25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Makyavel'in Düşünemedikleri!.. MERİÇ VELİDEDEOGLU 15J yüzyılın sonla- rında, özellikle 16. yüzyılın baş- lannda ltalya si- > yasal bir kargaşa içindedir. Siyasal yaşama beş büyûk kentdevleti; Floransa, Milano, Napo- li, Roma ve Venedik egemendir. Kent devletlerinin birbirleriyle büyük so- runlan olması yetmiyormuş gibi Fran- sa, Ispanya, Isviçre orduian da Ital- ya'dadır. Makyavel (Niccolo Machiaveüi), iş- te bu dönem ttalyası'nın bir siyaset adamı ve yazandır. 1469 yılında Flo- ransa'da doğmuş, yine bu kentte 1527'de ölmüştür. Floransa Cumhuri- yeti'nde üst düzey yöneticisi olarak yıllarca çalışmış. elçilik göreviyle de dış ülkeleri dolaşabilme olanağını el- de etmiştir. Bu yoğun siyasal yaşamın- dan edindiği deneyim, gözlem ve bil- gileri ile iktidar olgusunu incelemiş ve görüşlerini "tl Principe" adlı kita- bında toplamıştır. Türkçeye "Hükümdar" adıyla çev- rilen bu yapıtı Makyavel 1513'te ka- leme almıştı; kısa kısa 26 bölümden oluşan bu kitapçık onun en ûnlü yapı- tıdır. Makyavel'in bu kitabının öne- minin, siyasal düşünceye getirdiği ye- nilikten kaynaklandığı belirtilir. Ko- nunun uzmanlan bu yeniliği, Mayka- vel'in, ahlaksal değerlerin dışında bir siyaseti, ahlaktan tümüyle ayn bir si- yasal yapılanmayı ortaya koymasında görürler. Kısaca dil| getirildiğinde Makyavel'e göre siyasal iktidara sahip olmak için her türlü yol, her türlü araç geçerlidir, dahası ahlakın dışında hu- kukun da bu yolda engel olmaktan uzaklaştınlması gerekir. Öte yanda iktidar için her türden hi- leyi, aldatmayı, eski deyişle "mubah" sayan Makyavel, dinsel iktidarlarüze- rinde konuşmak istemez ve böyle yö- netimleri "aküdtşı" bulduğunu belirt- mekten de çekinmez. Makyavel'in bütün bu görüşleri yûzyıllar boyunca enine boyuna tartı- şılmıştır; örneğin Şekspir, "VI. Hen- ry" başlıklı oyununda ondan "katil" diye söz eder, başkaları da adını şey- tanla anlamdaş görür; Prusya Kralı Büyük Friedrich (1712-1786) ise "An- ti-Machiavelli" adını verdiği kitabın- da Makyavel'i "canavar" diye niteler. Bu yerden yere vuruşlann yanmda zaman zaman Makyavel'in adını kö- tülemelerden kurtarma çahşmalan ya- panlar da vardır; örneğin Spinoza (1632-1677) iktidar ugruna en acıma- sız işlemleri, kurallan geçerli gören Makyavel'in kitabının gerçekte gizli bir anlamı bulunduğunu ileri sürer. Daha sonralan Hegel'den (1770- 1831) iyi bir destek alır Makyavel. Al- manya'mn siyasal çöküşü yaşadığı umutsuzluk dolu döneminde büyük bir üzüntüye kapılan Hegel'in sınırsız yetkili bir iktidarı çözüm olarak gqr- düğü, dahası kendisinin de ikinci bir Makyavel olmak istediği belirtilir (1). Yirminci yüzyılda Makyavel'i haklı bulan son ünlü ise Mussolini'dir!.. Ne var ki 21. yüzyıla üç kala Hü- kümdar'da yazılanlan aşan, Makya- vel'e parmak ısırtacak olan bir iktidar olgusunu ve tutkusunu bizler Türk toplumuolarak gördük, yaşadık. Mak- yavel'in pabucunun nasıl dama atıldı- ğınm aynmına varmak için Hüküm- dar'ın satırlan arasmda şöylece birdo- laşalım: Önce şunu belirtelim kı Hüküm- dar'da (2) tam anlamıyla kuramlaştı- nlmış, bilimsel biçime dökülmüş söy- lemler yer almadığından, okuma bilen her yetişkin tarafindan rahatlıkla oku- nur. anlaşılır. Öyle ki yer yer o döne- min günlük bir gazetesini okuyormuş duygusuna bile kapılır insan. tlkin Makyavel'i çok üzen o dönem ttalya- sı'nın durumunu okuyalım: "İdüyanlann kafa ve nıta yücetiğjnin tanmması için İtarya'nın bugünkü se- fıl duruma düşmesi (...) parçalanmış bir durumdaolması; başsızlık, kanun- suzluk. bitkinlik. tükenmişlik içinde (...) buluıunası gerekiyordu." tşte Makyavel, ülkesinin bu dunım- dan kurtulması için önünde hiçbir en- gel tanımayan bir iktidan düşünür. Öyle ki bu uğurda iktidan ele alacak kişi: "Gerektiğizaman birinin kaıuna gLnebiHr!'' Günümüz Türkiyesi'ndeki iktidar tutkununun ise doğrudan değil -yani Makyavel bu noktada aşılmış- çeteler oluşturarak engelleri kaldırttığı, ba- sında ve araştırma komisyonlannın ra- porlannda ortaya konmuştur: Makya- vel'e göre iktidar sahibi: "Kendisine zaran dokunuyorsa ver- diği sözü tutmazJ" Burada vurgulanan, elbette siyasal söz vermelerdir. Oysa 1997 Türkiye- si'nde siyasal söz vermelerin uygu- lanmamasından öte, yabancı bir ülke- de inanılmaz çaptaki malvarlığını tas- fıye edeceğine dair toplum önünde ke- sin söz verip ardından tasfiye değil, daha eklemeler yaparak halkı gözü- nün içine baka baka kandıran iktidar- daki kişinin Makyavel'i nasıl geride bıraktığma tamk olduk. "Aldatmak isteyen biri aldanacak birini bulur!" Makyavel böyle derse de hiçbir za- man bir yöneticinin halkını aşıp dün- yayı aldatmaya kalkışacağını düşün- memiştir. Evet, 20. yüzyıl Türkiye- si'nde iktidardaki kişi, oldukça çekin- celi (kritik) bir sorun hakkmda, ABD Başkanı ile telefon görüşmesi yapma- dığı halde. konuşup görüştüğünü so- runun çözüme bağlandığını hiç sıkıl- madan halkına ve dünyaya söyleyebi- lecektü... Makyavel, "Hükümdarlann şartla- ra ve esen rüzgârlann değişikliklerine uyabileceği bir >eteneğesahip olması" gerektiğini savunurken de ıktidardaki- lerin hiçbir zaman bir "rüzgâr fınlda- ğuıa" dönüşmesini istememişti. Ne var ki yine günümüz Türkiyesi 'nde bir gün önce "bölücü terör örgütü PKK'den daha tehlikeU" dediği parti ile ertesi gün ortaklaşa hükümet kuran iktidar hastasına "flnldak" demenin hafıf geleceğine Makyavel de hak ve- rir. Öte yandan hemen belirtmek gere- kir ki Makyavel için iktidar tutkunlu- ğunun anlamı yalnızca yönetmek, ba- şanlı biryönetici olmaktır. tktidan bu amaç dışında, örneğin kendisine, aile- sine maddi çıkar sağlamak için kullan- mak onun kitabı Hükümdar'da yer al- maz. Gerçekten Makyavel, cinayet işle- yerek, en yakınlannı öldürerek, dost- lanna ihanet ederek iktidan ele geçir- meyi başaranlardan iki kişinin öykü- sünü anlatıp "Bu iki örnek onlan tak- lit etmek isteyenler için yeterli oiacak- ür" derken, bu biçim iktidar olma yöntemini onaylamazsa da reddetmez; ama kesinlikle reddettiği durum, ikti- dan kişisel ya da aile çıkarlan için kul- lanmaktır. Makyavel'in yaşadığı dönemde bu- nu yapan Papa VT. Alcxander, Hüküm- dar'da ağır eleştirilere konu olur. Mak- yavel'e göre Papa VI. Alexander, ba- şında bulunduğu kilise içinde oğlu adına iktidar savaşımına girişmiş ve bu uğurda Italya'nın altüst olmasma göz yummustu. Hükümdar'm pek çok bölümünde Papa'nın bu tutumu ağır sözlerle eleştirilir. Bilindiği gibi, son birkaç yıldır ik- tidan bu amaç doğrultusunda kulla- nan bir iktidar tutkununca yönetildi ülkemiz. Onun bu konudaki istekleri- ni elde etmek için kullandığı yollar. Makyavel'e "şeytan" diyenleri utan- dıracak kertededir. Hele bu iktidar tut- kununun son günlerde ortaya çıkan - yalanlanmayan- casusluk olayı ise tüm yaptıklanna tuz biber ekti. Uzun yıl- lar "canavar" olarak nitelendirilen Makyavel, iktidar olabilmek için ya- bancı bir devletle anlaşmayı da konu etmiş ve örneklerini de Hükümdar'da sıralayarak irdelemiştir; ama iktidar- daki kişinin yabancı bir devlet adına casusluk yapabileceğini ya da yapmış olacağını kesinlikle düşünmemişti, düşünemezdi de... Kitabı Anti-Machiavelli'de Büyük Friedrich, "Makyavelcilik ne büyük adamlar, ne de mutlu insanlar yetiştir- miştir" der; ya Makyavel'in pabucu- nu dama atanlann yönettiği bir ülke- de nasıl insanlar yetişir?Bu gibilerik- tidarda, dahası siyasal yaşamda yer al- dıkça, günümüzde değil, gelecek ku- şaklarda bile mutlu insanlar yetişe- mez!.. (1) Ernst Cassirer, Devlet Efsane- si, Çev: Doç. Dr. N. Arat, Remzi Ki- tabevi, 1984 (2) Machiavelli, Hükümdar, Çev: S. Bağdath, Sosyal Yayınlar, 1984 Yeni Hükümet ve Demokratikleşme GOLD oAOET NOBMAt KAPJUCU TUBORGGOUD BEDAVA YESIL KAPAKLARDA MİLYONLARCA BEDAVA HERHANGİ TUBORG GOLD KAPAĞI TOPLA 5 MUHTEŞEM YAMAHA THUNDERACE DEN BİRİNİ KAZAN. 25 Haziran-15 Ağustos arası Tuborg Goldiarda lıkır lıkır serinlik. kopuk köpuk sans. 5 tane herhangi Tuborg Gold kapağını adını, soyadını ve acık adresini yazdığı bir kağıtla bir- likte zarfa koyup, 30 Ağustos 1997 tarihine kadar P.K. 355 80220 Şisli İSTANBUL adresine gönderen herkes 5 adet muhtesem YAMAHA THUNDERACE cekilisine katılacak. Her 5 kapağı ayn bir zarfa koyup gönderin, sansınızı artınn! - i * HALİT ÇELENK Hukukçu R EFAHYOL koalisyonu döneminde demokratik- leşme sorunu bir İcenara itilmiş, demokrasi kar- şıtı birpolitika bu iktidann ilkesi olmustu. Refah Partisi'nin şeriatçı, siyasal Islam politikası de- mokrasi ile zaten bağdaşamaz. Tansu Çfller'in DYP'si de bu politikanın yörüngesine girmiş, anayasanın demokratik laik cumhuriyet ilkesinden uzaklaşmıştı. REFAHYOL hükümetinin çekilmesinden sonra ANAP Genel Başkanı Mesut Ydmaz'ın başbakanlığında kurulan yeni koalisyon hükümeti, kamuoyunda bu konuda umut ve beklentileri de berabennde getirdi. Çözüm bekleyen sorun- iarın temefinde demokratikleşme vanh. 8 yıllık kesintısiz eğitim, düşünceaçıklama özgürlüğü, HâkimlerveSavcılar Yüksek Kurulu'nun antidemokratik yapısı, yargırun ba- ğımsızlığı, Susurluk olayı, fezlekelerin işleme konulması, dokunulmazlıklann srnırlandınlması. kontrgerilla, yargısız infazlar, kayıplar, işkenceler gibi sonınknn çözümü de- mokratikleşmenin gerçekleşmesine bağbydL Yeni koalisyon ortaklannın değişık siyasal ve sosyal gö- rüşleTe bağlı olmalan bütün bu sorunlann çözümünü zor- laştıranbiretkendi. Bu sorunlann yıllardan beri kamuoyun- da ve basında tarhşılagelmesi, irdelenmesi, giderek büyük oranda ilgi görmesi bu zorluğu ortadan kaldırabilmiş, ko- alisyon ortaklannın tutumlannda bir değişiklik yaratabil- miş miydi? Bu siyasal partiler sorunlara yaklaşırken oy kaygısından ve partisel dürtülerden uzak, nesnel bir tutum içinde olabilecekler miydi? Başbakan Mesut Yılmaz, ba- ştnda bulunduğu hükümetin bir seçim hükümeti değil, bir icraat hükümeti olfluğunu açıklamış ve var olan sorunlann çıkanlacak yasalarla gündeme alınacağını söylemişti. An- cak ANAP, DSP ve DTP koalisyonu kurulalı beri geçen kı- sa bir zaman içinde hükümet ortaklannın yaptıklan açık- lamalar demokratikleşme konusunda iç açıcı bir sonuç do- ğurmaktan uzak görünüyor. Demokratikleşmenin temelini oluşturan düşünce açıkla- ma özgürlüğü konusunda bugüne kadar başlangıç sayıla- bilecek bir adım bile atılmamıştır. MGK, oybirliğiyle açıkladığı ve çok yerinde bulduğumuz ilk görüşünde, Türk Ceza Yasası'nm şeriat devleti kurma girişimlerine yaptınm getiren 163. maddesinin kaldınlma- sının bu alanda bir boşluk yarattığına. bu boşluğun doldu- rulması gereğme işaret ettiği halde Başbakan Mesut Yıl- maz geçen gülerde eskiden beri savunduğu görüşünü yine- leyerek 163. maddenin geri getirilemeyeceğini açıklamış- tır. Bu tütum, Devrim Yasalan'nı koruyan bu maddenin yanlış değerlendirilmesinden ka>Tiaklanan bir düşüncenin "ürünüdür. Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, ceza yargılama- sında adil kararlar üretılebilmesinın ön koşulu olan ve bir demokrasi ayıbı olan işkencenin önlenmesinde büyük yarar- larsağiayabflecek Adalet Kolluğu'nun oluşturulmasma kar- şı oldğunü söyleyerek demokratikleşmenin bu önemli yo- lunu daha baştan kapatmıştır Yine ölüm cezasının kakfanlmasınih olanaksız oktuğunu açıklayarak çağdışı ve barbarca bir uygulamadan başka bir şey olmayan bu cezanın yanmda yer almış ve siyasal suç- larla adi suçlar arasında bile bu açıdan bir ayınm yapmaya gereksinme duymadan tavnnı ortaya koymuştur. Hemen söyleyelim ki biz siyasal ya da adi suç ayınmı yapmadan, hııkukumuzun bu vahşetten. tümden kurtanlması gereği- neinanıyoruz. Ne Adnan Menderes'in. Hasan Polatkan'ın, Fatin Rüştü Zorlu'nun ve ne de DenizGezmiş, YusufAslan ve Hüseyin İnan'ın asılmalannın, -yürürlükteki yasaya uy- gun ya da aykın olsa bile- topluma hiçbir şey kazandırma- dığı düşüncesindeyiz. REFAHYOL koalisyonunun, Türkiye'yi eşiğine getirdi- ği büyük tehlikenin temel nedenini oluşturan gericiliğe, şe- riat devleti kurma kalkışmalanna çözüm getirmenin tek yolu olan 8 yıllık kesintisiz eğitim konusunda koalisyon or- taklan arasında beklenen netleşme sağlanmalı, ANAP için- deki duraksamalar giderilmelidir. Yukanda özetlenen siyasal, hukuksal ve toplumsal sorun- lara çözüm getirmenin demokratikleşme ve Devrim Yasa- lan'nın uygulanmasıyla olanaklı olduğunu, REFAHYOL hükümetinin çekilmesinden sonra doğan olanaklann bu doğrultuda kullanılmasmın zorunlu bulunduğunu unutma- mamız gerekir. Sen de Bir Köy Enstitülüydün fısttsı 20 Eylul ;997 tarihli WX>«S'>î' --ıetP5inde yaymi—»*«^ Ii Piyingo Idare 17.06.(997 tarihli 6.02.1 MP1.0.I3O0.02 996- " " ie duzerrfervnistir. Kat ic rtrnak u*ere diger yasJİ nlüluMer ve h *re aittır. 18 y.^...uu ., ngo kiaresi hıAumteTiı panyas - - ' - - " - Intikai Vergi^t k, yaya katıtan h*rVes bu \m- Turk Tuborg Bira vp Matt Sanayı A.S., pas Bir* ve Mesrubat Paıarlama A.5., JI*5 Borrtova Tvneke we AjnOalaj 5an*yii A.S- Cenajans Gfey Rekl- .TUBORÇf DURSUN KUT S eninle tanışmamız 1950'li yıllarda oldu. O zaman Türk Hava Yollan'nda çahşıyordun. Bizim, Ispar- ta Göller Bölgesi Köy Öğretmenleri Derneği'nın yayın orgam 'Demet' dergisine zaman zaman ya- zılar gönderirdin. Kırk yıl önce, Demet'in Mayıs 1959 ta- rihli 73. sayısında yayımlanan 'Birinci Ödevimiz' başlıklı yazına şöyle başlamışsın: "Gerçekte, Atatürk yaprt- lan -devrimleri- bilisizlerin çoğunluk sağladığı Anado- lu köylerinde değil, okur- yazarlann yüzde yüze var- dığı büyük kentkrtk onul- maz yaralar almışür.7 " Şu satırlarla sonlamışsın yazını: "Atatürk'ün özle- diği kuşak yetişmiştir. Bu- nu yadsıyamayız. Ode\imi- zi gelecek kuşaklara devre- decek, işlerimizi yanna bı- rakacak dunımumuz da yoktur... Baülı olmanın, gerçek Ban kafasını bu yurtta çoğalmanın yolu, Anadolu'dan, Türk çocu- çundan geçer. Ona devrim- leri tanıtmak. gerçek Türklüğünü anlatmak_. Aslına ba- karsanız bu volda ne politikacu ne vobaz engel bile değüdir." Son yapıtın 'Öksüz Yamanğı'nda da, Tonguç'un Demet'te yayımlanrmş Avrupa Mektuplan'ndaki Hollanda köyle- rinden söz ederken, "O yıDar, zaman zaman yazılar yolla- dığun Demet'ler bende yoktu. Demet'in emekçisi Dursun Kut, kanşnnpokumamiçin banaverdi" diyorve Tonguç' un yazılanndan aktarmalar yapıyorsun. Sevgili Ekmekci. seninle dostluğumuz, arkadaşlığımız, kesintisiz kırk yıldan çok sürdü. Gün olur gecenin bir vak- tinde ya sen beni arardın ya da ben seni. Ya senin soraca- ğın bir şeyler vardır, ya da benim ileteceklerim. Genellikle ayda bir Gölbaşf na giderdik. Sen, Teoman Erol. UBA'dan Nazan-Özden Alpdağ'lar, Dünya"dan Tay- lan Ertenbirlikte olurduk. Benim basın danışmanhğını yap- tığım, 1959"lann, 60'lann İTÜ öğrenci liderlerinden. ME- KON'un sahibi ŞabinSevinçagınrdı bizı. Pek sevecen olur- du Gölbaşı'ndakı saatlerimiz. Sevgili eşin, bulunmaz insan Aldoğan da arada bir katılırdı bizc. Nisan sonu-mayıs başlanndayine gidecektik. Elde olma- yan terslikler oldu, bir türlü denk getirip gidemedik. Son gitmek isteyip de gidemediğimiz gün senin yine ilginç bir yazın çıkmıştı gazetede. Telefon açtım. yazını çok sevdiği- mi söylemek için. Aldoğan çıktı telefona, iki taraflı 'zatür- ree' tanısı ile Ibni Sina'ya yarınldıgını, çok güvenceli sa- ğınlann (doktorlann) kontrolünde olduğunu, şimdilik telaş- lanacak bir durumun olmadığını, içimi serin tutmamı söy- ledi. Gene de içim pırpır ediyordu... Ve sonunda olan oldu, seni yitirdik sevgili Mustafa'mız. Biliyorsun. Teoman'ı bir trafik kazası alıp götürdü ara- mızdan. Şimdi de sen bırakıp gittin bizi. Biliyorsun, seninle çok anılanmız oldu. Bir Ankara'ya geüşimde, Yeni tstanbul gazetesinde çalışmaya başladığı- nı. akşamlan gazetenin bürosunda olacağını. Isparta'da önemli haberler olursa ödemeli telefonla yazdırmamı söy- lemıştin. Döndükten bir-iki gün sonra böyle bir haber çık- tı. Telefonla sana yazdırdım. Haber gazetede yayımlandı. Yine birkaç gün sonra bir haber daha yazdırmak için tele- fon açtığımda karşıma çıkan kişi, "Yok böyle birisi bnra- da" deyip telefonu kapattı. Meğer, Makal'ın seni ziyareti nedeniyle işine son ver- mişler. Evet, sen de bir Köy Ensütülûsün Birçok yazar-çizer, Köy Enstitüleri konusunda pek çok yazılar yazdılar. Bu kurumlan yozlaştıranlan, kapatanlan eleştirdilçr. Ensritülerin değerinin bilinmemiş olmasından kınadılar, suçladılar. Ama senin bu kurumlara bakışın, on- lan değerlendirişin çok, gerçekten çok farklı idi. Bir başka içtenlik \r ardı sende. Biz Köy Enstitülerinde yetişenlerin çalışmalannı. çile- lerini, başımıza getirilenleri, sürgünleri, görevden uzaklaş- tınnalan yakından izledin. Yücel'in, Tonguç'un değerleri- ni en iyi sen dile getirdin. Onlara çektirilenlerin ıçyüzleri- ni deşeledin. sergiledin. Onun için bizler seni hep 'Köy Enstitülü' saydık. Hatta, aramızda 'Karaoğlan Köy Ensti- tühl'ye çıktı adın. Sen hep ezilenlerin, haklan ellerinden alı- nanlann, horlananlann yanında yer aldın. Haklı olduğu hal- de hakkını alamayanlann, haklan yenenlerin dostu oldun. Onlann savaşımını sürdürdün yaşamın boyu. Son yolculuğunda, Çağdaş'ta, Cumhuriyet Bürosu önün- de, Maltepe Camisi'nde. gömütünün başmda tüm dostlar- la birlikteydik. Elimizle toprak ananın koynuna verdik se- ni. Sevgili Mustafa, yaşadığım sürece sen; hiç unutmaya- cağun. Hep benimle yaşayacaksın can arkada^ım. PENCERE Karmaşanın Saydamlaşması.. 1919.. 1922.. Bu sayilar bir Türk'e neyi anımsatır?.. Neyi çağrıştırır?.. • Yoğunluğuna yaşanmış kanlı üç yıl bizim yazgı- mızı belirlemiştir. Savaş gerçekte 1912'de Balkan Harbi'yle baş- lamıştı; Birinci Dünya Savaşı'yla 1918'e dek sür- dü; 'Istiklal Savaşı 'yla noktalandı. Türkçesi 'Bağımsızlık Savaşı'd\r.. Ama, içeriği karmaşıktır.. Çünkü 1919'da başlayan büyük kavganın için- de her türden savaş yuvalanıyordu. 1) Etnik Savaş.. Ermeniler, Rumlar, Türkler, Kürtler yıllarca birbir- lerini boğazladılar; Birinci Dünya Savaşı'nda baş- layan etnik savaş, renk değıştirerek 1922'ye dek sürdü. 2) Din Savaşı Birinci Dünya Savaşı'nda padişah 'c/ftaf'ilanet- mişti; çağrı Müslümanlara vız geldi. 19J9-1922 arasında Anadolu'da Hıristiyanlarla Müslümanlar kapıştılar. Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Hıristi-' yan milletvekili yoktu; bir yanda Ingilizler, Fransız- lar, Italyanlar, Rumlar, Yunanlılar, Ermenilerden olu-' şan Hıristiyanlar; öte yanda Türkler, Lazlar, Çerkez- ler, Kürtler, Araplar, Abazalardan oluşan Müslü- manlar vardı. 3) İç Savaş Bir yanda 'Hilafet Ordusu'.. Karşısında 'Kuvayı Milliye'.. Anadolu'da kardeş kavgası yaşandı; Anzavur ayaklanmasından Çerkez Ethem'e, vb.'ye değin isyanlar bir yana, 'Kuvayı inzibatiye' ya da 'Hilafet Ordusu' denilen padişahtan yana kuvvetlerle 'Ku- vayı Milliye' çatıştı. 4) Dış Savaş Yunanistan 15 Mayıs 1919'da Izmir'i işgal edin- ce, savaş başlamış oldu; istila ordusu Anadolu'nun göbeğine kadar ilerledi. Ingilizler, Fransızlar, italyanlar ülkenin çeşitli yer- lerini işgal etmişlerdi. Ege'de Yunanlılara, Antep'te Fransızlara karşı direnişle başlayan dışa dönük sa-' vaşın iç savaşla iç içe yaşanması, rastlantı değil-. dir; padişahın hilafet ordusu ile Yunan ordusu bü-. tünleşmişti. 5) Emperyalizme Karşı Savaş Başını Ingilizlerin çektiği emperyalistler, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Anadolu'nun haritasını Sevr ile çizmişlerdi; Türklerin Avrupa'dan kovulma- sı ve unutulmayacak bir cezaya çarptırılması ka- rarında birliktiler. Sovyetler'in desteklediği Büyük Millet Meclisi hükümeti, emperyalistlere karşı sa- vaşını başarıya ulaştırdı.. ki bu, tarihte ilk kez ger- çekleşiyordu. • Bir cehennemdi ortalık.. Bir kâbus yaşandı. Kardeşin kardeşe, komşunun da komşuya düş- manlaştığı bu kargaşada, Mustafa Kemal temel, çelişkiyi yakalayâîsK'savaşın yörüngestni butemjfe-^ leoturttu. 23 Nisan 1920'de "Egemenlik ulusundur" ş>şn, üzerineBüyükMeclisaçıldığında, devrim 'de fac-' to' gerçekleşmiş; 1923 tohumlanmıştı. • Resmi tarih mi, özel tarih mi, cumhuriyet mi, de- mokrasi mi, sağ mı, sol mu, Kürtçü mü, Türkçü mü, terör mü, gerilla mı, tarikat mı, şeriat mı derken bu- gün yaşanan karmaşa, hiç kimsenin kuşkusu ol- masın ki temel çelişkisine oturacaktır. 1919-1923'e göre bugünkü çalkantı, Anadolu halkına sinek vızıltısı gibi gelir. Şeriatın yeşil bayrağını kafasınm içinde çoktan açmış olanlarla etnik savaşı temel çelişkiye dö- nüştürmenin nafile çabasına girenler, yeni manda- cılan da yanlarına alarak bir şeyler yapabilecekle- rini sanıyortar. Yok canım.. Anadolu Müslümanı, Anadolu aydını, Anadolu; halkı yapacağını biliyor. ; 2.250.000 TL'ye B O D R U M KERAMOS'TA TATİL * Tam pansiyon * Lezzetli doyurucu yemekler * Ayışığında müzik ve eğlence * Teras bar yeterli katıhm halınde MAVİ TUR ve çevTe gezileri TAKSİTLİ Ö D E M E KOLAYLIĞI OLIJŞUM TURİZM Tel: (0312)425 65 22' 23 Menekşe 2. SJt 25/3 Kızüoy/ANKARA OKULU . Dönem Gösterdiğiniz ilgiye Teşekkür Ederiz. II. Dönem Kayıtlan Anadolu ve Avrupa Yakasında Başlamıştır. •h Vüzme -b Ma*a Tenisi ve -f Batketbol $ Diğer EtkinlikUr *3" : (O216) 327 48 58 - 339 22 59 BÜYÜKLERE ÖZEL YÜZHE DERSLERİ KÜLTÜR • SANAT SARIYER HALK EGITIMI ! MERKEZİTİYATROKOLU! TIYATRO KURSU KAYITLARI BAŞLAMIŞTIR Son Kavıtlar: 29/D8/97 U C R E T S I Z - BaşvBfiı tel: 27128 78 • 24216 63 293 89 78 (3 HAT) O B.P •.»f .»•'.»•>«.*•.*• •i Kültür Sanat #•»• f ilanlarınız İçin: $ İ 293 89 78 (3 hat) i 6.5 yaşındaki oğluma yatılı bakıcı anyorum. Tel: 512 05 05 - 460, 461 Ev: 0 216 -411 07 90 0 216 352 41 39
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle