25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SflTFA CUMHURİYET -** vr 18 HAZİRAN 1997 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Tarih Yinelenecek... Prof. Dr. ESMERAY ACARTURK Çıkurova Ünhersitesi Tıp Fakültesi B r zamanlar padişahlık- h yönetilen bır ülke •\armis. Bu ülkenin yö- retıcileri uzun yıllar toyunca o ülkenin top- raklannda mutlu yaşa- mi), ordulannı savaşlara göndermiş, toıraklanna toprak katarak sınırlannı gînişletmişler. Bu yöneticilerdahaçok toprak kazanrrakla uğraşmış, ama haDdanıun eğitimine önem vermemiş- ler. insanlannı o günkü çağdaş yaşama ulaştıracak hıçb.r çaba harcamamışlar. Za.-nanla güçlen azalmış ve yavaş ya- va$ topraklannı kaybetmeye baş.lamış- lar. Hem baş yönetici hem de yanında- kıler sadece kendi çıkarlannı düşünü- yo: ve çıkarlan ıçin yaşıyorlarmış. On- lardan sonra gelecek kuşaklann ne ola- cağı konusundahiçbirkaygı taşımıyor- lar. günlennı gün edıyorlar ve nasıl da- ha rahat, güvenli ve zenginlik içınde yaşanz diye düşünüyorlarmış. Bu arada ülke topraklannın korun- ması için çeşitli yerlerde savaşlar olu- yor ve yurt sevgisini içlerinde taşıyan kahraman askerler bir kanş yurt topra- ğı vermemek içın canlanm veriyorlar- mış. Bu kahramanlann hepsinin adı Mehmet'miş. Mehmetlerin. adlan gibi amaçlan da birmiş. Mehmetler öldük- çe analar kan ağhyor, ama "Yurtsağol- sun, gerekirse başka Metamet'lerimizi de veririz, biz de öiürüz" deme yüceli- ğini gösteriyoriarmış. Bu arada yöneticiler hâlâ sorumsuz ve onursuz yaşamaya devam ediyorlar- mış. Bir gün bu yöneticiler kendi can- lannı kurtarmak ve çıkarlannı koru- mak için ülkeyi düşmanlara satıvermiş- ler. Düşmanlar da ülkeyi kendi aralann- da paylaşmış ve zaten karanlıklar için- de kalmjş insanlan bir kat daha derin karanlığa ve acılara gömmüşler. Dış düşmanlar yanında içteki düşmanlara karşı da savaş vermekten başka çarele- n olmayan bu insanlann. yurtlannı, onurlannı ve geleceklerini kurtarmak için daha çok Mehmet'e gereksinimle- n varmış. Ashnda 7'den 70'e, kadın-er- kek herkes Mehmet olmak zorunday- mış. Ufuklar gerçekten çok karanlıkmış ve umut çok uzaktaymış. Tam bu sıra- da bir ışık görünmüş gökyüzünde. Yur- dunu seven herkes bu ışığın çevresinde bir umutla toplanrraş. Bu ışık o ülkede- kilere umut, iç ve dış düşmanlara ise korku kaynağı olmuş. Işığın adı da Mehmet(çik)miş. ama insanlar ona ATA demişler. Ata'nın yüreği de öbür Mehmetler gibi yurdu için çarpar; yur- dunu, insamnı, onurunu kendi canın- dan üstün tutarmış. Işık gökyüzünde parlamaya devam ederken bu kez o ül- kenin yöneticilerinin umutlan yitmiş ve düşmanla işbirliği yaparak hepsi de başka ülkelere kaçmışlar. Ata, acı için- deki insanlara öncülük etmiş, yakılıp yıkılmış ülkeyi kurtarmak, analann gözyaşlannı dındirmek için tüm yurt- severleri bir araya getirmiş. Analar ba- balar, nineler, dedeler ve hatta analann sırtındaki bebeler Mehmetler'le el ele içteki ve dıştakı düşmanlardan temiz- lemişler ülkeyi. Birlik, sevgi ve inanç- la cumhuriyetlerini kurmuşlar. Analar demiş ki: "Oğullanmız bu vatan için ökJü,ama torunlanmıza onuriu yaşana- cak bir ülke bıraktüar ve torunlanmız da bu vatan içinçahşıponun sonsuza de- ğin yaşamasını sağlayacaklar." Bu bir başlangıçmış, ashnda çok iş varmış ya- pılacak. Ata ileriyi görürmüş. şimdi de yüzyıllarca ezilmiş, horlanmış. eğitim- siz bırakılmış ülkenin gerçek sahiple- rinin çağdaş uygarhk düzeyine çıkanl- ması için savaş vermek gerekiyormuş. Yine herkes el ele vermiş, sevinçle, mutlulukla ve umutla çahşmışlar ve ye- ni, ışıklı bir dünya yaratmışlar kendüe- rine. Ancak. kanla canla kazanılan bu ül- keyi bir gelincik gibi korumak gerekir- miş. Onun için Ata, bu ülkeyi gençlere emanet etmiş. Gel zaman git zaman bu ülkede tari- hi unutan, çekilen acılan ve yöneticile- rin sonlannın ne olduğunu anımsama- yan, eski yöneticilerin düşünce ve dav- ramşlanna benzeyen bazı yöneticiler türemiş. Ülkenin bütünlüğü ve halkın mutluluğu -hem iç hem de dış düşman- lar ortaya çıktığından- tehlike altına gir- meye başlamış. Üstelik içteki düşman- lar Ata'ya ve cumhuriyete dil uzatıyor- muş. Bu arada dış düşmanlarla savaş- lar oluyor, aslan gibi Mehmetler ölüyor, yine ana yürekleri yanıyormuş. Tarjh yineleniyormuş. Aynı eski günlerde ol- duğu gibi düşmanlar arttıkça Mehmet- ler yurdu savunuyor ve savaş bir türlü bitmekbilmiyormuş. Analar yine 'yurt sağ olsun' diyorlarmış gözyaşlan ara- sında. Ashnda içte de durum hiç iyi değil- miş. Ülke karanlıklara doğru çekilmek isteniyor, yöneticiler aynı eskiden oldu- ğu gibi, kendi rahatlannı ve çıkarlannı düşünerek günlerini gün ediyorlarmış. Mehmet'ler şehit oldukça onlara tören yapıp, en acılı yüzlerle ve anahk tasla- yarak onlan uğurluyorlarmış. Ama ya- nan yürek gerçek ananın, eşin, evladın ve yurdunu seven insaran yüregi imiş. Şimdi herkes gökyüzünde bir ışık anyormuş bu ülkede. Ama bu kez ışık gökyüzünde değil, ülkesini seven in- sanlann yüreklerindeymiş. Yürekler- deki küçük ışıklar bir araya gelecekmiş yakmda. Sonra ne mi olacakmış?.. Do- ğal olarak tarih yinelenecekmiş. Yürekleri yanan şehit yakınlanna saygılanmla... ARADA BİR FERIHA BUYLKUNAL Nevşehir'e Üniversite... Türkiye'de kurulmuş olanların dışında, her ilimi- ze bir üniversite açma kararı, yoğun ilgiyle ve yer yer kampanyalara dönüşerek gelişiyor. Üniversite açılması ile yöre insanının gelişiminin hızlanacağı bilincinde olan illlerden biri de dünya- nın en önemli turizm merkezleri arasında yer alan, tarih-doğa zenginliği iletanınan Nevşehir. Sanayisi olmayan, ancak günde 8 bin yabancı konuk ağıriayarak ekonomisini ayakta tutmaya çalışan ilde bu gün 39 lise ve meşlek lisesi bulu- nuyor. Heryıl 2-3 bin öğrencinin ÖSS giriş sınavı- na katılarak yükseköğrenim için bölgeden uzak- laşmalan, ivedılikle kurulması gereken üniversite beklentilerini de gündemde tutuyor. Orta Anadolu'nun koyaklan (vadileri) arasınagiz- lenmiş, çağlar boyu farklı medeniyetlerin konut ve dinsel mekân olarak kullandıklan yüzlerce mağa- ra oyuğu, heykelsi biçimleri günümüzde "periba- caları" olarak adlandınlıyor ve açıkhava müzesi olarak korunuyor. 16. yy.'dan bu yana topraklannı Yörükler, Türk- menler; değiştınmde (mübadelede) aynlan Rum- larla paylaşan yöre, Osmaniı döneminde ayrıca- lıklı merkezler arasına katılır. Bu değiştirimin ne- deni, eski adı Muşkara olan Nevşehir'de (Yeni Şe- hir) doğmuş, çocuk yaşta istanbul Sarayı'nda ça- lışmaya başlayıp eğitım ve gelişimini başanyla sür- dürerek 1718'de sadrazamlığa atanmış Nevşehir- li Damat Ibrahim Paşa'dır. Sadrazamhğı süres»nce uygarlığın simgesi "matbaa "yı Osmanlı'da kuran Ibrabim Paşa,.ülke insanının kültür ve eğitim düzeyini yükseltmek amacı ile imar hareketleri başlatır ve yaygınlaştı- nr. Her biri dönemin usta mimarlarının eseri olan cami, hamam, hastane, okul, kervansaray ve köp- rüler, başta gelişmesini istediği Nevşehir olmak üzere İstanbul, Bursa, Ankara'da inşa edilir ve o günden bu güne ayakta kalarak özenle korunan kültür kalıtlanmız (miraslanmız) arasında yer alır- lar. Köylüsü kentlisi veçoğunun yükseköğrenim için Istanbul'a gelip yaşam sürdüğü Nevşehirlilerin üni- versitelerine seçtikleri ad da onlara kültür yolunu açarak aydjnlığa ulaştıran büyükleri "Damaf Ibra- him Paşa Üniversitesi"ö\r. 1998'de açılacak üniversitenin çekirdeğini oluş- turacak iki fakülte ve biryüksekokul inşaatının ya- pımlan, devlet yardımı almaksızın yöre insanının başlattığı kampanya ile gerçekleşiyor. Tüm Nevşehirlilerin elverdiği, Vali Şinasi Kuş, Belediye Başkanı Yalçın Demir ve Dr. Doğan Bir- gül başkanlığında Istanbul'da kurulan derneğin ortakçalışmalan,hızlaatılantemellerve1 yıldata- mamlamayı planladıklan hedeflerle ülke genelin- de örnek olacak bir çalışmayı sergiliyor. Açılacak fen-edebiyat ve idari bilimler fakülte- lerinin yanı sıra halen eğitimı süren turizm ve sağ- lıkyüksekokullannın üçüncüsünün hangi bilim da- lına ayrılacağı ise saptanmamış. Onca doğa güzelliğini sürekli izleyerek olağa- nüstü heykelsi biçimlerle kaplı bölgede yaşayan- ların dünya insanlan ile turizmde kurduklan bağ- lar, kentte güzel sanatlar fakültesi ya da yükseko- kulunun açılmasını özellikle akla getiriyor. Böylesi özel koşullarda yaşam süren gençlerin estetik ve kültür birikimleri, alacaklan sanat eğiti- mi ile bütünlenip geliştiğinde ülkemizde üretilen her tür sanat dalında özgün eserler vereceklerini de çağnştınyor. Parti üyelerimiz DEVRİM Y. ILDIRTEN ve BEHZAT YILDIRIM alçakça bir saldınyla katledilmişlerdir. Özgürlük ve Dayanışma Partisi Onları Unutmayacak. DAYANIŞMA PARTİSİI Kirlenen Dünyamızı Fidan Dikerek Antalım ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GE1SEL MİDÜRLÎĞC TBMM'ye Düşen Görev KEMALOCAK R ize Milletvekili Şe\ld Yü- maz'ın "Bupezevenklerinohış- turduğu parlamento" söylem- lerini TV'de duyunca -ne za- man söylenirse söylensin- her- kes gibi üzüldüm! Önce bu ağır söylemler karşısında, TBMM oluşumuna, geç- mişine, işlevlerine ve yüceliğine bir bakalım: 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşma- sı ile 10 Afustos 1920 Sevr Antlaşması, ulu- sumuzun geleceğini büyük ölçüde etkilemişti. Bu noktada imparatorluk ve V. Mehmet Reşat- kayıtsız ve koşulsuz tutsaklığı kabul etmiş ve Türk ulusunu da sonu bilinmeyen bir kaosun içine itmişti. Umulmadık bir anda Izmir'in Yunanlılar ta- rafindan işgal edilmesi ise ulusal uyanışın hız- lanmasına neden olmuştu. Bu ölayın arkasın- dan 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemai Sam- sun karasına ayak basmış; Amsaya, Erzurum ve Sıvas kongrelerini toplamıştı. Sıvas kong- resinde "Manda ve Hima>e" reddedilmiş ve "Heyet-i Temsilhe V'atanın Heyet-i Umumiye- sini Temsil Eder" karan alınmıştı. Bu karann üzerine 23 Nisan 1920'de de TBMM Anka- ra'da açılmıştı. Mustafa Kemal'in önderliğin- deki bu Meclis. işte ilk Meclis'ti. Hem bu Mec- lis, yalnız dış düşmanlarla değil, içteki hainler- le de savaşmak durumunda idi. Doğuda Ermenilere karşı savaşı bu Meclis vermiş, 16 Mart 1921'de Moskova Antlaşma- sı'nı imzalamış, Kars, Ardahan ve Artvin'i va- tan topraklarına bu Meclis katmıştı. Fransızlar- la, 9 Haziran 1921'de Ankara Antlaşması'nı bu Meclis onamış; Adana, Antep ve Maraş'tan Fransız işgal ordulannın çekilmesini bu Mec- lis sağlamıştı. Sakarya, Dumlupınar ve Kocatepe savaşla- nnı bu Meclis yönlendirmiş, 9 Eylül 1922'de Yunan ordulannı kesin yenilgiye uğratmış, em- peryalizme karşı bir büyük "Kurtuhış Sava- şı"nı bu Meclis kazanmıştı. Kazanılan bu sa- vaşla da doğunun sömürülen "mazlum ulusla- nna" bağımsızlık savaşlannda öncülük etmiş- ti. Bugün dünyada en kalıcı olan Lozan Antlaş- ması'nı bu Meclis onaylamış, halifeliği, şeri- ye mahkemelerini ve medreseleri bu Meclis kaldırmış, "Öğreöm Biri® Yasası''nı bu Mec- lis yerleştirmiş, 491 sayılı anayasayı bu Mec- lis kabul etmişti. Aşar vergisine bu Meclis son vermiş, tekke ve zaviyeleri kapatmış, Türk me- deni yasasını bu Meclis çıkarmıştı. Daha doğrusu bu ilk TBMM'si Türk ulusu- nun bağımsızlığuu ve siyasal yaşamındaki dev- rimini tamamlamıştı. Ikinci TBMM ise 11 Ağustos 1923 günüça- lışmalanna başlamış, en büyük yapıtı olan Cumhuriyet'i, ilan etmiş ve Türk ulusunun sos- yal ve siyasal yaşamındaki yeniliklerini (re- formlan) bu Meclis yapmıştı. 1936'da Montrö Antlaşması'nı onamış, bo- ğazlann egemenlik haklannı bu Meclis üstlen- mişti. Hatay'ı misak-ı milli hudutlan içine bu Meclis almıştı. Birleşmiş Milletler'e girişimi- zi, çoğulcu parlamenter sisteme geçişimizi ve çağdaş dünyanın onuriu bir üyesi oluşumuzu bu Meclis gerçekleştirmişti. İşte bütün bu ya- pılanlara karşın, bugün parlamentonun yetmiş yıllık geçmişini sorgulamak insafsızlık ve ta- rih bilmezlik olsa gerek... Kısacası TBMM, kuruluşundan günümüze değin ulus adına, ege- menlik adına egemenlik haklannı kullanmıştı. Çünkü egemenlik kayıtsız ve koşulsuz ulusun- du. Denebilir ki ulus, ulusal bağımsızlığın ve ulus haklannın var olduğu yerde vardı. Ulusal bağımsızlığın olmadığı yerde ulus haklan da ulus kavramı da yoktu. Gerçek şu ki bizim vekillerimiz zaman za- man bu haklan kullanırken dokunulmazlık "zırhına" giriyor. Laik cumhuriyeti hırpalıyor ve bazen de eylemleriyle parlamento kürsüsü- nün dışına taşıyor. Oysa bu haklar geçmişte krallıklann, imparatoriuklann hatta şeyhlikle- rin parlamenterlerinde bile yoktu. Tam yeri gelmişken parlamenterlerin doku- nulmazlık konusunu gündeme getirmek, irde- lemek ve TBMM'nin geçmişini ve onurunu korumak görevi, herkesten çok o yüce parla- mentodaki sayın vekillerimize düşmektedir. Bekleyelim, sonucu hep birükte görelint -..^$i "UYUYAN GÜZEL" olarâ büinen PATARA'nm ilk belgesell Alcöeniföe o(anGiine TRT'de belgesel izkmenin zevkini ve ayncahğım yaşayacaksınız. Yapıtn Arsal SOLEY • Yönetmen/Senaryo Korkmaz GÖÇMEN SAAT: 22.25 PENCERE Işık Yurtçu... Işık Yurtçu'nun renkli fotoğrafını geçen gün bir •gazetede gördüm. içerde, ınsanın hali saatten saate değişir; sabah vakti bir başkadır "hapishaneci", akşam çöküp de gölgeler uzadığında bir başka... Fotoğraf "an"\ saptar; aldatıcı bir işlevi de olabi- lir; ama, Işık'ın yüzüne umutsuz bir boşvermişliğin hepimize dönük sitemi işlenmişti ki haklıydı. Ne haltediyorduk biz dışarda?.. • Masamın üstünde "Türkiye Gazeteciler Cemiye- ti" başlıklı bir açıkiama var. Cemiyet 1946'da kurulmuştu, 1996'da 50'nci yı- lını doldurdu, 1997'deyiz; çok partili rejimle yaşıttır cemiyetimiz... Ne var ki yarım yüzyıldan beri -kısa kesintiler dışında- çok partili rejimi yaşıyoruz da bir türlü demokrasiye kavuşamadık... Suç kimde?.. Sorunun yanıtını yazının sonuna bırakarak cemi- yetin açıklamasından alıntılar yapıyorum: "TGC (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti) -aralann- öa cemiyet üyesi Işık Yurtçu'nun da bulunduğu- sorumlu yazıişleri müdürü sıfatıyla hapse mahkûm edilmiş gazetecilerin özgürlüklerini sağlamak üze- re bir yasa taslağı hazırlayarak harekete geçti. TGC, bu konuda uzman hukukçulara hazırlattığı yasa taslağını ve gerekçesini TBMM Başkanı'na, Adalet Bakanı 'na, Meclis 'te temsilcisi bulunan par- tilerin başkanlanna ve Meclis'teki 14 gazeteci mil- letvekiline gönderdi. TGC, Meclis tatile girmeden önce gerçekleşti- rilmesini istediği teklifınde, 5680 sayılı Basın Ka- nunu'na eklenecek geçici bir maddeyle (...) so- nımlu yazıişleri müdüheri için verilmiş hapis ceza- lannın bir defaya mahsus olmak üzere infazının durdurulmasını öngörüyor. Böylece halen Saray Cezaevi'nde bulunan ve durumu dünya kamuoyunda geniş yankılar uyan- dıran Işık Yurtçu, özgühüğüne kavuşmuş olacak. Yasadan aynı durumda olan gazeteciler de yarar- Ianacak... TGC Başkanı Nail Güreli bu yo/da özellikle ga- zeteci milletvekillerinin parti farkı gözetmeksizin yardımcı olmalarını istedi. Girişimlerinin takipçisi olacaklarını söyleyen Güreli, kamuoyunun deste- ğini sağlamak üzere gerekirse bir kampanya baş- latılacağını da belirtti." • REFAHYOL hükümeti iktidara oturalı bir yıl oldu, demokrasi için ne yaptı?.. Parmağını kımıldattı mı?.. Dinci için demokrasi, şeriatçılık yolunda başör- tüsünü bayrak yapmaktan öte nedir?.. Islamcı için Işık Yurtçu ne anlam taşır ki... Islamcı kesim, an- cak kendinden bir gazeteci içerı düştü mü demok- rasiyi anımsar. Dinci, Türkiye'de "inananlann 70yıldan beribas- kı ve zulüm altında yaşadığını" söylemeyi demok- rasi savaşımı diye yutturmasını çok iyi biliyor. Ondan ötesi ya hey!.. • 1946'da başlayan çok partili rejimin demokratik içeriği neden cılız kaldı?.. Avrupa'da demokrasinin 1789'dan bugüne de- ğln serüvenı sota açılışla simgelenir. Bizdeki çok partili rejım, sanayi burjuvazisinden yoksun bir ta- nmtoplumundayürürlüğegirdiğinden,1923Aydın- lanma Devrimi'ne "karşıdevrim" niteliği ağır bastı. Düşünün ki 1946'dan bu yana yanm yüzyıl geç- miş, 2000 yılının eşiğindeyiz, gazeteci Yurtçu ha- pishanede yatıyor. Yurtçu'yu elbirliğiyle özgürlüğüne kavuşturmak, utancımızı biraz olsun hafifletebilir. Parti üyelerimiz DEVRİM Y. ILDIRTEN ve BEHZAT YILDIRIM alçakça bir saldınyla katledilmişlerdir. Özgürlük ve Dayanışma Partisi Onları Unutmayacak. KADIKÖY İLÇE ÖRGÜTÜ DAYANIŞMA PARTİSIgğg VEFAT ve BAŞSAGUGI Cemiyetimiz üyesi, değerli meslektaşımız MEHMET GAZEL 17 Haziran 1997 günü vefat etmiştir. Vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratan MEHMET GAZEL'in cenazesi 17 Haziran 1997 Salı günü öğle namazını müteakip Konya Sultan Selim Camii'nden almarak Musalla Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. Gazel'e Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve üyelenmize başsağlığı dileriz. TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ VEFAT ve BAŞSAGUGI İstanbul Tabip Odası Tıp ÖğTencileri Komisyonu Üvesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1. sınıf öerencisi arkadaşımız ENVpiÖZGÜR GÜRSOY'u kaybetnk. Ailesine ve arkadaşlarına başsağlığı dileriz. tstanbul Tabip Odası İstanbul Tabip Odası Yönetim Kunılu Tıp Oğrencfleri Komisyonu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle