Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30ARALIK1997SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
AvrupaBirliği'ne ahnmadangümrük birtiğinegirilmesinden herkes mhatsız
Türkiyehakh konumdaMİNİBAŞ - Siz Yüksek Istişare Top-
lantısı'nda (YIK) çok açık bir laf söyle-
diniz, "Popülist politikalara artık biz
fazla yüz vermek niyetinde değiliz" de-
diniz." Bir yandan icraat yapar ya da ic-
raatı destekJer görünürken seçime ha-
zırlanan varsabilmelıdırier ki bu kez dev-
ralacaklan büyük bir enkaz olacaktır"
denildi.
KAYHAN-Evet.
MİNİBAŞ-Ahmet Be> enflas>ondan
beslenen bir kesim olduğunu söyledi.
Harta sermaye de bundan beslendi der-
ken, Türkiye'nin büyük sermaye kuru-
luşlan diyorlar ki " Biz buna artık izin
vermek niyetinde değiliz". Yanuşanla-
madıysam.
KÂYHAN-Hayırtabii.
MİNİBAŞ- Bu birazdaşuna bagjı de-
ğil mi Muharrem Bev? Eğer toplumun
geneli veya ağırlıklı olan kesimleri de si-
zin gibi düşünüvorsa, yani biz oranında
düşünce biçimini o düzeşe getirmediv-
sek, nasd diyebiliriz ki istikrar pakerini
uygulayaniara oy verin? Yani biraz ütop-
ya olmuyor mu?
KAYHAN - Bir kere şöyle düşünmek
lazım. Burada bu sözün söylendiğı or-
tamda birerken seçım söylentisi yaygın
dolaşıyordu. Ikincisı. bugün bir hükü-
mel çıkmış. Hükümetin ıçinde hükü-
meti oluşturan partiler ve dışardan des-
tek veren CHP var.
Şu ana kadarbizim gördüğümüz, eko-
nomide bir normalizasyon süreci oldu
hükümetin değişmesi ile. Finansal sek-
törde bazı olumlu adımlar oldu. Hazi-
ne-Merkez Bankası protokolü gibi. Bü-
tün bunlann arkasından şu anda sade-
ce bir vergi reformu taslağı var ortada.
Bunun vaİdt geçırmeden Meclis'e inme-
si lazım.
•Meclis'e güven yok'
ASENA - tki senede 2 bin 364 yerde
örgütlenmeye kalkmışız. Şimdı bunla-
n atıyorum ıçersınden. Topu topu 263
tanesinde toplusözleşme yapmışız. 40
bin işçı atılmış bu dönemde. Şımdi bu
40 bin ışçıye ıstediğıniz reçeteyi anla-
tın, dinlemez. Bu insanlarla, bu tepkili
insanlarla hiçbir istikrar ortamını haya-
ta geçiremezsiniz.
MİNİBAŞ - Detnin-
den beri siz iki kesim çok
mutabakattasınız. Bri-
fîngienle bir araya gelin-
diğinde sorunlar hatta
çözümlerde mutabakat
ohıyor.Vatandaşın muta-
bakatını soran da yok.
Bizdemutabakat hepüst
düzevde sağlanıyor. Si-
yasilerarasında veyasen-
dikalar ile işverenkr ara-
sında.
MAıNİSALI - tkinci-
sınde bağlantı var. İkin-
ci örnek bağlantılı.
TEKÜL-tştedeprem
orada... Dengeler ve yen-
geler yukanda kanşıyor.
MİNİBAŞ-Dengeler
ve yengeleri ozaman na-
sü aşağısı istiyor, siz de
hiçbir sey söyİemiyorsu-
nuz? Yani onlar diyor ki
bizrazıyız,sendikaİardi-
yor ki biz sizin için vürü-
rüz. Fakat aşağKİakiler, birileri bizi yö-
netsin, diyor.
TEKÜL - Bu tür konulan bırazcık
daha tabana yaymak gerekecek. Vatan-
daşı yenıden vatandaş kımligı ile banş-
tırmak gerekiyor. Hiç unutmayacağım,
seçimlere girerken bir hanımefendi yol-
da durdurdu, "An evladım. siz çok na-
zik, çok cki bir hanımefendisiniz. Bu si-
yaset pek aşağılık. pek iğrenç, ne işiniz
var siyasette" dedı. Ben de hanımefen-
dıyı kırmakpahasına. "Kusurabakma-
yın, siz vakti zamanında yalılannızda
oturup Münir Nurettin dinleyip, çer-
keztavuğu yiyeceğinize. şöyie kapıyı açıp
ucundan tutsaydınız, bu ülkede o sizin
layık görmediğiniz adamlar orada ol-
mazdı. Bırakın gireyim. Ben girevim.
Siz girin. Öbiirü girsin" dedim.
llle partiye gırmek değil bu, dediği-
niz gibi başka dinamik-
lerde birleşmek. Bakın
birkesimin yukansı ile
ilişkisi \ar. Büyük bir
kesimin yok. Onun için
yüzde 20. yüzde 80'ı
yönetebilecek cürette
geliyor Türkiye'de.
MİNİBAŞ-Yani bir
yanhş daha var. Biz si-
yaseti Meclis'e girmek,
syaset içindeaktif yeraJ-
mak olarak görih oruz.
Oysa hiç öv le dcğU. Tür-
khede. 1980'de serbest
dumuz işte ihracatm artacağk biziturizm
gelirlerinin kurtaracağı idi. 1997 ile ilgi-
li bunlarda çokfazla gerçekleşraedi ama
son aylarda ufak tefek kımıldamalarla
belki 1998 ile ilgili hi bir imaj çizebilk
riz. GB ile tnüthiş bir ithalat pattaması
yaşandı. Aslında beraberinde de tekstil
sektörü atıl kapasite kurbanı oldu.
Biünçsiz yaûnmlar yüzünden birçok
iplik fabrikası kapandL Ya da yüzde 50
kapasite ileçalışıyor. Türkiye'nin tekgü-
vendiği tekstü-konfeksiyon. şuandaken-
di içinde de bir depremi yaşıyor. Güm-
rük birliğinc davul zurna ile girdik. Erol
Hoca da bu 6 Mart tarihini hep bir ve-
sa>vtolarakdeğerlendirdi. Bu sürccinya-
rattığı bir ithalat patlaması var. Bilmi-
yonun Muharrem Bey benimle ne ka-
dar hetnfikir olacak,amabence biraz bu
krizin,bütün bu uluslararası krizdeki bi-
rikimin. sermaye stoklannın eritihnesi
açısından da yaran ol-
du. Şimdi Türkiye'nin
başka seçeneği •»ur mry-
dı ki 1997 partakgeçsiıi?
Yani gümrük birliği dı-
şında başka seçeneği var
mıydı? Çünkü bize GB
siyasiler tarafindan Av-
rupa Birliği'ne girişin
sanki son aşaması ola-
rakdikteedidiodönem-
de.
MANİSALI - Şimdi
herşeyin bir mantığı vardır. Sporyapar-
ken de koşmanın mantığı vardır. Bunu
belirli bir hesap kitap üzerine oturtma-
nız lazım. Genel ilke doğru olabilir. O
ilkeyi 100 metrede mi 400 metre de mi
koşacaksınız ona göre uygularsvnız. Tür-
kiye'de bu yapılmadı. GB anlaşması so
mut olarak Türkiye'de uygulama, eko-
nomi bakımından bizim yaranmıza bir
şey getirmedi. Eğer cevabın bir kısmı
ise ihracat açısından bir şey getirmedi.
Çünkü zaten Avrupa bize kapılarını taa
1971 yılında açmıştı.
Beklenen para bakımından hiçbir şe\
getirmedi. Sadece bazı mevzuata uyum
çalışmalan konusunda olumlu etkılen
oluştu. O zaten bizim kendi hakkımız.
Ama eğer Türkiye ile AB arasında da-
ha önceki bazı taahhütlerle ilgili olarak
ekonomik ilişkılerin geliştirilmesi iste-
sı olabilir mi?
MANİSALI - Mesut Yılmaz'ı niye
eleştirdik anlamıyorum ben. Adamca-
ğız şunu söylüyor. Benım konumumu
netleştirin, diyor. Türkiye senin özün-
de nedir?
İn miyım ben cin rrayim senin gözün-
de? Aday üye değilım diyorsun. Av ru-
pa Konferansı diyorsun. içi bomboş.
Kahve içmek için şunu şunu yapman ge-
rekir, diye öyle bir dayatma gösteriyor-
sunki 19. yüzyıldatngiltere'ninHindis-
tan'a yapacagı dayatma gibi. Yani baş-
ka iki uygar ülke arasında dayatma ol-
sa çok korkunç şeyler olur. Eşıt düzey-
deki Fransa ile Almanya, ABD ile K.a-
nada arasında böyle bir dayatma olsa.
yahut Japonya ile Güney Kore arasın-
da... Olmaz böyle şey. Yılmaz. asgari
söylenmesi gerekenı söyledi. Çeşitli
çevreler ilişkileri kestiği için karşı çık-
MA TM. anisalı: 6 Mart belgesi keşke kamuoyunda madde
madde tartışüsa ve insanlar ne olduğunu bilseydi, anlariardu
İnsanlar bunu, Avrupalûık, Atatürkçülük, laiklik diye, ilgisi
olmayan bir biçimde satıldığı için, özellikle o günkû
başbakan ve yardımcısı tarafindan kamuoyuna yalan
söylendiğı için, bazı özel sektör kuruluşları tarafindan da bu
destekJendiği için... Dolayısıyla 63 milyon yamlüldu
tılar.
KAYHAN - Ben aynen buna katılınra
TEKÜL - Mutabakat sağlanmadığı
ıddiası var.
MANİSALI - Efendim ilgisi yok. Sa-
kın ınanmayın.
KAYHAN - Ben ABnin son zırve-
sinden sonra hükümetin tavnnı olumlu
buluyorum. Çünkü sıyasi perspektif ve-
rilmeden siyasi diyalog nasıl olur? En
mühim konu bu. Aynca Türkiye'nin si-
yası ön şartlan nasıl olur? Burada tabii
hükümetin tutumunu \e "Bana siyasi
perspektif vermezseniz sizink siyasi ko-
nulan sadeee ikili düzeyde yürütürüm"
demesini ben doğru bir tavır olarak de-
ğerlendıriyorum. BuradayalnızGB'nın
çeşitli kısıtlayıcı maddeleri vardır. Ola-
bilir.
MANİSALI - Olabilir değil, vardır.
yapbğunız yanhş oradaydı. Yani söyle-
dikleriniz hep siyasi çerçeve içindegklen,
ama dönüp içeri baküğınr/ zaman üre-
tim yapısında çok fazla da değişikliğe
neden olmayan veyahut rekabeti o dü-
zeyde ortaya koymayan bir pazar görü-
nüyor.
1V1ANİSAU -1980'e kadarekonomik.
tıcari, mali baktık. 80'den sonra politik
ekonomik şeyler üst üste bindi. Hem
içerdehem Brüksel'de. Özellikle Maast-
ncht'ten sonra...
MİNİBAŞ-SaymAsena.sendikaa ola-
rak GB sürecinin en çok sizi etldlemesi
lazım. Hem işsizlik açısından önemli
hem de kurallar başla>ınca belki üreti-
min örgütlcnmesinin biçimi halen değiş-
memişbüeolsaodoğrultudadeğistiği an
sendikalarm durumunun neotâcağıaçı-
sından_ Tiirk sendikacıhğı böyle birha-
arlık içinde mi?
— — — ASENA-GB an-
laşması yapıldığı sı-
rada DİSK. olarak
bir iki temel nokta-
ya işaret ettik. Bir
tanesi GB'yi tek ba-
şma bir olgu olarak
ele alamayız. lkinci
bir şey daha sapta-
maya çalıştık. dedik
ki bu sorun bu ülke-
de yanlış tartışılı-
yor. Kapalı odalar-
da ve bilgiler doğru düzgün açıklanma-
dan tartışılıyor.
MANİSALI-Ne açıklanması, sakla-
narak tartışılıyordu.
ASENA - Evet. Burada da hata yap-
tığımızı düşünüyorum. Bir üçüncü şe-
ye daha işaret etmeye çalıştık. Dedik ki
bu süreçte eğerbu ülkenin doğrudan bu
ekonomik pazarabakan gözleri, işveren-
leri, hükümeti şöyle düşünüyorsa, biz bu-
raya bastınlmış işçilik ücretleriyle Av-
rupa'nın bir anlamda taşeronu olarak gi-
reriz. Burada bir yan sanayisi, taşeronu
gibi çalışınz. Ve bundan dolayı çok cid-
di iktisadı çıkarlar elde ederiz diye ba-
kıyorsa bu geçici bir olaydır. Böyle var
olunamaz orada.
Rekabeti gerçekten istiyorsa ülke, da-
ha farklı bir yerden kurmalıdır dedik. Bir
noktaya daha işaret ettik, dedik ki eğer
J\ayl'han: Karşı taraf
GB konusunda ekonomik
yükümlülüklerini yerine
gea'rmedi Sadece Yunan
vetosu ile engellenen
finansal yardımda değil
Mallann serbest
dolaşımında da, bühassa
tekstil sektöründe çeşitli
engellemeler var.
ruyor idıyse sadece gümrükler sıfirlanır-
dı. Çok ılgınçtir. Bir şey gözden kaçı-
yorTürk kamuoyunda. Bunu sağ, sol ve
medya da kaçınyorgözden. Kardak kri-
zinde AB'den ilginç bir karar çıktı. Siz
Kardak'ta başka bir üyenin ve AB'nin
toprağma tecavüz ettiniz. 62 milyon do-
lann onun için askıya alınması gerekir,
diye AB Parlamentosu'ndan yazın bir
karar çıktı.
Biz AB'yi bubelge ile hem savcı hem
hâkim durumuna getirdık. Amaç tam üye
oluncaya kadar ilişkileri geliştıımek, sı-
nırlan açmak. Bu yanlış yoldu. AB ala-
bileceği her şeyi benden aldı. Pazar aç-
mak ikinci planda bana göre. Dış tica-
ret politikamı tek yönlü olarak kendisi-
ne bağladı.
Mesela orada ışsizliği azaltmak için
Hollanda, Fransa ve Almanya'da geıek-
^^^~^^™" 1i olan birmevzuat de-
ğişikJiği vardır. Onun
uzantısı GB'ye gidi-
yordur. Onlar çıkartır
bu karan. Ama istih-
dam politikam açısın-
dan bana ters düşebi-
lir. Türkiye hiçbir ye-
re girmedi aslında.
Türkiye üçüncü bir ül-
kedir. Bugün Türkiye,
Brüksel'in gözünde
Mısır, Ürdün, Fas ve
Norveç neyse odur.
Biz yükümlülükleri
piyasaya girerken "Niye tüketici yasa-
si yok" diye hesabını sormadı. İşveren-
ler de Rekabet Yasası'nın hesabını sor-
madı. Yani 16 sene sonra düşünükiü.
Bir Rekabet Yasası çıkıyor bir ülkede.
Onun da kurulu iki buçuk senede ku-
rulacak.
KAYHAN - Bu konularda ümitsiz ol-
mamak lazım. Geçenlerde bin bir ista-
tistik söyledi. Türkiye'deki demek ve va-
kıf sayısı anonim şirket sayısından faz-
laymış.
MtNİBAŞ - Aynı derneğe 5-10 kere
ü ^ i z . Şimdi ben başka noktaya gel-
mek istiyorum. Birkaç tanetemelsonın
varekonomikaçıdan baklığnruzda Umu-
uygulayacağtmızı belirttik. Zaten 6 Mart
belgesi keşke kamuoyunda tartışılsa
böyle toplantılarda ve madde madde ne
olduğunu bilseydi insanlar, anlardı.
Insanlar bunu işte Avrupalılık. Ata-
türkçülük, laiklik diye, ilgisi olmayan bir
biçimde satıldığı için. özellikle o gün-
kübaşbakan ve yardımcısı tarafindan ka-
muoyuna yalan söylendiği için. Iktisa-
di Kalkınma Vakiı (İKV) gibi bazı özel
sektörkuruluşlan tarafindan da bu des-
teklendiği için... Dolayısıyla 63 milyon
yanıltıldı. Belgelerelimdedir.
MİNİBAŞ - Hocam. o zaman şu son
restleşme de belki bir üçüncü ülke ko-
numunadüşmekten kurtulmanuı çaba-
ASENA - Olmak durumundadır.
KAYHAN - Şunu şöyle koymak la-
zım. Bunu bir yerde ilk senekı ithalat-
ihracat dengesıne getırirsek çeşitli se-
beplerle doğrudur.
5 milyar dolar aleyhimize bir ani ti-
caretaçığı... Fakat 1997 yılınabakarsa-
nızbu stabilize olmuştur. Aleyhtebirde-
ğışim yoktur. Türkiye zaten bütün tica-
n partnerleriyle ticaretinde açık veri-
yor. Amerika'run dış ticaret fazlasi ver-
diği nadir ülkelerden biriyiz. Dış tica-
retimizin ithalat-ihracat yönünden aşa-
ğı yukan yansını AB'yle yapıyoruz.
Ben burada şu faydalan da görüyorum.
Dünyanın en büyük tüketici pazan ile
bu tip bir kurumsal ilişkinin Türkiye
için yararlı olduğuna inanıyorum. Çün-
kü böyle bir pazar Türkiye'ye açık.
Türk yatınmcısı için de bu pazara dö-
nük yatınmlan gerçekJeştirmesi yönün-
den elinde bir kozdur. Ancak ekono-
mik yükümlülüklerini Türkiye çok bü-
yük ölçüde yerine getirmiştir. Karşı ta-
raf GB konusunda ekonomik yükümlü-
lüklerini yerine getirmemiştir.
Hükümetin tavrı olumlu
Sadece Yunan vetosu ile engellenen
finansal yardım paketinde değil. İçer-
de mallann serbest dolaşımında da, bil-
hassa tekstil sektöründe çeşitli engelle-
meler var. Dolayısıyla Türkiye burada
ekonomik olarak haklı konumdadır.
Benim burada işaret etmek istediğim
bir tek şey var. Türkiye alternatifi sade-
ce ona sırt çev inp başkalany la çalışma
olarak. adeta slogan olarak kullanılıyor.
Türkiye zaten dış ticaretini çeşitlendir-
mek zorundadır. diye düşünüyorum. Bu
onun pahasına olur diye değerlendir-
memek lazım.
MİNİBAŞ - Peki şöyle bir sorun çık-
madı mı? Belki de öyle bir yanlış vap-
madık mı? Biz hep bu Avrupa Birliği'ne
ve gümrük birliğine bütün olarak bir
pazar sorunu olarak yaklaştık.
KAYHAN - Hem öyle hem değil.
MİNİBAŞ - Belki de bugüne kadar
böyle bir sürece gidiyorsanız. bu ülke-
de olmayan bazı kurallan getirmeniz
lazım. Demokratikleşme açısından ve-
saire açısından. Bundan bir yıl sonra
Frederich Ebert Vakfi'nın bir toplantı-
sı oldu. tşçiler açısından gümrük birli-
ği ne getirdi, ne götürdü tartışması ya-
pıldı. Türk-lş'ten bir arkadaşımız da
geldi. tkimiz de birbınmızle hiç konuş-
madan şunu söyledik: Hiç bir şey getir-
medi.
GB öncesinde yaşanan süreçte çok cid-
di bir istihdam daralması yaşadık. GB'ye
hazırlanan sanayi ücretlerini bastırdı ve
otomasyonu devreye soktu. Bizim üze-
rimize öylesine bir bastı kı GB'nin bir
yıllık dönemine baktığımızda 'Şu kadar
insan işsiz kaldı" dedirteeek bir tablo
çıkmadı ortaya. Çünkü GB öncesinde
bunlar yansımıştı zaten. Türkiye elekt-
ronikte çok gelişkin du-
ruyor. lyi ama Türki-
ye'de Teletaş diye bir
işletme vardı. Şu anda
sadece saha mühendis-
lıği yapıyor. GB, AB
böyle olacak ise ister
girelim ister girmeye-
lim.
MANİSALI-tstergi-
relim ister girmeyelim
demeyin arada fark var.
ASENA - Söylemek
istediğim şu. Işletme-
lerbile kendileri açısın-
Asena: Gümrük
birliğine hazırlanan
sanayi, işçi ücretlerini
bastırdı ve otomasyona
geçti GB'nin bir yıllık
dönemine bakınca 'Şu
kadar insan işsiz kaldı'
denilemedi GB
öncesinde bunlar
yansımıştı zaten.
dan stratejik planlamalan yaparken, bu
ülkenin ekonomik yaşarruna bakmıyor-
sa, siz davTanışlannızı sadece genel ta-
ahütlerle gündeme getiriyorsanız yürü-
mesi mümkün değil. Tekstil sektörü ve
rekabet dediğıniz zaman bunun anato-
mısıni planlamanız lazım kı bunu gör-
müyorum.
MANİSALI - Sıstemi yerli yerine
oturtup. tartışmak gerekiyor. Ikincisi,
sizin söylediğinız hususlar daha çok
konjonktürel hususlardır. Binanın te-
mellen yerine oturtulmamış ise statık he-
saplan baştan yanlış vapılmışsa birpen-
ceresini ıstediğimiz kadar cilalayalım,
duvar yerinde durmaz. Şimdi konjonk-
tür, o kadar önemli değil. Dış ticaret
açığı da önemli değil. Ben en pahalı pi-
yasaya sıfir gümrük uyguluyorum. Oto-
mobil Japonya'dan geldiği zaman yüz-
de 32.5 vergi uyguluyorum. Alman-
ya"dan gelene yüzde sıfır. Ne oluyor?
Japon arabası yüzde 30 daha ucuz bi-
le olsa 2 puan fark olduğu için ben Al-
man arabasını almak zorunda kalıyorum.
Aradakı yüzde 30'luk dövizi ben denı-
ze döküyorum. Israf. En pahalı pazara
sıfir gümrük uyguluyor. İktisat mantı-
ğında, herhalde itiraz etmezsiniz, bunun
bir siyasi gerekçesi olabilir.
Ben fedakarlığı yapardım. Niye ya-
pardım? Tam üyeliğe sokacak. onun
avantajlan var, Avrupa Devleti statü-
sünde olacaktım. O zaman dövizimi de-
nize atardım.
Peki niye kandırıldık?'
TEKÜL - Peki niye kandınldık ho-
cam? Deniz Baykal da benim progra-
mımda gümrük birliğine girişin AB'ye
alınmamızın değişik ve tatlı bahanesi ol-
duğunu söylemişti.
MANİSALI-Yerden göğe kadar doğ-
rudur. Gümrük Birliği, AB açısından
son noktadır. Dikkatli okuduysanız In-
gilizce metninde onu söyler. Türkçeye
çevirilerinde.ufak bazı modifıkasyonlar
yapılmıştır, anlaşılmıyor. Bu son saf-
hadır diye söylendi. Metni okuduğu-
muz zaman, noktayı koydum. Türkiye
ile Avrupa arasında imzaladığımız 6
Mart belgesi kendi içinde derinleştirir
ama tam üyeliğe götürmez. Bitti diye
söylüyor.
MİNİBAŞ -1997 yıhm tek cümle ile
değerlendirir misiniz?
TEKÜL- Bir musibet bin nasihattan
iyıdir. Bu durumu siyasal ve ekonomik
açıdan da yaşadık ve yaşamaya devam
ediyoruz. 1997 ilginç bir yıl oldu. Yeni
yılda ekonomik olarak hesabımızı doğ-
ru yaparken, biz kadınlar ailenin içişle-
ri ve maliye bakanlanyız. Hesap sorma
konusunda da biraz temkinlı, iddialı,
kararlı ve hatta yararlı olmasını diliyo-
rum.
ASENA - Ankara'ya yürürken 1998
açısından kara tablo çizmek mümkün.
Yürüyüşümüz esnasın-
da yaptığımız tespitler
var. Toplum artık bu
gömleğin içerisine sı-
ğamadığmın farkında
ve yırtmaya uğraşıyor.
Bu bana 1998 için umut
veriyor. Sorunlanna sa-
hip çıkma açısından top-
lum bir adım atmış du-
rumda. Bunu geriye
doğru çekmek niyetin-
de değil.
KAYHAN - Siyasal
ve ekonomik reformlar
konusunda yalnız va-
tandaş değil. tüm ku-
rumlar hesap sormalı.
Optimist bir tabiatım
var. Bana göre sorunlar
konusunda mutabakat
bu kadar elle tutulur ol-
mamıştı. İşçı ve işveren
örgütlerinın bir araya
gelerek tartıştıklan bir
dönemdeyiz. Bundan
ıyı şeylerçıkarmak hak-
kımız ve gözler de üzerimizde. Hesap
sormanm toplumda birinci planda oldu-
ğu bir ortamda neden umutlu olmaya-
yım?
Barıs dolu 1998
MANİSALI - Biraz pratiğe ihdirge-
diğimiz zaman hükümet bana göre ka-
rarlı ve samimi görünüyor. Eğer vergi-
ler konusunda istedikleri kadar değil de
kısmen başan sağlarlarsa, IMF'den ye-
şil ışık yakılıp fon gırişi olursa, özelleş-
tümeden 2-3 milyar dolar kadar ek kay-
nak sağlayabilırlerse çok iyimser bir
gözlükk enflasyon yüzde 50'ler dola-
yına çekilebilir.
TÜSlAD'dan benim bir isteğim var.
Medya tekelinin demokrasiye zararla-
^——^^— n konusunda raporha-
zırlamalı. Türkiye -
Avrupa ilişkilerine yö-
nelik olarak mutfakta
ne olduğunu gösteren
bir çalışma yapmalı-
lar, ben bunu bekliyo-
rum.
MİNİBAŞ-1997'vi
degerlendirip 1998'e
depencereaçok. Mak-
ro ekonomik dengele-
rin sağlanmasının, si-
yasi >apıdaki süreklili-
ğin teminaünın veril-
mesüıe de bağtı oldu-
ğu tespiti yapıldı. Aynı zamanda kesim-
lerin srvasi destekleri verebilmesinin de
siyasi f>erspektiflerin oluşturulmasuıa
bağlı olduğunu vurguladık. Bunun için
sermaye ve cmek kesimterinin kendüe-
rini küreselleşme denilen düzenJemeve
göre yapılandırması gereki>or. Vatan-
daş Leyla Tekül'ün devimhle, şiddetin
toplumun hiçbir kesiminde var olmad>-
ğı, banş dolu bir 1998 istiyoruz. Umu-
dumuz ondan yana. Hepinize "Yuvar-
lak Masa Toplantısı" na kanldığınız için
Cumhuriyet gazetesi adına çok teşek-
kür ederim.
ÜTTİ
İŞÇtNİN EVREMVDEN
ŞÜKRAN SONER
Genetik Çağ
Genetik, biyoloji uzmanlan gelecek yıla, yüz-
yıla, genetik biliminin damgasını vuracağını an-
latıyorlar. Sadece geçen y,lm bilim alanındaki bu-
luşlan büyüleyici, bir o kadar da ürkütücü boyut-
larda. Insanlığın bütün önyargılannı, inançlannı
altüst ediyor. Ruhun bedenden öyle de ayn ol-
madığını ortaya koyuyor.
Örneğin kleptomani, hırsızhğın genlerden ge-
len bir hastalık olduğu ortaya çıktıktan sonra,
genlerinde hırsızlık eğilimi olanlann yönetimden,
para kaynaklanndan uzaktutulması gerekiyor. Ya
da genlerinde saldırganlık, suç eğilimi olanlan, ik-
tidar erkinden uzak tutmanın yollannın bulun-
ması, buna göre demokrasi kavram ve anlayışı-
nın tamamen değişmesi gerektiği anlaşılıyor.
Bilim ınsanlan, bu gelişmelerin mutlaka insan-
lıktan yana olacağına ilişkin olarak çok umutlu-
lar.. şimdiden siyasetçilerin, bilim gücünü elleri-
ne geçırebilecek kötü niyetlilerin verebilecekleri
büyük zararlann kaygısını taşıyorlar. Toplumlan
din ve ırkçılıkla uyutup, kolay yönetmenin gücü-
nü elde etmiş siyasetçilerin, genetik bilimindeki
bugünkü düzeni temelden altüst edecek geliş-
meler karşısında paniğe kapıldıklannı ve çalışma-
lan engellemeyi seçtiklerini vurguluyorlar.
Kurgubilim filimlerindeki iyilerle kötülerin sava-
şı gerçek oluyor ve kötülerin kazanması, gen bi-
liminin silahlannı ele geçirmesi olasılığı da insan-
lığı ürkütüyor.
Ülkemizde siyasetçinin, Meclis'teki koltuklara
servet harcayıp, bu alanda üniversitede eğitim
yapan öğrencilere yıllık 500-600 bin liralık bir har-
cama öngörmesi sadece bir aymazlığın mı, yok-
sa önceliğin mi göstergesi? Türkiye'nin, genetik
bilimindeki gelişmeleri elinde tutan, 47 ülkeden
katılımla oluşan ortak bilimsel çalışma grubunun
dışında kalmasının bedelini algılamak, sorgula-
maktan öylesine uzaktayız ki..
İnsan genlerinin tümü ile denetim altına alına-
cağı yılların çok yakın olduğunun bilim insanla-
rınca açıklandığı günümüzde, yine genetik bili-
minin kanrtladığı verilerie düzenimize, siyasetimi-
ze şöyle bir göz atmaya ne dersinız?
Genlerinde hırsızlık, suç eğilimi olduğu kanıt-
lanmış parti liderlerini, sendika başkanlarını bile
bile başımızdatutmanın anlamı ne? Parmak kal-
dıran milletvekili, partili delege, onaylayan parti
tabanı, oy veren işçi delege, destekleyen işçi, ya
da en azından sessiz seyredip, bu insanlann elin-
de iktidann kalmasına yardımcı olanlar ne demek
istiyoriar? "Helalıhoşolsun.. varsınyesinler, suç
işlesinler.. yeterki bize de küçük birpay düşür-
sünler.."mi?
Genetik bilimindeki özellikle 1997 yılında sıç-
rama yapan gelışmeler, insanlığın, ülkelerin ka-
çınılmaz, bir an önce iyiler ve kötüler hesaplaş-
masına girmeleri gerektiğini, kötülere iktidar gü-
cünü veren düzenlerin acele ortadan kaldınlma-
sı zorunluluğunu ortaya koyuyor. Yoksa kötüle-
rin kötülerle ittifakından oluşan egemen, iktidar,
güç ağı, insanlık için bir karabasan düzeni pe-
kiştıriyor.
Türkiye; hırsıziıklan, kötülükleri tescil edilmiş li-
der kadrolar eline, kötü, kirli siyasetçi, sendika-
cılara teslim edildiği sürece, işler giderek sarpa
sarıyor. İnsan haklan, demokrasi, hukuk düzeni,
yargı bağımsızlığı.. hak getire.. kötülerin iyileri
kovması kuralı yaşamın her alanında geçerli ola-
rak, siyaset, sendikal yaşam, bürokrasi, adalet
kadroları, polis gücü.. her yerde, her şey.. ama
her şey kiıiiliğe, suça bulaşıyor.
Ülkemizdeki karabasanın, çelişkinin yansıma-
sını Çankın E Tipi Kapalı Çezaevi'nden, 16. ko-
ğuştan Mahmırt Yılmaz, ÖzgürTüfekçi, Bülent
Karakaş, A. Aşkın Doğan ve M. Murat Kalyon-
cugil'den gelen bir şiir ve yeni yıl kutlama kartı
ile noktalamaya ne dersiniz?
"Böyle çoklar böyle azlardan/Hiç böyle çok
korkmamışlardı./Böyle çoklar böyle azla-
ra/Hiç böyle çok borçlanmamışlardı./Böyle
çoklar böyle azlann kâr hırsına/Hiç böyle çok
ölmemişlerdiVBöyte çoklar böyle azlar »çin/Hiç
böyle çok çalışmamışlardı.
Biz böyle çoklar için eşitlik, özgüıiük, banş is-
tedik. Yeniyılın emeğin ve onurun yılı olması di-
leğiyle. Yeni yılınızı kutluyoruz."
1998'de; çetelerle, işkencecilerie, hırsızlığı, ya-
lancılığı, kötülüğü tescil edilmiş siyasi parti, sen-
dika başkanı, yönetim kadrolan ile hesaplaşma-
sını bilen bir Türkiye, bir toplum dileği ile.. gene-
tik çağa hazırlanmasını öğrenmeye başlamış,
kötülüklere teslim olmama savunmasını geliştir-
miş bir Türkiye umudu ile nice güzel yıllara..
KISA KISA... KISA KISA...
• TÜRK-İŞ, işsizlik sigortası yasası ile ilgili
çalışmalan olumlu karşıladığını belirtti. Türk-İş
tarafindan hazırlanarak Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'na gönderilen raporda,
194O'lı yıllardan bu yana tartışılmakta olan ve
halen 40 ülkede uygulanan işsizlik sigortasının,
Türkiye'de de kurulmak istenmesinin olumlu
bir gelişme olduğu kaydedildi.
• SETBtR (Türkiye Süt, Et. Gıda Sanayicileri ve
Üreticileri Birliği) Başkanı Ahmet Arsan, tanm ve
hayvancıhk alanında başansız bir yıl yaşandığım
ileri sürdü. Arsan. "'1998 yılında ülkemizin en
temel sorunlannın başında ha^ancılığın teşvik ve
yönlendirilmesi gelmelidir" dedi.
• ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami
Çağan. SSK için ek önlemler alındığını bildirdi.
Çağan, devletin SSK'ye yüzde 10 prim ödemesi
ve sosyal yardım zammının gösterge tablosuna
eklenmesinin öngörüldüğünü belirtti.
• İSTANBUL Ticaret Odası (İTO) Başkanı
Mehmet Yıldınm. hükümetin 8 yıllık temel eğitim
dışında diğer sorunlara tam anlamıyla el attığımn
söylenemeyeceğini bildirdi. Yıldınm, 1997 yılını
ülkenin ekonomik ve toplumsal gelişimine katkısı
açısından 'kayıp bir yıl' olarak nitelediğini belirtti.
• IMF Türkiye Masası Şefi Martin Hardy
başkanlığında bir heyet, 12 Ocak Pazartesi günü
Türkiye'ye geliyor. Ankara'da Hazine
Müsteşarlıgı, DPT, Maliye Bakanlığı ile Merkez
Bankası temsilcileri ve ekonomi üst düzey
yetkilileri bir araya gelecek.
• EMLAK BANKASI, bankanm rekJam ajansı
seçme hakkını usulüne uygun olarak
gerçekleştirdiğini ve daha uygun teklif veren ajans
ile çalışmayı kararlaştırdıklannı açıkladı.
• KOÇ Holding, Bozkurt Mensucat Sanayi
AŞ'nin makine parkı ve stoklannın satışı
konusunda KİPAŞ firmasıyla görüşmeler
yapıldığını, ancak hisselerin satışının söz konusu
olmadığını bildirdi.