışim, izlenimci
ressamlann kırlara çıkıp resimde yeni tatlar arama-
lan gibi, sözcüklerie doğa görünümlen çizmiş şıra sı-
ra. fam yüz dört şiir var Çobanıl Şiiher'de. Üstelik
böylesi şiirler bu kitapta da bitmiyor. Sonraki yıllar-
da yayımlanan Bir Cıgara Içimi (1979) ve Elifli (1980)
adlı kitaplannda da bu hava sürüyor.
Doğa görünümleri dedim ama bakın ozan bu şi-
irlerden söz ederken neler demiş: "Düzyazı ve şiıray-
rımının bır vezin ve uyak işi olmadığı anlaşılmıştırsa-
nınm. Şiir bir özdür, düzyazıyla da verilebilir. Içerik-
tirönemli olan. Içerik derken kavramsal içeriği, baş-
ka birdeyimle anlamı değil, duyariılıkyükünü anlat-
mak istiyorum."
Oktay Rifat'ın bu kitabını benzersiz kılan, o güne
dek şiirimızde kırsal kesim duyariığını yansıtan şiir-
ler yazılmamış olması değildir elbet. Ahmet Kutsi
Tecer'in 'Kır Uykusu'ndan, Hasan İzzettin Dina-
mo'nun '/d//'lerine dek pek çok ozan ve şiir sırala-
nabilir. Oktay Rifat'ın yaptığı ise kırsalı 'anlatmak'
değil, doğadaki şiiri kavrayıp yeniden 'yaratmak' ol-
muştur. Çünkü 'Yaşam Bir Çoğalmadır.'
Ozanlar böyledir işte
Ya vanlmaz umutlar peşindedirler
Ya anlaşılmaz bir bekleyişte.
Kiitöir Bakanı Talay, İDSO Müdürü
TüPkmen Güner'i gorevden a*d
• Kültür Senisi- Kültür Bakanı Istemihan Talay,
tstanbul Devlet Senfonı Orkestrası Müdürü Türkmen
Güner'i gorevden aldı. Güner'e gönderilen gorevden
alındığına ilişkin yazı. Kültür Bakanı Istemihan Talay,
Müsteşar Yardımcısı Cevdet Türkeroğlu ve Güzel
Sanatlar Genel Müdürü Mehmet Özel'in imzasını
taşıyor. Yazıda gorevden alınmaya gerekçe olarak
'görülen lüzum üzerine' deniliyor. ÎDSO Müdürü
Türkmen Güner, istifa etmeyerek idari mahkemeye
yürütmeyı durdurma karan almak üzere dava açtı. Bu
arada orkestranın beş kişıden oluşan Yönetim Kurulu'dan
üç kişi istifa etti. Ertuğrul Köse, Orhan Topçuoğlu ve
Hakkı Çakar'ın istifa ettiği yönetim kurulunun öteki
üyesi Murat Gürol da yine Kültür Bakanı Talay'ın
onayıyla tDSO'va yeni müdür olarak atandı.
Tunk Nokta Net kiternet Paketi
• Kültür Servisi - İntemet hizmetlerinı her geçen gün
hızla yaygınlastıran Turk Nokta Net, şimdi de İntemet
paketini tüm Dünya Gençlik Merkezleri'nde, ofıs
ürünleri mağazalannda ve büyük kıtabev lerinde satışa
sunuyor. Turk Nokta Net intemet paketi, Dünya Gençlik
Merkezi'nin Akmerkez, Carousel, Capitol ve
Carrefour'daki şubelennin yanı sıra, ofıs ürünleri
alanında faahyet gösteren Spectrum zincirinin tstanbul,
Ankara, Adana, Bursa, Eskişehir'deki mağazalanndan,
Megavizyon ve Office Superstore'lardan ve aynca
Ankara, İstanbul, tzmir. Antarya, Bursa, Samsun ve
Tekirdağ'daki pek çok büyük kıtabevinden de temin
edilebıliyor.
Tarkan - Ahmet San işbirliği brttî
• Kültür Servisi - Tarkan ile Ahmet San arasındaki
profesyonel işbirlıği sona erdi. Ahmet San, Tarkan ile
gerek Türkiye'de gerekse uluslararası platformda 33
aydan bu yana sürdürmekte olduklan sanatçı - menajer
ilişkisinin bittiğini açıkladı. Bundan böyle Tarkan'ın
Türkiye'deki tüm ışlen, kendı kurduğu fırması
"H.t.T.T." tarafindan yürütülecek.
K Ü L T Ü R » ÇİZİK
KÂMİL MASARACI