Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 1997 CUMARTESİ
12 DİZİYAZI
'Eyvallah' deyipgittiler
Öldürüldüler. Ödlek bir telaşla çabucak. Istedikleri gibi, arkadaşları Taylan
Özgür'ün yanına, yan yana bile gömülmelerine izin verilmedi. Onlar asılırken,
avludan bir güvercin havalandı. O güvercin bu ülkeye bir daha geri dönmedi
Hazırlayanlar: Oral Çalışlar, Ece Temelkuran
"W" ^ " ötü bir saka gıbı gittiler. Ödlek bir
M^r telaşla venldı ölum kararlan. Yine
M£ ödlek bir telaşla, apar topar
m ^k çıkanldılar ıdam sehpasına. Onlar
-M~ .^L. öldüğünde yeni doğanlar,
kıtaplardan okudukça kendı yaşındakı ınsanlann
son saatlennı. öfkelendıler. tdam sehpası önünde
Hüseyin'ın alçakgönüllü mertliği, Deniz'tn
yüksek sesli kahramanlığı, YusuPun son
siearasını ıçerken emniyet müdürüne
"Işkenceler nasıl gjdiyor?" dıye sorması... Onlar
öldüğünde heniiz doğanlar, "ülkenin bölünmez
bürünlüğü" deyıp yeni kurbanlar ıstedığınde
gülümseyerek ışte bunlan anımsadılar.
Tuncay Çelen, Mamak Cezaevi'ndekı ıdamdan
öncekı geceyı anlatırken şunlan söylüyor:
"5 mayıs gecesiydi ve bir gariplik olduğunu
sezdik. O gece nöbetçi inzibat erlerinden.
askerlerden biri gekli. 'Abi bu gece Deniz'ı.
Hüseyın'ı, Yusuf'u asma>a götürecekler' dedi
ağlayarak... Gardiyan Nafiz ve İsmail ağlayarak
koşuşturmorlardı, 'Götürecekler. götürecekler'
diye. Generaller, şakır şukur kapı altından
yukanya geçince onlar da ağlayarak kaçıyorlardı
aşağrya doğru. Gardiyan Hamdi'vi teskin ettim.
Ağtıyor. ama hüngür hüngur. Biraz sonra
prangalan vurmuşlar, tabii a\aklanna zinciıier
takılı arkadaşlarımızı çıkardılar. Deniz, herkesin
duyabileceği şekilde "Hos,çakalın arkadaşlar" diye
bağırdL"
Aynı gece. babalar, oğullannın kurban
edılmesıne alışmaya çalışıyorlardı. Denız'in
babası Cemil Gezmiş, Hüseyin'in babası Hıdır
İnan'la geçırdıklen son geceyı her zamankı
yalınlığıyla anlatıyor:
"Biz Hıdır'la MecJis'i terk ettikten sonra dışanya
çıktık. hafıf bir yağmur yağıyordu. Oturduk,
Kızılay 'da bir parkta, çocuklanmızı nasıl
defnedeceğimizi düşündük. Çünkü o gece sokağa
çıkma yasağı ilan edilmişti. Belli ki idamlar
yapılacaktı artık. ortam hazıriıyorlar. (...) Biz bir
sene kendimizi alıştırdık buna."
Erdal üz'ün "Gülünün Solduğu Akşam"adlı
kıtabında avukatlardan Mükerrem Erdoğan'dan
aktanlanlar. faşızmın tanhındeki en yüzsüz
zaferlennden bınnı "insan" gözüyle anlatıyor
Erdoğan'ın anlattıkJanna göre Ankara Merkez
Kapalı'da üç gencın saatleri şöyle geçiyor, ağır
ağır:
İnfazın yapılacağı gece bilinmıyordu. Herkes
umutsuzlukla kesınleşen karann
gerçekleştınlmesını beklıyordu.
A\Tikatlar 6 mayıs günü sabaha karşı 04.00'te
evlennden apar topar alındı. Ankara Merkez
Kapalı'ya gelindi Yargıtay 'a yapılan tashıh-ı
karar başvurusunun henüz yanıtı gelmemışti.
Avukatlar. başvurunun reddedıldiğını infaz
savcısından öğrendıler Savcı. avukatlan
Deınz'le görüştürmek ıçın başgardıyanın
odasına aldı. Denız'in elleri arkadan kelepçeli,
ayaklan bileklennden zıncirle prangalı.
öldürüleceklen avluya bakan pencerenın
yanında oturuyordu. Üzerinde kırmızı dık yakalı
balıkçı kazağı, saçlan 3 numaraya vurulmuş.
Gard-yanlardan bın Denız'e sigara ıçiriyor.
Samsun. uçlu sigara. Avukatlara "Hoşgeldin"
diyor Deniz gülümseyerek, bir yandan da
Samsun'u açıklıyor:
"İki gün öncesine kadar Birinci sigarası
içiyorduk. Sonucun böyle olacağını
bildiğimizden, hiç olmazsa son iki günümüzde
filtreli sigara içelim dedik."
Deniz, avukatlara "Cezaevlerindeki bütün
devrimcileri benim için tek teY öpün" derken
Topal Karga olarak bilınen ınfaz savcısı sahte ve
beceriksız bir yakınlık gösterisi yapıyor.
Sıntarak soruyor:
-Deniz, kendini nasıl hisediyorsun?"
Cardiyanların bile ağladığı idamlarının hata olduğunu ölüm kararını verenler bile kabul ediyor.
Deniz. başını kaldınp gülümsüyor:
"Mutluyum, rahaüm."
Avukatlar, Denız'in bulunduğu odadan _
Yusuf'unkinegiriyorlar Yusuf, "Hoşgeldiniz"
dıyor, sakın Yüzündekı her zamanki dinginlığı.
Nedense mahcup Yusuf. bıraz da ölüm işıni
küçümsüyor galiba. Bu yüzden avukatlara boynu
eğik, "Bu saatte sizler de yoruldunuz. Zaten
bizler için çok çalıştınız. Her şey için teşekkür
ederim'" dıyor. Sonra hep kendisı yuzünden
olduğunu düşündüğü kardeşı Yücel'ın sınırsel
rahatsızlığına gelıyor sıra "Benim yüzümden
otöu" dıyor. "ilgilenirseniz sevüürinT. Babasını
soruyor. Sonra infaz savcısına dönüp
gülümseyerek "Arkadaşlanmla son bir kez
görüşmek istiyorum" dıyor Savcı. "Negereği
var" diye soruyor. Avukat, Erdoğan
dayanamayıp bağınyor
"Olüme giden bir insanın son istcğini, hele bu
istek bu kadar alçakgönüilüce ve yerine
getirilmesi bu kadar kolay bir istekse, yerine
getirmeyecek, buna engel olacak savcının
varlığını bile düşenemiyorumr
Avukatlardan Halit Çelenk de ısrar edince,
savcı, "Merak etmeyin, bir şeyler yapanz" dıyor.
Yusuf'un söyleyecekkn bittiği ıçın Hüseyın'le
görüşmeye geçiyor avukatlar. Yolda bir albayla
karşılaşıyorlar. alaycı konuşuyor avukatlarla'
"İmamı kabul etmediler, dini tören istemediler.
Bunlar Müslüman değümiş"
Halit Çelenk. "Kendi bilecekleri iş" deyince,
albay köylü kurnazlığıyla devam ediyor:
"Tabii tabii, bunu siz de bifirsiniz."
Hüseyin'in yanına giriliyor O da diğerleri gibi
zincırli, prangalı. Hüseyin'in yüzünde her
zamankı ağırbaşlılığın engelleyemedığı bir
gülümseme. Hoşgeldinız deyip avukatlara çok
teşekkür ediyordu. Babasını soruyor o da. Sonra
onay bekleyen bir cümle mınldanıyor
"Biz inanıyoruz ki bu kavga bizimle son
bulmayacaktır."
Hüseyin, "Avukatlara söyleyeceğin bir şey var
mı" dıye sorunca savcı. "Son sozümü sehpada
söyleyeceğim" deyıp son mısafırlerinı uğurluyor
Son mektuplan yazdınlıyor. Yusuf'un
ayağındakı pranganın zıncın daraltılmış,
güçlûkle yürüyor. Yusuf ve Deniz'i
buluşturuyorlar. Buluştuklan odaya hemen
albaylar üşüşüyor. Kjsacık konuşup öpüşüyorlar.
Deniz, parkasını soruyor Parkası kapının
arkasında. "Parkamı babama teslim edin" diyor.
Savcı, mahkeme karannı okuyup "Bu karar
senin mi" diye soruyor. Deniz bağınyor
"Bu karan kabul etmiyorum, reddediyorum."
Doktorlar son sağlık kontrolünü yaparken
Deniz, gülümsüyordu. Savcının ışaretiyle
masanın üzennde. kâğıda sanlı duran ıdam
gömleği çıkanldı. Patiskadan, dar, kolsuz
gömlek giydirildi Deniz'e. Son anda ayağındakı
prangalar açılamadı. Bir albay, cın fikrini attı
ortaya "Prangalan çözmeden yapalım şu işL"
Infaz savcısı, çocuklann "uslu" olduklannı,
kaçmayacaklannı söyleyip kılıtleyenı buldurdu.
Deniz, kilıdi açmaya çalışanlan ızlıyordu
sessizce. Sonra avukatlara dönüp konuştu-
"Cezaevinden bizl, yangından mal kaçırır gibi
kapıp havada getirdüer. Ayakkabılanmızın
bağlannı bile bağlamamıza fîrsat \ermediler.
Postallanmın bağlannı bağlasınlar; asılınca
postallanmın ayağundan düşmesini istemem."
Sehpaya çıkanldı Deniz. çıft ılmik boğazına
geçinldi. Son sozünü söyledi:
"Yaşasuı tam bağımsız Türkiye. Yaşasın
Marksizmin Leninizmiıı yücc ideolojisi Yaşasın
Türk ve Kürt halklannın devrimci bağımsızlık
mücadelesL Yaşasın işçiler, köylüler. Kahrolsun
emperyaL."
İnfaz savcısı "Çekçek" diye bağınnca son -izm
çıkamadı ağızdan. tnfaz savcısı tuhaf espriler
yapıyordu yanındakilere. yine kendi gülüyordu
söylediklenne. İmam, gardıyanlar ve sivil
doktorlar saygı duruşunda, dokunsan
ağlayacaklardı. Avludakı sesi bir kanat çırpışı
böldü. Bır güvercin havalandı. Deniz,
boynundaki urganla yatınldı bezin üzerine.
Götürüldü.
Yusuf. Deniz asılırken başgardıyanın odasına
getinlmıştı. Avukatlara, "Duydum Deniz'in
sesini" dedi. Savcıdan mektuplann babasına
ilerilmesinı istedi. Savcı. "Bize güvenin yok mu"
diye sordu. Yusuf. "Yok tabii" dedi: "Sizeneden
güveneyim?" Savcı, mektuplan iletmedi. Son
sigarası uzun Maltepe'yi gardiyanlar içırdi
Yusuf "a. Son sigara sırasında. Yusuf sıvil
giyimli bırini tanıdı. Gülümseyerek, alay ederek
sordu: "Işkenceler nasıl gkfiyor?"
Sonradan anlaşılıyor ki adam Ankara Emniyet
Müdürü. Müdür, tedirgin: "Yok bizde öyle şey."
Yusuf kararlı ve alaycı: "Peki elektrik işkenceleri
nasıl gidiyor? Başanlı nıı?r
Yusuf. müdüre çocuğu olup olmadığını soruyor.
Müdürün çocuğu var, okula gitmiyor, daha
küçük. Yusuf, "tyi, iyi" diyor.
Paket açılıp ıdam gömleği çıkınca Yusuf, "Bu
gömleği giydirmeden asamaz mısınız" diye
soruyor. Giydıriyorlar. Avukatlara dönüp
"Hoşçakahn" diyor.
Üçü de sinırli bile değiller Öyle yurüyüp
gıdıyorlar ölüme, okula gider gibi, her günkü
eylemlere gibi.
Yusuf sehpaya çıkınca yine savcının ölüm delısı,
gıcırtılı sesıyle bölünüyor son sözleri
"Ben ülkemin bağımsızlıgı ve halkımın
mutluluğu uğrunda şerefimJe bir defa ölüyorum.
Sizler, bizi asanlar. şerefsizliğinizle her gün
öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler
Amerika'nın hizmetindesiniz. Yaşasuı
devrimciler. Kahrolsun faş_."
Yusuf'u uğurlayıp tekrar başgardıyanın odasına
döndüklennde bir albay, kendılığınden
konuşmaya başlıyor
"Bu çocuklann günahı yok. Bunlar suçluysalar
bile yüzde ellidir suçlan. Bunlara kıyasla yiizde
yüz elli suçlu olan. onlara bu ortamı hazırlayan
yönetimin kendisidir."
Odada bir sessızlık. Albay. doğal tepkısının
yarattığı gergınliğı yaptığı bır falaka ışkencesıni
anlatarak yumuşatıyor. Odadakiler öyküye
gülüşüyorlar. Odaya Hüseyin getırilıyor.
Hüseyin. her zamanki gibi. Son sigarayı içmek
ıstemiyor. Avukatlara lastık ayakkabılannı
göstenyor- "Söyleyin babama, yann ayağımda
bu lasrik avakkabılan görünce, doğru dürüst bir
ayakkabısı bile \okmuş demesin. üzülmesin.
Mamak'ta. cezaevinde ayakkabılanmızı
givmemize bile firsat vermediler. Ayakkabılanm
cezaevinde kaldL Onlara hediyem obun."
Hüseyin hep sessiz. Sağlık kontrolünde de öyle,
savcı mahkeme karannı sorunca da. Hep
gülümsüyor. Olanı biteni küçümsüyor.
Avukatlara dönüp "Hadi eyvallah" diyerek
çıkıyor odadan. O. sehpaya çıkmıyor. Savcı ısrar
edınce, "Sabırh ol" dıyor. "çıkacağım". Son
sözlerini söylüyor önce:
"Ben hiçbir kişisel çıkar gözetmeden ülkemin
bağımsızhğı ve halkımın mutluluğu için savasrım.
Bu ana kadar bu bayrağı şerefle taşıdım. Bundan
böyle bu bayTağı Türk halkına emanet cdiyorum.
Yaşasın işçiler, köylüler. Yaşasm devrimciler.
Kahrolsun faşizm!"
Hüseyin çıktı sehpaya, bır tekme attı tabureye.
Olmadı, bu kez daha hızlı, kendi düşürdü
bedenini ölüme.
Avludan bir güvercin havalandı. O güvercin bu
ülkeye bir daha geri dönmedi.
Sürecek
Ödlek bir telaşla verildi karar. Korkak bir telaşla götürüldüler idam sehpasına.
Cumhunyet gazetesinin
8.5.1997 günlü sayısında, 12.
sayfada, "Kızddere'den De-
niz'lerin İdanuna" başlığıyla
yayınladığınız yazıda. ınfaz ge-
cesinde, ınfaz savcısının bana
yaklaşarak "Sizgöreviniziyap-
tınız ama bu iş başka iş" dcdi-
ğı yazılmıştır.
Bu sözleri bana söyleyen ın-
faz savcısı değil, Mahkeme
Başkanı Ali Elverdi'dir. Olay
şöyle olmuştur:
Ankara Merkez Cezaevi'nin
ön avlusunda sehpa kurulmuş
ve Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan
ve Hüseyin tnan'ın ınfazlan
DUZELTME
yapılmıştır.
Bu infazda öteki görevlile-
rin yanında ben ve Avukat Mü-
kerrem Erdoğan da bulunduk.
Infazlardan sonra infaz tutana-
ğının yazılması için üst katta
bulunan cezaevi müdürünün
odasına gidilmiş ve burada in-
fazla görevlı savcı yardımcısı
Sami Iğur infaz tutanağını
yazdırmıştır.
İnfaz rutanağının yazılma-
sında ve Deniz Gezmiş. Yusuf
Aslan ve Hüseyin lnan'ın seh-
pa altında söylediklen ve bi-
zım ezberlediğımiz sözlerinin
tutanağa olduğu gibi yazılma-
sında ben ve avukat Mükerrem
Erdoğan büyük bir dikkat gös-
termıştik.
Tutanak yazılıp imza edil-
dikten sonra Mahkeme Başka-
nı Ali Elverdi, tutanağın bır
kopyasını alarak cebine koy-
duktan sonra bızlere Allaha ıs-
marladık derken karşımda du-
rarak; "Siz görevinizi fazlasıyle
yaptımz ama bu iş başka iş" de-
miş ve aynlmıştır.
Bunlar İdam Gecesi Anılan
kıtabımda olduğu gibi yazıl-
mıştır. Düzeltilmesinı rica e-
der saygılar sunanm.
Avukat Halit Çelenk
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Cezayir Olmak...
Olaydan sonra herkes kınıyor. Alan da kızıyor,
satan da kızıyor. Flash TV bir yarış atı oldu.
Şöyle diyor:
"Hangi nedenle olursa olsun bir televizyona ya-
pılan silahlı saldınyı kınjyoruz. Televizyonu kim al-
mak istiyorsa satanz. Özer Bey'e de satanz, pa-
rası olana satanz. Parası varbiliyonız, isterse tak-
sityapanz."
Görüyorsunuz TV ne kılıklara girdi.
Hoppppp...
Haraç mezat satıyorum.
Hedef doğrultusunu şaşınrsa polis yanlış kon-
feransı basar, yanlış kapıyı çalar.
Her şey ilk bakışta karman çorman görünüyor
ama, aslında bir dümenı, bir mantığı var. Bu dü-
zen içinde deviniyor her şey. Akşener'e siyasal te-
tikçi dediler, doğru mu? Tetikçiliği mafya çıkardı,
uyguladı da. İlk şaşkınlığın belirtılerıydi. İlk rüşvet-
çiler birbiriyle çatışınca acemi olanı "makbuz" is-
temişti de "Rüşvetin makbuzu mu olur?" yanıtını
almıştı.
Ingiliz seçimleri sonuçlandı da işler biraz tavsa-
dı. Resmi demeçlere göre hukukun gereği yapıl-
dı, iktidardakiler "eşkıya" oldu. Mafyanın kökü an-
cak böyle kazınırdı, kazınmaz. Şuna bakın:
"Flash TV'ye yapılan saldından Tansu Çiller mi
sorumlu" sorusuna verılen yanıt:
"Türk milleti ariftir" oluyor.
Ariftir.
Açıktan açığa, gizliden gizliye bir korku dolaşı-
yor. Herkes bu korkunun etkisinde.
"Türkiye Cezayir olur."
Olur mu?
Dalga dalga dolanan korku böyle...
Cezayir'de her gün bırçok insan ölüyor. Ölüle-
rin yüzlere çıktığı oluyor. Nıçin ölüyor bu insanlar?
Islam uğruna... Fanatik bır Islam tutkusu almış ba-
şını gidiyor.
Cezayir bir Fransız sömürgesiyken de böyle bir
kıyım geçirmişti. Bu savaş, dahası bu kıyım Fran-
sız'la Cezayırli arasındaydı. Epeyce uzun sürdü.
Cezayir özgürlüğünü kazanarak bağımsız oldu.
Bu savaş ne oluyordu? Kör bir dövüştü.
Islamın fanatik Islamla dövüşü.
Gazeteler bunun kör bir dövüş olduğunu yazıp
duruyordu. Tahran Tımes:
"Türkiye Cezayir olur" diyordu.
"Cezayir gibi olmak."
Korkmasa da ınsanı ürperten bır çekingenhk ın-
sanın çevresinde dolaşıyor.
Türkiye bir Cezayir olurdu, olmazdı, ama bir fa-
natik Islam çemberi, Pakistan, Afganistan, Iran,
dağınık Islam âlemıni sanyordu. Önü alınmazsa bu
çember daha da saracaktı. Bunu aklı başında olan
görüyordu. Bir partinın güdümündeki bu akım al-
mış başını yürüyordu.
Tehlikeyı ilk gören askerier olmuştu. Tehlike iki
türlüydü: Bir askerin gördüğü, bır de gösterdiği...
"Türkiye Cezayir olmamalı."
Gözlerimız Ekmekçi'nın sağlık haberlerinde,
sağlık haberlerı de gelıyor. Mutluyuz. DoJ<torlar
konuştukça rahatlıyoruz. ""*»
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
SOLDAN 1 2 3 4 5 6 7
SAĞA:
1/ Manısa'nın
antık dönemler-
dekı adı. II" Ve
ufkumuzu '
Çepçevre kap- 4
lasın bu zıya. bu
renk ' Havayı
dolduran — a-
henk" (Ahmet
Hamdı Tanpı-
nar)... Şaşma „
belırten bır ün- "
lem. 3/ Bir şeyı 9
olan, elınde bu-
lunduran... Bır akışka-
nın boru ıçındekı dola-
şımını durdurmak ya da
serbest bırakmak ıçın
kullanılan aygıt. 4/ U- 3
tanç duyma... Böcekle- 4
nn yumurtadan çıktık-
tan sonra ergın karakter-
lennı kazanmadan ön-
ceki e\Tesı. 5/ Güney
Amenka'da bir ülke... 8
Eskı Mısır ınanışında g
insan ruhu. 61 Kale du-
van... Dövüldükten sonra savrularak temızlenen ve ku-
rutulan buğday. 7/Uzak... Yapağının dövülmesiyle elde
edılen kaba kumaş. 8/Söz. lakırdı... Hayvanlarda semiz-
lik. 9/Metal parlaklığı venlmış den... Tanntanımaz.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/Osmanlılardavergıtoplayandevletgörevlisinevenlen
ad. 2/ Hattatlann kâğıt cılalamakta kullandıklan bıle-
ş_im... Asya ile Avrupa'yı ayıran dağ sırası. 3/ Bır renk...
Uç kışiyle oynanan bır kâğıt oyunu. 4/ "İngin. dumağı"
gibi adlarda venlen hastalık. 5/Konut... Bıretkınlığın ge-
çıcı olarak durdurulduğu süre... Bir cetvel türü. 6^ Mer-
sınbalığına venlen bır başka ad. 7/Tuzağa düşürülen şey...
Bulganstan'ın para birimı. 8/ Arkası düz olan sandal. 9/
Bır haber ajansının sımgesı... Öküz yemlıği.
kürtulus 29. Sayı Çıktı
Bayilerde
/•Halk Meclisleri
•IMFHeyetiYine..
•Halk Anayasası
y\ Mayıs Bizimdir
İletışim İçin: Çatalçeşme Sk.
No 50/4 Cağaloğlu-lsianbul
Tel (0212) 512 47 03-519 25 57
ELAZIĞ 1. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1995-773 esas
Davacı Suna Akgül tarafından davahlar Ahmet Dur-
na vs. aleyhine açılan tapu ıptali tescil davasının yapılan
açık yargılaması sırasında:
Davalı Ahmet Duma, Duma lnşaat Müt. Fıkretmemış
Oğlu Caddesi No: 15 - Elazığ adresinde göstenldığin-
den bulunamamış, hâkımlığımızce tüm aramalara rağ-
men bulunamadığından, davalı Ahmet Duma 27.5.1997
günü saat 09 OO'da yapılacak olan duruşmaya gelmez
veya kendisını bır vekılle temsıl ettırmedığı taktırde
hakkındakı yargılamanın yokluğunda yapılıp karar
venleceği teblıgat yenne kaım olmak üzere ılan olunur.
Basın: 17435