Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17HAZİRAN1997SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bir 'Tutunamayan'ın Ardından...
Prof. Dr. YILDIZ ECEVİT Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
G
azetelerde, sevilen bir
insanın ardından yazı-
lan yazılara alışığız-
dır. Bu sevilen ölü. co-
ğu kez ünlü biridir.
Köşe yazan. onun ki-
şiliğinın çarpıcı yönlerini anlatır. ülke-
si için yaptıklannın altını çizer. Yaza-
nn ölen kişiyle kişısel düzlemdeki ya-
kuılığı ne denli fazlaysa, yazısındaki
duvgu yoğunluğu da o denli artar.
fan Durmuş'u ben kişisel düzlem-
de yakından tanımadım; ünlü biri de
değildi o; bir hayvan bakıcısıydı Tan.
Adını Korusev Vakfı'nın Ankara-Bal-
gaftaki bannağında yaşam savaşı ve-
ren hayvanlara yardım etme çabasın-
daki üç-beş kişi bilirdi ancak: bir de
Şırnak'taki asker arkadaşlan...
Tan Durmuş, geçen ay bir hayvan
bannağında bedenine 'köpek zehiri"
enjekte ederek kendini öldürdü. Onun
ölüsünü. başucunda, bir batcklığın
içinde ölüme terk edilmiş durumday-
ken kurtardıgı bir sokak köpeğiyle iz-
ledık televizyon ekranında. Yirmi dört
yaşında genç bir insanın ölüsü, sef il bir
oda, endişe yüklü gözlerle bir kıyıya
büzülmüş bir köpek, içini burktu kimi
insanın.
Sonra avukat Mine Eren'i gördük
aynı ekranda; Ankara'daki sokak hay-
vanlannın konıyucusu: yaşama insan
öncelikli bakmayan. tüm canlılara eşit
yaşam hakkı tanıyan yeni -belki de en
eski- bir felsefeyi. 'biyoetik'i. ilke
edinmiş biri; bir 'uygar' ınsan; yoksul
bannakta hayvanlann pisliklerini te-
mizleyecek denli özverili. alçakgönül-
lü, 'sevgi' dolu...
Mine Eren, Tan'ın kendini öldürme
nedenini anlatmaya çabalıyordu;
Tan"ın son işyeri olan Hayvanları K.o-
ruma Derneği'nin bannağında hay-
vanlann öldürüldüğünden. yolsuzluk-
lann inanılmaz boyutlara ulaştığından
söz ediyordu; 'insan1
özelliklennden
birini. 'duygu'yu. yoğun bir bıçimde
içeren bir bünyenin bu duruma katla-
namadığını binbirgüçlükle anlatmaya
çalışıyordu. Haber sunucusu ise fazla
'reyting' alamayacağını düşündüğü bu
'tatsız' konuyu bir an önce kapatma
çabası içindeydi.
Oysaaynı sunucucinseltacizalanm-
daki sorgulamalarda usta bir yetenek
sergilemişti her zaman; tacize uğrayan
beden kesidini izleyicisine tam olarak
aktarabilmek için, 'büyük gazetecilik
olayı' diye nitelendirilebilecek ustalık-
taki sorular aracılığıyla ve geniş bir
zaman dılimine yayarak aydınlatmıştı
olayı. Özel kanallar bu konuda saatler
süren prograrnlara ekranlannı açmış-
lardı. Halk ıse 'taciz'in nasıl gerçekleş-
tiğini en ince aynntısına değin görmek
istiyor. bu kanallara 'reytirig' rekorla-
n kırdınyordu.
Nasıl bir ülkede yaşıyorduk biz?
Herkes çıldırmış mıydı yoksa? Tüm
değer ölçütleri tersyüz edilmiş gibiy-
di: Hırsızlar akılu. katiller kahraman,
yalancılar ise iyi Müslüman (!) sayılı-
yordu; iyi eğitimden geçmiş, saygın
görünümlü kişiler mafya yönetiyor.
herkesin gözü önünde işlenmiş kimi
cinayetler / soygunlar tereyağından kü
çeker gibi aklanıyor ve insanlar ırkçı-
larla / katillerle / hırsızlarla / kaçakçı-
laria "gurur duyuyor'lardı. Toplumda
geçerlı tek ölçüt reytingdi. ranttı. 'pa-
ra'ydı artık. Geçenlerde bir 'işadamT
"Ne para alıyorsun sen, Hoca" diye
sormuştu bana. Oğluna profesör aylı-
ğı tutannda harçlık vermekle övünü-
yordu. Ne bedensel ne de beyinsel üre-
timın bir değeri vardı artık: İnsan. ge-
liriyle. bindığı arabayla, 'madde'yle
ölçülüyordu.
Tan, böylesine yoz bir maddeler ev-
reninde yaşamak için gerekli donanı-
ma sahip değildi. Oguz Atay'ın deyi-
şiyle, o bir *tutunamayan"dı, bir "dis-
connectus erectus*'tu. Atay'ın ünlü
"Tutunamayanlar" romanının kişile-
rinden Selim gibiydi Tan: "Ona yaşa-
mayı öğretmemişlerdi'*. Bu düzende
bannmayı engelleyen iki ana özellik,
dürüstliikve duyariıhk. onun kişiliği-
nin yapı taşlarıydı. Çıkannın ardından
koşmayı, köşebaşlannı tutmuş 'bü-
yük' adamlann çevresınde dolaşmayı,
bu kurtlar sofrasındakı en büyük par-
çayı kapmayı öğrenmek için gerekli
genetik ve etik donanımdan yoksundu.
Ustelıktoplumun yoksul katmanından
gelivordu. 'Tutunmak' için bir çaba
harcamak yerine, düzen çarkının tü-
müyle dışında bir yol seçmişti kendi-
ne: Kendinden daha zor durumdaki
canlılara, 'sokak hayvanlan'na yardım
etmek!
Ne kadar 'nair. ne kadar 'saf'tı
Tan'ın seçımi. Oysa çoğunluğun ya-
şam amacıydı para güç > prestij. Dü-
zen çarkının bir dışlısi olmak için tüm
yeteneklerini sergıliyordu insanlar.
Büyük bir yagmanın ortasındaydı top-
lum. Sıstem, tinsel (manevi) değerleri
ayaklar altına alarak maddeye yöne-
len her türlü ginşimı desteklerken,
emeğı. üretimi, tinselliği, insansal de-
ğerleri dışlıyordu: Gelişmemiş ruhla-
nn önderlığindeki vahşi kapitalizmin
düzeniydi bu.
Acı çeken her canlıyla acı çekecek
yoğunlukta acıma duygusu olan, Şır-
nak'ta yaptığı askerliği sırasında yaşa-
dıklannı unutamayacak kadar duyar-
lı, kimsenin umursamadığı sokak hay-
vanlanna yapılanlara katlanamayacak
kadar insan' bir insanın böyle bir dü-
zende tutunmasr olası olabilir miydi?
Sistem. 'insan insan'ı çarklannın ara-
sında öğütüyordu. Yaşadığımız top-
lumda kendini öldürme oranımn art-
ması bir rastlantı değildi.
Tan'ın kendini öldürmesi. toplumun
yaşadığı etikbunahm'ın dışavurumla-
nndan bindır; cangıl toplumunda 'in-
san insan'ın soluksuz kalışmı simge-
ler. Bu ölümii, aşın duyarlı hasta bir ru-
hun 'hezeyanı' di>e nitelendirerekso-
rumluluktan kurtulamayız.
Tan. kimi belediyelerin olağan uy-
gulamalanndan binni. zehırle köpek
öldürmeyi. kendi üstünde deneyerek
ölmek istedi; çok sevdiği o canlılann
çektiği acıyı kendi bedeninde yaşamak
istedi belki de. Belki de bu edimi ara-
cılığıyla bir şeyler anlatmaya çalışı-
yordu 'insan'lara: böylesine 'insan'lık
dışı bir düzeni protesto ediyordu ya-
şamdan çekilerek.
'Köşe dönücü' yaşam görüşünün
karşısında yer almak, böyle bir düzen-
de tutunamamak' bir erdem niteliği
taşıyor artık. Toplum, katiller, hırsızlar
ve köşedönücülere tanıdığı olanaklan
Tan'lara tanıdığuıda uygarlaşma yolu-
na girmiş olacaktır? Şu anda toplum-
da egemen olan yaşam biçimi ve bilin-
ci. gelişmiş insana, 'insan insan'a. 'ho-
mo humanus'a özgü değildir; henüz
•insan'laşamamış bir canlı türünün or-
mansı düzenini yansıtmaktadır.
ARADABİR
AHMET ARPAD
"Ortaoyunu" 1997
Ortaoyunu, 17. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyre-
ğine kadar Osmanlı toplumunda çok sevilen bir
açıkhava eğlentisi, bir tuluat idi. Söylentiye gore
Karagöz'den doğmuştur. Oyuncuların karşılıklı,
taklit dolu, güldürücü söz yarıştırmalarına şarkılar,
türküler, çengiler, köçekler eşlik eder. Ortaoyunun-
da Pişekâr, oyunu yürüten kişidir. Başında serpuş,
elinde şakşak, oyuna yön verir. Kavuklu'nun kar-
şıtıdır. Örtaoyunun baş komiğı Kavuklu, her entri-
kanın içindedir. Bilip de bilmezliğe, anlayıp da an-
lamazlığa gelir, ötekilerin tümünü uğraştırır, çileden
çıkarır. Unlü ortaoyunları şunları: "BakAdamın Ba-
şına Ne Gelir", "Sahte Kibar", "Kadın Adama Ne
Yapar", "Ev Yıkan Kan", "Hileyle Izdivaç", "Hile-
kârKan", "KanlıNigâr."Pişekâr'laKavukluarasın-
daki laflaşmalar çoğu zaman nükteler, sataşmalar,
anlamsız sözler ve yutturmalarta doludur. Oyun bu
nedenle bir ara mutlaka arapsaçına döner. Hayal-
le gerçek yan yana ve iç içe yürür.
lyı-kötü bir kavuklu olan Ismail Dümbüllü ile
1950'lerde ortaoyununun sona erdiğini sanmıştık.
Ancak daha sonraki yıllarda gördük ki Dümbül-
lü'nün kavuğû önce şapka olmuş.'sonra da takke.
Ortaoyunu eski "başkentten yeni başkerite taşın-
mış. Oğeleri hiç değişmemiş. Entrika, bilmezliğe ve
anlamazlığa gelme, uğraştırıp, çileden çıkarma yi-
ne var. Ancak yeni "ortaoyuncular" çok yetenek-
siz. Oynadıkları da trajedi ağırlıklı bir tuluat. Dav-
ranışlan ve sözleri o kadar çelişkili ki seyirci gülsün
mü ağlasın mı hiç bilemiyor. Bu arada televizyon
ekranını "hayal perdesi" yapan, Hacivat ses ton-
lular, bir şeyler anlatırken bıyık altından gülümse-
yenler de var. Topluma akıl dağıttıklarını sananlar.
Kim kabulleniyor artık söylediklerini? Benim bil-
diğim, Müslümanın inanmışı onlar gibi dini kulla-
narak yalana hileye başvurarak hareket ederek po-
litika yapanların peşinden gitmez. Refah üyesi ve
seçmeni, Atatürk'e saldıranlann şeriata koşarken
demokrasiyi kullandıklarını da artık fark etmeli.
Anadolu Müslümanı, böyle takıyyeci bir partiye la-
yık olmadığını hâlâ mı anlamadı? Refah seçmeni,
bir zamanlar oy verdıği partinin, ülke toplumunu
tehlikeye, CumhuriyetTürkiyesi'ni sona sürükledi-
ğinin de mi farkında değil? Ben Refahlı olsaydım,
bu partiden hemen istifa eder, gelecek seçimler-
de de oyumu ona vermezdim. Müslüman geçi-
nenlerin kötü amaçlar uğruna dini sömürmelerine,
yalan- dolanlarına niçin ortak olayım, neden geti-
reyim onlan iktidara? Kaynaklarını kurutmak gerek
bu gibilerin. Refah seçmeni niçin: "OnlarIslamiyet
adına siyasetyapıyor" diye düşünmüyor? Neden:
"Islamiyet onlann tekelinde değil ki. Çekilsinler ar-
tık Tann ile kulun arasından", demiyor?
Ahlaki değerleri her şeyin üstünde tutan gerçek
Müslüman uzaklaşmalı bir an önce bu partiden.
Çekmelı elini eteğini sakallılardan, takkelilerden.
Pompalı tüfeklilerle, şeriat uğruna kan dökmeyi
göze alanlaria ne alıp veremediği var onun? Ger-
çek Müslüman silah mı taşır, kan mı döker? Tanrı
korusun! Bırak koşsun başkaları peşlerinden. Bey-
ni yıkanmışlar, çıkarcılar. Her zaman olacaktır on-
lar.
Başkentte oynanan artık ortaoyunu falan değil.
Tam bir trajedi. Çöken imparatorluğun tiyatro ve
eğlence merkezi Direklerarası'nın parıltısı 1930'lar-
da sönmüştü. Bu yazının satırları arasındaki ben-
zetmelerle Hacivat-Karagöz'ü, ortaoyununu kö-
tülemek, Kavuklu Hamdi, Küçük Ismail ve Ko-
mik-i Şehir Naşit Bey gibi değerli sanatçıları kü-
çük düşürmek istemedim. Benzetmelerin amacı
başkaydı. Anlayana...
Ortaoyunu üzerine bilgilerde Cevdet Kudret'in
"Ortaoyunu 1" kitabından yararlanılmıştır.
SATILIK DEVRE MULK
Alanya'ya 33 km. uzaklıkta
Karaburun Koyu'nda yer alan
ÇİMTUR TATİLKÖYİTnde
satıhk devre mülk. 15.000 DM
Tel: 0 532 323 31 20
Erozyonu öntemek de
vatanımızı savunmaktır.
T.E.M.A.
Türkiye Erozyonla
Mücadele. Ağaçlandırma
ve Doğal Varlıklan
Koruma Vakfi
Tel: (0.212) 281 10 27
268 09 85
Kirlenen
Dünyamızı
Fidan Dikerek
Arıtalım
ORMAN BAKAıNXIĞI
AĞAÇL\NDıRM\ VE
EROZVON KONTROLÜ
GENELMÜDCRLÜGÜ
Atila'ya Son Mektup
KUVVET LORDOĞLU
S
evgili Atila. bu mektubun eline
geçmeyeceginden \ e okumayaca-
ğından emin olarak sana yazjyo-
rum. Seninle ilk kez nerede kar-
şılaştık. tam olarak anımsamıyo-
rum. Zaten pek de önemi yok.
Ama aklımda kalan birkaç olayı aktarmak is-
tiyorum. Galiba bir halk otobüsü idi. Sen ol-
dukça gerilerde kucağında paketlerle sıkışık
bir şekilde otururken bir yandan da kitabına
dalmıştın. O günkü halin hep aklımda kaldı.
Kendine zaman yaratıp o sıkışık durumda oku-
maya zaman ayınyordun. Daha sonralan bili-
yorsun, dostluğOmuz arttı, daha sık görüşür ol-
duk. Hele Öğretım Elemanlan Sendikası
(ÖES) Marmara Üniversitesi şubesinin ilkbaş-
kanlığını senin yaptığın dönemde görüşmemiz
oldukça sıktı. Haftanın her akşamı senin için
dolu idi. Çarşambalan, bize ayırdığın gün ol-
duğu için o akşam ya birlikte Anadolu yakası-
na geçer ya da Şule'nin arabasına konuk olur-
duk. Seninle paylaştıklanmız sadece basıt bir
yol arkadaşlığı olmaktan çıkıp kimi zaman o
günkü toplantının bir değerlendirmesi, kimi
Podyumların gözde mankeni
Funda ÖNCÜ ve sevilen
komedi sanatcısı
Yalçm ÖZDEN'in
birlikte sundukları
HAYDİ DÜÖÜNE
ekran başındakiler
cennet Anadolu'nun
dört bir yanında
düğünlere davet ediyor.
Her salı
21:25'te
KANAL 6'da
zaman genel "ülkesorunlarT üzerine geçerdi.
Her insan gibi içmde bulunduğun koşullar se-
ni rahatsız eder ve sıkıntısını dile getirmeyi o
çok hoş "davudi" sesinle yapardın.
Sevgili Atila, belki farkında bile değildin,
ama birçok insan senin gözünün içine bakar, ne
diyeceğini merak ederdi. Kuşkusuz dediklerin
üzerinde de tartışırdık. Ama bana öyle geliyor
ki sen daima aramızdaki (ben de dahil olmak
üzere) birçok kişiye göre "itidari tercih eder-
dın. O son ÖES Genel Kurulu'ndaki gerginli-
ği yüksek olan havayı ancak senin divan baş-
kanlığın yatıştırabilirdi. Öyle de oldu.
Seninle ortak yaşanmışlıklara ilişkın birçok
şeyi anımsamamın hoş bi-
rer anı olduğunu düşünü-
yorum. Marmara Ada-
sı'ndaki gün batımını
dostlarla birlikte ızlemek
bunlardan belki de en gü-
zeli idi. Şimdi sensizbun-
lan yapacağız. Unutma-
dan bu mektııba eklemeli-
yim. Ben, seni çok kıs-
kandım sevgılı Atıla^ B«
itirafımı*sana "daha önce
x
**
v
açamazdım. Cunku senîn • *'
dostlannı, yakınlannı ve
dünya tatlısı kızlannı se-
nin bir haftalık dinlence
süren içinde tanıdım. Biz-
leri bir araya getırmek için
böyle bir yolu seçmeni ya-
dırgadım. Ama sen sanat-
çı idin, belki de bilmedi-
ğim bir dolaylı anlatımı
seçtin. Herne ise, seni çok
kıskandım. Bırde ınsanla-
ra yalnız yaşadığını fılan
söylüyormuşsun. Bu ka-
dar tevazu olmaz Atila.
Asıl yalnızlığı senden
sonra bız yaşamaya baş-
layacağız.
Bilim dışı şeylere asla
itibar etmediğini biliyor-
dum. Yine de o koca göv -
denin dağlarda ve yeşil te-
peler üzerindeki gür ağaç-
lann yapraklan olacağına,
kimi zaman da erguvan
ağaçlannın çıçeklerıne
dönüşüp Boğaz"ın mavili-
ğini seyredeceğine ne olur
bırak inanayım. Öncelin
(selefin) ben, seni özlem-
le öperim.
PENCERE
Türkiye Yine Dünyayı
Şaşırtacak...
Osmanlı, dünyanın en büyük ımparatorluklann-
dan birini kurmuştu.
Her imparatorluk gibi, Osmanlı da çelişkileryuma-
ğıydı. El kadar bir yazıda, bu yumaktan uç ömekler
alarak geçmişimizi yerden yere vurabıliriz ya da gök-
lere çıkarabiliriz. Sözgelimı Fatih Sultan Mehmet,
hem tahta çıkan padişahın kardeşlerini boğdurma-
sını meşrulaştıran bir kanunname çıkardı hem fet-
hettiği Istanbul'da çeşitli dinlerin birlikte yaşaması-
nı sürekli yasal düzene dönüştürdü.
Gerçeklik, çelişkilerin bileşkesini yüklediğimiz te-
razide tartılır.
Her imparatorluk gibi, 20'nci yüzyılda, Osman-
lı'nın da sonu gelmişti. Bu sonucu yalnız Ittıhatçıla-
ra bağlayan görüşler, kısır siyasal kavgalann kınntı-
larıdır. "Üstünde güneş batmayan Britanya Impa-
ratorluğu" da Osmanlfnın batışından sonra ancak
otuz yıl yaşayabıldi; İkinci Dünya Savaşı'ndan yen-
giyle çıkmasına karşın tasfiye edildi, bir adacığa sı-
ğındı.
Bizim adamız Anadolu'dur.
•
Osmanh'nın sonu 1919!..
Emperyalizmin egemenleri 1919da kararı vermiş-
• lerdi; "Türkler insanlığın baş belasıdır. Onlan Avtv-
pa'dan sürmek gerekir. Anadolu'yu Hıhstiyan halk-
lara paylaştıran 'Yeni Dünya Düzeni' kurulacaktır."
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı: Türkler bu
tasanmı boşa çıkardılar; Sevr'i yırttılar, Lozan'a ula-
şan bir savaşın yengisine ulaştılar. Olayın en çarpı-
cı yanı, bu başarıyla birlikte Anadolu'nun uygarlıkta-
rihindeki 'Aydınlanma Devnmi'ne sahne olmasıdır;
Mustafa Kemal, Batı'nın emperyalizmine karşı çı-
kıp uygarlığını benimseyerek bütün dünyayı şaşırt-
tı.
'1923 Cumhuriyet Devrimi' Türkiye'de gerçekle-
şirken, yerküresi sömürgeler haritasından başka bir
şey değildi; Müslümanhk coğrafyası bu haritanın en
karanlık bölgesinı oluşturuyordu.
•
O günlerden bu yana 70 yılı aşkın bir zaman geç-
ti, Türkiye yine kuşatıldı.
Anadolu, yeryüzünün en belalı coğrafyasındadır;
Balkanlar - Kafkasya - Ortadoğu üçgenınin tam or-
tasındadır. Eskiden adına 'Düvel-i Muazzama' de-
nen devletler, bugün bölgede fınk atıyortar. Hazar
petrollerinin paylaşım kavgası sürüyor. uyuşturucu
yolu buradan geçiyor, dinsel ve etnik savaşlar böl-
gede yaşanıyor, 'Yeni Dünya Düzeni'ne şeriatçı kök-
tendinciliğin bilinçsiz başkaldırısı bu coğrafyada
yükseliyor ve Türkiye'yi tehdit ediyor.
Yaşadığımız coğrafyada ekonomik çatışma teme-
linden kaynaklanan iki tehlike nedir:
Etnik kavga ve şeriatçılık!..
Ikisi de Anadolu'da var. '
•
1923 Devrimi, dünya ölçeğinde değerlendirilme-
si gereken bir içerik taşır...
20'nci yüzyılın ilk yarısında, devrim gerçekçi yön-
temlerle yürütülmüş. temelleri atılmıştı. bugün de-
mokrasınin koşullarında yeniden aydınlanma sına-
tyını vermek zorundayız.
^'. 'Aydınlanma, çağdaşfık, laıklik, bağtmsoiık, öz-
gürtük' bir bütünü oluşturur.
Yaşadığımız güncel bunalım ise kırk yrilık tutucu
ve gerici politikaların ürünüdür.
Çıkmaza bu yüzden saplandık...
Açmaza bu nedenle girdik.
Ülkemizin 'enfe/'i şaşıdır; bir gözü Amerika'da, bir
gözü Avrupa'da, dışarıdan medet umuyor.
Oysa kaynak Anadolu'dur.
2000'in eşiğinde, bütün 'sivil toplum kuruluşla-
n'yla birlikte asker, Aydınlanma Devrimi'nin payda-
sında demokrasiyi savunmakta birleşiyorlar; 'silah-
sız ve silahlı kuvvetler' karşı karşıya değil, bir bütün...
Evet, Türkiye yine dünyayı şaşırtacak...
DUYURU
S.S. TÜZEİSTANBL L KONLT YAPI KOOPERATİFİ'nden
S S TüzelstanbulKonut Yapı Kooperatıfı'nın 12.04 1997gü-
nünde yapılan Genel Kurul toplantısında kooperatıfın tasfıyesı-
ne karar venlmıştır Tasfiye ışlenne bakmak uzere. aşağıda ısim-
leri yazılı üyeler Tasfiye Kurulu olarak seçılmıştır. Kooperatıf-
ten alacaklı bulunanlann me\cut belgeleny le birlikte. ışbu ılarun
üçüncü kere ılan tanhınden ıtıbaren. bir yıl içinde Tasfıjp Kunı-
lu'na başvurmaları ılan olunur
Tasfiye Kurulu:
Av. Turgut K.AZA.N i
\\. Rezan ÖZGER
Av. İbrahim SİNEMİLLİOĞLU
DUYURU
T.Ç.
MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ GİRİŞ YETENEK SEVAVLARI
1. Cnıversıtemızm 1997-1998 öğretım yılı ginş yetenek sınavlan 1 Temmuz 199"'Salı
günü başlayacaktır. Ön kayıt ve >etenek sınavlan ile üniversıtemıze öğrencı ahnacak
fakülte ve programlar, kontenjanları ve gerekli ÖSS puanı ile diğer gerekli belgeler
aşağıda açıklanmıştır.
Öğrerim Programı Kontenjan
tç Mımarlık 30
Endüstn Crünlerı Tasanmı 30
Resım " 40
Heykel 15
Seramik ve Cam 25
Grafık 25
Tekstıl 25
Sahne Sanatlan ve Kostümü 20
Fotoğraf . 20
Sınema-TV 10
Geleneksel Türk El Sanatlan 50
Yukanda belırtılen programlara:
1997 yılında en az 105 puan (herhangı bir tür) alanlar da ön kayıt yaptırmak içm
başvurabilır. "
2. 1. madde ıçın belırtılen programlara aday kayıtlan 23-24-25-26-27 Hazıran 1997
tarihlerinde saat 10.00-16.00'da Fmdıklı/tstanbul Merkez binamızda yapılacaktır.
3. Aday kaydı ıçın gerekli belgeler;
a) 1997 yılına ait ÖSS (1. Basamak) puan kartının aslı ve fotokopisi,
b) Lise \e dengı okuldan mezun veya son sınıfta olduğunu gösteren belgenın aslı \e
fotokopisi.
c) 4.5x6 cm. boyutlarında baş açık ve sakalsız. adayın sınava gireceğı son durumunu
göstenr 3 adet fotoğraf,
4. Ön kayıtlar bızzat veya bir yakını tarafından yaptınlabilır. Posta ile yapılacak
başvurular değerlendirilmez. Yurtdışından yapılacak başvurular hançtir.
Yukandaki bilgiler aday kaydı için gerekli ön bilgiler olup, öğretim programlanmıza
gırebılmek ıçın saptanan kontenjanlara bağlı olarak yetenek sınavlan ile ılgıli aynntılı
bilgiler rektörlüğümüz öğrencı tşlen Dairesi Başkanlığı'ndan temın edilebılinir.
Basın: 25666
Fakültesi
Mımarlık Fakültesi
Mımarlık Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Nüfus cüzdanımı,
Sigorta kartımı
kaybettim
hükümsüzdür.
BÜLENT rNCE
Nüfus cüzdanımı
kaybettim.
Hükümsüzdür.
AHMET GÜRCAN
KAH4X
Askeri kimliğimi
kaybettim.
Hükümsüzdür.
DlLARA AYŞİM
GEMÎCİOĞLU