25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 1997 CUMARTESİ v OLAYLAR VE GORUŞLER Töre, Ahlak, Etik Prof. Dr. BEDİA AKARSU 5 5 hukumetın ızlencesınde (programında) >er alan "ah- laki yozlaşmayı durdurmak" programın en guç, ama en onemlı noktasını oluşturuyor kanımca Bunu başanrlarsa - dıleğımız odur- >apılabılecek en guç ışı gerçekleştırmış olurlar Guçluk top- lumumuzun dennlıklennde, demokra- si, laiklik, ozgurluk \ b pekçokkavram gibı ahlak kavraım'nın da yetennce ay- dınlanmamışolmasında ahlaka da ger- çek anlamının dışmda anlamlar venl- mesınde ılke eksıklığınde, dıvebıhnm lu, öteden ben toplumumuzda felsefe- nın oimayışında yatıyor llkın bırbıny- le ıç ıçe olan şu uç kavramı töre, ah- lak, etikkavramlannı kısacagozden ge- çırelım Uçunun de ortak vanı bıreyle- nn bırbırlenne karşı davranış kuralla- nnı, bırbırlenyle ıhşkılennı düzenle- yen davranış ılkelennı ıçermesı tnsan başkalanyla bırlıkte yaşavan bır \arlık Ahlak da ahlak değerlemelen de bu başkalanyla olan ılışkılenmızdeorta> a çıkan, belıren bır şey Yeryuzünde tek başına yaşayan bır ınsanın ahlaksal davranişlanndansozedılemez tnsanın bıreyselbıryanı olduğu gıbı bırdetop- lumsal bır yanı var, toplumsal yapısı var Insanın başkalanyla bırlıkte bulun- duğu, bır "sen"le bağlantı ıçınde oldu- ğugozonunealınırsa ahlakıntemelının de bu sen-ben bağfcnnsı'nda ortaya çık- tığı gorulebılır Çevremızdekı ınsanla- n sevıyor ya da nefiret edıyoruz bır ıl- gı kuruyoruz çevTemızle, onlan sevme- mız onlara karşı davranışlanmızı da be- lırlıyor. onlardan da aynı davranışı bek- lı>oruz Başkalannı duşunmeyen, onla- ra saygı gosterme>en, onlan hesaba katmayan ınsanlara bencO dıyoruz Ahlak ola>ınafelsefe açısından bak- tığimızda bır ayırma v apmamız gerekı- yor, yururluktekı ahlak'larla etikarasın- da Ahlak. ınsantopluluklanndabırey- lenn torelere uygun da\Tanışlannı du- zenleyen kurallann, yasalann toplamı Yururluktekı ahlakiar genellıkle torele- re dayanır, toreler de >erel ve bolgesel- dır, geleneklere, goreneklere dayanır Ahlak denen olay ın ıçenğının \e ahlak düşunuşunün çağlara toplumlara gore değıştığını goruyoruz Toplumun yapı- sı değışınce da\ ranış bıçımlen uzenn- dekı ahlak degerlemelen de değışıvor \h\ak kurallan da çağdan çağa, top- lumdan topluma. hatta aynı toplumda bölgeden bölgeye degışıyor Oysa etike\Tenseldır, bır yandan ah- lak ûzenne duşunmedır, ahlak uzenne felsefe yapmadır felsefenın aradığı ıse e\rensel olanı yakalamadır ıyı-kotu ka\ ramlan onemını yıtırmıştır bu ara- > ışta Aranılan ılke onemlıdır Ote yan- dan etik ahlaksal bır tavır almadır aynı zamanda, ınsana ınsan olarak yonelme- dır, ırk renk, cıns, dın, mezhep, smıf aynmı vapmadan herkese aynı davran- mak, herkese ınsana saygı msan hak- lan açısından yaklaşmak Insan hakla- nnın başında yaşama hakkı, her bır kımsenın ozgur bırey olarak kabul edıl- mesı, hıçbır kımsenın araç olarak kul- lanılmaması, nesne (obje) olarak go- rulmemesı gelır Her ınsan aynı şekıl- de bır özne'dır, ona bır nesne gıbı vö- nelınemee, ınsan hıçbır şckılde kulla- nılamaz Ancak ahlaksal tavn belırleyen de ın- sanın ıçınde bulunduğu çevredır Çev - re buyukluğü değerlemelen belırlıyor ılkel bır topluluk ıçın bu çevre, kabıle- sı ya da bağlı olduğu soy soptur uygar ınsan ıçın bu çevre ulus ya da devlete kadar uzanır Bır fılozof ıçın ıse çevre, bütûn ın- sanlıktır Bugun kültur dunyamızda egemen olan etik ıçın de belırgın olan butun ahlak buynüdannın bırhkte ya- şanılan ınsanlann ısteklen yaranna kendı ısteklenmızı baskı altına almaya dayanmasıdır Bu etik başkalannı gözo- nune almayı, başkalanna saygı goster- meyı ıster ve başkalan ıçın kendıne kar- şı durur bır ozven ahlakıdır boylece Butun kulrur dunyasındakı ahlaklarda esas olan, hep başkalannı (bu başka, çevrenın buyukluğune gore değışse de) gozonunde tutmadır 20 yuzyılda bu çevreye hayv anlar, bıtkıler, tumu> le do- ğadakatılmıştır Hayvanhaklandaya- salarla denetım altına almmıştır uygar ulkelerde Bırlıkte yaşanılan ınsan, top- lum ve rum dünya söz konusudur artık tnsanın boyle bır etik tavır alabılme- sının temel koşulu da ınsanın ozgur ol- masıdır Ozgurluk, ahlak felsefesının de temel sorunudur Ozgurluk ve ahlak bağlantısını en ıyı ışlemış fılozoflar olarak da Kantve Rousseau"yu buluyo- ruz karşımızda Rousseau "ınsanın de- ğeri", "insanuı onuru" (dıgnıte) kavra- mını getırmıştırduşunce dünyasma, ah- laksal evlemı de ınsanı Tann'ya > aklaş- tıran bır şey olarak gorur Aynca, doğal ozgurluğûnu y ıtıren ınsanın toplumsal ozgurluğunu kazandığını ılen sürer Ro- usseau "Toplum Sözleşmesi"nde "Do- ğal yaşama halinden toplum duzenine geçiş. ınsanda çok onemli bir değişiklik yapar. Davranışındaki içgudunun veri- ne adaleti koyar, daha once yoksun ol- duğu değer olçusunu \erir ona. Ancak, odevın sesi iç tepilerin. hak da isteklerin yerinı alınca, o gune değin y alnız kendi- ni duşunen insan başka ilkelere gore davranmak. egilimlerini dınlemezdcn once aklına başvurmak zorunda kalm.. Aynca toplum halınde vaşama. ınsana kendı ktndısının efendısı \apan tinsel ozgurluğunu kazandırır. Çunku salt is- teklerin itisine uymak, kolciik; kendi- miz için kovduğumuz yasalara boyun eğmekseözğurluktur."(I VIII) Ozgur- luk en doğal hakkıdır ınsanın, Rousse- au'ya gore "Ozgurluğunden vazgeç- mek, insan ohna nıtebğınden, insan hak- lanndan, hatta ödevlerinden vazgeç- mcktir... Insanın istencinden her turlü özguriuğu almak, davranışlanndan her çeşit ahlak duşuncesini kakürmak de- mektir."(I IV) Artık erdem kışısel bır yetkınlıkte değıl, ınsanlar arasındakı durust ılışkı- lerde aranmaktadır Kant'ın Rousse- au'dan esınlenerek onerdığı ahlak ılke- lennden kanımca en onemhsı olan "İn- sanlıgı kendi kişiliğinde olsun. bir baş- kasının kışılığınde olsun hepbirerekgi- bi gorerek hıçbır zaman bır araç olarak kuUanmayacaksın'' sozunde ınsanlık ıl- kesı, ınsanlık onuru vurgulanmış olu- >ordu Başlı başmabırerek olan 'insan- hk idesi'ne saygı göstermenın gereklı olduğu -soylenmış oluyordu Böylece Rousseau da Kant da ınsan olmanın oz- gurluk ve ahlaksal \arlık olmakla bır- lıkte gıttığını vurguluyorlar Ne yazık kı bızım toplumumuzun buyuk çoğunluğunun ahlak anlayışı ıçınde bu ılkeler hıç yer almıyor. etik kavTamı. evrensel boyuru ıle ele alınan "insan onuru", "insana savgı" ılkesını ıçeren bır ahlak anlayışı geçerlıkte de- ğıl msanlanmızın çoğunda 20 yuzyı- lm ılk yansında buyuk bır atılımla dev- nm yapan ve 300 yıllık açığını 50 yıl- da kapatan Turkjyemızde cumhunyetın ılk 20 yılında bu ılkeler geçerlıkte ıdı ve eğıtım seferberlığı ıle pek çok eksık- lıkler aşılmıştı Ama ozellıkle son on- on beş yıldan ben geldığı yer hıç de ıç açıcı değıl toplumumuzun Ataturk'un olumunden ben ızlenen yanlış polıtıka- lar yuzûnden her alanda baş gösteren çokuntü ahlak alanındada kendını gos- terdı Bu çokuntuler ıçınde "irtica" da ılerleme olanağı buldu Irtıcanm bun- ca ılerlemesını onun kendı başansı ola- rak gormek, aslında gerçeğe gozlennı kapamak olur Oy kaygısı. kışısel çıkar ılışkılen, dının polıtıkaya alet edılme- sı, ağalan şeyhlen yanına çekmek ıs- teğı (bunlann tumu da ahlaka aykındır ayru zamanda) ne yazık kı butun partı- lenmızı sarmış durumda 50 yıldan be- n Sonuç bu olacaktı elbette Tutarsızve özel çıkarlara dayalı pohtıkalann so- nucudur bütun bu bozulma ve yozlaş- malar Hepsınden onemlısı, bu bozul- ma ve yozlaşmalara karşı kayıtsızlık ve etik tavnn yokluğu Etik tavnn son yıl- larda busbutun bozulduğunu gıderek yok olduğunu gösteren bır durum da dıncılenn takıyye^ı Bu bır "hile-i şer'ije" denılen şev aslında Oysa hıç- bır dın hıleye, ahlak dışı eyleme ızın ve- remez. vermemesı gerekır Ama dıncı- ler amaçlanna enşmek ıçın her şeyı "mubah" görûyorlar, bu tutum da as- lında ahlaka olduğu gıbı dıne de aykı- ndır Işte bu, onlarda etik tavnn olma- dığını, çıkar uğruna hıleye başvurabı- leceklennı gostenyor Amaçlan, ışlen- ne öyle geldığı ıçın şenatı u> gulamak Dının ınanç kısmı onlan pek de ılgılen- dırmıvor Neden, "İslam âlimir olarak ortaya çıkanlar İslam dınının, Kuran'ın ınanç bölumlen uzenne Tann kavramı uze- nne duşünmezler de yalnızca şenatla ıl- gılenırler'' Şenatçılar Anadolu Turkle- nnın Muslümanlığı yorumlayışına, Türkduşüncesıneıtıbaretmezler onlar Arapmıllıyetçısıdırler Neden sevgıye, saygıya hıç yer vermezler de kın ve nef- ret yayarlar Oysa Anadolu Muslümanlığımn te- melınde sevgı vardır Sevgı yoluyla Tann yaulaşmaduşuncesı vardır Sev- gı ve saygı özgürluk yanında ahlak fel- sefesının de temel konulan olduğu gı- bı. genelde ahlakın da temelıdır Her alandakı yozlaşmalann yanında ozellıkle ahlaksal yozlaşmalann önune nasıl geçılecek 9 Çozüm nerededır"' Hıç kuşkusuz eğıtımdedır çozum ama bu uzunvadedegerçekleştınlebılır Ancak kısa vadede yapılabılecek ışler de var kuşkusuz Bunlardan en ıvedı olan ıkı- sı kısa surede ele alınıp gerçekJeştınl- melıdır 1 - Ozellıkle son yıllarda ına- nılmaz boyutlara \aran yolsuzluklann ûzenne gıdılmesı ve kesınlıkle sonuç- landınlması 2- 8 yıllık (keşke 10 vıl olabılse) kesıntısız laık eğıtımın sağ- lanması Ancak bu alanda son derece dıkkatlı olunması gerekıyor Bu 8 yıl- lık ılk-oğretıme zorunlu dın ve ahlak derslennın konması ıstenıyor Böylece ahlakın dın derslen ıçınde ve dın adam- lannca venlmesı öngorülmuş oluyor Ilkm bu derslenn ıçenğının çok ıyı sap- tanması ve zorunlu olmaması gerek Aynca ahlak, kesinlikle imamlara bıra- kdamaz, felsefe oğretmenleri vermeli- dir ahlak derslenni. Çunku ahlak oz- gurluk ıçınde kazanılır ancak. vukan- da göstenneye çalıştığım gıbı Ozgur- luk olmavan verde ahlak da gelişemez. Oysa din, insaniara ozgurluk sağlanu- yor. Din inanca davanır. tnançta ıse du- şunmenın, sorgulamanın, soru sorma- nın yeri yoktur. Duşunme ınan ' diyor butun dinler. Oy sa felsefe, ancak ozgur- luk ıçınde oluşur, ozgur bırey olmayı sağlar Ahlak öğretımının felsefe ıçınde yer alması gerektığı gıbı, genel olarak fel- sefe eğıtımı de yer almalıdır ortaoğre- tımde, ama bırtakım ızm'len klışeler halınde ezberletmeye kalkmadan. du- şundurmeye ve karşılıklı konuşmava dav alı felsefe oğretımı uygulanmalıdır Ahlaksal sorumluluğu uzenne alabıle- cek ozgur bıre> ler yetıştınnek ıstıyor- sak felsefe oğretımıne önem vermek zorundayız Toplumumuzda oldum olası etik tav - nnyeterlı olarakbelırmeyışını, yalnız- ca inanca davalı bır eğıtım yoızunden felsefeye yer venlmemış olması ve du- şünmenın yasaklanmış olmasıyla açık- layabılınz Felsefenın olmadığı yerde kışılık oluşamadığı gıbı, etik tavır da alınamaz Toplumumuzda yüiardır beklediği- miz uyanış ve işcisi. işvereni, esnan, me- muru, askeri, avdını ile >e clbiriiği ile yoz gidişe karşı koyuş en sonunda ger- çekleşmış, demokratik gelişme sağlıklı yola girmıştır \enı hukumetin başanh oimasını dılerken ulkemı/ın en az >ıız- de seksenının duygularuu dıle getirdiği- meinanıvorum. ARADABİR Prof. Dr. CEVAT DEMİR Atila Hoca Yıtımının ardından herkes taraftndan, farklı yonleny- le anlatıldı Atila Hoca Yitımınden duyulan uzuntu dıle getınldı, yazıya dokuldu Toplantılarda uzun uzun alkış- landı, onun ıçın kadehler kaldırıldı Onun parçası oldu- ğu her oluşumun, artık "eksık' surduruleceğı duşunce- sı yennın nasıl doldurulacağı kaygısını getırdı berabe- nnde Atila nınyakınındaotanlar onu yıtırmenın acısı ıle, onu tanımış olma mutluluğunu bır arada yaşadılar Iş- te ben de onu tanıma ve yakınında olma ayncalığına sahıp olan -ve ne mutlu kı hıç de az sayıda olmayan- bu ınsanlardan bırı olarak, ardından soylenebılecek sa- yısız soze kuçuk bır katkıda bulunmak ıstedım Atıla'yı Devlet Tatbıkı Guzel Sanatlar Yuksekokulu- na (DTGSYO)gırdığım "68 yılındatanıdım Yaşamıboyun- ca surdureceğı ozerk demokratik yuksekoğretım sava- şımına oğrencı olarak başlamıştı daha o yıllarda Ilk adı- mı oğrencı lıderlığı olan bu savaşımı 1971'de asıstan oluşu ıle katıldığı TUMAS da surdururken bır yandan da, eğıtımını almayı ve vermeyı seçtığı tekstıl sanatına kıtap çevırısı gıbı onemlı çalışmalarla katkıda bulundu Bunca uğraşının berabennde bır donem yuklenmış ol- duğu yonetıcılık ışlevını DTGSYO Mudur Yardımcılığı gorevını de başarıyla yenne getırdı Sureklı olarak, çe- şıtlı gazete ve dergılere -başta sanat olmak uzere- bır- çok konuda yazılar yazdı, bılımsel nıtelıklı etkınlıklerde bıldınlersundu sempozyum ve panellerde, radyovete- levızyonlarda turlu konuda konuşmalar yaptı Kendı alanı ıle ılgılı çalışmalarını, salt alanının sınırian ıçınde bırakmayıp, ozellıkle dostu Şahın Kaygun'un fılmlen aracılığıyla sınemaya taşıdı Kultur Bakanlığı ıçın gele- neksel el sanatlarımızdan yorumladığı cam tasarımlan yaptı Kısa yaşamına nasıl sığdırdığı anlaşılamayan da- ha bırçok şey yaptı Atila Tekstıl tasarımı yaptı, sıcak cam tasarımı yaptı vıtray yaptı resım yaptı, fotoğraf yaptı, yaptı, yaptı Ve belkı de hep boyle "yaptığı" ıçın emekten yana oldu her zaman Ve hep emekten yana olduğu ıçın de 12 Eylul'de Zıncırbozan da oldu Yıne hep çağdaşlığın, değışımın savunucusu olduğu ıçın doçentlık sanını bıle uzun ve zorlu bır hukuk savaşımın- dansonraeldeettı Bu alandakı savaşımı da dığertum alanlarda olduğu gıbı bıreysellıkten uzak kendısı gtbı haksızlığa uğrayan herkesın sorumluluğunun bılıncıyle yurutulen bır savaşımdı Oğrencılığınde başlatıp daha sonra TUMAS TUMOD gıbı sıvıl toplum orgutlerınde surdurduğu ozerk-demokratık unıversıte savaşımını, 12 Eylul'de bu orgutlerın kapatılmasının ardından YOK'un oluşumuna karşı konumlandırdı DTGSYO'nun Marmara Unıversıtesı Guzel Sanatlar Fakultesı'ne do- nuşturulduğu donemde YOK un kılık-kıyafet genelge- sının bu konunun unıversıtelere dayatmaya çalıştığı - ve çalışacağı- yasakçı yaklaşımın yalnızca sımgesel bır ılk adımı olduğunu ılen surmuş "Bugun sakalımızı kes- meye çalışanlar, yarın başımızı kesmeye kalkışırlar" dı- yerek aydın duyarlığının ongorusunu dıle getırmıştı Yanlış bulduğu yaklaşım ve uygulamalara karşı ınandı- ğı şeyı salt sozle savunmakla kalmaz sozu eyleme geçınr yureklılığı, yılmazlığı ve ozverısıyle ornek olur- du Bıreysel olarak uzenne duşen sorumluluğu fazla- sıyla yenne getırırken çarpıktıklara karşı asıl dırencın, bıreysel guçlenn bırlığı ve orgutluluk ıle olacağını ve gerçekbıryaşamın yasal savaşımdan soyutlanamaya- cağını bıldığı ıçın, yırmıden fazla sıvıl toplum orgutun- , de sıyasalpartı dernek vakıfvesendıkalardaetkıngo- revde bulundu Ustelık bu etkınlıklerını, dığer meslekı vesanatsaletkınlıklerını fakultedekı derslerını ders dı- şı zamanlarda da oğrencılerını asla gerı plana ıtmeye- cek şekılde gerçekleştırdı Zaman Atila ıçın herkesın yaşadığından farklıydı sankı Okumaya, sınemaya, tı- yatroya, konserlere, sergılere açık oturumlara, yaşamı yaşanır kılan her turlu etkınlığe zaman ayırır, ınsanı ge- nışleteceğını duşunduğu her guzellığe ınsanları katma- ya çabalardı Insanlarla guzellıkten paylaşmayı yeğ tut- tuğundan olsa gerek, hastalığını duyurup, yardım bek- lemek yenne, yıllarca bırıktırdıklennı yaşama geçırmek ıçın, çalışmalarına ıvme kazandırdı Bırıktınlmış ama su- nulmamış yaşam karelennı Nâzım Hıkmet Vakiı'nda sa- natseverlerle paylaştı uzun bır surecın urunu olan Teks- tıl Tenmlerı Sozluğu nu ıvedılıkle tamamladı Acelesı vardı, "g/cterayak" yapılacak çok ışler vardı çunku Ölu- mu, yaşamı olduğu gıbı, gulumseyerek karşıladı yıne Kendı yıtımını boylesı korkusuzca karşılayan Atıla'nın en korktuğu şeylerden bırıydı sevdıklerının yıtımı Şım- dı çok daha ıyı anlıyorum onu Ulusal Benlik Sorunu! Prof. Dr. İLHAN ARSEL B osna - Hersek Cumhurbaşkanlı- ğı Konseyı Başkanı "Ah'atzzet- begoviç'e son gelışı vesılesıyle, devlet yetkılılenmız tarafından gostenlen buyuk saygı ve hay- ranlıktan sonra şımdı de Marma- ra Unıversıtesı Senatosu, "fahri doktor" unva- nı venne karan almış Anlaşılan o kı tzzetbegovıç e bu ılgıyı yara- şırbulanlar onun AtaturkTûrkıyesı hakkında- İcı duşüncelennden habersızdırler, şu bakım- dan kı "sa>gı ve hayranhkla" selamladıklan Alıa Izzetbegovıç efendı, bızım kendı takun- yalı şenatçılanmıza bıle parmak ısırtacak ker- tede bır Ataturk duşmanıdır Atatürk duşmanı olduğu kadar Atatûrk Tûrkıyesı ıle ılgılı her şe- ye karşı da duşmandır Nıtekım "İslamcı Dek- larasyon" adlı kıtabmda Ataturk donemını "fe- laket" ve Ataturk devnmlennı de "barbarlık" dıye gostenr Ona gore sozde Turkıye, Ata- tûrk'ün getırdığı reformlar yuzûnden "uçuncu sınıfbir ulke" olmuştur, çunkü bu refonrüar, Is- lamı doğrultuda şeyler değıldır Yine ona go- re gûya bır dızı Atatürk refbrmlan ve bu re- formlardan çıkmft kanunlar, Turk mılletının kendı kendıne "ihaneti" nıtelığınde şeylerdır, hele Arapça yenne Latmce harflenn alınması- nı sağlayan "alfabe devrimi"' ya da "dil devri- mi",Turkıye'>ı "barbarhğınkıyısınagetirmis- tir" Söz konusu kıtabmda Izzetbegovıç, şöy- le dıyor "TürkKe'nin alfabe devrimi ihanet- tir, Türklerin cehaletinin kay nagı Kemaüst de>- rim(ler)dir." Bu ıtıbarla, ona göre Turkıye'nın yapacağı şey, Atatürk'ü unutmak, Atatürk devnmlennı yok kılmak, laıklığı terk etıp şenata doğnıl- mak, muhtemelen Arapça alfabeyı uygulamak- tır Kısacası Türkıye'yı çağdaşlık rayına otur- tan ne varsa her şeyden uzaklaşmaktır [Izzet- begovıç'ın bu goruşlen 2 Mayıs 1993 tanhlı KOSEVI O RAFET EL ROMAN J KERİM TEKIN OATİ HER ÇARŞAMBA, BUTUN BIR HAFTAI Aydınlık gazetesı tarafından yayımlanmıştır] Daha başka bır deyışle Izzetbegovıç, düş- manlık besledığı Ataturk Turkıye'sının, akılcı reformlar sayesınde gelışıp butûn Müsluman ulkelenn onüne geçtığını, buna karşıhk Müs- lüman ulkelenn tumünun", akılcılığa sırt^ev ır- mek nedenıyle, uçuncu sınıf ulkelenn en aşa- ğı kertesınde kaldıklannı bıldığı halde bılmez gorünur Çunku para ve sılah yardımı sağladı- ğı bazı Müsluman ulkelenn (kı lran başta ge- lır) laık Turluye orneğınden ne kadar urktuk- lennın farkındadır, bu nedenle onlara yaran- mak amacıyla Atatürk devnmlennı karalamak aşağılamak ıhtıyacındadır Söylemeye gerek yoktur kı Boşnaklara kar- şı Sırp saldınlannı mazur görmek gıbı bır du- şunce hıç kımsenın aklından geçmez Zulmeve saldınya uğrayan her topluma yardım, herkes ıçın bır ınsanlık görevıdır Fakat bunu yapar- ken unutmamak gerekır kı bızı mılletçe yok ol- maktan kurtaran, kurtuluşa çıkaran, bağımsız ve haysıyetlı bır yaşam şansına kavuşturan ve getırdığı devnmlerle ver- yuzunun butun Müsluman ulkelennın onunde kılan Ataturk'e ve ulusal benlı- ğımıze bılgısızce ve sevı- yesızce saldında bulunan bu Boşnak lıdennı benlı- ğımızden fedakârlık eder- cesıne yuceltmek gerek- mez Boşnaklara vardım lzzetbegovıç'e hayranlık beslemeden. benlığımızı ve haysıyetımızı çığnet- meden de yapılabılecek bır ıştır Yıne söylemeye gerek vokturkı Ataturk duşman- lığına kapılmış olarak ulu- sal duygulanmızı çığne- ven Izzetbegovıç gıbı bır kımseye alkış tutmak ve onu "havranlıkla selamla- mak" demek, ulusal ben- lığımızle bağdaşmazlık yanında akılcılığa yaban- cılığın da ıfadesı demek- tır ••• Yukandakı omek, ulu- sal benlığımızı çığneyen- lere karşı akıl almaz bır bağımlılığımızın hatta hayranlığımızın varlığının yenı bır ışaretıdır Bın yıl- dan ben bu bağlılığı gıde- rek kokleşen bır gelenek olarak sürdurmuşe benze- nz "Kuçükgözlu,kırmızı yuzlu. yassı burunlu ve yayvan surath Turklere karşı zaferler kazanıhna- dıkça hukum gunu gelmiş ohnayacaktırr 'dıy enlerden tutunuz da " Kanuni Suley- man a "Padışahım... Turk'u ökiur. baban olsa da, o iyilik madenu yüce peygamber -Turk'u oldu- runuz kanı helaldır-' de- miştir''dıyen "HafizHam- di Çelebi'lere ve nıhayet gunümüzde Ataturk Tur- kıye'sıne hakaretler eden Alıa Izzetbegovıç'lere ge- lınceye kadar, nıce sayısız orneİclenn ortaya koyduğu gerçek şu kı bızlen benlı- ğımızden vuranlan başı- mızın tacı etmekten buyuk bırmutlulukduymaktayız Ne denır bılmem kı9 PENCERE Yaşam Tuzağı Nereden elıme geçtı bılmem, Abdülhak Şinasi Hisar'ın 'Variık Yayınları'ndan çıkan 'Boğazıçı Yalı- lan' adlı kıtabına geceyansı takılıverdım " eskı yalılar yıkılmadan, buyuk korular parça- lanmadan, yalı bahçelennın çıçeklen solmadan, ha- nımlarkadıfe veya atlas feracelennı, beyazyaşmak- larını çıkarmadan ve kayıklarının arka tarafından su- lara sarkan bırer tavuskuşu kuymğu gıbı rengârenk şallarkaybolmadan, hamlacılar kureklennı bırakma- dan ve kayıklar sulardan sılınmeden, pazar kayıkla- n kablettanh mahlûklararasına kanşmadan, mehtap gecelennde aşkın destanlannı okuyan hanendeler- le sazendelersusmadan ve bıfoıriennı gozleyen goz- ler kapanmadan, çeşmelenn akarsuları kesılmeden ve yaldızlı kıtabelen okunmaz hale gelmeden, kız çocuklann ılahılennı dınleyenlenn gozyaşları kuru- madan, mezaritklann uhrevı servı/en devnlmeden, evlıya mumlan sonmeden, butun ruyaları tabırolun- madan evvel Boğazıçı tam bır kıvam, bır guzel ve mukemmel âlem demektı Fakat şımdı denılebılır kı, Boğazıçı hususıyetlennın hepsı de bırer bırer, akra- ba ve sevgılılenmız gıbı olmuşler ve kendılennden bıze ancak bırer azız hatıra kalmıştır Bunlan ancak' yâd edebılınz " Kıtabın yayın tanhıne baktım: 1954 Duşundum kı 1954'te bıle Istanbul Boğazı kımı ozellıklennı koruyordu Ya şımdı'? • Abdülhak Şınası Hisar'ın geçmışı anan kıtaplann- da sık sık yınelenen bır sozcuk var • "Malıhulya " "Hulya dolu" demek " yalılar, sularta öyle hemhal olurlardı kı, nasıl, bır ud gorunce o daha sukut ederken bıle bız bıraz musıkı duyargıbı olursak, bu yalılan gorunce de bı- raz Boğazıçı sabahı, Boğazıçı akşamı, gecesı, meh- tabı, ruyâsı ve hulyası duyardık " Geçmışe ozlem, ınsanda yaşlandıkça yogunlaşan bır guzel duygu değıl mı' Adı ne Nostaljı' Abdülhak Şınası Hısar, bu duyguyu sanatadonuş- turmuş bır ılgınç kalem' Ustad şımdı yaşasaydı, Boğazıçı nın bugunku ha-- lıne baktıkça ne duşunurdu'? O guzelım kayıklar gıtmış, yenne azgın canavarlar gıbı surat motorian gelmiş, petrol tankerten dakıka- da bır sulan altust ederek geçıyor, Boğaz, leylak, sumbul, akasya değıl mazot kokuyor Pekı, yalılar^ Hısar anlatıyor "Bu yalılar, onlennden kayıkla ge- çılırken Bınbır Gece Masallan sarayianna benzeher- dı Bu yalılar, eskı zaman kadınlarının adeta ferace- lennın renklenne, çıçek ve reçel renklenne, gul, çı- lek renklenne, yavruağzı, kavunıçı, karanfıl kırmızısı gıbı tatlı renklere bunınurterdı Ve hepsı de mahrem bır hayatın mahfazası olurlardı " + Yaşamak kısa ve gelgeç bır sureç Geçmışe ozlem, kışının yaşamında zaman geçtık- çe damak tadına donuşuyor Ne var kı ınsan dun yedığı acı bıben bugun anım- sadığında ağzı yanmaz Iyı kı yanmaz 1 Olen sevgılısını her anımsadıgında, sevdalı ılk gun-' ku acıyı duysa hayata dayanamazdı Işkençe tezgâhından geçmış kışıde, ışkence acı-ı 3ı, artık belleğın deftennde acısız bır sayfadır Hayat, geçmışte değıldır, gelecekte pusu kurmuş bızı bektıyor Olum de o pusulardan bınnde tuzağını kazmış de- J ğıl mı? * * * Dort me\ sım boyunca en ıyı hızmetı \ e- ren Myndos Otel'de huzurlu ve sıcak bır ortamda mısafır olabılırsınız Tesısımızde 2 yüzme havoızu, 4 bar, te- nıs kortu,toplantı salonu, merkezı ısıtma, dort mevsım çıçeklerle bezenmış genış ıç bahçe ve aynca klımalı \e çok ozel 'Vılla Myndos' odalan mevcuttur Mındos Caddesı, No 1 Tcl 02*2 316 30 80(81 48400 BODRIIM 0252 316 25 91 Faks: 0252 316 52 52 İNTERNFT ADRESİ http //w»» hotelm\ndos com tr e-MAlL m\ndos <ı hotelmvndos com tr 2.250.000 TL'ye BODRUM KERAMOS'TA TATİL * Tam pansıyon * Lezzetlı doyurucu yemekler * Ayışığında muzık ve eğlence * Teras- bar yeterlı katılım halınde MAVt TUR ve çevre gezılen TAKSİTLİ ODEME KOLAYLIĞI OLUŞUM TURİZM Tel (0312)425 65 22 23 Menekşe 2 Sk. 25/3 Kızılay/ANKARA SATILIK YAZLIK ve ARSA Sıhvn Basınkent-l'de yazlık, Şıle'de 345 m 2 arsa acılen satılıkhr Tel: 556 69 35 - 727 82 15 Başbakanlık Basın Yavın \e Enformasyon Genel Mudurluğu nden aldığım 00496 nolu mav ı basın kartımı kavbettım hukumsuzdur Dıetnch SALTER Istanbul ılınden aldığım 470731 sıcıl nolu E sınıfı ehlıyetımı, t TO kımlık kartımı ve pasaportumu kaybettım hukumsuzdur TURHAN DURGUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle