27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 EYLÜL 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 'Askeri müdahale çözüm degil' • ANKARA (Cumhuriyet Bîrosu)- RP Genel Başkan Yardımeısı Ahmet Tekdal, 12 Eylül darbesinın yıldönümunde düzenlediği basın toplantısında, asken mîdahalelenn sorunlan çczemediğinı belirtirken. "Cumhuriyeti korumak ve kcllamak ıle kendini gcrevli sa\anlar sıyasi ikridan alaşağı edebiliyor. Bu militarist bir sistemdir" dedi. Şehittere • ANKARA (Cumhumet Bürosu) - Curnhurbaşkani Süleyman Demırel, emniyet mensubu 17 şehit ailesi ile 7 görev malulüne devlet övünç madalyası ve beratı, 1 yurttaşa üstün hızmet madalyası verdı. Demirel. Çankaya Köşlcü'ndeki törende, kişinin vatan için canını verebıleceğinı kaydederek, "Bubilinci zıhinlere ve gönüllere yerleştiren mılletlerin ebediyete kadar varolmalan kesındir'" dedi. Çay'dan Diyanere soru • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHPHatay Milletvekili Fuat Çay, Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'ı Diyanet Işleri Başkanlığı'na ilişkin iddialar nedeniyle soru yağmuruna tuttu. Çay. yaklaşık 25 soruyu kapsayan önergelerde Diyanefin mercek altına yatmlmasını istedi. Centrazbat '97 Tatbikatı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Orta Asya cumhuriyetiennde Türkiye, ABD, Kazakistan, Kjrgızistan, Özbekistan, Rusya, Danimarka. Gürcistan, Litvanya ve Lkrayna'nın katılınuyla gerçekleştirilecek olan Centrazbat '97 Tatbikatı 15 eylül pazartesı günü başlıyor. Genelkurmay Bâşkönltih Genel ScttfcterHgfrAen yap'iian yazîli açıklamada. Centrazbat Tatbıkatrnın Orta Asya'da gerçekleştinlecek ilk ve kapsamlı tatbıkat olduğu belirtilerek Türkiye ile Orta Asya Türk cumhuriyetleri silahlı kuvvetleri arasındaki dostluk ve işbirliğinin geliştirilmesine katkı sağlayacağı kaydedildi. Bütent Arınç'ın oglu öldü • KIRKAĞAÇ (AA) - Manısa'nın Kırkağaç ilçesi Bakır beldesi yakınındaki hemzemin geçitte trenin çarptığı otomobılde bulunan RP Manisa Milletvekili Bülent Annç"ın oğlu Mehmet Fatih Annç öldü, sürücü ağır yaralandı. RP Manisa II Yönetim Kurulu üyesi olduğu bıldinlen sürücü Kamil Göral tedavi altına alındı. BV1EP kongresi yarın • Haber Merkezi - Kuruculannın çoğunluğu işçi ve emekçılerden oluşan %e25Kasıml996'da kurulan Emegin Partisi'nin (EMEP) 1. Genel Kongresi yann Ankara Atatürk Spor Salonu'nda yapılacak. EMEP"ten yapılan açıklamada. kongreye 38'i doğal. 256'sı da il kongrelerinden seçilen toplam 294 delege ile Türkiye içinden ve dışından gelen davetlilerin katılacağı bildirildi. Af örgütünden kampanya • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)- Uluslararası Af Örgütü tzmir Grubu, başta Sırplann eski lideri Radovan Karadzıç olmak üzere Bosnalı savaş suçlulannın "hemen tutuklanması' içın mektup eylemi başlattı. Girişimciler dün Cumhuriyet Alanrndaki PTT önünde bir araya gelerek Cumhurbaşkanı Süleyman Demırel. Başbakan Mesut Yılmaz. Dışışleri Bakanı Ismaıl Cem ile Millı Savunma Bakanı Ismet Sezgin'e gönderdikleri mektuplarda. savaş suçlulannın tutuklanmalan için ginşimlerde bulunmalannı istediler. Adalet Bakanlığı'nm hazırladığı Güneydoğu raporu TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'ye verildi'OHAL'deki süper yetld denetlensin' EVİNGÖKTAŞ • Doç. Dr. Şeref Ünal tarafindan hazırlanan raporda "OHAL mevzuatı, güvenlik güçlerini geniş takdir hakkıyla donatmıştır. Bu nedenle, keyfiliği önlemek için bölgedeki uygulamalann idari. siyasi ve yargısal açılardan sıkı bir denetime tabi tutulması zorunludur" denildi. lı raporda, Kürtlerin devletle herhangi bir kimlik sorunu olmadığı belirtıldi. Rapor- da, bölgedeki asıl sorunun ekonomik, sos- yal ve kültürel olduğu, terör yüzünden ya- kılıp yıkılrruş olan bölgeye yapılacak her türlü yardımla sorunun tümüyle çözülebi- leceği kaydedildi. Terörle mücadele konu- sundaki sorunlann yasal boşluklardan de- ğil, uygulamacılann tutum ve davranışla- nndan kaynaklandığı sa\Tinuldu. Raporda. "Güneydoğu sorununun sadece kuvvetle çözülemeyeceği, bunun kültürel bir kimtik sorunu olduğu, Kürt kökenli vatandaşkra ekonomik, sosval ve kültürel bazı hakİann ANKARA - Adalet Bakanlığı, Güney- doğu sorunu konusunda rapor hazırladı. Adalet Bakanlığı Avrupa Topluluğu Koor- dinasyon Daire Başkanı Doç. Dr. Şeref Ü- nal tarafindan kaleme alınarak TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'ye sunulan ra- porda. olağanüstü hal bölgesinde güvenlik güçlerine tanınan geniş yetki ve 'takdir hakkı'nın sıkı biçimde denetlenmesi ge- rektiği belirtildi. 'Milletlerarası HukukAçısından Güney- doğu Sorunu ve Terörle Mücadele' başlık- tanınması gerektiği. iç ve dış çevrelerde gi- derek sesli bir şekilde dile getirilmektedir" denildi. TBMM Başkanlıgı, 150 sayfadan oluşan raporu, 5 bölüm halinde bastırdı. Doç. Dr. Şeref Ünal, terorizme karşı uy- gulanan mücadele yöntemlerini değerlen- dirirken. Türkiye'nin terörle mücadelesiy- le ilgili iç hukuk ve uygulanan yöntemle- ri, uluslararası sözleşmelerde öngörülen il- ke ve standartlarla karşılaştırdı. Raporun "Sonuç ve Önerüer" bölümün- de. ülkenin güneydoğusunda yoğun olarak yaşayan Kürt kökenli yurttaşlann çoğunlu- ğunun. cumhuriyetin kuruluşundan bu ya- na ve özellikk 50'li yıllardan sonra, kendı ıstekJeriyle ve hiçbir engelle karşılaşmak- sızın, ülkenin daha verimli batı bölgeleri- ne göç ettikleri anımsatıldı. Devletin, Kürt kökenli yurttaşlarla hiç- CHP'den tepki Rize'ye büyük ayncalık ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu)-CHP Ge- nel Sekreteri Adnan Keskin. teröre maruz kalan yöreler için oluş- turulan Acil Yardım Fo- nu'ndan Rize'ye aktan- lan 840 milyar lıranın. aynı fondan Doğu ve Güneydoğu illenne ak- tanlan paradan daha fazla olduğunu bildırdi. Keskin, dün düzenle- diği basın toplantısında. "Siyasi iktidann vakla- şunlan, kurtiar sofra- sındaki aç kurtiann dansmı hanrlaüynr" de- di. Keskin, "devleti iş- galden kurtarmak" söylemleriyle işbaşına gelen hükümet üyeleri- nin, kendi akraba ve yandaşlannı üst düzey ÇİZMEDEN YUKARI MUSAKART 1997tarihliResmiGa- zete'de yayımlanan ek kararnameyle, Fisko- birlik'e yıllık yüzde 50 basit faizlı kredi ile 30 trilyon lira kaynak akta- nldığını, 29 Ağustos 1997 tarihli ek kararna- meyle ise Tanm Satış Kooperatifleri Birlikle- ri'ne yüzde 70 basit fa- izle 50 trilyon lira gön- derildiğini anımsattı. Adnan Keskin, "Bir birtiğe yüzde 50 faizle30 trttyonluk kredi verihr- ken diğerlerine yüzde 70 faizle toplam 50 triJyon- luk kredi verildi. Bu farkhlığın nedenini bu hükümet açıklamah- dır" diye konuştu. Keskin, Bakanlar Kurulu karanyla 4 Temmuz 1994'te, terö- re maruz kalan illere yardım etmek amacıyla kurulan Acil Yardım Fonu'ndan. 55. hükü- met döneminde Başba- kan Mesut Yıunaz'ın memleketi Rize'ye mil- yarlarca lira aktanldığı- nı kavdetti. Uzmanlar karayolu geçışının Istanbul u bıtıreceğı goruşunde ^ 1 ** ** 1 1 1 1 * 1 1 * 3. kopruden belediye habersız • Brifingde, 3. boğaz geçişinin karayolunu içermesi durumunda, İstanbul'da artık ulaşım sorununun kesinlikle çözülemeyeceği bir kez daha dile getirildi. İstanbul Haber Servisi -tstanbul lerle ortaya koydu. Boğazı'na 3. köprü yapılması için Yüksek Planlama Kurulu'nda karar alınırken, Istanbul Büyükşehir Bele- diyesi'ne hiçbir haber verilmedıği or- taya çıktı. Istanbul Büyükşehir Bele- diyesi Altyapı Proje Koordinasyon Daire Başkanı Mustafa Iltcalı "Biz sa- dece demiryolu geçecek tüp geçişi sa- vunuyoruz" dedi. Ünıversite temsilcileri ve sivil top- lum kuruluşlan. 3. boğaz geçişinin karayolunu içermesi halinde İstan- bul'da artık ulaşım sorununun kesin- likle çözülemeyeceğinı. bilimsel ve teknik verilerle bir kez daha ortaya koydu. 3. köprü projesı. dün Mimarlar ve Inşaat Mühendisleri odalan tstanbul şubelennce dün düzenlenen bir bri- fingle tüm yönlenyle ele alındı. Ula- şım ve Planlama uzmanlanyla birlik- te, diğer meslek odalan. üniversite temsilcileri ve sivil toplum kuruluş- lannın katılımıyla gerçekleşen bri- fıng, 3. boğaz geçişinin karayolunu içermesi durumunda tstanbul'da artık ulaşım sorununun kesinlikle çözüle- meyeceğini, bilimsel ve teknik veri- Brifingin açılış bölümünde "Ister köprüyle olsun, ister tüple olsun, las- tik tekeriekli araçlaraı geçişini amaç- layan tüm projeler İstanbul'un sonu- nu getirecektir" diyen Mimarlar Oda- sı Yönetim Kurulu Sekreteri Yıldız Uysal, ENKA'nın YPK'ye sunduğu projedeki tüneller ve vıyadüklerle ön- görülen tahribata dikkat çekti. Inşaat Mühendislen Odası Sekre- teri Mutlu Oztürk konuşmasında, köprü projesındeki raylı sistemin bir yutturmaca olduğunu belirterek Ba- yındırlık Bakanı Yaşar Topçu'nun "Köprü ya da tüp geçişe kinı müşteri olursa onu yapanz" şeklmdekı deme- cıni eleştirdı. tTÜ tnşaat Fakültesi ulaşım uz- manlan Prof. Dr. Hahık Gerçek, Is- tanbul bütününde. toplam kentıçi yol- cu ulaşımmın sadece yüzde 11 'lık bir dilimınin boğaz geçışini oluşturdu- ğunu anımsatarak Ağustos 1997'de- ki son tespitlere göre ikı boğaz köp- rüsünden geçen araçlann 4'te 3 'ünün otomobil olduğunu, bunlann ise top- lam yolculann ancak 4'te birini taşı- dıkJannı belırttı. APK Daire Başkanı Mustafa Ilı- calı da belediyenin görüşünün raylı tüp geçiş olduğunu vurgulayarak 3. köprü karan alınırken Tayyip Erdo- ğan'a haber bile venlmemiş olması- nı eleştirdi. Sunuşunu, 1993 yılına ait, Boğazi- çi 'nde 3. köprü yapılamayacağına da- ir koruma kurulu karannın gerekçe- lerini anlatarak yapan gazetemiz ya- zarı. yüksek mimar Oktay EkincL, " Bof aziçi herhangi bir nehirdeğildir. Ulusal ve uluslararası hukukta korun- masına kararverüen bir SİT alanıdır. Koruma kurulunun dikkatçektiği bu gerceği görmeyen 3. köprü önerisinin sahipleri lstanbul'a karşı büyük sa>- gısızlık içüıdediricr" dedi. Eski Nâzım Plan Bürosu başkanla- nndan Prof. Hande Süher ise 3. köp- rünün hem nâzım plana. hem de ye- dinci 5 yıllık kalkınma planma aykı- n olduğunu belgeleyen bir tebliğ sun- du. Toplantıya ızleyici olarak katılan eski Istanbul Belediye Başkanı Nu- rcttin Sözen şunlan söyledı: a İstanbul'un planlamasma hükü- met değil belediye karar verir. Anka- ra kökenli planlar mahkemelerde reddedüdL YPK'nin bu köprü planı da >"etki gaspıdır ve anayasaya \a ya- salara avkındır.*' bir sorunu olmadığı. PKK'nin ise Kürt hal- kı adına çeşitli istemlerde bulunmaya hiç hakkı oknadığı kaydedilen raporda şöyle denildi: "Teröristler, açık bir topium olan demokrasinin sağladığı imkânlardan da ya- rarianarak taleplerini zoria kabul ettirme- ye çauşmaktadıriar. Demokratik bir top- lumda her türlü marjinal düşünceye yer vardır ve bunlar terör ve şiddete dönüşme- diği sürece bir dereceye kadar anlayışla kar- şılanmaİKÜr." Raporda, terörle mücadele konusunda yaşanan sorunlann. yasalann yokluğun- dan, düzeyınden veya boşluklardan değil, uygulayıcılann tutum ve davranışlanndan kaynaklandığına dikkat çekildi. Bu neden- le bölgede görevlendirilecek tüm kamu gö- revlilerinin temiz sicillı, ehliyetli ve dene- yımli kişiler arasından seçilmesı gerektiği istenen raporda şöyle denil- di: "OHAL bölgesinde yü- rürlükte bulunan mevzuat güvenlik güçlerine çok bü- yük yetidler tanınıış ve ken- dflerini geniş takdir hakkıy- la donatmıştır. Bu nedenle, keyfiliği önlemek için bölge- deki uygulamalann idari, siyasi ve yargısal açılardan sıkı bir denetime tabi tutul- ması zorunludur. Güvenlik güçkrinin halka karşı çok dikkatli ve saygıh bir tutum ve davnuuş içinde ounalan zorunludur. Bunu denetk- mek üzere, bölgede uygun yerlerde açılacak bürolar aracıbğıyla halkın şikâyet- leri kabul edilerek inceleme- ye ahnmah ve gereği yapd- mahdır. OHAL bölgesinde yargının işlemesi terör yü- zünden büyük ökjüde aksa- mıştır. Terörist de olsa, her- kesin adil bir şekilde yargı- lanarak cezalandınlması, Avrupa İnsan Haklan Söz- leşmesi'nin güvence altına akkğı bir hakür. İşkence ve fena muameleleri sadece ya- püacak yasal düzenlemeler- le önlemek mümkün değil- dir." Raporda. 'güneydogu so- runununsadece ku\~v ete da- >ah yöntemleıie değil, siya- si, ekonomik, sosval ve kül- türel alanlarda ahnacak ba- zı önlemlerle çözülmesi ge- rektiği'' yolunda söylemle- rin olduğu ve bu konuda tam olarak belli olmayan bazı önerilerin de ileri sü- rüldüğü anlatıldı. Doç. Dr. Ünal. raporunda şu göriişleri kaydetti: "GüvenUkgüçlerinin böl- gede duruma hâkim olması ve kamu düzeni ve gü\enli- ğinin sağlanması üzerine, bölgede ekonomik ve sosval yardımlann başlaülması konusunda yoğun istemkr yapılmaktadır. Ağır terör olaylanna sahne olmuş, ya- kılıp yıkılmış olan bölgeye yapüacak bu tür yardınılar- la yaralann saıilarak banş ve huzurun sağlanması her şeyden önce bir insanük gö- revidir. Her şeye karşm böl- gedeki yaşam koşullannın çok zor olduğu da bir ger- cektir. Bu bakundan, şu ve- ya bu nedenle olsun. bu tür tosır taruşmalar bir tarafa bırakılarak bölgede iş ve is- tihdam olanaklan yarata- cak, ekonomikve sosyal kal- kınmay ı sağlayacak girişim- ler derhal başlatümalıdır." IRMIKI AYDIN ENGİN ...ama değil. Propagandaya- zısı filan değil. Özgüriük ve Da- yanışma Partisi'nin (ÖDP) Is- tanbul il kongresi üstüne yaza- cağım. "Anlı şanlı iktidarya da ana muhalefet partilerinin bile istanbul il kongrelerigazeteler- de tek sütunluk, bilemedin re- simaltı haber olacak kadar yer bulurken, dünkü çocuk ÖDP'nin istanbul il kongresi üstüne yazmak propaganda değilse nedir" diye soracaksı- nız. Önce biraz bilgi. ÖDP'nin ilk kongresi dün öğleden sonra başladı. Bir protokol toplantısı gibiydi, çünkü bir protokol top- lantısıydı. Bilmece gibi oldu. Daha da geriye gidelim. Türkiye'de bir siyasal parti- nin nasıl kurulacağı, hangi ku- rallar çerçevesinde örgütlene- ceği, yönetim organlannın adı- nın ne olacağı, nasıl oluşacağı, bunlann hangi süreçlerden ge- çerek seçileceği, kongrelerinin hangi kurallaragöretoplanaca- ğı filan hep yasayla saptanmış- tır: Siyasi Partiler Yasası. Ayrıntıları bir yana bırakalım. Bu yasa Türkıye'de siyasi par- Bir Propaganda Yazısı Gibi... tilerin delege ağalarına teslim oluşunun, parti içı demokrasi- nin işlemezliğinin, o hepyakını- lan "lideriersultası"n\n kurum- laşmasının ve süregenleşmesi- nin yasal temelidir. Batı Avrupa demokrasilerin- de bozulmanın-parti aygıtların- dan başladığına ilişkin tezler yeni değil. Temsili (representa- tiv) demokrasinin aşılması, ta- ban (fundamental) demokrasi- sinin toplumda yerleşmesinin önce partilerde, parti içi de- mokrasinin işleyişinde hayata geçirilmesi gereği epeydir tar- tışılıyor; tartışılmaktan da öte bu çürütücü, bozucu, sakatlayıcı etkeni aşmak, taban demokra- sisine ulaşmak için yollar aranı- yor, deneniyor. Federal Almanya'da önce Yeşiller, daha sonra da PDS (Demokratik Sosyalizm Partisi) bu yönde cesur denemelere gi- riştiler. Başarısız parlamenter- lerin parti örgütlerı tarafindan gerı çekilebilmesıne olanak sağlayan tüzük düzenlemelerı yapıldı. Merkez sağ ve soldaki partilerin yaygaralanna rağmen partinin tavanını. partinin taba- nının dolaysız ve kısıtsız belirle- mesine giden süreçlerin önü- nün açılmasına çalışıldı. ÖDP işte bu noktada, hem de Siyasi Partiler Yasası gibi son derece kısıtlayıcı, buyurgan ve antidemokratik bir yasaya rağmen, ders alınası bir taban demokrasisi uygulama çaba- sında. Dün başlayan Istanbul il kongresi bugün (cumartesi) ve yarın kâğıt üstünde devam edecek. Pazartesi günü de son toplantısını yapıp sona erecek. Aynı günlerde (cumartesi-pa- zar) İstanbul'da bütün ÖDP üyelerinin katılacağı Danışma Konferansı toplanacak. Siz is- terseniz adına "Tanışma Konfe- ransı" yada "Danışma Şeyi" fi- lan deyin, fark etmez. Önemli olan işlevi. istanbul'dakı ÖDP üyelerinin tümü ıki gun boyunca tartışa- cak, danışacak. Partiyedün gi- ren gencecik delikanlılar, genç kızlarla siyasal kıdemi epey es- kilere dayanan kulağı kesikler eşit koşullarda, biri ötekine her- hangi bir tüzüksel ya da yasal öncelik taşımaksızın bir araya ya da karşı karşıya gelecekler. Eteğinde taşı olan dökecek, sö- zü olan söyleyecek, itirazı olan dile getirecek. Konferansın so- nunda Parti Kurultayı'nda oy kullanacakdelegeler, Istanbul il yöneticileri filan, toplantıya ka- tılan parti üyelerinin tümünün oylan ile saptanacak. Pazartesi günü ÖDP Istanbul il kongresinin son oturumunda, Siyasi Partiler Yasası kuralları uyarınca saptanmış delegeler, Danışma Konferansı'nın so- nuçlannı dikkate alarak oylannı kullanacaklar. Dikkate alma- yanlar için elbetteyasal bir yap- tınm yok. Ama parti tabanının tümünün oylannda ete kemiğe bürünmüş öylesi bir yaptınm var ki tersine davranacak "de- lege" partili yaşamına kalın bir çarpı çekiverir. Delege ağalarının, hemşeri- lerini, köylülerini, şirketteki, şantiyedeki işçilerini, çiftlikteki yanaşmalannı kongre salonlan- na toplayıp "Benim şu kadar delegem varagam. Bu, bu, bu listeye girecek; şu, şu ve şu da girmeyecek" diye kostaklan- dıkları az mı kongre gördük? Kongre kulisi adı attında "Sıvas- lılarKarslılariaanlaştı. EğerBin- göllüleri de yanlarına alırlarsa Lazlan köşeye sıkıştınr, hatta kongreyi bile alıp götürürler" sohbetlerine -epey de utana- rak- az mı tanık olduk? Partilerin değişmez liderleri, güçlerini tabanın coşkulu ve bi- linçli desteğinden çok, yeteri kadar kelleyi bir araya getirmiş delege ağalanna ihale verdirte- rek, onlan listelerde seçilecek yeriere yerleştirerek sağlamı- yorlar mı? ÖDP'nin İstanbul il kongresi bu kördüğümü gözükara bir ka- rarlılıkla ve tabana yaslanarak kesip atıyorsa bu yazılmamalı mı? Bir parti içi demokrasi de- nemesi olarak altı kalın çizilip okuyucuyla bölüşülmemeli mi? O yüzden bu yazı bir propa- ganda yazısı gibi.. ama bir propaganda yazısı değil. Olsa olsa bir demokrasi ve demokratlıkdersi... POLİTtKA GUNLUGU HİKMET ÇETİNKAYA Eylül... 12 Eylül 1997... Ben, ne zaman Kenan Evren'le Süleyman De- mirel'i yan yana otururken görsem 12 Eylül 1980 darbesini anımsanm... 12 Eylül 1980 darbesi Türkiye'yi altüst etti; dar- beci generaller 'so/'un üzerinden silindirgibi geç- ti; Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu tüm ku- rum ve kuruluşlar kapatıldı; sağdan sola tüm si- yasal partilerin kapılarınakilit vuruldu; DlSK'in ça- lışması askıya alınıp malvarlığına el konuldu... Bu arada, yapılmayan tek şey; Nurculardan Süleymancılara, Nakşilerden Kadirilere dek tüm tarikatlara hoşgörülü davranılması, onların mal- varlıklarına dokunulmamasıydı... Kenan Evren Marmaris'in Armutalan belde- sinde korumalanyla birlikte yaşamını sürdürüyor, zaman zaman teievizyon kanallarına çıkıyor, özel sektör kuruluşlannın temel atma törenlerine kat- lıyor... Ben Kenan Evren'i ne zaman görsem yüreğim- de bir sızı duyuyor, 49 gencin idam edilişini, 650 bin kişinin gözaltına alınışını, 230 bin kişinin işken- ceden geçişini anımsıyorum... Evren ve Demirel yan yana oturduklarında içim- deki öfke daha da çoğalıyor; AP'lilerin, CHP'lile- rin Zincirbozan günlerine dek uzanan fotoğraf ka- relerine bakıyor; 3 bin öğretmen, 120 üniversite öğretim üyesi, 47 yargıcın görevlerine son verilme- sini düşünüyorum... Toplanıp yakılan yüz binlerce kitap, dergi, gaze- te; kapatılan yayın kuruluşlan; gözaltında tecavüz edilen genç kızlar, bu fotoğraf karelerinden toplu- mumuza sesleniyor sanki: "Siz ne kadar unutkan bir halksınız, yazıklar ol- sun!.." Ben bir 12 Eylül sabahında uyanıyorum, Beyler- beyi sırtlarından Boğaz'ın maviliğine, oradan ge- çen gemilere bakıyorum... Sonbahar insana hüznü ve sevinci birlikte ya- şatıyor; acılar kimi yanm kalmış sevdalann bah- çesinde zamansız haykırışlan buluşturuyor... Birden gözlerimi kapıyor, genç ölülerin adlannı saymaya başlıyorum... ••• 12 Eylül 1997... öamilerden çıkan, ellerinde Kuran ve bayrak bulunan militanlar "Imam-hatipier kapatalamaz" diye bağırıyorlar... Kim buniar? 12 Eylül 1980 darbesinin getirdiği Türk-lslam sentezinin ürünleri.... 12 Eylül darbecilen. tavırlannı açık bir biçimde, üstelik Atatürkçülük ve laiklik adına, Islamdan yana koymadılar mı? Şimdilerde Demirel'le yan yana oturan cuntacı başı Kenan Evren halka Ku- ran'dan ayetler okumadı mı, zorunlu din dersini la- ik demokratik çağdaş eğitime sokmadı mı? Içimdeki kin ve öfke yumağı büyüdükçe büyü- yor... Ben, şimdi Kenan Evren ve arkadaşlarına haka- ret etsem yargılanabilirim, ama onların anayasa- da dokunulmazlık zımları var, bunca yaptıklann- dan ötürü yargı önüne çıkarılamazlar... ' '" Onlar gencecik insanlan idam sehpasına yolla- dılar, onlar her türlü işkenceyi 'ülkenin bölünmez bütünlüğü' için yaptıklarını söylediler... Evet, onlar Türkiye'yi karanlığın içine gömdü- ler; aradan 17 yıl geçmesine karşm ülkemizin ay- dınlığa çıkmasını engellediler... Hepsi köşelerine çekilse bile, kurduklan düzen dimdik ayakta duruyor, bugün 12 Eyiül'ün izleri işte bu yüzden silinemiyor... Kenan Evren ve Süleyman Demirel... En son Bursa'da yan yana oturdular... O zaman kendi kendime sordum: "Acaba ne düşünüyorlar?" Dün sabah güneşli bir istanbul sabahında uyan- dığımdatarifsizhüzünleryaşadım... 12 Mart 1982 gecesi Izmir'de Ibrahim Ethem Coşkun, Seyit Konuk, Necati Vardar'ın idam edilişlenni anım- sadım... Biz o gece Buca Cezaevi'nin önünde Celal Başlangıç'la birlikteydik... Hava soğuktu ve üşüyorduk... Üç gencin soğumamış bedenleri arka arkaya çı- kanlmıştı... Necati Vardar'ın bir kâğıt parçasına yazdıklan şöyleydi: "Parkamı üçüncü koğuştan Remzi Karakaş'a verin, saatimi de kardeşim Serdar'a..." • • • 12 Eylül hukukuna egemen olan anlayış, öz- güriüklerin kısıtlanması ve emekçi halkın giderek ezilmesine yönelikti... 17 yıl sonra değişen nedir? Hiçbir şey! Devlet içinde örgütlenen çeteler, yargısız in- fazlarda ölen gençler, yüzlerce faili meçhul ci- nayet, işkence, baskı, zulüm ve devlet tarafndan beslenen şeriatçılar... 12 Eylül 1997'de görüntü böyle... Laikliği ve Atatürkçülüğü hâlâ ağızlarından dü- şürmeyenler Türkiye'yi ortaçağın karanlığına gö- türmek isteyenlerle el ele, kol kola yürüyorlar... 12 Eylül 1980'in ideolojisi Türkiye'de egemen- liğini sürdürüyor, nice demokrat insan oradan oraya sürülüyor, eski TÖB-DER üyesi öğretmen- ler hâlâ fişleniyor, Türk-lslam sentezinin düşünür- leri baş tacı ediliyor... Aradan 17 yıl geçmesine karşm öfkem ve ki- nim geçmedi, daha da çoğaldı benim... Ya sizin? E. Posta: Hikmet.Cetinkaya(a raksnet.com Faks numaramız: 0212/513 90 98 DINOZOR SİZE SÖYLEYECEĞİ ÇOK ŞEY VAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle