25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS 1997 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Balkanlar'ın Nasrettin Hocası KARİKATÜR PEŞİNPE YİRMİ BİN FERSAH Semih Poroy, Ceorgi Çapkunov'un Don Kişot ve Sancho Pancha'sının önünde. Kamil Masaracı'nın Cabrovo semsiyesi karikatürii (altta). M üzeve yaklaşıyoruz. binanın kapısındaki Kinl harflerini sökmeye çalışıyorum: DOM NA HUMORA t SATİRATA... Yanı. MlZAH VE HlClV EVl. Önünde Balkanlar'ın Nasrettin Hoca'sı savılan Hitar Petar'ın eşeğe ters binmiş yontusu... Yanda, alçak bir duvann üstünde tümüyle metal aksamdan bir Don Kişot ve Sancho Pancha... Bulganstan'ın ünlü plastık sanatçılanndan Georgi Çapkunov un yapıtı. Daha önce buralara gelmi^ olan Semih Balcıoğlu bıle heyecanlı: "Bunlann fotoğraflannı çek" diyor, "hem kendi arşivinde dursun, hem Karikatürcüler Derneği'nin arşivine verirsin." Mizah \e Hıcı\ E\ı"nin danışmasından yukanva telefon edıliyor. Biraz sonra aşağiya Bayan Galina Boneva ıniyor. Çok ıyi bir vurguyla İngılizce konuşan se\imli bir hanım. tngılizce öğretmenıymiş; aynca Gabravo Mizah ve Hich Evi'ntn bilgı ve kayıt bölümü şefi. Çıkarken ara katlarda birçok salon göze çarpıyor. Tümünde de değişik sergiler var. Bizim sergilerin yer aldığı salonu gösteriyor Ba>an Boneva . Şöyle bir uzanip bakıyoruz. kocaman bir salon. Dört vanında dört karikatürsergisi. Gezmek ıçin yann çok zamanımız olacak. Yönetim odasında ertesi gün ıçin bir program yapıyoruz. Ne zaman buluşalım. sergiyi ve müzevı ne zaman gezelım, gibi.. Mizah Evi'nın diğer göre\lilennden Bayan Amelia Tsankova ve Bayan Steska Boeva ınce hareketlerle kah\e ve çikolata ikram ediyorlar. Gabrovo Mizah ve Hiciv Evi'nin yönetıcisı Bayan Tatyana Tsankova'nın bıraz rahatsız olduğunu. kendısı ile yann karşılaşabileceğimizi öğreniyoruz. Gabrovo'da yaşayan ve yıllardır Türkiye'den gelen birçok yazar-çızeri tanımış olan Bayan Sijca'yı soruvoruz. Mizah e\i görevlileri, bir okuldâ müdür yardımcılığı yapan Sijca Pençeva'ya telefonla ulaşmaya çalışacaklannı. geldiğımızı haber\ereceklerini söylüyorlar. Daha sonra, kalacağımız Baikan Oteli'ne geçtik. Odalanmıza yerleştikten sonra otelın lokantasında buluştuk. Bıra zamanı... Bulgar bırası Astika'yı beğendik. „ _ * . . » • - ı P — > - çarşı Bir süre sonra Semih ağabey dinlenmek için odasına çekilırken, Kâmil'le, kenti dolaşmaya çıktık. Tuna'va dökülen Yantra ırmağının bir kolu Gabro\o'nun içinden geçiyor. Bu yüzden, kentte birçok köprü var. Köprü başlan hevkellerle süslenmiş. Otelın karşısındaki köprünün hemen yanında, ırmağin içinde kocaman bırdemirci hevkeli görülüvor. Gabro\o"nun en gü\enli yeridir dive. ırmağın içındeki bir yükseltiye dikilmış olan yontu, Gabrovo'nun kurucusu sayılan Reço'yu örs başında demir döverken betımliyor. Biraz önce başlayan yağmur hızlanmıştı. Kâmil otomobilden vağmurluğunu aldı: ben de şemsiye satan bir dükkân bakınmaya başladım. Bir market gördük: girdık. Burada şemsiye olabilir mıydı. acaba... Yiyecek maddeleri satılan bir yermış. Şemsiye yok. Bir reyonda gazeteler, dergiler satılıyor. Bulganstan'ın ünlü mizah gazetesi "Sterşel" (Sivrisinek) de var. Aldık. Satıcı hanıma, ışaretle şemsiye sordum; belki anlatamamışımdır dıye. bir kâğıda şemsiye resmi de çizdim. Kadın. kendi şemsiyesini yanına alıp. bana, dışanya doğru yol gösterdi. Çıktık. Birkaç dükkân sonra bir vitrini işaret etti. Şemsıyeler! Kadın tezgâhına dönecekti, başımla selamladım. Beş bın küsur levaya bir şemsiye alıp dışan çıktım. Artık çarşı pazar dolaşabilirdik. Dönerken. deminki markete yeniden girdik Kâmil'le: gazete satıcısı hanıma şemsıyemı göstererek teşekkürettim: Blagodarya! Trafiğe kapalı alışveriş caddesi. sağlı sollu kozmetik. küçük ev eşyalan. şık giysiler satılan mağazalarla dolu. Sonradan. buralarda satılan mallardan çoğunun, özellikle giysilenn İstanbul'dan sağlandığını öğrendik. konuşulurmuş. Gabrovo'da karşılaştığı. ülkemizın karikatürcülerinden, mizah yazarlanndan söz edivor. Aziz Nesin'i çok seviyor; sık sık anıyor. yemek boyunca. 1972- 73'ten beri tanıştığı Türkiyeli çizerlerle bırlikte nasıl vaşlandıklannı şöyle anlatıyor: "...Gençtik ve güzel idik... Şimdi sadece güzeliz..." Bayan Sijca Pençeva'dan. bundan sonra yalnızca "Sijca" dıye söz edeceğim... Türkiyede hep böyle duymuştuk adını; şimdi biz de tanıştık... O bizim de "Sijca"mız artık. Sijca. anlattıklan ile o akşam bizi de çok güldürdü. Gabrovolulann cimriliklennı. çalan Türkçesi ile anlattıkça bastık kahkahayı Sijca. bizden çok gülüyor... "Ben Gabrovolu değilim" diyor. "kocam Gabrovolu!" Sıjca'va, vaklaşan seçimleri soruyoruz. Bulgaristan'da ınli ufaklı yüz kadar parti olduğunu. seçimi kim kazanırsa kazansın. yapacağı şeyin, şu anda yönetimdeki ekibin Müzenin kurucu yöneticisi. artık bu görevden ayrılmış olan Bay Stefan For- tunov.eski dostu semih Balcıoğlu ile birlikte. Bir Bulgar kadını, çorbayı bir yumurta ile terbiyeler... Gabrovolu kadın ise yumurtaya tıpa takıp birkaç çorbayı bir yumurta ile terbiyeler. Bir Gabrovolu evine bir tamdığım konukluğa çağınnca, "Gel bak" dermiş, "seni, bizim komşuya götürecejpm; nasıl güzel ağu-lanacaksın!" Duvarlar. 19 nısandakı seçımler nedenıyle boydan boya parti ya da aday afişleri ile dolu (Bunlarla ilgili görsel malzemeyi sizlerle paylaşmak isterdim ama. bir arkadaşımızın manfeti ile filmler banvoda "şeytan aldı götürdü" olduğu için. bu fotoğraflan size sunamıyorum). Caddenin hemen yukansında bir daimı pazar gördük. Yaklaştık. Sebze ve meyve pazan. Bütün pazarlargibi kalabalık. Cıvıl cıvıl. Sevimli kadın-erkek satıcılar sürekli bir şeyler tartıyorlar. müşterileri ile konuşuyorlar. Pazann hemen vanında bırbırlerine bitışık. küçük dükkânlar... Tekel maddeleri, çikolata. gofret, kozmetik, tıraş malzemelen vb. şeyler satılan yerler. Son huzursuzluklar sırasında. Bulganstanda doğru dürüst yiyecek bulunamadığı üzenne haberler yer almıştı basında. ama, pazarda her tür sebze, meyve var. Az miktarda, ama var. Ben de bir limon tarttırdım, aldım... 160 leva. Birpratık tıraş makınesi aldım. 550 leva. Sijca Pençeva Yağmur sürüyordu. Havanın kapalı olmasından örürü ortalık kararmaya başlamıştı. Otele döndük. Balcıoğlu, lobide bizi bekliyordu. Bayan Sijca telefon etmiş. . Akşam yemeğınde konuğumuz olacak. Lokantaya geçtik. Bayan Sıjca"yı beklerken bırerçoban salatası söyledik: şopska salad! Düz bir turistik Ingilizce ile konuşan ufak tefek şef garson amcaya. yanımızda getirdiğimiz kendi içkımızden içmek istediğimizi söyledik. Yanıt olumlu. Rakılan doldurduk. Haydı şerefe! Biraz sonra Bayan Sijca Pençeva göründü. Tam bir Slav... Çok sevimli, orta yaşlı bir hanım. Nasıl konuşkan... "Sizleri görünce, böyle oluyorum" diyor. Çocukluğu yaygın Türkçe konuşulan bir bölgede geçtiği için. dilimizi iyı biliyor. Bulgar ailesi olmalanna karşın, evlerinde bile Türkçe projelerıni sürdürmek olacağını belirtıyor. Bulgaristan'ın en büyük sorunu enflasyon... Dolar 1.300-1.600 leva arasında günübirlık değişip duruvormuş. Bu nedenle olsa gerek, insanlar aybaşlarında alacaklan maaşın rakamından emın olamıyorlarmış. Ikı yıl kadar önce dolann 3000 levava dek yükseldığıni. bir süredır biraz kontrol altına alınabildiğini söylüyor. Sijca; seçım propagandalannda. Meclis'e girme olasılığı bulunan partılenn asgan ücretı 18.000 levava yükseltme sözü verdıklerinı de ekliyor. Kendi ıçkimizden ıçmemıze karşın bu yemeğe hemen hemen otuz bın leva hesap ödediğimiz düşünülürse. öngörülen asgari ücretin pek bir şey demek olmadığı ortaya çıkıyor. Deyim affedilirse. üç buçuk şemsiye parası... Sijca, "Eskiden paramız \ardi, alacak şey bulamıyorduk; şimdi mal var. para vok..." diye açıklıyor durumu. Geceyansına dogru Sijca'vı uğurladık. Sonra biraz daha oturup odalanmıza çıktık. Sabah dokuzda müzede olacağız. Yeniden Mizah Evi ve Aziz Nesin Sabah sekiz gıbi kahvaltıda buluştuk. Dokuza yaklaşırken otelden aynldık. Mizah ve Hicıv Evi yakın... Bırde baktık. Sijca otele yaklaşıvor. "Çevremiz amnıa da geniş... Gabrovo'da bile sokakta tanıdığa rasthyoruz. canım" diye gülüşüyoruz. Sijca okuldan izın almış, bizımle gelecek. Sevindik. Güle konuşa müzeye ulaştık. Bayan Galina Boneva tam saatınde kapıda karşıladı bizi. Müzenin venı yöneticisi Bayan Tatyana Tsankova ile tanıştık. Bir de sürpnz: Müzenin kurucu vöneticısı. artık bu görevden aynlmış olan Bay Stefan Fortunov da orada... Biraz. bizim Rıfat Ilgaz hoca>a benzeyen, belli ki bilge bir kişilik... Semih Balcıoğlu"nun en az yirmi beş yıllık dostu. tkı eski tanıdığın birbirlerine sanlışlan görülmeye değer... Bayan Tsankova ve Bav Fortunov "la hem Sijca"nın çevirisi ile konuşuvoruz, hem Bayan Boneva'mrk^yettş yetişebılrrsen İngilızcesı ile... i Bir süre sonra. taşınması bıle sorun olan, kocaman. ağır müze anı defterı getirildi... Bir şeyler yazacagız. Defterin önceki sayfalannı kanştırdım biraz. Birçok yerli. yabancı tanıdık imza... Kimisi çizim yapmış, kimisi birkaç satır dostluk iletmiş. Aaaa!.. AzizNesin! Şöyle yazmış büvük usta. •'Gülmece sanatının yeryüzündeki en büyük örgütünü kurmuş olanlan candan kutlanm. Bu güzel ve başanlı çalışmalara küçücük bir katkıda bulunmak benim için çok büvük mutluluk olacaktır. Bana ö> le geliyor ki. bu güzel ve küçük Gabrovo dünya gülmecesinin başkenti \e birieşmiş uluslar gülmece merkezi olacaktır. Havdi Gabrovolular! 18 İVIayıs 1975 Aziz Nesin" Epev konuştuk. Karşılıklı hoş sözler... Mizah ve karikatür üzenne. mizah müzelerinin durumlan, sorunlan üzenne konuşmalar. Saat on bıre yaklaşıyor. Gabrovo Belediye Sarayı'nagıdeceğız. Bay Fortunov'la vedalaşıyoruz. Dost gözler... Bindiğımiz minibüsün camlanna ikı elini koyuyor yaşlı bilge... Camın iç yanında bizim ellerimiz... Sürecek Mizah Evi'nin yönetim odasında, soldan: stefan Fortunov, Sijca Pençeva, Tatyana Tsankova, Galina Boneva. Semih Balcıoğlu ve Kâmil Masaracı. ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Eıııekli Sandığı ve askerlik borçlannıası Sorıı: Ben, Emekli Sandığı'nın bir il müdürlüğünde 12 yıldan bu vana 5. derece 3. kademede memur olarak çalışmak- tavım. 18 ay askerlik vaptım vebu sürenin emeklilik hak- larıma eklenmesi için dilekçe verdim. Bana gelen cevap- ta 200 nıilyonun üzerinde bir borç çıkarıldı. Ovsa. ben- den önce borçlanan arkadaşlarıma bu paranın çok altın- da borç çıkarılmıştı. 18 aylık askerlik süresinin borcu na- sıl hesaplanıyor ve miktarı ne kadardır? (İ.S.) YANIT: 5434 savılı T.C. Emekli Sandığı Yasası Ek madde 8 uyann- ca ıştirakçılenn: "c) Muvazzaf ve ıhtiyat askerlikte er olarak geçen sürelerinın, d) 1.1.1950 tarihinden sonra yedek subay okulunda öğrenci olarak- geçen sürelerinin" tümü borçlanma kapsamındadır. Yine aynı maddeye göre. iştirakçilenn bu sürelere ılişkin borçları. is- tek tarihindekı ""emeklilik keseneğine esas derece tutarlan nazara alınmak ve bu tanhlerde derece rutarlanmn tabıi olduğu kesenek ve karşılık tutan üzerinden borçlandınlmak suretıyle fıili hizmet süre- lerine eklenır." Emekli Sandığı Yasası"nın 14. maddesinde kesenek vekarşılıklannın oranlan belirlenmiştir. Bu belirlemede iştirakçilerden alınan emekli- lik kesenekleri oranı yüzde 15, kurum karşılıklannın oranı da yüzde 20'dır. Böylece, kesenek ve karşılık oranlan toplamı. yüzde 35 ola- rak saptanmıştır. Bu maddelere göre 12 yıl kıdemi olan 5. derecenin 3. kademesınden aylık alan bırdevlet memurunun. askerlikte er olarak geçen 18 avlık süresinin borç karşılığı. 221 milyon 979 bin 870 liradır. Hesaplanma- sı: 895 (5 derece 3. kademe göstergesi) x3.315 (katsayı)= 2.966.925 240 (12 vıl kıdem göstergesi) x 3.315 (katsayı)= 795.600 31.492.500 (Özef Tazmınat %100) x %35 (tazminat oram)= 11.022.375 1.000 (taban gösterge) x20.450 (taban katsayı)= 20.450.000 Kesenek ve karşılıklara esas alınacak tutar toplamı= 35.234.900 35.234.900 x%15 (kesenek oranı)=5.285.235 (1 aylık) x 18 (ay)=95.134.230 (18 aylık) 35.234.900x%20 (karşılık oranı)=7.046.980 (1 aylık) X 18 (ay)= 126.845.640 95.134.230 (18 aylık kesenek)+126.845.640 (18 aylık karşıhk)= 221 979.870 TL (18 aylık askerlik borçlanması toplam tutan) POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEIV1AL Kedinin Getirdiği Fare... Eskiden ufkumuz biraz karardı mı. "Ne olacak bu memleketin hali" dıye sorarlardı. Şimdi suçu lıderlere yamayıp "Beş liderden bık- M..."diyorlar. Bu kargaşa içinde suçu beş lidere bağlamak kolay. Nitekim ünlü işadamı Sakıp Sabancı da öy- le yapıyor, yükü sırtından atıyor, döşekle kalıyor. Şöyle diyor: "Siyasipartiliderlerinden bıktık. Ankara'ya git- tiğimizde içimiz karanyor. Parti liderlerinin birbiri- ne tahammülü yok. Liderler hoşgörüyle bakamı- yorlar. Her gün aralarındaki mesafe açılıyor. Daha da arayı nasıl açarız diye çareler arıyorlar. Biz bu parti liderlerinden bıktık, sıkıldık. Ülkede 65 mıl- yon insan var, bu 65 milyon sizin esiriniz mi? Biz bir şeyler yapmak istiyoruz, Ankara önümüzü tı- kıyor." İşadamı; Refahlı mılletvekili, imam-hatipli, önü- ne gelenle konuşuyor. Konuşulanların dil altında ne yok! Bir özet verilecek olursa her şey açıkta: "Komutanlar kafalarını değiştirsinler! ABD ile Israil'in belli ülkelere gözdağı vermek ıçin yapa- caklan tatbikata Türkiye alet olmamalı! Bir millet için bundan üzücü bir şey olamaz. Millet olarak kabul edemeyiz. Bizim paşalar kendi milletinin değil, belli güçlenn arzusunu yerıne getirmenin mutluluğu içerisindedir." Şanlıurfa Mılletvekili ibrahim Halil Çelik, mey- danı boş buldum sanarak yağıyor, gürlüyor: "Refah iktidannda halka rağmen insanlann üze- rine gidip imam-hatipleri kapamaya kalkarsanız kan dökülür. Ülke Cezayir'den beter olur. Kan dökülecek, ben bunu istiyorum. Demokra- si böyle gelecek. Fıstık gibi olacak. (...) Ben şeri- atçıyım. Hem de sapına kadar şenatçıyım. Siya- sal Islamcıyım. Şerıatın gelmesini istiyorum." Perde sıyrıldı, olaylann ucu göründü ya, herkes diline geleni söyler: "Kan dökülecek, ben bunu istiyorum, fıstık gi- bi olacak. Islam zaten siyaset dinidir. Ben şenat- çıyım, siyasal Islamcıyım. Takıyye makıyye de yap- mıyorum..." Bebek'teki garsonu niye öldürdüler? Yanıtı şöyle: Vur dediler vurduk. Kaç dediler kaçtık. Gövdesinde Allah dövmesi var. Bir iki dövme daha... Belli ki uhrevi âleme bakıyor. Dövmeler bu- nun için. Cenazesi BebekCamisi'nden kaldırılıyor, Izmir'de toprağa veriliyor. Kalabalığı var, (buna ce- maat diyoruz) cemaati var. Postadan Şavkar Altmel'ın "Donuk lşıklar"\ çık- tı. Son zamanlarda yeni şiire az rastlıyoruz. Onun için çabuk okudum. Benden önce Fethi Naci, Or- han Pamuk, Doğan Hızlan, Füsun Akatlı oku- muş. Fethi Naci, "Şıirde hıkâye anlatmak" diyor. Fareler ve Şairler'de şu dizeler boy veriyor: "Kedinin gece getirdiği fare sabah yatıyor holde. Sırtı boz, karnı gri , bumunda birparça, r,: ,„, _. „.,,, ,_Q . kurumuşkan." -v. - L -- Öykü anlatır gibi dizeler... Hep kan görecek değilız ya, bahar geliyor, ne- şemizi bulalım. Zaten fıstık gıbi demokrasi isteyen de meczup değil miymış? BULMACA SEDAT YAŞAYA.\ SOLDAN SAĞA: 1/Ortaoyununun ikı baş kışısinden bın. II Avru- pa'nın. Lado- ga'dan sonra 3 ikıncı büyük gö- lü... Kayak. 3/ Atom bombası- nın atıldığı ıkincı yer olan Japon kentı. 4/ tkı tarla arasındakı sınır... Ha> r vanınsırtına. " eyenn altına ko- g nanbırtürbelle- me. 5/ Yarı memnunluk belırtenbırünlem... Bas- ton yapımıyla tanınmış ılçemız. 6/ Balık yumur- tasıylayapılanbırtürme- 3 ze...Borusesı.7/Bırbag- 4 laç... Bırfürdominooyu- nu. 8/ Fiyat... Tecrübelı. usta. 9/ Kimyasal temel madde. YUKARIDAN AŞAĞHA: 1/ Düğün. balo gıbi eğ- lencelerde serpilen kü- çük ve renklı kâğıt parçalan. 2/ Temel. esas.. Bozukluk. eksıklık. 3/ Kuzey gökkürenın en parlak yıldızı... Bir du- vardakı taş ya da tuğla sırası. 4/Afrıka'da bir ülke... İlaç. 5/ Adale... Belırtı. 6/ Büyük konaklarda mutfak ve >emek hizmetlerinde çalıştınlan uşak. II Denız taşıtlannın perva- nesı... Volevbol ve tenıste, servıs atışı sırasında topun fi- leye değmesı. 8/Devinım olavlannı inceleven bılım dalı. 9/ Eskı ve bilınmeyen bir tarihı anlatmakta kullanılan de- vım sözü... Yeraltı suvunu taşıvan geçirımlı katman. KIRIKKALE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1996.401 Davacılar: 1- Hakan Ba>Tam. 2- Eflatun Bayram. 3- Suzan Bayram Davalı: Halil Elmalı Dava: Nüfusta baba adı tashihı Davacılardan Hakan Bayram'ın babası Eflatun Bay- ram, annesının de Suzan Bavram olduğu. ancak Suzan BayTam'm Eflatun"dan önce Halil Elmalı ısımlı kışı ile resmı evli iken bundan avnlarak Eflatun Bayram ile gaynresmı olarak yaşadıgı. bu beraberlıkten de Hakan Bayram ısımli çocuğun dünyaya geldiğı, ancak Suzan Bayram'ın o sırada Eflatun ile resmı nıkâhı olmadığı ıçin doğan çocugun nüfusa kaydı sırasında da babasının Halil Elmalı olarak nüfusa yazıldığı. ovsa Hakan'ın asıl babasının Eflatun olduğu ıddıa edilerek Hakan Bay- ram'm nüfustaki Halil Elmalı olan baba adının ıptalı ile asıl babasının Eflatun olduğu ıddıa edilerek Hakan Bayram'ın nüfustaki Halil Elmalı olan baba adının ip- tali ile asıl babası olan Eflatun Bayram olarak nüfusa yazılması talep edılmiştır. Bütün aramalara rağmen davalı Halil Elmalı buluna- madığından kendısıne ılanen teblıgat yapılmasına karar venlmıştır. Halil Elmalı'nın yukanda numarası yazılı dosyanın 4.7.1997 tanhlı duruşmaya gelmesı veya kendısıni bir vekille temsıl ettırmesi, gelmediğı ve bir vekille de tem- sil ettırmediğt takdirde duruşmanın yokluğunda duruş- malara devam olunacağı ve karar verıleceğı hususu da- va dılekçesının ve duruşma gününün teblıgı verıne ka- ım olmak üzere ılanen tebliğ olunur. 6.5.1997 Basın: 20190
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle