Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 1997 CUMARTESİ
HABERLER
Jet karar
Çüler'in
dosyasına
takipsizlik
ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - Ankara Devlet
Güvenlik Mahkemesi
Başsavcılığı, DYP lideri
Tansu Çiller'in "CIA
ajanı~ olduğu
suçlamasıyla ilgili dosya
hakkında. "gerekli deül
olmadığT gerekçesiyle
"takipsizlik" karan verdi.
Ankara DGM Savcısı
Nuh Mete Yüksel,
Çiller'in, "CIA ajanlığı"
ıddialan ile ilgili olarak
İP Genel Başkanı Doğu
Perinçek'in suç duyurusu
hakkında takipsizlik
karan verdiklerini
bildırdi. Savcı Yüksel,
"İsnat edilen suçla ilgili
dosyada kesin delil yok.
Bu nedenle takipsizlik
karan verdik. Şimdi
dosya tamamen
kapannuş oldu. tddia
sahibi yeni bir delil verirse
dosya yeniden açılabilir"
dedi. Konuyla ılgılı
ınceleme yapan
Genelkurmay Askeri
Savcılığı, önceki akşam
dosya ile ilgili olarak
görevsizlik karan
vermiştı.
Susurluk
Sağlar'dan
Yılmaz'a
soru
ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu)-TBMM Susurluk
Araştırma Komisyonu
uyelerinden CHP lçel
Mılletvekılı Fıkri Sağlar,
Başbakan MesutYılmaz'm
yanıtlaması ıstemiyle
verdiğı soru önergesinde,
"Susurluk çetesine örtiilü
ödenekten ödeme yapüdı
nu? Abdullah Çatİı'mn
arkasındaki sryasi güç
kimdir" sorulanna yanıt
ıstedi. Sağlar, önergesinde
şusorulan yönelttı:
- MlT Kontr-Terör Daire
Başkanı Mehmet Eymür
duruşmada "Çath, lüks
içinde yaşıyordu, bunun
kaynağının legal okluğunu
biüyonım" demiştir. Bu
ıddıa hangi bilgilere
dayanmaktadır? Çath'ya
tstanbul DGM'de açılan
Susurluk çetesı davasına
konu olan yasadışı örgütün
faaliyetleri için örtülü
ödenekten herhangi bir
ödeme yapılmış mıdır? Söz
konusu kişiye veya ilgili
olduğu şırketlere de\ let
ıhaleleri venlmış midir?
- Eymür ifadesinde,
"Çatn'nın bütün eyiem ve
ilişkilerini biliyordum.
ilgililere birkaç kez
söyledim" demiştir. Bu
ilgıliler kımlerdir? Bu
bilgilere rağmen, Çatİı'mn
bakan gıbi gezmesine
müsaade eden yetkililer
kımlerdir?
- Eymür. "Devletin
menfaatleri ağır basıyorsa
bazı suçlar gözardı
edilebilir" demiştir. Bu
açıklama hukuk devleti
ilkelerine uygun mudur?
usak
Cezaevinde
kavga:
2 kişi öldü
UŞAK (Cumhuriyet) -
Uşak E Tipi Cezaevi'nde
adli tutuklular arasında
çıkan kavgada iki kişi
öldü. Edinilen bilgiye
göre olay. dün sabah
saatlerinde adli tutuklu ve
hükümlülerin kaldığı 2.
koğuşta kumar yüzünden
çıktı. Kavgada, Hamdi
Keskin(25)iletsmail
Ekinbiçer(39) tabancayla
vurularak ağır yaralandı.
Keskin ve Ekinbiçer
kaldınldıklan cezaevi
revirinde yaşamrm
yıtirirken daha sonra
otopsi için Uşak Devlet
Hastanesi'nde gönderildi.
Olaya Uşak Cumhuriyet
Başsavcılığı'nca el
konularak soruşturmaya
başlandı. Savcılık
yetkılılen, olaym
meydana geldiği koğuşta
görevlilerce yapılan
aramada 1 adet 14'lü
tabanca ile 2 şarjör ve 6
mermi kovanı
bulunduğunu bildirdiler.
Ankara Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Sevimli'den cezaevleri gerçeği
'Terör tüccarları var'EVtNGÖKTAŞ
ANKARA - Ankara
Cumhuriyet Savcısı Zeke-
riya Sevimli, cezaevleri so-
rununun Türkiye"yi ulus-
lararası platformda zor du-
rumda bıraktığını belirtti.
Sevimlı, cezaevlerinin ge-
leneksel yapısını kaybetti-
ğini bildirirken "Güceda-
yah koğuş ağahğı kurumu,
yerini paralı uyuşturucu
kaçakçılannın iktidanna
terk etmiştir. Gerçek siya-
si mahpuslann yerini terör
tacirleri ahnışür" dedı.
Adalet Bakanlığı Ceza
ve Tutukevleri Genel Mü-
dürlüğü'nde uzun yıllar
tetkik yargıcı olarak görev
yapan Sevimli, "cezaevle-
ri" ile ilgili hazırladığı ra-
porda, yüzyıllardır insan-
lara itici gelen kavTamlar
olan "hapBvecezaevrnin,
özgürlüğü bağlayıcı ceza-
lara alternatif çözümler
bulununcaya kadar var ol-
maya devam edeceğini be-
lirtti.
Sevimli, devletin, öz-
gürlüğü bağlayıcı cezayı
hukuk çerçevesinde yeri-
ne getirmekle görevli ol-
duğunu anımsatırken,
Türkiye'de cezaevlerinin
uzun bir süreden beri ken-
dilerindeıı beklenen işlev-
leri yerine getirmediğini
belirtti.
Sevimli, Türkiye'de ce-
zaevleri sorununun, "sos-
yo-poütik ve ekonomik ne-
denler, hukuki altyapı ye-
69 gün süren açlık grevini gerceklestirenler
'Uğruna ölünecek idealler olmalı'
KEREMILGAZ
Kimse öleceklerine inanmıyor-
du. Ancak geçen yıl 21 temmuzda
TKP-ML örgütü üyesi olduğu id-
diasıyla Ümraniye Cezaevi 'nde tu-
tuklu bulunan Aygün Uğur'un
ölüm orucu direnişinin 63. günün-
de yaşamtnı yitirmesinin ardından
Türkiye ve Avrupa'nın gündemi
değiştı. 69 gün süren ölüm orucu
direnişi Türkiye'de cezaevlerinde
12 Eylül sonrası hayata geçirilmek
ıstenen antidemokratık uygulama-
lara da engel oldu.
Cezaevlerinde daha demokratik
bir yaşam için ölümü göze alan
yüzlerce tutuklu ve hükümlü, ge-
çen yılın Türkiye gündemini sars-
mıştı. Cezaevlerinde geçen yıl
ölüm orucu eylemine katılanlar,
"İnsanlann her zaman ölümü gö-
ze alacak ktealleri olmaudır" dıye
konuşuyorlar. Işçi Hareketi Yazıiş-
leri Müdürü olarak görevini sür-
dürdüğü sırada gözaltma alınan
Mehmet Akdemir, "yardun ve ya-
taklık" suçlamasıyla yargılanarak
Bayrampaşa Cezaevı'ne konul-
muş. 69 gün süren açlık grevinde
birinci ölüm orucu ekibinde yer
alan Akdemir, eylemin nedenleri-
ni şöyle açıklıyor:
" Kişinin yaşamını feda etmeyi
göze alan eylemi başlatma nedeni-
miz bu ölümden beter bir ortamda
yaşayıp yaşamamakla ilgilrydi. Sin-
dirme poütikasL tek tek hücretere
koyup iü'rafçılaşürma. bizteri bu
yoİa Hti Cezaevleri dışında da Idt-
leierin kendilerini ifade etme aşa-
masında da aynı durum söz konu-
suydu. Bir korku ortamı yaranl-
mak istenrvordu. Bu süreci ancak
böyle bir eylemle aşabüecektik."
Eylemin Avrupa'da da ses getir-
mesi amacuıa ulaştığını gösterdi-
ğini anlatan Akdemir, başta döne-
min Adalet Bakanı Şevket Ka-
zan'la birlikte bürokratlann, anala-
nn baskısına dayanamadığını söy-
ledi. "SosyaKzmin prestij kaybuıa
uğradığı bir süreçte insanlarölmez
diye düşündüler. Hatta Sağük Ba-
kanlığı bizun yemek yediğimizi dü-
şündüğü için hastaneye doktorlar
göndertip kanörneklerimizi aktart-
n" diye konuşan Akdemir, eyle-
min son günlennde çift görmeye
başladığmı anlatıyor. Eylemin sa-
dece cezaevi için değil. Türkiye
için yarar getirdiğini öne süren Ak-
demir, cezaevlerinde demokratik-
lesmenin orurmasını sağladıklan-
ru söylüyor. En büyük mutluluğu
direnişin sona erdiği gece yaşadık-
lannı belirten Akdemir, "Anlaşma
sağlandığı gece koğuşlarda zafer
havası ve coşkusu vartü. Zaten ilk
şehidimizi verdiğimizde kazandı-
ğımLfl anlanuş&k, çünkü kararuh-
ğımızı anladılar" dıyor.
Direnişe katılanlar, eylemin so-
nucunda, baskıyla birtakım şeyle-
rin kabul ettirilemeyeceğinin gö-
rüldüğünün anlaşılmasının en bü-
yük kazaçlan olduğunu düşünü-
yorlar ve şöyle konuşuyorlar:
"Önemli olan onurhı bir yaşam-
dır. Yeniden böyle bir baskry ta kar-
şılaşüırsa aynı tepki gösterilir. tn-
sanlann özgür bir iilkede yaşama-
sı için direndik, öJümleri göze al-
dık. Bugün dışandayız ama inanc-
larumzdan vazgeçmeyeceğiz.
Ölümün içeride veya dtşanda ol-
ması çok önemlideğiL Oiene kadar
nasü yaşadığın önemli."
m orucunda
leranüdı
tstanbul Haber Servisi - 1996 yılı
Temmuz ayında cezaevlerinde yaşa-
nan süresiz açlık grevi ve ölüm oru-
cunda ölen 12 tutuklu ve hükümlü, bir
grup öğrenci ve aileleri tarafından 2
ayn gösteriyle anıldı.
Istanbul Universite Öğrencileri Ko-
ordinasyonu'na bağlı yaklaşık 50 öğ-
renci dün konuyla ilgili açıklama yap-
mak için Galatasaray Meydanı'nda
toplandı. Öğrencilerbasınaçıklaması-
na başladığı sırada meydana gelen po-
lis, öğrencilere müdahale etti. Polisin
bazı öğrencileri gözaltına alma girişi-
mi de Oğretim Oyeleri Sendikası üye-
lerince engellendi. Anadolu TtYAD'lı
(Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ve lnsan
Haklan İçin Yardımlaşma Demeği) ai-
leler de ölüm orucunda ölenleri anmak
için Osküdar E Tipi Kapalı Cezaevi
önünde bir basın açıklaması yaptılar.
(Fotoğraf: KAAN SAĞANAK)
tersiztikleri, persond veyö-
netim sorunlan, maü. fîzi-
ki yapı ve donanım yeter-
sizfikleri''nden kaynaklan-
dığını bildirdi.
Cezaevleri sorununa si-
yasal yaklaşımlann popü-
list, akıl dışı ve medyatik
olduğunu kaydeden Se-
vimli, sorunun kamu gü-
venliğini tehdit edici bo-
yutlanna karşın, henüz tu-
tarlı ve uzun vadeli bir in-
faz politikasının oluşturu-
lamadığını belirtti.
Sevimli, raporunda, si-
yasi propaganda amaçlı is-
yan, rehin alma, açlık gre-
vi ve firar gibi olaylar kar-
şısındaki uygulamalann
günübirlik, baştan savma
ve tavizkâr olduğunu vur-
guladı. Sevimli, şunlan
kaydetti:
"Bu tutum mafy a baba-
lannı ve ve terör tacirleri-
ni azdırmış, savunmasız
personeli ise yıldırmıştır.
Kurumlar, sadece içinde
yaşayanlar için değil, tiim
toplum için tehlike kayna-
ğı haline gelmiştir. Saban-
cı suikasündan mafva ci-
nayetlerine kadar toplumu
sarsan birçok olay, cezaev-
lerinde planlanıp yönlen-
dirilmiştir. Organize suç
faiDeri ve terörist unsurlar
yülardır cezae\ lerinde > ar-
gısız infazlar > apmaktadır.
Devlet egemenliğinin ol-
madığı yerde adam öldür-
mek, 70 metre tünel kazıp
firar etmek, telefonla cina-
yet talimatı vermek. gün-
lük gazetelere demeç verip
devlete ve rejime meydan
okumak olağandır. Devlet
cezaevlerine hâkim olmak
kararlüiğını göstermedik-
çe bu durum sürecektir. Iç
göç, çarpık kentleşme, si-
yasi istikrarsızlık. ekono-
mik krider yeni suçlu pro-
rüleri ortaya çıkarmışbr.
Güce dayalı koğuş ağahğı
kurumu, yerini paralı
uyuşturucu kaçakçdannın
iktidanna terk etmiştir.
Gerçek sryasi mahpuslann
yerini terör tacirleri almış-
ür. Yeni mahpus takipleri-
nin sıradan ve geleneksel
yöntemlerle muhafaza edi-
lemeyeceği yaşadıklanmız-
la kanıtlanmıştır.'"
Sevimli, afbeklentisinin
de kurumlarda huzursuz-
luğa neden olduğunu ve
cezalann caydıncı etkisini
azalttığını ileri sürdü.
Açhk grevlerinde 15 yılda 27 can
MİYASE tLKNUR
12 Eylül Askeri darbesinin ilk günlerin-
de özellikle Diyarbakır ve Mamak cezaev-
lerinde siyasi tutuklular üzerinde uygula-
nan şiddet ve psikolojik baskı o dönemde
uygulanan sansür nedeniyle kamuoyuna ye-
terince duyurulamıyordu. Siyasi tutuklular
basın ve yayın üzenndeki sansürü delmenin
yolunun ölüm oruçlanndan geçtiğine inana-
rak açlık grevine başladılar.
14 Temmuz 1982 tarihınde Diyarbakır
Askeri Cezaevi'nde başlayan ölüm orucu.
PKK davasından yargılanan 21 yaşındaki
AliÇiçek,30yaşındaki KemalPir,27 yaşın-
daki Mehmet Hayri Durmuş ve 26 yaşında-
ki Aktf Yıunaz'ın ölümüyle sonuçlandı.
Bu ölümlerden iki yıl sonra 12 Nisan
1984 yılında Metns Cezaevi'nde Dev-Sol
ve TlKB'li siyasi tutuklular tek tip elbise ve
cezaevlerindeki baskılan pretosto etmek
için açlık grevlerine başladılar. Bir gün son-
ra da Sağmalcılar Cezaevi'nde başlayan aç-
lık grevine KAWA ve Devrimci Halkın Bir-
liği örgütüne mensup siyasi gruplar da otu-
zuncu güne kadar destek verdiler.
Direniş üzerine Metris Cezaevi'nde ey-
lemciler ceza olarak koğuşlanndan alına-
rak cezaevinin "Sibirya" denılen bölümüne
gönderildiler.
Açlık grevleri bu kez kamuoyuna çabuk
yansıdı. Hükümet üyeleri, siyasi tutuklu-
lann asıl derdinın tek tıp elbise giymek de-
ğil, af olduğunu açıklıyordu. Direniş 45.
günden sonra ölüm orucuna dönüştü. 10 gün
aradan sonra yeniden açlık grevine başlayan
eylemciler ölüm orucuna başladıklannı ilan
ettiler. Arkasından Cumhurbaşkanı Kenan
Evren ve hükümet sözcüleri "GizH gizli ye-
mek yiyorlar" diyerek ölüm orucuna seyir-
ci kaldılar. Bu arada Elazığ, Çanakkale ve
Bartın Cezaevi'ndeki siyasi tutuklular da
tstanbul'daki ölüm oruçlan sonuçlanıncaya
kadar eyleme destek amacıyla açlık grevi-
ne başladı.
Ölüm orucunun 63. gününde 14 Haziran
1984 akşamı Abdullah Meral yaşamını yi-
tirdi. 66. gün olan 17 Haziran 1984'tebukez
öncc Haydar Başbağ, bir saat sonra da Fa-
tih Öktülmüş ölüm orucunda can verdi. Ey-
lemin 69. gününde operasyon yapılarak ey-
lemciler diğerlerinden tecrit edildi. Met-
ris'teki direnişçiler 72. günde Sağmalcılar'a
sevk edildi. Operasyon sonrası hastaneye
kaldınlan Hasan Telci'nın yaşamı eylemin
73. gününü gösteren 24 Haziran 1996'ta
noktalandı.
15 kasımda Sağmalcılar Cezaevi'ndeki
siyasi tutuklular tek tip elbise giymeden gö-
rüşmeye çıktılar. 11 Şubat 1984'teiseyöne-
tim tek tip elbise uygulamasınıresmenkal-
dırdı.
1995 yılında Buca Cezaevi'nde cezaevi
koşullannın iyileştirilmesi, basın-yayın en-
gelinin kaldmhnası ve ailelere yapılan bas-
kılann durdurulması istemiyle temmuz
ayında açlık grevine başlandı. 21 Eylül 1995
tarihinde Buca Cezaevi'nde üç eylemci ya-
şamını yitirdı. Önce Uğur Sanaslan, sonra
Turan Kıhç, ardından da Yusuf Bağ'ın eyle-
mi ölümle sonuçlandı.
Aynı yılın kasım ayında yine aynı talep-
lerle yola çıkan siyasi tutuklular, bu kez de
Ümraniye Cezaevi'nde açlık grevini başlat-
tılar. Yeni yıla gireli dört gün olmuştu ki ya-
pılan operasyon sonucunda Abdülmecit Seç-
kin. Rıza Boybaş, Orhan Özen ve Gültekin
Beyhan dövülerek öldürüldü.
6 Mayıs genelgesinden sonra başlayan
ölüm orucu temmuz ayında noktalandığın-
da bu yolda can verenlerin sayısı 12'yi bul-
muştu. Böylece 12 Eylül 1980'den Temmuz
1996'ya kadar yapılan ölüm oruçlannın bi-
lançosu, 27 ölü olarak tarihe geçti.
J " -3,
ŞIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
TEM otoyolu Gaziosmanpa-
şa sapağında ters yöne giren
saıtıoş kamyon şoförü, yedi
aracı hurdaya çevirip bir kişinin
de ölümüne neden oldu. Gaze-
teler, bu olayı "Sarhoş Şoför
Dehşeti" başhğıyla verdiler. Or-
talığı kan gölüne çeviren AN
Güç'ün yakalandıktan sonra
çekilmişfotoğrafına baktm. Yü-
zü bana hiç yabancı gelmedi. O
yüzlerden trafikte her gün o ka-
dar çok görüyorum ki.
Otoyollannı mezbahaya çevi-
ren bu yüz, ülkemizin vahşetle
ne kadar iç içe yaşadığını kanıt-
lıyor gibi. Ali Güç'ün sarhoş ol-
masına gerek yoktu. Birçok Ali
Güç, ağızlarına bir gram içki
koymadıkları halde, benzer bir
dehşet ve vahşetle ortalığa kor-
ku saçıyortar. Araba kullanan
sade vatandaşın üzerine hangi
Ali Güç'ün ne zaman gelecegi-
ni kestirmek mümkün değil.
Aslında hepimiz yollardaki
trafikfelaketininfarkındayız. Di-
reksiyonun başına geçen insan-
lar kendilerini iktidarda hissedi-
'Sarhoş Şoför Dehşeti'
yorlar. Direksiyondaki iktidar
onlan çıldırtıyor. Çıldırmış insan-
ların sayısının yüksek olması
tehlikeyi büyütüyor. Bu şuur-
suzluğun kültürel ve toplumsal
bir yanı olduğu kesin.
Neden bu kadar çok insan
çılgın gibi araba kullanıyor? Bu-
nu önlemenin bir yolunu bula-
maz mıyız? Toplum olarak ku-
rallara uymamayı ve sallapati
yaşamayı kendimize ilke edin-
mişiz. Trafik ise kuralsızlığı affet-
meyen bir alan. 120 kilometre
hızla giderken sinyal vermeden
şerit değiştirirseniz, sapağa gi-
rerseniz betki bir tehlike ile yüz
yüze gelmezsiniz. Ama kuralla-
ra uymamanın bedelini bir gün
gelir odersiniz.
Avrupa'da yolculuk yaparken
dağ başlannda, kuş uçmaz ker-
van geçmez yerlerdeki kavşak-
larda sabırta geçiş ışığını bekle-
yen Almanı Ali Güç anlayamaz.
O basar gaza, geçer gider. Kim-
se onu görmez, büyük bir ola-
sılıkla bir kaza da olmaz. Bura-
da gelişmiş bir insanla geri in-
san arasındaki fark ortaya çıkı-
yor. Gelişmiş bir insan kurala u-
yar, gözü açık kasabah kuralla-
ra uymayı çoğu zaman ahmak-
lık olarak görür.
Trafik sorunu bir toplumsal
soaın. Eğer bir ülke göçle att üst
oluyorsa, Istanbul her yıl Frank-
furt şehri kadar yeni bir nüfus
kazanıyorsa, yerleşik kurallara
uyan insanların oranı yüksek
olamaz. Ali Güç'ün suratına ye-
niden bakıyorum. Belli ki çok
yakın tarihte göçle gelmiş. Mo-
torlu araçla olan ilişkisinin de
eski olmadığını sanıyorum.
Ali Güç, göçle Istanbul'a ge-
len milyonlardan bir isim. Kim
bilir hangi dert, hangi açmaz
onu bu şehrin varoşlannda ya-
Şamaya mahkûm etti. Belki de
içinde yaşadığı sert koşullar onu
acımasızlaştırdı, sorumsuz bir
insan haline dönüştürdü. Kural-
sızlığa gelince, en büyük kural-
sızlığı devlet vatandaşın gözü
önünde yapıyor. Metin Gökte-
pe'yi öldürme savıyla yargıla-
nan ve haklannda mahkemece
tutuklama karan çıkanlan polis-
lerin neden yakalanmadığını
öğrenince Ali Güç'lerin nereden
çıktğını daha iyi anlıyoruz. Mah-
keme karan, aradan iki aya ya-
kın bir süre geçtiği haldelstan-
bul'ailetilmemiş. Haklannda tu-
tuklama karan çıkanldığını cüm-
le âlemin bildiği polisleri aramak
için emniyet kolunu bile kıpır-
datmamış.
Yeşil diye bir adam, yargısız
infazlar yapmış, zor yoluyla pa-
ra tahsil etmiş ve bütün bunlan
devletin üst düzey güvenlik
güçlerinin bilgi ve yönlendirme-
siyle yapmış. Yani kanunsuzluk
ve hukuksuzluk devletin kılcal
damarlanna işlemiş. Kurallara
en başta devlet uymuyor. Vergi
yüzsüzleri listesi açıklandı, en
çok vergi ödemeyen kurumlar
devlet kurumlan. O zaman ben-
den niye vergi kesiyorsun? Ver-
gi kaçıran yurttaşın üzerine han-
gi yüzle gideceksin diye sor-
mazlar mı?
Trafik canavan bir toplumsal
canavar. Kuralsızlıkla süren ya-
şamımızın bize ödettirdiği bir
bedel. Trafikte kısa vadede ya-
pılacak, kurallan uygulamaya
kararlı bir oolis yetiştirmek. Ku-
ral ihlal edenleri sıkı izleyecek
bir örgütlenme yaratmak. Gü-
neydoğu'da savaşa bütçemizin
üçte biri gidiyor Her gün pnlar-
ca yurttaşımızın canını yitirdiği
trafiğin bir savaş boyutlarına
doğru hızla yükseldiği ülkemiz-
de daha büyük yatınmlara ge-
reksinim olduğu bir gerçek.
Uzun vadeli yapılacak iş ise
başta devlet olmak üzere hepi-
mizin kurallara, kanunlara uyan
bir yapılanma içine girmemiz.
Ali Güç'ler hızla çoğalıyor. Freni
patlayan kamyonlar evlere
dalıyor. Elimizi çabuk tutmalıyız.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Bazı Anılar
Bazı anılar unutulmaz. Geçen zaman onlan geri-
lerde bıraksa ve her an anımsanmıyor olsalar da bir
olay, bir görüntü, bir rastlantı onlan kısa süre önceki
bir yaşantıdan daha somut, daha belirgin, bellekte
canlandınr.
1982 Marb'nda 12 Eylül yönetimince Banş Deme-
ği kurucu ve yöneticisi olarak tutuklanışımın üzerin-
den on beş yıl geçmiş. Maltepe ve Sağmalcılar ce-
zaevlerinde geçen tutukluluk günlerınin bazı aynntı-
lan silinmiş olabilir. Fakat bazı anılar bütün canlılığıy-
la belleğimde. Işık Yurtçu'nun kelepçeli fotoğrafı
bana bunlan bir kez daha yaşattı.
• • •
Gözlerimden rahatsızlanarak Haydarpaşa Askeri
Hastanesi'ne götürüldüğumde bileklerimde kelepçe-
ler vardı. Adımı öğrendiğinde hekım binbaşı "HayAI-
lah, sizmiydınız..." diye şaşkınlığını belirtmış, muaye-
ne sırasında bileklerimdeki kelepçeler çözülse de
beni cezaevine kelepçeli olarak getiren görevlilerin
başındaki gözlüklü teğmenın umursamazlığı değiş-
memişti... O günü, yıllar sonra dost olarak karşılaş-
bğımız bugünkü srvil göz hekimi Engin Arruğ'u ve be-
ni karşısında kelepçelerie gördüğünde söylediği o
şaşkınhk cümlesıni, gözlüklü teğmeni ve umursa-
mazlığını unutmam olanaksız... Bir şeyi daha: Ceza-
evi görevlilerinden bir astsubayı ve onun sağladığı
olanakla, o gün hastane avlusundaki yakınlarımla
yaşadığım özgürlük dakikalarını... Bazı anılan unut-
mak gerçekten de olanaksızdır...
• • •
Minicik Işık Yurtçu'nun, çevresinde bir üniformalı
kalabalığıyla kelepçeli fotoğrafı bana bazı başka şey-
leri daha anımsattı: Selimıye Kışlası koridortanndan,
çevrelerinde bir üniformalılar kalabalığıyla geçirilen,
bilekleri kelepçeli genç kızlan... Ve bir başka gün, öz-
gür olduğum bir zamanda, Kadıköy Adliyesi önün-
deki bir cezaevi aracından ındirilen kelepçeli bir genç
kadını... Onun çevresı de bir yığın jandarmayla ku-
şatılmıştı... Zalim ve mazlum, güçlüiük ve güçsüzlük
karşröığı beni her zaman şaşırtmış, ırkiltmiş, ısyan et-
tirmiştir... Bu dengesizlik, oransızlık, her tanık olu-
şumda insanlığımdan utandırmıştır... Gazeteci Işık
Yurtçu'nun sağlık konfrolüne bıleklennde kelepçeler-
le getirildiği, gazeteci Metin Göktepe cınayetı sanık-
larının ise yargıç önüne çıkanlamadıklan bir ülkede,
aydın olmak bir yana, sıradan bir yurttaş olarak
utançsız yaşayabilmek mümkün mü?
• • •
Bazı anılar unutulmaz... Devlet içindeki çete dava-
sı sanıklannın şık kostümlerı, özenle taranmış saçla-
n ve gösterişli bıyıklan. mahkeme kuruluna (ve bü-
tün ülkeye) meydan okuyan tavırlarıyla fotoğraflan-
nı, TV'lerdeki görüntulerıni gördüğümde, Maltepe
Cezaevi'nden Sağmalcılar'a getirildiğimiz günü
anımsıyorum... Saçlanmız koyun kırkıhr gibi kırkıl-
mış, sırtlanmıza kım bilir kaç kişinin sırtında eskiyip
rengi solan cezaevi gıysileri geçirilmişti... Ve bunlar,
her biri kendi uzmanlık alanlannda seçkinleşmış ay-
dınlar, hekimler, avukatlar, öğretim görevlileri, kültür
ve sanat insanlarıydı... Tıkıldığımız "kaçakçılarkoğu-
şu"ndaki bir "kader kurbanrnm birkaç gün sonra
bana söylediği gözü unutmam da olanaksız: "Ağa-
bey, koğuşa getınldığıniz gün hepınizde bir mücnm
tipi vardı..."
• • •
Bugün artık ne yazık ki hayatta otmayan, sevgili,
çok sevgili arkadaşım. cezaevi ve sonrasındaki sür-
gün yoldaşım Nedim Tarhan'ın, asken mahkeme
kurulu önünde savunma yaptığı günü unutmam da
olanaksız... Sabah saatiydi... Duruşmalar, birbirimi-
ze zincirlenerek getirildiğimiz sporsalonu benzeri bir
yerde yapılıyordu... Uzun boylu, levent endamlı Ne-
dim Tarhan, üzerinde kısa, gülünç, iğreti duran ce-
zaevi giysisiyle savunmasına başladı... 12 Eylül yö-
netiminin üniformalı ve üniformastztemsilcileri, üzer-
lerinden akan uyku sersemliğine rağmen kürsüde
azametle sıralanmışlardı... Savunma ilerledikçe Tar-
han'ın o gülünç giysiler içinde yüceldiğini, kürsüde-
kilerin ise görkemli görünüşlerini gitgide yitirerek kü-
çüldüklerini somut olarak gördüm. Oracıkta yazdığım
dört dizeyi daha sonra cezaevi avlusunda sevgili ar-
kadaşımın avucuna sıkıştırdım:
"Bir arkadaşımı dınledim yurdunu savunurken
inanç ve güç doluydu, şaşkın yüzlersarkmıştı kür-
süden
Bizleryannın insanlanyız dıye düşündüm
Onlarise ölüdür, şımdiden..."
• • •
Bazı anılar unutulmaz... Ve zaten unutulmamalan
da gerekiyor... Çünkü zalimler "manen" ölü olsalar
bile, maddi olarak henüz guçlüler... Başka türtü olsa,
düşüncelerinden başka gücü olmayan bir gazeteci
sağlık kontrolüne bıleklennde kelepçeler ve çevresin-
de bir üniformalılar kalabalığıyla getırılemez ve bir
başka gazetecinin dövülerek öldürülmesinden so-
rumlu olanlar, ellerini kollarını sallayarak özgurce do-
laşamazlardı.
RP'li Mehmet Elkatmıs
'Veli Küçük'le ÇatlVnın
ilişkisi bilinendenfaılay
tstanbul Haber Servisi
-TBMM Susurluk Araş-
tırma Komisyonu Başka-
nı Mehmet Elkatmıs,
Tuğgeneral Veli Küçük
ile Abdullah Çatn arasın-
daki telefon görüşmele-
rinin bilinenden daha çok
olduğunu açıkladı.
Müstakil Sanayici ve
Işadamlan Derneği'nın
(MÜSİAD) düzenlediği
yemekli toplantıya katı-
lan Elkatmıs, Susurluk
konusunda açıklamalar
yaptı. Elkatmıs. ANAP
Istanbul Milletvekili
Eyüp Aşık'ın komisyona
verdiği ifade sırasında
kendilerine "Mumcu ci-
nayetini çözecek olduk.
DGM başsavcısı bu işin
ucunu bırakmamızı iste-
di" dediğine dikkat çek-
ti.
Sınırlı yetkilerle dona-
tıldıklannı hatırlatan El-
katmıs, Jandarma Genel
Komutanı Teoman Ko-
raan'ı Çatİı'mn en çok
kullanıldığı dönemlerde
MİT Müsteşan olduğu
için dinlemek istedikle-
rini, ancak Koman'ın
kendilerine tehdit içeren
5 sayfalık bir yazı gön-
derdiğıni belirtti. Komis-
yonun araştırmalan sıra-
sında fazla ilerleme kay-
dedemediklerini itiraf e-
den Elkatmıs, "Susurhık
kazasuun üzenndeki ör-
tünün altından 'derin
devlet' çıkü" dedı.
Elkatmıs, şunlan söy-
ledi: "Kontrgerilla, Jt-
TEM gibi güçler birta-
kım olaylara kanşmışlar-
dır. Faili meçhulleıie bun-
lann ilgtsi var. Bunlar en
yetkili mercilerin ağzın-
dan dahi çıkmıştır. Veli
Küçük'ü çagırdık gelme-
di. Topal cinayeti döne-
minde Küçük'le Çatlı
anLsındaki telefon görüş-
meleri bilinenden daha
çok. Çete olayının ortaya
çıkanlamamasının en
büyük nedenlerinden bi-
ri, geçmişteki siyasi parti
ve hükümetlerin çoğu-
nun, çete ilişkilerinin üze-
rine gitmemesi ve bunu
siyasal bir rant konusu
olarak görmesidir."