Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S/YFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 1997 SAU
12 KULTUR
Fransa'da yayımlanan sağlam, modern, ilerici Türk yazınının bayrağını taşıyan bir dergi
'Anka' onStSEM YENEL
"Anka'yıçıkarmaktaki amacım Türk
edtbivadnı Fransa'da tanıtnıaktı. Tanıt-
mak sözü fazla iddialı kaçabilir çünkü
Türkcdebi>atı zaten tanınmakta, ancak
birkaç yazanmız dışında, edebiyatıını-
zın geneldeki imajı bence eksikti, bir bü-
tünlük yoktu diyelim... Bu dergi Türk
edebiyatı ile Fransız edebiyau arasında
bir yakınlaşma, bir köprü kurmak ama-
cıyfca doğdu.."
Yazımmızın çağdaş şair ve yazan
Ataol Behramoğlu. Fransa'da sürgünde
oldağu dönemde, Sorbonne Üniversite-
si'nde Rus ve Fransız edebiyatı üzerine
birçalışma yaptığı sıralaryayımlamaya
başladığı '•Anka" adlı edebiyat dergisi-
nin kuruluş amacını yukandakı sözle-
nyle özetlıyor. 1986 yılında Ataol Beh-
ramoğlu ve birkaç arkadaşı tarafından
yılda dört kez ya> ımlanması öngörülen
Anka. aynı zamanda yabancı dilde Fran-
sızca olarak çıkan \e Türk edebiyatını
dışanda tanıtmayı amaç edinmiş ilk kap-
samlı edebiyat dergisi olma özelliğini
taşıyor.
Derginin ilk çıktığı zamanlardaki
amacı. birtakım dergilerden çevirileryo
luyla. Türk edebiyatının canlı ve güncel
özelliğini yansıtabilmektı. Bu bağlam-
da, derginin 1986-87 yılındaki ilk sayı-
sı Fazıl Hüsnü Dağlarca'dan bir şiir,
Erendiz Atasü ve Anz Nesin'den birer
öyku. Baudelaire'den 'İçe Kapanış,' ad-
lı (Sabahattin Eyüboğlu'nun çevinsiy-
le) bir şiir gibı o ay larda yayımlanan ede-
biyat dergilerinden seçmeleri içeriyor-
du. Ataol Behramoğlu bu ilk sayınm ön-
sözünde yer alan bir yazısında derginin
kuruluş amacını daha da belirginleştiren
şu cümlelen sarfediyor: "_.Türk aydını
tıpkı bir Anka gibi kendi küllerinden ye-
nidcn dogmayi başarmaktadır. Türk ya-
zın ve sanaö yaratKi gücünü çok eski ve
derin gelencklerden almakta ve aynı za-
manda da ülkenin modernkşme süreç-
lerinde venilenip zenginleşmektedir. Bu
(Fotoğraf: CANAN YILMAZ)
kanat çırpıyor
da Batılı ay dının yeterince bihnediği bir
olgudur... Amacımız Fransız okura ve
Fransızca aracıhğıyla çeşitii üikelerden
geniş bir okur topluluğuna Türldye ya-
nn ve sanatının tüm sıcakhğuu,atan nab-
zını duyurabilmek ve onun yarabcılan-
nın çağdaş çehresini daha yakından ta-
nıtabilmektir."
Fransızlardan destek
Anka'nın ilk çıktığı dönemde Fran-
sa'daki aydınlanmızca pek fazla önem-
senmediğini ve bir küçük hevesmiş gi-
bi değerlendirildiğini belirten Behra-
moğlu. Fransızlann ise Türk edebiyatı-
nı tanıtmaya yönelik bu tûrden bir giri-
şimı her zaman desteklediklenni belir-
tiyor. Nitekim dergi, ıkinci sayıdan iti-
baren günümüze dek "Centre National
De Lettres" (Kültür Bakanlığı'na bağlı
büyük bir kuruluş olan Ulusal Edebi-
yatlar Merkezi) tarafından sübvansiyon-
la destekleniyor.
Ataol Behramoğlu, sonraki yıllarda
özel sayılar gerçekleştirmeye başladık-
lannı anlatıyor. "Orneğin tstanbul özel
sayısı, Alımet Hamdi Tanpınar'm ve ba-
a Fransız yazariannın İstanbul'u işle-
yen ya/ılannı ve Nedim'den yola çıkarak
K.ülebi'ye,llhan Berk'eOrhan Veli'yeve
tabii ki Yahya Kemal'e uzanan çok ge-
niş bir yelpazede Türk şiirini içeriyordu.
Daha sonralan zamanla her özel sayuıın
bir arkadaşunızın yönetiminde çıkması
yoluna gidildi."
Ataol Behramoğlu yazınımızı yaban-
cı bir ülkede tanıtma çabası verirken bu
yükü kendisiyle birlikte omuzlayan ve
dergiye emeği geçmiş birkaç arkadaşı-
nı da teşekkür borcuyla aruyor. Bunlar-
dan birincisi Sorbonne'da, Türkoloji Bö-
lümünde öğretim görevlisi olan ve Beh-
ramoğlu'nun Fransa'dan aynlması üze-
rine derginin yöneticiliğini üstlenen
yılında Ataol
Behramoğlu ve birkaç
arkadaşı tarafından yılda
dört kez yayımlanması
öngörülen Anka, aynı
zamanda yabancı
dilde Fransızca olarak
çıkan ve Türk edebiyatını
dışanda tanıtmayı amaç
edinmiş ilk kapsamlı
edebiyat dergisi olma
özelliğini taşıyor.
Dergi ikinci sayıdan
itibaren günümüze dek
'Centre National
De Lettres' tarafından
destekleniyor. ,
Mevlüt (Michel) Bozdemir tkincisi der-
ginin bugünlere gelmesinde büyük kat-
kısı olan ve derginin sekız yıldır yayın
yönetmenliğinı sürdüren Fransız yazar
Timour Muhidine. bir diğen ise ta ba-
şından bugüne dek Anka'nın teknik yö-
nünü omuzlayan ve Fransa'da yaşayan
bir Türk aydını olan Ufiık Dogrusöz.
Anka dergisi yayımlanmadan önce de
Türkiye dışında Türk edebiyatını tanıtı-
cı dergilerin, bunun yanı sıra birtakım
antolojilerin yayımlandığını söyleyen
Behramoğlu, Anka'nın başarısını şöyle
açıklıyor: "Hanimayatuttuderlerva.iş-
te Anka'da öyle bir şey oldu. Anka'nın
maya tutmasının pek çok ctkeni olabilir.
ama, dergiyi çıkartırken, kişisel bir a-
maç gütmeksizin edebiyatımızı yurtdt-
şında tanırmak konusundaki iyi niyeti-
miz etkili oldu sanıvorum. Bir de bir işi
sonuçlandırma konusunda güttüğüm
hırslı ve rutkulu tutum."
Behramoğlu'nu asıl düşündüren nok-
ta, Türkiye'deki frankofon çevTelerle,
çok çaba sarfetnkleri halde bir türlü sı-
cak bağlantılar kuramamış olmalan.
Behramoğlu'na göre Anka, Fransız di-
li, edebiyatı ve kültürüyle ilgili kimse-
lerce izlenmesi gereken. fonksiyonu
yüksek ve Türk edebiyatının ajanı ola-
bilecek nitelikte bir yayın. Pek çok Türk
yazannın Batı ve dünya dillerinde ya-
yımlanıp tanınmaya layık olduklannı.
ancak yayınev lerinin henüz ne bu güce
ne de bu bilınce sahip olmadıklannı be-
lirtiyor. Devletin ve Kültür Bakanlı-
ğ] 'nın yazanna sahip çıkabileceğine işa-
ret eden Behramoğlu, yazann tutulup
tutulmamasından çok asıl yayımlanabil-
me sansına sahip olabilmesınin önem
taşıdığı kanısında. "Dünyanın pek çok
yerinderürkotoglarvetürkoloji bölümü-
nün yetenekli öğrencilcri var. Bu kişikr
ilgili bakanlıklarca tesph edilip destekle-
nebilir. Düny a türkoloji ödülleri konabi-
lir. Bunun yanı sıra yine ilgili bakanlık-
lar mütercimler. çevirmenler yetiştirebi-
lir, yayınev leriyle sıcak bağlantılar ku-
rulabilir_" diyor.
'Artik sürgünde yazar değüim'
Arkadaşı Metin Demirtaş ıle olan yir-
mı beş yıllık mekfuplaşmalan yakında
bir kitap halinde yayımlanacak olan
Behramoğlu, Demirtaş'a yazdığı bir
kartta Anka için şu sözleri yazmış:
"Dergi geniş yankılar yaratıyor, yarata-
cak. Anka çıküktan sonra. kendinû sür-
günde bir yazar da saymıyorum arük.
Türkiye'nin yürefi burada da atmış ohı-
yor. Anka'nın gelecek sayılan daha iyi,
daha dolu olacak. Sağlam, modern, ile-
rici Türk yazınının bayrağuu buralarda
da yükseheceğiz. Hiç değilse bir iz, bir ör-
nek bırakümış olacak_"
.Anka bugün onuncu yayın yılını kut-
larken. kanatlannın altında edebıyatı-
mızın seçkin örnekleriyle daha uzun yil-
lar Fransız göklerinde uçmaya devam
edecek.
i kuşakla çağdaşyorum
Cnlü Rus koreograf Mikhafl Fokine'nin torunu Isabelle Fokine.
Kültür Servisi- Herkesin genlerinde bir
önceki kuşaklardan aldığı özellikler vardır,
ancak bu, bazılannda daha belirgindir. Ay-
nı, ünlü Rus koreograf Mikhail Fokine'in
torunu Isabelle Fokine gıbi. Fokine. "Pet-
rushka", "Firebird", "Scheherazade",
"Spectra De La Rose" ve "D>ing Swan"
gibi dünyaca ünlü birçok Rus balesinin te-
lif hakkının yeni sahibi. Genç Fokine, bü-
yükbabasından miras kalan eserleri, birbi-
rine baglantılı olarak dans, müzik ve ko-
reografı açısından daha modern yorum-
larla sahnelemeye çalışıyor. Peki, bunlann
aslına uygun olup olmadığına kim karar
verecek? Bir dansçı tarafından yönlendi-
rilen dansçılardan oluşan bir topluluk mu?
Ya da 1910'lu yıllarda bu gösterileri izle-
yenler mi? Yoksa bir dönem etkili olmuş
sanatçılardan oluşan bir topluluk mu?
'Aynnfalara önem verilmelT
Isabelle Fokine, büyükbabasının bir şey-
ler yapma hırsını taşıyor genlerinde ve
dans dünyasına yerleşen gelenekselliği
yıkmaya çalışıyor. Insanlann başka birinin
koreografisiyle kendi kafalanna göre dans
edebileceklerini düşündüğünden yakınan
sanatçı şu sıralarkendini. büyükbabası Fo-
kine'in eserlerinı yorumlayan toplulukla-
ra yeni öneriler sunmaya adadı.
Mikhail Fokine, dans dünyasında ken-
dıni ifade etmenin sınırlı olduğu bir dö-
nemde, farklı çalışmalargerçekleştiriyor-
du. Örneğin bir stüdyoda 16 mm'lik film
denemesi yaptı. Şimdiki teknolojiler göz
önüne alındığında başansız diye nitelendi-
rilebilecek olan bu çalışma genç Fokine'e
90 yıl öncesinin dans dünyası hakkında
önemli bilgiler veriyor.
Mikhail Fokine'in film denemesinden
sonra bıraktığı önemli bir yapıt da "Dying
Swan" kitabı. Fokine, kitabında eşi Vera
Fokine'yı model olarak kullanarak. "Dy-
üıg Svvan" balesinde yer alan her hareke-
ti, her notayı ve her hareketin içinde gizli
olan şiirselliği açıklayarakbu önemli kita-
bı oluşturmuş. Kuğu Gölü balesı ile hiçbir
ılgısi olamayan "Dying Svvan" K.irov'un
Londra turnesinde Isabelle Fokine tarafın-
dan sahnelendi. St. Petersburg'un en
önemli klasik bale topluluğu Kirov. 1908
yılında Diaghiliev'in Rus Balesi'nde öğ-
retmen ve koreograf olarak çalışan Foki-
ne'in ikinci kez biryapıtını sahneliyor. Fo-
kine'in "Les Syiphkfcs", "The Firebird" ve
"Şehrazafy apıtlan daha önce 1995 yılın-
da Londra ve Nevv York'ta yine Isabelle
Fokine tarafından sahnelenmişti.
Peki 1910 ve 20'lerde Fokine'in yapıt-
lannı sahnelemek yalnızca 19. yüzyıl kla-
siklerinde dans eden dansçılar içın zor ol-
madı mı? Isabelle Fokine, büyükbabası-
nın, dans dünyasının içindeki geleneksel-
liği yıkıp yerine yeni ve daha modem şey-
ler getirdiğini anlatırken Fokine'in Röne-
sans dönemi heykellerinde görülen oran-
tılı estetikten çok fazla etkilendiğinden
bahsediyor. **Bunu önce Kirov'un dans-
çılan üzerinde uygulamaya çaiıştım, ancak
başanlı olamadılar, çünkü Kirov dansçılan
için klasik çizginin dışuıa çıkmak oldukça
zor."
Isabelle Fokine aynca. günümüz dans-
çılannı da, duygusallık ve fıziksel detay-
lardan çok teknığe ve fiziğe önem verdik-
lerinı söyleyerek eleştinyor ve "Bir yapıtı
başanlı kılan detaylara verilen önemdir"
dıyor. Buda Mikhail Fokine'in 1907 yılın-
da Batı'ya gitmek için Çarlık Balesi'ni terk
etmeden önce dansçılarla gelenekselliğin
dışına çıkmalan yönünde yaptığı çalış-
malan anımsatıyor.
Mercury'niıı
ö üözgün yaşamıKültür Servisi - AIDS
olduğunu uzun süre sak-
layan v e bunu ölümünden
kısa bir süre önce açıkla-
yan Freddie \Iercury, öğ-
rencilik yıllannda Brian
May ve Roger Tajior'un
kurduğu Smile isünli
grupla tanıştı. Grup üye-
lenyle kısa bir sürede ar-
kadaş olan Mercury. 1970
yılında dağılma noktası-
na gelen Smile grubunun
üyelerini bir araya getire-
rek (Jueen'ı yarattı. Bas-
çı John Deacon'u da gru-
ba alarak. grubun solisti
oldu. Rock tanhinın tanı-
dığı en önemli isimlerden
bın olan Mercury. güçlü
ve geniş arahklı muhte-
şem bir sese sahipti. Şar-
kı söylemek ve yazmak-
tan büyük zevk alan Mer-
cury, "Bohemian Rhap-
sod\" albümüyie operayı
rockla bırlcştırdi. Daıly
Maıl gazetesinin yazan
Lesley-Ann Jones, rock
müziğinın usta ısmi Fred-
die Mercury'nın yaşamı-
nı anlatan u
Freddie Mer-
cury The Definitive Biog-
raphy"ısımlı bir kitap ya-
yımladı. Jones kitabında
daha çok Freddie Mer-
cury "nin aşk yaşamını ve
sanatçının birlikte olduğu
insanlarla yaşadıklann-
dan söz ediyor. Örneğin
Mercury'nin yardımcısı
Paul Printer AIDS'e ya-
kalanmadan önce, para
karşılığı Mercury'nin aşk
yaşamını basına açıkla-
mıştı. Mercury'nın birlik-
te olduğu kişiler, belki de
Mercury'nin arkadaş çev-
resi tarafından dışlandık-
lan ve Mercury'nin parla-
v an yıldızı altında ezildik-
leri için onadüşman kesil-
diler. AIDS olduğunu
uzun süre saklamayı ba-
şaran Mercury'nin birlik-
te olduğu ınsanlann çoğu
AIDS'e yenik düştü.
Gruptan Brian May,
John Deacon, Roger Tay-
lor ve Mary Austin gibi
isimler Mercury'nin ya-
şamında o kadar etkili de-
ğilmiş gıbi gözükseler de
Mercury ile uzun süren
dostluklan oldu. Qu-
eens'in davulcusu Roger
Taylor. Mercury'nin ölü-
münün şokunu üzennden
atamadığını belırtiyor ve
bu kitabın Mercury 'i tam
olarak anlatmadığından
vakınıvor.
Hint Jdmliğine modern biryapı kazandımn Tagore 'u anlatan iki kitapyayımlandı
Doğu'nun gizemini yansıtan söz ustasıKültür Servisi - Hindistan edebi-
yat dünyasına farkJı ve yeni anla-
tımlar kazandıran Rabindranath
Tagore, modern Hint yazınına me-
raklı olanlann yakından tanıdığı
bir isim. Ingiltere'de şu sıralar ya-
yımlanan iki kitap, Hint edebiyatı-
nın bu en ünlü şair ve yazannı ye-
niden gündeme getirdi. Krishna
Dutta ve Andrew Robinson'un
yaptığı uzun araştırmalar sonucu
yayimlanan her iki kitap da Tago-
re'u okura farklı yönleriyle tanıt-
mayı amaçlıyor. "Tagore Antoloji-
si". yazann en önemli yapıtı sayı-
lan "The Home and World"den
alıntılar, kısa öyküleri. şiirleri, ge-
zi yazılan. şarkı sözleri ve resim-
lerinden oluşuyor. Tagore'un özel-
likle Gandhi'ye yazdığı mektupla-
nndan oluşan "Seçme Mektuplar'"
başlıklı kitap ise Tagore'u ve mo-
dern Hint edebiyatı ve kültür tari-
hiyle ilgilenenlere ışık tutuyor.
Salman Rüşdi, Ravi Shankar ve
Jidu Krishnamurtigıbi isimlerden
çok önce şöhret bombardımanı al-
tuıda kalan Tagore, Hindistan'ın en
önemli kişıliklerinden biri. Nobel
Ödüllü yazar, Yasanuri Kawaba-
ta'ya göre. "Her fotoğrafinda Do-
ğu'nun gizemini yansıüyor". Tago-
re ise ününden her fırsatta yakına-
rak. 1913 yılında Nobel Ödülü'nü
kazandığında şöyle diyordu: "Bir
köpeğin kuyruğuna bağlanan kon-
serve kutusu ne kadar acı vericiyse
'ehru ve
Gandhi farklı
biçimlerde
politikayı konu
edinirken
Tagore daha çok
dilîe ilgilendi ve
yazdıklan, Hint
milliyetçiliğinin
oluşmasından
çok, Hint ulusu
kimliğinin
oluşmasında
etkili oldu. Yeni
Hint
toplumunda yer
alan tek tek
bireylerin genel
bir tarihi
oluşturduğunu
söyleyen
Tagore, bunlan
yazdıklannda
yansıtıyordu.
o kadar acı çekiyorum."
Farklı zamanlarda farklı yerler-
de, Tagore'un Bengali'sinden yapı-
lan çe\'iriler birçok insanı kızdırdı.
Hindistan'ın ulusal şairi ve milli
marşının yazan Tagore. Hindis-
tan'daki ulusal birleşmede etkin ol-
du. Hindistan dışında da 'mistik bir
bilge' olarak tanınan Tagore, 1861
yılında Bengal'de 19. yüzyıldabaş-
kent Kalküta'da doğdu. Varlıklı bir
ailenin çocuğu olan Tagore'un ba-
bası Debendranath, Hindistan'da-
kı kast sıstemıne karşı yapılan ça-
lışmalann ve Brahmo Samaj'daki
rasyonal toplum ve din reform ha-
reketinin lideriydi. Tagore'un ya-
şadığı bu çevre kişiliğinin oluşma-
sında oldukça etkili oldu.
Mahatma Gandhi ve Javvaharlal
Nehnı gibi Tagore da Hint kimli-
ğıne modern bir yapı kazandırdı.
Ancak, Nehru ve Gandhi farklı bi-
çimlerde politikayı konu edinirken,
Tagore daha çok dille ilgilendi ve
yazdıklan. Hint milliyetçiliğinin
oluşmasından çok. Hint ulusu kim-
liğinin oluşmasında etkili oldu. Ye-
ni Hint toplumunda yer alan tek tek
bireylenn genel bir tarihi oluştur-
duğunu söyleyen Tagore bunlan
yazdıklannda yansıtıyordu.
Tagore öncesi ve sonrası
Tagore'un anlattığı kışiliklerin
çoğunu, kast sistemı ile kendi is-
tekleri arasında seçim yapmak zo-
runda olan kadınlar ve Hint aile ya-
pısı oluşturuyor. Genellikle örnek
alınacak karakterlerin anlatıldığı
öykülerden ve romanlardan oluşan
Bengal ve Hint edebiyatı Tagore
öncesi ve sonrası olmak üzere tki-
ye ayrılıyor. Tagore, kalıplaşmış
ifade ve konulann dışında, sıradan
ve günlük yaşama. kurduğu uzun
cümlelerle farklı bir anlatım tarzı
getirdi.
Eleştirmen Buddhadeva Bose,
Tagore'un sözcüklerle yapılabile-
cek her şeyi yaptığını söylüyor.
YAZIODASI i
SELİM İLERİ
Eski Romanlar Arasında
Çok değerli Gülbün Türkgeldi'nin kitaplığında-
yım. Ağustosta eylül ortasını hatırlatan, serinliğK
tatlı akşamüstü. Raflardaki geçmiş zaman kitap-
ları, beni her defa olduğu gibi büyülüyor.
Şu kitap yeşil yeşil kumaş gömlekli; üstünde
Mükerrem Kâmil, Sus Uyanmasın yazıyor. Üst
başlığa da göz atalım: "Semih Lütfi'nin Ucuz Ro-
manlar Serisi: 20."
1938'de basılmış Sus Uyanmasın, o günkü Tür-
kiye'nin kitaba ne kadar çok önem verdiğini bel-
geliyor. Ucuz romanın mükemmel cildi, tertemiz
baskısı, okunaklı harfleri öylesine şaşırtıcı. Bir de
ucuz olmasaydı ne olacaktı, diye düşünüyor insan.
Gülbün Hanım bir başka kitap çekiyor: Güzide
Sabri, Hüsran. Hüsran'ı yıllardan beriaranm. Bel-
li başlı kütüphanelerin hiçbirinde bulamadık.
Hüsran 1928'de yayımlanmış; bu elimdeki, ikin-
ci basımı, 1938. Yine Ucuz Romanlar Serisi'nden.
Fıyatı da yirmi beş kuruş. Bir an altmışlı yıllann
Varlık Yayınevi cep kitaplarını anımsıyorum. Onla-
rın fiyatı bir liradır. Demek, yirmi-yirmi beş yılda pa-
ra değerinden çok bir şey kaybetmemiş. Rakam-
lar sonra, birdenbire fırlayacak.
Hüsran'ın kapağını, söylemeye, araştırmaya ge-
rek yok, bir bakışta anlaşılıyor, Münif Fehim Bey
yapmış. Yine göz kamaştıncı romantizmde bir ka-
pak:
Geri planda ışıklı köşk penceresi, asırlık ağaç-
lann bazılan mavi siluet, bazılan gecede koyu ye-
şil yaprak örtülerini sermişler. Ön planda pembe
tuvaletli hanım, saçlan ortadan ayrıktopuzvesim-
siyah, hafif Greta Garbo havasında. Siyah kostü-
müyle 'dömi profir duran genç adam pembe tu-
valetli genç kadına, ancak roman kapaklannda
rastlanabilecek bir hülyayla bakıyor... Bize göre
sol köşede pembe çiçekler...
Hüsran'ın yalnız kapağına bakarak roman yaz-
mak olası.
Sn. Türkgeldı'yle Münif Fehim üzerine konuşu-
yoruz. Bir ömür boyu romanların tefrikalanna, ka-
paklarına; dergilerin öykülerine, şiirlerin resimleni-
şine hayat sunmuş bu eşsiz usta, sözgelimi Pa-
ris'te yaşasaydı, şimdi 'eser'i için sergiler açılır, bu
harikulade ilüstrasyonlar kartpostala dönüştürü-
lür, Münif Fehim Bey baştacı edilirdi.
Gülbün Türkgeldi'nin kitaplığı bir hazine. Otuz,
kırk, elli yılın bütün Türkçe kitapları burada bir ara-
da, handiyse böyle. Sonra Almanca kitaplar. Eski
yazı kitaplar.
Şu göz kamaştırıcı, yazma eser kıvamındaki ki-
tap, Halûk'un Derrer/'nin ilk basımıymış. Yıllardan
1911. Karanlık günlerine hızla sürüklenen impara-
torluk da, tıpkı otuzların Cumhuriyet Türkiyesi gi-
bi, kitaba özen gösteriyormuş. Halûk'un Defteri'ni
imkân yok dile getıremem, ille görmek gerekir.
Hüseyin Rahmi'nin hepsi eski yazı romanlan '
yan yana duruyorlardı. Hepsinin de kapağını yıl-
maz usta Münif Fehim yaşatmıştı. Rengârenk, eğ-
lenceli, hatta şuh kapaklardı bunlar.
Fakat ihap Huhısi'yı de untJtmamak gerekir.
Üçgenli imzasıyla İhap Hulust, yıllar yılı, Inkılap Ki-
tabevi'nin yayınlanna incelikler armağan etmiştir.
Bir 'afiş ressamı'rcu İhap Hulusi, yoksa cumhu-
riyet ideolojisinin en büyük 'simge' yaratıcısı mı?
Bir dolu kitabı ödünç alıyorum Gülbün Ha--
nım'dan. Daha bakmadığımız dolaplar, karton ku-
tular var. Gülbün Hanım, "Bunları fişlemeye öm-
riım herhalde yetmeyecek" diyor. Zaten her biri-
ni numaralandınrken, geçmişte okunmuş o krtap-
lan yeniden okumaya koyuluyor, dalıp gidiyormuş.
Kendi kitaplığım karmakanşık. Sn. Türkgeldi gi-
bi ben de düzeltme işine koyulur koyulmaz, yıllar
öncesinin okumalarını hatırlıyorum, heyecanlara
kapılıp sevgili kitaplanmı yeniden okumayı özlü-
yorum.
Kocaman poşetle Yeşilyurt'taki evden çıktım.
Artık akşamdı. İlk hangisinden başlayacağım bu'
romanların. kitapların diyordum...
Sus Uyanmasın: "Duvarian, tavanı gök mavisi
küçük bir yatak odası..." cümlesiyle başlıyor. Yer-
de de ince ipek brr halı varmış, halıya mavi bir ışık
süzülüyormuş.
O Gün Gelecek m/?'nin ilk satınnda Jülide re-
sim atelyesine rüzgâr gibi giriyor... Rüzgâr gibi ro-
man okuduğum yıllar aklımda, bilmem neden,
gönlüm sancıyor...
Takvimde İz Bırakan:
"Sabahleyin uyandığım zaman kalbimde, gece-
nin bıraktığı teessürierin henüz geçmeyen ezası
vardı. Vücudum yorgun, dımağım yorgun, etrafım
ıssız, gamlı bir hava ile örtülü, denizin mavi panl- •
tılan kararmış, güneş tatlılığını kaybetmiş, bahçe
viran, çiçekler ölgün..." Güzide Sabri, Hüsran.
Caballe Lübnan'da konser verdi
• Kültür Servisi - lspanyol Diva Montserrat
Caballe Lübnan'ın başkenti Beyrut'un
kuzeydoğusundaki bir 19. yüzyıl sarayında •
cumartesi akşamı bir konser verdi. Dünyaca ünlü
soprano repertuvannda Rossini, Puccini'den
yapıtlara yer verdi. Teknik aksaklıklar nedeniyle 30 .
dakıka kadar kesintiye uğrayan konserde Cabelle'e
ünlü lspanyol şef Jose Collario'nun yönettiğı Kahire
Filarmoni Orkestrası ve kızı Montserrat Marti eşlik
ettı. Caballe, repertuvannda aynca. geçen yıl
kaybettgimiz Queen grubun solisti Freddie Mercury
ile birlikte çalıştığı albümde yer alan ve 1992
Barselona Olımpiyat Oyunlan açılış töreninde ;
söyledıği parçaya da yer verdi.
Michael Jackson'u :
Göteborg'da 46 bin kişi izledi
• GÖTEBORG (Cumhurivet) - Michael Jackson, 't
Avrupa turnesini Korjenhag'dan sonra komşu ülke ";
Isveç'te sürdürdü. Cuma gecesi Göteborg'ta, Yeni
Ullevi Stadyumu'nda verilen görkemli konseri 46
bin kişi izledi. Michael Jackson'un bugüne kadar
toplam 80-90 milyon albüm sattığı ve içinde "Billie
Jean" ve "Beat İt" gibi 'hit'lerin bulunduğu
"Thnller'"ın tek başına 20 milyon sattığı biliniyor.
Göteborg'da büyük bir renk ve ışık gösterisine
dönüşen Michael Jackson'ın konserinin bitişinde
gökyüzüne havai fışekler atıldı.
BUGÜN
• RUMELİHİSARI'nda bu akşam saat 21,00'de '
Yeni Türkü konseri izlenebilir.
• AÇIKHAVA TtYATROSU'nda Goran Bregovic ;
konsen yine saat 21,00'de. ''
• BEYOĞLU SlNEMASI'nda Richard III isimli -i
film gösteriliyor.