06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17HAZİRAN1997SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Bir 'Tutunamayan'ın Ardından... Prof. Dr. YILDIZ ECEVİT Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi G azetelerde, sevilen bir insanın ardından yazı- lan yazılara alışığız- dır. Bu sevilen ölü. co- ğu kez ünlü biridir. Köşe yazan. onun ki- şiliğinın çarpıcı yönlerini anlatır. ülke- si için yaptıklannın altını çizer. Yaza- nn ölen kişiyle kişısel düzlemdeki ya- kuılığı ne denli fazlaysa, yazısındaki duvgu yoğunluğu da o denli artar. fan Durmuş'u ben kişisel düzlem- de yakından tanımadım; ünlü biri de değildi o; bir hayvan bakıcısıydı Tan. Adını Korusev Vakfı'nın Ankara-Bal- gaftaki bannağında yaşam savaşı ve- ren hayvanlara yardım etme çabasın- daki üç-beş kişi bilirdi ancak: bir de Şırnak'taki asker arkadaşlan... Tan Durmuş, geçen ay bir hayvan bannağında bedenine 'köpek zehiri" enjekte ederek kendini öldürdü. Onun ölüsünü. başucunda, bir batcklığın içinde ölüme terk edilmiş durumday- ken kurtardıgı bir sokak köpeğiyle iz- ledık televizyon ekranında. Yirmi dört yaşında genç bir insanın ölüsü, sef il bir oda, endişe yüklü gözlerle bir kıyıya büzülmüş bir köpek, içini burktu kimi insanın. Sonra avukat Mine Eren'i gördük aynı ekranda; Ankara'daki sokak hay- vanlannın konıyucusu: yaşama insan öncelikli bakmayan. tüm canlılara eşit yaşam hakkı tanıyan yeni -belki de en eski- bir felsefeyi. 'biyoetik'i. ilke edinmiş biri; bir 'uygar' ınsan; yoksul bannakta hayvanlann pisliklerini te- mizleyecek denli özverili. alçakgönül- lü, 'sevgi' dolu... Mine Eren, Tan'ın kendini öldürme nedenini anlatmaya çabalıyordu; Tan"ın son işyeri olan Hayvanları K.o- ruma Derneği'nin bannağında hay- vanlann öldürüldüğünden. yolsuzluk- lann inanılmaz boyutlara ulaştığından söz ediyordu; 'insan1 özelliklennden birini. 'duygu'yu. yoğun bir bıçimde içeren bir bünyenin bu duruma katla- namadığını binbirgüçlükle anlatmaya çalışıyordu. Haber sunucusu ise fazla 'reyting' alamayacağını düşündüğü bu 'tatsız' konuyu bir an önce kapatma çabası içindeydi. Oysaaynı sunucucinseltacizalanm- daki sorgulamalarda usta bir yetenek sergilemişti her zaman; tacize uğrayan beden kesidini izleyicisine tam olarak aktarabilmek için, 'büyük gazetecilik olayı' diye nitelendirilebilecek ustalık- taki sorular aracılığıyla ve geniş bir zaman dılimine yayarak aydınlatmıştı olayı. Özel kanallar bu konuda saatler süren prograrnlara ekranlannı açmış- lardı. Halk ıse 'taciz'in nasıl gerçekleş- tiğini en ince aynntısına değin görmek istiyor. bu kanallara 'reytirig' rekorla- n kırdınyordu. Nasıl bir ülkede yaşıyorduk biz? Herkes çıldırmış mıydı yoksa? Tüm değer ölçütleri tersyüz edilmiş gibiy- di: Hırsızlar akılu. katiller kahraman, yalancılar ise iyi Müslüman (!) sayılı- yordu; iyi eğitimden geçmiş, saygın görünümlü kişiler mafya yönetiyor. herkesin gözü önünde işlenmiş kimi cinayetler / soygunlar tereyağından kü çeker gibi aklanıyor ve insanlar ırkçı- larla / katillerle / hırsızlarla / kaçakçı- laria "gurur duyuyor'lardı. Toplumda geçerlı tek ölçüt reytingdi. ranttı. 'pa- ra'ydı artık. Geçenlerde bir 'işadamT "Ne para alıyorsun sen, Hoca" diye sormuştu bana. Oğluna profesör aylı- ğı tutannda harçlık vermekle övünü- yordu. Ne bedensel ne de beyinsel üre- timın bir değeri vardı artık: İnsan. ge- liriyle. bindığı arabayla, 'madde'yle ölçülüyordu. Tan, böylesine yoz bir maddeler ev- reninde yaşamak için gerekli donanı- ma sahip değildi. Oguz Atay'ın deyi- şiyle, o bir *tutunamayan"dı, bir "dis- connectus erectus*'tu. Atay'ın ünlü "Tutunamayanlar" romanının kişile- rinden Selim gibiydi Tan: "Ona yaşa- mayı öğretmemişlerdi'*. Bu düzende bannmayı engelleyen iki ana özellik, dürüstliikve duyariıhk. onun kişiliği- nin yapı taşlarıydı. Çıkannın ardından koşmayı, köşebaşlannı tutmuş 'bü- yük' adamlann çevresınde dolaşmayı, bu kurtlar sofrasındakı en büyük par- çayı kapmayı öğrenmek için gerekli genetik ve etik donanımdan yoksundu. Ustelıktoplumun yoksul katmanından gelivordu. 'Tutunmak' için bir çaba harcamak yerine, düzen çarkının tü- müyle dışında bir yol seçmişti kendi- ne: Kendinden daha zor durumdaki canlılara, 'sokak hayvanlan'na yardım etmek! Ne kadar 'nair. ne kadar 'saf'tı Tan'ın seçımi. Oysa çoğunluğun ya- şam amacıydı para güç > prestij. Dü- zen çarkının bir dışlısi olmak için tüm yeteneklerini sergıliyordu insanlar. Büyük bir yagmanın ortasındaydı top- lum. Sıstem, tinsel (manevi) değerleri ayaklar altına alarak maddeye yöne- len her türlü ginşimı desteklerken, emeğı. üretimi, tinselliği, insansal de- ğerleri dışlıyordu: Gelişmemiş ruhla- nn önderlığindeki vahşi kapitalizmin düzeniydi bu. Acı çeken her canlıyla acı çekecek yoğunlukta acıma duygusu olan, Şır- nak'ta yaptığı askerliği sırasında yaşa- dıklannı unutamayacak kadar duyar- lı, kimsenin umursamadığı sokak hay- vanlanna yapılanlara katlanamayacak kadar insan' bir insanın böyle bir dü- zende tutunmasr olası olabilir miydi? Sistem. 'insan insan'ı çarklannın ara- sında öğütüyordu. Yaşadığımız top- lumda kendini öldürme oranımn art- ması bir rastlantı değildi. Tan'ın kendini öldürmesi. toplumun yaşadığı etikbunahm'ın dışavurumla- nndan bindır; cangıl toplumunda 'in- san insan'ın soluksuz kalışmı simge- ler. Bu ölümii, aşın duyarlı hasta bir ru- hun 'hezeyanı' di>e nitelendirerekso- rumluluktan kurtulamayız. Tan. kimi belediyelerin olağan uy- gulamalanndan binni. zehırle köpek öldürmeyi. kendi üstünde deneyerek ölmek istedi; çok sevdiği o canlılann çektiği acıyı kendi bedeninde yaşamak istedi belki de. Belki de bu edimi ara- cılığıyla bir şeyler anlatmaya çalışı- yordu 'insan'lara: böylesine 'insan'lık dışı bir düzeni protesto ediyordu ya- şamdan çekilerek. 'Köşe dönücü' yaşam görüşünün karşısında yer almak, böyle bir düzen- de tutunamamak' bir erdem niteliği taşıyor artık. Toplum, katiller, hırsızlar ve köşedönücülere tanıdığı olanaklan Tan'lara tanıdığuıda uygarlaşma yolu- na girmiş olacaktır? Şu anda toplum- da egemen olan yaşam biçimi ve bilin- ci. gelişmiş insana, 'insan insan'a. 'ho- mo humanus'a özgü değildir; henüz •insan'laşamamış bir canlı türünün or- mansı düzenini yansıtmaktadır. ARADABİR AHMET ARPAD "Ortaoyunu" 1997 Ortaoyunu, 17. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyre- ğine kadar Osmanlı toplumunda çok sevilen bir açıkhava eğlentisi, bir tuluat idi. Söylentiye gore Karagöz'den doğmuştur. Oyuncuların karşılıklı, taklit dolu, güldürücü söz yarıştırmalarına şarkılar, türküler, çengiler, köçekler eşlik eder. Ortaoyunun- da Pişekâr, oyunu yürüten kişidir. Başında serpuş, elinde şakşak, oyuna yön verir. Kavuklu'nun kar- şıtıdır. Örtaoyunun baş komiğı Kavuklu, her entri- kanın içindedir. Bilip de bilmezliğe, anlayıp da an- lamazlığa gelir, ötekilerin tümünü uğraştırır, çileden çıkarır. Unlü ortaoyunları şunları: "BakAdamın Ba- şına Ne Gelir", "Sahte Kibar", "Kadın Adama Ne Yapar", "Ev Yıkan Kan", "Hileyle Izdivaç", "Hile- kârKan", "KanlıNigâr."Pişekâr'laKavukluarasın- daki laflaşmalar çoğu zaman nükteler, sataşmalar, anlamsız sözler ve yutturmalarta doludur. Oyun bu nedenle bir ara mutlaka arapsaçına döner. Hayal- le gerçek yan yana ve iç içe yürür. lyı-kötü bir kavuklu olan Ismail Dümbüllü ile 1950'lerde ortaoyununun sona erdiğini sanmıştık. Ancak daha sonraki yıllarda gördük ki Dümbül- lü'nün kavuğû önce şapka olmuş.'sonra da takke. Ortaoyunu eski "başkentten yeni başkerite taşın- mış. Oğeleri hiç değişmemiş. Entrika, bilmezliğe ve anlamazlığa gelme, uğraştırıp, çileden çıkarma yi- ne var. Ancak yeni "ortaoyuncular" çok yetenek- siz. Oynadıkları da trajedi ağırlıklı bir tuluat. Dav- ranışlan ve sözleri o kadar çelişkili ki seyirci gülsün mü ağlasın mı hiç bilemiyor. Bu arada televizyon ekranını "hayal perdesi" yapan, Hacivat ses ton- lular, bir şeyler anlatırken bıyık altından gülümse- yenler de var. Topluma akıl dağıttıklarını sananlar. Kim kabulleniyor artık söylediklerini? Benim bil- diğim, Müslümanın inanmışı onlar gibi dini kulla- narak yalana hileye başvurarak hareket ederek po- litika yapanların peşinden gitmez. Refah üyesi ve seçmeni, Atatürk'e saldıranlann şeriata koşarken demokrasiyi kullandıklarını da artık fark etmeli. Anadolu Müslümanı, böyle takıyyeci bir partiye la- yık olmadığını hâlâ mı anlamadı? Refah seçmeni, bir zamanlar oy verdıği partinin, ülke toplumunu tehlikeye, CumhuriyetTürkiyesi'ni sona sürükledi- ğinin de mi farkında değil? Ben Refahlı olsaydım, bu partiden hemen istifa eder, gelecek seçimler- de de oyumu ona vermezdim. Müslüman geçi- nenlerin kötü amaçlar uğruna dini sömürmelerine, yalan- dolanlarına niçin ortak olayım, neden geti- reyim onlan iktidara? Kaynaklarını kurutmak gerek bu gibilerin. Refah seçmeni niçin: "OnlarIslamiyet adına siyasetyapıyor" diye düşünmüyor? Neden: "Islamiyet onlann tekelinde değil ki. Çekilsinler ar- tık Tann ile kulun arasından", demiyor? Ahlaki değerleri her şeyin üstünde tutan gerçek Müslüman uzaklaşmalı bir an önce bu partiden. Çekmelı elini eteğini sakallılardan, takkelilerden. Pompalı tüfeklilerle, şeriat uğruna kan dökmeyi göze alanlaria ne alıp veremediği var onun? Ger- çek Müslüman silah mı taşır, kan mı döker? Tanrı korusun! Bırak koşsun başkaları peşlerinden. Bey- ni yıkanmışlar, çıkarcılar. Her zaman olacaktır on- lar. Başkentte oynanan artık ortaoyunu falan değil. Tam bir trajedi. Çöken imparatorluğun tiyatro ve eğlence merkezi Direklerarası'nın parıltısı 1930'lar- da sönmüştü. Bu yazının satırları arasındaki ben- zetmelerle Hacivat-Karagöz'ü, ortaoyununu kö- tülemek, Kavuklu Hamdi, Küçük Ismail ve Ko- mik-i Şehir Naşit Bey gibi değerli sanatçıları kü- çük düşürmek istemedim. Benzetmelerin amacı başkaydı. Anlayana... Ortaoyunu üzerine bilgilerde Cevdet Kudret'in "Ortaoyunu 1" kitabından yararlanılmıştır. SATILIK DEVRE MULK Alanya'ya 33 km. uzaklıkta Karaburun Koyu'nda yer alan ÇİMTUR TATİLKÖYİTnde satıhk devre mülk. 15.000 DM Tel: 0 532 323 31 20 Erozyonu öntemek de vatanımızı savunmaktır. T.E.M.A. Türkiye Erozyonla Mücadele. Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfi Tel: (0.212) 281 10 27 268 09 85 Kirlenen Dünyamızı Fidan Dikerek Arıtalım ORMAN BAKAıNXIĞI AĞAÇL\NDıRM\ VE EROZVON KONTROLÜ GENELMÜDCRLÜGÜ Atila'ya Son Mektup KUVVET LORDOĞLU S evgili Atila. bu mektubun eline geçmeyeceginden \ e okumayaca- ğından emin olarak sana yazjyo- rum. Seninle ilk kez nerede kar- şılaştık. tam olarak anımsamıyo- rum. Zaten pek de önemi yok. Ama aklımda kalan birkaç olayı aktarmak is- tiyorum. Galiba bir halk otobüsü idi. Sen ol- dukça gerilerde kucağında paketlerle sıkışık bir şekilde otururken bir yandan da kitabına dalmıştın. O günkü halin hep aklımda kaldı. Kendine zaman yaratıp o sıkışık durumda oku- maya zaman ayınyordun. Daha sonralan bili- yorsun, dostluğOmuz arttı, daha sık görüşür ol- duk. Hele Öğretım Elemanlan Sendikası (ÖES) Marmara Üniversitesi şubesinin ilkbaş- kanlığını senin yaptığın dönemde görüşmemiz oldukça sıktı. Haftanın her akşamı senin için dolu idi. Çarşambalan, bize ayırdığın gün ol- duğu için o akşam ya birlikte Anadolu yakası- na geçer ya da Şule'nin arabasına konuk olur- duk. Seninle paylaştıklanmız sadece basıt bir yol arkadaşlığı olmaktan çıkıp kimi zaman o günkü toplantının bir değerlendirmesi, kimi Podyumların gözde mankeni Funda ÖNCÜ ve sevilen komedi sanatcısı Yalçm ÖZDEN'in birlikte sundukları HAYDİ DÜÖÜNE ekran başındakiler cennet Anadolu'nun dört bir yanında düğünlere davet ediyor. Her salı 21:25'te KANAL 6'da zaman genel "ülkesorunlarT üzerine geçerdi. Her insan gibi içmde bulunduğun koşullar se- ni rahatsız eder ve sıkıntısını dile getirmeyi o çok hoş "davudi" sesinle yapardın. Sevgili Atila, belki farkında bile değildin, ama birçok insan senin gözünün içine bakar, ne diyeceğini merak ederdi. Kuşkusuz dediklerin üzerinde de tartışırdık. Ama bana öyle geliyor ki sen daima aramızdaki (ben de dahil olmak üzere) birçok kişiye göre "itidari tercih eder- dın. O son ÖES Genel Kurulu'ndaki gerginli- ği yüksek olan havayı ancak senin divan baş- kanlığın yatıştırabilirdi. Öyle de oldu. Seninle ortak yaşanmışlıklara ilişkın birçok şeyi anımsamamın hoş bi- rer anı olduğunu düşünü- yorum. Marmara Ada- sı'ndaki gün batımını dostlarla birlikte ızlemek bunlardan belki de en gü- zeli idi. Şimdi sensizbun- lan yapacağız. Unutma- dan bu mektııba eklemeli- yim. Ben, seni çok kıs- kandım sevgılı Atıla^ B« itirafımı*sana "daha önce x ** v açamazdım. Cunku senîn • *' dostlannı, yakınlannı ve dünya tatlısı kızlannı se- nin bir haftalık dinlence süren içinde tanıdım. Biz- leri bir araya getırmek için böyle bir yolu seçmeni ya- dırgadım. Ama sen sanat- çı idin, belki de bilmedi- ğim bir dolaylı anlatımı seçtin. Herne ise, seni çok kıskandım. Bırde ınsanla- ra yalnız yaşadığını fılan söylüyormuşsun. Bu ka- dar tevazu olmaz Atila. Asıl yalnızlığı senden sonra bız yaşamaya baş- layacağız. Bilim dışı şeylere asla itibar etmediğini biliyor- dum. Yine de o koca göv - denin dağlarda ve yeşil te- peler üzerindeki gür ağaç- lann yapraklan olacağına, kimi zaman da erguvan ağaçlannın çıçeklerıne dönüşüp Boğaz"ın mavili- ğini seyredeceğine ne olur bırak inanayım. Öncelin (selefin) ben, seni özlem- le öperim. PENCERE Türkiye Yine Dünyayı Şaşırtacak... Osmanlı, dünyanın en büyük ımparatorluklann- dan birini kurmuştu. Her imparatorluk gibi, Osmanlı da çelişkileryuma- ğıydı. El kadar bir yazıda, bu yumaktan uç ömekler alarak geçmişimizi yerden yere vurabıliriz ya da gök- lere çıkarabiliriz. Sözgelimı Fatih Sultan Mehmet, hem tahta çıkan padişahın kardeşlerini boğdurma- sını meşrulaştıran bir kanunname çıkardı hem fet- hettiği Istanbul'da çeşitli dinlerin birlikte yaşaması- nı sürekli yasal düzene dönüştürdü. Gerçeklik, çelişkilerin bileşkesini yüklediğimiz te- razide tartılır. Her imparatorluk gibi, 20'nci yüzyılda, Osman- lı'nın da sonu gelmişti. Bu sonucu yalnız Ittıhatçıla- ra bağlayan görüşler, kısır siyasal kavgalann kınntı- larıdır. "Üstünde güneş batmayan Britanya Impa- ratorluğu" da Osmanlfnın batışından sonra ancak otuz yıl yaşayabıldi; İkinci Dünya Savaşı'ndan yen- giyle çıkmasına karşın tasfiye edildi, bir adacığa sı- ğındı. Bizim adamız Anadolu'dur. • Osmanh'nın sonu 1919!.. Emperyalizmin egemenleri 1919da kararı vermiş- • lerdi; "Türkler insanlığın baş belasıdır. Onlan Avtv- pa'dan sürmek gerekir. Anadolu'yu Hıhstiyan halk- lara paylaştıran 'Yeni Dünya Düzeni' kurulacaktır." Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı: Türkler bu tasanmı boşa çıkardılar; Sevr'i yırttılar, Lozan'a ula- şan bir savaşın yengisine ulaştılar. Olayın en çarpı- cı yanı, bu başarıyla birlikte Anadolu'nun uygarlıkta- rihindeki 'Aydınlanma Devnmi'ne sahne olmasıdır; Mustafa Kemal, Batı'nın emperyalizmine karşı çı- kıp uygarlığını benimseyerek bütün dünyayı şaşırt- tı. '1923 Cumhuriyet Devrimi' Türkiye'de gerçekle- şirken, yerküresi sömürgeler haritasından başka bir şey değildi; Müslümanhk coğrafyası bu haritanın en karanlık bölgesinı oluşturuyordu. • O günlerden bu yana 70 yılı aşkın bir zaman geç- ti, Türkiye yine kuşatıldı. Anadolu, yeryüzünün en belalı coğrafyasındadır; Balkanlar - Kafkasya - Ortadoğu üçgenınin tam or- tasındadır. Eskiden adına 'Düvel-i Muazzama' de- nen devletler, bugün bölgede fınk atıyortar. Hazar petrollerinin paylaşım kavgası sürüyor. uyuşturucu yolu buradan geçiyor, dinsel ve etnik savaşlar böl- gede yaşanıyor, 'Yeni Dünya Düzeni'ne şeriatçı kök- tendinciliğin bilinçsiz başkaldırısı bu coğrafyada yükseliyor ve Türkiye'yi tehdit ediyor. Yaşadığımız coğrafyada ekonomik çatışma teme- linden kaynaklanan iki tehlike nedir: Etnik kavga ve şeriatçılık!.. Ikisi de Anadolu'da var. ' • 1923 Devrimi, dünya ölçeğinde değerlendirilme- si gereken bir içerik taşır... 20'nci yüzyılın ilk yarısında, devrim gerçekçi yön- temlerle yürütülmüş. temelleri atılmıştı. bugün de- mokrasınin koşullarında yeniden aydınlanma sına- tyını vermek zorundayız. ^'. 'Aydınlanma, çağdaşfık, laıklik, bağtmsoiık, öz- gürtük' bir bütünü oluşturur. Yaşadığımız güncel bunalım ise kırk yrilık tutucu ve gerici politikaların ürünüdür. Çıkmaza bu yüzden saplandık... Açmaza bu nedenle girdik. Ülkemizin 'enfe/'i şaşıdır; bir gözü Amerika'da, bir gözü Avrupa'da, dışarıdan medet umuyor. Oysa kaynak Anadolu'dur. 2000'in eşiğinde, bütün 'sivil toplum kuruluşla- n'yla birlikte asker, Aydınlanma Devrimi'nin payda- sında demokrasiyi savunmakta birleşiyorlar; 'silah- sız ve silahlı kuvvetler' karşı karşıya değil, bir bütün... Evet, Türkiye yine dünyayı şaşırtacak... DUYURU S.S. TÜZEİSTANBL L KONLT YAPI KOOPERATİFİ'nden S S TüzelstanbulKonut Yapı Kooperatıfı'nın 12.04 1997gü- nünde yapılan Genel Kurul toplantısında kooperatıfın tasfıyesı- ne karar venlmıştır Tasfiye ışlenne bakmak uzere. aşağıda ısim- leri yazılı üyeler Tasfiye Kurulu olarak seçılmıştır. Kooperatıf- ten alacaklı bulunanlann me\cut belgeleny le birlikte. ışbu ılarun üçüncü kere ılan tanhınden ıtıbaren. bir yıl içinde Tasfıjp Kunı- lu'na başvurmaları ılan olunur Tasfiye Kurulu: Av. Turgut K.AZA.N i \\. Rezan ÖZGER Av. İbrahim SİNEMİLLİOĞLU DUYURU T.Ç. MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ GİRİŞ YETENEK SEVAVLARI 1. Cnıversıtemızm 1997-1998 öğretım yılı ginş yetenek sınavlan 1 Temmuz 199"'Salı günü başlayacaktır. Ön kayıt ve >etenek sınavlan ile üniversıtemıze öğrencı ahnacak fakülte ve programlar, kontenjanları ve gerekli ÖSS puanı ile diğer gerekli belgeler aşağıda açıklanmıştır. Öğrerim Programı Kontenjan tç Mımarlık 30 Endüstn Crünlerı Tasanmı 30 Resım " 40 Heykel 15 Seramik ve Cam 25 Grafık 25 Tekstıl 25 Sahne Sanatlan ve Kostümü 20 Fotoğraf . 20 Sınema-TV 10 Geleneksel Türk El Sanatlan 50 Yukanda belırtılen programlara: 1997 yılında en az 105 puan (herhangı bir tür) alanlar da ön kayıt yaptırmak içm başvurabilır. " 2. 1. madde ıçın belırtılen programlara aday kayıtlan 23-24-25-26-27 Hazıran 1997 tarihlerinde saat 10.00-16.00'da Fmdıklı/tstanbul Merkez binamızda yapılacaktır. 3. Aday kaydı ıçın gerekli belgeler; a) 1997 yılına ait ÖSS (1. Basamak) puan kartının aslı ve fotokopisi, b) Lise \e dengı okuldan mezun veya son sınıfta olduğunu gösteren belgenın aslı \e fotokopisi. c) 4.5x6 cm. boyutlarında baş açık ve sakalsız. adayın sınava gireceğı son durumunu göstenr 3 adet fotoğraf, 4. Ön kayıtlar bızzat veya bir yakını tarafından yaptınlabilır. Posta ile yapılacak başvurular değerlendirilmez. Yurtdışından yapılacak başvurular hançtir. Yukandaki bilgiler aday kaydı için gerekli ön bilgiler olup, öğretim programlanmıza gırebılmek ıçın saptanan kontenjanlara bağlı olarak yetenek sınavlan ile ılgıli aynntılı bilgiler rektörlüğümüz öğrencı tşlen Dairesi Başkanlığı'ndan temın edilebılinir. Basın: 25666 Fakültesi Mımarlık Fakültesi Mımarlık Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi Nüfus cüzdanımı, Sigorta kartımı kaybettim hükümsüzdür. BÜLENT rNCE Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. AHMET GÜRCAN KAH4X Askeri kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. DlLARA AYŞİM GEMÎCİOĞLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle