Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14ŞUBAT1997CUMA
14 KULTUR
Geçen sezonun tartışmalar yaratan oyunu 'Haritadan Naklen Yayın' bugün yeniden başhyor
Haritasmı yitirmiş bir insanKERJEMKlRDOGLü
Hıç durmaksızın sonsuz çeşıt, sonsuz
renk. sonsuz mutluluk vaat eden. ama va-
at ettiklerinı hıçbır zaman yenne getırme-
yen koskocaman bir pazann tam ortasın-
da, aradığını bulamamış. tatminsiz halde
bir ınsan. İşleyış bıçımı çoktan kavîama
sınırlannın ötesine geçmiş güçlü bir akı-
şa kendını tamamen birakmış. nasıl bir
dünvanın neresınde bulunduğuna ılişkin
yön duygulannı yitirmiş bir insan. Yani
biz. İ^te "Haritadan Naklen YayııTın ko-
nusu.
Bir yandan alabıldığıne kötümser, bir
yandan da alabıldığıne eğlenceli, hareket-
li bir tablo. Tıpkı yırminci yüzyılın ıçin-
de yaşamakta oldueumuz son çeyreği gı-
bı.'
Kendımızi ifade etme yetısını bıle pa-
zardaki güçlere kaptırdık. Artık kirletıl-
memış, satılığa çıkanlmamış hiçbir söz
yok. Her türlü bılımsel. ahlaki ve siyasi
söylem, geç dönem kapitalızmın ticari
medyasında kâh bir reklam sloganı olarak.
kâh "Mlgi çckebilecek bir konu" olarak y-
er bulabılmekte Hemen hemen her türlü
söylem, kendı özgün anlam ve ağrrhkla-
nndan sıynhvermekte. popüler kültürün
lyıce siğlaşmış tican sularında kâğıttan
kesılmış derinlıksız fıgürler gıbi yüzme-
ye başlamakta. Artık "birinci eP hıçbır
söz kullanma şansımız yok. lkıncı el kul-
lanımlara mahkümuz. Ne söylersek söy-
leyelim. büyük "içiboşalnuşsöylemlerpa-
zan"ndan alıntılaryapıvorolmaktan kur-
tulamayız. Adeta hayat. koskocaman
"playback" bir konsere dönüşmüş durum-
da. İ mberto Eco'nun metinlerinde veya
Lyotard'ın -DilOyunlanPerspektifrnde
haylı dennlemesıne tartışılan. postmodern
durum tartı^malannda önemlı bir yer tu-
tan bu saptama. oyunda kullandığımız
"playback" teknığının temel gerekçesı-
dir. "
Moderni/min iflası
Bu noktada, oyunun postmodernızm
tartıjmalanna sık sık göndermelerde bu-
lunmasınakarşm postmodern bıroyunsa-
yilamayacağını söylemekte yarar var. İn-
sanın aklı ve ıradesıyle kendi tanhıne ve
geleceğine yön verebileceğine. bilımın
yön göstencıliğinde daha ıyı bir dünyayı
tasarlayabıleceğine ve gerçekleştirebile-
' onsuz mutluluklar vaat eden koskoca bir pazann tam ortasında aradığını bulamamış bir
insan... Güçlü bir akışa kendini tamamen bırakmış, nasıl bir dünyanın neresinde bulunduğuna
ilişkin yön duygulannı yitirmiş bir insan... Tıpkı yirminci yüzyılın son çeyreğini yaşayan bizler
gibi. İşte, •Haritadan Naklen Yayın'da anlatılanlar... Oyun, cuma ve cumartesi günleri saat
19.3CTda İstanbul Sanat Merkezi Kumpanya Sahnesi'nde izlenebilecek.
ceğine ınanılabilen günlenn gerıde kaldı-
ğını, vanı başka bir deyı^le "moderniz-
min iflasınT kabulleniyor oyun Ancak
modernıst yaklaşımın yennı alan fiıli du-
rum un olumlanması gereken bir dünya ol-
duğunu kabullenmiyor.
Daha da önemhsı. postmodern durum
üzenne kafa yoran hemen hemen bütün
düşünürlenn hemfıkırolduğu "emek/üre-
tim paradigmasından enformasyon para-
digmasına gcçildiği" görüşünü reddedı-
yor. Emek üretım paradıgmasmın hâlâ ge-
çerlı olduğunu, am.ak üretım araçlanmn
teknik gelişimi sonucunda emeğin maddı
üretımle ilışkısınin çoğu durumda görün-
mezhalegeldiğını savunuvor. En önemlı
toplumsal belırleyıcinın hâlâ "üretim
araçlannın mûlkheti" olduğunu. serma-
yenin çıkarlannın v e kârlılık ılkesının ta-
rihsel gelışmenin tek belirleyicisi haline
geldiğini savunuyor. Ancak sermayenın
kımlıği konusunda alışıldık "kötü niyetli
burjuvazT tezıni kabul etmeyen, artık ser-
mayenin neredeyse öznesiz bir kımlik ka-
zandığını ve sahiplerinden bağımsız ola-
rak hatta bazen sahıplenne rağmen kendi
çıkarlannı savunabılen bir işleyişe kavuş-
tuğunu öne sürüyor. Oyundaki belli başlı
oyun kışilennin düzenı temsil eden, hız-
met eden ve muhalif kişilıkleri aynı anda
aynı bünyedebanndınyorolmalan budü-
şüncelerın yansımasıdır.
Oyunun teonk düzlemde ne tam mo-
dernist, ne de postmodernıst sayılamaya-
cak tavrı, estetık düzlemde ve dramaturjı
anlayışında da kendını gösteriyor. Moder-
nist dramaturjının belırlı ve akılcı tek bir
anlam atfetmeden sahne üstü hıçbır gös-
tergenin meşruluğunu kabul etmeyen ış-
levselci yaklaşımına karşı. çok anlamlılı-
ğa. hatta sezgısel, çağnşımsal duyumsal
anlamlara da aynı ağırlıkta değer veren
bir dramaturji anlayışı söz konusu. An-
cak modemist işlevselciğe başkaldıran
postmodern estetiğın "her şey gjder"
(anythıng goes). sloganı ya da modemiz-
min "neden" (vvhy) sorusunun ıma ettiğı
kadar fütursuz ve hesapsız bir tavır değil.
En az playback teknıği kadar belırleyi-
cı ve çarpıcı bir diğer bıçımsel özelliği de
bu açıdan kısaca değerlendirmekte yarar
var Tüm oyun şeffaf bir kübün içerisinde
oynanmakta. Bu seçimin gerekçeleri ola-
rak bir değil. birçok neden saymak müm-
kün Her şeyden önce içinde yaşadığımız
zaman dilıminın özgürlük ideolojısinden,
daha doğrusu yanılsamasından bahset-
mek gerek. Piyasaya çıkan her yenı ma-
lın bizi biraz daha özgürleştırdiğı ıddiası-
na karşın yaşanabilır alanlann gittikçe da-
raldığı, tek bir odaya ya da birbirlerine
kapalı geçıtlerle bağlı valıtılmışhacimle-
re mahkûm olarak yaşayacağımız zaman-
lann çok uzakta olmadığı bırdünyada ya-
şıyoruz. Içınde şıkır şıkır bir canlılıgın ya-
şandığı o küçük şeffaf hücre öncelıkle
böyle bir dünyanın görsel karşıhğıdır.
Her şey vitrin malzemesi
tkıncil bir anlam olarak da postmodern
mimarinın dış cephede yansıtıcı yüzeyler
kullanmakeğilimi akla gelmekte. Fredric
Jameson, bu eğilimle postmodern binala-
nn kendı dışlanndakı kent dokusunu hem
içıne alarak postmodernızmin popülist ta-
nhsel eklektizminı sürdürdüğünü, hem de
-tıpkı aynalı gözlükJenn karşısındaki lci-
şınin üzennde oluşturduğu iktidar gibi- o
dokuyu dışlayarak bir kapahlık kategori-
si oluşturduğu. kente dahıl olmak değil,
onu ikame etmek iddiasını taşıdığını söy-
lüyor Ayrıca şeffaf kübümüzün, iç ışıklar
karardığında dışanda kalan seyircıyi yan-
sıtarak onlara kendı varlıklannı hazırlat-
mak. ya da günümüzde her türlü y aşantı-
nın bir vıtnn malzemesi değeri taşıdığını
çağnştırmak gıbı birçok ışlevı daha oldu-
gundan da bahsetmek gerekır.
Oyunda kullanılan birçok göstergenın
gerekçelennı ırdelemek. bu seçımlerin ve
sıradanmış gibi görünen birçok gündelik
replığın arkasındakı felsefi tartışmalara
ışaret etmek mümkün. Ancak "Haritadan
Naklen Yayın"ın geneldeki teorik ve dra-
maturjik yaklaşımlannaömeklerde vere-
rek bir girış yaptıktan sonra gerisinı seyir-
cıye bırakmak daha doğrusu olacak.
Alan Parker'ın yönettiği üç Altın Küre 'li 'Evita' bugün gösterimde
Gazeteci Rakmı
Çalapala öldü
Hızhbiryükseüş öyküsüKültür Servisi - O bır dık-
tatcrün, Juan Peron'un kan-
sıyiı. 1940'lıyıllarda Arjan-
tın ie halk onu neredeyse bir
azize gibi görüyordu. Orta sı-
nıfan gelen sıradan bır kadı-
nır başdöndürücü yükseliş
öyiüsü giderek bir masala,
hata efsaneye dönüştü. İşte o
msalın adına 'Evita' dendı.
îugüne kadar pek çok ya-
pıtı konu olan Eva Peron'un
ya.amıvla ilgıli aynntılan
yaanlardan. iftıralardan ve
deukodulardan ayırmak ol-
dvuça güç aslında. Eva hak-
kııda yaratılmış hatta üretıl-
mv dünyalar da zaman za-
mjı gerçekler kadar önem
kaıanıyor. Eva'nın hayatın-
daj en önemlı olaylardan bi-
ri lan evlılığının de pek çok
yaan üzenne kurulmuş ol-
msı. mumyalanmış cesedı-
ni- > aklaşık on beş yıl Peron
lcîşıtlannın elinde gızli kal-
msı gibi olaylar da elbette
E'a'yla ilgili gerçeklere ha-
.y£ gücünün kanşmasına ne-
ĞQ oluyor
Zva. Juan Domingo Pe-
ro'la tanıştığında radyo pi-
yslennı seslendiren ve ya-
vş yavaş tanmmaya başla-
ynbir sanatçıydı. Çıftin ıliş-
k.ının karşılıklı çıkarlara
d-.andığı da biiınen bir ger-
ç^ Peron. yanmdagezdire-
beceği hoş bayanın en
öemli propaganda aracı
cın radyoya >akınlığından
tı^nuttu.
Eva da bir erkek tarafın-
<in korunup kollanmaktan.
Ea'nın gıyımı, makyajı ve
aartılı takılan Peron'un üst
«czeydekı pek çok dostunu,
«clann eşlenni rahatsız edı-
yordu. Bu kadınm bozuk ak-
sanı ve ganp tavırlanyia al-
baylanna yakışmadığını dü-
şünenlerin baskılan sonu-
cunda Peron, Evayia evlen-
me karannı bır türlü alamı-
yordu. Halk tarafından kah-
raman ilan edılen Peron'un
düşmanlannm sayısı da artı-
larca koruyup gözettiğı düş-
künler, fakırler ve hastalar
yollara dökülmüşlerdı. Halk
tarafından kocasından daha
çok sevilen efsane kadının
cesedı bile rejim karşıtlan
içın çok büyük bir tehlikey-
di. Bu nedenle Peron devril-
dıkten sonra düşmanlan he-
,ndrew Lloyd Weber-Tim Rice
ikilisinin ünlü müzikali 'Evita'. Alan
Parker tarafından sinemaya uyarlanmış
haliyle bugün gösterime giriyor. Filmde
Eva Peron'u Madonna, Che Guevera'yı
ise Antonio Banderas canlandınyor.
yordu. Eva bir gün bu düş-
manlann kendısını yolda ta-
nıması sonucu dayak yiymce
yaşamını kendisine adamış
bu kadını daha fazla oyala-
mamaya karar verdı ve gızlı
bırtörenleevlendı.
Eva 33 yaşında bır türlü
kabullenemedıği rahim kan-
sen nedenıyle ölduğünde yıl-
men Eva'nın mumyalanmış
cesedıni de ortadan kaldırdı-
lar. Arjantin halkı Evita'sına
ancak on beş yıl sonra bir
karşıdevrimle kavuşabıldı.
Dünya şımdı bu efsane ka-
dının hayatını Hollyvvood
aracılığıyla izleyecek. Alan
Parker, Eva'nın yaşamöykü-
sune el attı v e bu ö> küden bir
film yaptı. Eva Peron'u da
pop dünyasının starlanndan
Madonna canlandırdı.
Andre» LJoyd Webber ve
TunRke'ınbestelediği 1976
tanhli yapıtm öyküsünü be-
yazperdeye yönetmen Alan
Parker uyarladı.
Evita, pek çok oyuncudan
da talep gördü bugüne dek.
Örneğın Eva Peron ıçın Ela-
ine Page, Raquel \\elch. Bet-
te Midler, Meryl Streep,
Barbra Streisand, Pia Zado-
ra, Diane Keaton. Liza Mi-
nclli, Gloria t stıfan, Mariah
Carey, Mkhelle Pfeifer" m adı
geçtı. Juan Peron ıçın Jeremy
Irons ve Raul Julia düşünül-
dü. Elton John, John Travol-
ta, EUiot Gould. Sylvester
Stalone. Bar> Gibb ise Che
Guevera'ya aday oldular.
'Evita' müzikahni yönetme-
ye aday olanlann listesi de
bir haylı kabank. Ken Rus-
sell. Alan Pakula, Francis
Ford Coppola, Franco Zeffi-
relli, Richard Attenborough.
Glen Gordoa Caron ve Ofi-
ver Stone.
' Evita'daki performansıy-
la Oscar adaylan arasında
yer almaya soyunan Madon-
na. hafta başında açıklanan
sonuçlardan sonra tam anla-
mıyla büyük bır hayal kınk-
lığına uğradı. Evita rolünü
kazanmak içın büyük çaba
sarfeden sanatçı, Altın K.Ü-
re'yle yetinmek zorunda ka-
lacak sanınz. Alan Parker'a
dört sayfal ık bır mektup gön-
deren Madonna, Evıta'yı
canlandırabilecek tek kışı ol-
duğunu ıddia ederek yönet-
meni ikna etmeyi başarmıştı
ovsa...
Kültür Senisi - Gazeteci Rakım Çala-
pala, 12 şubat çarşamba günü yaşamını yı-
tirdi. 1909'da lstanbul'da doğan Çalapala.
Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitırdıkten
sonra gazeteciliğe 1936 yılında Türkiye
Yayınevfnde yazı ışlen müdürü olarak
başladı. llkın ,\rif Oruç'un çıkardığı Ser-
best Fırka'yı destekleyen 'Yann' gazete-
sinde. daha sonra ZekeriyaSertelıle üç or-
tağının yay ımladığı 'Son Posta'da, ardın-
dan Ağaoğlu Ahmed'ın 'Akuı' gazetesın-
de çalıştı. Uzun meslek yaşamı içinde Ya-
nn. Türkiye, Tasvir ve Hürnyet gazetele-
ri ile Resimli Mecmua, Resimlı Ay, Cum-
huriyet Çocuğu, Yıldız, Yedıgün. Akbaba.
Karikatür, Yavrutürk, Çocuk Haftası, Haf-
ta, Resimli Hayat. Hayat Pazar ve Aylık
dergilerinde yazı ışlen müdürü ve yazar
olarak görev yaptı.
Musevi Lisesi ve AlmanLisesi'ndeöğ-
retmenlik yapan Çalapala, Amatör isimü
birdergi de çıkardı. Doğan Kardeş yayın-
lannda çalıştı; Atlas Yayınevi'ni kurdu.
Gazete ve dergılerdekı çalışmalan yanın-
da birçok esere imza attı. 87 Oğuz (çocuk
romanı), Mustafa (Atatürk'ün Romanı),
Yavrutürk Şiirleri. Köye Giden Gelın (ro-
man), Aşk İnsanı Güzelleştirir(mizahi öy-
küler), Işıklı Pencere (mizahi öyküler),
Eskı Bir Dost (pıyes). Köyden Gelen Ses
(piyes), Ak Üstünde Karalar ve 20'den
fazla çocuk kitabı yazan Çalapala, eşı Ni-
met Çalapala ile bıriikte ilkokul 4. \e 5.
smıflar için Tanh Kitabı, Yurttaşlık Bilgı-
si Kitabı ve Sosyal Bilgiler Kıtabı'nı da
yazdı.
Fransızca bilen Çalapala'nın cenazesi
bugün Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa
verilecek.
Rockla spor el ele
Kültür Servisi - Bu gece
rockın en önemli gruplann-
dan BulutsuzlukOzlemi ile
birkaç hafta önce ılk al-
bümlerini piyasaya çıkaran
genç rock gruplan Acil Ser-
\is ve Egoist, İstanbul Sa-
katlar Spor Kulübü yaran-
na düzenlenen konserde
çalmaya hazırlanıyor. Mas-
lak Derbent'tekı AyhanŞa-
henk Spor Salonu'ndakı
konser programında daha
önce Af grubunun da yer
alacağı açıklanmışn; ancak
Af canlı müzik yapmak ye-
rine "playback"i seçince
gecerun esprisine uymaya-
cağından programdan çı-
kartıldı.
tstanbul Sakatlar Spor
Kulübü'nün gecesı, bu kon-
serden önce saat 20.00'de
oynanacak basketbol ma-
çıyla başlayacak. Bu maçta
Efes Pilsen, Beşiktaş, Fener-
bahçe.Cialatasarav, Ülkers-
por ve Darüşşafaka takım-
lannın oyunculanndan olu-
şacak şöhretler karması ile
İstanbul Sakatlar Kulübü
basketbolculan karşı karşı-
yagelecek. 21.00 "de ise ge-
cenin rock bölümüne geçi-
YAZIODASI
lecek. Acıl Servıs ve Ego-
ist'ten sonra son dönemde
lstanbul'da konsere çıkma-
yan Bulutsuzluk Özlemi,
gecenın akışına göre bir ya
da bir buçuk saat sahnede
kalacak. Grubun lideri Ne-
jat Yavaşoğullan' nın verdi-
ği bılgiye göre konser re-
pertuv an. biiınen hit parça-
İarla yeni çahşmalann den-
gesi sağlanarak saptanacak.
Gecenin rock bölümü üç
saat sürecek.
Ayhan Şahenk Spor Sa-
lonu rahatlıkla ulaşılabile-
cek bir yerde değil. Organi-
zasyonu üstlenenler saat
17.00'de on merkezden sa-
lona otobüsler kaldınlaca-
ğını. gece 24.00'te de aynı
otobüslerin insanlan mer-
kezlere geri taşıyacağını
söylüyor.
500 bin. birmilyon ve bir
buçuk milyon TL'ye satıla-
cak biletlenn Vakkorama-
lar, Carousel, AKM ve Ay-
han Şahenk Spor Salonu gı-
şelerinden bulunabıleceği-
nı belırttikten sonra basket-
bol maçıyla rock konserle-
nnın telev ızyon yardımıyla
tüm Türkiye'ye yayımlan-
ması içın görüşmelerin sür-
düğünü ekleyelim.
SELİM İLERİ
Cahit Sıtkı'da İstanbul
Profesör inci Engtnün'ün hazıriadığı güzel bir ki-
tap var: Evime ve NihaPe Mektuplar. Cahit Srtkı Ta-
rancı'nın mektuplarından derlenmiş bu kitap. Türk
Dil Kurumu yayınlan arasında, sekiz yıl önce basıl-
mış.
inci Enginün kitabın hikâyesinı şöyle anlatıyor:
"Cahit Sıtkı Tarancı'nın kızkardeşı Sayın Nihal
Erkmenoğlu ağabeyinin kendisinde bulunan 52
mektubunu bana verdi. Bu mektuplann birkaç ta-
nesi de Cahit Sıtkı'nın annesine (4 tane), babası-
na (5 tane) ve kızkardeşi Yıldız'a (3 tane) yazdık-
landır. (...) 1929'dan 1954yılına kadaryazılmış olan
bu mektuplarda biz büyüyen sanatkânn aile fert-
leriyle olan münasebetlerini de görmekteyiz. Aile-
sine karşı son derecede bağlı ve saygılı olan Ca-
hit Sıtkı, hayatta tek ıdeal tanımaktadır: Şair olmak.
Şiirin dışında hıçbır şey onun ihtirası değildir."
Mektupları okudukça, Cumhuriyet döneminin ai-
le, anababa-çocuk, kardeş ilışkilerinı de tanımak,
duyumsamak, özümsemek olası. Bu mektuplann
derlenmiş, okura sunulmuş olması büyük bir ka-
zançtır.
Yine inci Enginün'ün önsözünden öğrendim: Ca-
hit Sıtkı'nın bir de romanı varmış. Gaîiba imzasıy-
la yayımlanmamış. Şimdi aradan buncayıl geçtik-
ten sonra. o romanın, edebıyat tarihımiz açısından
ne kadar önemli, değerli olduğunu söylememe bil-
mem gerek var mı... Fakat hangi bilinçli yayıncımız
ilgilenecek...
Ben Cahit Sıtkı'nın duyariı mektuplarını bu kez
'İstanbul' açısından okudum. Sözlükler, ansiklope-
diler, "Otuz Beş Yaş" şainnin Diyarbakır'da doğ-
duğunu belirtirler. Sonra istanbul'a gelip Galatasa-
ray Lisesi'nde okumuştur. Ziya Osman Saba'yla
mektuplaşmalan o yıllann yaz tatillerinı de içenr.
Daha ilk mektupta (24.9.1929) istanbul'un yağ-
murlu bir gününden söz açılıyor. Belki Beyoğlu'nun
etkisiyle şunlan yazmış şair: "Bugün hava yağmur-
lu... Sanki İstanbul bütün güzelliğinden istifa etmış
bir rahibe ve ahalisi de bu genç ve taravatdar ra-
hibenin bıkes çocukları -öksüzleri-,"
Kız kardeşi Nihal'ın istanbul tutkusuna Cahit Sıt-
kı'nın yanıtı beni hayli düşündürttü. Yıllardan 1931.
İstanbul, taşra kentlerımizde yaşayanlar içın, bes-
belli, yürek oynatıcı bir çekicilik taşıyor. Hele bır
genç kız ıçin... Cahit Sıtkı, bakın, nasıl bır 'ülke bı-
//nc/'yle yaklaşmış:
"İstanbul çok güzel Nihal... Fakat içinde doğup
büyüdüğümüz Diyarbakır daha güzeldır... Oranın
topraklannda bize yakınlık var. Oranın taşlan bize
karşı hissiz değildir. Oranın havası cığerlehmizi if-
tiharla şişirecek ne de o/sa temız, öz havamızdır.
Oranın suları ancak bizım hararetimizi söndürebi-
lir. O muhit içinde ancak biz varlığımızı gösterebi-
liriz. Ancak Diyarbakır denen yerde yaşamanın ul-
viyetini kavrayabiliriz...
Velhasıl şekerim Diyarbakır'ı sevmek bir vazife
ve hem de ihmal edilemeyecek mukaddes bir va-
zifedir."
Dıyeceksınız kı, Cahit Sıtkı, kızkardeşinin olma-
yacak bır hayale kapılmasından«ndişe duyuyor, o
yüzden bu satırları yazıyordu. Belkı. Ne var kı, do-
ğup büyüdüğümüz yerleri niçin sevmemiz, o yer-
lere neden bağlanmamız gerektiğıni de satırlarına
dökmemış mi?
1930'lann Türkiyesi'nde yazılmış başka yazılan,
şiirleri, gezı izlenimlerini okuduğumuzda, memle-
keti bir bütün olarak sevmek arzusunun ağır bas-
tığını algılanz. Kalkınan, kalkınacağına güvenilen bır
ülke söz konusudur.
Diyarbakır'ı sevmenin, hem de kutsallığa erişe-
cek biçimde sevmenin bir görev olduğu sözü, sa-
nınm, bütün yurdu sevmekle eşanlamlıydı. İstan-
bul bir erek-kent olmaktan uzak kalsın isteniyor-
du.
Zaten Cahit Sıtkı ekliyor: "lstanbul'da sen de
çok kalmış o/san görürsün ki zannettiğin kadar gü-
zel değildir... Burada insan biryabancılık karşısın-
da eriyor... Orada samimiyethâkımdır..."
Memleketi bir bütün olarak sevmek duygusu.
Cahit Sıtkı'dan sonrakı kuşakta da sürüp gidecek-
tır. Attilâ ilhan'ın yenilerde -üstelik yıllar sonra- ye-
niden basılan Abbas Yolcu (Bilgi Yayınevi) gezı ki-
tabını hatırlatayım.
Bugün bu duygudan yoksun yaşıyooız. Yoğun
karanlığın bir sebebi de bu olsa gerek. Memleke-
tin insanı, akıllara durgunluk verıci bir 'parçalanmış-
Mc'la karşı karşıya. Vatan haritası, bır uçtan bır u-
ca, birbirini handiyse yabancı sayan insanlann oca-
ğı. Böylesi bir trajedide çıkış yolunu kör sıyasalar-
da arayıp duruyoruz.
Oysa şairler çok daha insaflı.
Az önce Abbas Yolcu dedim, o kitabın her satı-
rında bir ülkesever yol alıp durur.
Yine Cahit Sıtkı'ya döneyım: 1933'te Dıyarba-
kır'a, kızkardeşine iki kitap gönderiyor; biri Peya-
mi Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanı,
öteki Kanunname adlı unutulmuş bir roman. Kül-
tür başkentinden uzaktaki doğum kentine kitaplar
gönderiyor. Bir de, ölçünü gönder, sevdiğin rengi
söyle, kumaşını yaz, Tayyare Pıyangosu'ndan çı-
kan parayla "sana mükemmel bir kostüm yaptır-
mak istiyorum..." diye yazmış. Günümüzün orta-
mında ınsanın içı sızlıyor.
K Ü L T Ü R • Ç t Z t K