30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ARALIK 1997 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Yanm yüzyılı deviren tiyatro, doğumgününü 'Kuvayı Milliye Destanı'yla kutluyor Küçük Tîyatro 50ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara'da 50 yıl önce, "teberini ve keş- küiiinü sırtına vurup diyar diyar piri- ni ve tapınağuu arayan, yakan rüzgâr- dan çilesini soran yahnayak derviş''ten daha fazla sıkıntı çeken tıyatroculann yerleşık bir sahnesi oldu. 1947yılında mımar Mahmut Kemaleddin tarafın- dan yapılan Evkaf Apartmanı'nın alt kaunda, Köşebaşı adlı oyunlaperdele- rinı açan Küçük Tiyatro, bugün 50. ya- şını kutluyor. 2 Man 1937yılındakurulan Devlet Konservatuvan'ndan mezun olan ti- yatro sanatçılan, araya giren savaş ve diğer engeller nedeniyle tiyatro sah- nesinin yapılamaması- na karşın, 10 yıl boyun- ca her tûrlü zorluğa gö- ğüs gererek çalışmıştı. Yataksız hastaneye ben- zeyen, binasız tiyatro- cular 1947 yılında sah- nelenne kavuştular. Ulus'taki binasının alt katında Ahmet Kut- si Tecer'in "Köşeteşı" adlı oyunuyla ilk önce Devlet Konservatuvan Tatbikat Sahnesi adıyla açılan Küçük Tiyatro, yetişrirdiği sa- natçılarla Türk tiyatrosunun gelişimi- ne hız verdi. Türk tiyatrosunun kendini bulma yolunda attığı en önemli adım diye ni- telenen "Köşebaşı"yla, 24 saatlik bir yaşam dıliminde toplumsal çevrenın etkısi dramla anlatıldı. Küçük Tiyatro, aradan geçen 50 yıla karşın bugün de Ankaralı sanatseverlere tiyatro zevki- ni tattırmayı sürdürüyor. Küçük Tiyatro'nun açılışmdan 1 ay sonra çocuk tiyatrosu da oyunlannı sergilemeye başladı. 1947'den 1949 yıhrun Mayıs ayı sonuna kadar süren "Devlet Tîyatrosu'na geçjş" dönemin- de bütün tiyatro oyunlan her akşam Küçük Tiyatro'da oynandı. M. Zeki Taşkm tarafindan yönetilen çocuk tiyatrosunun ilk oyunu Taş- kın'ın yazıp, NüzhetŞenbay'ın sahne- ye koyduğu "Alün Bitarik" oldu. 10 Haziran 1949'da kuruluş yasasınm çı- kanlmasıyla 1949-1959 sezonuna Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü adıyla başlandı. 1 Ekim 1949 akşamı onanmı tamamlanan Sergi Evi'nin Büyûk Tiyatro adıyla ve Küçük Tiyat- IVÂunaı Mahmut Kemaleddin tarafindan Ulus'ta yapılan Evkaf Apartmanı'nın alt katında, Ahmet Kutsi Tecer'in yazdığı Köşebaşı adlı oyunla perdelerini açan ve yetiştirdiği sanatçılarla Türk tiyatrosunun gelişimine hız veren Küçük Tiyatro, bugün 50 yaşında. ro ile aynı zamanda perdelerini açma- sıyla 2 sahne bırden çalışmaya başla- dı. Devlet Tiyatrolan, 1947'de açılan ilk tiyatrosunu bugün 12 yerleşik tiyat- ro ve 28 sahneye çıkardı. Muhsin Ertuğnıl, Küçük Tiyat- ro'nun 1947'de çıkan ilk oyun kitapçı- ğına yazdığı önsözde bina miman Ke- maleddin'e teşekkür ederek, "Teberi- ni ve keskülünü sırtına vurup diyar di- yar pirini ve tapınağuu arayan, yakan rüzgârdan çUesinisoran yahnayak der- vişin sabn veçektiği. bizün beklevişinıi- zin veçektiğirnizin vanındahiç kaur.O- nun için çoğumuz aradığumz tapınağa varamadan yokia göceriz. Ruhlan şiın- di sizin ûlkenizde olan birçok arkada- şumz işte bu serap yolunda tapuıağa u- laşmadan düşen talihsizJerdir" diyor. 50. kuruluş yıldönümü nedeniyle oyun kitapçığı yeniden basılırken.bugün düzenlenecek törende "Köşebaşi"nda rol alan sanatçılara onur madalyası ve- rilecek. Devlet Tiyatrolan Genel Mü- dürlüğü'nün restore ettiği tarihi bina- smda çalışmalanna devam eden Kü- çük Tiyatro'nun 50. kuruluş yıldönü- mü nedeniyle, bugün Nazun HJk- _ _ _ roet' in yazdığı, Ergin Or- bey'in yönettiği "Kuvayı Milliye Destanı" sahnele- necek. Yapıtta, Devlet Ti- yatrolan Genel Müdürü Bozkurt Kuruç'un yanı sıra, Kerim Afşar, Rüştü Asyau, Sema Aybar, .N'ur- şen Girginkoç, Alpa> tz- bırak, Erol Kardeseci, Ce- mil Özbayer, Beyhan Sa- ran, Baykal Saran, Elçin mmmm ^^mmm Şanal ve Çetin Tekindor ~ — ™"^" — rol alıyor. Yıldönümü nedeniyle tiyatro binası da aydınlatılarak, Türk bayrağı ve Devlet Tiyatrolan'nın flamalanyla süslenecek. Küçük Tiyatro fuayesinde de 1947 yıhndaki açıhşla ilgili haber kupürleri ve o dönemin fotoğraflannın yer alacağı bir köşe düzenlenecek. Devlet Tiyatrolan'nın son olarak Er- zurum, Van, Sıvas ve Konya'da açüğı yeni tiyatrolarla ilgili haber ve fotoğ- raflann konulacağı bir sergi de açıla- cak. Heykeltraş Yunus Tonkuş'un sergisi ay sonuna dek Istanbul'da, yeni yılda Ankara'da izlenebilir 'Heykel bir yaşam biçimidir' GÜL ERÇETtN Yunus Tonkuş insanı, yaşam ölüm ikileminı, müzigi irdeledigi heykelle- rhri bir kez daha Türkiye'li sanatse- verlerle buluşturuyor. Türkiye'de Tat- biki Güzel Sanatlar Fakültesi'ni bitir- dikten sonra 1978 yılında Almanya'ya giderek Stuttgart Güzel Sanatlar Üni- versitesi'nde heykel bölümüne devam etti. Eğitiminın ardından 1985-86 yıl- lannda Stuttgart Güzel Sanatlar Akademisi'nde, 1986-1991 yıllan arasında da Braunschwedig Teknik Üniversitesi 'nde öğretim görevlisi ola- rak çalışan Tonkuş, 1991 'den bu yana da serbest sanatçı olarak çaiışıyor. Ya- şamını Almanya'da sürdüren iki ülke arasındaki gidiş gelişlerinde pek çok sergi açan sanatçı 'nın yapıtlan 31 Ara- lık'a dek Teşvikiye Sanat Galerisi'nde, 5 Ocak'tan sonra da Ankara Türkiye Iş Bankası Sanat Galerisi'nde izlene- bilir. - Evrensei veyerel motiflerin beykef- lerinizde buluşma süredni anlaor nu- sınız? Ben heykelin temelini Almanya'da öğrendim. Burada öğrenmek istiyor- dum ama şartlar olanak vermedi. Koşullar malum. Bu nedenle benim sanatımı Almanya'daki sanatın gelişi- mi biçimlendirdi diyebilirim. Oradakı yaşam da etkili oldu elbette sanatım üzerinde. Orada yaşarken başka göz- le bakıyorsunuz herşeye, burda yaşar- ken başka gözle. Teknik olarak, bilgi olarak, altyapı olarak çok gûçlü bir disiplinden geç- tim. Ama ben Türkiyeliyim, Anadolu- luyum. Bu yönümden soyutlayamam kendimi. Aynı zamanda hem bir yere ait olabilmek hem de dünya insanı ol- mak gerekiyor. Bu nedenle yapıtlan- mı Fransızlar da, Güney Afrikalılar da, Hollandalı- larda alıyor. Bu gözü yaka- layabilmek önemli. Sınırsız malzeme • Heykel, Türkiye'de bugün bile üvey evlat. Televizyonlarda sergilerimden söz ederken resim sergisi derler. Plastik Sanatlar Derneği var, konuştuklaatek ş ^ reeimdir. ilk sergimde heykellerimi nasıl .-^.^ -*. asmalan gerektiğini sormuşlardı. Gaîeride kaide yoktu. Türkiye'de outün galeriler resme göre açılmıştır... Oysa Anadolu'da bir heykel mirası vardır. Ancak eğitim yok, galeriler, eleştirmenler heykeli önemsememişler... kelin birde arkası var. Düşûncedeki ve formdaki üçüncü boyut bizim yaşamı- mızda eksik. Bununla çok yakından ilgili bu ilgisizlik. dL Müzik aleöerryle bu yalan ifişküe- riniz nereden geliyor? Heykel yapmasaydım müzisyen olabilirdim. Ortaokulda güzel sa- natlar akademisinin heykel bö- lümüne aynlmıştım ama müzi- ge de bir o kadar ilgi duyuyor- dum.Heykelde kontrbaslarla başlayan kemanla süren ma- ceram da yapamadıklanma duydugum özlemle baglantı- lı sanınm. Ben bu aletleri şimdi bir heykeltraş gözüyle çalı- yorum. Geçmişimle başka bir dille hesaplaşıyorum. - Yurtdışuıda yaşayan ama Türki- ye'de de sergüer açan bir sanatçı ola- rak Türk beykei sanaOnı değerlendi- rirnûsüuz? Türkiye'de eğitim ve sanata yakla- şım farklı olsaydı şimdi herşey çok da- ha kolay olurdu. Benim Türkiye'de heykel yapmam da zor oldu. Sanatım- da geldiğim noktaya bu ülkede ulaşmak isterdim. Ama hey- kel Türkiye'de bu- gün bile üvey evlat. Televizyonlarda sergilerimden söz ederken resim sergisi derler. Plastik sanatlar Derneği var. Konuştuklan tek şey resimdir. Türkiye'deki ilk sergim İ986'da açıldı. Galeriler için heykel üretilmesinde büyük katkım oldu as- lında sergilerim sayesinde. Ilk sergimde heykellerimi nasıl as- malan gerektiğini sormuşlardı. Gale- ride kaide yoktu. Türkiye'de bütün ga- leriler resime göre açılmıştır. Mekân ve ışık resime göre düzenlenmiştir. Anadolu aslında Hitit'ten, Romah'lar- dan, Selçuklulardan kalan bir heykel mırasına sahiptir. tnanılmaz bir altya- pı var. Ancak, eğitim yok, galeriler, eleştirmenler heykeli önemsememiş- ler. Kısa bir dönem öncesine kadar heykeltraşlar da olaylanna inanma- mışlar. Atatürk heykelleri üzerine kurulu bir gelenek oluşturulmuş ki bu Ata- türk heykelleri de çok kötü heykeller- dir. Adeta çirkinleştirir Ata'yı. Hey- kelin beş yıllık bir geçmişi var Türki- ye'de. Güzel sanatlann heykel bölü- münün kurumlaşması 114 yıl öncesi- ne dayanır ancak bu süre içinde bir yerde eğitim görevlisi olmadan serbest sanatçı olarak kamını doyurabilen beş kişi çıkmıştır. Yüzeysel bir tophım - Bu Ugisizliğin nedeni nedir peki sfe- ce? Dinin mutlaka ilgisi var. Ama tek başına etkili değil. Asıl sorun bakış açısı ve düşünce yapısı. Heykel üç bo- yutludur. Bunu yasama aktanrsanız geçmişi ve yannı düşünmeye denk dü- şer. Biz yüzeysel, gününü kurtarmaya çalışan bir toplumda yaşıyoruz ve sa- dece önümüzü görüyonız. Ama hey- smtuz ve önerfleriniz neler? Bazı şeyler yavaş yavaş düzeliyor. Artık dört sergiden birini heykele ayı- ran galeriler var. Heykel yaşamla-ilgi- li bir sanat bu nedenle evlere girmesi gerekiyor. Anıtlar uzaktır insana, hey- kele dokunmak, onunla iletişime geç- mek gerekir. Bu bağlamda sokaklar- da kaideler üzenndeki heykellcr değil de evlerdeki heykeller önemli benim için. Türkiye'de bütün olumsuzlukla- ra rağmen bu konuda ekonomik olarak da yetenek olarak da büyük bir potan- siyel olduğunu düşünüyorum. Çok sa- mimi olursanız, çalışırsanız ve kendi dünyanızı aktanrsanız önü açılan hey- kelin arkası da gelecektir. Ancak ön- celikle herkesin kendi üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekiyor. - Peki bu noktada Türkrye'de devk- tin ûzerine düşen görevter neler? Devletin bir sanat politıkası yok. Al- manya'da sanat politikasını liberaller destekler. Dünya piyasasında en çok satan sanatçılar Almanlardır. tki ülke- nin bütçeleri arasında büyük farklar var elbette ancak pek çok şey ekono- mjyle ilgili değil, sanata sıcak bakmak gerekiyor. Devlet desteği oisaydı bu- gün dünyanın Türkiye'ye bakışı çok farklı olurdu. tki dünya savaşmda da milyonlarca insamn ölümüne neden olan Almanya bugün o olumsuz etike- ti sanatçılanyla aşmıştır. Belli keskin- likleri siyasetten önce sanat kınyor. Türkiye sanata gerekli önemi vermiş olsaydı Avrupa'nın bir parçasıolarak kabul edilmek için bu kadar çok mü- cadele vermek zorunda kalmazdı. - Yapıtlannızda çok çeşit- li malzemcler kullanrvorsu- nuz. Bu zenginlik kavgısı- nın temelinde ne \ar? Tek bir malzemeye tıka- nıp kalmak istemiyorum. Heykel bir yaşam şekli be- nim için. Meslek olarak görmüyorum heykeltıraşh- ğı. Sevmem, onunla birlik- te yaşamam gerekiyor. Bel- li malzemeler çok farklı bi- çimlere de bürünse zaman içinde bıkkmlık verebilir. En azjndan tazeliğini, iç- tenliğini yitirebilir. Bu ne- denle de bir smır koymu- yorum malzemelere. Taş da yontuyorum, bronz da döküyorum, ağaçla taşı da birleştiriyorum. Ancak bir prensibim var. Heykelin ışık gölge olaylannda belli malzemeler çok kalıcı mal- zemelerdir. Çok naylon, çok kişiliksiz malzemeler kullanmamak gerekir. - Konrrbas heykeOeriniz ardından keman serisi gel- Devlet sanatçısı Hikmet Şimşek'in tedavisini Çankaya üstlenecek ; Mısır tonseri için aıııeliyatuu erleliyor Şunşek, Yunus Emre Oratoryosu'nu yönetecek. ANKARA (Cumburiyet Bürosu) - Beyninin ah bölümünde çıkan tümör nedeniyle Izmir'de tedavisi süren devlet sanatçısı Hikmet Şimşek'in yurt dışmdaki tedavisi Cumhurbaş- kanı Süleyman Demirel'in himaye- sinde gerçekleştirilecek. Şimşek, Demirel'in önerisini, 17 Ocak 1998'de Mısır'da "Yunus Em- re Oratoryosu"nu yönettikten sonra kabul edebileceğinı bildirdi. Kendisini "Atatürk'ün mûzikdev- rimlerinin bir eri" diye tanımlayan Şimşek, sağlık durumunun iyi olma- masına karşın, Dışişleri Bakanlığı ve Kahire Büyükelçisi Yaşar Yakış'm 5 yıldır sürdürdükleri çahşmalar sonu- cunda 17 Ocak 1998'de Kahire'de düzenJeyecekleri konserde, senfoni orkestrası ve korosunun seslendire- ceği Yunus Emre Oratoryosu'nu yö- neteceğini bildirdi. Yunus Emre'nin bütün dinleri ve inançlan kucakla- yan büyük bir hümanist olduğunu söyleyen Şimşek, "Oratoryo da o- nun bu hümanistiiğini en güzel şekü- de yansıtmaktadır. Amacım, böyle büyük bir yapıtı bütün dinlere ve mezheplerc seslendirmektir" dedı. Konserden sonra ameüyat Oratoryoyu, 1991 Yunus Emre Yı- lı'nda Papa'nın önûnde Vatikan ve Viyana'da katoliklere, Almanya Ber- lin ve Bremen'de de protestanlara seslendirdiklerini kaydeden Şimşek, "Ama Türkiye'den başka bir tslam ülkesinde sesîendirecek olsak bu yal- nızca Kahire olabilirdi. Şimdi 5 yünk bir uğraştan sonra bunu gerçekleş- tirmenin mutiuluğu jçindeyim. Kon- serden sonra ameüyat olacağun" di- ye konuştu. Kahire konserine solistler Şule Durhan, Şebnem flgjn, Pekin Kırgız ve Bülent Ateşoğlunun yanı sıra pi- yanist Figen Serbest de katılacak. Aynı kadro Kahire'de 12 Ocak'ta ay- nca resital de verecekler. Osmanlı Imparatorluğu dönemine ait, yakın zamanda restore edilen Mevlevihane Binası da, konserden 3 gün sonra, 20 Ocak'ta Kültür Baka- nı Jstemihan TaJay tarafından tören- le açılacak. "Yunus EmreOratoryosu" konse- rine de katılacak olan Talay'ın. Mev- levihane açılışı nedeniyle 25 kişilik bir semazen heyetini Kahire'ye gö- türmeyi planladığı bildirildi. Yunus Emre'nin ve Mevlana'nm ortak özellikleri bulunduğunu vur- gulayan Şimşek şöyle devam etti: "Yunus Emre de Mevlana da çağ- da^nJar. Ayn diUerdedeoisa,aynı h ü- manist duygulan paylaşıyor ve yan- sttryorlardı. Ölümlerinden 700 yıl sonra orada kucaklaşmış olacaklar. lsteğim bu oratoryoyu Uzakdoğu'da bir budist ülkede de seslendirmek ve bütün dinlerin halkasını oluştur- mak." Uğur Vardan'dan AttıoMar'a yanıt 'Kimseyle bağlantım yoktur' Küttür servisi - Musta- fe (AlüokJar) anyordu: " Yaa, benle bir söyieşi ya- par mısın? Ankara'da göz göre göre hakkımı yedi- leıf "Ama Mustafacığmı'' diye cevap verdım, "D^er (Hmleri izlemedim Id, o yüzden pek uygun düş- mez." Mustafa devam et- ti "Sen iztedin mi filmi?" "tztedim." "Nasıl bul- dun?" "Begenmedim. açıkçasT "Nesini beğen- medin?" Gerekçelerimi sıraladım, ardından da ek- ledım: "Bu haftaki sayıda da yazdun zaten." Telefon konuşması sonrasmda da- ha önceki tanışıklığımızı düşünerek bunun bir dost sohbeti olduğuna karar verdim, ama içime bir şüphe de dûşmüştü. Ben de Istanbul Film Festivali jünsindeydim, fıkrimi öğrenmek ve ge- rekli tedbirlen almak için mi aramıştı acaba? Sonra- ki gelişmeler, ne yazık ki ikinci şıkkm geçerli oldu- ğunu gösterdi. Gerek Mustafa, gerek- se Okan Bavü^en çeşitli yayın organlanna ve rad- yolara gidip beni şikâyet etme yolunu seçmişlerdi. Dayanaklan da, bir jün üyesinin göriişünü açıkla- ması ve dığer üyeleri bu yolla etkilemesi yolun- daydı. Onlar belki kâğıt üzerinde haklıydılar. Ama bu festivalin adı Cannes, Berlin ya da Venedik ol- saydı... Çünkübütün bu ve ben- zeri festivallere ilk kez gösterilen filmler katılır. Oysa Türkiye'de yıl bo- yunca çok az sayıda film çevrildiği ve bunlann bü- yük bir kısmı vızyona gir- diği için *ük kez" ıbaresi yoktur. Dolayısıyla ben o yıl yanşmaya katılan di- ğer filmlerden "Böcek", "Bir Kaduun Anatomia", "Sokaktaki Adam" vs. için yazı yazmış, yani da- ha önceden görüş bildır- miştim. Tek problem "İs- tanbul Kanatlanmm At- ünda"nın festivale yakın göstenme girmesiydi. Ben de bir sinema yazan olarak, güncel bir fiime ılişkin görüşlerimi okuyu- cuyla paylaşmam gereki- yor düşüncesiyle olağan haftalık yazımı kaleme al- mıştım. Sonuçta benı en çok ya- ralayan Mustafa gıbi genç olduğu iddiasıyla yola çı- kan bir yönetmenın, bil- dik yaşiı kafalara yakın bir rııh durumuna gırme- si ve beni "diğer üyeleri etkflemekle uğraşacak" mantıgına oturtmasıydı. Sankı hayattakı en önem- li görevim bu filmin ba- şansını engellemekti. Ki bence bu dığerjüri üyele- ri için de bir hakaretti; çünkü Prof. Oguz Ona- ran, senarist Cmit Ünal, yurtdışı festivallerde de- falarca görev yapmış Ke- riman Ulusov ve yönet- men Mahinur Ergun ara- sında yaşça en küçük kişi bendım ve orada sadece kendi görüşümü ve beğe- nimı bildirmekten başka bir şey yapamazdım. Mustafa ise, ikı yıl ara- dan sonra "AğırRoman"a ilişkin bir söyleşide bu ko- nuyu, açıkçası günümüze nasıl bağlandığını pek de anlamadığım ifadelerle gündeme getiriyor. Sonra da bence kolay biryolu se- çerek filmleri beğenme- yenler için klan deyimini kullanıyor. Sanınm beni de bu grubun ıçine dahil ediyor. "Kimseylebağian- tun yoktur" gıbi bir klı- şeyle bitirmek istıyorum. Cumartesi Konserteri'nin konuğu Horent Boffard • Kültür Servisi - Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafindan düzenlenen Cumartesi Konserleri'nin 10 Ocak'taki programında Florent Boffard piyano resitali yer alıyor. 10 Ocak cumartesi günü saat 18.30'da AKM Konser Salonu'nda gerçekleştirilecek resıtalde; Florent BofFard, Schmann: Albumblatter Op. 124, Wagner-Liszt: Ouverture de Tannhauser, Stockhausen: Klavierstück No. 1 yapıtlannı yorumlayacak. Atatürk Kültür Merkezi işbirliği ve Fransız Kültür Merkezi katkılanyla düzenlenen konserin biletleri, AKM Senfoni Gişesi'nden ve Galatasaray'daki Yapı Kredi Kitabevi'nden temin edilebilecek. CRR'de yeni yıl konseri • Kültür Servisi - Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda (CRR) bugün saat 20.00'de CRR Senfoni Orkestrası ve Neco'nun katıhmıyla bir yeni yıl konseri düzenleniyor. Konserde Guiseppe Verdi'nin La Traviata Operası'nın Brindisi Korosu, Wagner'in Lohengrin Operasrndan Düğün Marşı gibi koro yapıtlannın yanı sıra Strauss'un en sevilen vals ve polkalan seslendirilecek. Programın ilk bölümünde dinleyiciler Neco ve CRR Orkestrası eşliğinde tanınmış Broadvvay müzikallerini dinleme imkânı bulacaklar. Halk Sigorta müz* etkinlikterini Rengim Gökmen yönetecek • Kültür Servisi - Halk Sigorta, müzik ve sanatın dığer dallannda etkinliklerini arttırma amacıyla, orkestra şefi Rengim Gökmen'i müzik danışmanlığına getirdi. Halen Izmir Devlet Senfoni Orkestrası Genel Müzik Direktörlüğü'nü sürdüren Rengim Gökmen önümüzdeki yıl aralık ayında Halk Sigorta'nın 55. kuruluş yıldönümü içın fftetmecileri Çıfti yeni ydagvrzrksn fıer ıjd olduğugıbi özenie menûsûnün nefasctım, doyumsuz-Bir cğknce progrumıyla tamamiuioriar. "Eğlence programı saat 21:00 'de yemıkjnüzigi iit Bofhyor. <Pop müziliu Ömür • 'Bakît üjûsı var. 9{ostaip$i_vt jfünuÇ yerCi • yaâancıparçalardû ÇüÇgün'Rffdnges,Taûp, Of&n 'Bo(u sızlerlt tnrûÇte otacalç. Saat 24:00 'u yıtbafi pastası ıfe fampanya var. 'Daka sonmflam£nkj>jjitar ve dansğösterisisunuCacat(. lkifiUOOOOOO TL M1.1M7 'I HAIICESI IHILVAKI - HEİ>IK'IA> 1FI ( 0 2 1 2 ) 25V 6(1 60 ITI./FAX CO2I2) W <)[ »2 sahnelenecek olan Afife Balesi'nin çahşmalannı yürütecek. BUGÜN tSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ'nde saat 18.00'deSeyyit Nezir ve Metin Cengiz'in konuşmacı olarak katılacağı 'Yeni BütüncüŞiir 10 Yasında' başlıklı söyieşi izlenebilir. (245 1617) RUHTSU KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 16.30'da 'Karadeniz'in Doğusundan' başlıklı dinleti yer alıyor. (245 4032) BORUSAN KÜLTÜR VESANAT MERKEZİ'nde saat 17.00'de Mardı Gras Üçlüsü'nün caz konseri dinlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle