Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17HAZİRAN1997SALI
10 KULTUR
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
Nedentiyatroyasaldanır?"Sahnenin yargıçltğı, dünya yasa-
larmın bittiğiyerden başlar. O kılıç ile
teraziyi ele alarak suçluyu gerçeğin
mahkemesi önüne çıkanr."
Friedrich Von Schiller
Önümde duran "Tebliğ \e Tebellüğ
Belgesi" bir tiyatro yasağı ile ügıli.
AST'ın. MetinBalaj'ın yazıp yönetti-
gi. Altan ErkeklTnin oynadığı (sanat-
çıburolle 1996-97 Tiyatro Eleştirmen-
leri Birliği 'TEB' Ankara Ödülü'nüal-
dı) "tnadına Yaşamak" adh tek kişilik
oy unu "gmenlik kuvvetlerine hakaret
edildiği ve polise karşı halkı tahrik
eder mahiyette olduğu anlaşıldığın-
dan" 23.5.1997 tarihınde5442 sayılı ll
Idaresı Yasası'nın 11 c maddesi ile
2911 sayılı Toplantı ve Gösten Yürü-
yüşleri Yasası'nın 17. maddesi ve 2559
sayılı Palis Yazife \e Salahiyet Yasa-
sı'nın Ek-1 maddesi gereğince Afyon
ili sımrlan içinde yasaklanmış. Hemen
insanın aklına. bu yasalar neden bazı
illerde geçerli. bazılannda değil soru-
su geliyor. Altan Erkeklı ile yaptığım
kısa bir telefon görüşmesinde "İnadı-
na Yaşamak"ın bir süre önce Sam-
sun'da da farklı bir gerekçe ve farklı bir
yöntemle yasaklandığını öğrenıyorum.
Samsunda bir "Tebliğ ve Tebellüğ"
belgesi söz konusu değil. Erkekli'nın
belirttiğine göre emniyetten gelen zor-
lamayla Samsun Cumhurıyet Lisesi
Okul Aile Birliği. oyunda içkı sahnesi
olduğu gerekçesıyle "İnadına Yaşa-
mak"ı yasaklıyor. Güler misinız? Ağ-
lar mısınız?
Tiyatro bir güzeüik işi
Ankara Ekın Tiyatrosu'nun "Mem-
leket Hikâ>eleri*
>
nin pek çok il ve ılçe-
de y asaklandığını da biliyonız. Bu ko-
nuyla ılgilı olarak Hatay Millet\ekili
Sayın Arila Sav, geçen günlerde. TB-
MM oturumunda gündem dışı söz ala-
rak sanata yapılan baskılan kınamış ve
valılerı tıyatro kapatan değil. Ahmet
Yefik Paşa gıbi tiyatro açan valıler ol-
maya dav et etmişti: "... Tiyatro yasak-
la>arak iyi ün bıraknuş hiçbir vali ha-
tirlamı\onım; ama, bir vali \ar ki. ri-
>atroyu koruduğu. esirgediği, hatta bu-
lunduğu yerde tiyatro kurduğu ve ti-
yatro oyunlan oynattığı için unutul-
• AST'ın "Inadına Yaşamak" adh
tek kişilik oyunu, "güvenlik
kuvvetlerine hakaret edildiği ve
polise karşı halkı tahrik eder
mahiyette olduğu anlaşıldığından"
Afyon ili sınırlan içinde
yasaklanmış. Samsun'da ise
emniyetten gelen zorlamayla
Samsun Cumhuriyet Lisesi Okul
Aile Birliği oyunda içki sahnesi
olduğu gerekçesıyle yasaklıyor
"tnadına Yaşamak"ı.
• Bir yılı aşkın bir süredir
çahşmalan kösteklenen bir topluluk
da Tiyatro Stüdyosu. Tiyatro
Stüdyosu'nun böylesi bir çıkmaz
sokağın içine itilmesi hem maddi
hem manevi açıdan yıpratıcıdır.
Böyle bir durumda, Özel Tiyatrolara
Devlet Desteği Kurulu'nu oluşturan
tiyatro örgütleri temsilcilerinden
gelecek bir açıklama, bu sanatçılara.
en azından uğraşlannda yalnız
olmadıklarının işaretini \erebilirdi.
ma/lar arasına girmiştir. Ahmet \etik
Paşa"yı. bugiin hangi ansiklopediy i aç-
sak iyi anılan bir kişi olarak görüyo-
ruz, Onun için ben sayın valilerin Ah-
met Vefîk Paşa'yı ömek almalannı di-
liyorum". Keşke, ama yasalan üstlerı-
ne yaranmak ya da kendi düny a görüş-
lenne uydurmak için gönüllerince kul-
laıunür bo\ lc bir şev ı uuşlennde gor-
seler hayra yormazlar. Ahmet Vefik
Paşa'nın Bursa Yaliliği'nden azli için
tıyatroya olan tutkusu kullanılmadı
mı? Ahmet Vefık Paşa için 1882'de tu-
tulan raporun bir benzen bugiin tutu-
lamaz mı: "Valiliğe tavininden azline
kadar tiyatro ile uğraşmış.. hükümet
sıfatına vakışmayacak surette piyesle-
rin provasında bulunmuştur... Hafta-
nın birkaç gecesini kadmlara ayırarak
onlan da tiyatrova getirmiş. aralanna
fahişeleri de sokmuştur_
r>
Evet. Atila Sav 'ın deyişiyle, tiyatro-
nun bir kolluk, bir güvenlik işi değil:
bir güzellik işi olduğunun bilincinde
Bulutsuzluk
9
ayaylılardesteğiCLMHUR
CANBAZOĞLL
Bulutsuzluk Özlemı, 1.
Uluslararası Boğaziçi Fes-
tıvah kapsamında verdıği
konserde eskı ve yenı par-
çalannı on kişilik yaylılar
grubu eşlığinde yorumla-
dı. Bir süre önce aynı de-
neyi etnik sazlarla gerçek-
leştıımeyı planlayan grup
daha sonra bu derece radi-
kal bir değişıkliğin nasıl
tepkı göreceğini hesapla-
yamadığından projeden
vazgeçmıştı.
Fiyatı bir buçuk ile iki
buçuk mılyon TL arasında
değişen bıletle izlenen
konser. Yavaşoğullan'nın
da belirttiği gıbi Bulutsuz-
luk'un dınleyicisine fazla
pahalı gelmışti. Bulutsuz-
luk Özlemı gibi bir grubun
Açıkhava"ya ancak bın ci-
vannda seyircı toplayabıl-
mesı. festival yöneticileri-
nin gelecek yıllarda rock
dinleyicısını yakından ta-
nımalannda fayda olaca-
ğını gösterdi. Konsere Yi-
ne Düştük Yollara'yla gı-
ren Bulutsuzluk Özlemi.
(Nejat Yavaşoğullan, Sina
Kükığlu, Akın Eldes, Su-
nay Ozgür. L
T
tku tnal \e
vıırmalılarda Şehnaz Sam)
ılk dört, beş parçada sah-
nedekı veni konuklarına
uyumda zorlandı. seyirci-
ler de iyi bıldiklen parça-
lann bıraz yavaşlamasını
ve yumuşamasını yadırga-
dı. Grup elemanlannca ya-
zılan düzenlemelerin faz-
laca aceleye gelmesı, gru-
bun kentli yanını pekiştire-
cek senfonık yorumu öne
çıkartacak böyle önemli
projenin dar zamana sıkış-
tınlması büvük bir riskti.
Ancak Bulutsuzluk'unye-
ni albümünde yer alacak i-
ki parça Dede \ e Kuzula-
nn Sessizliği'nde Yaygara
adh yaylı grubunun melo-
dik zenginliğı arttırması.
Nejat Yavaşoğullan'nın
sık sık sahnenin kenanna
oturmuş yaylılann yanına
gidip birlıkte çalması se-
yirciyi yakaladı ve ortala-
ra doğru konsere renk gel-
dı. Grubun ikı buçuk saat
boyunca 27 parça çaldığı
konserde Akın Eldes'in
sololan. Yaşamaya Mec-
bursun ve yenı albümün
önemli kartlanndan biri
olacak Yine Düştük Yolla-
ra öne çıktı.
Bir yıl içinde kendısıne
verilen primı pek verimli
kullanamayan ve pop gibı
bırbirinin kopyası üretimin
pençesine düşen yerh roc-
kun gereksinim duyduğu
kan değişiminin lokomo-
tıf grup Bulutsuzluk Özle-
mi'yle başlaması hayli u-
mut vericı. Nejat Yavaşo-
ğullan'ndanaldığımızbil-
giye göre iki öğrencısı. bir
gazetecisi. bir miman ve
bir de turist rehberi olan
Bulutsuzluk Özlemı ışler-
den fırsat bulursa ağustos
ayında Yaygara yaylılar
grubuyla birlikte stüdyoya
gırecek ve sonbahara be-
şinci albümü yetiştirecek.
yöneticilere ihtiyaç var. Aynı konuş-
mada Atila Sav önemli bir nokta üze-
rinde daha duruyor ve diyor ki: "Bu ko-
nuda en güzel hukuk belgelerinden bi-
risi 1985 yılında İçişleri Bakanlığı'nın
Özel Kalemi'nden çıkan bir genelge-
dir. Dönemin İçişleri Bakanı Sayın Yıl-
dınm Akbulut'un imzasıyla >a>ımla-
nan bu genelgejle 'valiliklere. tiyatro
topluluklannın 48 saat önceden baş-
vTirmalan halinde, aynca ızın isteme-
lerine gerek bulunmadığı ve işlemlerin
buna göre yürütülmesi gerektıği yo-
lunda' bir talimat verilmiştir.'* Ülke-
mizde tiyatroya uygulanan sansürün
N'aıtuk Kemal'in "Vatan Yahut Silist-
re" oyunu ile yasallaştığını kabul eder-
sek -alınan kararda bundan böyle oy-
nanacak piyeslerin Zaptiye Nezaretin-
de 'muayeneden geçrikten sonra' sah-
neye çıkanlmaları öngörülüyordu- o
günden bu yana 'muayene' konusunda
da bir şeylerin değışmediğini söyle-
mek yanlış olmaz.
Yeterince duyarlı mıyız?
Özellikle 1960-80 yıllanna bakacak
olursak: resmi kanallarla uygulanan
sansürün yanı sıra dolaylı baskılar dik-
kat çeker... Günümüzdeki yasaklara
gelince; tabii ki gerek Ankara Ekın Ti-
yatrosu gerekse AST haklannı hukuk
yoluyla arayacaklardır, anyorlar. Ama
burada önemli olan bir diğer konu:
2000Mİ yıllara gırerken hâlâ karşımıza
dikilen genci zıhniyet ve bızlenn bu tu-
tum karşısında yetennce duyarlı dav-
ranıp davranmadığımız.
Duyarlıhk konusuna ilişkin olarak
Altan Erkeklı "Ortakbir dil konuşmu-
yoruz. Tiyatrotabelalanndan başka or-
takbirşeyimizvok" derken haksız mı?
Ya da Rüştü Asyab "... Daha acısı, bü-
tün bu çirkinUkler \aşanırken, AST, Ti-
\atro Stüdyosu, Tiyatro Eleştirmenleri
Birliği (TEB), TOBAV dışında hiçbirti-
yatro kuruluşu ya da örgütünden ses
çıkmamıştır" derken yaşanmakta olan
genel tepkisizliğın altını çizmıyor mu?
Bir yıh aşkın bir süredir çalışmalan
kösteklenen bir topluluk da Tiyatro
Stüdyosu'dur. 15 ay önce geçırdiği
yangının ardından tiyatro \e kültür hiz-
metine yeniden kazandınlması tasarla-
nan eski Odeon Sineması'nın onanmı
Refahh Üsküdar Beledi-
——— yesı ve Kültür Bakanlı-
ğı'nca çeşitli yollardan
engellenmektedir. Resmi
belgö' ^feösterilmeksizin,
zabıt tutulmaksızın yapı-
lan mühürleme işlemleri-
nın dışında, Üsküdar Be-
lediyesi kendinden önceki
dönemde salonu 10 yıllı-
ğına ^yap-işlet-devret"
modeli uyannca kiralamış
olan AÇOK. Ltd. Şti.'ye
tahliye davası da açmıştır.
Öte yandan. Kültür Ba-
kanlıâı etkinlıklerine ağır-
lık veren bir Kültürevi'ne
dönüşmesi yolunda
AÇOK ile işbirlığine gi-
ren Tiyatro Stüdyosu'nu
yokuşa sürmektedır.
PARİS NOTLARI COŞKUN TUNÇTAN
Günümüzde Corneille ve Racine'nin oyunlan
Eğer TürkJer ls-
lamı din olarak be-
nimsemeleri ne-
dencesiyle Arap
uygarhğımn diğer
çeşitli dallanndan
dailiklerinedeket-
kilenmiş olmasa-
lardı. yüzyıllarca sonra Atatürk.
ülkesının diliyle kesinlikle bağ-
daşmayan bir alfabeden kurtul-
mak. aynca giderek gerçek
Türkçenin yerini kapmış olan
Arap ve Fars kökenli sözcükler-
den dili, olanaklar oranında ann-
dırmak girişimlerine dalmak ge-
reksinınımi tabii kı duymaya-
caktı. Bu son alanda, her devrim
sürecinde görüldüğü gibi, kimi
zaman, halkın belleğıne bir tür-
lü yerleşemeyen (iğne yenne di-
kek demek gibi) yenilikler yay-
maya çabalayanlar da çıktı. Yi-
ne de dil devriminin. ülkedeki
sözlüveyazılı iletişimın berrak-
laşması için son kerte hayırlı ol-
duğunu artık kimse yadsıyamaz.
Fransızcada çoktandır böyle
bir sorun yok. Yaklaşık 400 y ıl-
dan beri. şimdıki yörüngesine
saglamca yerleşmiş bir dıl. Her
ne denli. toplumsal yaşamdaki
gelişmelerveteknolojikalanda-
ki yeni buluşlar gibi etkenler di-
li taze sözcük ve tenmlerle sü-
rekli zenginleştıriyorsa da bugün
bir ilkokul öğrencisi bıle. 17.
yüzyılda yazılmış bir metni
okurken. ya da tiyatroda duyar-
ken. anlamakta en ufacık bir
güçlük çekmiyor. üstehk bıçe-
min güzelliğının ve özgün tadı-
nın zevkine kolaylıkla ulaşıyor.
Okulda da, dil açısından hiçbir
zorlukla karşılaşmadan ıncele-
yebiliyoraynı metınlen. Oysaki
ben, Lâle devrinde, demek ki bir
yüzyıl daha sonra. Istanbul'da
yaşamışolan Nedim'ın "Ben bu-
gün bir ne>bahar-ı hüsn-ü-an
se>T ejledim" dızesini görünce.
y a da duy unca. "Acaba bu bü-
yük ozan Türk" mü>dü?" diye
sormaktan alamıyorum kendı-
mı! Zaman içinde günümüzden
o kadar uzaklaşmadan bile.
Cumhuriyetin ilk yıllannda da-
ha hayatta olan Süleyman Na-
zif in "Bu şeb de cûşuş-i \ âdınla
ağladun durdum"unu halen kaç
kişi anlar?
14. Louis'nin kralhğı boyun-
ca. tiyatro oyunları yazmış olan-
lar arasında. bugün yapıtlan sık
sık sahnelenen ve her y aştan. her
baştan seyircılerle tıklım tıklım
dolu salonlar önünde çok uzun
süre oynanan ünlülenn ılk safın-
da CorneiOe, Racine \ e Moliere
yer alır. Bunların üçüncüsünü
başka bir yazıya konu yapmak
için bugünlük kenara koyup. ılk
ikisini ele alayım. Corneille ve
Racıne"in üstyapıtlan genellikle
trajedi türünde. Konulan, çoğu
kez. antik çağlann söylencele-
nndcn ya da gerçek tarihınden
esınlenmiş. Yansıttıklan olaylar.
o dönemin. genellikle Yunan ya
da Roma bıçemindeki saraylan-
nın içinde. kimı zaman da önün-
de geçer
İkisinın de tümü manzum olan
yapıtlannın başka dillere çev iri-
leri çok ender. çünkü biçemleri-
nin Fransızcadaki eşsiz güzellik-
lerini ve akıcılıklannı Rusçaya.
Hintçeye. Arapçaya. Finceye.
Türkçeye falan hakkıyla aktara-
bilmek olanaksız gibi. Bu alan-
da denemeler yok deği 1 yine de...
Örneğin Racinein •*Phedre"ini,
Paris'te. birkaç yıl önce, Japon-
ca izlemek fırsatını buldum.
Sahneye konuluş açısından çok
ılginç birtemsildi gerçi ama. çe-
\irinin Fransızca aslıyla boy öl-
çüşebileceğine ınanmak zor.
Racine Fransızcayı. sürekli
manzum birbiçemle. olağanüs-
tübırustalıklakullanmış. Yapıt-
lannın her birinde artık bırer öz-
deyiş. hatta atasözü nıteliğine
bürünmüş olan unutulamayacak
tümceler de bol. Sahnede bir ara-
ya getirdiği k^ılerin her bın akıl
durduracak denlı ınandıncı ve
duygulandırıcı. Devlet ve bele-
diye tiyatrolan da, özel tiyatro-
larda her yıl birkaç oyununu ser-
gilıyorlar %e seyirciler. çoğu kez.
ancak çağdaş bir büyük yazann
onlarda uyandırabileceği bir il-
gı ve heyecanla izliyorlar onla-
n. Bu mevsim, Comedie França-
ıse'de "Phedre"ini, Theâtre
14'te "Berenicerl
ini. Montpar-
nasse tiyatrosunda "Rodogu-
ne"ünü gördük. Corneille'e ge-
lince, Comedie Française onun
da tabii manzum, dil açısından
da nefıs trajedilerinden şimdiye
dek ender sahnelenen ikisini
"Clitandre''ı ve "Tite et Bereni-
ce"i sundu. Bu temsıllerin tümü
de çok başanlıydı; hele "Cli-
tandre"ın sahnelenış biçemı ti-
yatro tarihıne geçecek çapta bir
sanat olayıydı.
Bakalım gelecek mevsim.
Fransız tiyatrosunun bu parlak
döneminin özellikle bu iki kal-
burüstü yazannın yapıtlanndan
hangilerinı izlemek mutluluğu-
na erişeceğiz Paris'te...
Dayanışma gerckli
Özel Tiyatrolara Dev let
Desteğı'nin "salon onan-
mı"na ılişkın maddesi
kapsamında Tiyatro Stüd-
yosu'na 11 Aralık 1996
tarihinde yazılı olarak ver-
meyi taahhüt ettiğı
3.000.000.000 TL'yi 24
Şubat 1997 tarihinde
w
ki-
racıhk koşullanmn gecer-
siz" olduğu gerekçesıyle
geri çekmiştir. Tiyatro
Stüdyosu'nun böylesi bir
çıkmaz sokağın içine ıtil-
mesı hem maddi hem ma-
nevi açıdan yıpratıcıdır.
Böyle bir durumda, özel-
likle de Tiyatro Stüdyo-
su'nun geçen günlerde
düzenlediği basın toplan-
tısının ardından. Özel Ti-
yatrolara Devlet Desteği
Kurulu'nu oluşturan tiyat-
ro örgütlen temsilcilerin-
den gelecek ortak bir açık-
lama. bu sanatçılara. en
azından uğraşlannda yal-
nız olmadıklannın işareti-
ni verebılırdi.
Toplumlann tiyatro yo-
luyla bilinçlenmesı çağ-
daşhğın koşullanndan bi-
ri. Bu gerçeği yadsıyan si-
yasi ortamlarda çağdaşlı-
ğa açılan kapılann kapan-
mak ıstenmesi ne denli
olağan ıse. kültür ve sanat
düşmanlığının hızla tır-
manmakta olduğu böylesi
koşullarda bunun aksini
savTinanlann da benimse-
dikleri çağdaş ilkeler ve
hedefler kapsamında ya-
pılanları ısrarla sorgula-
mak. dayanışma, birlıkte
hareket etmek zorunluğu
da o derecede kîrınılmaz.
Kaynakça:
Refik Ahmet Sevengil
"Tanzimat Tiyatrosu",
Milli Eğıtım Basımevı
1968; Prof. Dr. Melahat
Özgü "Friedrich Von Schil-
ler'* Tercüme Dergısı. Ocak
-Aralık 1959.
YAZI ODASI
SELLM İLERİ
Kimbilir Kim Yazmıştı...
Trenden indim, yine Yedıkule. Saat henuz erken;
değerli dostum Sarkis Açık'la buluşacağım, Safa
Meyhanesi'ne gideceğiz. Şoyle yürümek geçtı içim-
den.
Daha Yenikapı'nın sahile inen sokaklanndan baş-
layarak Kumkapı'yı unutmamalıyım, işte bütün ora-
lardan başlayarak Langa'sıyla, Samatya'sıyla, hele
Yedikule'sıyle -hâlâ- Istanbul'u yaşamak mümkün.
Oralarda Istanbul' vaıiığını koruyor.
Hangi Istanbul denecek. Yahya Kemal: "Koca
Mustafa Paşa! Hücra ve fakîr Istanbul!" diye özet-
lemiş. Çok sevdiğim bir şiirdir "Koca Mustafa Pa-
şa"; "Süleymaniye'de Bayram Sabahı"n\ o kadar
sevmem, hele "Endülüs'te Raks" sinirimi oynatır,
Ama andığım ilk şiirin bir dizesi daha çok uzun za-
man dilimlerine akıp gidecektir: "Örtüyor fakrı asa-
letle çekilmiş perde."
Istanbul, o zaman da bugünkü gibi sanki iki is-
tanbul'du: Köprünün bir yakası "Türk'ün asude mı-
zacıyla Bizans'ın kederi"ru bırleştinyordu, öteki ya-
kasıysa yeni zamana, hep yenı zamana açıktı. Pe-
yami Safa Fatih-Harbiye adını takmış romanına;
büyük bir karşrtlık görüyor.
Oysa Harbiye'nin güzelliklerini de görebilirdi. Söz-
gelimi Şişli konaklan, hemen ardından ilk Şişlı apart-
manlan. Bir uçtan bir uca Kurtuluş, anacadde.
Yazık ki buralan artık ayakta durmuyor: Kurtuluş
yoksulluğun pençesine düşmüş, bayındırlıktan
uzak. Şişli kendini koruyamamış; Bulgar kilisesi de
olmasa. geçmişi konuşmak bir iki kararık yüzlü
apartmana kalacak.
Yedikule'de dolaşırken bunlar geçiyordu aklım-
dan. Eski, taa on yedinci yüzyıldan kalma harikulâ-
de semt camilerine dalıp gidiyordum yine. Onlan sö-
zümonaonarmışız; neyseeskı güzelliklerini 'aura",a-
n söylüyor.
Bu semtlerde bugün de "Sarmaşıklar, yazılar, taş-
lar, ağaçlar karışık" bir arada iç ıçe. bırbirlerine yas-
lanmış, bırbirlerine gönül vermiş duruyor. Gerçi bu-
gün büsbütün bakımsız, busbütun yalnız bırakılmış
duruyoıiar. Ama 'tarih bilinci' taşıyan tılsımlı değnek-
le sanki hepsi yarın kurtanlabilır.
Surlann orayayürüdüm. Altından tren yolu geçen
köprüde durdum ve kentin siluetine baktım. Sonra
sur kapısından çıktığımda, Istanbul'un son bostan-
lannın çok şükür yerlı yerinde durduğunu gördüm.
Fakat ne zamana kadar direnebilecekler?
Çocuklar sokaklarda oynuyorlar. Bisikletler vızır
vızır, sokağın birdönemecinden öbür dönemecine.
Evlerin açık pencerelerinden patlıcan kızartması ko-
kuları dışarıya kanşıyor. Akşam birazdan olacak.
Yine o küçücük berber salonuna, küçücük semt
bakkallarına, berberm camekânındaki fesleğene,
küpeçıçeğıne kalbim sancıdı. Caddede Balıkh Kili-
sesi'nin beni hep büyüleyen avlusuna, bahçesine
birkaç adım boyu bakabildikten sonra Safa'ya gel-
dim. Sarkis Bey beni bekliyordu.
Yüksektavanlı Safa istanbul'un hem en eski hem
en güzel, anlamını yitirmemış, geleneğini bozmamış
meyhanelerinden. Safa'daki makarna garnitürlü cız-
bız köfte bana çocukluğumdan yadigâr. Bızde de
cızbız köftenın yanında hep domatesli makama pi-
şerdi.
Sarkis Bey beni evine çağırdı. Eşi Siran Hanım
bizi bekliyordu. Balkona çıktık. Uzakta dentz, ışık-
lar. Hemen bitişıkte Balıkh Kilisesi. Yakındatam kar-
şımızda bir alt sokağın sıra sıra apartmanları. Kimi-
lerinın pencerelerinde ışıklar yanıyor, televizyonlar
açık. Bir teras katında demir iskemleler. Bu evler
damlanndaki antenlerie hayal gemilenni andırıyor.
Siran Hanım ve Sarkis Bey'le geçmişin günlerin-
den konuştuk. Yazlık sinemalardan, bütün yaz gi-
dılen sinemalardan. Seksenlere kadar surmüş Ye-
dikule'de.
Tren istasyonundaduvarda yazılı birşiir varmış bir
zamanlar. O şıiri Siran Hanım defterine geçinmiş:
"Trendi oyuncaklarımız I Bozup yaptığımız I Ne
güzel günlerdi I Gurbetle oynadığımız.
"Tren, sıra sıra I Düğümlenen duygulanmız I Ma-
vi ufuklara I Sevecen baktığımız."
Şimdi sılinıp gitmiş şiir. Kimbilir kim yazmıştı...
Belki ben de gurbetle oynuyorum.
Sarkis Beylerden aynldığımda saat sabahın iki
buçuğuydu. gurbetle oynamak.. oynamaktı.. diyor-
dum kendi kendime, bütün yazıp çizdiklerim.
Semt henüz büsbütün uyumamıştı. Cadde boyu
bazı lokantaların ışıkları yanıyor, içerde temizlik ya-
pıhyordu. Köşebaşlannda müşterı bekleyen taksi-
ier. Nöbetçi eczane. Yedikule arkamda kalıyordu.
Yedikule'yi şimdiden özlemeye başlamıştım.
Takvimde iz bırakan:
"Şimdi burada gece ve sessizlik I ağır ağır tıkır-
darken saat I soğuk yoğunlaşıyor evin çevresinde,
I buz gibi cama dayıyorum alnımı: I Önümde hiç-
bir şeyın I kıpırdamadığı yapraksız bahçe I ve üs-
tümde donuk ışıklan / kendileri çoktan ölmüş yıl-
dızlann." Donuk Işıklar, Şavkar Altınel, Adam Ya-
yınlan, 1997.
Eskişehir'de resim sergisi
• Kültür Servisi - Eskişehır Organıze Sanayi
Bölgesf nde Mualla Şahın ve Süleyman $ahin resım
sergisi açılıyor. İlk kışisel resim sergisini açan Mualla
Şahin. doğanın güzelliğine olan tutkusuyla resim
yapmaya başlayan Anadolu'nun kırsal köy kesimleri
ve yaşamından etkılendiğinı söylüyor. Çoban ressam
Süleyman Şahin ise Türkiye'yi kanş kanş gezerek
otantik ve tarihi değerleri. zengin kaynaklan tuvale
aktanyor. Sergide Süleyman Şahın'in 45, Mualla
Şahın'in ise 30 tablosu yer alıyor.
BUGÜN
• 1. ULUSLARARASI ÖĞRENCİ TRİENALİ
kapsamında saat 15.00'te Prof. Dr. AtUla YüceTın
katıldığı 'Yüzyıl dönemecine doğru sanatlarda
kalıcdık-geçicilik bağlamında mekân, zaman ve
mimarlık" konulu söyleşı yer alıyor.
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.00'de laserdiskten
Mahler 'The SongofThe VV'orld' konseri
dınlenebılir.
• PER4 GÜZEL SAN.\TLAR'da Tahsin Cnüvar
Quartet'in konuk olarak katıldığı Rene Macaroğlu
caz konseri yer alıyor.
25. ULUSLARARASI ISTANBUL MUZJK FESTIVAU
BUGUN
• AYA İRİNİ MÜZESf'nde saat 19.00'da
Camerata Academka Salzburg yer alıyor.
YARIN
• AYA İRİNİ MÜZESİ'nde saat 19.00'da
Camerata Academica Salzburg "un konseri var.