04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19ARALIK1997CUM/ 12 KULTUR İDSO'nun, anısına konserler vereceği İsmet înönü'nün müzik sevgisini Erdal înönü anlatıyor 'Babam Beethoven severdi'ALİDOĞAN îstanbul Devlet Senfoni Orkestrası 'nın (İDSO), Ikınci Cumhurbaşkanı İsmet Inönü anısına bugün ve yann vereceği konserler öncesinde Erdal tnönü ile ba- basının klasık müzığe olan ilgısı üzenne görüştük. Erdal tnönü, "KJasik müzik bilgi ve sevgisini babasına borçlu olduğu- nu " be1irterek "Babam her cumartesi bi- zi konsere götürürdü" dedi. - tsmet İnönü ve klasik müzik deyince akfamza ilk gelen ne ohıyor? ERDALİNÖNÜ: Benim bütün çocuk- luğumda ve gençliğimde babamın müzi- %e, klasik müzige, çoksesli müzi|e bü- yük ılgisini gördüm. Bizi her cumartesi konservatuvann konserine götürdü. Bu. bütün cumhurbaşkanhğı döneminde de- vam etti. Başbakanlığında da vardı her- halde. ama benim hatırladığım cumhur- başkanlığı dönemi. 0 gün yemekte bir bakan veya başbakan varsa onu da götü- rürdü. Konserien ilgiyle ve zevk alarak izlediğini görürdük. Programı dikkatle takip eder, bilmediği parçalan iyi dinle- yip ögrenmeye çalışır, orkestranın çalışı- na dikkat ederdi. iyi çalmazlarsa fark ederdi. Konser aralannda müdürün oda- sına gidıp çay içerken şef ve solistlerle konuşurdu. Kendi izlenimini söyler, on- lann düşüncelerini alırdı. O dönemde Türkiye savaşta olmadığı için hem Al- manya'dan hem Fransa'dan birçok tanın- mış solistlerTürkiye'ye gelirdı. Bizi her konsere götürürdü. Ben ve kardeşlerim de o sayede çoksesli müziği sevmesini ve bestecileri tanımayı öğrendik. Klasik müzik sevmeyen bakan - Evinizde klasik müzik dinlenir tnh- di? Erdal İnönü: Plaklanmız vardı. Evde- ki radyo gramofonumuzda klasik plakla- n dinlerdik. Ilk plaklanmız 75 devirliy- di. O nedenle bir senfoni 3-4 plak sürer- di. Ağabeyım Istanbul'dan getirirdi. Bü- yük bestecileri dinlemek, özellikle genç insanlar için yeni bir dünya keşfetmek demektir. O bakımdan gençler şanslı. Her zaman yenı bir şeyler keşfedebihrler. Babam orkestrayla ciddi olarak ilgi- lenirdi. Anılanmda da yazdım. Bir sefe- rinde babam orkestrayı o dönem yöneten Ferit Alnar'a "Dikkat ettim, bizjm or- kestrada kemanlar birinci kemanla aynı anda yayiannı hareketettimıiyortar" de- di. Ferit Alnarda "Vbkpaşam,buorkest- ra şefınin zevkine bağfa bir şey, baa or- kestraiarda bersfoer, baa orkestnalandy da ayn ayn çabrtar" diye cevap verdı. Fakat babam bunu söyledikten sonra dik- kat ettik, kemanlar birinci kemana uya- rak çalmaya başladılar. Orkestra eleman- lannın kıyafetlerine de çok dikkat eder- di babam. Hepsine tek tek bakardı, biz de bakardık. o nereye bakıyor diye. - Çevresine klasik müzik konusunda öneride bulunur muydu? Babam. klasik müzik zevkini yanında- kilere de aşılamaya çalışırdı ve aşılardı Mevhibe ve İsmet İnönü klasik müzik dinktilerinin ve operalann en sadık izlevicilerivdL (Fotoğraf: OZAN SAĞDIÇ) da. Örneğin CumhurbaşkanlığVndaki yaverler, hepsi klasik müziği anlar ve se- ver olmuşlardı. Bir sefer ben bir konse- re gidememiştım. Bir sonraki hafta gider- ken Başyaver Celal Bey'e "bu hafta ne varprogramda"diye sordum. Celal Bey iyi bir askerdi. ama Batı kültürü ile faz- la aşinalığı yoktu. Yine de çok şey öğren- mişti. "Biuniyor musunuz 9. Senfoniyi çahyorbr" dedi. 9. Senfoni de koro ile ça- lınan zor bir eserdi ve ikinci kez çalını- yordu. "Peki geçen hafta nasd çakhlar" diye sordum. "Biraz ağır ama çok güzd yerleri var" diye yanıtladı. Celal Bey de o senfoninin tadına varacak hale gelmiş- ti. B'abam, klasik müzik zevkini yanmdakilere de aşılamaya çalışırdı ve aşılardı da. Bizi her konsere götürürdü.Yaverlerin hepsi klasik müziksever olmuşlardı. Operalarla da çok ilgilendi. Yeni Türk eserlerini sevinçle karşılardı. Beethoven'ı çok severdi. Rossini'yi severdi. Verdi ve Puccini'yi beğenirdi. Tabii Mozart da var. Bazı bakanlar klasik müziği sevmez- lerdi. Mesela Şükrü Saraçoğhı futbola çok meraldıydı. Bütün maçlara giderdi. Ankara'da Gençlerbirliği, tstanbul'da Fe- nerbahçe'yi desteklerdi. Cumartesi gün- len babam "hadi konsere gkJetim" de- yince sesini çıkarmazdı. Bazen de "ku- sura bakmayın ben maçagkfeceğjm" der- di. Ama babam yine de onu konsere çok götürürdü. O dönemlerde Ankara'da konservatuvarda verilen konserler de çok önemli olaylardı. Müzikseverier veya ba- bamın yanında göriinmek isteyenler kon- serlere gelirlerdi. Babam daha sonra operalarla çok ilgi- lendi. Operayı çok severdi, hatta biz- den daha çok severdi sanınm. Her oyu- nun hertemsiline birkaç kez giderdi. Bız ikinci kez gitmek istemezdik, ama o hep- sine giderdi. Sanatçılan temsil sonrası kutlar ve hep daha iyi yapmalannı ister- di. Bir keresinde babama hoş göriinmek isteyen, yüksekten atmayı seven bir siya- setçi bu kutlamalar sırasında. "Paşam, bu operayı görünce anladun id biz Bal- kanlan geçtik" deyince babam, "Dur dur, biz henüz kendimizJe vansjyoruz" diye cevap verdi. Yeni Türk eserlerini bü- yük bir sevinçle karşılardı. Uhi Cemsâ Eridn'in senfonisi çok hoşuna gitmişti. Ulvi Cemal'i yanaklanndan öpmüştü. Adnan Saygun'un Yunus Emre orator- yusunu birkaç defa izledi. Ben de birkaç kez onunla dinledim. Pryano neden icat edildi ? Böyle bir telkini olmadı. Kızkardeşim piyano çalmayı öğrenmiştı. Tabii zorla olmaz. O da şimdi çok iyi bir dinleyıci. Annem babamla evlendikten sonra piya- no çalmış. Annemin de ciddi bir müzik anlayışı vardı. Babamın anneme Birinci Dünya Savaşı sırasmda cepheden yazdı- ğı mektuplar var. Anneme soruyor. "pi- yano çahyor musun" diye. "Duydum İd alaturka çalıyormuşsunuz. Aman alaf- ranga müziği ihmal etmeyin. Piyanonun kat edUmesinin nedeni budur" diye ya- zıyor. - Babanızın tercih ettiği bir besteri var nuydı? Beethoven'ı çok severdi. Rossini'yi severdi. Operayı sevdiği için Verdi ve Puccini beğenirdi. Tabii Mozart da var. - Babanızın döneminde, büyük bir ça- ba var. Şehirorkestralan kuruluyor. yurt- dışma öğrencüer, sanatçılar gönderiüyor, çoksesli müzigin Idtfelere vavılması için çahsmalaryapdıyor. Sizceo dönemde bu- gün arastnda büvük farklar yok mu? Bu soruyu birçok kımse bellı bir kö- tümserlikle soruyor. Yeni bir müzik tar- zına kısa sürede alışmak ve onu herkese sevdirmek çok zor bir şeydir. Burada çok büyük bir aşama yapıldığına hiç şüphe yok. Eskiden bir tek Ankara'da klasik müzik orkestrası vardı, şımdi birçok ken- timizde var. Birçok büyük solistimiz yurtdışında da çalıyor. Operamız Dani- marka'da temsiller veriyor. Bu tabii cum- huriyetin eseri olan bir gelişme... Ata- türk'ün başlattığı ve arkadaşlannın de- vam eftırdiği gelişmenin bizi getirdiği nokta. Ama bu arada başka şeyler de ol- fi I l İ Dünya Anıtlar Fonu Başkanı Dr. Marilyn Perry: Ayasofya uluslararasıbir müzeESRA ALİÇAVUŞOĞLU Dünyanın en önemli anıtlanndan biri; tam 1460 yaşında. Yapımından bu yana nice olaylara sahne oldu, ol- maya da devam ediyor. Bizans ent- rikalannın merkezi büyük Ayasof- ya... Günümüzde ise çıkar çevrele- rinin, politik güçlerin odağına dö- nüşerek "Cami mi olsun. yoksa mü- zeolarak mı kalsın?" tartışmalanna hedef oldu. Ayasofya'nm onanmı için Amerikan Express Company 100 bin dolarlık (yaklaşık 20 milyar TL) bağışta bulundu. Çatalhöyük'e 25 bin dolar 1980 yılından bu yana yürütülen restorasyon çalışmalan Ayasof- ya'nm şanına yakışmasa da 1984 yı- lında büyük kubbenin alhna kurulan iskele ile daha da genişletilen bu ça- hşmalar için Kültür Bakanlığı, nı- hayet 1998 yılı bütçesinden 125 mil- yar lira ayırmak için kolları sıvadı. Amerikan Express Company ta- rafından 'Word \fonuroents Fund' aracılığıyla dünya kültürel mırası- nın en önemli 100 anıtı arasında sa- yılan Ayasofya'nm korunması ve bakımı için yapılan bağışm, Ayasof- ya'nm heryıl belirlı onanmlargeçir- mesi gereİcen kubbe ve çatı kapla- malan için kullanılması planlanıyor. Kâr amacı gütmeyen sivi) bir or- ganizasyon olarak dünyanın tüm bölgelerinde kültürel mirası koruma ve restore etme amacı ile çalışan tek kunıluş olan Dünya Anıtlar Fonu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir albayvn çalışmalan sonucu 1965 yı- hnda kurulmuş. Kuruluş, 1998-99 yıllannı kapsayan listesinde 100 önemli anıtın arasına Ayasofya'yı da aldı. Bu listeye girmek için kül- tür bakanlıklan, dünya kültürel mi- rasının korunması için çalışan vakıf ve dernekler ile Amerikan elçilikle- ri bildirimde bulunuyorlar. Eski ABD Büyükelçisi Mare Grossman ve T. C. Kültür Bakanlığı tarafın- dan 1996 yılmda listeye aday gös- tenlen Ayasofya, sonunda bu yar- • Ayasofya'nm dünyanın en önemli yapıtlanndan biri olduğunu ve acil bir şekilde onanlması gerektiğini söyleyen Perry, Ayasofya'nm İstanbul'un olduğu kadar dünyanın da sembolü kabul edilen önemli yapılardan biri olduğunu vurguluyor: "Ayasofya, içinde bulunan mozaikler ve fresİderle de uluslarası bir müze niteliğinde." dım için seçildi. Dünya Anıtlar Fo- nu Başkanı Dr. Marilyn Perry; sivil bir kuruluş olarak dünyanın dört bir yanında çalışmalanna devam eden kuruluşun. Ayasofya gibi tarihe mal olmuş bir yapı için yardımda bulu- nabilmesını sevinçle karşılıyor. 1965'te kurulan Dünya Anıtlar Fo- nu'nun ilk çalışmalannın Eriyopya, Avustralya ve Italya'da yapıldığına değinen Perry, kuruiuşun ilk yirmi yılındaki projelerin daha çok Avnı- pa ülkelerini kapsadığını, fakat 1985'ten bu yana tüm dünya eser- leri ıçm çahştıklannı söylüyor. Ça- lışmalannı sadece tarihi eserler üze- rine yoğunlaştırmadıklannı, bota- nik bahçeleri, caddeler ya da yeni yapılann onannunı da üstlendikle- rini ifade eden Perry, 1996 yılmda Çatalhöyük kazılan için de 25 bin dolar yardımda bulunduklannı da anımsatıyor. Perry, New York, Londra ve Paris'te bu projelere des- tek veren birçok kişi ve kuruluşla birlikte çalıştıldannı da vurguluyor. Devlet başkanlannı. özel sektör yetkililerini ve kişisel yardun kuru- luşlannı bünyesinde toplayarak ça- lışmalanru yaygmlaştırmayı amaç- ladıkJannı ifade eden Marilyn Per- ry, projelerin özel kuruluşlann des- teği ile daha da genişleyeceği görü- şünde. Çalışmalannı kısaca üç aşamada gerçekleştirdiklerini belirten Perry, önce onanma ıhtıyacı olan yapıtla- nn belirlendiğini, sonra kendilerine yardun sağlayacak kuruluşlarla irti- bat kurduklarını, daha sonra ise pro- jenin gerçekleşmesine yardımcı ol- duklannı söylüyor. Onanmlann ne şekilde yapıldığmı da onanm süre- since takip ettiklerini belirtiyor. Ayasofya'nm dünyannı en önem- ii yapıtlanndan biri olduğunu ve acil bir şekilde onanlması gerektiğini söyleyen Perry, Ayasofya'nm Istan- bul'un olduğu kadar dünyanın da sembolü kabul edilen önemli yapı- lardan biri olduğunu vurguluyor. "Ayasofya,içindebulunan mozaikler ve fresklerte de uluslarası bir müze nitefiğinde. O, bir döneme damgası- nı vunmış bir ,vapı. tstanbul sadece Ayasofya ile değfl. tüm tarihi yapda- nyla olağanüstü bir kent Essiz gü- zdlikleri içinde banndıran bu kentin daha iyi korunması gerekiyor.' 1 Dr. Marih n Perry, İstanbul'un daha iyi korunması gerektiğini söylüyor. (Fotoğraf: UĞLJR DEMİR) Ankara Devlet Opera ve Balesi 'nden dünya prömiyeri 'Senfonilerle Dans' ile 50. yıl kutlaması ANKARA(AA) - Türkba- lesi, 50. yaş gününü ölûmsüz senfonilerle kutlamaya ha- zuianıyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), Schubert, Ravd ve Beetbo- ven'm senfonileriyle süsle- nen 1997-98 sanat sezonu- nun ilk yeni balesi "Senlbni- lerle Dans"ı, balenin 50. yı- lmda sanatseverlerle buluş- turuyor. Schubert'in "Bîtnıe- miş Senfoni", Ravel'in "Bo- tero" ve Beethoven'ın "7. Senfonisi'' üzerine danslar- dan oluşan yapıtın dünya prömiyeri dün yapıldı. Metiş Inşaat'm sponsorluğuyla gerçeklestirilen "Senfonfler- le D*ns", üç koreografın ça- lışmalanndan oluşuyor. Bu bölümlerin ilki, koreografı- sini Binnaz Aydan'ın üstlen- diği Franz Schubert'in ölüm- süz yaçıtı "Bitmemiş Senfo- niw ... Unlü bestecinin 200. doğum yıldönümü dolayısıy- la özel olarak seçilen yapıt- ta. Zeynep Odabaşı, Biken DavutDğhı, İpek İpin ve Ha- kan Odabaşı roi alıyor. Üçlü balenin ikinci bölü- münde, Ravel'in ünlü senfo- nisi "Bolero" ile bezenen Uğur Seyrek'in koreografısi yer alıyor. Çağının en üstün bestecilerinden sayüan Ma- urice Ravel'in ünlü senfoni- siyle süslenen bu bölümde başlıca rolleri ADOB'un genç solistleri Arzn Dirin, Ayşe Fıdanhk, Volkan Ersoy veArmağanDavranpaylaşı- yor. Balenin son bölümünde Beethoven'ın ölümsüz bir yapıtı var: "1 Saûutü". Ko- reografısini Uwe Schob'un gerçekleştirdiği yapıtta, EBf Poyrazoğlu, Arrnağan Dav- ran, SerhatElifer. Boğaç Öz- bakır. ErtuğrulBolat, Özlem Kuru, Ebru Törüner, Ayşe- gül Aydemir, Pınl Fildrmen, Selin Sezer, Sevgi Saiman, Elif Fırat, Sanem Davran, Yasemin Babila, Tarkan Se- rengün ve Serhat Güdül rol alıyor. Bale repertuvan için bûyûkkazanç Ankara Devlet Opera ve Balesi Başkoreografı Fanret- tin Güven, Türk balesinin kuruluşunun 50. yıldönü- münde ünlü bestecilerin ölümsüz senfonilerinden oluşan bir yapıtla izleyiciyi selamlamaktan mutluluk duyduklannı söyledi. Schu- bert, Ravel ve Beethoven'ın müzik tarihine damgasını vurmuş yapıtlanndan oluşan üçlü balenin Türk balesi için hem repertuvar hem de tek- nik açıdan büyük kazanç ol- duğunu vurgulayan Güven, üç koreografın sezonun ilk yeni balesi için aylardır titiz bir çalışma sergilediklerini kaydetti. Yapıtın dünya prö- miyerinin Türk balesinin 50. yıldönümüyle birlikte ünlü Avusturyalı besteci Schu- bert'in 200. doğum yıldönü- müne de rastladığını ifade e- den Güven, "Bu baleyi hazır- larken Scbubert'in 'Bitme- miş Senfoni' adlı yapıtmı özelEkle seçtik. Her iki yıldö- nümünûn bir araya geunesi anlamlı bir rasdanO" dedi. Yapıt için Metış tnşaat'ın 15 milyar liralık katkı sağla- dığmı anlatan Güven, bunun Türk balesi için önemli bir kazanım ve bale için yapılan en yüksek katkı olduğunu vurguladı. si sayesind» lier tör eğilm de sn yüzün&r çıktı. Böylece alaturka dediğimiz müzik ve onun türleri de ortaya çıktı ve şimdi onlann da sevenleri var. Bunugörüp "biz geri gfttik" dememek lazım. İyi müzik yapanlann ve dinleyenlerin sayısı artı- yor. Dolayısıyla ben bu gelişmeyi olum- İu görüyorum. Kuşkusuz bazen bu bir mücadele haline geliyor. Bu yeni müzi- ğe tavır alan bürokratlar veya sıyasetçı- ler çıkıyor. Onlar kısa zamanda halkm tepkisiyle etkisiz hale geliyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Zehra Yıldız Olayı Sahnede izlediğiniz insanlar bazan sizi büyüler. Bu ilk izleyişte olur. Yıllar önce, Zehra Yıldız da öyle olmuştu. Opera sanatı üzerine yazı yazmak haddim de- ğil elberte. Ne var ki o coşkuyu, o büyülenişi baş- kalanyla paylaşmak istemiş, Milliyet gazetesinde Zehra Yıldız için yazmıştım. Sanatçı yolun başındaydı. Hiçbiryazımı saklamadığımdan, o zaman neler yazrnış olduğumu şimdi belleğimde kalanıyla dile getirebileceğim: Çok genç sopranonun sahneden izleyiciye ge- çen alabildiğine etkileyici kişiliği üzerinde durmuş- tum. Daha o zaman Zehra Yıldız'da primadonna kimliği bir anda duyumsanıyordu. Sahnede görü- nür görünmez, belki şarkı söylemeye başlama- dan... Osman Şengezer'in, yazımdan sonra, "Evet, Zehra bambaşka..." dediğini hatıriıyorum. Sonra araya Tosca'ya kadarki zaman dilimi gi- riyor: Zehra Yıldız, TRT 2'deki Ondan Sonra progra- mımıza konuk oluyor sözgelimi. Bir yaz gecesi. Programı Istanbul televizyonunun arka bahçesin- de gerçekleştiriyoruz. Zarif, alçakgönüllü, incelik- li bir insan Zehra Yıldız. Hayranlığınızı söylediği- nizde yüzü kızanyor. Hepi topu birkaç saat. Salome'den sonra birden ünlenen ve istese bu ünü kullanabilecek Zehra Yıldız asıl sanatının onur- lu dünyasında kalmayı tercih ediyor. Oysa o gün- lerde neler yapar, o ünlenişi ne kadar sevimsiz iş- lerde 'para'yaçevirebilirdi. Ondan Sonra'nın yönetmeni sevgili Gülgun Cündebeyoğlu, Zehra Yıldız ve eşi Süha Yıldız'la daha yakından tanışıyordu. Bazan sorardım: Kâh burada, kâh yurtdış/nda olduğunu öğrenirdim. Bir başka rastlantı: Okul arkadaşım Mevsim'in Zehra Yıldız'ın ağabeysi olduğunu öğreniyorum. Mevsim'i pek ender görebiliyorum, ama iyi huyu- nu, dostluğunu biliyorum. Bu akrabalık bağı beni alıp Galatasaray'daki okul günlerine götünjyor. Zehra Yıldız'ın hangi sağlam aile koşullanndan geldiğini az çok tahmin edebiliyorum. Fakat belki de bütün bunların hiçbirini düşün- memiştim. Bütün bunlaroyürekyakjcı, beklenme- dik, zamansız ölümle birlikte geldi. Bu sezon Tosca'da Zehra Yıldız'ı yeniden sah- nede görebileceğimizi, dinleyebileceğimizi öğren- diğimde derin bir heyecan duymuştum. Genel pro- vaya Handan Şenköken'le birlikte gittik. Bu sü- tunda yazdım: Soprano hepimize sanatın onancı mutluluğunu tattırdı. O gece hayatımın en güzel gecelerinden biri ol- du. Son yıllarda çok az sanat veriminden öylesi- ne sarhoş edici bir sevinç duydum. Dostlanma, sevdiğim insanlara, boyuna Zehra Yıldız'ı ve Tosca'yı anlatıyordum. Bu büyük yıldız yaşasaydı operayı, hayatında bir kez olsun ope- raya gitmemiş insanlara bile sevdirecekti. Sesin- den ve varlığından ateş fışkınyordu. \^cth3beri işittigirrKİe, bize böylesine anlamlı sa- at)§r yağ&tmış'bır sânâtçının offim döşeğinöe ol- masın(5âh adeta bencilce bir üzüntü duydum. O görkemli inceliği ya bir daha yaşayamazsak... Evin llyasoğlu Cumhuriyet'te çok güzel bir ya- zısını yayımladı. Tosca'nın son perdesindeki inti- harsannesini, Zehra Yıldız'ın bizden aynlışı gibi yo- rumluyordu. Günlerce ben de öyle düşündüm. Sahne, şimdi de gözümün önünde. Olup bitenler çok tuhaf geliyor: Olup bitenlerin kendisinde 'opera' hissolunuyor. O görkemli inceliği artık bir daha yaşayamaya- cağız. Ne çapta büyük bir sanatçının, etkileyici bir 'yıldız'\n dünyamızdan çekip gittiğini, Doğan Hız- lan'ın Hürriyet'te vurguladığı gibi çok az kişi bili- yor. Bizi iyileştirecek, onaracak birgüzellikten yok- sun kaldığımızı bilmem nasıl anlatmalı. Ölüm haberini alır almaz televızyonu açtım, çe- şit çeşit kanallanmızda haber bültenlerini izledim. TRT ve atv'de ölüm haberi duyuruldu. Star'da Berna Yılmaz bir düğünde görüntüleniyordu. Shovv'da sürekli şu alt yazı geçiyordu: "Ünlü sa- natçı Mahzun Kjrmızıgül'y hüngür hüngür ağla- tan sahne." Televizyonu kapattım, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Takvimde iz bırakan: "Durmadan çalışmak, durmadan kendini yeni- lemek uçsuz bucakstz bir ülkeydi Zehra için. Hep keşfedilecek bir şeyler vardı." Evin llyasoğlu, Cumhuriyet, 14 Aralık 1997. BUGUN • BORUSAN KULTUR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 19.00'da laserdiskten Stan Getz ve Richie Cole dinlenebilir. (292 06 55) • TOPLUMSAL ARAŞTIRMALAR KÜLTÜR VE SANAT İÇtN VAKEF'ta saat 19.00-21.00 arasında Sunav Akin'ın katılacağı söyleşi yer alıyor. (293 10 96) " • AKSANAT'ta saat 12.30'da Donizetti'nin Aşk tksiri isimli opera dinletisi. saat 19.00'da Abelard ve HeJoise isimli oyun izlenebilir. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle