23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 1997 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Şarkı güzeldi, ama... ESSEN SEDEF KORAY Bundan sonra Almanya"da artık Türkıye'yi ya da Türkleri ilgılendiren hiçbir kamuoyu yoklaması tarafsız bir sonuç vermeyecek. Daha doğrusu en azından izleyicilerin'dinleyicilerin televizyon ya da radyoyu telefonla arayıp tercihlenni bildirdiklen tür kamuoyu yoklamalan. Bunun en iyi ömeklerinden binni geçenlerde yapılan Eurovision Şarkı Yanşması oluşturuyordu. Şöyle ki. bu yıl Almanya'da ilk defa olarak yanşmadaki her şarkı için bir telefon hattı belırlenmış ve izleyıcilerin en beğendikJeri şarkıyı ekranda belıren numaralardan birini arayarak seçmeleri istenmişti. Yani tam anlamıyla bir halk jürisı oluşturulmuştu. Almanya'dan Türkiye'ye aslında 12 puan çıkmayacağını düşündüğü Alman spikerin, bu puanı açıklarkenki şaşkınlığından ve Almanya'da çok sayıda Türkün yaşadığı açıklamasını yapmasından anlaşıhyordu. Çevremizdekı tanıdık bazı Türklerin o gece verilen numarayı beş altı kez aradıklannı sonradan öğrendik. Tahmin ederim yalnızca kendileri aramakta kalmayıp. hemen aile. dost ve tanıdıklardan bır ağ kurup onlan da verilen numarayı aramaya teşvik ediyorlardı. Böylelikle Türkıye'nin Almanya'dan 12 puan alması hiç de zor olmamıştı. Eğer Hollanda, Fransa ve Belçika gibi başka ülkeler de önümüzdeki yıllarda Almanya ömeğinı izlerlerse, Türkiye en sonunda en büyük hayallennden birini gerçekleştirip mutlaka birinci olacak ve Avrupalı Türkler böylelikle tarih yazacaklardır. Geçenlerde Almanya'nm haber kanalı NTV'ce yapılan bır başka kamuoyu voklaması da en tanınan dünya liderlennı belirlemeyi amaçlıyordu. Büyük bir aymazlıkla Tansu Çiller'ı de listeye sokarak sonucu. yani birinciyi. daha baştan belırlediklerini bilemezlerdi tabii NTV'ciler. Gönüllü lobi ordusu diye buna denir işte. tyi ki Tansu Çilleryerine Erbakan'ı koymamışlardı. Yoksa Almanya'yı ıçten fethettığini sanabilırdi ya da en azından iddıa edebilirdi hoca. Ama Almanya öyle kolay fethedılecek bir ülke değil. Türkive'den gelen politıkacılann çoğu, özellikle ıktidar kanadı, uluslararası ılişkilenn kaçınılmaz kurallannın desteği ile burada kendılerini ağırlayacak bir yetkilı bulabiliyorlar. Türkiye'de ağırlıklannın olmadığı ve hiçbir şeyi temsıl etmediklerinin Almanlar çok iyi farkında. Önıeğın Kohl'ün. Refah'la koalisyon oluşturduktan ve çete söylentıleri iyice ayyuka çıktıktan sonra Çiller'le hiçbir zaman görüşmeyeceğini açıkça söylediği gayet iyi bilinıyor. Bu tutum Türkiye'den gelen herkes ya da Almanyada yaşayan Türkler içın geçerli değil. Sadece Almanya değil. tüm Avrupa Bırlıği ülkeleri buradaki Türkleri. Türkiye'deki yönetıcilerden daha ciddıye aldığı gibı, Türkiye"den gelen akademisyen. bilim adamı ve siv il toplum örgütlen temsilcilerinin görüşlerine de çok daha fazla deger veriyorlar. Nihayet buradaki Türkler en azından Euro\ isıon Şarkı Yanşması'nın sonuçlannı etkileyebılıyorlar. lleride Almanlann ve sev gili Avrupalılann başına daha çok işler açacaklan da açık. Kâinat Güzeli Amerikalı ABD'nin Miami kentindeki Miami Gösteri Merkezi'nde önceki gece yapılan Kâinat Güzellik Yanşması'nı Bayan Amerika kazandı. Kâinat Güzeli olan Brook Mahealani Lee'ye tacını geçen \ıl Kâinat Güzeli seçilen Venezuella güzeli Alkia Machado giydirdi. 26 yaşındaki yeni Kâinat Güzeli, Havvaii nin Pearl Cit> kasabasında doğmuş. Yanşmayı televizyon aracığüıyla 2 mihon kişi izledi. Mc Donald's da Ruslaştı MOSKOVA HAKAN AKSAY Moskova'da bahann gelmesinin onemli bir göstergesi vardır: McDonald's şubelerinin bahçelerine masalar. sandalyeleratılır; açık havada venilıp ıçılmeye başlanır. (Buralarda henüz "çaybahçesi" keşfedilmediğınden dolavı insanlar "Mc-bahçeleri" ıle yetinmek durumundadır.) Ilk yıllardaki kadar olmasa da kuyruklar oluşur: tepsisinı kapan yola veya parka nazır bir masa bulmaya çalışır; "Burası boş mıT sorusu ve "Hayır" cevabı sıkça havada uçuşur: insanlar çantalan ve giymedikleri ceketlenyle genellikle kendilennden bir yer daha fazla kaplarlar: aynca önemli business konuşmalan yapan tıfıl ışadamlan \e aşklannı oracıkta ılerletme gayretı ıçindeki sevdalılar. yanlanna yabancı oturtmak istemezlen ama ne yazık ki masalar dört kenarhdır ve her kenanna bir sandalye koyma geleneği vardır. Yerlerine yerleşenlerin bir kısmı mıdelerinın. bir kısmı ıse gözlerinin (!?) açlığını gidermeye gırişir. Kimısı bakışır, kimisı tanışır, çocuklar koşuşur, kuzular meleşir, dilenciler dolaşır. kolalar dökûiür. tepsıler dağılır. etekler açılır. kahkahalar atılır. Mc-bahçesi'nın çarkı dönerdurur. Aslında McDonald's. dünyanın hiçbir yennde olmadığı kadar önemli bir yere sahip Moskova'da. Sosyalizm henüz son nefesıni vermeden ortaya çıkan ılk şubesı epeyce tartışma yaratmıştı. Dünyadaki en büyük ve Rusya'dakı ilk McDonald's. milliyetçı komünüstlerin "Uluslararası kapital Moskova'nın merkezinde üs kuramaz!" nıdalanyla ve protesto göstenlenyle karşılanmıştı. Ama Puşkin meydanı yabancı sermayenin dayanılmaz cazıbesine karşı fazla dırenemedı. Benzen fast food kurumlannın Rusya'ya pek girememesi ya da gecikmesı nedenıyle meydan McDonald's'a kaldı. Son zamanlarda bay ve bayan Yeltsinler'in de desteğiyle yaygınlaştınlmaya çalışılan Rus işi Bistro henüz yeterli rekabet gücüne ulaşamadı. Arbat sokağında türeyen Türk kebap ve lahmacunlan da hamburgerlerin havasını söndüremedt. Bizimkilerin buranın ölçülerine göre ucuz olması bile kâr etmiyor. McDonald's ise artık fıyatlarda burnundan kıl aldırmıyor. Örneğin. Amerikan parasıyla Big Mac fiyatı. Türkiye'de 1.78 dolarken Rusya'da 1.92 dolar. Öysa ılk yıllarda Moskova fiyatları uluslararası düzeyın epeyce altmda tutulurdu. Ilk yıllarda farklı olan başka bir şey daha vardı: Hizmet kalitesi. McDonald's'la birlikte. sosyalist hizmet sektörünün güzel ama gülümseme kaslan olmayan kız elemanlannın yerine. güzel ve güler yüzlü olanlan geçmiştı. Hatta ilk aylarda bır kız giriş kapısmda durup gülümseyerek "Hoşgeldiniz" der. öteki de çıkışta "Güle güle!" dıve uğurlardı. Bır de kasalann arkasındakı fıyat lıstesinın sonuna "Gülümseme ücretsizdir'" diye yazmışlardı. Şımdi bu yazıya pek dikkat eden yok. Kapılarda da kımse kalmadı. Eskiden kasalarda kuyruk oluşmasını önleyen bır tempoda çalışırlardı; bugünse yavaşlığın yani sıra kuyruğu inadına büyütüyorlar; müşteri sayısı azaldıkça - sanki kuyruğu belli bir düzeyde tutmak ıster gıbı - açık kasa sayısını da azaltıyorlar. Ve bir başka yenilik: McDonald's'da alkollü içki yasak. (Önunla rekabette her yolu mübah sayan Rus Bıstrosu. yasaklamak şöyle dursun. bızzat kendı satıyor bazı alkollü içkılen. Acaba buna da fast drink mi demelı?) Basjangıçta koca koca adamlar sınavda kopya çeker gibi gızlice içmeye çalışırlar, görevliler ıse onlan kolaylıkla ve zevkle yakalarlardı. Ama son zamanlarda yasak sözde sürse de fiili durum değişti. Mc- bahçeleri votka, bira ve şampanya şişeleriyle doldu. Görevliler. kurallann burunlannın ucunda çığnenmesine bana mısın demıyorlar. Galıba patronlann da buralara pek uğradığı yok. Zaten uğrasalar ne olur? Rusya'ya gelen herkesın bir parça Ruslaşmaktan başka çaresi yoktur. Köprüaltı hikâyeleri hep hüzünlüdürÇocukluğumdan hatırlanm. ailem hep bana " Köprü altianna fazla yanaşma"' derdi. Beni o kadar korkutmuşlardı kı köprü altlannı düşündüğümde aklıma karanlık, ızbe. her türlü ınsanm yaşadığı yerler aklıma gelirdı. Tabiı televizyondan izlediğim fılmler de bu-düşünceme tuz biber ekerdi. Ingilizlerin eski korku filmlerini izleyenler bılir. bu filmler. ya tümüyle koyu bir sis tabakasının altında kalmış bir parkta ya da sısten yanmyamalak görünen bir köprü altında geçer. Filmin kahramanı köprü ya da parka yaklaştığı sırada müzik bir anda son perdeden çalmaya başlar ve şeytani suratlı bir adam karanlıklardan çıkagelir... Günümüzde aılelerin hâlâ çocuklannı köprü altlanndan uzak tutmaya çalışıp çalışmadıklannt bilmiyorum. ama bildiğım bır şey varsa o da köprü altlannın ya da parklann korku romanlanna ya da fılmlerine konu olmayacak, kendilerine özğü hikâyeleri olduğu ve özellikle de kış avlannda. birilerine ev sahıpliği yaptığı. Ev sahipliği yaptıklanndan biri ise Ayşe isminde 5O'li yaşlarda görünen bir teyze. Köln'de zaman zaman tura çıkan kışiler. bu teyzeyı mutlaka görmüşlerdir; gündüzlen kentin 'Türk merkezf denılen. çoğunlukla Türk dükkânlannın bulunduğu caddeye yakın parkta. geceleri ıse ya metroda ya da sığındığı bir köprü altında... Ayşe teyze ıle ılk kars.ılaşmam bır gece KÖLN BARAN GÜNGÖRDÜ ANKARA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Ankara Üniversitesi Sosyal Bılimler Enstirüsü 1997-1998 eğitim-öğ- retim yılı 1. yanyılında aşağıda adlan belirtilen anabilim sek lisans ve doktora öğrencisi alacaktır. Adaylann kayıt dallanna yük- için 2 adet fo- toğraf. dıploma ve mezuniyet belgesinin onavlı sureti ve mezuniyet de- recesıni gösterir not dökümü ile Sosyal Bılimler Enstitüsü'ne ( Cnıversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesı İçı 3 püsü Cebeci/ANKARA) şahsen Ankara . Blok 3. Kat Cebeci Kam- başvurmalan aerekmektedir. lisans adaylannın lisans başan düzeyleri en rının yüksek lisans başan düzeyleri en az 75 Anabilim Dalı ARKEOLOJİ \'E SANAT TARİHİ Klasık Arkeolojı Protohıstorya ve Onasya Arke Prehıstorya Sanat Tanhı BATI DİLLERİ VE EDEBİY\TLARI Alman Dılı ve Edebtvatı Amenkan Kültürü ve Ede. ltalyan Dılı ve Edebıvatı Ingılız Dıh ve Edebıyatı lspanyol Dılı ve Edebıyatı Rus Dılı \e Edebıyatı Leh Dılı ve Edebıyatı Hungarolojı COGRAFYA Bolgesel Coğrafya Beşen Ve tktısadı Coğrafya Fızıkı Coğrafja TûrkıveCoğrafvası ÇAĞDAŞ TÜRK İ.EHÇELER1 VE ED. DOĞU DlLLERt VE EDEBİYATLARI Fars Dılı ve Edebıyatı Sınolojı Hındolojı Urdu Dılı \e Edebıyatı Japon Dılı ve Edebıyatı Arap Dılı ve Edebıvatı DİL BİLİM ESKİÇAĞ DtLLERİ \'E KÛLTÜRLERİ Hmtolojı Latnı Dılı ve Edebıyatı Sümerolojı Yunan Dılı ve Edebıvatı FELSEFE Felsefe Tanhı Bılım Tanhı Sıstematık Felsefe ve mantık FtZlK VE PALEOANTROPOLOJİ Fızık Antropolojı Paleoantropolojı HALK BİLİMİ KÛTUPa\NEClLtK PSİKOLOJİ Sosyal Psıkolojı Uvgulamalı Psıkolojı SOSYAL ANTROPOLOJI \X ETNOLOJİ So*>al Antropolojı Etnolojı SOSYOLOJİ URİH Eskıçağ Tanhı Genel Turk Tanhı Ortaçağ Tanhi Türkıye Cumhurıvetı Tanhı Yakınçağ Tanhı Yenıçağ Tanhı TPı'ATRO TURK DtLl VE EDEBtYATI Eskı Türk Dılı Eskı Türk Edebıyatı Yenı Türk Dılı Yenı Türk Edebıyatı Yüksek az 65 100, doktora adayla- lOOolmalıdır. Yüksek Lisans Türk 10 4 12 10 10 5 5 5 8 8 10 10 4 2 4 3 4 •> T . 10 3 3 9 10 6 10 10 10 10 10 1 5 3 10 5 5 10 5 6 -) 10 Yabancı 3 3 3 1 1 2 1 5 1 1 •) 1 -> 5 _ 2 - 1 1 1 1 - -> _ 1 5 3 . 2 - > 5 3 5 - 3 T 5 Doktora Türk 5 5 1 5 7 5 5 î 2 5 . 2 3 4 5 5 10 1 - 3 _ 1 2 1 . 1 3 4 3 10 8 10 t 5 •> 5 5 5 . 5 2 10 V abancı 2 ^ 3 1 I 1 1 1 1 1 5 1 - - 1 1 1 . 1 1 _ 1 2 1 _ - 5 - 5 1 3 3 s 3 1 Aday kayıtlan 20 Mayıs 1997-6 Haziran 997 tarihleri arasında iş günlerinde 14.00-17.00 saatleri arasında yapılacaktır. Başvuruda aranı- lacak (her anabilim dalı için farklı) \coşullar ıle bilim yal Bilimler Enstitüsü'nde ılan edilecektir. Merkezi n TÖMER tarafından 15 Haziran 997 Cumartesi sınav tarihleri Sos- yabancı dil sınavla- eünü saat yapılacaktır Yabancı dıl sınav yerleri Sosyal Bilimler Enstıtüsü" edilecektir. Yabancı di sınavı başan notu 60, bilim yüksek lisans adaylan için 65, doktora adaylan için bihm başan sınav notuna katılacaktır. Anabilim Dalı KAMU HUKL'KU OZEL HL'KUK Tıcaret Hukııku Medenı Hukuk Denız Hukuku Medenı L'sul ve lcra-lflas Hukuku Devletler Özel Hukuku Roma Özel Hukuku Iş ve Sosval Güvenlık Hukuku İKTİSAT İŞLETME 1CA.MU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ Kent ve Çevre Bilrmleri Sıyaset Bılımı Yönetım Bilımlen L'LL'SL.\RAR.^SI İLIŞKİLER ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE END tLtŞ İSLAM TARÎHİ \"E SANATLARI Islam Tanhi Türk Dın Musikısı Türk tslam Edebıvatı FELSEFE \"E DtN BİLİMLERİ Dın Felsefesı Dın Eğıtrmı Dın Sosyolojısı Dınler Tanhı tslam Felsefesı Mantık Felsefe Tanhı TEMELISLAM BİLİMLERİ Hadıs Islam Hukuku tslam Mezheplen Tanhı Kelam TasavAiıf Tefsır RADYO-TELEVİZYON StNEMA. GAZETEClLtK HALKLA İLİŞKİLER VE TAMTIM EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER Eğıtımm Psıkolojık Temellen Ölçme Değerlendırme Psıkolojık Danışma ve Rehberlık ECİTİM PROGRAMLARl ÖCRETİM Eğıtımm Sosyal ve Tanhı Temellen Eğıtım Teknolojısı Güzel Sanatlar Eğıtımi Program Gelıştırme EĞİTİM YÛNETİMİ VE PLANLAMASI Egıtım Ekonomısı ve Planlaması Eğıtım Yönetımı ve tefbşı Eğıtım Hukuku HALK EĞİTİMİ OZEL EGİTİM YABANCI DİL ÖCRETtMl AVRUPA TOPLULUKLAR1 AT-Ekonomı Maliye AT-Hukuk AT-Uluslararası llışkiler SOSYAL BİLİMLER ÇbVRE TÜRKÇEMN EGtTtMl VE ÖĞRETİMİ KADÜSÇALIŞMAL^RI V ûksck Lisans Türk 35 8 15 2 6 5 8 3 30 20 15 15 •^5 15 10 10 3 . 5 T 5 5 7 5 5 10 10 10 15 > 15 15 15 12 10 5 10 15 13 6 8 15 15 15 10 10 10 10 10 10 10 8 15 14.00'te nde ilan sınavı başan notu 75'tır. LES Yabancı 10 -> 5 . T t 2 3 3 3 3 5 - > . 1 1 T -> 3 . 3 5 > 3 2 10 5 5 3 - 3 3 1 - -> . 2 2 2 2 2 sonucu Doklora Türk 15 6 8 1 4 3 6 3 ş 10 10 10 10 5 7 5 3 3 5 3 3 10 6 5 10 10 10 5 5 3 3 3 ş 5 3 ^ 5 5 5 5 5 4 - 3 3 5 4 - Yabancı > 2 2 _ 1 ! T •} •y 1 -t •) 5 . 3 _ 3 1 1 - 1 -> 3 3 1 10 5 - - 2 1 - - 1 4 - 1 1 — ı s-* s - X . 2. gittiğim sinemadan eve yüriiyerek dönerken oldu. Elinde kavuniçi iki torba ve başında da eşarp bulunan yaşlı bir kadın gece yansı kentin merkezinde vapayalnız yürüyordu. Elındekı ağır eşyalan taşımaktan kamburu çıkmış bu kadın bende büyük bır merak uyandırmıştı. Birkaç gün sonra ona. daha birçok kez göreceğım parkta rastladım. Bır ağacın altına oturmuş örgü örüyordu. Yalnız yaşayan ve canı sıkılınca parka inen yaşlı bir kadın diye düşünmüştüm. Ayşe teyzeye daha sonra uzun bir süre rastlayamadım. Artık aklımdan tümüyle çıkmıştı ki, çok soğuk ve yağmurlu bir kış gününde metroya sığınmış, köşedeki bir bankı —~> kendine yatak olarak seçmiş, üstü örtüyle kaplı bıri dikkatimi çektî. Daha dikkatli bakınca bunun başında eşarp bulunan bir kadın olduğunu fark ettim. Bu manzarayı uzun büre aklımdan çıkartamadım. Yine her zamanki gibi yağmurlu bır günde bir köprü altında ona rastlayınca merakımı daha fazla yenemedım ve yaklaştım. Kırşehirli"ydi. Almanya macerası 25 yıl önce başlamıştı. Kocası kendisinden önce gelmiş, daha sonra birkaç aylık oğlu ile kendisıni de getirtmiştı. 12 yıl önce ıse gittığı bir aylık Türkiye tatılinden döndükten sonra ne evıni bulabilmiş ne de oğluyla kocasını. Kocası onun yokluğundan yararlanarak o tatile gıder gitmez tüm ev i başka bır kente taşımıştı. u Bir a>' önce aynldığun evde başka birilerinin oturduğunu göriince kafavı yedim. Günlerce evin karşısındaki bankta yartım*" diye hıkâyesıne devam eden Ayşeteyzeyi çevre sakinlennin şikâyetı üzerine ılk önce polis karakoluna götürüyorlar. Kimliklerine ne olduğunu ve karakolda ne yaptığını hatırlamıyor, ama kendine geldiğinde kendinı ruh hastalannın kaldığı bir klinikte buluyor. Ûç yıl kaldığı klınikten çıktıktan sonra kocasının ızini sürmeye çalışıyor, ama çaldığı tüm kapılardan eli boş dönüyor. Bir daha ne oğlundan ne de kocasından haber alamadığını söyleyen Ayşe tey ze "kafayı vedigim sırada pasaportum \e cüzdanunla birtikte her şevimi ka> bettim. § v ıkiır TürkİNc'ye dönmek için uğraşryonım. Ama konsolokluktakiler bana hiç yardımcı olmuvoriar" diye Türk yetkilılennden dert yanıyor. Saatin geç olması ve kamımın bir hayli aç olması nedeniyle Ayşe "• teyzeyi soğuk bır kış günüyle v alnız bırakarak ev ime gidiyorum. Bütün bır kış boyunca soğuktan ölen evsız barksızlan duyduğumda Ayşe teyze için endışelenmekten kendimi alamıyorum. Bu sokakta yatmasına karşın üstübaşı her zaman tertemiz olan yaşlı kadını Christopher Strasse'dekı parkında her görüşümde yaşadığı için sevinmekten. böyle koşullarda yaşamak zorunda kaldığı için de üzülmekten kendimi alamıvorum. Üç eşliler Papua-Yeni Gine'ye! Masailer, Kenya ve Tanzanya'ya yayılmış göçer kabileler. Yaşamlannı hayvancılıkla kazanıyorlar. Mevsim yağışlanna göre hangi otlak yeşermışse oraya göçüyorlar sürülerinın ardından. Kısa süre önce Tanzanya'da gittiğim Masai köyünün şefi 200 kadar ineğe ve 6-7 kadına sahıpti. Ama artık eski saygınlığı yoktu ve dertlıydı. Otlaklardaki hayvan biti. sürülerinın büyük bir bölümünü yok etmiş. kanlannın bazılan da kaçmıştı. Daha önce 50 kadın ve bınlerce baş hayvana sahip olan güçlü babasının ruhundan utanıyordu. Bir Masai için en büyük zengınlık ınek ve kadın. Ne kadar çok ineğe ve kadına sahipse o kadar güçlu olabiliyor. o denli saygı görüyor. tneklenn kanını ve sütünü içiyorlar. Yakacak odun toplamak. her gün yüzlerce kılo odunu sırtlayıp getırmek. uzaklardan kova kova su taşımak, yemek ve çocuk yapmak. hatta bannak kurmak kadınlann işi. Erkekler ellerinı sadece kadını dövmek içın kaldırıyorlar. On beş yıl kadar önce bir başka ülke daha tanımıştım benzen değerlere sahip olan: Papua-Yenı Gine. İki adam bir gün sokak ortasmda bir kamyonetten indirdikleri kadını döverek denize atmaya çalışıyorlardı. Çev redekilerin de koşup yardımcı olacağını sanıyordum. Ama kımse kıpırdamadı. Kadın dövülüyorsa muhakkak bir nedeni vardı. Adanın iç taraflannda balta girmemış yağmur ormanlanyla kaplı dağlarda dış dünyaya tümüyle kapalı bir yaşam sürdüren Papua kabilelerinin geleneklen denız kıyısındakilerden daha da sert. Adam kansından bıktığı anda baltayı kafasının ortasına geçiriyor. Ya da hoşuna gıden bir kadını elde etmek için yapıyor aynı şeyı. Ama yine de kadınlar topluluk için en büyük zenginliklerden biri sayılıyorlar. Toprak, domuzlar ve TANZANYA NUR DOLAY kadmlar. bu önem sırası içinde, kabilelerin bırbirleri arasında gıriştiklen oklu yaylı savaşlann nedeni oluyorlar. Banş anlaşmasının tazminatı da genellikle çalınan kadınlann yerine domuz vermek şeklinde. Daha önce sosyoloji ve antropoloji okumuş olmak ve bır ülkeden öbürüne göç ederek yaşamak ınsana dünyayı yargılayan değil. anlamaya çalışan bir bakış açısı getıriyor. Değişik kültürlerde değişik değer yargılannın var olabıleceği düşüncesınden hareket ederek olav lara yaklaşıyor sosyolog. Ileri veya gen toplumlar değil, farklı kültürler söz konusu oluyor onun içın. Bunun gibi kimı topluluklarda çok kadınla, daha az karşılaşılan kimi topluluklarda ise çok erkekle evlilige rastlanabiliyor. Kimi toplumlarda domuzlar. kimilerinde ınekler kadınlardan daha önemli sayılabılıyor. Ama bütün kültürel farklılıklann ötesinde. insanlığın çağlar boyu mücadele vererek oluşturduğu bazı evrensel değerler var kı kadınlık durumu bunlann temelinde. Kadının alınıp satılan. angarv aya koşulan bır mal olmaktan çıkanlıp ınsan olduğunun kabul edılmesı ve bunun tüm gereklerinden özgürce yararlanabilmesı için önkoşul olan yasal ve sosyal düzenlemenin gerçekleşmesi bu evrensel değerlerin temeli. Türkiye"de gerekli yasal düzenleme büyük ölçüde ve pek çok Batı ülkesinden daha önce gerçekleştirildi. Sosyal koşullann da gıderek bu yasal çerçeve ile uyum içinde olması için ıse mücadele yakın zamanlara kadar sürdü. Bugün gelinen noktada artık sosyal koşullann geliştirilmesi değil, yanm yüzyılı aşkın bir süre önce oluşturulmuş yasal çerçevenin korunabılmesı bıle bir sorun olmuştur. Mücadele artık mevcut vasal çerçeveyı genişletmek ve bu yenı çerçevenin uygulanabilir olması için toplumdaki gerekli düşünce açılımını sağlamak. davranış alışkanlıklannı değiştirmeye çalışmak değildir ne yazık ki. Çünkü 60 yıl öncesinın kazanımlan dahi tehlikeye düşmüştür bugün. Onlan olsun yitirmemek içın mücadele zorunluğu doğmuştur. Öte yandan çok kadınla veya çok erkekle yaşamak kişinin kendini ilgilendiren bir yaşam tarzı olabilir. Ama bir hukuk çerçevesi oluşturulurken bunda tutarlılık gerekir. Bir ülkede polis yatak odalannı basıp zına suçlamasıyla insanlan karakola götürebiliyor, evli olmasalar da kendi nzalanyla bir arada olan iki yetişkin insan mahkeme önünde "zina suçundan"' yargılauabiliyorsa. o ülkenin bakanı da üç kadınla birlikte yaşamayı savunamaz. Savunursave çok eşli olduğu tespit edilirse, zina suçundan onun da yargılanması gerekir. Elbette "zina suçu" gibi insanlık onuruna ters ve özellikle de kadını aşağılayan bir yasanın Türk Ceza Kanunu'nda bulunması savunulamaz. ama yasa var ise ve uygulanıyorsa bakana da uygulanması gerekir. Öte yandan çok kadınla evliliği yasallaştırmak isteyen erkekler ülkemızde bulunsa bile tslamcı kadınlann dahi büyük bir bölümünü karşılannda görmeye hazır olmalıdırlar. Ya da gidip Papua-Yeni Gine gibi bir yere yerleşmeye...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle