Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN 1997 ÇARŞAMBA-^
10 KULTUR
Kremlin Oda Orkestrası Aya İrini'ye popüler ezgiler taşıdı
'Klasik müzik halktan kopuk'GÜLERÇETİN
Müzikseverlerpazartesi akşamı Ulus-
lararası Istanbul Müzik Festivali kapsa-
mında Kremlin Oda Orkestrası ile buluş-
tu. Aya trini'de gerçekleşen konserde
Rossini, Stravinsky, Devienne ve Çay-
kovski'nın yapıtlannın yanı sıra zengin
bir potpuri ve 'Oynama Şıkıdım Şıla-
dım' gibi popüler parçalara da yer veril-
di. Orkestranın şefı Misha Rachlevsky'nin
"klasik müziğin arük sınırlı Ldeyici kit-
lesiyle yetinmeyip halka ulaşması gerek-
tiği" yönündeki görüşlerinin Istanbul
Müzik Festivali'ne yansunadığıydı sanı-
nz bu zenginlik.
Moskovalı müzisyen Misha Rach-
levsky 1973 yılında Sovyetler Birliği'ni
terk ederek çeşitli ülkelerde çalıştı,
1976'da da ABD'ye yerleşti. 1984 yılın-
da bu ülkede Yeni Amerikan Oda Or-
kestrası 'nı kuran sanatçı, 1989'dalspan-
ya'dan gelen bir teklîf üzerine Yeni Ame-
rikan Orkestrası'yla birlikte iki yıllığma
Granada'ya yerleşti. Rachlevsky aynca
bu kentin kendi oda orkestrasının kurdu.
Rachlevsky'nin müzik yaşamındaki
en ilginç serüvenlerden biri de Kremli Oda
Orkestrası'nın kuruluşu. Sanatçı Cla-
ves'ten kayıt firmasınm teklifi üzerine
Moskovalı müzisyenlerle Rus repertu-
van kaydetme projesine başladı. 1991
yazı sonunda Sovyetler'de hâkim olan
özgürlük ortamından yararlanarak da
proje kapsamındaki müzisyenlerle Krem-
lin Oda Orkestrası'nı kurdu. Orkestan-
nın uluslararası bir topluluk olarak ka-
bul edilmesinde ise Ispanya'da verdikle-
ri onikı konseri içeren turneleri önemli
rol oynadı. Orkestra kurma merakıyla
tanınan şef Rachlevsky ile konserinden
önce görüştük.
- Sovyetler Birliği'nden aynlma nede-
niniz neydi?
Rachlevsky-Çok uzun 2aman geçti üze-
rinden. Zaten beni kızdınp ülke dışına çık-
mama neden olan belirli bir olay da yok-
tu. Sadece aynlma nedenimin politik ol-
madığını söyleyebilirim. Ülkede özel-
25. ULUSLARARASI
İSUNBÜL
MÜZİK FESTİVALİ
likJe hoşuma gitmeyen şey her şeyin plan-
lanmış, tasarlanmış olmasıydı. Kişisel
olarak sistemi değiştirmek, ülkeyi de-
mokratik birplatforma taşımak gibi amaç-
lanm yoktu. Ancak mesleki açıdan çok
kısıtlanmış hissediyordum kendimi. Sürp-
rizlere yer yoktu. Her şey önceden belir-
lendiği gibi gelişiyordu. Ben de sanatı-
ma kanşılmasına katlanamıyordum.
-Granada'da kentin kendi orkestrası-
nı kurdunuz. Bir sanatçı olarak kalıcı iz-
ler bırakmak nasıl bir duygu?. Orkest-
ranın geüşimini izleyebiliyor musunuz?
Rachlevsky- Sizden uzak bir ülkede si-
zın kurmuş olduğunuz orkestranın sa-
natseverlere ulaştığını bilmek muhteşem
bir şey. Orkestrayla bağlantımı sürdürü-
yorum elbette. Bazen konuk sanatçı ola-
rak konserlerine katılıyorum. Yalnız or-
kestranın mali durumu kuruluş döne-
mindeki kadar iyi değil. Elbette bunun
benim orkestrayı bırakmış olmamla hiç-
bir ilgisi yok. 1992 Ispanya için tam an-
lamıyla refah ve bolluk yılıydı. Bu ne-
denle sanat için de istendiği kadar para
bulunabiliyordu. Ülkenin şu anda uygu-
ladığı kemer sıkma politikası Granada Or-
kestrası'na da yansıyor elbette.
- Kremlin Oda Orkestrası kendini na-
sılfinanseedi\t>r?
Rachlevsky - Devlete bağlı değiliz. Ta-
mamen özel bir kuruluşuz. Ancak bizi
destekleyen ve yardımda bulunan pek
çok özel kuruluş var. Bir tür sponsorluk
ilişkisi ancak tek bir kuruluşa da bağım-
lı değiliz. En büyük desfeği de Alar-
ko'dan görüyoruz. Kayıtlardan, konser-
lerden ve yurtdışındaki turnelerden de pa-
ra kazanıyoruz elbette. Geçen ocak aym-
da da devletten az miktarda katkı aldık.
İSHHIM.
(HTtlR
VE SANM
¥»IF1
C_/luslararası Istanbul Müzik
Festivali'nin pazartesi
akşamki konuğu Kremlin Oda
Orkestrası'ydı. Orkestranın
şefi ve kurucusu Misha
Rachlevsky klasik
müziği kitlelerle
buluşturmayı
amaçlıyor. Bu
nedenle konserde
klasik müzik
orkestralanndan
dinlemeye alışık
olmadığımız
parçalarla karşılaştık.
- Sovyetler Birtiği'ndeki rejim degişik-
nğinden ülkenin sanafj nasıl etkilendi?
Rachlevsky- Ülkedeki özgürlük orta-
mının sanat üzerinde hem olumlu hem
de olumsuz etkileri oldu. Artık herkes sah-
neye çıkıp kendisini sanatçı ilan edebi-
liyor. Her yurtdışına çıkan kendisini yet-
kin ve kabiliyetli sanatçı zannediyor. Bu
kısa vadede sanatın düzeyini düşürüyor
elbette. Avrupa'da da Rus müziği hakkın-
da hayal kınklıklan oluşmaya başladı. Bü-
tün yeni orkestralar isimlerinin önüne
'Moskova' sıfatını katıyor. Eski orkest-
ralann kalitesini bilen Âvrupalılar ise bu
orkestralan dinlediklerinde şaşınyorlar
elbette. Üstelik devletin sanata katkısı
da oldukça azaldı. Öte yandan eskiden
Rusya'da repertuvarlar oldukça sınırlıy-
dı. Çağdaş müziğe. dini müziğe kesin-
likle yer verilmiyordu. Şimdi tamamen
özgürüz tercihlerimizde. Bu da konser-
leri zenginleştiriyor. Bir de Rus müzis-
yenler batıyla daha çok diyaloğa girebi-
liyor, turnelere, festivallere katılıyor.
Böylelikle sanatçılann bakış açısı geniş-
liyor. Rusya'da hâlâ çok geniş ve seçici
bir izleyici kitlesi olduğu için olumsuz
etkilerin zamanla ortadan kalkacağına
inanıyorum.
- İstanbuJ Müzik Festhali'ni daha ön-
ce takip edebiliyor muydunuz? Festivali
değerlendirir misiniz?
Rachlevsky - Festivale katılan arka-
daşlanm programı ulaştınyordu bana.
Festivali değerlendirirken özellikle prog-
ramın zenginliği dikkatimi çekiyordu.
Bu nedenle Kremlin Oda Orkestrası'yla
bu festivale katılmak beni çok heyecan-
landırdı. Buraya geldikten sonra da or-
ganizasyonun titizliği ve aynntılara ver-
diği önem etkiledi beni. Her türlü ihti-
yacımız göz önüne alınmıştı. Sanatçı için
bu tür koşullann sağlanması oldukça
önemli. Böylelikle sadece konsere yoğun-
laşabıldık.
- Günümüzde klasik müziğin duru-
munu değerlendirir misiniz?
Rachlevsky- Kendimi bu değerlendir-
meyi yapacak kadar yetkın görmüyorum
aslında. Ancak klasik müziğin en büyük
sorununun insanlardan kopukluğu oldu-
ğunu düşünüyorum. Pop konserleri do-
luptaşarken klasik müzik salonlannın ya-
n yanya boş kalması bence klasik mü-
zik sanatçılannın izleyiciyle iletişim kur-
ma ihtiyacı duymamasından kaynaklanı-
yor. Çok üzücü bir durum bu. Sanatı bi-
reyse! yaşama lüksüne sahip değiliz. tz-
leyicilerin çoğu klasik müzik konserle-
rine gelip vitamin alıyorlar. Yani iyi bir
şey olduğunu biliyorlar ama tat almıyor-
lar. Artık insanlann konsere gelip işimi-
ze saygı duyması ve iyi bir şeyler yaptı-
ğımızı fark etmesi ama değişik bir zevk
alamaması yeterlı değil.
Her klasik müzik konsenni bir olaya
dönüştürmesını bilmeliyiz. Canlı kon-
serlerin televizyondakı konserlerden bir
farkı olmalı.
15 Haziran - 8 Temmıu 1997
Ebruli bir renk cümbüşü:
Ali Osman Gencersergisi
Festivalde Bu Hafta
The King's Singers
15 Haziran 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası / Gustav Kuhn, şef
Ayla Erduran, Suna Kan, Bahar Biricik, keman
15 Haziran 1997, AKM Büyük Salon, 21:30
Kremlin Oda Orkestrası / Misha Rachlevski, şef
Gülşen Tatu, flüt
16 Haziran 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
Yansımalar'dan Bab-ı Esrar'a
16 Haziran 1997, AKM Konser Salonu, 21:30
Camerata Academica Salzburg / Till Fellner, piyano
17 Haziran 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
Camerata Academica Salzburg / Peter Schreier, şef
Alexander Janiczek, keman
18 Haziran 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
Amsterdam Concertgebouvv Kraliyet Orkestrası
VVolfgang Savvallisch, şef
Godfried Hoogeveen, viyolonsel - Ken Hakii, viyola
19 Haziran 1997, AKM Büyük Salon, 19:00
Amsterdam Concertgebouvv Kraliyet Orkestrası
VVolfgang Savvallisch, şef
Frank Peter Zimmermann, keman
20 Haziran 1997, AKM Büyük Salon, 19:00
tnci Çayırlı Solo Konseri
20 Haziran 1997, AKM Konser Salonu, 21:30
ORFEO (Opera - 3 Perde)
I Solisti Veneti / Claudio Scimone
M.Dupuy (alto), W. Kim (sop.), A. Chlerichetti (sop.)
21, 22 Haziran 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
lllEczacıbaşı V
^ m ^ • REMMJ1T
Bu Han Cumhurtyet Gazetesı'nın
katkısıyla yayınlanmıştır.
Cumhuriyef
SUNGU ÇAPAN
Geçen gün bir resim sergisini gezdim, ha-
yatım değişmese de iki satır bir şeyler yaz-
mak şart oldu! Son yıllarda gitgide çeşitle-
nerek, enstalasyondan kavramsal sanata
meyleden modern beğenilerin peşinde ge-
lişen, zengin bir yelpaze görünümü arzeden
resim piyasamızın yaz rehavetiyle kanşık,
yoğun hırgürü içinde görmezden gelinen bu
sergı, yağlıboyadan başkasına itibar etme-
yen ressam Ali Osman Gencer'in büyük
tuvallerinden oluşan ve ilk bakışta sarsıp yo-
rarak karmakanşık ettiği izleyiciyi, kont-
rolsüz bir coşku paletinden dökülmüş. cı-
vıl cıvıl bir renk
cümbüşüyle karşı
karşıya getıren bir
sergiydi.
Uzaktan kanşık,
karman çorman gö-
rünen ve yaklaştık-
çaiçinegirilen,bak-
tıkça, bakıldıkça
netleşerek ortaya çı-
kan. beylik yakış-
tırmayla 'New Age
vesürreahst" olarak
nitelenebilecek re-
simler Gencer'in
yaphklan.
Büyük boyutta
31 parça yağlı bo-
ya tuvalden oluşan
ve Etiler Nispetiye
Caddesi, Pelit Pas-
tanesi'nin altında-
ki minik ama şirin tablo galerisinde görü-
lüp gezilecek olan Ali Osman Gencer Ser-
gisi, 1968'den beri 13 kişisel sergi açanbu
ressamın kendine özgü aleminden yansıma-
lar sunuyor.
Gökkuşağırun bûtün renkleri
Ali Osman Gencer'in hayalgücünün, im-
gelerinin, fantastik görüntülerinin başı so-
nu yok, sıradan bir piyasa ressamı değil o
her nabza göre şerbet veren. Yağlıboya pen-
türün bildik durağan diiini bozan, firçayı,
spatülü aşmış, kendine özgü, benzersiz bir
tekniği var, sanki gökkuşağımn bütün renk-
lerini kuşanmış onun resmi.
Bangır bangır bağıran renklerin, ebru sa-
natını çağrıştınrcasına sürüldüğü bir Ali
Osman Gencer tuvali, ışıl ışıl, çok katman-
lı bir renk hengâmesidir. Kriztalize edil-
miş renkler. üst üste yığmalar. yığışmalar,
bellı belırsız kalabalık figürler, leitmotif-
ler, renk geçişleri, yoğun doku ve istif ağır
basar onun resimlerinde.
Doğru bildiği yolda, eski tarz yağlıboya
pentür yapar ve her rengin tonlannı, ebru-
ya selam sarkıtarak. savurganca kullanan,
boyalannı sanki taşkınca akıtmış, kanp ka-
nştırmış, kaktırmış, adeta kazımış izleni-
mi veren Ali Osman Gencer'in renk cüm-
büşü niteliğındeki tablolan, manzara resmi-
nin modern vBryasyonlanndan fantastike ve
sürrealizme yelken açıyor.
Baskı tekniğinin tam hakkını veremedi-
ği,sontahlildeso-
yut yeniekspres-
yonist-sürrealist
olarak kategorize
edilebilecek. diz-
ginlerinden bo-
şanmışbirerrenk
karması halindekı
bu resimlerde,
sonsuz bir gökyü-
zü, puslu dağlar,
yeşıl vadiler, pa-
muk beyazından
griye koyulaşan
bulutlar, kuşlar,
önden yandan
yüzler, surat su-
retleri ve melek-
ler, açık seçik be-
lirginleşiyor. Bü-
tün bu ebruli. ren-
gârenk karmaşa
içinde, 'bakbkça ortaya çıkan' resimlerde,
küçük mücevher panltısına sahip kimi ay-
rmtılann ızini sürerek keşif gezilerine çık-
mak, hoş bir oyuna dönüşüyor giderek.
Viyana fantastik ekolünü de çağnştıran
ışık huzmeleriyle dokunmuş, alacalı bula-
calı bir atmosferin öne çıktığı, tek ya da iki-
li-üçlü gruplar halinde meleklerin, kuşla-
nn, yüzlerin, profillerin, ağaçlann, deniz-
lerin, kayıklann. antik sütunlar ve boğaz
manzaralannın seçildiği Ali Osman Gen-
cer'in resimlerine ilgısız kalamayıp sanat
eleştirmenliğine soyunduğumuz bu gazete
yazısından çok daha fazlasını hak ediyor bu
sergi kuşk\ısuz.
Orneğin bir Sezer Tansuğ ustamızın çok
daha derinlemesine değerlendıreceğı Ali
Osman Gencer sergisi. Etiler Tablo Gale-
risi'nde haziran sonuna dek görülebılir.
DEFNEGOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
Macaristan
Sonradan sinema dünyasına giren şair arkadaşım
Banş Pirhasan, Bilge Karasu'nun "Ishak" adh öy-
küsünden uyarladığı son filmi Usta Beni Öldürse-
ne'nin çekimleri için uzunca bir süre Macaristan'ın'
başkenti Budapeşte'de kaldı; hani şu Mesut Yıl-
maz'ın yumruklanmasıyla yerattı dünyamızın ora-
lara dek uzandığını oğrendiğimiz kent.
Filmlerden, yapım zoriuklanndan konuşurken söz
dönüp dolaşıp ülkemizle orayı kıyaslamaya geldi.
Macaristan'da son derece canlı bir kültür hayatının
sürmekte olduğunu söyledi Banş. Tiyatroya grtme-
nin insanlann hayatında önemli bir yer tuttuğunu,
hatta bu iş için özel olarak giyinilip hazıhanıldığını
da ekledi.
Televizyonlan nasıl diye sordum. İki kanal var, iki-
si de önemsiz dedi. Televizyon kimsenin hayatında
bir yer tutmuyormuş.
Sonra bu kültürel canlılığın sosyalizm uygulama-
sıylailişkili olup olamayacağını düşündük. Dahage-
rilere gitmek gereği ortaya çıktı.
"Evet, sosyalizm döneminde kültür alanına ge-
niş olanaklar sağlanmış. Bakıyorsun Işçi Kültür Evi
diye, kentin en görkemli yapılanndan biri. Ama bu
yapı ne zaman inşa edilmiş dediğinde, geçen yüz-
yılın sonlanna dek gitmek gerekiyor."
Yani 1945'ten sonraki sosyalizm uygulamalan
kültür alanına geniş olanaklar sağlamış ama ülke-
nin küttür hayatı geçen yüzyıldan bu yana zaten ke-
sintisiz bir gürtük içinde sürüp gitmekte.
Macaristan da, biz de Avrupa Birliği'ne girmek
istiyoruz. İki ülkeye bakıldığında, birbirinden çok
farklı iki görünüm ortaya çıkıyor.
Macaristan, genel birbakışlayüzyılın başından bu
yana yerleşmiş kurumlan ve toplumsal yapısryla bir
Avrupa ülkesi görünümünde. Buna karşın sanayisi
öteki Avrupa ülkelerinin epey gerisinde.
Türkiye'de ise yerieşik bir toplumsal yapının ol-
duğunu söyleyebilmek olanaksız. Özellikle gelirda-
ğılımındaki uçurumlar, sanki birbirinden farklı birkaç
toplumun bir arada yaşadığı bir görünüm veriyor ül-
kemize. Bir yandan "plaza "lariasımgelenen dünya,
iki adım ötede sokaklannda kanalizasyonlann aktı-
ğı, çamaşıriann kurutulduğu, tavuklann ve bakım-
sız çocuklann dolaştığı bir varoş dünyası. Bu iki gö-
rünümün aynı toplum yapısı içinde olduğunu söy-
leyebilir miyiz? Bu çarpık toplumsal yapıya karşın
Türkiye'nin de pek çok alanda dünyada rekabet
gücü yüksek bir sanayisinin olduğu ortada.
O zaman yapılması gereken de ortaya çıkıyor.
Güçlü sosyal adalet yasalanyla toplumsal katman-
lar arasındaki uçurumlan ortadan kaldırmak. Her
gence çağdaş kişilik kazandıracak birtemel eğitim
vermek.
Ülkeleri becerikli azınlıklann değil, üretken geniş
kesimlerin ayakta tuttuğunu daöğrenmeliyiz. Kom-
şumuz Yunanistan bir varsıllar ülkesi değildir ama
bir yoksullar ülkesi de değildir. Bu nedenle Avrupa'da
kendine yer bulabilmiştir. Koskoca Fransa ekono-
misi de son derece geniş küçük- orta işletmelerle
variık bulur.
Geçen hafta Birieşmiş Milletler örgütlü ülkelerin
varsıllığını artık yalnızca parasal varsıllık olarak de-
ğil, insani varsıllık olarak da değeriendirdiğini açık-
İadı. Parasal ve insani değerier bir arada ölçü alın-
dığında dunyanın en varsıl ülkesi Kanada, ikincisi
ise Fransa'ymış. Yunanistan bu sıralamada yirmin-
ci sırada, Türkiye ise ilk elli arasında yok.
Macaristan'ı düşününcedoğal ki, Petöfi'den End-
re Ady'ye şairler, Bela Bartok gibi besteciler,
György Lukâcs gibi çağımızın en büyük eleştir-
menlerinden biri. yüzyılımızın sinemasına damga-
sını vurmuş Istvan Zabor, Zoitan Fabri gibi yönet-
menler peş peşe akla geliyor.
Avrupa Biriiği, Macaristan'ı içine almak istiyor.
Macaristan'da toplumsal ve kültürel yapı Avrupalı.
Eksik olan sanayi yatınmlannı da onlar yapacaklar.
Macariann ünlü şairi Attila Josef'in dizeleri bakın
insanlık serüvenini nasıl anlatıyor
Insan çocuk daha, bunu biliyonım
Ama büyümek istiyor, işte bu onun deliliği.
Ebeveynleri sevgi ve akıl
Ona gözkulak olsalar bari...
(Çev. Ataol Behramoğlu)
Ulysses'i okuma maratonu
• Kültür Servisi - AB zırvesinin yapıldığı
Amsterdam'da, James Joyce'un ünlü romanı
'Ulysses'in hayranlan 'Bloom Günü'nde kitabı
okuma maratonu başlattı. Joyce'un bu dev eserini ilk
olarak lrlanda Dışişleri Bakanı Dick Spring,
Irlanda'mn Hollanda Büyükelçisi John Swift ve
Irlandalı gazeteci Denis Staunton okumaya başladı.
James Joyce'un 'Ulysses'i, roman kahramanı
Leopold Bloom'un yaşamındaki birgünün (16
haziran) hikâyesini anlatıyor. Kitabın hayranlan her
yıl bugün dunyanın çeşitli ülkelerinden gelerek,
birlikte kitabı okuyor ve 16 haziran kitabın
kanramanırun adıyla 'Bloom Günü' olarak
kutlaruyor. Bu arada James Joyce'un vatanı
İrlanda'nın başkenti Dublin'de de kitabı çeşitli dillere
çeviren çevirmenler bir araya geldi. 'Sanatçının Bir
Genç Adam Olarak Portresi' ve 'Dublinliler' adh
kitaplan, önceki yıllarda çevrilen trlandalı yazar
Joyce. 1914 yılında yazmaya başladığı 'Ulysses'i
1921 yılında tamamladı. Kitap, yeni yazım tekniği
ve birçok dile gönderme yapması nedeniyle edebiyat
dünyasında büyük yankı uyandırdı.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
KÂMİL MASARACI