Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 EYLÜL 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
ALLEGRO EVIN ILYASOGLU
Yapı KredFden kültür şöleniYapı Kredi, II. Leyla Gencer Şan Yanş-
ması ve bu yılki Sanat Festivali ile 1997
yılı kültür tarihimize çok önemli hizmet-
lergetirmekte. Önce coşkuy la ızlediğimiz
şan yanşmasına değınelim: Dünyanın her-
hangi bir sanat merkezinde yer alabilecek
birşan yanşması örneğinin 1995 'te ilk kez
düzenlenmesi ve 1997'de devam ettirilerek
bir gelenek haline dönüştürülmesi kıvanç
verici. Nice 'ük'ler başlatılmış ve sürdü-
rülememiştir. Bu nedenle başta AydınGün
olmak üzere Yapı Kredi'nin kültüre des-
tek veren aydınlanıu alkışlıyoruz. Her şey-
den önce Avrupa'nın temel opera kuruluş-
lanndan derlenen jün üyeleri bu yanşma-
nın güveruni ve önemıni arttırmakta. La
Scala, Covent Garden, Paris Opera Ko-
mik, Bologne Comunale Tiyatrosu gibi
kurumlardan gelen saygın adlann yargıla-
n genç yeteneklerin özgeçmışinde önem-
li bir yer tutmakta. Bu yanşmada derece
almak harika bir şey. Ancak. katılımcıla-
nn dereceye giremese de böylesi bir jün
önünde söylemiş olmalan; onlann değer-
lendirmesine kulaklannı açmalan yine bü-
yükkazanç.
Son derece profesyonel yanşma
Son derece profesyonel düzenlenen II.
Leyla Gencer yanşmasında nice aynntıya
özen gösterilmiştı: Cemal Reşit Rey Salo-
nu'nun fuayesinde açılan Leyla Gencer
kostümleri sergisi; duyuru kıtapçığı, ilan-
lar, davetiyeler ve piyanistlerin elindeki
nota kapaklanna kadar aynntılar gözetil-
mişti. Odül töreni ve Cem Mansur'un yö-
nettiği Bilkent Orkestrası eşliğindeki Ga-
la Konseri ayn bir şenlikti.
Leyla Gencer Şan Yanşmalan'yla yal-
nız dünyanın çeşitli köşelerinden gençle-
ri ülkemize çekmekte kalmıyoruz. kendi
yeteneklerimizi de özendirerek gün yüzü-
ne çıkanyoruz. Örneğm bu yanşmada
mansiyona değer bulunan gencecik ıki ye-
teneğımizi keşfettik: Bariton Güneş Gür-
le ve tenor Şakir Şenol Talınlı Güneş Gür-
le'nin yan fınalden Gala gecesine doğru
giderek sahneye alışmasını ve konsantras-
yonunu alkışladık. Talınh'yı özellikle La
Boheme aryasıyla tatlı ses rengı. teknigi ve
apı Kredi, II. Leyla Gencer Şan Yanşması ve bu yılki Sanat Festivali ile 1997 yılı
kültür tarihimize çok önemli hizmetler getirmekte. 1995'te ilk kez düzenlenen yanşmanın
bu yıl da sürdürülerek bir gelenek haline dönüştürülmesi kıvanç verici.Ödül töreni,ve Cem
Mansur'un yönettiği Bilkent Orkestrası eşliğindeki Gala Konseri ayn bir şenlikti.
sahneye yakışan görkerai ile alkışladık.
Norveçli soprano Hege Gustava Tjonn,
sevimliliği, sesini kullanmadakı doğallığı.
gösterişsiz. fılozofik yaklaşımı, ses dina-
miklerine özeni ile haklı bir birincilik el-
de etti. tkinciliği kazanan Italyan soprano
Paola Cigna da tatlı sesı, kendine güveniy-
le deneyımli bir şan sanatçısı olduğunu ka-
nıtladı. Hele yan final gecesi seslendirdi-
ği Handel aryası uzun bir süre kulaklan-
mızdan silinmemişti.
