Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 1997 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Peter Greenaway'in son filmi, tensel ve yazınsal zevklerden yoksun kalmamak üstüne öncü bir üslup denemesi
Seversen beıü, yaz teııimeSUNGU ÇAPAN
19801ı yıllardan itibaren. bu yılın prog-
ramında yer alan 'Drowning By Sfum-
bers' (1987) dışında bütün fılmlerinin
sunulduğu Istanbul Film Festivali saye-
sindetanidığımız, kuşkusuz kendme öz-
gü bir çagdaş yaratıcı Sizyoıı'una sahip,
genelde beyaz perdeyi, görsel-işitsel bir
deneme alanı gibi kullanan, araştırmacı,
öncü tarzıyia benzersiz, fbizim de arala-
nna katıldığımız) özel hayranlar edin-
miş, çağdaş tngiliz ressam-sinemacısı
Peter Greenavvay'in, Cannes 96'ın 'Bel-
li Bir Bakış' bölümünde gösterilmiş son
fılmı -The PUkm Book' 'Tual Bedenler'
adıyla sınemalanmızda.
A> nksı, şaşırtıcı, alışılmış anlatun ku-
rallannı iplemeyen, farklı, sıradışı film-
leriyle artık uluslararası ticari dağıtım
çarkına da giıen, entelektüel Greena-
way'in, eleştirmenlerce belki de en ko-
lay seyredilen fîlmi olarak nitelendiri-
len 'Tual Bedenler'inde. onuncu yüzyıl-
da. sarayda imparatoriçenin nedimesı
olarak yaşamış, soylu bir kadının, Sei
Shonagan'ın anılannı. gözlemlerini, fan-
tezilerini yazdıgı günlüğü olan, Japon
edebiyatı klasiğı 'Başucu Krtabı'ndan
yola çıkmış iistat bu kez.
Shei Shonagon'un, aşktan, tutkudan
en gözde sevişme pozısyonlanna ve çe-
şitli afrodizyaklara kadar yaşadıklanm,
hoşlandıklannı ve seçimlerini, çeşitli
ahntılarla destekleyip zenginleştirerek
kaydettiği, sevdikleriyle sevmediklerin-
den oluşan, bütünüyle her şeye ilişkin
kişisel bir liste ya da öznel bir katalog ni-
teliğindeki,'Başucu KMabT adını verdi-
ği günlüğünü günümûze uyarlamaya gi-
rişmiş Greenavvay.
Gizemli Doğu atmosferi
'Başucu Kitabf nda ağır basan, 'aıu-
lar, izlenimler, pişmanlıklar, tanık olunan
törenler, sevgililer arasındaki mahrem
konusrnalar ve saray yaşanuna ilişkin göz-
lemlerin yanı sıra Batı dünyasına yaban-
o, mevsim, hava, renk ve yurt sevgisi gi-
bi kimi aynnfılann da insan davranışla-
nna yansıdığı', o gizemli, yoğun Doğu
atmosferi, belli ki çok ılgisını çekmiş
Greenaway'ın. Bu kjşkırtıcı, sınırtanımaz,
deneysel \e öncü yaratıcı yönetmenin
farklı tarzıyia gerçekleştirilmiş, 'KaHg-
rafi üzerine bir meditasyon'
da sayılabilecek 'Tual Beden-
ler'in konusu, onuncu yüzyı-
lın yazan Sei Shonagan'ın mo-
dern dünyadakı izdüşümü di-
yebileceğimiz, Nagiko (Vivi-
an Wu) adlt Japon kızının,
Kyoto'dan Hong ICong'a uza-
nan, sevgıli arayışı öyküsü ola-
rak özetlenebilir kabaca.
Küçük bir kızken yazar ve
hattat babasının doğum gün-
lerinde yüzüne. bedenıne ya-
zılar yazdığı, teyzesınin 'Ba-
şucu Kitabı'ndan bölümler
okuduğu Nagiko'nun büyü-
yüp güzel bir genç kadın oldu-
ğunda, bu yaa yazılma eylemleriyle dam-
galanmış tüm geçmişinin anılan, haya-
tını anlamlandıran cinsel arayışlar olarak
karşısına çıkıyor ve bedenine yazdırmak,
vazgeçilmez bir fanteziye dönüşüyor Na-
giko için.
18' inde yay ımcının yeğeniyle evlenip
çok geçmeden günlügünü yakan kocası-
nın evindeiı kaçarak Hong Kong'a gı-
den ve grafık tasanmcılık yapıp sonun-
Tual Bedenler
The Pillow Book / Yönetmen, Senaryo:
Peter Greenavvay / Karnera: Sacha
Vierny / Oyuncular: Vıvian Wu, Ken
Ogata, Hideko Yoshida, Ewan
McGregor, Yoshi Oida, Juddy Ongg,
Ken Mitsuishi, Yutaka Honda, Barbara
Lott / 1996 ingiliz yapımı (Umut Sanat)
Beyoğlu Alkazar, Teşvikiye AFM, Bakırköy
Carousel, Attunizade Capitol, Kadıköy
Bahariye sinemalarında.
da model olan Nagiko'nun tutulduğu er-
keklerden beklediği. vücudunu yazıyla do-
natmalan öncelikle. Hong Kong'da kar-
şılaştığı ve tenini (kalem-penisine) sun-
dugu genç, yakışıklı, biseksüel tngiliz
çevirmen Jerome'la (Ewan McGregor)
ilişkisi dehnleştikçe, 'yazılmaktan yaz-
maya' yöneliyor Nagiko'nun ilgisi. Se-
viştiği ve bedenini yazıyla kapladığı Je-
rome'un, vakuyle Nagiko'nun kaligrafba-
basının (Ken Ogata) patronu
ve ışini bozmuş olduğunu an-
ladığımız, zengin, güçlü ve
eşcinsel bir yayımcıyla (Yw-
hi Oida) ilişkisini de kıskanan
genç kadının, insan tenine ya-
zılan bu metınlen basip ki-
tap haline getirmesi söz ko-
nusu yayimcıdan intikam al-
ma saplantısıyla, geleneksel
aşk üçgeni klişesiyle oynana-
rak sürüp gelişiyor "Tual Be-
denler". Fotoğrafçı bir Japon
genci de Nagiko'ya körkütük
tutuluyor bu arada...
Bu son filmi hakkında
"Sevgililerine. bedenine yazı
vazdırmaktan hoşlanan genç bir kadının
öyküsü'The Pıllovv Book',bununpekye-
ni bir tarafi yok gcrçekte, Yeni Zelanda-
h Maorüer de Amerikalı Kızıldcrililer de
tenkrinevaa yazarlardı, Nazilerin, Yahu-
di derilerinden kitap yapbğı söylenir, döv-
me yapurmak da cağlardan beri yaygm,
oysa daha çok zevk ilkesi ilgimi çekiyor
benim, kalera asla saldırgan değfl, mürek-
kepde yıkanınca yok olupgkler, Keats"in
Uluslararası Istanbul Bienali bu yıl 4 ekim - 9 kasım tarihleri arasmda gerçekleştiriliyor
YaşanijgüzıelUk, çevirfler ve diğergüçliikler üstüne
Kültür Servisi-1stanbul Kültûr ve
Sanat Vakfı'nın düzenlediği Ulus-
lararası tstanbul bienallerinin beşin-
cisi, bu yıl 4 ekim - 9 kasım tarihle-
ri arasında gerçekleştiriliyor. 5. Ulus-
lararası tstanbul Bienali'nin yönet-
menliğini, 1988-92 yıllan arasında
Barselona Bienali'nin sanat yönet-
menliğini üstlenen, geçen yıl Rotter-
dam'da düzenlenen Avnıpa Bienali
Manifasta 1 'in küratör ekibi içinde
yer alan 1spanyol küratör Rosa Mar-
tinez üstleniyor.
45 ülkeden 85 sanatçının katılma-
sı beklenen 5. Uluslararası Istanbul
Bienali, ana sergi mekânı olarak
Darphane-i Amire'yi kullanacak.
Sanat yönetmeni Rosa Martinez'in
bu yılki bienal için belirlediği kav-
ramsal çerçeve ise "Yaşam, GüzeJ-
lik, Çeviriler ve Diğer GüchikJer Üs-
tüne"... Bienalde, sergilerin yanı sı-
ra çok sayıda sanatçı ve eleştirme-
nin konuşmacı olarak kafilacağı bir
dizi panel de gerçekleştırilecek.
5. Uluslararası Istanbul Bienali,
"Yaşam,Güzellik,Çevirilerve Diğer
Güçlükler Üstüne" başlığı altında,
çağdaş estetik düşüncenin bazı önem-
li tartışma noktalannı ortaya koy-
mayı amaçlıyor. Bienalde, yaşamla
sanatı birbırinden ayıran sırurlar, 'gü-
zel' kavramında yeni anlam arayış-
lan, çe\ irinin ürettiği anlam kayma-
lanna karşın iletişım kurabılmek için
dillere duyulan gereksinim gibi ko-
nular gündeme gelecek, tartışmaya
açılacak.
Her sanat yapıtının "yaşam ve dil
arasında bir terminal, bir vanş ve
yola çıkış noktası" olduğunu söyle-
yen Rosa Martinez, yönetmenliğini
üstlendiği bu yılki bienalin kavram-
sal çerçevesi konusunda şöyle konu-
şuyor: "Sanat, insanın bilim, tekno-
loji,kitleiletişim, politika,cinsel kim-
lik gibi diğer bilgi ve deneyim alan-
lanndan türemiş işaretierle ovnaya-
bileceğü'ötekıaeiliskimizideğerlen-
dimıenin vedönüştüımenin mümkün
olduğu bir uzam olarak da görülebi-
lir. Bu bakış açısıyla edilgin bir 'ay-
na estetiğı nden değjşim haündcçok
yüzEyti veetidn bir 'pnzma estetiği 'ne
yönelebiliriz ki orada bakış çokv ön-
İü ve kapsavKi olacakür."
Günümüzde sanatın, "içerik, ide-
oloji ya da duygulanımın (pathos)
gereÛiliğini gözardı etmeksian, "gü-
zeFin vol açtığı başdönmesi ve yo-
ğunluğu yenidcn kazanmak istedi-
ğüıi" anlatan Rosa Martinez, "Gü-
zelıik zamandışı veevrensel değildir;
güzellik seyredende uyanan hazla
bağlantılı öznel bir deneyimdir. Es-
tetik değerler beğeni anlayışının ta-
rihscl ve kültürel çeşiüemderine bag-
lıdır ve bütüncü bir bakış açısıyla,
güzellikten içeriğe ulaşabilir, zihinle
bedeni düşüncev leduygulanınu, re-
toriklefelsefeyi, hazla bilgiv i kaynaş-
tırabilir, böylece v«ni bir yaşam an-
layışına varabiliriz" diyor.
Bu yılki bienalin gündeme getire-
ceği konulardan birisi de 'çeviri'.
Martinez, çevirinin, yaratmanın her
biçiminde üstü örtülü olarak varlığı-
na işaret ederken 'yaratma'yı bir
*Şw değiştirme edimi.bir alandan(va-
şamdan, kültür, deneyim) ötekine
doğru (görsel ya da şiirsel diller) bir
hareket" olarak görüyor.
Bienalin kavramsal çerçevesi için-
de yer alan bir diğer altbaşlık. 'diğer
güçlükler': "Farklıalanlar(kü»türeL,
dnsei, dilbilimseL) arasmda \okuluk
etmek çeşitli risk ve güçlükler bann-
dıran macerahbir sevahattir. Bu güç-
lükleri incekme veonlann ustesinden
getane süreci, terciime, yaşam ve gü-
zeilikk iüşkili konuiann doğasında
vanbr."
Bienalin mekânlan
5. Uluslararası Istanbul Bienali,
bir ana merkez ve çeşitli uydu me-
kânlarda izlenebilecek. Topkapı Sa-
rayı avlusunda yer alan Darphane-i
Arnire, "kent içinde kent" düşünce-
sini kusursuz biçimde dile getiren
bir mekân olduğu gerekçesiyle biena-
lin ana mekânı olacak. Bu mekânın
yanı sıra Yerebatan Samıcı, Kadın
Eserleri Kütüphanesi ve benzeri yer-
ler de sanatsal projelere evsahipliği
yapacak.
Yirminci yüzyılın şu son yıllann-
da küreselleşme ve gelenek arasın-
daki gerilimlerle karşı karşıya olan
bir megalopolisin tüm karşıtlıklan-
nı bünyesinde banndıran Istanbul,
sanatçılar tarafından gerçekleştiri-
lecek mekâna özgü projelerle büyük
çaplı bir sergi alanına dönüşecek.
Farklı kültürlerden sanatçılan bir
araya getirmeye amaçlayan 5. Ulus-
lararası Istanbul Bienali'ne katıla-
cak sanatçılan, bienalin sanat yönet-
meni Rosa Martinez seçecek. Bi-
enal, ulusal temsili ön plana çıkart-
madığı gibi, sanatçı seçiminde bel-
li kuşaklara da öncelik tanımıyor.
Sanatçı seçiminde, görsel kültüre
olan yaklaşımlardaki çeşitliliği yan-
sıtmayı hedefleyen Martinez, sana-
tın geleneksel sınırlannı ve katego-
rilerini sorgulayan yaklaşımlara yer
vermeyi amaçlıyor.
5. Uluslararası tstanbul Bienali'ne
katılmak isteyen Türk sanatçılann
seçımi, Rosa Martinez'e ulaştınla-
cak dosyalar arasından yapılacak.
Bunun için sanatçılann Türkçe ve
Ingilizce olarak özgeçmişleriyle, ça-
hşmalaruu örnekleyen en az 5, en faz-
la 10 adet 35'lik dia (sanatçı ismi, ya-
pıt ismi. tarih, malzeme ve boyutla-
n içeren Türkçe ve tngilizce etiket-
lerle birlikte), son 5 yıl içinde yayım-
lananlar içinden secilen en fazla 3 adet
sergi broşür veya kataloğu, son 5 yıl
kapsayan bibliyografya ve çalışma-
lan tanıtan bir metin. sanatçının ad-
res ve telefon numarasıy labirlikte "Is-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfı. Ulus-
iararası tstanbulBienali, İstlklal Cad.
LUVT Apt No: 146, Beyoğlu, 80070,
İstanbuT adresine gönderilmesi ge-
rekivor.
4
Sanayi-i Nefise Mektebi'nin 114. kuruluş yıldönümü kutlandı
'Atatürkçü laik çizgiden aynlmayacağız'
MSÜ Rektörü Prof. Tamer Başoğlu İzzet Bay-
sal'a fahri doktorluk unvanı verMten.
Kültür Servisi - Mimar Sı-
nan Üniversitesi 'nin yapısını
oluşturan 'Sanayi-i Nefise
Mektebi'nin 114. kuruluş, yıl-
dönümünedeniyle önceki gün
düzenlenen törende laiklik ve
'Atatürkçü çizgiden aynlma-
ma' çağnsı yapıldı.
Açılış konusmasını yapan
Rektör Prof. Tamer Başoğlu,
Mimar Sinan Onivershesi'nde
son yıllarda yürütülen ona-
nm ve yeni binatahsisi konu-
sundaki çalışmalar hakkında
bilgı verdikten sonra okulun
yeni binalara ve olanaklara
kavuşturulması yönünde çe-
şitli dönemlerde başta Cum-
hurbaşkam Süleyman Demi-
relolmak üzere politikacılar-
dan gelen vaatlerin hiçbırinin
gerçekleşmediğıne dikkat çek-
ti. Başoğlu, Türkiye'de
1950'lerden bu yana güzel-
liklerin tırpanlanmaya çalı-
şıldığını Mirguladı ve **Tür-
kiye laiktir, laik kalacaktır"
mesajını verdi. Mezunlar Der-
neği Başkanı Sami Canel ise
I stanbul'da son yıllarda uy-
gulanan şehir planlama poli-
tikalanru eleştirdi. Kültür Ba-
kanı tsmail Kahraman'a yö-
nelik sert çıkışlanyla dikkat
çeken Canel, Kültür Baka-
nı'nın Taksim'e cami yapılma-
sı projesine karşı çıkan sanat
tarihçisi SemaviEyice'yeyö-
nelık "Kapıya koydum" sözü-
nü şiddetle kınadığını belirt-
ti. "Şimdi herkes şehir plan-
CKigibi hareket ederek canı sı-
kıkuğı zaman bir yere bir ya-
pı oturtmaya kalkiyor" diyen
Canel, bakanın bir süre önce
Mimar Sinan Üniversitesi"ni
zıyaret ederek antrepo bina-
lannı üniversitenin hizmetine
sunacağına yönelik söz verdi-
ğini anımsatarak, Kahra-
man'ın sözünde durmadığı-
nı belirtti.
Törende yüksek mimar tz-
zet Baysal ve isadamı Sakıp Sa-
bana'ya fahri doktorluk, Uğur
Derman'a ise fahri profesör-
lük unvanlan venldi. Sakıp
Sabancı, doktora törenınde
"Moral çok önemlidir. Eğer
moral bozulursa, dinanıi/mi
kaybedersek kendünize, va-
tanımtzakarşı güvenimia k»-
bederiz. tyi olanın, başanh
olanın yanında olmahyiz.
Ohımsuzhıklardankurruhna-
nm yolu birbirini anlamak-
tan geçer. Reaksiyonlarnmzı
akılcı gündeme getirmefiyiz.
Türkive'de bir değişim yaşa-
nıyor. Hepimize ayn ayn bü-
yük görev düşüyor'' diye ko-
nus,tu.
Törende aynca Mimar Si-
nan Üniversitesi'nde son bir
yıl içinde sanatsal ve bilimsel
başanlan nedeniyle ödül al-
mış Prof. Mehmet Çubuk,
Prof. Dr. Bülent Özer, Prof.
Ataman Demir, Doç.Rahmi
Aksungur, Yrd. Doç. Tanju
Demircu Yrd. Doç. Mustafa
Ata, Yrd. Doç. Ahmet Deniz,
araştırma görevlileri Oğuz
Özer, Server Adn, Çetin Er-
gan, Ebnı Guzeklelen, Irfan
Mustafa Okan ve Alp Su-
nalp'e teşekkür plaketleri ye-
rildı. Araştırma görevlisi Oz-
gür Tuncer'in piyano resita-
liyle sona eren 114. kuruluş
yıldönümü töreninin ardın-
dan 'Sabri Berkel'e Saygı' ser-
gisının açılışı yapıldı.
vurguladıgı gibi suya yazdanlar yher, be-
denin deçürüyüp gtanesi gibi bu filmim-
deld ana metafor. bedenin metin gibi ve
metnin de beden gibi oMuğu" diyen Gre-
enavvay yine, her sahneye özenerek ka-
fasını görüntü kompozisyonlanna taka-
rak kurup oluşturmuş filmini, tuali ba-
şında, firçasmı paletine daldıran bir res-
sam gibi. Seçebildiğimiz kadanyla Ma-
sumiyet, Geııçlik, Yaşlılık, Teşhircililc,
Baştançıkancılık, Sessizlik, Doğum,
Ölüm vb gibi bölümleri arasında daldan
dala atladığımız Başucu Kitabı da Nagi-
ko'nun hayat kılavuzu olarak hep var fil-
min arka planında.
CD-ROM etkisi veren bir film
Cinsellikle yazıyı. tenle sözü, Doğu'yla
Batı'yı buluşturma denemesi niteliğinde
ve seyirciye pusu kurmuş, bekleyen, gön-
derme, alıntı, simge ve metaforlar sağa-
nağı halindeki "Tual Bedenler"de, Gre-
enavvay'in görüntüyle metnı harmanla-
yan biçemi ve beyazperdeyı bu" deneme
alanına çeviren öncü, araştırmacı yanı
öne çıkıyor alabildiğine. Teknolojinin
yeni olanaklanyla görüntûye müdahale
ediyor üstat, film boyunca. Ekranı (gö-
rüntüyü) çoğaltıyor ya da başka deyişle,
ikiye, üçe bölüyor, Abel Gance'ın "Na-
polytMi'' klasiğindeki gibi. Anlattığı Na-
giko'nun öyküsü, alışılmış, kronolojik
bir sıra izlemiyor, geriye (ve ileriye) dö-
nüşlere başvursa da. Çerçeveyle sürekli
oynuyor, renklerie, siyah- beyazla oyna-
dığı gibi. Kadrajı bozuyor, devamlı de-
ğiştiriyor alışılmış çerçeveyi, görüntûye
irili-ufaklı başka görüntüler ya da büyü-
rülmüş aynntılar bindiriyor. 100 yıldır
şartlanageldiğimız sınemanın, standart
ya da sinemaskop, o bildık, geleneksel
anlatımına alışmış seyircinin, film sey-
retme- okuma, anlama-algılama ve an-
lamlandırma çabasında depTemlere yol
açan Greenavvay'in şaşırtıcı üslubu, bu
kez CD-ROM etkisi uyandınyor "The PB-
knvBook
n
da.
Ufaktan ufaktan bizi 21. yüzyılın (ge-
leceğin) sinemasına alıştıran, yeni ve
farklı bir PeterGreenavvay denemesi ola-
rak belleğimize kaydettiğimiz "Tual Be-
denter", ötedenberi ticari sinemanın bey-
lik kalıplanndan ve gişe- basan mücade-
lesine gömülmüş o çılgın kalabalıktan
uzakta kalmayı, kendi fıldişi kulesine
kapanmayı yeğleyen bu
farklı ressam, mimar, ya-
zar, yönetmenin; Uzakdo-
ğu kûltürüne olan tutkun-
luğunun ürûnü, aynksı bir
fiim. . . .
10 yüzyıl öncesinde ya-
şamını, tıpkı kaligrafı sap-
lantılı, model Nagiko gibi
özgürce, dilediğince yaşa-
yıp JaponeTOtizm edebiya-
tına bu 'yasükara klasigi'ru
bırakmış ve edebi ve ten-
sel zevklerin önemine vnan-
mış kadın yazar Sei Sho-
nagon'dan çokça etkilenip
esinlenerek gazete reklam-
lannın tanıtım sloganmda-
ki gibi 'yeni bir sevgilinin
ten kokusunon beyaz kâğrt
kokusuna' benzetıldığı, kâ-
ğıt, defter ya da tual ne der-
seniz deyin, sonuçta yazı
yazılacak zeminin insan
tenine dönüştüğü "1\ıal
Bedenkr"i çekip gerçek-
leştiren Greenavvay'in bir
kitabın bölümlerini kanş-
tınrcasına izlediğimiz
"The PBkm Book-Tual Be-
denler"i, gerçekten çağ-
daş sinemanın bu kendine
özgü yaratıasınnı en kolay-
ca anlasabilir filmi belki de.
Ortük erotizm...
Bertohıcci'nin "Sontm-
panrtor"undan ya da Oli-
ver Stone'un "Cennet ve
Yeryüzü"sünden hatırla-
dığımız Çinli güzel oyun-
cu Vıvian VVta, tabii ki de-
risi yüzülüp kitap haline
getirilen Jeroroe yani "Tra-
inspotting'"ın çıkarcı, dö-
nekjunkie'si Evvan McGre-
gor dan daha çok ılgımızi
çekti oyuncular arasında.
Resnais'nin usta kamera-
manı Sacha Vkrny'nın gö-
rüntüleri de birinci sınıf.
Sınema yaratıcılığının uç
beylerinden Greenaway'in
bu son filmini tam anla-
mıyla çözmek, keşfetmek,
anlamlandırmak için bir
kez görmek yeterli obna-
yabilir herhalde.
Japon hattat kızı, model
Nagiko'nun erotik öyküsü-
nü hikâye eden ve yine de-
koratif bir özenle kurul-
muş birtakım Greenavvay
tablolanndan oluşan, Ja-
ponca, tngilizce, Fransız-
ca kanşımı melez, çok dil-
li bir soundtrack döşenil-
miş, 2 saati aşkın "ThePB-
low Book", sinemanın bıl-
dik anlatım kalıplanna yüz
vermeyen bu aykın res-
sam-sinemacının mecazi,
ironik, farklı üslubunu,
cümbüşlü bakışını duyum-
saûyorbaştansona. Sonuç-
ta Greenavvay tutkunlan
için kaçınlmayacak tür-
den, kategorilerine sığmaz,
çarpıcı, düşündürücü ve
heyecan verici bir deneme
kuşkusuz "Tual Bedenler."
DEFNE GOLGESI
TURGAY FİŞEKÇt
ŞKP Yıllığı
Mehmet H. Doğan'ın her yıl büyük emek har-
cayarak hazırladığı şiir yıllıklannın beşincisi olan
1997 Şiir Yıllığı, "Adam Sanat" dergisinin Mart sa-
yisıyla birlikte yayımlandı.
Buradaki büyük emek sözü, Yıllık'm kapsamıyla
ilgili sayılarla açıklanabilır ancak.
Bu yılki Yıllık'ta 13£ şairin şiirleri yer almış. Bu ka-
dar çok şairin bir yıl boyunca şiir serüvenlerini iz-
temek bile bu çalışmanın ardında nasıl büyük bir
emeğin bulunduğunu gösterir sanınm. Beş yıl için-
de şiirlerine yer verilen şair sayısı ise 268.
Seçilen 139 şair için yıl boyunca 54 süreli yayın
ve 131 şiir kitabı izlenmiş.
Böylesi bir çokluğu, bir şiir okurunun tek başına
gerçekleştirebilmesinin zorluğu ortada. Bu yüzden
Yıllık, şiirle ilgili herkese, bir yılın ürünleripden ya-
pılmış özenli bir seçmeyi bir arada sunmasıyla da
önem kazanıyor.
Gözlemlerim, şiir okurtannın, günümüz şiirlerini,
çeşitli nedenleıie -yalnızca birkaç süreli yayın izle-
mek ya da sınırtı sayida sevdiği şairin kitaplanyla
yetinmek- düzenli bir izterne içinde olmadıklannı gös-
teriyor.
Burada günümüz şiirinin tanınmaya değer bir
varsıllık içinde olup olmadığı da sorulabilir. Şıirimi-
zin öylesine güçlü bir geçmişi var ki, o büyük şair-
lerin yarattıkları dil ve söyleyiş alışkanlıklanndan
srynlıp yeni anlatımlara ulaşabilmek ve bunlan okur-
lara benimsetebilmek şairter için olduğu kadar okur-
lar için de güç.
Son yirmi yılda şiirimizde büyük yeniliklerin oldu-
ğu söyienemez. Ne var ki, bu süreçte şiir yazan ye-
ni kuşaklann çok çeşitli arayışlar içinde olduklan da
bir gerçek. Şiir Yıllığı'nda bu farklı yönelim ve filiz-
tenmeler rahatlıkla izlenebiliyor. 1970'lerde doğan
en genç şairterin güzel şıııieriyle karşılaşmak bana
sevinç verdi.
Hiç ısınmadığım şiirler de oldu Yıllık'ta okuduk-
lanm arasında. Sözgelimi bir arkadaş Meksikalı
ressam Frida Kahlo'yu anlatan bir şiir yazmış: "fri-
da, aztek toprağının eskil acısı" diye başlıyor, ben-
zer kalıplaşmış nitelemelerle de sürüyoc
Eski edebiyatımızda çok sık rastlanan, "maz-
mun " denilen söz kalıplanyla şiir yazmak, günümüz
şiirinde de kimi zaman başvurulan tatsız bir yön-
tem. Frida, "aztek toprağının eskil acısı" da öbür
MeksikaJılar değil mi? Bu sözü, Octavio Paz için
de söyleyebilirsiniz, Diego Rrvera için de, Meksi-
kalı sıradan bir köyiü için de. O zaman bir insanı,
başka insanlar için de kullanılabilecek sözlerle an-
latınca aslında bir şey söylemiş olmuyorsunuz ki;
birtakım kalıp sözleri yinelemiş oluyorsunuz.
Vıetnam'la ilgili bir şiiri yalnızca pirinç tarlalan, Me-
kong Deltası ve Ho Şi Minh üstüne kurduğumuz-
da orayla ilgili gerçek bir duyguyu anlatamazsınız,
nasıl ki bizim şiirimizde, 1970'lerde çok görülen
karanfil, güvercin, umut gibi sözcüklerie sahici bir
duygu pek az anlamlanabilmişse.
Oktay Rrfat gibi usta bir şairseniz, bilınen, gün-
lük konuşma dili içinde kullanıla kullanıla neredey-
se yıpranmış sözcüklerie, farklı, diri, taze, soluk
alan bir şiir kurabilirsiniz elbette. Ama bu ustalık gös-
terilemediğinde Divan edebiyatının döne döne gül,
bölbCH sözcükleriyle şiir yazan sairinden pelt
farklı bir şey yapmamış olursunuz.
Bakın, birkaç şiir okumak bizi nerelere getirdi.
Şiir Yıllığı, şiirimizin bir yıllık verimine toplu göz
atrnayı sağladığı gibi günümüz şairieri ve şiiri üs-
tüne düşünmemız için de önemli bir kaynak. Şiir-
severlerin, şiir ortamının dağınıkhğı nedeniyle güç-
süzlesen şiir belleklerini tazelemeleri için bu fırsat
değeriendirmelerini dilerim.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
KÂMİL MASARACI
AYDIN AYAN2 5 S A N A T Y I L I R E S İ M S E R G İ S 1
5 M A R T - 2 8 M A R T 1 9 9 7
YAPI KREDİ
SANAT GALERİS1
tstlkltl Caddesi 285 Beyoğlu 80050 Istanbul
Telefon: (0212) 249 57 11
i\. YAW K»CDİ KOLTOW »*NAT YAYINCIUK * Ş TARAFINDA
YAPI KREDİ