Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 ARALIK 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Yanm yüzyılı deviren tiyatro, doğumgününü 'Kuvayı Milliye Destanı'yla kutluyor
Küçük Tîyatro 50ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Ankara'da 50 yıl önce, "teberini ve keş-
küiiinü sırtına vurup diyar diyar piri-
ni ve tapınağuu arayan, yakan rüzgâr-
dan çilesini soran yahnayak derviş''ten
daha fazla sıkıntı çeken tıyatroculann
yerleşık bir sahnesi oldu. 1947yılında
mımar Mahmut Kemaleddin tarafın-
dan yapılan Evkaf Apartmanı'nın alt
kaunda, Köşebaşı adlı oyunlaperdele-
rinı açan Küçük Tiyatro, bugün 50. ya-
şını kutluyor.
2 Man 1937yılındakurulan Devlet
Konservatuvan'ndan mezun olan ti-
yatro sanatçılan, araya giren savaş ve
diğer engeller nedeniyle tiyatro sah-
nesinin yapılamaması-
na karşın, 10 yıl boyun-
ca her tûrlü zorluğa gö-
ğüs gererek çalışmıştı.
Yataksız hastaneye ben-
zeyen, binasız tiyatro-
cular 1947 yılında sah-
nelenne kavuştular.
Ulus'taki binasının
alt katında Ahmet Kut-
si Tecer'in "Köşeteşı"
adlı oyunuyla ilk önce
Devlet Konservatuvan
Tatbikat Sahnesi adıyla
açılan Küçük Tiyatro, yetişrirdiği sa-
natçılarla Türk tiyatrosunun gelişimi-
ne hız verdi.
Türk tiyatrosunun kendini bulma
yolunda attığı en önemli adım diye ni-
telenen "Köşebaşı"yla, 24 saatlik bir
yaşam dıliminde toplumsal çevrenın
etkısi dramla anlatıldı. Küçük Tiyatro,
aradan geçen 50 yıla karşın bugün de
Ankaralı sanatseverlere tiyatro zevki-
ni tattırmayı sürdürüyor.
Küçük Tiyatro'nun açılışmdan 1 ay
sonra çocuk tiyatrosu da oyunlannı
sergilemeye başladı. 1947'den 1949
yıhrun Mayıs ayı sonuna kadar süren
"Devlet Tîyatrosu'na geçjş" dönemin-
de bütün tiyatro oyunlan her akşam
Küçük Tiyatro'da oynandı.
M. Zeki Taşkm tarafindan yönetilen
çocuk tiyatrosunun ilk oyunu Taş-
kın'ın yazıp, NüzhetŞenbay'ın sahne-
ye koyduğu "Alün Bitarik" oldu. 10
Haziran 1949'da kuruluş yasasınm çı-
kanlmasıyla 1949-1959 sezonuna
Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü
adıyla başlandı. 1 Ekim 1949 akşamı
onanmı tamamlanan Sergi Evi'nin
Büyûk Tiyatro adıyla ve Küçük Tiyat-
IVÂunaı Mahmut Kemaleddin tarafindan
Ulus'ta yapılan Evkaf Apartmanı'nın alt
katında, Ahmet Kutsi Tecer'in yazdığı
Köşebaşı adlı oyunla perdelerini açan ve
yetiştirdiği sanatçılarla Türk tiyatrosunun
gelişimine hız veren Küçük Tiyatro,
bugün 50 yaşında.
ro ile aynı zamanda perdelerini açma-
sıyla 2 sahne bırden çalışmaya başla-
dı. Devlet Tiyatrolan, 1947'de açılan
ilk tiyatrosunu bugün 12 yerleşik tiyat-
ro ve 28 sahneye çıkardı.
Muhsin Ertuğnıl, Küçük Tiyat-
ro'nun 1947'de çıkan ilk oyun kitapçı-
ğına yazdığı önsözde bina miman Ke-
maleddin'e teşekkür ederek, "Teberi-
ni ve keskülünü sırtına vurup diyar di-
yar pirini ve tapınağuu arayan, yakan
rüzgârdan çUesinisoran yahnayak der-
vişin sabn veçektiği. bizün beklevişinıi-
zin veçektiğirnizin vanındahiç kaur.O-
nun için çoğumuz aradığumz tapınağa
varamadan yokia göceriz. Ruhlan şiın-
di sizin ûlkenizde olan birçok arkada-
şumz işte bu serap yolunda tapuıağa u-
laşmadan düşen talihsizJerdir" diyor.
50. kuruluş yıldönümü nedeniyle oyun
kitapçığı yeniden basılırken.bugün
düzenlenecek törende "Köşebaşi"nda
rol alan sanatçılara onur madalyası ve-
rilecek. Devlet Tiyatrolan Genel Mü-
dürlüğü'nün restore ettiği tarihi bina-
smda çalışmalanna devam eden Kü-
çük Tiyatro'nun 50. kuruluş yıldönü-
mü nedeniyle, bugün Nazun HJk-
_ _ _ roet' in yazdığı, Ergin Or-
bey'in yönettiği "Kuvayı
Milliye Destanı" sahnele-
necek. Yapıtta, Devlet Ti-
yatrolan Genel Müdürü
Bozkurt Kuruç'un yanı
sıra, Kerim Afşar, Rüştü
Asyau, Sema Aybar, .N'ur-
şen Girginkoç, Alpa> tz-
bırak, Erol Kardeseci, Ce-
mil Özbayer, Beyhan Sa-
ran, Baykal Saran, Elçin
mmmm
^^mmm
Şanal ve Çetin Tekindor
~
—
™"^"
—
rol alıyor.
Yıldönümü nedeniyle tiyatro binası
da aydınlatılarak, Türk bayrağı ve
Devlet Tiyatrolan'nın flamalanyla
süslenecek. Küçük Tiyatro fuayesinde
de 1947 yıhndaki açıhşla ilgili haber
kupürleri ve o dönemin fotoğraflannın
yer alacağı bir köşe düzenlenecek.
Devlet Tiyatrolan'nın son olarak Er-
zurum, Van, Sıvas ve Konya'da açüğı
yeni tiyatrolarla ilgili haber ve fotoğ-
raflann konulacağı bir sergi de açıla-
cak.
Heykeltraş Yunus Tonkuş'un sergisi ay sonuna dek Istanbul'da, yeni yılda Ankara'da izlenebilir
'Heykel bir yaşam biçimidir'
GÜL ERÇETtN
Yunus Tonkuş insanı, yaşam ölüm
ikileminı, müzigi irdeledigi heykelle-
rhri bir kez daha Türkiye'li sanatse-
verlerle buluşturuyor. Türkiye'de Tat-
biki Güzel Sanatlar Fakültesi'ni bitir-
dikten sonra 1978 yılında Almanya'ya
giderek Stuttgart Güzel Sanatlar Üni-
versitesi'nde heykel bölümüne devam
etti.
Eğitiminın ardından 1985-86 yıl-
lannda Stuttgart Güzel Sanatlar
Akademisi'nde, 1986-1991 yıllan
arasında da Braunschwedig Teknik
Üniversitesi 'nde öğretim görevlisi ola-
rak çalışan Tonkuş, 1991 'den bu yana
da serbest sanatçı olarak çaiışıyor. Ya-
şamını Almanya'da sürdüren iki ülke
arasındaki gidiş gelişlerinde pek çok
sergi açan sanatçı 'nın yapıtlan 31 Ara-
lık'a dek Teşvikiye Sanat Galerisi'nde,
5 Ocak'tan sonra da Ankara Türkiye
Iş Bankası Sanat Galerisi'nde izlene-
bilir.
- Evrensei veyerel motiflerin beykef-
lerinizde buluşma süredni anlaor nu-
sınız?
Ben heykelin temelini Almanya'da
öğrendim. Burada öğrenmek istiyor-
dum ama şartlar olanak vermedi.
Koşullar malum. Bu nedenle benim
sanatımı Almanya'daki sanatın gelişi-
mi biçimlendirdi diyebilirim. Oradakı
yaşam da etkili oldu elbette sanatım
üzerinde. Orada yaşarken başka göz-
le bakıyorsunuz herşeye, burda yaşar-
ken başka gözle.
Teknik olarak, bilgi olarak, altyapı
olarak çok gûçlü bir disiplinden geç-
tim. Ama ben Türkiyeliyim, Anadolu-
luyum. Bu yönümden soyutlayamam
kendimi. Aynı zamanda hem bir yere
ait olabilmek hem de dünya insanı ol-
mak gerekiyor. Bu nedenle yapıtlan-
mı Fransızlar da, Güney
Afrikalılar da, Hollandalı-
larda alıyor. Bu gözü yaka-
layabilmek önemli.
Sınırsız malzeme
• Heykel, Türkiye'de bugün bile üvey evlat. Televizyonlarda
sergilerimden söz ederken resim sergisi derler. Plastik Sanatlar Derneği
var, konuştuklaatek ş ^ reeimdir. ilk sergimde heykellerimi nasıl .-^.^ -*.
asmalan gerektiğini sormuşlardı. Gaîeride kaide yoktu. Türkiye'de outün
galeriler resme göre açılmıştır... Oysa Anadolu'da bir heykel mirası vardır.
Ancak eğitim yok, galeriler, eleştirmenler heykeli önemsememişler...
kelin birde arkası var. Düşûncedeki ve
formdaki üçüncü boyut bizim yaşamı-
mızda eksik. Bununla çok yakından
ilgili bu ilgisizlik.
dL Müzik aleöerryle bu yalan ifişküe-
riniz nereden geliyor?
Heykel yapmasaydım müzisyen
olabilirdim. Ortaokulda güzel sa-
natlar akademisinin heykel bö-
lümüne aynlmıştım ama müzi-
ge de bir o kadar ilgi duyuyor-
dum.Heykelde kontrbaslarla
başlayan kemanla süren ma-
ceram da yapamadıklanma
duydugum özlemle baglantı-
lı sanınm. Ben bu aletleri
şimdi bir heykeltraş gözüyle çalı-
yorum. Geçmişimle başka bir dille
hesaplaşıyorum.
- Yurtdışuıda yaşayan ama Türki-
ye'de de sergüer açan bir sanatçı ola-
rak Türk beykei sanaOnı değerlendi-
rirnûsüuz?
Türkiye'de eğitim ve sanata yakla-
şım farklı olsaydı şimdi herşey çok da-
ha kolay olurdu. Benim Türkiye'de
heykel yapmam da zor oldu. Sanatım-
da geldiğim noktaya
bu ülkede ulaşmak
isterdim. Ama hey-
kel Türkiye'de bu-
gün bile üvey evlat.
Televizyonlarda
sergilerimden söz
ederken resim sergisi derler. Plastik
sanatlar Derneği var. Konuştuklan tek
şey resimdir. Türkiye'deki ilk sergim
İ986'da açıldı. Galeriler için heykel
üretilmesinde büyük katkım oldu as-
lında sergilerim sayesinde.
Ilk sergimde heykellerimi nasıl as-
malan gerektiğini sormuşlardı. Gale-
ride kaide yoktu. Türkiye'de bütün ga-
leriler resime göre açılmıştır. Mekân
ve ışık resime göre düzenlenmiştir.
Anadolu aslında Hitit'ten, Romah'lar-
dan, Selçuklulardan kalan bir heykel
mırasına sahiptir. tnanılmaz bir altya-
pı var. Ancak, eğitim yok, galeriler,
eleştirmenler heykeli önemsememiş-
ler. Kısa bir dönem öncesine kadar
heykeltraşlar da olaylanna inanma-
mışlar.
Atatürk heykelleri üzerine kurulu
bir gelenek oluşturulmuş ki bu Ata-
türk heykelleri de çok kötü heykeller-
dir. Adeta çirkinleştirir Ata'yı. Hey-
kelin beş yıllık bir geçmişi var Türki-
ye'de. Güzel sanatlann heykel bölü-
münün kurumlaşması 114 yıl öncesi-
ne dayanır ancak bu süre içinde bir
yerde eğitim görevlisi olmadan serbest
sanatçı olarak kamını doyurabilen beş
kişi çıkmıştır.
Yüzeysel bir tophım
- Bu Ugisizliğin nedeni nedir peki sfe-
ce?
Dinin mutlaka ilgisi var. Ama tek
başına etkili değil. Asıl sorun bakış
açısı ve düşünce yapısı. Heykel üç bo-
yutludur. Bunu yasama aktanrsanız
geçmişi ve yannı düşünmeye denk dü-
şer. Biz yüzeysel, gününü kurtarmaya
çalışan bir toplumda yaşıyoruz ve sa-
dece önümüzü görüyonız. Ama hey-
smtuz ve önerfleriniz neler?
Bazı şeyler yavaş yavaş düzeliyor.
Artık dört sergiden birini heykele ayı-
ran galeriler var. Heykel yaşamla-ilgi-
li bir sanat bu nedenle evlere girmesi
gerekiyor. Anıtlar uzaktır insana, hey-
kele dokunmak, onunla iletişime geç-
mek gerekir. Bu bağlamda sokaklar-
da kaideler üzenndeki heykellcr değil
de evlerdeki heykeller önemli benim
için. Türkiye'de bütün olumsuzlukla-
ra rağmen bu konuda ekonomik olarak
da yetenek olarak da büyük bir potan-
siyel olduğunu düşünüyorum. Çok sa-
mimi olursanız, çalışırsanız ve kendi
dünyanızı aktanrsanız önü açılan hey-
kelin arkası da gelecektir. Ancak ön-
celikle herkesin kendi üzerine düşen
görevi yerine getirmesi gerekiyor.
- Peki bu noktada Türkrye'de devk-
tin ûzerine düşen görevter neler?
Devletin bir sanat politıkası yok. Al-
manya'da sanat politikasını liberaller
destekler. Dünya piyasasında en çok
satan sanatçılar Almanlardır. tki ülke-
nin bütçeleri arasında büyük farklar
var elbette ancak pek çok şey ekono-
mjyle ilgili değil, sanata sıcak bakmak
gerekiyor. Devlet desteği oisaydı bu-
gün dünyanın Türkiye'ye bakışı çok
farklı olurdu. tki dünya savaşmda da
milyonlarca insamn ölümüne neden
olan Almanya bugün o olumsuz etike-
ti sanatçılanyla aşmıştır. Belli keskin-
likleri siyasetten önce sanat kınyor.
Türkiye sanata gerekli önemi vermiş
olsaydı Avrupa'nın bir parçasıolarak
kabul edilmek için bu kadar çok mü-
cadele vermek zorunda kalmazdı.
- Yapıtlannızda çok çeşit-
li malzemcler kullanrvorsu-
nuz. Bu zenginlik kavgısı-
nın temelinde ne \ar?
Tek bir malzemeye tıka-
nıp kalmak istemiyorum.
Heykel bir yaşam şekli be-
nim için. Meslek olarak
görmüyorum heykeltıraşh-
ğı. Sevmem, onunla birlik-
te yaşamam gerekiyor. Bel-
li malzemeler çok farklı bi-
çimlere de bürünse zaman
içinde bıkkmlık verebilir.
En azjndan tazeliğini, iç-
tenliğini yitirebilir. Bu ne-
denle de bir smır koymu-
yorum malzemelere. Taş
da yontuyorum, bronz da
döküyorum, ağaçla taşı da
birleştiriyorum. Ancak bir
prensibim var. Heykelin
ışık gölge olaylannda belli
malzemeler çok kalıcı mal-
zemelerdir. Çok naylon,
çok kişiliksiz malzemeler
kullanmamak gerekir.
- Konrrbas heykeOeriniz
ardından keman serisi gel-
Devlet sanatçısı Hikmet Şimşek'in tedavisini Çankaya üstlenecek ;
Mısır tonseri için aıııeliyatuu erleliyor
Şunşek, Yunus Emre Oratoryosu'nu yönetecek.
ANKARA (Cumburiyet Bürosu) -
Beyninin ah bölümünde çıkan tümör
nedeniyle Izmir'de tedavisi süren
devlet sanatçısı Hikmet Şimşek'in
yurt dışmdaki tedavisi Cumhurbaş-
kanı Süleyman Demirel'in himaye-
sinde gerçekleştirilecek.
Şimşek, Demirel'in önerisini, 17
Ocak 1998'de Mısır'da "Yunus Em-
re Oratoryosu"nu yönettikten sonra
kabul edebileceğinı bildirdi.
Kendisini "Atatürk'ün mûzikdev-
rimlerinin bir eri" diye tanımlayan
Şimşek, sağlık durumunun iyi olma-
masına karşın, Dışişleri Bakanlığı ve
Kahire Büyükelçisi Yaşar Yakış'm 5
yıldır sürdürdükleri çahşmalar sonu-
cunda 17 Ocak 1998'de Kahire'de
düzenJeyecekleri konserde, senfoni
orkestrası ve korosunun seslendire-
ceği Yunus Emre Oratoryosu'nu yö-
neteceğini bildirdi. Yunus Emre'nin
bütün dinleri ve inançlan kucakla-
yan büyük bir hümanist olduğunu
söyleyen Şimşek, "Oratoryo da o-
nun bu hümanistiiğini en güzel şekü-
de yansıtmaktadır. Amacım, böyle
büyük bir yapıtı bütün dinlere ve
mezheplerc seslendirmektir" dedı.
Konserden sonra ameüyat
Oratoryoyu, 1991 Yunus Emre Yı-
lı'nda Papa'nın önûnde Vatikan ve
Viyana'da katoliklere, Almanya Ber-
lin ve Bremen'de de protestanlara
seslendirdiklerini kaydeden Şimşek,
"Ama Türkiye'den başka bir tslam
ülkesinde sesîendirecek olsak bu yal-
nızca Kahire olabilirdi. Şimdi 5 yünk
bir uğraştan sonra bunu gerçekleş-
tirmenin mutiuluğu jçindeyim. Kon-
serden sonra ameüyat olacağun" di-
ye konuştu.
Kahire konserine solistler Şule
Durhan, Şebnem flgjn, Pekin Kırgız
ve Bülent Ateşoğlunun yanı sıra pi-
yanist Figen Serbest de katılacak.
Aynı kadro Kahire'de 12 Ocak'ta ay-
nca resital de verecekler.
Osmanlı Imparatorluğu dönemine
ait, yakın zamanda restore edilen
Mevlevihane Binası da, konserden 3
gün sonra, 20 Ocak'ta Kültür Baka-
nı Jstemihan TaJay tarafından tören-
le açılacak.
"Yunus EmreOratoryosu" konse-
rine de katılacak olan Talay'ın. Mev-
levihane açılışı nedeniyle 25 kişilik
bir semazen heyetini Kahire'ye gö-
türmeyi planladığı bildirildi.
Yunus Emre'nin ve Mevlana'nm
ortak özellikleri bulunduğunu vur-
gulayan Şimşek şöyle devam etti:
"Yunus Emre de Mevlana da çağ-
da^nJar. Ayn diUerdedeoisa,aynı h ü-
manist duygulan paylaşıyor ve yan-
sttryorlardı. Ölümlerinden 700 yıl
sonra orada kucaklaşmış olacaklar.
lsteğim bu oratoryoyu Uzakdoğu'da
bir budist ülkede de seslendirmek ve
bütün dinlerin halkasını oluştur-
mak."
Uğur Vardan'dan AttıoMar'a yanıt
'Kimseyle
bağlantım yoktur'
Küttür servisi - Musta-
fe (AlüokJar) anyordu:
" Yaa, benle bir söyieşi ya-
par mısın? Ankara'da göz
göre göre hakkımı yedi-
leıf "Ama Mustafacığmı''
diye cevap verdım, "D^er
(Hmleri izlemedim Id, o
yüzden pek uygun düş-
mez." Mustafa devam et-
ti "Sen iztedin mi filmi?"
"tztedim." "Nasıl bul-
dun?" "Begenmedim.
açıkçasT "Nesini beğen-
medin?" Gerekçelerimi
sıraladım, ardından da ek-
ledım: "Bu haftaki sayıda
da yazdun zaten." Telefon
konuşması sonrasmda da-
ha önceki tanışıklığımızı
düşünerek bunun bir dost
sohbeti olduğuna karar
verdim, ama içime bir
şüphe de dûşmüştü.
Ben de Istanbul Film
Festivali jünsindeydim,
fıkrimi öğrenmek ve ge-
rekli tedbirlen almak için
mi aramıştı acaba? Sonra-
ki gelişmeler, ne yazık ki
ikinci şıkkm geçerli oldu-
ğunu gösterdi.
Gerek Mustafa, gerek-
se Okan Bavü^en çeşitli
yayın organlanna ve rad-
yolara gidip beni şikâyet
etme yolunu seçmişlerdi.
Dayanaklan da, bir jün
üyesinin göriişünü açıkla-
ması ve dığer üyeleri bu
yolla etkilemesi yolun-
daydı. Onlar belki kâğıt
üzerinde haklıydılar. Ama
bu festivalin adı Cannes,
Berlin ya da Venedik ol-
saydı...
Çünkübütün bu ve ben-
zeri festivallere ilk kez
gösterilen filmler katılır.
Oysa Türkiye'de yıl bo-
yunca çok az sayıda film
çevrildiği ve bunlann bü-
yük bir kısmı vızyona gir-
diği için *ük kez" ıbaresi
yoktur. Dolayısıyla ben o
yıl yanşmaya katılan di-
ğer filmlerden "Böcek",
"Bir Kaduun Anatomia",
"Sokaktaki Adam" vs.
için yazı yazmış, yani da-
ha önceden görüş bildır-
miştim. Tek problem "İs-
tanbul Kanatlanmm At-
ünda"nın festivale yakın
göstenme girmesiydi.
Ben de bir sinema yazan
olarak, güncel bir fiime
ılişkin görüşlerimi okuyu-
cuyla paylaşmam gereki-
yor düşüncesiyle olağan
haftalık yazımı kaleme al-
mıştım.
Sonuçta benı en çok ya-
ralayan Mustafa gıbi genç
olduğu iddiasıyla yola çı-
kan bir yönetmenın, bil-
dik yaşiı kafalara yakın
bir rııh durumuna gırme-
si ve beni "diğer üyeleri
etkflemekle uğraşacak"
mantıgına oturtmasıydı.
Sankı hayattakı en önem-
li görevim bu filmin ba-
şansını engellemekti. Ki
bence bu dığerjüri üyele-
ri için de bir hakaretti;
çünkü Prof. Oguz Ona-
ran, senarist Cmit Ünal,
yurtdışı festivallerde de-
falarca görev yapmış Ke-
riman Ulusov ve yönet-
men Mahinur Ergun ara-
sında yaşça en küçük kişi
bendım ve orada sadece
kendi görüşümü ve beğe-
nimı bildirmekten başka
bir şey yapamazdım.
Mustafa ise, ikı yıl ara-
dan sonra "AğırRoman"a
ilişkin bir söyleşide bu ko-
nuyu, açıkçası günümüze
nasıl bağlandığını pek de
anlamadığım ifadelerle
gündeme getiriyor. Sonra
da bence kolay biryolu se-
çerek filmleri beğenme-
yenler için klan deyimini
kullanıyor. Sanınm beni
de bu grubun ıçine dahil
ediyor. "Kimseylebağian-
tun yoktur" gıbi bir klı-
şeyle bitirmek istıyorum.
Cumartesi Konserteri'nin
konuğu Horent Boffard
• Kültür Servisi - Yapı Kredi
Kültür Sanat Yayıncılık
tarafindan düzenlenen
Cumartesi Konserleri'nin 10
Ocak'taki programında
Florent Boffard piyano resitali
yer alıyor. 10 Ocak cumartesi
günü saat 18.30'da AKM
Konser Salonu'nda
gerçekleştirilecek resıtalde;
Florent BofFard, Schmann:
Albumblatter Op. 124,
Wagner-Liszt: Ouverture de
Tannhauser, Stockhausen: Klavierstück No. 1
yapıtlannı yorumlayacak. Atatürk Kültür Merkezi
işbirliği ve Fransız Kültür Merkezi katkılanyla
düzenlenen konserin biletleri, AKM Senfoni
Gişesi'nden ve Galatasaray'daki Yapı Kredi
Kitabevi'nden temin edilebilecek.
CRR'de yeni yıl konseri
• Kültür Servisi - Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nda (CRR) bugün saat 20.00'de CRR
Senfoni Orkestrası ve Neco'nun katıhmıyla bir yeni
yıl konseri düzenleniyor. Konserde Guiseppe
Verdi'nin La Traviata Operası'nın Brindisi Korosu,
Wagner'in Lohengrin Operasrndan Düğün Marşı
gibi koro yapıtlannın yanı sıra Strauss'un en sevilen
vals ve polkalan seslendirilecek.
Programın ilk bölümünde dinleyiciler Neco ve CRR
Orkestrası eşliğinde tanınmış Broadvvay
müzikallerini dinleme imkânı bulacaklar.
Halk Sigorta müz* etkinlikterini
Rengim Gökmen yönetecek
• Kültür Servisi - Halk Sigorta, müzik ve sanatın
dığer dallannda etkinliklerini arttırma amacıyla,
orkestra şefi Rengim Gökmen'i müzik
danışmanlığına getirdi.
Halen Izmir Devlet
Senfoni Orkestrası
Genel Müzik
Direktörlüğü'nü
sürdüren Rengim
Gökmen önümüzdeki
yıl aralık ayında Halk
Sigorta'nın 55. kuruluş
yıldönümü içın
fftetmecileri
Çıfti yeni ydagvrzrksn fıer
ıjd olduğugıbi özenie
menûsûnün nefasctım,
doyumsuz-Bir cğknce
progrumıyla tamamiuioriar.
"Eğlence programı saat
21:00 'de yemıkjnüzigi iit
Bofhyor. <Pop müziliu
Ömür • 'Bakît üjûsı var.
9{ostaip$i_vt jfünuÇ
yerCi • yaâancıparçalardû
ÇüÇgün'Rffdnges,Taûp,
Of&n 'Bo(u sızlerlt tnrûÇte
otacalç. Saat 24:00 'u yıtbafi
pastası ıfe fampanya var.
'Daka sonmflam£nkj>jjitar
ve dansğösterisisunuCacat(.
lkifiUOOOOOO TL
M1.1M7 'I
HAIICESI
IHILVAKI - HEİ>IK'IA>
1FI ( 0 2 1 2 ) 25V 6(1 60
ITI./FAX CO2I2) W <)[ »2
sahnelenecek olan
Afife Balesi'nin
çahşmalannı
yürütecek.
BUGÜN
tSKENDERİYE
KÜTÜPHANESİ'nde
saat 18.00'deSeyyit
Nezir ve Metin
Cengiz'in konuşmacı
olarak katılacağı 'Yeni
BütüncüŞiir 10
Yasında' başlıklı
söyieşi izlenebilir. (245
1617)
RUHTSU KÜLTÜR
MERKEZİ'nde saat
16.30'da 'Karadeniz'in
Doğusundan' başlıklı
dinleti yer alıyor. (245
4032)
BORUSAN KÜLTÜR
VESANAT
MERKEZİ'nde saat
17.00'de Mardı Gras
Üçlüsü'nün caz
konseri dinlenebilir.