Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 HAZİRAN 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
ALLEGRO EVtN tLYASOĞLU
Festival insan sesiyleFestival insanm kendine en yakın çal-
gısıyla, kendi sesiyle başladı. Altı ses sa-
natçısından oluşan The King's Singers,
seslerini birer çalgı gibi kullanabilen ve
olağanüstü uyuşumlanyla küçük bir or-
kestra gibi ses veren bir topluluk. Ayıu
topluluk festivalin açılış törenlerinin de
konuğu idi. Aya İrini'deki tören ve spon-
sorlara teşekkür konseri için böylesi bir
eşliksiz koronun yerine daha canlı bir hoş
geldin konseri düzenlenebilirdi. Ne de
olsa tören çagnlılan programı seçerek
gelmiyorlar, ne sıınulursa onun izleni-
mi ile aynlıyorlar. Ancak ses sanatçısı-
nın hûnerini sergilemek, insanoğlunun
disiplinle neler yapabileceğini kanıtla-
mak açısından ilginç bir ikramdı. A Cap-
pella, koro adını verdiğimiz çalgı eşli-
ği olmayan korolar. Rönesans ile önem
kazanmış ve seslerin dengesi kadar ses
ve söz dengesinin üstünde araştırmala-
ra yol açmıştır. Bu nedenle vokalistle-
rin son derece iyi bir diksiyona sahip ol-
malan, ses kadar söze önem vermeleri
beklenir. The King's Singers, bize röne-
sanstan bu yana gelişen vokal müzik bi-
çimlerinin tarihsel dönemeçlerini sun-
du. A Cappella geleneğini günümüzde
de kullanabilmenin sırlannı açıkladı.
Her bir dönem bir diğerinden farklı ol-
duğuna göre her birinin seslendirme bi-
çemmin hakkını vererek yüzyıllar için-
de bir gezinti yaptırdı.
Bu topluluk Cambridge'deki King's
College'da 1968'de kurulmuş. Birokul
korosu olarak yola çıkmış ve profesyo-
nel kimliği ile bugüne dek gelmiş. "Kra-
bn Şariacdan" olarak Tûrkçeye çevir-
mek sakıncalı bence. Çünkü bu başlık,
"yüzyıllardan beri krala şarkı söyleyen,
krah eğlendiren'" anlamını taşıyor. Oy-
sa The King's Singers, KingsKoleji'nin
korosu olma özelliğinde.
Kuhn ve İDSO
Avusturyalı şef GustavKuhn, 1970'te
önce operayı yönetmek için tstanbul'a
gelmiş, ardından senfoniyi yönetmiş ve
böylece tığ gibi bir delikanlı olarak şef-
likkariyerine Istanbul'dabaşlamış. Son-
radan Maderna ve Karajan ile çalışma-
sı ona başlı başına bir kişilik kazandır-
mış. Aynı zamanda felsefe ve psikoloji
eğitimi gördüğünden orkestra üyeleri
ile çok içten bir bağ kurabiliyor. ID-
SO'yu önceki yıllara göre çok gelişmiş
bulduğunu, aralannda son derece yete-
nekli üyelerin bulunduğunu belirtirken
iki şeyden yakınıyor. Disiplin eksikliği
ve yötecli Jkişisel çalışma olmayışı.
Kuhn'un bu çok anlamlı tanısmdan ya-
;•;••••
!••••••
•••••••
!!•••••
ÎS.BUSUÖlMlftSI
İSTAKBBt
mi\% FES1İ5HUÎ
'*****
-L—_%m
. \ 'Â,
"The Kîjııfs StııaeıV
Lstanbul Müzik Festivali, insanın kendine en yakın çalgısıyla, bir koro ile başladı.
The King's Singers'ın özenli dinletisi; ÎDSO'nın başanlı konseri ve Kremlin Oda
Orkestrası'mn bol bisli konseri ile ilk iki gününü tamamladı.
rarlanmak gerek. Kuhn çok yönlü bir şef.
Çağdaş müziğin de tanılımını yapıyor.
Kendi öncülüğünde kurulan Aleatorisc-
he Musik Institute çağdaş müziği öğret-
me, tanıtma ve seslendirme amacını gü-
düyor. Çağdaş müziğe yatkınlığı ve
Türkleri yakından tanıması nedeniyle
programdaki ilk yapıt olan Saygun'un
Ayin Raksı'na yepyeni birboyut kazan-
dırdı. Bugüne dek dinlediğimiz yorum-
lardan farklı. daha yumuşak bir anlatım
getirdi.
IDSO konserinin ikinci yapıtı, üç ha-
nım kemancımızın Ayla Erduran, Suna
Kanve Bahar Biricik'in solistliğindeki
Vivaldi'nin Fa Majör konçertosu, prog-
rama renk kattı. Ünlü Barok besteci,
Antonk) Vıvaldi 1704'ten 1740'a kadar
müziğe yetenekli kızlann yetimhane-
sinde (Pieta) öğretmenlik yapar. Ve eğer
aynı çalgı için eşit yetenekte birkaç ço-
cuk varsa konçertolannı da bir değil,
birkaç solist için yazar. Işte bu konser-
de dinlediğimiz üç keman için konçer-
to da bunlardan birisiydi. Suna Kan ve
Ayla Erduran, ülkemizide keman yorum-
culuğunun tarihini yazmış kişiler! Ba-
har Biricik ise festival ile yaşıt genç bir
yetenek. Her biri ayn ekollerden gelse
de, genelde aksamayan bir birliktelik
sergilerdiler. Bu arada Gustav Kuhn'un,
Karajan'm son zamanlannda yaptığı gi-
bi. klavsenc oturarak yapıu yönetmesi
ilgînçti. Ne de olsa Vivaldi zamanında
henüz orkestra şefi yenne topluluğun ara-
sında oturan bir sürekli bas çalıcısı tem-
poyu vermekten sorumluydu.
Ve Brahms'ın 1. Senfonisi'nde şef
Gustav Kuhn ile tstanbul Devlet Senfo-
ni Orkestrası tüm hûnerini sergiledi.
Brahms, romantiklerin arasında klasik
biçime en sadık kalmış bestecilerden
biri. Hatta 1. senfonisini, Beethoven'e ya-
kınlıği nedeniyle zamanın ünlü orkest-
ra şefi Hansvon Bülkm, "Beethoven'in
Onuncu Senfonisi" olarak adlandırmış!
Besteci bu birinci senfoniyi ondört yıl
içinde ve41 yaşında bestelemiş. Müzik
tarihindeki kimi büyük bestecilere gö-
re.çokgeç bir yaş. Zira Mozart9 yaşın-
da, Mendelssohn 12, Prokofıef ise 11
yaşında ilk senfonilerini yazmışlar!
Eski bir dostluktan mı yoksa psiko-
loji eğitimi gördüğünden mi, bilemiyo-
ruz ama Gustav Kuhn orkestra üyeleriy-
le içten bir bağ kurabildi. Orkestramı-
zın nicedir böylesi bir ton birliği içinde
çaldığını anımsamıyorum. İDSO, ken-
tin evsahibi orkestrası olarak, herhangi
nitelikli bir konuk orkestradan farksız
tınladı. Bu arada Gustav Kuhn'un kaşe-
sini UNICEF'e bağışlaması da kutla-
nacak bir davranış.
Tatu ve Kremlin Oda Orkestrası
Kremlin Oda Orkestrası, şef Mischa
Rachlevsky tarafmdan 1991'de kurul-
muş genç bir topluluk. Rachlevsky Ame-
rika ve A\Tupa'da birçok orkestra kur-
muş, yönetmiş ve CD'ler yapmış bir
şef. Kİremlın Oda Orkestrasrnı sırf Rus
bestecilerin yapıtlannı CD yapabilmek
için kurmuş. Başta birinci çellistleri ol-
mak üzere topluluk, yetenekli sanatçı-
lardan oluşuyor. Rossini'nin sonatını ve
Stravjnski'nin Re tonundaki orkestra
konçertosunu büyük bir titizlik ve be-
raberlikle yorumladılar.
Flütçümüz Gülşen Tatu'nun solistli-
ğindeki Devienne'in 2 numaralı flütkon-
çertosunun özellikle ikinci ve uçüncü bö-
lümünde de solist-topluluk arasında gü-
zel bir birliktelik sağlandı. Kendisi de
flütçü olan Fransız besteci Devienne,
on iki flüt konçertosu yazmış. Karakter
olarak kendinden önceki Barok dönemin
ve içinde yaşadığı kalsik dönemin nite-
likleri kadar bir sonraki romantik döne-
min de beklentisi seziliyor yapıtlannda.
Gülşen Tatu. Devienne'e özgü tüm özel-
likleri sergileyen bir yorum sundu. Bis
olarak Gluck'un Orfeo ve Euridyce'sin-
den Kutsal Ruhlann Dansı bölümünü çal-
malan Devienne'in uyumlu sesini de-
vam ettirdi. Ve Tatu'nun "LookOufbaş-
lıklı modem bis parçası. flütün günümüz-
deki değişik kullanımına ömek oluştur-
du.
Çaykovstd'nin Floransa Anılan as-
lmdaaltı çalgı için yazılmış. Pentatonik
yapısı, senkoplu ritimleriyle seslendir-
mesi oldukça güç bir çalışma. Aslında
besteci yazarken de oldukça güçlük çek-
miş bu yapıtı. Kjemlin Oda Orkestrası
ritmik dokuyu daha kesin çizgilerle yo-
rumlayabilirdi. Konserin ardından Rach-
levsky'nin bis parçalan bitip tükenmek
bilmedi. Halkı coşturmak için seçilenbis
parçalan giderek hafifledi ve sonunda
"ŞıkKum"a kadar vardı. Böylesi klasik
bir dinletinin ardından eğlenceli sesler
yerine konserin özüne bağlı seslerin
kulağımızda kalmasını yeğ tutardık.
Müdkçüer tarihin
gerisinde kakımaz
AHMETSAY
ANKARA-Konser sezonunun uzama-
sına bu yıl müzikseverler öncülük ediyor.
Yağmura çamura kimsenın aldınş ettiği
yok. Binlerce kişilik açıkhava tiyatrolan,
hatta stadyumlar hıncahınç doluyorve et-
kinlıklerin ardı arkası kesilmıyor. Program
şöyle: Önce Istiklal Marşı söyleniyor (ta-
bii kadm-erkek hep birlikte), sonra "ko-
nuşmacımn desteÛenmesi" fırsatıyla la-
iklık sloganı atılıyor ve bu slogan yeri gö-
ğü inletiyor. en sonra da büyük bir coş-
kuyla müzik etkınliği izleniyor. Program,
bu biçimiyle öteki kentlerimize de yayıl-
dı: Antalya'daki Aspendos Festivali'nin
görkemli açılışından sonra, geçen hafla baş-
kentte ODTÜ Stadyumu'nda ve Bursa'da
Kültür Park'ın açıkhava tiyatrosunda ay-
nı coşku yaşandı. Bunda bir iş var. "Ne-
dir bu iş" diye sorarsanız, bence müzik-
severler "briflng" yapıyor.
Müzikseverlerin brifingi, bir orkestra
konserinin programına çok benziyor: Ön-
ce bir "uvertür", sonra solo çalgı ve or-
kestranın diyaloğundan oluşan bir "kon-
çerto", sonra da dev bir orkestra eseri, bir
"senfoni"... Programın anaçızgilerine ba-
kıhrsa "brifîng"ler senfonik bir konser!
CSO'nun ODTÜ Stadyumu'ndaki kon-
sen yağmur altında gerçekleşti. Yağmu-
run hızlanması üzerine, çalgılann korun-
ması için dinleyicilerden "şemsiyeli 50 ki-
şi" istendi ve konser böylece sürdürüldü.
Bursa'daki 36. Kültür Festivali'nin açılı-
şında ise yine Gûrer Aykal yönetkninde-
ki CSO, laiklik sloganmda birleşen bin-
lerce kişilik dinleyici korosuna eşlik etti.
Bursa'dan dönen orkestra üyesi bir dos-
tum, dinleyicinin coşkusunu anlatmakla
bitiremiyor. Güzel, ama bu coşkunun ön-
cüsü hep müzikseverler mi olacak? CSO,
hep "eşBkeOnek"le mi kalacak ya da "da-
vete kabet''le mi yetinecek? Müziğin ve
müzikçilerin "öncü" görevi, dinleyicinin
yarattığı olanaklara mı bırakılacak? CSO
yönetimi, arrık şu gerçeğin bilincinde ol-
malıdır: Müzikçi, hiçbır çağda ve ülkede
'Harihingerisinde" kalmamıştır. Bizde de
21. yüzyıla girerken ortaçağ şarkılan söy-
lenemez. Türkiye'nin "ana müzik knru-
mu" olarak CSO, öncügörevini yerine ge-
uimeli, müziğin "önder gücû"nü kanıt-
lamalıdır.
Aspendos dersleri
Türkiye'nin turizm gelirinin üçte biri
Antalya'dan sağlanmaktadır. Türkiye ge-
nelindeki bu oranm çarpıcılığına kapılma-
yalım. Asıl ölçüt, "yatınm karşılıgında-
ki gefir"dir. Antalya'daki bunca yatınm-
dannice gelir elde ediyoruz. Sorun budur.
Eğer mecut yatınmla daha fazla gelir sağ-
kûmanın yoİlannı araştırmıyorsak ya da
a
kârpayı"nı pek umursamıyorsak, turiz-
min *H"sini bile bılmiyoruz demektir. Tu-
rizmi bırakahm, ışletmecihkten, ekono-
miden hiç anlamıyoruz demektir. Bunla-
n da geçelim, "verimlüik oranı''nın esas
alınmadığı bir yerde, insan zekâsı, insan
yaratıcılığı kullanılmıyor demektir. Bir
de bunun karşıtı var: Verimliliğin turizm
alanındaki çarpıcı ömeği "Verooa Festi-
vaK". Hem öyle çarpıcı ki, Bay OBver
Thiete,ltalya'nın bu küçük kentindeki sa-
nat festivalıni örnek gösterdiğinde tokat
yemiş gibi oldum. Bay Thiele, Avrupa'nın
başlıca turizm firmalanndan biri olan
TUl'nin Türkiye yetkilisi ve aynı zaman-
da "iberOtelkri'' zincinnin genel müdü-
rü. "Bir büene sor" demişler, işte size tu-
rizm îşlerinin erbabı! Bu yetkilinin ağzın-
dan "Verona FestivaK" örnek gösterildi-
ği anda, "kükürturizmi''nin düzey yük-
selten nasıl bir sihirlı değnek olduğunu bir
kez daha anladım ve kafamdaki hesaplar
fırdönmeye başladı: Verona'ya gelen yüz
bin turist, Antalya'da konuk ettiğimiz söz
gelişi üç milyontunstinbıraktıgı geliri kat-
lıyorsa biz bu işi pek akıllıca yapmıyoruz
demektir.
Aspendos Festivali, ekonomik boyut-
laraçısından işte buönemdedir. Aynca, Tür-
kiye'nin prestiji açısından parayla satın
alınamayacak değerleri içermektedir: Ta-
rihsel mırasa sahip çıkan uygar bir ülke-
de düzenlenen çağdaş bir festivalin yara-
tacağı "imaj"ı küçümsemek, "uhısal bi-
Bnç"ten yoksun olmak anlamına gelir.
Kültür Bakanı istediği kadar '^niDiyetçi-
Bk
r
ten, "miffi görûş"ten dem vursun, As-
pendos Festivali örneğinde görüldüğü gi-
bi, sanat hareketlerini desteklemediği öl-
çüde "ulusal bümç"ten yoksundur. Milli-
yetçilik, "milli \icdan"ı temsil etmektir;
u
milliçıkarlar*"ı kollamaktır; Türkiye'nin
uluslararası plandabaşan sağlamasınayol
açmaktır; sanatı desteklemektir. Bay Isma-
il Kahraman, desteklemek bir yana, As-
pendos Festivali'ni baltalamaktadır. Fes-
tivali düzenleyen Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlügü'nü elinden gelse birka-
nş suda boğacaktır. Festivalin açılışından
hemen iki gün sonra, birtelevizyon kana-
lında gördüklerimiz bizi hiç de şaşırtma-
dı: Hiçbir temsil yeteneği ve yetkisi bu-
lunmadığı halde cumhurbaşkanını ziyare-
te giden altı yedi kişilik bir "esld sanatç>-
lar" gruba, opera ve balede işlerin iyi git-
mediği yolunda izlenim yaratmaya çaba-
lıyordu. Aspendos Festivali. "mflfigörüş''ü
yansıtmadığı için "milli'' değıl mi yoksa?
Aspendos'tan ayağının tozuyla dönen Sa-
yın Cumhurbaşkanı, neyin "milK'', kimin
"milli" olmadığını gammazcılardan mı
ögrenecek? Çok acıkür ki, "mflBçtkarlar"ı
kollamanın yolu, "milli vjcdan"dan ge-
çer Dılersenizbunubir"büen"esoralım.
11.
Uluslararası
İzmir
Festivali'nin
açıbşında
Ola Rudner
yönetimindeki
Vlj'ana
FUarmoni
Orkestrası'nın
dinktisine
Ferhanve
Ferzan
Önder
piyanolanyla
kabldılar.
Festivalden ilk izlenimler
ONDERKUTAHYALI
İZMİR- 11. Uluslararası Izmir Festi-
vali'ni izleyecek olan medya mensupla-
nna, yıllarönce Makedonya'dan alınmış
olan birbeledryeotobüsü aynImıştı. Efes
Antik Tiyatro'ya yaptığımız yolculuk
yorucu geçti; çünkübindiğimiz araç, as-
faltın tozlanndan bile etkilenerek sarsı-
lıyordu. Buna gürültüyü de eklemelisi-
niz.
Tiyatronun önünde epey bekletildik.
Kapılar dinletiden yanm saat önce açıl-
dı. IZDSO'nun verdiği "Bahar Konse-
ri"nin tersine, dingin bir müzik akşamı-
nın yaşanmaktaoluşu güzeldi; ama bu ma-
daryonun öbür yüzünde sanatseverlerin
ilgisizliği vardı. Izmir'i, kendi dışındaki
sanat dünyasıyla buluşturan bir müzik
olayına daha fazla destek vermek gerek.
Orkestradan iki güzel senfoni
Evet, 10 haziran salı akşamı, Efes An-
tik Tiyatro'da, 11. Uluslararası tzmir Fes-
tivali'nin açılışmdayız. Festivalin ve onu
paraca destekleyen kuruluşlann tanıtıl-
masından sonra IKSEV Yönetim Kuru-
lu Başkanı Sayın Ffliz Eczacıbaşı Sarper
güzel bir konuşma yaptı; Atatüirk çocu-
ğu olmanın, o büyük insanın sanata ver-
diği önemi gönüllerde yaşatmanın coş-
kusunu dile getirdi ve Izmir Festivali'nin
her yıl yeniliklerle dolu olarak süreceği-
ni söyledi.
Açılış dinletisini CMa Rudner'in yö-
nem'ği Vîyana Filarmonia Orkestrası ver-
di. Programda, F. Schubert'in D. 759 mı
minör ve Beethoven'in op. 93 fa majör
S. senfonileri vardı. Genç piyanistlerimiz
Ferhan ve Ferzan Önder ise W. A. Mo-
zart'ın K. V. 365 mi bemol majör iki pi-
yano için konçertosuyla dinletiye katıl-
dılar.
Önder kardeşler. HÜ Ankara Devlet
Konservatuvan'ndaEBfve Bedii Aran'la
piyano eğitimine başladılar. HÜ Güzel
Sanatlar Fakültesi Piyano Bölümü'nü
üstün dereceyle bıtirdiler. Ardından, Bil-
kent Üniversitesi'nin bursuyla Viyana
Müzik Akademisi 'ne giderek, orada Prof.
Nod Fioresve PaulBadura-Skoda'yla ça-
lıştılar. Salzburg Mozarteum'daki öğret-
menleri ise bir zamanlann ünlü ikilisinin
üyesi Prof. Alfons Kontarsky idi. 1988'de
ve 1990'da ttalya'da, 1994'te de Ham-
burg'da ödül kazandılar. Kısa süre için-
de altı dolaymdaki festivale katıldılar.
Aynca Leipzig, Viyana, Zürih, Tokyo,
Münih, Zagreb gibi merkezlerin ünlü
dinleti salonlannda çaldılar
Sanatçılar sevimli bir Mozart yoru-
munu sergilediler. Birinci bölümün ka-
dansında rastladığım bir-iki aşın pedal dı-
şında piyanodan çıkardıklan ton. 18'in-
ci yüzyılın Avusturya klavyesindeki in-
celikleri yansıtıyordu. Teknikleri usta-
caydı; hızlı aldıklan birinci bölümle fı-
nal teknik yönden temizdi. Müziği bir-
likte duyumsamalan, birpiyanodan öbü-
rüne geçen cümlelerin akıcılığını sağla-
dı. Teşekkür için çaldıklan D. Milha-
ud'nun Scaramouche süirinden son bö-
lümde ise yüzyilımızın ha\
r
asını yansıt-
tılar.
Öte yandan Haydn'dan Schönberg'e
uzanan Avusturyalı bestecilerin en yet-
kili yorumcusu sayılan Viyana Filarmo-
nia Orkestrası, OlaRudner'in seslendir-
diği iki güzel senfoniyle müzikseverleri
mutlu kıldı.
Rudner 30 Kasım 1996'da Izmir'de
seslendirdıği Çaykovski'nin 4. senfoni-
siyle büyük heyecan yaratmıştı. Kopen-
hag'da, Manchester'da ve Salzburg'da
eğitim gören bu Isveçli sanatçı, aslında
kemancıdır. Çalgısıyla yaptığı on yıllık
kariyerin ardından orkestra şefliği alanın-
da yoğunlaşmıştır. tsveç'in hemen bütün
orkestralanna ek olarak Kuzey Avrupa ül-
kelerinin önde gelen orkestralanyla da din-
leti vermektedir. Başka bir yönü de Of-
fenbach, Lehar gibi bestecilerin operet-
len üzennde uzmanlaşmakta oluşudur.
Şeflik deneyiminin azlığına karşın
Rudner, Schubert'in "Bitmemiş'" diye
tanımlanan 8. senfonisinde olgun biryo-
rumcuydu. Birinci bölümde, viyolonsel-
lerle kontrbaslann çaldığı altı ölçülük
girişte ve bölümün çeşitli kesimlerinde
hüzünlü bir tragedya vardı. ikinci bölü-
mü ise biraz hızlı alarak yapıttaki bitme-
mişlik izlenimini silmeye çalıştı. Bura-
da binncı temanın lirik ha^'asıyla bölü-
mün tragedya dolu kesimleri arasındaki
zıtlığı başanyla yansıttı. Sözün bu nok-
tasında, obua soloyu çalan ba>
r
an sanat-
çıyla onu yanıtlayan klarnetçiye duydu-
ğum hayranlığı belirtmek isterim.
Dinleti coşkuyla sona erdi
Beethoven'in senfonisinde ise birinci
bölümün geliştirimindekı dramsallık bir
"ADegroScherzando" olan ikinci bölüm-
deki şaka dolu söyleşi, ilgi çekiciydi.
Rudner, son bölümü (Allegro Vivace)
tül gibi hafıf dokulu, fakat dinleyeni şa-
şırtacak kertede hızlı aldı. Böylece din-
leti, coşku dolu bir hava içinde sona er-
di. Dinleyiciler, hem senfonileri hem de
değerli piyanistlerimizi sevgiyle alkış-
ladılar; öyleki sadece bölüm aralannda
değil baa eslerde, aynca Mozart konçer-
tonun birinci bölümünde kadanstan ön-
ceki uzun orkestra uygusunun sonunda
bile alkışlannı esirgemediler. Ne yapa-
lım, amaç, ülkemizdeki evTensel müzik
hareketine yeni dinleyici kitlelerini kat-
mak olunca, bu gibi aşmlıklara katlan-
mak gerek.
Fish Açıkhava'da
• Kültür Servisi - Ünlü
rock vokalisti Fish ve
grubu bu akşam saat
21.30'da Uluslararası
Müzik Festivali
kapsamında İstanbullu
müzikseverlerle
buluşuyor. Hayatın
kuramlan ile kendisini
kısıtlamayan Fish, 22 yaşında Scottish Borders
orkestrasına vokalist olarak katıldı. 1981 yılında da
Marillon'un bir üyesi olan sanatçı. 8 yıl içinde
Marillon'un en önemli bestecisi oldu. 1982 yılında
Marillon EMI ile imzaladığı dünya çapındaki
antlaşma Fish için bir dönüm noktasıydı. Sanatçı
1990 yılında ilk solo albümü olan "Virgin in a
Wildernes of Mirrors"ı çıkardı. Fish 1995'te Funny
Farm Grubu ile göründü ve Yin Yang albümünün iki
yeni kaydını sundu müzikseverlere. Unlü müzisyen
Bosna'da geçirdiği zamanın sonunda çıkardığı
"Sunset On Empire" ile sanatında yeni bir
perspektif oluşturuyor.
0 Salı', Zarifîde sahneleniyop
• Kültür Servisi-5. Sokak Tiyatrosu. 1921-47
yıllan arasında yaşamış ünlü Alman yazar
Wolfgang Borchert'in öykülerinden yola çıkarak
Mustafa*Âvkıran'ın oyunlaştınp yönettiği 'O Salı'
adlı oyunu Zariffde sahneleyecek. 9. Uluslararası
lstanbul Tiyatro Festivali'nde ilk gösterimi yapılan
oyun, gördüğü ilgı üzerine Istanbul'da 20-27 haziran
tarihlerinde saat 21.30'da sadece sekız kez seyirci
ile buluşacak. Öykü çevinlerini Ebru Sonuç'un,
çevre ve giysi tasanmını Naz Erayda'nın.
koreografisini Övül Avkıran'ın, müziğini Alper
Maral'ın ve süpervizörlüğünü Bülent Erkmen'in
üstlendiği *O Salı'da, psikodramatist Denız Altınay
ile AJper Maral, Kemal Kocatürk, Kubilay
Karslıoğlu, Murat Daltaban, Oktay Dal, Ovül
Avkıran ve Yetkin Dikinciler rol alıyor. Biletler
Vakkorama. Çarşı Mağazalan ve Zarifi'den temin
edilebilir. Aynntılı bilgi almak isteyenler 0532 322
0436 no'lu telefona başvurabilırler.
Hamdi Ünal'ın halı serglsî
• Kültür Servisi -İMKB
Sanat Galerisi'nde bugün
açılacak olan Hamdi Unal
Halı Sergisi 12 temmuza kadar
devam edecek. Marmara
Oniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi'nde öğretim üyesi
olan Onal. yurtdışında ve
yurtiçinde İcişisel ye karma
birçok sergi açtı. Ünal, halı ve
kilım öğelerini çağdaş bir
anlatimla yorumlayarak
eserlerinde sunuyor.
DYO Resim Yanşması nda 28. yıl
• Kültür Servisi - Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı
tarafından düzenlenen DYO Resim Yanşmasf nın bu
yıl 28'incısi yapılıyor. Yaşar Eğitim Kültür Vakfı
Idare Heyeti Başkan Yardımcısı Feyhan
Kalpaklıoğlu, Yaşar Topluluğu'nun sadece iş
yaşamı ya da ekonomiyle değil; sanat. eğitim ve
kültürel faaliyetlerle de ilgilendiğini belirtti. Türk
resim sanatının gelişımine çok önemli katkılarda
bulunduğu düşünülen DYO Resim Yanşmalan, artık
gelenekselleşmiş durumda. Sanatçılann yağlıboya,
akrilik. özgün baskı ya da kanşık teknıkte en fazla
üç eserle katılabilecekleri yanşmada konu serbest. 5
Eserlerin daha önce yanşmaya katılmamış. ödül
almamış veya herhangi bir yerde yayımlanmamış
olması gerekiyor. Seçici kurul Avnı Arbaş, Prof. Dr.
Zafer Gençaydm, Abdülkadir Günyaz, Doç. Dr.
Hayati Misman, Prof. Cuma Ocaklı ve Yaşar
Yeniceli'den oluşuyor. Eserlerin, lOtemmuz
akşamına kadar teslim edilmesi gerekiyor.
Jean-Paul Fargier İstanbul'da
• Kültür Servisi - 1944 yılında doğan yazar. sanat
eleştirmeni, video sanatı uzmanı. Le Monde, Art
Press gazeteleri eleştirmeni ve televizyon yapımcısı
Jean-Paul Fargier. 27 haziran cuma günü saat
19.00'da Fransız Kültür Merkezi'nde, "Le Monde
Gazetesi Eleştirmeni Gözüyle, Fransız Videosu'nun
Yenilenmesi" başlıklı bir sö>leşiye katılacak.
Sanatçının son filmleri. "'Ezanne", "L'Ongine Du
Monde". "Adam. Roı Des Singes" ve "Les
Mediations De Rodın'dir.
Kültür Servisi - Genç Pamukbank Sanat
Etkinlikleri çerçevesinde, bu yıl "Sevgi ve
Hoşgörü" temasını işleyecek olan Pamukbank, ilk
etkinlik olarak "'Sevgi ve Hoşgörü" konulu bir
fotoğraf yanşması düzenliyor. Amatör'profesyonel
herkese açık olan bu yanşma ile Pamukbank, sevgi
kavrammın ancak hoşgörü ortammda yaşayabildiği
gerçeğinden yola çıkıyor. Bu yanşmada aynca basın
fotoğrafçılan veya bağlı olduİdan kurum tarafından
gönderilecek daha önceden yayımlanmış fotoğraflar
değerlendirilerek "Basın Fotoğrafı Özel Ödülü" de
verilecek. Yanşmaya giren fotoğraflan
değerlendirecek olan jüride Ani Çelik Arevyan, Ara
Güler. Ersin Alok, İzzet Keribar, Nail Güreli. Nazif
Topçuoğlu, Oya Yürekli, Paul McMillen ve Şener
Şen yer alıyor.
Sinema yazartarınm seçtikleri
Beyoğlu Sineması'nda
• Kültür Servisi - Beyoğlu Sineması sinema •-
yazarlannın seçtiği filmleri yaz boyunca toplu
gösterim kapsamında sinemaseverlerle
buluşturacak. Program kapsamında bugün Danny
Boyle'nin 'Trainspotting'. perşembe günü Joel
Cohen'in 'Fargo", cuma günü Rou Fricke'nin
'Baraka', cumartesi günü Wayne Wang'in 'Smoke',
pazar günü Claude Sautet'in 'Nelly ve Mr. Arnauld'
adh filmleri izlenebiliry25/ 32 40)
BUGÜN
• 1. ULUSLARARASI BOĞAZİÇt FESTİVALİ
kapsamında saat 21.30'da Fish rock konseri
izlenebilir. •
• 1. ULUSLARARASI ÖGRENCİ TRİENALİ
kapsamında saat 15.00'te Ali Akay, Emre Zeytinoğlu
söyleşisi yer alıyor.
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da videodan
'Knife in the VVater' adlı fılm göstenliyor.
• ENKA VAKFI'nda saat 21.15'te'Umut
Şarkılan' adlı oyun izlenebilir.
• ANDON'da saat 22.00'de İlksen ÇeBk'in de
katıldığı '60'lardan 80'lere' başlıklı bir gece
düzenlenıyor.
ULUSLARARASI ISTANBUL MUZIK FESTİVALİ
BUCÜN
• AYA tRİNİ'de saat 19.00'da Camerata
Academica Salzburg yer alıyor.
YARIN
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da
Concertgebouvv Kraliyet Orkestrası izlenebilir.