05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S/YFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 1997 SAU 12 KULTUR Fransa'da yayımlanan sağlam, modern, ilerici Türk yazınının bayrağını taşıyan bir dergi 'Anka' onStSEM YENEL "Anka'yıçıkarmaktaki amacım Türk edtbivadnı Fransa'da tanıtnıaktı. Tanıt- mak sözü fazla iddialı kaçabilir çünkü Türkcdebi>atı zaten tanınmakta, ancak birkaç yazanmız dışında, edebiyatıını- zın geneldeki imajı bence eksikti, bir bü- tünlük yoktu diyelim... Bu dergi Türk edebiyatı ile Fransız edebiyau arasında bir yakınlaşma, bir köprü kurmak ama- cıyfca doğdu.." Yazımmızın çağdaş şair ve yazan Ataol Behramoğlu. Fransa'da sürgünde oldağu dönemde, Sorbonne Üniversite- si'nde Rus ve Fransız edebiyatı üzerine birçalışma yaptığı sıralaryayımlamaya başladığı '•Anka" adlı edebiyat dergisi- nin kuruluş amacını yukandakı sözle- nyle özetlıyor. 1986 yılında Ataol Beh- ramoğlu ve birkaç arkadaşı tarafından yılda dört kez ya> ımlanması öngörülen Anka. aynı zamanda yabancı dilde Fran- sızca olarak çıkan \e Türk edebiyatını dışanda tanıtmayı amaç edinmiş ilk kap- samlı edebiyat dergisi olma özelliğini taşıyor. Derginin ilk çıktığı zamanlardaki amacı. birtakım dergilerden çevirileryo luyla. Türk edebiyatının canlı ve güncel özelliğini yansıtabilmektı. Bu bağlam- da, derginin 1986-87 yılındaki ilk sayı- sı Fazıl Hüsnü Dağlarca'dan bir şiir, Erendiz Atasü ve Anz Nesin'den birer öyku. Baudelaire'den 'İçe Kapanış,' ad- lı (Sabahattin Eyüboğlu'nun çevinsiy- le) bir şiir gibı o ay larda yayımlanan ede- biyat dergilerinden seçmeleri içeriyor- du. Ataol Behramoğlu bu ilk sayınm ön- sözünde yer alan bir yazısında derginin kuruluş amacını daha da belirginleştiren şu cümlelen sarfediyor: "_.Türk aydını tıpkı bir Anka gibi kendi küllerinden ye- nidcn dogmayi başarmaktadır. Türk ya- zın ve sanaö yaratKi gücünü çok eski ve derin gelencklerden almakta ve aynı za- manda da ülkenin modernkşme süreç- lerinde venilenip zenginleşmektedir. Bu (Fotoğraf: CANAN YILMAZ) kanat çırpıyor da Batılı ay dının yeterince bihnediği bir olgudur... Amacımız Fransız okura ve Fransızca aracıhğıyla çeşitii üikelerden geniş bir okur topluluğuna Türldye ya- nn ve sanatının tüm sıcakhğuu,atan nab- zını duyurabilmek ve onun yarabcılan- nın çağdaş çehresini daha yakından ta- nıtabilmektir." Fransızlardan destek Anka'nın ilk çıktığı dönemde Fran- sa'daki aydınlanmızca pek fazla önem- senmediğini ve bir küçük hevesmiş gi- bi değerlendirildiğini belirten Behra- moğlu. Fransızlann ise Türk edebiyatı- nı tanıtmaya yönelik bu tûrden bir giri- şimı her zaman desteklediklenni belir- tiyor. Nitekim dergi, ıkinci sayıdan iti- baren günümüze dek "Centre National De Lettres" (Kültür Bakanlığı'na bağlı büyük bir kuruluş olan Ulusal Edebi- yatlar Merkezi) tarafından sübvansiyon- la destekleniyor. Ataol Behramoğlu, sonraki yıllarda özel sayılar gerçekleştirmeye başladık- lannı anlatıyor. "Orneğin tstanbul özel sayısı, Alımet Hamdi Tanpınar'm ve ba- a Fransız yazariannın İstanbul'u işle- yen ya/ılannı ve Nedim'den yola çıkarak K.ülebi'ye,llhan Berk'eOrhan Veli'yeve tabii ki Yahya Kemal'e uzanan çok ge- niş bir yelpazede Türk şiirini içeriyordu. Daha sonralan zamanla her özel sayuıın bir arkadaşunızın yönetiminde çıkması yoluna gidildi." Ataol Behramoğlu yazınımızı yaban- cı bir ülkede tanıtma çabası verirken bu yükü kendisiyle birlikte omuzlayan ve dergiye emeği geçmiş birkaç arkadaşı- nı da teşekkür borcuyla aruyor. Bunlar- dan birincisi Sorbonne'da, Türkoloji Bö- lümünde öğretim görevlisi olan ve Beh- ramoğlu'nun Fransa'dan aynlması üze- rine derginin yöneticiliğini üstlenen yılında Ataol Behramoğlu ve birkaç arkadaşı tarafından yılda dört kez yayımlanması öngörülen Anka, aynı zamanda yabancı dilde Fransızca olarak çıkan ve Türk edebiyatını dışanda tanıtmayı amaç edinmiş ilk kapsamlı edebiyat dergisi olma özelliğini taşıyor. Dergi ikinci sayıdan itibaren günümüze dek 'Centre National De Lettres' tarafından destekleniyor. , Mevlüt (Michel) Bozdemir tkincisi der- ginin bugünlere gelmesinde büyük kat- kısı olan ve derginin sekız yıldır yayın yönetmenliğinı sürdüren Fransız yazar Timour Muhidine. bir diğen ise ta ba- şından bugüne dek Anka'nın teknik yö- nünü omuzlayan ve Fransa'da yaşayan bir Türk aydını olan Ufiık Dogrusöz. Anka dergisi yayımlanmadan önce de Türkiye dışında Türk edebiyatını tanıtı- cı dergilerin, bunun yanı sıra birtakım antolojilerin yayımlandığını söyleyen Behramoğlu, Anka'nın başarısını şöyle açıklıyor: "Hanimayatuttuderlerva.iş- te Anka'da öyle bir şey oldu. Anka'nın maya tutmasının pek çok ctkeni olabilir. ama, dergiyi çıkartırken, kişisel bir a- maç gütmeksizin edebiyatımızı yurtdt- şında tanırmak konusundaki iyi niyeti- miz etkili oldu sanıvorum. Bir de bir işi sonuçlandırma konusunda güttüğüm hırslı ve rutkulu tutum." Behramoğlu'nu asıl düşündüren nok- ta, Türkiye'deki frankofon çevTelerle, çok çaba sarfetnkleri halde bir türlü sı- cak bağlantılar kuramamış olmalan. Behramoğlu'na göre Anka, Fransız di- li, edebiyatı ve kültürüyle ilgili kimse- lerce izlenmesi gereken. fonksiyonu yüksek ve Türk edebiyatının ajanı ola- bilecek nitelikte bir yayın. Pek çok Türk yazannın Batı ve dünya dillerinde ya- yımlanıp tanınmaya layık olduklannı. ancak yayınev lerinin henüz ne bu güce ne de bu bilınce sahip olmadıklannı be- lirtiyor. Devletin ve Kültür Bakanlı- ğ] 'nın yazanna sahip çıkabileceğine işa- ret eden Behramoğlu, yazann tutulup tutulmamasından çok asıl yayımlanabil- me sansına sahip olabilmesınin önem taşıdığı kanısında. "Dünyanın pek çok yerinderürkotoglarvetürkoloji bölümü- nün yetenekli öğrencilcri var. Bu kişikr ilgili bakanlıklarca tesph edilip destekle- nebilir. Düny a türkoloji ödülleri konabi- lir. Bunun yanı sıra yine ilgili bakanlık- lar mütercimler. çevirmenler yetiştirebi- lir, yayınev leriyle sıcak bağlantılar ku- rulabilir_" diyor. 'Artik sürgünde yazar değüim' Arkadaşı Metin Demirtaş ıle olan yir- mı beş yıllık mekfuplaşmalan yakında bir kitap halinde yayımlanacak olan Behramoğlu, Demirtaş'a yazdığı bir kartta Anka için şu sözleri yazmış: "Dergi geniş yankılar yaratıyor, yarata- cak. Anka çıküktan sonra. kendinû sür- günde bir yazar da saymıyorum arük. Türkiye'nin yürefi burada da atmış ohı- yor. Anka'nın gelecek sayılan daha iyi, daha dolu olacak. Sağlam, modern, ile- rici Türk yazınının bayrağuu buralarda da yükseheceğiz. Hiç değilse bir iz, bir ör- nek bırakümış olacak_" .Anka bugün onuncu yayın yılını kut- larken. kanatlannın altında edebıyatı- mızın seçkin örnekleriyle daha uzun yil- lar Fransız göklerinde uçmaya devam edecek. i kuşakla çağdaşyorum Cnlü Rus koreograf Mikhafl Fokine'nin torunu Isabelle Fokine. Kültür Servisi- Herkesin genlerinde bir önceki kuşaklardan aldığı özellikler vardır, ancak bu, bazılannda daha belirgindir. Ay- nı, ünlü Rus koreograf Mikhail Fokine'in torunu Isabelle Fokine gıbi. Fokine. "Pet- rushka", "Firebird", "Scheherazade", "Spectra De La Rose" ve "D>ing Swan" gibi dünyaca ünlü birçok Rus balesinin te- lif hakkının yeni sahibi. Genç Fokine, bü- yükbabasından miras kalan eserleri, birbi- rine baglantılı olarak dans, müzik ve ko- reografı açısından daha modern yorum- larla sahnelemeye çalışıyor. Peki, bunlann aslına uygun olup olmadığına kim karar verecek? Bir dansçı tarafından yönlendi- rilen dansçılardan oluşan bir topluluk mu? Ya da 1910'lu yıllarda bu gösterileri izle- yenler mi? Yoksa bir dönem etkili olmuş sanatçılardan oluşan bir topluluk mu? 'Aynnfalara önem verilmelT Isabelle Fokine, büyükbabasının bir şey- ler yapma hırsını taşıyor genlerinde ve dans dünyasına yerleşen gelenekselliği yıkmaya çalışıyor. Insanlann başka birinin koreografisiyle kendi kafalanna göre dans edebileceklerini düşündüğünden yakınan sanatçı şu sıralarkendini. büyükbabası Fo- kine'in eserlerinı yorumlayan toplulukla- ra yeni öneriler sunmaya adadı. Mikhail Fokine, dans dünyasında ken- dıni ifade etmenin sınırlı olduğu bir dö- nemde, farklı çalışmalargerçekleştiriyor- du. Örneğin bir stüdyoda 16 mm'lik film denemesi yaptı. Şimdiki teknolojiler göz önüne alındığında başansız diye nitelendi- rilebilecek olan bu çalışma genç Fokine'e 90 yıl öncesinin dans dünyası hakkında önemli bilgiler veriyor. Mikhail Fokine'in film denemesinden sonra bıraktığı önemli bir yapıt da "Dying Swan" kitabı. Fokine, kitabında eşi Vera Fokine'yı model olarak kullanarak. "Dy- üıg Svvan" balesinde yer alan her hareke- ti, her notayı ve her hareketin içinde gizli olan şiirselliği açıklayarakbu önemli kita- bı oluşturmuş. Kuğu Gölü balesı ile hiçbir ılgısi olamayan "Dying Svvan" K.irov'un Londra turnesinde Isabelle Fokine tarafın- dan sahnelendi. St. Petersburg'un en önemli klasik bale topluluğu Kirov. 1908 yılında Diaghiliev'in Rus Balesi'nde öğ- retmen ve koreograf olarak çalışan Foki- ne'in ikinci kez biryapıtını sahneliyor. Fo- kine'in "Les Syiphkfcs", "The Firebird" ve "Şehrazafy apıtlan daha önce 1995 yılın- da Londra ve Nevv York'ta yine Isabelle Fokine tarafından sahnelenmişti. Peki 1910 ve 20'lerde Fokine'in yapıt- lannı sahnelemek yalnızca 19. yüzyıl kla- siklerinde dans eden dansçılar içın zor ol- madı mı? Isabelle Fokine, büyükbabası- nın, dans dünyasının içindeki geleneksel- liği yıkıp yerine yeni ve daha modem şey- ler getirdiğini anlatırken Fokine'in Röne- sans dönemi heykellerinde görülen oran- tılı estetikten çok fazla etkilendiğinden bahsediyor. **Bunu önce Kirov'un dans- çılan üzerinde uygulamaya çaiıştım, ancak başanlı olamadılar, çünkü Kirov dansçılan için klasik çizginin dışuıa çıkmak oldukça zor." Isabelle Fokine aynca. günümüz dans- çılannı da, duygusallık ve fıziksel detay- lardan çok teknığe ve fiziğe önem verdik- lerinı söyleyerek eleştinyor ve "Bir yapıtı başanlı kılan detaylara verilen önemdir" dıyor. Buda Mikhail Fokine'in 1907 yılın- da Batı'ya gitmek için Çarlık Balesi'ni terk etmeden önce dansçılarla gelenekselliğin dışına çıkmalan yönünde yaptığı çalış- malan anımsatıyor. Mercury'niıı ö üözgün yaşamıKültür Servisi - AIDS olduğunu uzun süre sak- layan v e bunu ölümünden kısa bir süre önce açıkla- yan Freddie \Iercury, öğ- rencilik yıllannda Brian May ve Roger Tajior'un kurduğu Smile isünli grupla tanıştı. Grup üye- lenyle kısa bir sürede ar- kadaş olan Mercury. 1970 yılında dağılma noktası- na gelen Smile grubunun üyelerini bir araya getire- rek (Jueen'ı yarattı. Bas- çı John Deacon'u da gru- ba alarak. grubun solisti oldu. Rock tanhinın tanı- dığı en önemli isimlerden bın olan Mercury. güçlü ve geniş arahklı muhte- şem bir sese sahipti. Şar- kı söylemek ve yazmak- tan büyük zevk alan Mer- cury, "Bohemian Rhap- sod\" albümüyie operayı rockla bırlcştırdi. Daıly Maıl gazetesinin yazan Lesley-Ann Jones, rock müziğinın usta ısmi Fred- die Mercury'nın yaşamı- nı anlatan u Freddie Mer- cury The Definitive Biog- raphy"ısımlı bir kitap ya- yımladı. Jones kitabında daha çok Freddie Mer- cury "nin aşk yaşamını ve sanatçının birlikte olduğu insanlarla yaşadıklann- dan söz ediyor. Örneğin Mercury'nin yardımcısı Paul Printer AIDS'e ya- kalanmadan önce, para karşılığı Mercury'nin aşk yaşamını basına açıkla- mıştı. Mercury'nın birlik- te olduğu kişiler, belki de Mercury'nin arkadaş çev- resi tarafından dışlandık- lan ve Mercury'nin parla- v an yıldızı altında ezildik- leri için onadüşman kesil- diler. AIDS olduğunu uzun süre saklamayı ba- şaran Mercury'nin birlik- te olduğu ınsanlann çoğu AIDS'e yenik düştü. Gruptan Brian May, John Deacon, Roger Tay- lor ve Mary Austin gibi isimler Mercury'nin ya- şamında o kadar etkili de- ğilmiş gıbi gözükseler de Mercury ile uzun süren dostluklan oldu. Qu- eens'in davulcusu Roger Taylor. Mercury'nin ölü- münün şokunu üzennden atamadığını belırtiyor ve bu kitabın Mercury 'i tam olarak anlatmadığından vakınıvor. Hint Jdmliğine modern biryapı kazandımn Tagore 'u anlatan iki kitapyayımlandı Doğu'nun gizemini yansıtan söz ustasıKültür Servisi - Hindistan edebi- yat dünyasına farkJı ve yeni anla- tımlar kazandıran Rabindranath Tagore, modern Hint yazınına me- raklı olanlann yakından tanıdığı bir isim. Ingiltere'de şu sıralar ya- yımlanan iki kitap, Hint edebiyatı- nın bu en ünlü şair ve yazannı ye- niden gündeme getirdi. Krishna Dutta ve Andrew Robinson'un yaptığı uzun araştırmalar sonucu yayimlanan her iki kitap da Tago- re'u okura farklı yönleriyle tanıt- mayı amaçlıyor. "Tagore Antoloji- si". yazann en önemli yapıtı sayı- lan "The Home and World"den alıntılar, kısa öyküleri. şiirleri, ge- zi yazılan. şarkı sözleri ve resim- lerinden oluşuyor. Tagore'un özel- likle Gandhi'ye yazdığı mektupla- nndan oluşan "Seçme Mektuplar'" başlıklı kitap ise Tagore'u ve mo- dern Hint edebiyatı ve kültür tari- hiyle ilgilenenlere ışık tutuyor. Salman Rüşdi, Ravi Shankar ve Jidu Krishnamurtigıbi isimlerden çok önce şöhret bombardımanı al- tuıda kalan Tagore, Hindistan'ın en önemli kişıliklerinden biri. Nobel Ödüllü yazar, Yasanuri Kawaba- ta'ya göre. "Her fotoğrafinda Do- ğu'nun gizemini yansıüyor". Tago- re ise ününden her fırsatta yakına- rak. 1913 yılında Nobel Ödülü'nü kazandığında şöyle diyordu: "Bir köpeğin kuyruğuna bağlanan kon- serve kutusu ne kadar acı vericiyse 'ehru ve Gandhi farklı biçimlerde politikayı konu edinirken Tagore daha çok dilîe ilgilendi ve yazdıklan, Hint milliyetçiliğinin oluşmasından çok, Hint ulusu kimliğinin oluşmasında etkili oldu. Yeni Hint toplumunda yer alan tek tek bireylerin genel bir tarihi oluşturduğunu söyleyen Tagore, bunlan yazdıklannda yansıtıyordu. o kadar acı çekiyorum." Farklı zamanlarda farklı yerler- de, Tagore'un Bengali'sinden yapı- lan çe\'iriler birçok insanı kızdırdı. Hindistan'ın ulusal şairi ve milli marşının yazan Tagore. Hindis- tan'daki ulusal birleşmede etkin ol- du. Hindistan dışında da 'mistik bir bilge' olarak tanınan Tagore, 1861 yılında Bengal'de 19. yüzyıldabaş- kent Kalküta'da doğdu. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Tagore'un ba- bası Debendranath, Hindistan'da- kı kast sıstemıne karşı yapılan ça- lışmalann ve Brahmo Samaj'daki rasyonal toplum ve din reform ha- reketinin lideriydi. Tagore'un ya- şadığı bu çevre kişiliğinin oluşma- sında oldukça etkili oldu. Mahatma Gandhi ve Javvaharlal Nehnı gibi Tagore da Hint kimli- ğıne modern bir yapı kazandırdı. Ancak, Nehru ve Gandhi farklı bi- çimlerde politikayı konu edinirken, Tagore daha çok dille ilgilendi ve yazdıklan. Hint milliyetçiliğinin oluşmasından çok. Hint ulusu kim- liğinin oluşmasında etkili oldu. Ye- ni Hint toplumunda yer alan tek tek bireylenn genel bir tarihi oluştur- duğunu söyleyen Tagore bunlan yazdıklannda yansıtıyordu. Tagore öncesi ve sonrası Tagore'un anlattığı kışiliklerin çoğunu, kast sistemı ile kendi is- tekleri arasında seçim yapmak zo- runda olan kadınlar ve Hint aile ya- pısı oluşturuyor. Genellikle örnek alınacak karakterlerin anlatıldığı öykülerden ve romanlardan oluşan Bengal ve Hint edebiyatı Tagore öncesi ve sonrası olmak üzere tki- ye ayrılıyor. Tagore, kalıplaşmış ifade ve konulann dışında, sıradan ve günlük yaşama. kurduğu uzun cümlelerle farklı bir anlatım tarzı getirdi. Eleştirmen Buddhadeva Bose, Tagore'un sözcüklerle yapılabile- cek her şeyi yaptığını söylüyor. YAZIODASI i SELİM İLERİ Eski Romanlar Arasında Çok değerli Gülbün Türkgeldi'nin kitaplığında- yım. Ağustosta eylül ortasını hatırlatan, serinliğK tatlı akşamüstü. Raflardaki geçmiş zaman kitap- ları, beni her defa olduğu gibi büyülüyor. Şu kitap yeşil yeşil kumaş gömlekli; üstünde Mükerrem Kâmil, Sus Uyanmasın yazıyor. Üst başlığa da göz atalım: "Semih Lütfi'nin Ucuz Ro- manlar Serisi: 20." 1938'de basılmış Sus Uyanmasın, o günkü Tür- kiye'nin kitaba ne kadar çok önem verdiğini bel- geliyor. Ucuz romanın mükemmel cildi, tertemiz baskısı, okunaklı harfleri öylesine şaşırtıcı. Bir de ucuz olmasaydı ne olacaktı, diye düşünüyor insan. Gülbün Hanım bir başka kitap çekiyor: Güzide Sabri, Hüsran. Hüsran'ı yıllardan beriaranm. Bel- li başlı kütüphanelerin hiçbirinde bulamadık. Hüsran 1928'de yayımlanmış; bu elimdeki, ikin- ci basımı, 1938. Yine Ucuz Romanlar Serisi'nden. Fıyatı da yirmi beş kuruş. Bir an altmışlı yıllann Varlık Yayınevi cep kitaplarını anımsıyorum. Onla- rın fiyatı bir liradır. Demek, yirmi-yirmi beş yılda pa- ra değerinden çok bir şey kaybetmemiş. Rakam- lar sonra, birdenbire fırlayacak. Hüsran'ın kapağını, söylemeye, araştırmaya ge- rek yok, bir bakışta anlaşılıyor, Münif Fehim Bey yapmış. Yine göz kamaştıncı romantizmde bir ka- pak: Geri planda ışıklı köşk penceresi, asırlık ağaç- lann bazılan mavi siluet, bazılan gecede koyu ye- şil yaprak örtülerini sermişler. Ön planda pembe tuvaletli hanım, saçlan ortadan ayrıktopuzvesim- siyah, hafif Greta Garbo havasında. Siyah kostü- müyle 'dömi profir duran genç adam pembe tu- valetli genç kadına, ancak roman kapaklannda rastlanabilecek bir hülyayla bakıyor... Bize göre sol köşede pembe çiçekler... Hüsran'ın yalnız kapağına bakarak roman yaz- mak olası. Sn. Türkgeldı'yle Münif Fehim üzerine konuşu- yoruz. Bir ömür boyu romanların tefrikalanna, ka- paklarına; dergilerin öykülerine, şiirlerin resimleni- şine hayat sunmuş bu eşsiz usta, sözgelimi Pa- ris'te yaşasaydı, şimdi 'eser'i için sergiler açılır, bu harikulade ilüstrasyonlar kartpostala dönüştürü- lür, Münif Fehim Bey baştacı edilirdi. Gülbün Türkgeldi'nin kitaplığı bir hazine. Otuz, kırk, elli yılın bütün Türkçe kitapları burada bir ara- da, handiyse böyle. Sonra Almanca kitaplar. Eski yazı kitaplar. Şu göz kamaştırıcı, yazma eser kıvamındaki ki- tap, Halûk'un Derrer/'nin ilk basımıymış. Yıllardan 1911. Karanlık günlerine hızla sürüklenen impara- torluk da, tıpkı otuzların Cumhuriyet Türkiyesi gi- bi, kitaba özen gösteriyormuş. Halûk'un Defteri'ni imkân yok dile getıremem, ille görmek gerekir. Hüseyin Rahmi'nin hepsi eski yazı romanlan ' yan yana duruyorlardı. Hepsinin de kapağını yıl- maz usta Münif Fehim yaşatmıştı. Rengârenk, eğ- lenceli, hatta şuh kapaklardı bunlar. Fakat ihap Huhısi'yı de untJtmamak gerekir. Üçgenli imzasıyla İhap Hulust, yıllar yılı, Inkılap Ki- tabevi'nin yayınlanna incelikler armağan etmiştir. Bir 'afiş ressamı'rcu İhap Hulusi, yoksa cumhu- riyet ideolojisinin en büyük 'simge' yaratıcısı mı? Bir dolu kitabı ödünç alıyorum Gülbün Ha-- nım'dan. Daha bakmadığımız dolaplar, karton ku- tular var. Gülbün Hanım, "Bunları fişlemeye öm- riım herhalde yetmeyecek" diyor. Zaten her biri- ni numaralandınrken, geçmişte okunmuş o krtap- lan yeniden okumaya koyuluyor, dalıp gidiyormuş. Kendi kitaplığım karmakanşık. Sn. Türkgeldi gi- bi ben de düzeltme işine koyulur koyulmaz, yıllar öncesinin okumalarını hatırlıyorum, heyecanlara kapılıp sevgili kitaplanmı yeniden okumayı özlü- yorum. Kocaman poşetle Yeşilyurt'taki evden çıktım. Artık akşamdı. İlk hangisinden başlayacağım bu' romanların. kitapların diyordum... Sus Uyanmasın: "Duvarian, tavanı gök mavisi küçük bir yatak odası..." cümlesiyle başlıyor. Yer- de de ince ipek brr halı varmış, halıya mavi bir ışık süzülüyormuş. O Gün Gelecek m/?'nin ilk satınnda Jülide re- sim atelyesine rüzgâr gibi giriyor... Rüzgâr gibi ro- man okuduğum yıllar aklımda, bilmem neden, gönlüm sancıyor... Takvimde İz Bırakan: "Sabahleyin uyandığım zaman kalbimde, gece- nin bıraktığı teessürierin henüz geçmeyen ezası vardı. Vücudum yorgun, dımağım yorgun, etrafım ıssız, gamlı bir hava ile örtülü, denizin mavi panl- • tılan kararmış, güneş tatlılığını kaybetmiş, bahçe viran, çiçekler ölgün..." Güzide Sabri, Hüsran. Caballe Lübnan'da konser verdi • Kültür Servisi - lspanyol Diva Montserrat Caballe Lübnan'ın başkenti Beyrut'un kuzeydoğusundaki bir 19. yüzyıl sarayında • cumartesi akşamı bir konser verdi. Dünyaca ünlü soprano repertuvannda Rossini, Puccini'den yapıtlara yer verdi. Teknik aksaklıklar nedeniyle 30 . dakıka kadar kesintiye uğrayan konserde Cabelle'e ünlü lspanyol şef Jose Collario'nun yönettiğı Kahire Filarmoni Orkestrası ve kızı Montserrat Marti eşlik ettı. Caballe, repertuvannda aynca. geçen yıl kaybettgimiz Queen grubun solisti Freddie Mercury ile birlikte çalıştığı albümde yer alan ve 1992 Barselona Olımpiyat Oyunlan açılış töreninde ; söyledıği parçaya da yer verdi. Michael Jackson'u : Göteborg'da 46 bin kişi izledi • GÖTEBORG (Cumhurivet) - Michael Jackson, 't Avrupa turnesini Korjenhag'dan sonra komşu ülke "; Isveç'te sürdürdü. Cuma gecesi Göteborg'ta, Yeni Ullevi Stadyumu'nda verilen görkemli konseri 46 bin kişi izledi. Michael Jackson'un bugüne kadar toplam 80-90 milyon albüm sattığı ve içinde "Billie Jean" ve "Beat İt" gibi 'hit'lerin bulunduğu "Thnller'"ın tek başına 20 milyon sattığı biliniyor. Göteborg'da büyük bir renk ve ışık gösterisine dönüşen Michael Jackson'ın konserinin bitişinde gökyüzüne havai fışekler atıldı. BUGÜN • RUMELİHİSARI'nda bu akşam saat 21,00'de ' Yeni Türkü konseri izlenebilir. • AÇIKHAVA TtYATROSU'nda Goran Bregovic ; konsen yine saat 21,00'de. '' • BEYOĞLU SlNEMASI'nda Richard III isimli -i film gösteriliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle