Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 HA2İRAN 1997 ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYF/L
HABERLERIN DEVAM 15
s~S"---^w,s;
Istanbul
Edime
Çanakkale
Kocaeli
Izmir
Manisa
Aydın
Denizli
AB
AB
AB
AB
AB
AB
AB
AB
31
34
31
32
34
36
36
34
Zonguldak AB 27 Antalya
Sinop
Samsun
Trabzon
Giresun
Ankara
Konya
Eskışehır
Sıvas
AB
PB
AB
AB
AB
AB
AB
AB
24
25
25
26
28
27
28
25
AB 37 Kars
Adana
Mersin
Diyarfaakır
Şanlıurfa
Mardin
Sıirt
Hakkâri
Van
AB
AB
AB
AB
AB
AB
AB
AB
33
30
35
36
32
31
25
22
B 21
Yurdun kuzeydoğu
kesımleri parçalı bu-
lutlu, Doğu Anado-
lu'nun kuzeydoğusu
sağanak ve gok gü-
rültülü sağanak ya-
ğışlı, diğer yerler az
bulutluveaçıkgeçe-
cek. Hava sıcaklığı
artacak. Rüzgâr, ku-
zey ve batı yönler-
den hafıf ara sıra or-
ta kuvvette esecek.
Londra
Paris
Roma
Berfin
Amsterdam
Madrid
Sofya
Brüksel
PB
PB
Y
PB
PB
Y
Y
Y
22
24
32
21
19
27
32
19
Budapeşte Y 26 Münıh
Atına
Milano
Oslo
Helsinki
Stockholm
Belgrad
Viyana
Bonn
AB
PB
Y
Y
Y
Y
Y
Y
32
26
17
17
14
32
19
21
23
ASYA
Moskova
Aşkabat
Almatı
Taşkent
Bakü
Bışkek
Tiflis
Kahire
Y
Y
Y
Y
Y
Y
Y
AB
21
33
30
31
28
32
29
34
Şam AB 36
Parçalı bulutiu i Sısiı Bulutkj ^Çokbuiutlu Yağmtrlıj Kartı Sujukar Gök gürültulü
G U N C E L CÜNEYTARCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
Kıytınk oylara (alınganlık gösterenlere duyunjlur;
yani marjinal oylara) başkanlık eden Muhsin Ya-
zıcıoğlu, örneğin hemen seçime karşıydı. Istemi-
yordu. Nedenlerini sırahyordu. Nüfus sayımı yapı-
larak seçmen kütüklerinin sağlıklı biçime dönüş-
türülmesini istiyor ve en azından 8 milyon seçme-
nin oy kullanmasını sağlamak gerekir, diyordu. Ne-
dense -elbette nedenleri Yazıcıoğlu biliyordur-
hepsinden vazgeçmiş görünüyor.
Hükümetse hükümetliğini bilsin, diye yüksek
perdeden nutuklar atıyordu kapı önlerinde. Aaaa,
bir de baktık ki, son gece Şaibe'nin azınlık hükü-
metine bile razı. Nedense pek korkuyor. Rejim adı-
na konuşuyor. Aman askerier gelrnesin, diyor.
Ve Şaibe'yi de kabulleniyor; hem de Şaibe baş-
kanlığında bir azınlık hükümetine bilegüvenoyu ve-
receğini söylüyor.
Piyasaya küçük küçük sızdırılan haberlere bakı-
lırsa Şaibe de azınlık hükümetine dünden heves-
li. Niye? Çok açık! Güvenoyu almayan bir azınlık
hükümeti yenisi kuruluncaya kadar işbaşında ka-
lacak, belki de güvenoyu almamış bir hükümetle
Türkiye seçimlere gidecek.
Hey gidi düşseverier ülkesi, hey!
Bildiri, bildirim, bilgilendirme veya Batı ağzıyla
deklarasyonlar çağını da geride bırakacağız gali-
ba. Şaibe ile Takkeli, ortalanna Mercedes araba-
lı, şık kılık kıyafetli Yazıcıoğlu'nu alarak bir aile fo-
toğrafı çektirecekler ve 282 oyu bir araya getirdik-
lerini ilan ederek Çankaya'dan hükümet başkan-
lığını, bin yılda bir bu ulusun başına bela olan ha-
tuna vermesini isteyecekler.
Koşutluk
Belki başka güne kalır, ama bir başka sözü edi-
len deklarasyon, DYP'deki muhaliflerin Şaibe'ye
YOLREFAH için görev verilmemesini isteyecekle-
rini içeriyor. Onlann çıkaracağı söylenen bildiri, bil-
dirim, bildirge veya deklarasyonları da -sadece
tam altı aydır- bir türlü yaşama geçemiyor. Yalan-
cı doğum sancılan ile uğraştınp duruyorlar koca
kamuoyunu.
Şaibe, bakmayın gülücükler saçtığına. Sulta-
nahmet Camisi önünde mendil, üç-beş kuruş ye-
rine bir istek; "Lütfen bana bir son şans!".
Çankaya'nın 282 destek oyunun belgelenmesin-
den sonra görevi şıp diye Şaibe'ye vereceğine Tak-
keli öyie inanıyor ki; Demirel'i öve öve bitiremiyor.
Takkeli'nin bu denli övgülerdüzmesi hayraalamet
değil. Zira, Takkeli'nin birini övmesi, o kişinin ken-
di koşutunda olduğunu kabullenmesi demektir.
Zaten maşallahı var. Çankaya ile Başbakanlık
arasındakı gerilim hatlannda giderek bir yumuşa-
ma gözetiliyor.
Takkeli, TSK için, "Herkes görevine baksın" di-
yor. Demirel ise TSK adını vermiyor, ama ara sıra,
"Herkes otursun oturduğu yerde "diye nasihat ka-
rışığı başka söylemlerde bulunuyor.
Çankaya, son günlerde gündemde. Darboğaz-
dan geçenlere, "Bekle ve gör" politikasını izlemek-
te olduğunu beyan buyurduktan sonra, yine "hü-
kümetin istıfasından sonra anayasa gereği ne ya-
pılması gerekirse" yerine getireceğini söylüyor.
Bu, çok açık bir ifade mi şimdi? Değil! Anlamını
elbette ki Cumhurbaşkanı biliyor olmalı. Bizim bil-
diğimiz ise, anayasada başbakan atamasıyla ilgi-
li aynntılı bir bölüm yok. Sadece 109. maddede,
"Başbakan'ın Cumhurbaşkanı'nca TBMM üyele-
n arasından atanacağı"yaz\\\. Örneğin, eski dost-
lardan Cevheri'ye. Ne dersiniz?
Anayasada, ne en çok milletvekili olan grubun,
ne de iki-üç parti birleşerek Cumhurbaşkanı'ndan
görev alacağına değinen bir madde yok.
Bu nedenle Cumhurbaşkanı'nın elinde 1961 'den
beri gelişerek gelen koalisyon hükümetlerinin ku-
ruluşuyla ilgili "gelenek ve görenekler" ve de..
Cumhurbaşkanı'nın yakın geçmişte koyduğu ku-
rallar var.
Bizim siyasetçilerimizin inişli çıkışlı, günlük zik-
zaklannı çok iyi değeriendirecek olan Cumhurbaş-
kanı, kuşku olmasın ki, herkesi doyuracak mantık-
lı bir formül bulacaktır elbette.
Nabza göre şerbet dönemi başladı.
Sürgün kararnamesi beklemedeH Baştarafı 1. Sayfada
Hukukçular, uygulamanın yargıç
ve savcılann bağımsızlık ilkesine
aykın olduğunu belirterek eylem
birligi çağnsı yaptılar. Türkiye Ba-
rolarBirliği Başkanı EralpOzgen,
Atatürkçü kadrolara yönelik sür-
gün girişimine tepki gösterirken,
HSYK üyelerine. "Kazan'ın emir
kulu olmadığınızı gösterin" çağn-
sında bulundu. CHP Genel Başka-
nı Deniz Baykal, "Laikliğe aykın
icraat yapmadık" diyen Başbakan
Yardımcısı Tansu ÇiBer'e yanıt ve-
rirken "yargı kadrolanndaki kryı-
ma" dikkat çekti.
HSYK'nin, yargı çevreleri ile
kamuoyundaki yoğun tepkiyi dik-
kate alıp sürgün kararnamesini
beklemeye aldığı belirtildi. HSYK
yetkilileri, hükümet bunalımının i-
ki haftaya kadar kalkacağını um-
duklannı belirterek kararnameyi
adli tatilden önce mutlaka çıkar-
mak zorunda olduklannı bildirdi-
ler. Özgen. bazı yargıç ve savcıla-
nn unvanlannın düşürülerek görev
yerlerinin değıştirilmesini öngören
atama kararnamesinin onaylanma-
sı durumunda, "yargıya cumhuri-
yet tarihinin en büyük darbesinin
vurulmuş olacağını" bildirdi. Öz-
gen, dün yaptığı yazılı açıklamada,
"Adalet Bakanı'nm, kendi dünya
görüşüne ve partisine yakın olanlar
ve olmayanlar aynmına dayanan
bu keyfi davranışını, TBB olarak
tûm camiamız adına kınıyoruz"
dedi. Kararname taslagının, Ka-
zan'ın görev yaptığı bir yıllık süre
içinde yargıya, yargı bağımsızlığı-
na ve yargıç güvencesine yönelik
olumsuz davranışlarının son hal-
kasını oluşturduğunu ileri süren
Özgen, bu kararnamenin HS YK'-
den geçmeyeceğine ve üyelerin
"yargı darbesi"ne olur vermeye-
cekJerine inandığını belirtti. Öz-
gen, karann kısa sürede çıkması
durumunda, 1125 kişinin özlük
dosyası ve sicil numaralannın na-
sıl incelendiği konusunda kuşku-
lar doğacağını vurgulayarak şun-
lan kaydetti: "Genelkurmay'ın ir-
tica brifingine. Adalet Bakanı'nın
yasak koymasına karşın katüarak,
kendilerinin Adalet Bakanı'nın
emir kulu yargıç ve savcılan olma-
yıp cumhuriyetin bağımsız yargıç
ve savcılan olduklannı kanıtlayan
Ankara yargıç ve savcılannın bu
davranışlannın aynısuu, şimdi yük-
sek kurul üyderinden de bekliyo-
ruz."
İzmir Barosu Başkanı Çetin Tu-
ran, Kazan'ın uygulamasının yar-
gıya müdahale olanaklannı geniş-
letme amacına yönelik yeni bir
kadrolaşma hazırlığı olduğunu be-
lirterek "Kıyımın önlenebilmesi
için hakim, savcı ve avukatlann kit-
lesel eylem birliğini hızla oluştur-
malan gerekir" dedi. Turan, Ka-
zan'ın Hâkimler ve Savcılar Yük-
sek Kurulu'nu da amaçlanna alet
etmek istediğini, yargıdan intikam
almaya çalıştığını öne sürdü.
ÇHD tzmir Şube Başkanı Ah-
met Hamdi Yddırun ise Kazan'ın
uygulamasının laik düzen yanında
yer alan yargıç ve savcılara gözda-
ğı vermeye yönelik olduğunu belir-
terek "Bu uy gulama, faşist ve geri-
ci bir uygulama olup hâkimlerin
RP'ye 30 gün ek süre
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
-Anayasa Mahkemesi Başkanı Yek-
ta Güngör Ozden, partisi hakkmda
açılan kapatma davası nedeniyle
yargıya eleştiri yönelten Başbakan
Necmettin Erbakan'a tepki göster-
di. Özden, yaıgıdaki konularla ilgi-
li olarak yönlendirici degerlendir-
me yapılamayacağını anımsatarak
isim vermeden, Erbakan'm anaya-
saya aykın davrandığını bildirdi.
Anayasa Mahkemesi'nce. 14 yıl-
da 20 parti kapatılmasına karşın, RP
hakkmda kapatma davası açtlması
üzerine yargıya tepki gösteren Baş-
bakan Erbakan, eleştirilerini dün
grup toplantısmda da sürdürdü.
"Parti kapanlmasuun ilkellik oldu-
ğunu'' söyleyen Erbakan, '"Bu dav-
ranışlar demokrasiyle bağdaşmaz.
Hangi sebeple olursa oisun arkadan
duvan kınp içeriye girmek, halkın
verdigi kararlan değiştirmek imkâ-
nına sahip otunması durumunda
orada demokrasi yok demektir. De-
mokrasizırhtnın deiinmesine izinve-
rflmemesigerekir. Halkın verdigi ka-
rara hiç kimse hiçbir şekflde müda-
hale edemevecekm-" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi, RP'nin ya-
zıh savunması için dün 30 günlük ek
süre tanıdı. Yüksek mahkeme, Yar-
gıtay Cumhuriyet Başsavcıhğı'nı
dinledikten sonra RP'ye son bir kez
de sözlü savurana hakkı verecek. Bu
savunmayı RP Genel Başkanı Nec-
mettin Erbakan ya da beİirleyecegi
bir vekil yapacak. Bu savunmanın
ardından Anayasa Mahkemesi ra-
portörtayin edecek. Raportörün ha-
zırlayacağı rapor mahkeme üyeleri-
ne dağıtıldıktan sonra, RP'nin kapa-
tılıp kapatılmayacagına karar verile-
cek.
Anayasa Mahkemesi'nin dünkü
toplantısından sonra gazetecilerin
sorulannı yanıtlayan Başkan Yekta
Güngör Özden, Erbakan'ın sözleri-
, ni ejçştirdi. Yüksek mahketnenin
başkan ve üyelerince incelenen ko-
nularla ilgiü hiçbir değerlendinne
yapılmadığına dikkat çeken Özden
şunlan söyledi:
u
Karar verdikten
sonradosyadan elimizi çekeriz. Dos-
yanın tünıü tamamlannıadan.işlem-
ler bitirilmeden kurulagiriptaroşd-
madan, taroşılıp oylamaya geçilip
oylanmadan bfa Me sonucnn ne obi-
cağmı anlamayTZ. lçeriden ve dtşan-
dandeğişksöyleııblervesöylenıler-
ickonuyay^klaşılryor.Bunlaryanlış-
nr. O bakundan benim yıllanlan be-
ri yapögıro konuşmalarda, ant içti-
ğim ilkclcri savunmam hiç kimseiçin
yanhhk anUmına gefanez. Kaldı ki,
ben yansızhğunı, yanlı olduğumu
söylemelerine karşın açıklıyorum.
Kimi akb evveller, 'Yansızlığını sık
sık söyleyen adam yansız olamaz*
diyorlar. Ben bu konuya en son ör-
nek olarak 19%'da verdiğinıiz gü-
ven oylaması karanmta gösteriyo-
rum."
Hukukdevletinde herkesin huku-
ka saygılı olması gerektiğini vuıgu-
layan Ozden, anayasanın 138. mad-
desi uyarınca "kim olursa olsun"
yargıdaki konularla ilgili yorum ya-
pamayacağını kaydederek, "Hukuk
devletinde hukukasaygmuıilk behr-
tileri. yönetimde görev alanlardan
gelmefidir.Ama yıllardırTürkiye bu
yanl«}i işfiyor. Hukuk devletinde he-
pimiz hukuka saygılı olacağız ki, so-
kaktaki yurttaşm hukuka haghhgını
ve güvenini sağlayabikhjn*' diye
konuştu.
bağunsızüğı ilkesine tümüyle ay kı-
n. Bu girişimin önünün kcsilebil-
mesi için hâkim ve savcıların doğ-
rudan sesini yükseltmesi gerekir"
dedi.
Muğla Cumhuriyet Başsavcısı
Ertem Türker de, kararnameyi, ba-
kanın giderayak "bostan korkulu-
ğu" olmadığını kanıtlamak için
"Genelkurmay'a bir reaksiyonu"
olarak nitelendirdı. "Bu sürgün,
benim 30 yıllık mesleğimin şeref
belgesi" diyen Türker. son sözü
HSYK'nin söyleyeceğini anımsa-
tarak "Eğer hâkim ve savcılar hâlâ
yüksekse ve vicdanlaruu yitirme-
mişlerse bu kararname geçersiz ha-
le getirilir" diye konuştu.
Eski Istanbul Barosu Başkanı
avukat Turgut Kazan. Kazan'ın
yargıdaki kadrolaşmaya yönelik
temmuz kararnamesinin önüne ge-
çilmesini istedi. Kazan, yargıda
depreme yol açacağını öne sürdü-
ğü karamameyle ilgili yaptığı açık-
lamada şu göriişlere yer verdi: "Re-
fah Partisi, Adalet Bakanı Şevket
Kazan'ın eliyle yürüttüğü yargıyı
ele geçirme plamnı sürdürüyor. Bir
yandan yargıç- savcı smavlannda
mülakat sistemi kadrolaşma için
kullanılırken, bir yandan adliye
müfcttişlerinin beluienmesinde ay-
m arayış kendini gösteriyor. Nite-
ldm 27^.1997 günlü Resmi Gaze-
te'de 21 adliye müfettişinin atama-
sıyapıkn. Bu listeye kimse dikkat et-
medi. Yargıç ve savcdarla ilgüı so-
ruşturmalan doğrudan bakan iz-
niyie başlaüp yürütecek olan mü-
fettişler. anayasamızm 144. madde-
sine göre ne yazık ki doğrudan ba-
kan taranndan belirlenip atamyor-
lar. Böy le bir bakan elinde bu uy-
gulamanın çok büyük bir tahriba-
ta yol açacağını hatuiatmak istiyo-
ruz. Ve HSYK'nin tüm soruştur-
malarda çok özel bir duyarlılık gös-
termesi gerektiğini belirtiyoruz.
Temmuz kararname taslağuıı Yük-
sek Kurul dikkatle incelemelidir."
Baykal, dün partisinin TB-
MM 'deki grup toplantısmda, Ka-
zan'ın giderayak kıyım listesi ha-
zırladığını söyledi. Baykal. "RPse-
çim kay beden adaylarını yerleştir-
mek istiyor. Böy le bir kıyını listesi
olamaz. 1125 kişinin kaderini, ya-
nn isüfa etmek zorunda kalan bir
hükümet y önlendiremez. DYP Ge-
nel Başkanı 'Laiklıği tehdıt edecek
ne yaptık?' diyor. İşte laikliği savu-
nan kadrolar uzaklaşürümak iste-
niyor'' diye konuştu.
Türbanh öğretimin belgesiŞANLIURFA (Cumhuri-
yet) - Bağnaz eğitimin mer-
kezi haline getirilen Şanlıur-
fa'da her uygulamasıyla şe-
riatçılara arka çıkan tl Milli
Eğitim Müdürü Öner Er-
gjenç, Cumhuriyet muhabiri
Ozcan Güneş'in "türbanh
öğretmenlerigörüntülemesi-
ne" engel oldu. "Türbanh
öğretmenlerin fotoğraflanm
çekmeye geldiniz" dıyerek
Güneş'i zorla salondan attı-
ran Ergenç'in bu hareketine
tesettürlü öğretmenler de al-
kışla destek verdi.
Yüzlerce öğrehnenin yanı
sıra ilkokul öğrencilerinin
bile derslere türbanla girdiği
Şanlıurfa'da dün sabah dü-
zenlenen öğretmenlerin ku-
ra çekim töreni ilginç geliş-
melere sahne oldu. Öğret-
menevındekı törene 174'ü
kadın toplam 464 öğretmen
katıldı.
DYP Milletvekili Necmet-
tin Cevheri'nın adamı olarak
bilinen Ş.Urfa Milli Eğitim
Müdürü Öner Ergenç'in ko-
nuşmasının ardından kura
çekimi başladı. Bu arada fo-
toğraf çekmeye başlayan
Cumhuriyet muhabiri Özcan
Güneş, Ergenç'i rahatsız et-
ti. Bir anda paniğe kapıldığı
gözlenen Ergenç, mikrofo-
nu tekrar eline alarak şu ko-
nuşmayı yaptı:
"Saym Ozcan Güneş, tür-
banlı öğretmenlerin fotograf-
lannı çekmeye geküniz, ama
burasının bir okul ohnadığı-
na dikkatinizi çekerim. Bazı
gazeteciler de böyle halkı bö-
lüyorlar. birbirierinedüşürü-
yorlar. Huzuru bozuyorlar."
Yerel gazetelerce "koyu
bir Atatürkdüşmanı" olarak
tanımlanan Öner Ergenç'in
muhabirimiz Özcan Güneş'i
hedef göstererek yaptığı tah-
rik dolu konuşma, sayılan
50'yi bulan türbanh öğret-
menler tarafindan alkışlarla
desteklendi. Türbanh öğret-
menlerin "yuh" çekmesi
üzerine Milli Eğitim şube
müdürlerinden Mehmet
Gürbüzer de Güneş'in üze-
nne yürüyerek görevlilerle
bırlikte dışan attı.Öğretmen
olan eşi okulda derslere "pe-
çeyle girdiği'' öne sürülen ve
"şeriatçı'' olarak tanımlanan
Gürbüzer. muhabirimize ha-
karetlerde de bulundu.
Cumhuriyet muhabırini
şeriatçı çevrelere hedef gös-
teren Öner Ergenç'in irticai
faaliyetleriyle ilgili CHP
millet\ekilleri bir süre önce
TBMM'ye soru önergesi
vermişti.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
I Baştarafı 1. Sayfada
"Türk anayasasına saygı gösterilmesi ve laik de-
mokrasi geleneklerine uyulması gereklidir."
Lastik gibi bir söz... Istediğin yere çek. "ABD de-
mokrasi dedi" de... "ABD laiklik tehlikesine dikkat
çekti" de...
Ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nicholas
Burns, lastiği biraz daha elastiki yaptı:
"Türk politik yaşamında ordunun elbette rolû
vardır. Türkiye tarihine ve anayasasına bakarsanız
bunu görürsünüz..."
Hafta başında gelen haberier ise resmi açıklama-
lardan biraz daha ileriydi. ABD, Türkiye'deki asker-
lerle ve sivillerle sürekli temas halindeydi...
Görünen o ki, ABD temasta iltimas yapmıyor.
Herkese birer mavi boncuk, birer de maymuncuk
veriyor...
O maymuncukla da ABD ile hiçbir kesimin ilişki-
sinin kilitlenmemesini sağlıyor.
Nedir ABD ile ilişkilerdeki vazgeçilmez koşul?
Kendi kârınla ABD'nin çıkarını eşittut...
Aynntıya dikkat... Ülkenin kârı değil, kendi kânn...
Konuyu dağıtmadan kısa bir dünya turu yapa-
lım...
Afganistan'da değil çarşaf, yüzünün küçük bir
bölümü görünen kadınların bile dışan çıkmasını ya-
saklayan, resmi dairelerdeki tüm kadın memuriann
işine son veren Taleban yönetimini ilk "tanıyan" ül-
ke ABD oldu...
Cezayir'de, Islami Selamet Cephesi'nin 1990'la-
nn başındaki güçlenişinin ardından, bu kesimle dir-
sektemasını kuran ülkelerin başında ABD geliyor...
Afrika'da, Fransa'nın etkin olduğu ülkelerin tü-
münde, iktidartara muhalefet eden kim olursa ol-
sun, yanında ABD'yi buluyor. Ister sürekli kan dö-
ken bir kabile reisi olsun, ister mevcut diktatörden
daha acımasız ruhlu biri olsun... Önemli değil, ye-
ter ki ABD'den yana olsun...
Sabah ailesinin ülkesi Kuveyt'le Suud ailesinin
ülkesi Suudi Arabistan'da demokrasinin ne kadan
var da ABD, bu ülkelerle sıkı müttefık?..
Gelen ağam, giden paşam...
Sevdiğim bir Amerikan atasözüdür
"Bir planınız yoksa, başkalannın planının parça-
sı olursunuz..."
Ülkemizde iktidarı elinde tutanlann planı var mı,
yok mu? Varsa, nereye doğru belli değil...
Bir yandan "AB Hıristiyan kulübü değildir" diye-
ceksiniz, bir yandan salt Islam ülkelerinin lideri gö-
rünme arzusu uğruna, yedi Müslüman ülkeyle iş-
birliğine gireceksiniz...
Konunun bu yanına daha sonra değinelim... An-
kara'yla devam edelim. Hacı'yla Bacı için yeni bir
dönem başlıyor. Her ikisi de perde gerisinde, "ABD
bizdenyana" türküsünü sözsüz söylüyor...
Oysa yazının başında vurguladığımız gibi, ABD
kendisinden yana. Ötesi, gelen ağam, giden pa-
şam... Elimi ateşe sokmam, sağlam dursun ma-
şam...
O zaman, gözünü oraya buraya değil de Türki-
ye'nin gerçeklerine ve gücüne çevirenlerin daha di-
ri, daha iri, daha üretken olması gerekiyor. Bunun
yolu da karşı tarafın başansızlığını beklemekten
geçmiyor.
Burada da umut olarak "sol" ön plana çıkıyor.
Ama sol partiler, bugünkü krize dayanarak yükse-
leceklerini düşünürierse kerizlik ederler.
Diyelim ki salt laiklik bayrağını yükselterek yürü-
dünüz. O sorun bir şekilde çözülürse elinizde ne ka-
lacak?
Bayrağın sapı...
Yazıyı hükümetle bitirelim...
Ortaklann ne yapacağını önceden kestirmek ger-
çekten zor. Ama altına yüzde yüz imza atacağımız
bir durum var:
Her ikisi de koltuğü bırakmamaktan yana...
Buna bir atasözüyle yanıt verelim:
"Pek çok kışi kaçmaktan korktuğu için cesurzan-
nedilmiştir..."
'Yolsıızhığu özgür basın ortaya çıkardı'
• Baştarafı 1. Sayfada
- Türkiye'de siyasilerin yolsuzlukla-
ra kanşmasıyla İtalya'daki durumu
nasıl kıyaslıyorsunuz?
SALAZAR-Aslında bu kıyaslama-
yı yapacak durumda değilim. Ama
uluslararası iş ve para dünyasında Tür-
kiye ve Italya gibi ülkeler. gırtlağına
kadar yolsuzluğa batmış ülkeler ola-
rak değerlendiriliyor. Ama bu benim
görüşüm değil. Hatta Türkiye'deki du-
rumun ttalya'dakinin benzeri olduğu-
nu söyleyecek pozisyonda da değilim.
- Italya'da 1992'de temiz eUer için
başlaulan Milano Operasyonu vardı.
Bu olay nasıl başlamıştı?
SALAZAR - Bir kamu ihalesiyle il-
gili birkaç bin dolarlık bir rüşvet öden-
diği ortaya çıkmıştı. Böylece Mila-
noîdaki savcılar nelerin döndüğünü or-
taya çıkarmayı başardılar.
Mütbiş bir olay ortaya çıktı. Herkes
herkese bir şeyler vermişti. Biz buna
Italya'da "çevreselyolsuztuk'' adını ve-
riyoruz. Birileri, bir şeyler yaptırmak
istedikleri zaman birilerine para öde-
mek zorundadırlar. Onun için buna
"çevresel yolsuzluk" adı veriliyor.
Olay ortaya çıkınca iş ve para dün-
yasından "hırafçılar" hapse girme-
mek için savcılann bürolan önünde
kuyruğa girdiler. Bu. iki yıl kadar sür-
dü.
Bu operasyon sırasında bazı siyaset
adamlan ve işadamlan patlak verecek
skandaldan korktuklan için intiharet-
tiler.
Şunu da belirhnek istiyorum:
Bir sistem yozlaşmışsa. yolsuzluk-
lara batmışsa bunun suç örgütleriyle
bağlantılı olması kaçınılmazdır. Ama
yolsuzluk her zaman suç örgütleri,
mafyayla bağlantılı anlamına da gel-
mez. Yolsuzluklar sistemi yıpratır, za-
yıflatır; öyle bir durum doğar ki o za-
man suç örgütleri kolaylıkla sisteme
sızma olanağı bulurlar.
- Peki, miUetvekiIlerinin dokunul-
mazhkları konusunda ne düşünüyor-
sunuz? Yolsuzluklara bulaşmış millet-
vekflleri hakkmda bu dokunulmazlık-
lar yüzünden soruşturma açüamıyor.
Bu durumda ne yapılmah?
SALAZAR-Milletvekili dokunul-
mazlığı bazı durumlarda gereklidir.
Bir kere, siyaset hayatı ve siyasinin
bir biçimde korunması gerekir. Örne-
ğin, parlamentoda söyledikleriyle mil-
letvekilleri hakkında soruşturma açı-
lamaz. Ama bunun amacı parlamen-
tonun tümünü konımaktır. Ama diye-
lim ki bir parlamenter adi bir suç işle-
di; kansını öldürdü. Bunun, siyasal
yaşamıyla bir ilgisi yoktur. Yani bura-
da siyasal yaşamını korumak gibi bir
gereklilik ortadan kaUonıştır. Eğer bir
milletvekili yolsuzluğa kanşmışsa o-
nun dokunulmazlığını parlamento
kaldırmalıdır. Türkiye'de ise parla-
menter dokunulmazliğının çok güçlü
olduğunu düşünüyorum. Belki bu ko-
nuda düzeltmeler yapılabilir.
- Peki siyıasi partilere parasal destek
nasıl verilebilir? Bildiğün kadany la siz
bu işin çok şeffaf yapılmasını. böylece
yolsuzluklann önüne geçilebileceğini
savunuyorsunuz»
SALAZAR - ttalya'da bu yıl yeni
bir yasa çıktı. Bu yasa vatandaşlann
vergilerinin belli bölümlerini siyasi
partilere yatırabilmelerini, bunun da
çok açık ve net bir biçimde uygulan-
masını öngörüyor.
Ama görüldü ki pek az kişi siyasi
partilere bağış yapmak istiyor. Belki
bu kişiler siyasi partilere verecekleri
paramn doğru yerlerde kullanılmaya-
cağı kuşkusu içındeler.
Siyasi partilere yardımı öngören es-
ki yasada da şirketlerin, kuruluşlann
siyasi partilere bağış yapmalarını, a-
ma bu bağışın son derece şeffaf bir bi-
çimde olmasım öngörüyor. Ayrtca ve-
rilen bağışın şirketin defterlerine de
geçirihnesi şart. Ama her zaman öyle
olmuyor. Bazı kanşık emelleri olan
kişilere bu bağışlan yaparken gizli,
karanlık yollan da tercih edebiliyorlar.
- Basın ve medyanın parlamentoda
yolsuzluk olayianndaki rolünü nasıl
değerkndiriyorsunuz?
SALAZAR- Hayati önemde bir ro-
lü var. Italya'da miUetvekiIlerinin yol-
suzluk olaylanmn ortaya çıkanlma-
sındabasının da işin üzerine ciddiyet-
le eğihnesi yaıdımcı oldu. Kamuoyu-
nun bilgilenmesi, kamuoyu oluşturul-
masında basın ve medyanın çok etki-
li bir rolü var.
- İtalya'da bir Berlusconi olayı ya-
şandı. Berlusconi büyük medya patro-
nu olmasuıa karşın basuı onu didik di-
dik etti. Siz ttalyan basınmın bu tutu-
munu nasıl karşıladınız?
SAL4ZAR- İtalya'da çok ciddi bir
basın özgürlüğü var. Yolsuzluklarla
suçlandığı sırada Berlusconi'nin üç
televizyonu vardı. Üçü de birbirinden
farkh yayın yaptı Berlusconi konu-
sunda. Gerçekten de Berlusconi'nin
televizyonlannda çalışan gazeteciler
çok güzel bir basın özgürlüğü, gaze-
teci vicdanı özgürlüğü örneği veıtliler.
-Ceza kanıuıu. parlamenteryobuz-
hıklarma karşı bir önlem olabitir mi?
Tek önlem mi olmah?
SALAZAR - Bu tür yolsuzluklann
tabii ki öncelikle ceza yasası madde-
leriyle cezalandınlması zorunludur.
Ama ısrarla söylediğim bir nokta, bu-
rada ceza yasasmın bu yolsuzluklara
karşı tek önlem olarak kabul edilme-
mesidir. Bunun dışında idari, siyasi
cezalar verilmeli. Bakın, italya'da
skandallar 1992 öncesi de vardı. Ama
o dönemde bu skandallara karşı siya-
si partiler kendilerine çekidüzen ver-
selerdi, seçmenler de sandıkta siyasi-
leri cezalandırabilseydi o zaman bel-
ki de ceza yasasına başvurmak zorun-
da kahnmayacaktı.