Üçüncülügü Gürcü tenor ile paylaşan
Yugoslav Bariton Nikola Mijailovic sah-
nedeki se\imliliği ile Gala gecesinin en
parlak sanatçısıydı. Gürcü tenor LashaNi-
kabadze'nin dereceye girmesi ise sürpriz
oldu. Derece alan bu sanatçılann şimdiden
sonra ödüle adı verilen Leyia Gencer'ı in-
celemeleri, onu kendilerine örnek almala-
n gerekiyor. Leyla Gencer'in tutkusunu,
operaya aşkını, durupdinlenmek bilmeden
yeni bir şeyleri keşfe çıkmastnı, çalışkan-
lığını, zora gelince yenilmemek için ver-
diği savaşlan hep öğrenmeliler. Leyla
Gencer onlara yalnız yaşam boyu özgeç-
mışlerinde taşıyacaklan iyi bir kaynak
sunmadı. Onun kişiliğini örnek alarak, ya-
şamından ders çıkartabilen genç bir sanat-
çı, nice kaımaşadan kolaylıkla kurtulabi-
lir.
Bu vesile ile hâlâ okumayanJara Zey-
nepOral'ın Tutku 'nun Romanı başlıklı ki-
tabını yeniden salık verelim. Leyla Gen-
cer adının neden bu denli büyük oldugu-
nu belgelerle, fotoğraflarla kanıtlayan bu
kitabın Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkan
yeni baskısını önerelim. Bizler Leyla Gen-
cer adının efsanesiyle büyüdük. Onun ba-
şandan başanya uçtuğunu duyardık. An-
cak çalıştığı opera ev lerini, sahneyı paylaş-
tığı sanatçılan, eşliğindeki orkestra ve şef-
leri ve de kimlerle rekabet ettigini öğren-
dikçe onun değerini daha iyı anladık. Kor-
san kayıtlardaki sesini daha son üç beş yıl-
dır duymaktayız. lşteyıllar boyu dünyanın
Talay, müzik tarihine geçmîştîr
AHMETSAY ^
ANKARA- Kendini yasalann
dışında sanarak yasaya aykırı
emirler yağdıran Kültür Bakanı
İstemihan Talay, lstanbul Dev-
let Senfonı Orkestrası'nın "se-
çmTle gelmiş yönetim kurulunu
yerle bir etmiştir. Şu anda orkest-
ra "lağv edilmiş" gibidir. Bakan-
lığıngönderdiği "tebligatlar"la-
n, yazılan bile "tebellüğ" edecek
yetkili yoktur. Fakslar, masanın
üzerinde kalmaktadır. Çünkü
Bay Talay, orkestralar yasasını
çiğneyerek "Orkestra müdü-
rü"nü görevden alınca. beş kişi-
lik yönetim kurulundan üç kişi
istifa etmiş. bu zıncire "birinci
yedek" de katılmıştır. Ekim ayı
başında etkinliklerine başlaya-
cak olan lstanbul Devlet Senfo-
ni Orkestrası, bu haliyle konser
sezonunu nasıl açacak, nasıl sür-
dürecek, nasıl yürütecektir? Ba-
kan, orkestra yönetiminin hazır-
ladığı yıllık programı reddettiği
için, ortada "program'' da yok-
tur.
6940 sayılı orkestralar yasa-
sına göre, kurumun tüm yönet-
sel işlerini orkestranın yönetim
kurulu" gerçekJeştirir. Yönetim
kurulu, orkestra üyelerinden olu-
şan "genel kurul" tarafından her
yıl a
seçim''le bu göreve getirilir.
Seçim sonucunda belirlenen beş
kişilik yönetim kadrosu, kendı
arasında işbölümü yaparak "Or-
kestra Müdürü"nü ve "Müdür
Yardımcısrnı saptar. Bu husus-
lar, yasa maddesinde açık seçik
gösterilmiştir.
Yaraücılığa 'vekâlet'
Şimdi soralım: Kültür Bakanı,
yasanın öngürdüğü biçimde "se-
çimr>
le işbaşına gelmiş bir or-
kestra müdürünü görevden ala-
bilir mi? Kendisi, yasalara göre
milletvekili seçilmedi mi, yasa-
lara göre "Bakan" olmadı mı°
Üstelik, "Orkestra Müdürü" ol-
mak. polıtikadan gelip de ma-
kam koltuğuna oturmaya benze-
mez. Senfonik bir orkestranın
sanatsal ve yönetsel işlerini yü-
rütmek, "uzmanhk" işidir. 5940
sayılı yasa, bu işi uzmanlanna
bırakmıştır. Buna "özerkük" de-
nir. Orkestralanmız. kendi özel
yapılanması, işleyişi ve yöneti-
miyle bağımsız çalışır, "öz-
erk"tir. Uygar dünyada böyle-
dir: Müziğin gereğini müzikçiler
yerine getirir. Türkiye Cumhuri-
yeti eğer bir "hukuk devleti"yse
ve yasalar geçerliyse orkestrala-
nmızın özerkliği yok edîlemez.
Bundan beşalrı yıl önce.'Gök-
han Maraş adh bir Kültür Baka-
nı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası müdürünü görevden
aldı da ne oldu? Müdür, Gökhan
Maraş'ı mahkemeye verdi; hem
davayı kazandı, hem de birkaç
ay sonra yapılan orkestra seçim-
lerinde ezici çoğunlukJa yine or-
kestra müdürlüğüne getirildi.
RP'li Ismail Kahraman, Deviet
Opera ve Balesi'ne genel müdür
yardımcısı atamaya yeltendi de
ne oldu? Cevabını Danıştay'dan
aldı ve atamayı süklüm püklüm
geri çekti. Bir müzik etkinliğine
gidecek olsa ıslıklandı. istemi-
han Talay'ın bu iki selefınden al-
ması gereken derslerin yüzüne
bile bakmadığı anlaşılıyor.
Şimdi, senfonik müziğin de-
rinliğini tanımayan Talay, lstan-
bul Deviet Senfoni Orkestra-
sı'na "vekâkten" orkestra şef
yardımcısı atamaya kalkışmıştır.
Yasanın 8. maddesinde şef yar-
dımcısının nasıl belirlendiği
gösterilmiştir.
Talay, bu uygulamayı "şoför
muavini" atamak gibi bir işlem
sanıyor. Yasa, hukuk, demokra-
si. özerkJik gibi temel kavramla-
n tanımadığı açık; şimdi bir de
orkestra şef yardımcısını "vekâ-
leten" atamak ne anlama geliyor,
ona bakalım. lnsanlığın kültürel
gelişim serüveninde, sanat tari-
hinde ve müzik tarihinde "vekâ-
leten" görevlendirme olmamış-
tır, böyle bir şey görülmemiştir.
Sanatçının özgür yaratıcılığına
kimse "vekâlet" edemez. Yaratı-
cılık özneldir; yaratıcılık, yete-
nek ve özgürlükten kaynaklanan
"benzersiz" yapıtlar üretmektir.
Kim kime "vekil" oluyormuş?
Talay. farkında değil, bu uygula-
masıyla müzik tarihine geçmiş-
tir.
'Solist' ve 'assolist'
Yine farkında değil: Deviet
sanatçılan ve orkestra solisti vir-
tüözlerimize "metazori" konser
verdirmekle bir aldatmacayı pe-
kiştirmektedir: Tümü çok değeT-
li olan çalgı solistlerimiz, yasa
ve yönetmeliklerde gösterilmiş
gibidir. "Deviet Sanatçısı" ya da
"Solist" olarak bilinirler, ama or-
kestradaki kadrolan. "çalgı üye-
si" olarak gösterilmiştir. "solist"
kadrosunda değildirler. çünkü
yasa ve yönetmeliklerde "sofist"
olarak aynlmış kadrolar yoktur.
Virtüözlerimizin kişiliğinde en
başta "sanat", "müak" aldatıl-
maktadır. Ardında da Maliye
Bakanlığı yanıltılmıştır. Bu o-
laylann başrolünde "Kültür Ba-
kanlığı" vardır.
Şimdi burada, bakanlığa bağ-
lı geleneksel müzik toplulukla-
nmızın durumuna bakalım. Bu
topluluklann 'yasal"dayanakla-
n da yoktur. Yapılanma ve işle-
yiş biçimleri yönetmeliklerle be-
lirlenmemiştir. Ama bunlann
"soüst"leri, Kültür Bakanlı-
ğı'ndan maaş almaktadır. Birkaç
"star" sıralayayım: Bülent Er-
soy, Muazzez Abacı, Izzet Altın-
meşe, Bdkıs Akkale, Samime Sa-
nay... Ünlü politikacılanmızdan
Ali Dinçer'in eşi. caz sanatçısı
Yıldız İbrahimova ise "Deviet
Çoksesli Korosu"nda çalışıyor
gözükmektedir. Bu ne iştir?
Deviet Sanatçılanmız, sanat el-
çılerimız, yanıltılarak "yerel"
değerini tartışmadığımız u
pi>'a-
sa yildızlan", maaşa bağlanmış-
tır. Idil Biret, Suna Kan. solist
değil, ama onlar "assolist"_. Tür-
kiye'de Kültür Bakanlığı demek
ki budur! Özetle sayıp döktüğum
çarpık uygulamalann adını koy-
maya gerek görmüyorum. Kül-
tür Bakanlığı işte "bu"dur. tste-
mihan Talay da "Bakan" koltu-
ğunda bir güzel oturmaktadır.
tanıyıp alkışladığı Leyla Gencer'i ülke-
mizde geniş kitleler Zeynep Oral'ın kıta-
bıyla tanıdılar. O ulaşılmaz sanılan Di-
va'nın aslında her sahneye çıkışında, on-
ca deneyimine karşın kendini uçurumun
kenannda du>ıımsayan çocuk yönünü öğ-
rendiler. Beş gün içinde kocaman bır ope-
ranın Italyancasını ezberleyıp kendini sah-
neye hazırlayabilen çalışkanlığını tanıdı-
lar. Nice tuzaklara nice komplolara karşı
ödün vermeyen kişiliğini. tki yılda bir yi-
nelenen şan yanşmasıyla izleyici bu efsa-
ne ismi, Leyla Gencer'i yanı başmda gö-
rüp alkışlamafirsatınıbuluyor. Doğal ki bu
da ayn bır keyıf.
Sanat Festivali-1997
Yapı Kredi yıllardır 'Gençlik Festhali'
adıyla başlattığı ve ilkbaharda diğer etkın-
liklerle örtüşen festivalini değişikliğe uğ-
ratarak sonbahara taşımış. Adına da bu kez
genel bir başlık koymuş: 'Sanat Festivali'.
Böylece her yıl Istanbul'da konser mevsı-
_____ minibufestivalaçmışolacak.
Bu yıl özellikle Bale ve
Dans'ta son derece zengin:
Amerika'nın en ünlü çağdaş
bale topluluklanndan Joffi«)T
Balesi; Christina Hoyos'un ta-
dını unatamadığımız flamen-
ko dans topluluğu ve geceler-
ce Açık Hava Tiyatrosu'nda,
hınca hınç izlenen Tango Pas-
sion! Açılış konserleriru caz
pop ve New Age gruplanyla
yapan sanat festivalindeki ilk
klasik müzik etkinliği Gûrer
Aykal yönetünindeki Bilkent
Senfoni Orkestrası olacak. Bu
yıl çok popüler olan Beetbo-
ven'in 9. Senfonisi'ni seslen-
dırecek topluluğa Ayhan Ba-
ran, BülentKülekçL KrgülSu
ve Ayün Ateş solist olarak ka-
tılacaklar. Festivalin diğerbü-
yük senfonisi Fransız Uhısal
Orkestrası. Isviçreli şefleri
Charks Dutoit ise çagımızın
önemli temsilcilennden biri.
Programlarda çok az rastla-
nan iki güzel yapıtı. Ravel Pa-
vane v e Berlioz Fantastik Sen-
foni'yi dinletecekler. Toplu-
luk, birçok yanşma birincisi
piyanist Dalberto'ya Schu-
mann konçertosunda eşlik
edecek. Yabancımız ohnayan
lngiliz Oda Orkestrasrnı bu
kez genç bir Japon şef, Shun-
tara Sato yönetecek. Beetho-
ven'ın 2. piyano konçertosu-
nu Rubinstein yanşması bi-
nncisi lan Fountain çalacak.
Zamfir'in Eylül dinletisinden izlenimler
ONDER KUT\HYALI
• İZMtR-IZDSO'nun 5-6 Eylül akşam-
lan Çeşme Açıkhava Tiyatrosu'nda ver-
diği dinletiler, "Eylül Konserleri" başlıği
altında tanınldı. Bunlann içeriğine geç-
meden önce hemen belirteyim. orkestra-
mız açısından benim düşlediğim gerçek
yaz etkinliği, eylül ayında ve belki biraz
da haziranda Fuar Açıkhava Tiyatro-
su'nda yapılacak halk dinletileridir. He-
nüz gürültünün başlamadığı 18.30-20.00
arasında verilecek söz konusu dinletiler,
ücretsiz ve açıklamalı olmalıdır. Geçmiş-
teki örneğini 1950'li yıllarda Ankara'da
gördüğümüz böyle bir etkinlik, yeni sa-
natsever kitlelerin kazanılmasını kolay-
laştıracaktır.
I Bizim burada sözünü edeceğimiz "Ey-
İül Konserleri" ise IZDSO'nun sadece
içinde bulundugumuz günlere özgü çalış-
masıdır. Pan flürü sanatçısı Gheorghe
Zamfir'in katıldığı bir programın iki kez
halka sunulması ve kulağımıza gelen bil-
giye göre belki 21-25 Eylül arasında ger-
çekleştirilecek Aspendos gezisi, söz ko-
nusu etkinliğin özünü oluşturmaktadır.
' Anımsanacağı gibi tZDSO 31 Mayıs
'1997 akşamı. Efes Büyük Tiyatro'da ver-
diğı "Bahar Konseri" ile mevsimi kapat-
mıştı. Gürer Aykal'ın yönettiği ve G.
Zamfir'in solocu olarak katıldığı dinleti-
)de üzücüolaylaratanıkolunmuş, kimi sa-
aıatseverler bilet almalanna karşın tiyatro-
iya girememişti.
Kurum, her koşulda
kendi sini yürekten
destekleyen sanatse-
verlere güzel- bir jest
olmak üzere Zamfir'i
bir kez daha tzmir'e
getirdi ve Çeşme din-
letilerini düzenledi. E-
fes Tiyatrosu'na gire-
meyenlerden biletleri-
ni saklayabilenlere da-
vetiye verildi. Düzen-
leme kusursuzdu. Or-
kestranın müdürü Sa-
yın Numan Pekdemir,
etkinliği destekleyen
sponsorlara teşekkür
etti ve yakın gelecekte
yapmayı düşündükleri
çalışmalan anlattı.
Dinletide ilke olarak mayıstaki prog-
ram yinelendi: ancak bazı küçük değişik-
likleryapılmıştı. Şef ise Aykal değil İosif
Conta'ydı. Burada dinletinin öyküsünü
biraz aralayıp beni tedirgin eden bir nok-
tayı hemen belirtmeliyim:
Bizde yapılan salonlarda ve açıkhava
tiyatrolannda akustik olgusu dikkate alın-
maz; hafıf müzikçilerin iyice abarttığı s-
es düzenlerine güvenilir. Çeşme Açıkha-
va Tiyatrosu'nda da akustikten eser bulun-
madığı görülünce sahneye ses düzeni ku-
nılmuş Orkestranın müziği, onun aracı-
lığı ile dinleyicilere ulaştınldı. Şu var ki
bizde bir senfoni orkestrası için gerekli
olan ses düzeninin na-
sıl kurulacağı da henüz
bilinmiyor. Sahnede,
eko oranı yüksek ve tiz
bir düzenek vardı. Za-
man zaman kulaklan-
mız rahatsız oldu. Kar-
şımızdaki orkestrayı.
kötü ayarlanmış bir
radyodan dinler gibiy-
dik.
Izmir ve yöresindeki
sanatseverler bu kez
Zamfir'e doydular. Ro-
manya'nın değerli sa-
nat elçisi, çalgısında
tartışmasız bir usta; fa-
kat kötü bir besteci ve
düzenlemeci. Pucci-
ni'nin Turandot'undan
ünlü "Nessun Dorma" ve Butterfly'dan
"un Bel di Vedroma", A.L. Webber'den
"Don't Cry For Me Argentina" ve J.
Last'tan "Einsammer Hirte" gibi sevilen
parçalan hem yorum hem de düzenleme
bakımından abartıyor.
Kendi yapıtı olan Rapsodi de gereğin-
den fazla uzun ve seçtiği yerel ezgiler den-
gesiz kullanılmış. Şu var ki Zamfir, Ro-
manya halk müziğinden hafıf müzik par-
çalanna, Mvaldi'ye, Bach'a, Beethoven'e,
Puccini'ye uzanan geniş bir palet içinde
her beğeniyi doyuran bir sanatı ortaya
koymaktadır. Senfoni orkestrasınm yanı
sıra hafif müzik topluluklan ve halk or-
kestralan ile de rahat ve içtenlikli. Sahne-
de, önündeki masaya dört tane pan flütü
koyuyor. Böylece üç oktavı aşan bir ses
genişliğine ulaşıyor. Parça içinde bir flüt-
ten öbürüne geçişi son derece şaşırtıcı.
Tonu dolgun, gürlükleri derinlikli: zaman
zaman insan sesinin özelliklerine yaklaş-
ması da ilgi çekici.
Dinletinin ikınci yansında "Güzel Ma-
vi luna" valsinin ardından çalınan Er-
kin'in köçekçe süitinde Conta'mn yoru-
mu inandıncıydı ve son yıllarda dinledi-
ğim en iyi Köçekçe seslendirmelerinden
biri de buydu. Ravel'in Bolero'su ise do-
>ıırucu değildi. Baştaki flüt solo. sık sık
frampetin gerisine düştü. Ses düzeni bü-
tün sololann canına okudu, tınıyı da boz-
du.
Her dinletisinde özgün davTanışlanyla
dikkati çeken Conta, Köçekçe süitinde kö-
çek zilini ve darbukayı çalan sanatçılan.
Bolero'daki trompetçinin konumuna ben-
zer bir yaklaşımla orkestranın önüne
oturttu: böylece onlann yapıttaki önemi-
ni vurgulamış oldu. Dinletinin sonunda
gerçek bir coşku havası yaşandı; alkışlar
kesilmek bilmedi. Orkestra, "Bab Yakası
Öyküsü"nden bir bölümle sanatsever
dostlanna teşekkür etti. Başta da belirtti-
ğim gibi böylesi yaz etkinliklerine herge-
çen yıl yenileri eklenmelidir. Şanatçılan-
mız güzel tzmir'in her sokağını, her kö-
şesini müzikle çınlattıklan zaman ül-
kemizdeki kültür kalkınması yeni bir
boyut kazanacaktır.
Büyük süpriz
Rus baritonu Dimitri Hvo-
rostovsky bu festivaün büyük
sürprizi. Son yıllarda nice
müzik dergisine kapak olan,
büyük operalann ve plak şir-
ketlerinin peşinde koştuğu
karizmatik yorumuyla ün
yapmış ses. Sanatçı, Barok
aryalann yanı sıra Rachmani-
nof ve Çaykovski liedlen ses-
lendirecek. Kaçınlmaması
gereken bir resital. Ameri-
ka'daki eğitüninı tamamla-
dıktan sonra yurda dönen de-
ğerli bır arp sanatçunız da bu
festivalin konuğu olacak: Şi-
rin Pancaroğlu. Bu arada bir
zamanlar lngıltere'nin çılgın
kemancısı olan Nigel Ken-
ned>', bu kez bir caz tiyatro-
suyla festıvale katılıyor.
Yapı Kredi 1997 Sanat Fes-
rivali'nin içinde bır de piyano
festivali yer alıyor. Festivale
bu yıl katılacak piyanistlerin
başlıca özellikleri hemen tü-
münün Alman oluşu ve ulus-
lararası önemli yanşmalarda
ödüller kazanmış olmalan.
Biz de onlan bu festival ile ta-
nıyacağız. Bu piyanistler, ay-
nı zamanda bizim konserva-
tuvar öğrencilerimizle halka
açık birer seminer yapacak-
lar. 12-18 eylül tarihlerinde
her gün saat 14.00-16.00 ara-
sında Cemal Reşit Rey Salo-
nu'ndaki seminerleri ücretsiz
olarak izleyebilirsiniz. Böy-
lece festıvale kahlan sanatçı-
lar gençlikle ve halkla kay-
naşmış olacak.
Kültüp Bakanlığı Müsteşarlığı'na
Osman Tekin Aybaş atandı
• AXKARA AA - Kültür Bakanlığı müsteşarhğına
Prof. Dr. Osman Tekın Aybaş'ın atanmasına ilişkin
karar, Resmi Gazete'de yayımlandı. Resmi gazetenin
dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren diğer
atama kararlanna göre Başbakanlık Müşavirlıği'ne
Sadettin Köselerli getirildi. Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü'ne Güneydoğu Anadolu Diyarbakır
Bölge Müdürü Aytekin Köseoğlu görevinden alınırken
yerine Hanefi Demirok atandı. Milli Eğitim Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Kenan Kolukısa, görevinden
alındı. Kültür Bakanlığı Müsteşarlıgı'na Müsteşar
Yardımcısı Prof. Dr. Osman Tekin Aybaş, Müsteşar
Yardımcılığı görevine de Araştırma Planlama ve
Koordinasyon Kurulu Başkanı Nurcan Toker tayin
edildi. Kültür Bakanlığı Müşavırligı'ne Dış İlişkiler ve
Avrupa Topluluğu Koordinasyon Genel Müdürü
Seyfettin Kuştimur getinlirken Dış İlişkiler ve Avrupa
Topluluğu Koordinasyon Kurulu Başkanlığı'na da
Araştırma Planma ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
uzmanı Ilhan Uğuroğlu atandı
Arredamento'da mimap hanedanlan
• Kültür Servisi-Aylık olarak yayımlanan, mimarlık
ve tasanm dergısi Arredamento Dekorasyon'un eylül
sayısı çıktı.Derginin bu ayki 'profıl' bölümünün
konusunu 'Mimar Hanedanlan' oluşturuyor.
Türkiye'de iki kuşaktır mımar yetiştiren ailelerin
üyeleriyle Emine Önel'in yaptığı söyleşilerde. anne ya
da babalanyla aynı mesleği sürdürmenin avantajlan ve
dezavantajlan tartışılıyor. Dergınin haber sanat
bölümlerlnde ise TÜYAP'ta düzenlenen Genç Etkinlik
kapsamındaki 'Kaos' başlıklı sergi üzerine Beral
Madra ve Müşerref Zeytinoğlu'nun yazılan yer alıyor.
Bu bölümün diğer yazısı ise "Öteki Modernizmler'
başlığıyla Hüseyın Alptekin'e ait. Derginin Dosya
üstbaşlığı altında ise 'Delilik'Sanat Mimarlık' konusu
ele alınıyor. Bu bölümde sanat ve mımarlığın akıl
hastalığı ile olan ilişkisi üzerine Prof. Dr. Günsel
Koptagel tlal'in 'Akıl Hastalığı ve Sanat', Prof. Dr.
Gürhan Tümer'in 'Delilik ve Sanat' ile 'Delilik ve
Mimarlık' başlıklı yazılanna yer verilmiş. Sanat
başlıklı bölümlerde ise Hasan Bülent Kahraman.
çağdaş sanatı ve epistemolojik sorunlannı modern ve
postmodern kavramlanyla ilişkileri çerçevesinde ele
alıyor.
Michael Douglas "The Game"de
• Kültür Servisi - Aktör Sean Penn. M'chaei Douglas
ve Deborah Kara Unger "The Game" isımlı yeni bir
filmde birlikte rol alıyorlar. Önceki akşam Hollywood
Mann's Chiniese Theatre'da prömıyen gerçekleştirilen
filmde, doğum gününde yaşam ya da ölümü seçmek
zorunda kalan başanlı bir işadamının öyküsü
anlatılıyor. Film, 12 Eylül'de Amerika'da gösterime
girecek.
'Jane Eyre' sadece roman
kahpamanı değilmiş
• LONDRA (AA) - CharloUe Bronte'in ünlü 'Jane
Eyre' romanı ile aynı adı taşıyan kahramanının.
gerçekte tngiltere'nin Yorkshire şehrinde yaşadığı
öne sürüldü. Emekli öğretmen Margaret Connor'ın
yaptığı araştırmaya göre, yazar Bronte'nin yaşadığı
evin bırkaç mıl ötesinde yaşayan EyTe, Yazar Bronte
ile aynı çevrenin mensubuymuş. tngıliz öğretmenin
yaptığı araştırmaya göre, romanın kahramanı ile
yaşayan Jane Eyre'in hayatlan arasında şaşırtıcı
benzerlikler bulunuyor. Romanın kahramanı da,
gerçek Jane EyTe de, umutsuz bir aşkın sonunda
gerçek mutluluğu yakalamış kişiler. Öte yandan.
Bronte Müzesi yöneticisi Mark Hill. araştırmacının
görüşlerinin yabana atılmayacağını bıldirdi. Keele
Universitesi'nden Patrick Wilson da, Hr emekli
öğretmen tarafından yapılan çalışmanın sonucunda
ortaya çıkan bulgulan desteklediğini açıkladı.
IMüzikli Berlin Geceleri1
• Kültür Servisi - Ekim
ayı başında açılması
düşünülen Magma
KJüp'te 18-19-20
Eylül'de "Müzikli Berlin
Gecelen" düzenlenecek.
lstanbul Kültür ve Sanat
Vakfı, Alman Kültür
Merkezi gibi birçok Türk
ve Alman kuruluşunun
desteklediği "Sınırsız:
lstanbul Berlin Kültür
Buluşmalan"' projesi
kapsamında
gerçekleştirilecek olan gecelerin ilkinde Cartel
Grubundan Erci E ve hip-hop/ragge topluluğu
"Reality Brothers'", 19 Eylül'de Alman popunun yeni
yıldızlanndan "Van Der Mer", Brit pop grubu "Süper
Store" yer alacak. Son gece ise Alman Drum'n' bass
dj'lerinin çalacağı birparti düzenlenecek. Bu
gecelerin organizasyonunu aynı zamanda kulübün de
ortağı olan Kod Müzik üstleniyor.
Eşref Armağan'm resim sergisi
• Kültür Servisi - Eşref Armağan'ın resim sergisi 18
Eylül'de Enka Rönesans Galeri Bar'da açılıyor. 1953
yılında doğan Armağan. ne dünyayı ne de renkleri
görebildi. Bütün bunlara karşın geliştirdiği
beceriyleriyle kendini aştı ve Ankara Körler
Rehabilitasyon Merkezi'ne katıldı. 8 yaşından bu
yana resim ve seramikle ilgilenen sanatçı, çeşitli
müzik aletlerini çalabilme , daktilo ve el yazısı
yazabilmeyi kendi imkânlan çerçevisinde öğrendi.
Eşref Armağan'ın sergisi 3 Ekim'e dek izlenebilecek.
BUGUN
• TARtH VAKFI DARPHANE etkınlıklen
kapsamında saat 17.30'da Uğur Yüksel'in "Bir
tntiharuı Izinde: Tezer Özlü" isimli oyun izlenebilir.
• NAZEVI KlTTÜREVİ'nde saat 19.00'da
"Ozgüriüğümü Ver" isimli film yer alıy-or.
• BEYOGLU StVEMASI YAZ ŞENLİĞt
kapsamında "Şarküteri" isimli film izlenebilir.
YAPI KREDİ SANAT FESTİVALİ'97
BUGÜN
New Age Ottmar Liebert-Luna Negra XL saat
21.00'de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda
izlenebilir.
YARIN
Klasik Müzik Bilkent Senfoni Orkestrası ve
Bulgaristan Deviet Filarmoni Korosu saat 19.00'da
Atatürk Kültür Merkezi'nde izlenebilir.