28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER DlSK'in 10. Genel Kurulu Dr.ENGİNÜNSAL D evrimci tşçı Sendika- lan 1967 yılı başlann- da Türk-lş'ten aynlan Maden-lş, Basın-lş ve Lastik-tş sendika- lan ile bağımsız Gı- da-İş ve Türk Maden-lş sendikalan ta- rafindan 13 Şubat 1967 tarihinde ku- rulmuştur. Türk-lş'ten aynlan sendi- kalarla Türk-lş arasındaki temel ayn- lık, sendikalann siyaset ile ilişkisi ko- nusunda odaklaşıyordu. Türk-lş tüm siyasi partilerle eşit uzaklıkta olmayı öngören tüzüğünün 5. maddesindeki partilerüstü polıtika ilkesini uygulu- yor, DlSK'i kuran sendika yöneticile- ri ise sendikalann toplumsal sorunla- ra daha gerçekçi olarak yaklaşmasını ve siyasal ortamda varlıklannı kanıt- laması gerektiğini savunuyorlardı. Aradan geçen 30 yıl boyunca DİSK, çalışanlann ekonomik ve sosyal çıkar- lannı korumak için ayağı yere basan, yürekli politikalar sergiledi ve Türk-lş bile, özellikle son aylarda, DlSK'in toplumsal sorumluluk ilkesini kabul- lenerek DİSK ile ortak eylem sergile- me aşamasına geldi. DlSK, kuruluşu- nun 30. yılında egemen sendikacılık anlayışırun bayrağını taşıyarak 10. Ge- nel Kurulu'nu yapmaktadır. Türkiye ilginç günler yaşamaktadır. Bır yandan Atatürk'ün binbir güçlük ve özenle kurduğu devletin temeli olan cumhuriyetin ilkeleri çökertilmek is- tenmekte, her çözümü şeriatta arayan- lar laik ve demokrat toplum düzenini hedef almaktadırlar. Bu karanlığı öz- leyenlerin karşısma üretenler tok ses- leri ile DlSK'in öncülüğünde dikilmiş- ler ve ülkemizde toplumsal muhalefet çok başanlı bir sınav vermiştir. Öte yandan uygulanan ekonomik politika- ların sonucu olarak çalışanlann milli gelirden aldığı pay giderek azalmakta ve sendikalar ciddi bir üye kaybı soru- nu yaşamaktadırlar. Eğer sendikalan- mız yakın bir gelecekte. aşağıda deği- neceğimiz örnekler konusunda, politi- kalannda köktenci çözümler ürete- mezlerse sendikalanmızı ve toplumu çok önemli sorunlar bekleyecektir. Dünya ekonomisi, emperyalizmin ve sömürgeciliğin yeni adı olan bir kü- reselleşme olgusu yaşamaktadır. Ame- rika'nın ve Batı Avrupa'nm dev şir- ketleri yeni pazar, ucuz emek, büyük kâr peşinde, özellikle gelişmekte olan ülkelerde. toplumsal dengeleri ve top- lumlann esenliğini altüst edecek giri- şimler peşindedir. Sermayenin geliş- mekte olan ülkelere kaçması sonucu başlayan yanm gün düşük ücretli işçi çahştırma salgını sonucu Amerika'da dev UPS şirketine karşı Teamsters (ka- rayolu taşımacılığı) sendikası büyük bir grev başlatmış ve tüm Amerikan sendikalanna büyük bir heyecan ver- miştir. (Bu konuda aynntılı bilgi, Er- gm Yüdızoğlu'nun 25 ağustos tarihli Cumhuriyet'teki yazısındadır). Avru- pa'da yatınmlar Batı'dan eski Doğu Bloku ülkelerine kaymaktadır. 1995 yılında ucuz emek cenneti olan bu ül- kelerden Çek Cumhuriyeti'ne 2.5 mil- yar, Macaristan'a 3.5 milyar ve Polon- ya'ya 2.5 milyar dolar yabancı serma- ye girişi olmuştur (Newsweek. 25 Ağustos 1997 sf. 34). Mercedes şirke- tinin Düsseldorf'taki fabrikasını aynı nedenlerle Türkiye'ye taşıyacağı, 25 Agustos 1997 tarihli Cumhuriyet ga- zetesinin ekonomi sayfasınm baş ha- beri idi. Bütün bunlar göstermektedir ki ço- kuluslu şirketler Türkiye gibi ülkele- re, emek ucuz olduğu ve hükümetle- rin sendika karşıtı görüşleri egemen kılacağı umudu ilç gelmektedirler. Türkiye'nın işsizliği, dış ticaret açığı akıl almaz boyutlarda büyümektedir. Hükümetlerin yabancı sermaye açlığı çok büyüktür ve bu sermayeyi ülkeye çekebilmek için gerekli ödünleri de verebilecektir. Ülkenin çalışanlannı ve sendikala- nnı çok yakından ilgilendiren bu ka- rarlan politikacılar verecektir. Eğer sendikalar laiklik ve demokrası yanda- şı başanlı tutumlannı politik ilişkiler konusunda da sergilemek yolunda ça- lışmalar yapmazlarsa çok ciddi birdar- boğaza gireceklerini bilmeleri gerekir. DlSK'in öncülüğünde sendika yöne- ticileri Türk sendikacılığına bir devi- nim getirmek zorundadırlar. Geçen haziran ayında aydınlanmı- zın ve sendika yöneticilerinin önemi- nin ayırdına varamadıklan çok önem- li bir yasa çıktı ve sendikalar için siya- set yasaklan kalktı. 26.6.1997 tarihin- de kabul edilerek Resmi Gazete'nin 23033 No'lu sayısırîda 28.6.1997 gü- nü yayımlanan 4277 sayılı yasa, ülke- mizde sendika özgürlüğu açısından bir kilometre taşıdır. 2821 sayılı Sendika- lar Yasası'nın sendika ve konfederas- yonlann siyasi amaç gütmesini, siya- si faaliyette bulunmasını, siyasi parti- lerle ilişki kurmasım, siyasi partilere yardım ve bağışta bulunmasını yasak- layan 37. maddesinin 2.fikrasınıyü- rürlükten kaldırmıştır. Bu son derece önemli bir gelişme- dir. Bundan böyle sendika ve konfede- rasyonlar çalışanlann çıkarlanna uy- gun bulduklan bir siyasi partiyi des- tekleyebilir, üyelerini o partinin üyesi olmak için yönlendirebilir ve örneğin o partiye üye olan sendika üyelerinin parti ödentilerini, Ingiltere'de olduğu gibi, o partiye ödeyebilir. Çalışanlann örgütlü kesimi demok- rasiye yön verme konusunda birden çok önemli konuma gelmiştir. Sendi- ka üyelerinin siyasi partilere girmesi ile o partiye yeni bir heyecan ve can- lılık gelecektir. Bu heyecanın seçim- lerde sandığa yansıyacağmdan kimse- nin kuşkusu olmasın. 1980 öncesinde CHP'nin işçi büro- lan kurduğu ve özellikle DlSK'e bağ- lı sendika üyelerinin CHP içinde etkin olduğu dönemlerde Istanbul'da CHP'nin aldığı oyun yüzde 40'lara eriştiği unutulmamalıdır. 1995 yılı se- çimlerinde, sendikalann politikadan uzak birer kâğıttan kaplan olduğu bir dönemde, CHP ve DSP'nin ancak yüzde 25 oy alabilmesi bazılanna önemli mesajlar verebilmelidir. Sendi- kalann politika ilgisi dorukta iken, sol partilerin oyu artacak, bu ilgi azalınca solun oylan düşecektir. DlSK 10. Genel Kurulu soldaki par- tilerden birisi ile ilişki kurmak konu- sunda yeni seçilecek yönetim ve yürüt- me kuruluna somut görevler vermeli- dir. Sendikalar, sendika yöneticileri ve sendika üyeleri, ülke politikasında be- lirleyici bir görev üstlenmeye hazır ol- malıdırlar. Politikada örgütlü gücün önünde durmak kolay değildir. Siyasi partilerin yöneticilerinin böy- le bir girişimden rahatsız olmalan bek- lenebilir. 1970'li yıllarda CHP içinde işçi bürolan kunna çabamız bazı par- ti yöneticilerinin "Parti içinde yeni bir parti mi knracaksuuz?" sorusu ile kar- şılaşmıştı. Politikada ağalık düşünce- si, işçilerin parti içinde boy gösterme- si ile ciddi bir yara almıştı. Sendika yöneticileri bu güçlükleri bilerek inan- dıklan yolda gerekli kararlan almak zorundadır. İşçilerin Türk siyasetine ağırlıklan- nı koyduklan ve damgalannı vurduk- lan gün çok şey değişecektir. Bu, bir gün mutlaka gerçekleşecektir ve bunu önlemeye de kimsenin gücü yetmeye- cektir. ARADABİR CAHİT YAHŞt Emekli Ankara Cumhuriyet Savcısı Çağdışı Göstericiler Temmuzdan bu yana Ankara'da ve çeşitli yer- lerde cuma gösterilerine tanık olduk. Sözde, se- kiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime t«pki gösterisi. Pek çok yönüyle irdelenmeye değer bir gösteri. llk dikkat çeken yanı, önceden planlanmış, programlanmış ve disipline edilmiş olması. Görünüşte, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin yalnızca "kesintisiz" niteliğine karşı çıkılıyor. Art ne- den ise bu yolla kapatılacağı gündeme gelen imam-hatip okullarının orta kısımlannın kapatıl- masını engellemek. Hükümet, bu yolla daha yeterli ve donanımlı bir din eğitimi sağlanacağını öne sürüyor ve imam- hatip okullarının, izinli Kuran kurslannın kapatılma- yacağını bildiriyor. Zorunlu eğitimin kesintisiz se- kiz yıla çıkanlmasının asıl nedeni ise imam-hatip okullannın orta kısımlarında öğrencilerin kafalan- nın dinsel amaçlar doğrultusunda, yıkandığı ve yönlendirildiği kanısı. Ortaokuldan sonra din egi- timine geçildiğinde bu yıkama ve yönlendirmenin olmayacağı inancı. Bu gösteriyi planlayan, uygulamaya sokanlar ve katılanlann bilinen özlemleri ülkemizde şeriata dayalı bir düzen kurulması. Dinin devlete sahip ol- ması özlemi yanında, din adamlarının da bazı yet- ki ve güçler kazanması istemleri de bulunuyor. Hı- ristiyanlıkta ve Iran Şii düzeninde olduğu gibi bir ruhban sınıfı oluşmasına, Islam kilisesi kurulma- sına çalışılıyor. Günün başbakanına "Ölünce sen de imama muhtaç olacaksın" yollu tehditleri, ba- zı kişilerin cenaze namazını kılmamaeylemleri bu- nun görülen yansımaları. Bu kişiler, dinin devleti sahiplenebilmesi için devlet kurumlan içinde kadrolaşmaya büyük ağır- lık veriyorlar. Eğitimi de bu yolda araç olarak kul- lanıyorlar. İmam-hatip okullan ve Kuran kurslany- la toplum bireylerini kazanmaya çalışıyorlar. Öte yandan bu okullarda, devlet yönetiminde etkili olan yüksekokul kurumlanna katılım için özel ça- ba veyönlendimneyapılıyor. Bütün bu çalışmalar; vakıflar ve finans kuruluşlanyla destekleniyor. Çok büyük bir organizasyon oluşturulmuş durumda. Bugünlerde istekleri Türk Silahlı Kuvvetleri'ne de girebilmek. Bilindiği gibi din temeline dayalı eğitim ve öğre- tim, araştırmaya, denemeye, kıyaslamaya, özgür düşünceye kapalıdır. Dinin çizdiği sınırlar içinde, dinin olur verdiği -daha doğrusu din adamının olur verdiği- ölçüde, dinin temel ilke ve kurallarına gö- re ezber ve açıklamaya dayalı bir sistemdir. Dura- ğan bir dünya görüşüne sahiptir. Çağdaş eğitim ve öğretim ise araştırmaya, de- neye, kıyasa, özgür düşünceye, pozitif bilimlere dayalıdır. Günümüzde birçok ülke sanayi devrimi- ni yapmıştır. Teknoloji akıl almaz bir hızla ilerlemek- tedir. iletişimdeki gelişme dünya insanlannı birbi- rine yaklaştırmıştır. Ülkeler biz istemesek de bir- leşme yoluna yönelmiş. Dünyanın bu gidişine ayak uyduramayanlar ise sefalet ve mutsuzluk içinde- dirler. Dünya gidişine ayak uydurmanın yolu ise çağdaş eğitim ve öğretimden geçmektedir. Durum böyle olunca, çağdaş eğitim ve öğretim yerine çağdışı bir eğitimi savunmak ulusa yapıla- cak en büyük kötülüktür. Siyasal partiler, özellikle sağ partiler, oy ve çıkar kaygısıyla yıllardır bu gerçeği görmezden gelmek- tedirler. Açıkça tavır ortaya koyma yürekliliğini gös- terememektedirler. Milli Güvenlik Kurulu'nun sorunu gündeme ge- tirmesi üzerine hükümet, sekiz yıllık kesintisiz zo- runlu eğitimi ortaya koymuş ve bunun "devrim" niteliğinde bulunduğunu söylemiştir. Dileğimiz bu görüşün ciddiyetinin, bazı içlerine sindiremeyen ik- tidar partisi milletvekillerince yozlaştırmaya uğra- tılmaması, M. Eğitim Bakanı'nın desteklenmesi, ülkesini seven, ulusunu seven, devletini seven, mutlu ve banş içinde bir gelecege gönül verenler, gerçek din ve inanç özgürlüğüne inananlar dev- letın ve hükümetin yanında yer almasını, destek vermesini biknelidirler. SARIYER SULH HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN Sayı: 1997/567 Mahkememızin 1997/567 esas 1997/782 karar sayılı ılamı ile Tuncelı, Çemışgezek. Cebeköyü, cilt 49/01, say- fa 20, kütük 10'da nüfusa kavıtlı Nurettın ile Feride'den olma 1952 doğumlu Kenan Yalçınkaya'nın hacir altına alınarak kendısine kızkardeşi Nezıha Giray (Yalçınkaya) vası olarak atanmıştır. Hüküm özeti yerine kaım olmak ûzere ılanen tebltğ olunur. Basın: 39/64 Kuran Niçin Arapça? AYTEKİN BOZKURT Emekli Yozın Öğretmeni ocukluğumuzda. yerde eski harflerle yazılı bir kâğıt parçası görmek bizi ürpertirdi. Onu he- men alır, üç kez öpüp başımıza koyduktan sonra yüksekçe bir yere bırakırdık. Çünkü bize, KuraJTın Arapça olması nedeniyle, Arapça- nın kutsal bir dil, hatta cennet dili olduğu bel- letilmişti. Işin gerçeğini öğrendikten sonra kimbilir neleri öpüp başımıza koyduk diye, gülüp geçmiştim; ama aynı aldatmacanın gü- nümüzde de hem de hesaplı kitaph sürdürül- düğünü gördükçe. kendi anadılını aşağılayarak Arapçayı ümmetleşmenin bir aracı olarak kul- lananlara lanet okuyorum. Yapılan araştırmalar, Kuran kursu hocalan- nın yüzde 57.5'inin, Kuran'ın Türkçe mealini okumadığını, din eğitimi gören 2 milyon 421 bin çbcuk ve gençten pek azının Türkçe meal (anlamı) ile ilgilendiğini ortaya koyuyor. Oy- sa daha 7. yüzyılda Hz. Ali. "Kendisinde an- layış ve idnüdn bulunmadığı hiçbir ibadette ve yine kendisinde tedebbürün (düşüncenin) bu- hınmadığı hiçbir kıraaöe(okumada) hayır yok- tur." (Aktaran, Dr. TayyarAhıkulaç,"Yûce Ki- tabınuz Hz. Kuran", s. 40.) diyerek Kuran'da da yirmiye yakuı ayette yinelenen bir gerçeği dile getiriyordu. Kuran Arapçaydı, çünkü Araplara gönderil- mişti: "EyMuhammet! BöyleceşebJrierinana- sı olan Mekke'de ve çe\Tesinde bulunanlan uyarman. şüpbe götürme>en toplanma gûnü ile uyarman için sana Arapça okunan bir ki- tap vahyettik.'' (Şûra, 7.); "Ey Muhammed! Biz Kuran'ı Allah'a karşı gefanekten sakınan- lara müjdetemen ve inatçı milkti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaşürdık'" (Mer- yem, 97). Araplara gönderilen Kuran' ın, bır başka dil— de olması düşünülebilir miydi: "Kendilerine apaçık anlatabüsin diye, bef peygamberi ken- di milletiain diliyle gönderdik." (Ibrahim, 4.); "Biz bu Kuran'ı yabancı bir dil ile ortaya koy- saydık: 'Ayetlen uzun açıklamalı değil miydi? Bir Arap'a yabancı bir dille söylenir mi' der- lerdL" (Fussilet, 44.) Aynca, Zuhruf, 2-3.: Şu- ara, 193-195,198-199.; Ta-Ha, 113; Fussilet, 2-5.; Ahkâf, 12.; Duhan, 58-59.; Ra'da, 37. ve Yusuf, 2. ayetlerde de aynı gerçek vurgulan- maktadır. Bu ayetleri görmezlikten gelmek için Prof. Yaşar Nuri Öztürk'ün. "Kuran dışı dincink" diye adlandırdığı bir anlayışa sahip olmak ge- rek; çünkü, anlama özürlü olmayan, aklı ba- şmda, dürüst her insan, ayetlerdeki şu iletiyi kavrayacaktır: "Biz, herulusa kendi duryleses- leniriz. Kuran'ın Arapça olması da Arapçanın kutsaHığmdan filan değil, Araplar okudukla- nnı anlasmlar da ona göre da>Tansınlar diye- dir. Bazüannıan sandığı gibi Kuran, yanık ses- li hanzlar tarafindan "tecvıt üzre' okunsun, hiçbirşe> anlamadan dinkyenlerde' vecde ge- lıp' göz>uşlan içinde dinlesinler diye gönderU- memiştir.*' 44 Malummed\a"nın. "Hafizhkortadankal- duıbyor" yaygarası, bu gerç«k^r, ıgığıoda de- ğerlendirilmeli ve din eğiümıne ilişkin öğre- tim izlenceleri (müfredat programı), hafız, molla, militan değil, Atatûrk Cumhuriyeti'ne sahip çıkabilecek bireyler yetiştirmek üzere yeniden gözden geçirilmelidir. Gönlünüzce bir tatil için aradığınız her şey ÖTEL PENARA'da •143 oda • Pınara Restaurant • Lobby Bar • Havuz Bar • Sauna • Dısco • Havuz • Çocuk Havuzu • Çocuk Bahçesi • Ödalardan direkt arama • Konferans Salonu • Odalara 3 Kanal Müzik Yayını • Fitness Center • Bilardo •Tenis • Masa Tenisi • Beachvolley • Basketbol İKİ KİŞİLİK. KİŞİ BAŞINA Y/P 3.250.0000-6 YAŞ ÇOCUK UCRETSİZ 7 12YAS COCUK %50 İND PINARA OTELCİLİK TURİZM SEYAHAT VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ Otel: Turgutreis Palamut mevtoı Bodrum-Muğla Tet: (0.252) 382 23 35 (5 Hat) Faks: (0^52) 382 37 51 Istanbul Tel: (0.216) 34518 97 - 345 00 21 Faks: 336 03 87 HJIEL ERDEMLİASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞl'NDEN Dosya No: 1995/737 Davacı Maliye Hazine- si tarafindan davalı Nihat Aydın aleyhine açılan işbu tapu iptal ve tescil dava- sında. Davalı Nihat Ay- dın, Erdemli Kumkuyu Ayaş Maballesi adresıne tebligat yapıldığı ve dava- lı belirtılen adrcste bulun- machğı görûlmüş olup. ıla- nen tebligat yapılmış ve yoklugunda davanın ka- bulüne karar venlmıştır. Erdemli ilçesı Kumkuyu Ayaş Mahallesı'nde kain 186 ada, 35 nolu parselın tapusunun iptalı ile bu ye- nn tamarrunm Maliye Ha- zinesı adına tapuya tescılı- ne, 250.000.- lıra karar ve ilam harcının davalıdan alınmasına. 7.025.000 - TL mahkeme masrafının davalıdan alınarak davacı- ya venlmesıne karar veril- miştir. Venlen ışbu karar davacı vekılının vıcahın- da, davahmn yoklugunda temyız yollan açık alenen tefhım İalındı. Mahkeme- mızden venlen ışbu karar davalı Nihat Aydm tara- findan ılan neşir tanhı ıtı- ban ile 30 gûn içensinde temyiz edılmediği takdir- de kesinleşeceği hususu ılanen tebliğ olunur. 8.8.1997 Basın: 37124 PAZARCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1996/511 Davacı Cnal Çetinkaya ile davalı Michael Redding Çetinkaya arasmdaki boşanma kara- nnın tanınması davasının yapılan yargılaması sırasında: Pazarcık ilçesi Çiçek köyünde ika- met ettiği bildirilen, ancak tüm araştırmalara rağmen adresı tespit edilemeyen davalı Mic- hael Redding Çetinkaya'ya ilanen tebligat yapılmasına karar verilmış olmakla, adı geçen davalının duruşmanın bırakıldığı 17 '9' 1997 tarih saat 09.00'da mahkememizde hazır bu- lunması veya kendısıni bır vekılle temsü ettirmesi, aksi takdirde yoklugunda karar verile- ceği dava dılekçesi tebliği yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. Basın: 21113 KILIS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1990/265 Davacı Elif Kel vekili Av. H. Muammer Fazlıağaoğlu ile davalı Hamza Köseoğ- lu ve dahili davalılar Ahmet Şahmaran, Mecit Şahmaran, Ayşe Şahmaran, Nazh Şahmaran (Çelik), Ali Şahmaran, Gürcü Köseoğlu, Z. Abidin Köseoğlu, M. Turan Köseoğlu. Zeynep Köseoğlu, Nazlı Köseoğlu, Cemile.Çetin, Fatma Köseoğlu ve Cuma Köseoğlu aralannda mahkememizde görülmekte olan tapu iptali ve tescil da- vasmın yapılan yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince, Dahili davalılar Ahmet Şahmaran, Nazlı Şahmaran (Çelik), Nazlı Köseoğlu ve Cemile Çetin'e da- va ve dahili dava dilekçesinin açık adresleri temin edilemediğinden, ilanen tebliği- ne karar verilmiş olmakla, Davacı Elif Kel Vekili Av. H. Muammer Fazlıağaoğlu tarafindan. davalı Hamza Köseoğlu ve dahili davalılar Ahmet Şahmaran, Mecit Şahmaran, Ayşe Şahmaran, Nazlı Şahmaran (Çelik), Ali Şahmaran, Gürcü Köse- oğlu. Z. Abidin Köseoğlu, M. Turan Köseoğlu, Zeynep Köseoğlu, Nazlı Köseoğ- lu, Cemile Çetin, Fatma Köseoğlu ve Cuma Köseoğlu aleyhine Kilis Sabanlı Ky. Nohutlu mevkii parsel: 148'de tapuya kayıtlı bulunan taşınmazın tapu kaydının ip- tali ile davacı Elif Kel'e hissesi oranında adına tescilıni talep ederek, tapu iptali ve tescil davası açıldığı, duruşmasının 30.9.1997 günü saat 10.10'da yapılacağı, belir- tilen gün ve saatte duruşmaya gelmedikleri, mazeref bildirmedikleri veya kendile- rini bir vekille de temsil etSrmedikleri takdirde davanın yokluklannda görülüp ka- rar verileceği hususu, dahili davalılar Ahmet Şahmaran, Nazlı Şahmaran (Çelik), Nazlı Köseoğlu ve Cemile Çetin'e ilanen tebliğ olunur. Basın: 36356 KUŞADASI'nda Kadınlar Denizi'nde, 2 oda, bir salon, deniz manzaralı satılık daire. Tel.: (O216) 35S 4B O9 SARIOĞLAN ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN Davacı Resmigül Dalkıran ile davalılar nüfiıs mü- dûrlüğü ve Şazimet Dalkıran'ın aralannda görülmekte olan kayıt iptali davasında verilen ara karan gereğince; Dahili davalılar olan Kazım Kuş ve Elife Kuş'a da- hili dava dilekçesi ve duruşma günü usülünce tebliğ edilmiş ve belirtilen adreslerınde bulunmadıklan ve bi- linmedikleri bildinldiğiden dolayı adı geçen şahıslann duruşma günü olan 02.10.1997 tarihinde mahkeme- mizde bizzat hazır bulunmalan, yoksa kendilerini bır vekil ile temsil ettirmeleri gerektiğinden aksi takdirde yokluklannda karar verileceği hususu dava dilekçesi, dahili dava dilekçesi yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. (HUMK 213 VE 377. maddeleri gereğince) Basın: 39069 Vatanseverler, insanlar, doğaseverter, toprak erozyonu size sevebileceğiniz hiçbir şey bırakmıyor. T.E.M.A. Türkıye Erozyonla Mücadele. Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Korurna Vakfı Tel: (0.212) 281 10 27 / 268 09 85 PENCERE Bugün 13 Eylül... Zaire'de (eski Belçika Kongosu) otuz yılı aşkın bir süre halkın anasından emdiği sütü burnundan ge- tiren Mobutu, sürgünde yaşadığı Fas'taöldü. Toprağı bol olsun... Mobutu diktatördü, ama 1980'li yıllann sonuna doğru çok partili düzene geçme karannı vermişti. Yi- ne de Zaire halkı bu aşağılık maskarayı iktidardan indiremedi. Sonunda silahlı ayaklanmayla devrildi Mobutu, soyup soğana çevirdiği ülkesinden kaçtı. Peki, Zaire'ye demokrasi geldi mi?.. Negezeıi.. Silahlı güçle Mobutu'yu alaşağı eden Kabila, bu- gün Zaire'nin diktatörü olmaya aday!.. YDD (Yeni Dünya Düzeni) egemenlerinin elleri de zengin do- ğal kaynaklara sahip eski 'Belçika Kongosu'nun içindedir. Dış ve iç sömürücü güçtere karşı halkın boynu eğik!.. Zaire'nin toplumsal, ekonomik ve kül- türel düzeyi demokrasinin altyapısını oluşturamıyor. Zaire daha çok çile çekecek!.. • Demokrasi bahçesi, sanayi gübresiyte beslenme- den çiçeklenemiyor... Örnek mi?.. Türkiye!.. Çok partili rejime geçeli yanm yüzyıl oldu, ama çağdaş demokrasiyi bir yaşam biçimine dönüştü- remedik; bu yolda tıknefes kaldık. Suç kimde?.. Evren'de mi?.. 12 Eylül'ün yıldönümünde yazılıp çizilenlere ba- kıyorum; askere çatmak demokrasi gösterisi sayıl- dığından buyöntemi kullanan pek çok!.. Ancak "12 Eylül'den bu yana 17yıl geçmesine karşın niçin de- mokrasiye geçemedik" sorusunun yanrtını arayan yok... Evren'in günahlan saymakla bitmez; ama Kenan Paşa gerici cuntanın başıydı da Turgut Özal mı de- mokrattı?.. Askeri hükümetin Başbakan Yardımcrsı olan Özal, daha sonra ne yaptı?.. Askeri gözetim al- tında gerçekleşen seçimle Başbakanlık koltuğuna oturup Evren'le işbirliği yapmadı mı?.. Meclis ço- ğunluğu elindeyken 12 Eylül yasalannı değiştirme- yen Özal, siyasal yasaklann sürmesi için elinden geleni ardına koymadı mı?.. Demokrasinin bir toplumda yaşam biçimine do- nüşmesi, tek kişinin elinde olan bir iş değildir. Suçu salt Evren'e ya da Özal'a yıkarak doyurucu bir açık- lama yapılamaz. Bu ikili iç ve dış güçlerin oyuncağı olmaktan öteye gidemedi. 12 Eylül'ü dışardan ABD tam anlamında destekledi; içerde sermaye sınıfı 'generaller cuntası' ile bütünleşti. • 17 yıl sonra bugün, Meclis'teki milletvekilleri üni- forma giymiyorlar, omuzlarında rütbelerini gösteren apoletler yok, emrü kumanda zincirine bağlı değil- ler... Peki, neden "antidemokratik 12 Eylül mevzuat"n\ değiştirmiyorlar?.. "Parfamento"nun ve "ordu"nuntarihimizdeki dö- nüşümleri özenle izlenmeli; her Meclis bir değildir; her askeri müdahale de bir değildir. Demokrasilerde ordu sivil otoritenin emrindedir. Peki, bizde Silahlı Kuvvetler, Erbakan - Çiller or- taklığının buyruğuna körü körüne j t>ağlansaydı, Tür- kiye'de demokrasi mi gerçekleşecekti, bir feiakete mi gidilecekti?.. . )" • Ne biçim soru bu?.. Düşün, düşün!.. Çoktur işin. 1955- VEFAT Emekli öğretmen İbrahim Türker ve Ayşe Hanım'ın ^evgili büyük oğullan, Deniz'in sevgili dayısı, iyi yürekli, mahzun, sevgili kardeşimiz HAKKIÎHSAN TÜRKER'İ 01.09.1997'de kaybettik. 03.09.1997'de tstanbul'da sonsuzluğa uğurladık. Yüreğimizde yaşayacak. Huzur içinde yatsın. Türker Ailesi adına kardeşi HASAN ALİ TÜRKER, Tuncer Ailesi adına eniştesi MUSTAFA ŞÜKRET TUNCER ANKARA 27. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1996/600 Davacı Ankara Anonim Türk Sigorta vekili tarafindan, davalı Etem Aygüneş aleyhine mahkememize açılan taz- minat davasının yapılan açık duruşması su^sında verilen ara karar gereğince' Davalı Etem Aygüneş'in Kadmoğlu Etmerkez Ziyapaşa Cad. No: 41 Eskişehir adresine çıkan- lan dava dilekçesi ve duruşma günü bila tebliğ dönmüş za- bıta marifetiyle yapılan araştırmada adresı tespit edileme- diğinden davetıyenin ilanen tebliğıne karar verilmiştir. Duruşma günü olan 8.10. 1997 günü saat 9.50'de davalı Etem Aygüneş mahkememizde bizzat hazır bulunması ve- ya kendisini bır vekille temsil ettirmesi, daveriye yenne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 28.7. 1997 Basın: 38041 BAYBURT SULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ'NDEN EsasNo. 1997.2 Karar No: 1997114 Davacılar Ömer Mutlu ve müşterekleri vekili Av. H. Yaşar Aker tarafindan davalı Süleyman kızı Hanife aleyhine mahkememize açılan ızaleyi şü>u davasında verilen karar, davalıya tebliğ edilemediğinden ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş olup, Karar özeti, taraflar adına tapuya kayıtlı Bayburt ilı merkez Tuzcuzade mahallesi, kütük: 177. ada: 499, parsel: 26'da kayıtlı taşınmazın üzerindekı ortaklığın satış suretiyle giderilmesine dair karar, Şayburt ili merkez Tuzcuzade mahallesinden Süleyman kızı Hanife'ye tebliğ edilemediğinden ilanen tebliğ yoluna karar verilmiş olup, işbu karann ılan tarihinden itıbaren 8 gün içerisinde temyiz edilmediği takdirde karann kesinleştirileceği HUMK'nin213 vemüteakıpmaddelen gereğince tebligat • yerine geçerli olmak üzere ılanen tebliğ olunur. Basın: 36373
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle