Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS 1997 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
Balkanlar'ın Nasrettin Hocası
KARİKATÜR
PEŞİNPE
YİRMİ BİN
FERSAH
Semih Poroy, Ceorgi
Çapkunov'un Don Kişot ve
Sancho Pancha'sının
önünde. Kamil Masaracı'nın
Cabrovo semsiyesi
karikatürii (altta).
M
üzeve yaklaşıyoruz. binanın
kapısındaki Kinl harflerini
sökmeye çalışıyorum: DOM
NA HUMORA t SATİRATA...
Yanı. MlZAH VE HlClV EVl.
Önünde Balkanlar'ın Nasrettin Hoca'sı savılan
Hitar Petar'ın eşeğe ters binmiş yontusu...
Yanda, alçak bir duvann üstünde tümüyle metal
aksamdan bir Don Kişot ve Sancho Pancha...
Bulganstan'ın ünlü plastık sanatçılanndan
Georgi Çapkunov un yapıtı. Daha önce buralara
gelmi^ olan Semih Balcıoğlu bıle heyecanlı:
"Bunlann fotoğraflannı çek" diyor, "hem kendi
arşivinde dursun, hem Karikatürcüler
Derneği'nin arşivine verirsin."
Mizah \e Hıcı\ E\ı"nin danışmasından yukanva
telefon edıliyor. Biraz sonra aşağiya Bayan
Galina Boneva ıniyor. Çok ıyi bir vurguyla
İngılizce konuşan se\imli bir hanım. tngılizce
öğretmenıymiş; aynca Gabravo Mizah ve Hich
Evi'ntn bilgı ve kayıt bölümü şefi. Çıkarken ara
katlarda birçok salon göze çarpıyor. Tümünde de
değişik sergiler var. Bizim sergilerin yer aldığı
salonu gösteriyor Ba>an Boneva . Şöyle bir
uzanip bakıyoruz. kocaman bir salon. Dört
vanında dört karikatürsergisi. Gezmek ıçin
yann çok zamanımız olacak. Yönetim odasında
ertesi gün ıçin bir program yapıyoruz. Ne zaman
buluşalım. sergiyi ve müzevı ne zaman gezelım,
gibi.. Mizah Evi'nın diğer göre\lilennden
Bayan Amelia Tsankova ve Bayan Steska Boeva
ınce hareketlerle kah\e ve çikolata ikram
ediyorlar. Gabrovo Mizah ve Hiciv Evi'nin
yönetıcisı Bayan Tatyana Tsankova'nın bıraz
rahatsız olduğunu. kendısı ile yann
karşılaşabileceğimizi öğreniyoruz.
Gabrovo'da yaşayan ve yıllardır Türkiye'den
gelen birçok yazar-çızeri tanımış olan Bayan
Sijca'yı soruvoruz. Mizah e\i görevlileri, bir
okuldâ müdür yardımcılığı yapan Sijca
Pençeva'ya telefonla ulaşmaya çalışacaklannı.
geldiğımızı haber\ereceklerini söylüyorlar.
Daha sonra, kalacağımız Baikan Oteli'ne geçtik.
Odalanmıza yerleştikten sonra otelın
lokantasında buluştuk. Bıra zamanı... Bulgar
bırası Astika'yı beğendik. „ _ * . . »
• - ı P — > -
çarşı
Bir süre sonra Semih ağabey dinlenmek için
odasına çekilırken, Kâmil'le, kenti dolaşmaya
çıktık. Tuna'va dökülen Yantra ırmağının bir
kolu Gabro\o'nun içinden geçiyor. Bu yüzden,
kentte birçok köprü var. Köprü başlan
hevkellerle süslenmiş. Otelın karşısındaki
köprünün hemen yanında, ırmağin içinde
kocaman bırdemirci hevkeli görülüvor.
Gabro\o"nun en gü\enli yeridir dive. ırmağın
içındeki bir yükseltiye dikilmış olan yontu,
Gabrovo'nun kurucusu sayılan Reço'yu örs
başında demir döverken betımliyor.
Biraz önce başlayan yağmur hızlanmıştı. Kâmil
otomobilden vağmurluğunu aldı: ben de şemsiye
satan bir dükkân bakınmaya başladım. Bir
market gördük: girdık. Burada şemsiye olabilir
mıydı. acaba... Yiyecek maddeleri satılan bir
yermış. Şemsiye yok. Bir reyonda gazeteler,
dergiler satılıyor. Bulganstan'ın ünlü mizah
gazetesi "Sterşel" (Sivrisinek) de var. Aldık.
Satıcı hanıma, ışaretle şemsiye sordum; belki
anlatamamışımdır dıye. bir kâğıda şemsiye
resmi de çizdim. Kadın. kendi şemsiyesini
yanına alıp. bana, dışanya doğru yol gösterdi.
Çıktık. Birkaç dükkân sonra bir vitrini işaret etti.
Şemsıyeler! Kadın tezgâhına dönecekti, başımla
selamladım. Beş bın küsur levaya bir şemsiye
alıp dışan çıktım. Artık çarşı pazar
dolaşabilirdik. Dönerken. deminki markete
yeniden girdik Kâmil'le: gazete satıcısı hanıma
şemsıyemı göstererek teşekkürettim:
Blagodarya! Trafiğe kapalı alışveriş caddesi.
sağlı sollu kozmetik. küçük ev eşyalan. şık
giysiler satılan mağazalarla dolu. Sonradan.
buralarda satılan mallardan çoğunun, özellikle
giysilenn İstanbul'dan sağlandığını öğrendik.
konuşulurmuş. Gabrovo'da karşılaştığı.
ülkemizın karikatürcülerinden, mizah
yazarlanndan söz edivor. Aziz Nesin'i çok
seviyor; sık sık anıyor. yemek boyunca. 1972-
73'ten beri tanıştığı Türkiyeli çizerlerle bırlikte
nasıl vaşlandıklannı şöyle anlatıyor: "...Gençtik
ve güzel idik... Şimdi sadece güzeliz..."
Bayan Sijca Pençeva'dan. bundan sonra yalnızca
"Sijca" dıye söz edeceğim... Türkiyede hep
böyle duymuştuk adını; şimdi biz de tanıştık... O
bizim de "Sijca"mız artık. Sijca. anlattıklan ile o
akşam bizi de çok güldürdü. Gabrovolulann
cimriliklennı. çalan Türkçesi ile anlattıkça
bastık kahkahayı Sijca. bizden çok gülüyor...
"Ben Gabrovolu değilim" diyor. "kocam
Gabrovolu!" Sıjca'va, vaklaşan seçimleri
soruyoruz. Bulgaristan'da ınli ufaklı yüz kadar
parti olduğunu. seçimi kim kazanırsa kazansın.
yapacağı şeyin, şu anda yönetimdeki ekibin
Müzenin kurucu yöneticisi. artık bu görevden ayrılmış olan Bay Stefan For-
tunov.eski dostu semih Balcıoğlu ile birlikte.
Bir Bulgar kadını, çorbayı bir
yumurta ile terbiyeler... Gabrovolu
kadın ise yumurtaya tıpa takıp
birkaç çorbayı bir yumurta ile
terbiyeler.
Bir Gabrovolu evine bir tamdığım
konukluğa çağınnca, "Gel bak"
dermiş, "seni, bizim komşuya
götürecejpm; nasıl güzel
ağu-lanacaksın!"
Duvarlar. 19 nısandakı seçımler nedenıyle
boydan boya parti ya da aday afişleri ile dolu
(Bunlarla ilgili görsel malzemeyi sizlerle
paylaşmak isterdim ama. bir arkadaşımızın
manfeti ile filmler banvoda "şeytan aldı
götürdü" olduğu için. bu fotoğraflan size
sunamıyorum). Caddenin hemen yukansında bir
daimı pazar gördük. Yaklaştık. Sebze ve meyve
pazan. Bütün pazarlargibi kalabalık. Cıvıl cıvıl.
Sevimli kadın-erkek satıcılar sürekli bir şeyler
tartıyorlar. müşterileri ile konuşuyorlar. Pazann
hemen vanında bırbırlerine bitışık. küçük
dükkânlar... Tekel maddeleri, çikolata. gofret,
kozmetik, tıraş malzemelen vb. şeyler satılan
yerler. Son huzursuzluklar sırasında.
Bulganstanda doğru dürüst yiyecek
bulunamadığı üzenne haberler yer almıştı
basında. ama, pazarda her tür sebze, meyve var.
Az miktarda, ama var. Ben de bir limon
tarttırdım, aldım... 160 leva. Birpratık tıraş
makınesi aldım. 550 leva.
Sijca Pençeva
Yağmur sürüyordu. Havanın kapalı olmasından
örürü ortalık kararmaya başlamıştı. Otele
döndük. Balcıoğlu, lobide bizi bekliyordu.
Bayan Sijca telefon etmiş. . Akşam yemeğınde
konuğumuz olacak. Lokantaya geçtik. Bayan
Sıjca"yı beklerken bırerçoban salatası söyledik:
şopska salad! Düz bir turistik Ingilizce ile
konuşan ufak tefek şef garson amcaya.
yanımızda getirdiğimiz kendi içkımızden içmek
istediğimizi söyledik. Yanıt olumlu. Rakılan
doldurduk. Haydı şerefe! Biraz sonra Bayan
Sijca Pençeva göründü. Tam bir Slav... Çok
sevimli, orta yaşlı bir hanım. Nasıl konuşkan...
"Sizleri görünce, böyle oluyorum" diyor.
Çocukluğu yaygın Türkçe konuşulan bir bölgede
geçtiği için. dilimizi iyı biliyor. Bulgar ailesi
olmalanna karşın, evlerinde bile Türkçe
projelerıni sürdürmek olacağını belirtıyor.
Bulgaristan'ın en büyük sorunu enflasyon...
Dolar 1.300-1.600 leva arasında günübirlık
değişip duruvormuş. Bu nedenle olsa gerek,
insanlar aybaşlarında alacaklan maaşın
rakamından emın olamıyorlarmış. Ikı yıl kadar
önce dolann 3000 levava dek yükseldığıni. bir
süredır biraz kontrol altına alınabildiğini
söylüyor. Sijca; seçım propagandalannda.
Meclis'e girme olasılığı bulunan partılenn asgan
ücretı 18.000 levava yükseltme sözü verdıklerinı
de ekliyor. Kendi ıçkimizden ıçmemıze karşın
bu yemeğe hemen hemen otuz bın leva hesap
ödediğimiz düşünülürse. öngörülen asgari
ücretin pek bir şey demek olmadığı ortaya
çıkıyor. Deyim affedilirse. üç buçuk şemsiye
parası... Sijca, "Eskiden paramız \ardi, alacak
şey bulamıyorduk; şimdi mal var. para vok..."
diye açıklıyor durumu.
Geceyansına dogru Sijca'vı uğurladık. Sonra
biraz daha oturup odalanmıza çıktık. Sabah
dokuzda müzede olacağız.
Yeniden Mizah Evi ve Aziz Nesin
Sabah sekiz gıbi kahvaltıda buluştuk. Dokuza
yaklaşırken otelden aynldık. Mizah ve Hicıv Evi
yakın... Bırde baktık. Sijca otele yaklaşıvor.
"Çevremiz amnıa da geniş... Gabrovo'da bile
sokakta tanıdığa rasthyoruz. canım" diye
gülüşüyoruz. Sijca okuldan izın almış, bizımle
gelecek. Sevindik. Güle konuşa müzeye ulaştık.
Bayan Galina Boneva tam saatınde kapıda
karşıladı bizi. Müzenin venı yöneticisi Bayan
Tatyana Tsankova ile tanıştık. Bir de sürpnz:
Müzenin kurucu vöneticısı. artık bu görevden
aynlmış olan Bay Stefan Fortunov da orada...
Biraz. bizim Rıfat Ilgaz hoca>a benzeyen, belli
ki bilge bir kişilik... Semih Balcıoğlu"nun en az
yirmi beş yıllık dostu. tkı eski tanıdığın
birbirlerine sanlışlan görülmeye değer... Bayan
Tsankova ve Bav Fortunov "la hem Sijca"nın
çevirisi ile konuşuvoruz, hem Bayan
Boneva'mrk^yettş yetişebılrrsen İngilızcesı ile... i
Bir süre sonra. taşınması bıle sorun olan,
kocaman. ağır müze anı defterı getirildi... Bir
şeyler yazacagız. Defterin önceki sayfalannı
kanştırdım biraz. Birçok yerli. yabancı tanıdık
imza... Kimisi çizim yapmış, kimisi birkaç satır
dostluk iletmiş. Aaaa!.. AzizNesin! Şöyle
yazmış büvük usta. •'Gülmece sanatının
yeryüzündeki en büyük örgütünü kurmuş
olanlan candan kutlanm. Bu güzel ve başanlı
çalışmalara küçücük bir katkıda bulunmak
benim için çok büvük mutluluk olacaktır.
Bana ö> le geliyor ki. bu güzel ve küçük Gabrovo
dünya gülmecesinin başkenti \e birieşmiş uluslar
gülmece merkezi olacaktır.
Havdi Gabrovolular!
18 İVIayıs 1975 Aziz Nesin"
Epev konuştuk. Karşılıklı hoş sözler... Mizah ve
karikatür üzenne. mizah müzelerinin durumlan,
sorunlan üzenne konuşmalar.
Saat on bıre yaklaşıyor. Gabrovo Belediye
Sarayı'nagıdeceğız. Bay Fortunov'la
vedalaşıyoruz. Dost gözler... Bindiğımiz
minibüsün camlanna ikı elini koyuyor yaşlı
bilge... Camın iç yanında bizim ellerimiz...
Sürecek
Mizah Evi'nin yönetim odasında, soldan: stefan Fortunov, Sijca Pençeva,
Tatyana Tsankova, Galina Boneva. Semih Balcıoğlu ve Kâmil Masaracı.
ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
Eıııekli Sandığı ve askerlik borçlannıası
Sorıı: Ben, Emekli Sandığı'nın bir il müdürlüğünde 12 yıldan
bu vana 5. derece 3. kademede memur olarak çalışmak-
tavım. 18 ay askerlik vaptım vebu sürenin emeklilik hak-
larıma eklenmesi için dilekçe verdim. Bana gelen cevap-
ta 200 nıilyonun üzerinde bir borç çıkarıldı. Ovsa. ben-
den önce borçlanan arkadaşlarıma bu paranın çok altın-
da borç çıkarılmıştı. 18 aylık askerlik süresinin borcu na-
sıl hesaplanıyor ve miktarı ne kadardır?
(İ.S.)
YANIT: 5434 savılı T.C. Emekli Sandığı Yasası Ek madde 8 uyann-
ca ıştirakçılenn:
"c) Muvazzaf ve ıhtiyat askerlikte er olarak geçen sürelerinın,
d) 1.1.1950 tarihinden sonra yedek subay okulunda öğrenci olarak-
geçen sürelerinin" tümü borçlanma kapsamındadır.
Yine aynı maddeye göre. iştirakçilenn bu sürelere ılişkin borçları. is-
tek tarihindekı ""emeklilik keseneğine esas derece tutarlan nazara
alınmak ve bu tanhlerde derece rutarlanmn tabıi olduğu kesenek ve
karşılık tutan üzerinden borçlandınlmak suretıyle fıili hizmet süre-
lerine eklenır."
Emekli Sandığı Yasası"nın 14. maddesinde kesenek vekarşılıklannın
oranlan belirlenmiştir. Bu belirlemede iştirakçilerden alınan emekli-
lik kesenekleri oranı yüzde 15, kurum karşılıklannın oranı da yüzde
20'dır. Böylece, kesenek ve karşılık oranlan toplamı. yüzde 35 ola-
rak saptanmıştır.
Bu maddelere göre 12 yıl kıdemi olan 5. derecenin 3. kademesınden
aylık alan bırdevlet memurunun. askerlikte er olarak geçen 18 avlık
süresinin borç karşılığı. 221 milyon 979 bin 870 liradır. Hesaplanma-
sı:
895 (5 derece 3. kademe göstergesi) x3.315 (katsayı)= 2.966.925
240 (12 vıl kıdem göstergesi) x 3.315 (katsayı)= 795.600
31.492.500 (Özef Tazmınat %100) x %35 (tazminat oram)=
11.022.375
1.000 (taban gösterge) x20.450 (taban katsayı)= 20.450.000
Kesenek ve karşılıklara esas alınacak tutar toplamı= 35.234.900
35.234.900 x%15 (kesenek oranı)=5.285.235 (1 aylık) x 18
(ay)=95.134.230
(18 aylık)
35.234.900x%20 (karşılık oranı)=7.046.980 (1 aylık) X 18 (ay)=
126.845.640
95.134.230 (18 aylık kesenek)+126.845.640 (18 aylık karşıhk)=
221 979.870 TL
(18 aylık askerlik borçlanması toplam tutan)
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEIV1AL
Kedinin Getirdiği Fare...
Eskiden ufkumuz biraz karardı mı. "Ne olacak
bu memleketin hali" dıye sorarlardı.
Şimdi suçu lıderlere yamayıp "Beş liderden bık-
M..."diyorlar.
Bu kargaşa içinde suçu beş lidere bağlamak
kolay. Nitekim ünlü işadamı Sakıp Sabancı da öy-
le yapıyor, yükü sırtından atıyor, döşekle kalıyor.
Şöyle diyor:
"Siyasipartiliderlerinden bıktık. Ankara'ya git-
tiğimizde içimiz karanyor. Parti liderlerinin birbiri-
ne tahammülü yok. Liderler hoşgörüyle bakamı-
yorlar. Her gün aralarındaki mesafe açılıyor. Daha
da arayı nasıl açarız diye çareler arıyorlar. Biz bu
parti liderlerinden bıktık, sıkıldık. Ülkede 65 mıl-
yon insan var, bu 65 milyon sizin esiriniz mi? Biz
bir şeyler yapmak istiyoruz, Ankara önümüzü tı-
kıyor."
İşadamı; Refahlı mılletvekili, imam-hatipli, önü-
ne gelenle konuşuyor. Konuşulanların dil altında
ne yok!
Bir özet verilecek olursa her şey açıkta:
"Komutanlar kafalarını değiştirsinler! ABD ile
Israil'in belli ülkelere gözdağı vermek ıçin yapa-
caklan tatbikata Türkiye alet olmamalı! Bir millet
için bundan üzücü bir şey olamaz. Millet olarak
kabul edemeyiz. Bizim paşalar kendi milletinin
değil, belli güçlenn arzusunu yerıne getirmenin
mutluluğu içerisindedir."
Şanlıurfa Mılletvekili ibrahim Halil Çelik, mey-
danı boş buldum sanarak yağıyor, gürlüyor:
"Refah iktidannda halka rağmen insanlann üze-
rine gidip imam-hatipleri kapamaya kalkarsanız
kan dökülür. Ülke Cezayir'den beter olur.
Kan dökülecek, ben bunu istiyorum. Demokra-
si böyle gelecek. Fıstık gibi olacak. (...) Ben şeri-
atçıyım. Hem de sapına kadar şenatçıyım. Siya-
sal Islamcıyım. Şerıatın gelmesini istiyorum."
Perde sıyrıldı, olaylann ucu göründü ya, herkes
diline geleni söyler:
"Kan dökülecek, ben bunu istiyorum, fıstık gi-
bi olacak. Islam zaten siyaset dinidir. Ben şenat-
çıyım, siyasal Islamcıyım. Takıyye makıyye de yap-
mıyorum..."
Bebek'teki garsonu niye öldürdüler?
Yanıtı şöyle:
Vur dediler vurduk.
Kaç dediler kaçtık.
Gövdesinde Allah dövmesi var. Bir iki dövme
daha... Belli ki uhrevi âleme bakıyor. Dövmeler bu-
nun için. Cenazesi BebekCamisi'nden kaldırılıyor,
Izmir'de toprağa veriliyor. Kalabalığı var, (buna ce-
maat diyoruz) cemaati var.
Postadan Şavkar Altmel'ın "Donuk lşıklar"\ çık-
tı. Son zamanlarda yeni şiire az rastlıyoruz. Onun
için çabuk okudum. Benden önce Fethi Naci, Or-
han Pamuk, Doğan Hızlan, Füsun Akatlı oku-
muş. Fethi Naci, "Şıirde hıkâye anlatmak" diyor.
Fareler ve Şairler'de şu dizeler boy veriyor:
"Kedinin gece getirdiği fare
sabah yatıyor holde.
Sırtı boz, karnı gri ,
bumunda birparça, r,: ,„, _. „.,,, ,_Q .
kurumuşkan." -v. -
L
--
Öykü anlatır gibi dizeler...
Hep kan görecek değilız ya, bahar geliyor, ne-
şemizi bulalım. Zaten fıstık gıbi demokrasi isteyen
de meczup değil miymış?
BULMACA SEDAT YAŞAYA.\
SOLDAN SAĞA:
1/Ortaoyununun
ikı baş kışısinden
bın. II Avru-
pa'nın. Lado-
ga'dan sonra 3
ikıncı büyük gö-
lü... Kayak. 3/
Atom bombası-
nın atıldığı ıkincı
yer olan Japon
kentı. 4/ tkı tarla
arasındakı sınır...
Ha>
r
vanınsırtına. "
eyenn altına ko- g
nanbırtürbelle-
me. 5/ Yarı memnunluk
belırtenbırünlem... Bas-
ton yapımıyla tanınmış
ılçemız. 6/ Balık yumur-
tasıylayapılanbırtürme- 3
ze...Borusesı.7/Bırbag- 4
laç... Bırfürdominooyu-
nu. 8/ Fiyat... Tecrübelı.
usta. 9/ Kimyasal temel
madde.
YUKARIDAN AŞAĞHA:
1/ Düğün. balo gıbi eğ-
lencelerde serpilen kü-
çük ve renklı kâğıt parçalan. 2/ Temel. esas.. Bozukluk.
eksıklık. 3/ Kuzey gökkürenın en parlak yıldızı... Bir du-
vardakı taş ya da tuğla sırası. 4/Afrıka'da bir ülke... İlaç.
5/ Adale... Belırtı. 6/ Büyük konaklarda mutfak ve >emek
hizmetlerinde çalıştınlan uşak. II Denız taşıtlannın perva-
nesı... Volevbol ve tenıste, servıs atışı sırasında topun fi-
leye değmesı. 8/Devinım olavlannı inceleven bılım dalı.
9/ Eskı ve bilınmeyen bir tarihı anlatmakta kullanılan de-
vım sözü... Yeraltı suvunu taşıvan geçirımlı katman.
KIRIKKALE 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1996.401
Davacılar: 1- Hakan Ba>Tam. 2- Eflatun Bayram. 3-
Suzan Bayram
Davalı: Halil Elmalı
Dava: Nüfusta baba adı tashihı
Davacılardan Hakan Bayram'ın babası Eflatun Bay-
ram, annesının de Suzan Bavram olduğu. ancak Suzan
BayTam'm Eflatun"dan önce Halil Elmalı ısımlı kışı ile
resmı evli iken bundan avnlarak Eflatun Bayram ile
gaynresmı olarak yaşadıgı. bu beraberlıkten de Hakan
Bayram ısımli çocuğun dünyaya geldiğı, ancak Suzan
Bayram'ın o sırada Eflatun ile resmı nıkâhı olmadığı
ıçin doğan çocugun nüfusa kaydı sırasında da babasının
Halil Elmalı olarak nüfusa yazıldığı. ovsa Hakan'ın asıl
babasının Eflatun olduğu ıddıa edilerek Hakan Bay-
ram'm nüfustaki Halil Elmalı olan baba adının ıptalı ile
asıl babasının Eflatun olduğu ıddıa edilerek Hakan
Bayram'ın nüfustaki Halil Elmalı olan baba adının ip-
tali ile asıl babası olan Eflatun Bayram olarak nüfusa
yazılması talep edılmiştır.
Bütün aramalara rağmen davalı Halil Elmalı buluna-
madığından kendısıne ılanen teblıgat yapılmasına karar
venlmıştır.
Halil Elmalı'nın yukanda numarası yazılı dosyanın
4.7.1997 tanhlı duruşmaya gelmesı veya kendısıni bir
vekille temsıl ettırmesi, gelmediğı ve bir vekille de tem-
sil ettırmediğt takdirde duruşmanın yokluğunda duruş-
malara devam olunacağı ve karar verıleceğı hususu da-
va dılekçesının ve duruşma gününün teblıgı verıne ka-
ım olmak üzere ılanen tebliğ olunur. 6.5.1997
Basın: 20190