07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Kısa... Kısa... • BA.ŞBAKAN Mesut Yılmaz, GAP kalkınmasının Türkiye tarihinde bir dönemeç olacağını bildirdi. Ydmaz, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanhğı'nın >a\ın orgaıu GAP Dergisi'nde yer alan yazısında. GAP'ın, Güneydoğu Anadolu'nun sosjo-ekonomik göstergeterini hızla ülke ortalamasına yükseltmeyi hedeflediğini bildirdi. • GÜNEY KORE Devlet Başkanı Kım Young Sam ve gelecek hafta yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine katılacak iiç aday, L'luslararast Para Fonu'nun (IMF) yardım programında öngörülen koşuüara uyacaklan sözünü verdiler • NÜFUS Tespiti'nin geçkri sonuçlan. Türkiye nüfusuiçin yapılan tahminlcri şaşırttL Türkiye açısından, [Nüfus Tespiti'nin ilk önemii sonucu, Türkiye nüfusunun tahmin edilenden çok daha yavaş artnğını ortaya ko\du. 1990-1997 döneminin nüfiıs aruş hızı, DİE'nin 1992- 1997 için tahmin ettigi binde 18.04'ten 3.31 puan daha az. olarak. binde 14.73 düzeyinde gerçekleşti. Türkiye nüfusu, böylece DİE'nin 1997 sonu için hesapladığı 64 milyon 266 binin bir milyon 571 bin alnnda, 62 milyon 606 bin olarak hesaplandı. • BAKANLAR KURULU, Türkiye ıle ABD arasmda "Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çıfte Vergilendırmeyi Önleme ve Vergı Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolü"nün 'onaylanmasını kararlaştırdı. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanan Bakanlar Kurulu karan yürürlüğe girdi. • GÜNEYDOGU Anadolu Projesi (GAP) İdaresi'ne 1997 \e 1998 yülan bütçeleri için Kamu Ortaklığı Fonu'ndan a>nlan miktariar, İdare bütçesine aynca mal edilecek. Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatfnın Kunıhışve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Karamame'de değişiklik yapan \e dün Resmi Gazete'de yayımlanan >asa uyannca ek bütçe yapılacak. • AKDENtZ Onıversıtesi Ziraat Fakültesı Toprak Anabılım Dalı öğretım üyesı Yrd. Doç. Dr. Mustafa San, yeterince önemsenmeyen topraklann akıllı şekılde kullanılmaması halmde Türkiye'nin çok yakın gelecekte tanm ürünlerinde komşulanna muhtaç duruma düşeceğinı söyledi. • TRABZON Organize Sanayi Bölgesi'ndeki firmalann dünyailedaha kolay ilişki kurabilmelerini sağlamak amacıyia internet servisi kuruluyoc TOSB Müdürü Hüseyin Şahin, KOSGEB ile ortaklaşa yakında hizmete sokacaklan internet servisi ile bölgedeki firmal&nn yurtdışı Ue her türtü konuda bağlantı kurmalarının temin edileceğini belirterek "Fîrmalann ortak yatınm ve tkaret konusunda araşürma yapmalanna kolay lık sağlanacak" dedi. • TÜRKİYE- KÜBA Ticaret ve Ekonomik ve Smai Işbırlıği (Carma Komısyonu 1. Dönem Toplantısı. 18-24Aralık 1997 tarihleri arasında Havana'dayapılacak. Dış Ticaret Müsteşarlığf ndan yapılan açıklamaya göre, toplantılarda Türk heyetine Devlet Bakanı Eyüp Aşık, Küba heyetine ise Yabancı Yatınmlar ve Ekonomik tşbirliği Bakanı tbrahim Ferradaz başkanlık edecek. • ABD'nin ünlü kredi derecelendirme kuruluşu MoodyYin, ülkelerin uzun vadcli bono ve tahvilleri göz önüne alınarak vaptığı değerlendirmede 11 ülke, en yüksek not olan "Aaa" alırken Türkkiye "B1" notu ile 81 ülke arasında gerilerde yeraldı. Bölge ülkelerindeki devalüasyonlann Türkiye'nin ihracattaki rekabet gücünü düşüreceği öne sürüldü Asya kıızi, ihracatçıyı korkutuyor GÜLCEM AKTAŞ Güney Asya ülkeleri, düştük- leri krizden kurtulmanın yollan- nı ararken Türkiye'nin ağır yara alabileceğınden kaygı duyulu- yor. Krizden hemen sonra Malez- ya, Endonezya, Güney Kore gi- bi ülkelerin devalüasyona gitme- lerini kaygıyla karşılayan ihra- catçılar. ANASOL- D'nin belir- gın ihracat polıtikası oluştura- mamasmadatepki gösteriyorlar. Güney Asya ülkelerinin eko- nomilerini iyileştirebilmek için ilk aldıklan önlem ulusal paralannın güçlüyabancı paralarkarşısında- ki değerini düşürmek oldu. Alı- nan önlem iç tüketimin azaltıla- rak ıhracatın özendirilmesini he- defliyordu. Karar, söz konusu ül- keler açısından olumlu karşılan- sa da Türkiye ekonomisine etki- sı henüz tartışılmadı. Ancak sek- Yaşar Debreli. • Güney Asya ülkelerinin, ekonomilerini iyileştirebilmek için aldıklan devalüasyon kararlannın Türkiye'nin ihracatını kötü etkileyeceği bildirildi. Sektör temsilcileri bu konuda son derece kaygılılar. Avrupa Birliği pazarlannda Türkiye'nin en büyük rakipleri olarak görülen Güney Asya ülkelerinin aldıklan kararlann, Türkiye'nin lokomotif sektörü olan tekstil ihracatını olumsuz yönde etkilemesi bekleniyor. tör temsilcileri bu konuda son derece kaygılılar. Avrupa Birliği pazarlannda Türkiye'nin en bü- yük rakipleri olarak görülen Gü- ney Asya ülkelerinin aldıklan ka- rarlann, Türkiye'nin lokomotif sektörü olan tekstil ihracatını olumsuz yönde etkilemesi bek- leniyor. Tekstil ve Konfeksiyon Yan Sanayicileri Derneği Başkanı Hikmet Tannverdi. Asya ülkele- rinin aldıklan devalüasyon kara- nndan sonra ihraç ürünlerinin fi- yatlannı düşürerek önemii avan- tajlar elde edeceklerini ileri sür- dü. Tannverdi, pazar kaybını ön- lemek için yeni rekabet yöntem- lerinin geliştirilmesi gerektiğini söyledi. GİSAD Dış Ticaret Şirketi Ge- nel Müdürü tbrahim Özdoğan ise Güney Kore, Tayland ve Ma- lezya'nın paralannı yüzde 30-40 civannda devalüe etmeleriyle bir- likte uluslararası pazarlardakı ih- racat şanslannı arttıracaklannı dile getirdi Türkiye'dekı tekstil sekiöriinün güç durumdaolduğu- na dikkat çeken Özdoğan, bu ül- kelerin yaptıklan devalüasyonla ihraç mallannı ucuzlatarak Tür- kiye'nin mevcut pazannı bu ül- kelere kaptırabileceğini bildirdi. Özdoğan. hükümetin bir an ön- Ali İhsan İlkbahar. ce tekstil sektörü temsilcileriyle ihracatın iyileştirilmesi konusun- da birtakım politikalar oluşturma- sı gerektiğine dikkat çekti. Güney Asya ülkelerinin eko- nomilerini iyileştirmek için al- dıklan önlemlerden Türk tekstil sektörünün büyük darbe alacağı- nı belirten Idateks Yönetım Ku- rulu Başkanı Yaşar Debreli, "Bu ülkelerde enflasyon yüzde 4-5 sey- rederken paralanna yüzde 20-30 devalüasyon uygulamalan bizim açımızdan son derece tehlikeli. Çünkü konfeksiyon ihracabnuzın yüzde 80'i Avrupa ülkelerine ya- pılıyor. Krizdeki ülkelerin. ihraç üriinfi>atlannı düşürmeleri çok rekabet ettiğimiz dokuma mal- lannın pazar payuu tehlikeye so- kacak"dedi. Güney Asya ülkelerinin aldık- lan tedbirlerin ihracattan çok Tür- kiye'nin ithalatını arttıracağını belirten Otosan Genel Müdürü ve Otomotiv Sanayi Demeği Baş- kanı Ali İhsan İlkbahar, söz ko- nusu ülkelenn damping yaparak Türkiye pazanna mal sürdüğünü vurguladı. tlkbahar, otomotiv sek- töründe Asya kökenli birçok fir- manın zor durumda olduğunu söyleyerek Kia, Daevvoo gibi fîr- malann fiyatlannı daha da düşü- rerek iç piyasaya mal sürecekle- rini belirtti. Ali thsan İlkbahar, Türkiye "deki otomotiv üretimi- nin etkileneceğini, Güneydoğu Asya ülkelennin devalüasyon ka- rarlan ile birlikte Türkiye'ye olan ihracatlannı arttıracaklannı bil- dirdı. İlkbahar, Türkiye'nin oto- motiv sektörünün yapılacak it- halatla ıyice zor duruma düşece- ğinı ıddıa etti. Dünya üzerindeki deri ihraca- tındaki en büyük rakıplerinin As- ya kökenli firmalarolduğun vur- gulayan Deri Sanayicileri Der- neği Başkanı Turgut Koşar ise za- ten bu ülkelerin deri ıhracatı ko- Tiırgut Koşar. nusunda Türkiye'yi bir hayli zor- ladıklannı belirtti. Koşar da son önlemlerle Türk deri sektörünün olumsuz etkileneceğini dile ge- tirdi. SETBtR Başkanı Ahmet Arsan ise Uzakdoğu ülkelerinin gıda ihracatlannın olmadığını ve aldık- lan tedbirlerin sektörlerini etki- lemeyeceğini söyledi. Arsan, an- cak Yeni Zelanda ve Avus- tralya'nın Güney Asya ülkele- rindeki satışlannın azalması ha- linde, bu ülkelenn Avrupa ve Or- tadoğu pazarlanna yönelmeleri sonucunda et ve süt fiyatlannı etkileyebileceklerini vurguladı. EP Türk Elektronik Sanayi Der- neği Başkanı Fikret Yücel, Asya ülkelerinin ihraç ürünlerinde yapacaklan fiyat düşüşlerınin elektronik sektörünü olumlu yön- de etkileyebileceğini bildirdi Çalışan kadm her ülkede zorda ANKARA(AA); Ulus- lararası Çalışma Örgütü (ILO), küresel düzeyde ka- dınların çalışma hayatı ko- şullarında olumlu yönde gelışmeler görülmesme kar- şın cinsıyet aynmcılığının hâlâ görüldüğünü bildirdi. ILO tarafından yayımlanan "Engellerin Yıkılması: Yö- netimde Kadınlar" konulu raporda, küresel düzeyde kadınlann çalışma hayatı içindeki konumlan ele alın- dı. Raporda, küresel düzey- de eğitım gören kadınlar ile çalışma hayatına atılan kadınlann say ısında son yıl- larda hızlı artış görülmesi- ne karşın çeşıtli kuruluş ve firmalann önyargısı nede- niyle. üst düzey yönetim kadrosuna ulaşan kadın sa- yısının oldukça az olduğu kaydedildi. Cinsiyet aynm- cıhğımn azalmasına karşın kadınlann kamu ve özel kuruluşlar iie siyasi hayat- ta üst düzey yönetıci kad- rolara gelmesinin engellen- diğı ya da daha az ücret al- dıklan ıfade edildi. Tûrkiye'de yüzde 30 Raporda, Türkiye'de 1994-1995 yıllannda ka- dınlann çalışan kesim için- deki oranımn yüzde 30'lar- da kaldığı, yönetim kade- mesinde yer alan kadınla- nn oranının da yüzde 10'lar- da kaldığı kaydedildi. Daintler-Benz AG'nin problemi çozuldu Daimier-Benz AG, İsveç'te bir test sürüşü sırasında devrilerek olağaniistü şartlarda zayıf bir noktası olduğunu gösteren A serisini. aracın yol tutuşunu istenilen dü/eye getirdikten sonra otomobil alanında uzman § gazetecinin önünde Formula 1 eski dünya şampiyonu Niki Lauda ile testi tekrar yaptı. Modclin değiştirilen aks tekniği \e ESP sistemi u/manlardan ona\ aldı. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Aysa krizı başladığından bu yana "ser- bestpıyasa" ekonomisinin etkinliği ve ba- şansı üzenne tartışmalar gittıkçe artıya. Bu hafta Business VVeek'te Paul Graigs, Asya krizinın, hükümetlerin bir sanayi po- litikası uygulamaya kalınmasından kay- naklandığını savundu. Bu yaklaşıma gore ekonomik faalıyetin düzenlenmesı tümü ile piyasalann etkısır|e bırakılmalıdır. Piyasa- lann serbestçe işleyişı, kaynaklan tarafsız ve optımum bir şekilde dağrtacak ve kriz- lerin ortaya çıkmasını engelleyecektir. Ironik bir şekilde, bu hafta gazetelerde, bu yaklaşımın temel varsayımlannın tam bir hayal ürünü olduğunu gösteren bir ha- ber vardı. Union Bank of Svvitzeriand ve Svviss Bank Corporation bırleşerek Uni- ted Bank of Svvitzerland'ı oluşturdular. Bu yeni banka toplam bir trilyon dolarlık bir fonu yönetecek. Boylece Meksıka ve Kanada'nın toplam üretimlerinin değerin- den büyük, yaklaşık olarak Ingiltere eko- nomisinin yüzde 90'ına eşit birsermaye bir tek bankanın denetımıne geçmış oluyor fln- temational Herald Tribune 9/12/97). Uni- ted Bank of Svvitzerland şimdi yatınm bankacılığı klasmanının tepesine oturdu. Wall Street Journal, böylece, uluslarara- sı yatınm bankacılığı piyasasına egemen olma yanşmın daha da hızlandığını yazdı (9/12/97). Mali piyasalarda merkezileşme hızlanıyor Bugün. sayıları 10'u geçmeyen ban- kalar uluslararası yatınm piyasalanna ke- sin bir şekilde egemenler. Bu yüzden ulus- lararası mali piyasalara atıfia "serbestpi- yasa"dan, piyasalara hükümetlerin mü- dahalesınin tümü ile kaldınlmasından söz açmak, aslında bu bir avuç bankanın fa- aliyetlenne kanşılmaması anlamına geliyor. Bundan yaklaşık iki yıl önce Goldman Sachs Genel Müdürü Milton Berlinski yüz yılın sonuna kadar, küresel piyasalarda to- pu topu 20-25 kadar fon yönetıcisı ban- ka kalacak, gerisi yok olacak dediğinde, hemen herkes. adamın uçtuğunu düşün- müştü. Bu hafta Fınancial Times, Berlins- ki'nin bu tesprtinin, o kadar da afaki olma- dığının giderek ortaya çıkmaya başladığı- nı kabul etti. Jane Martinson'un aktardı- ğı verılere göre en büyük 10 fon yönetıci- si şirketin kontrol ettiği toplam aktiflerin 1996 Martı'nda 3.492 trilyon dolardan, 1997 Mart itibanyla 4.220 trilyon dolara çıkmış olması bu merkezileşme sürecinin gide- rek hızlandığını gösteriyordu. Uluslararası bankalann garantörlük et- tiği yeni hısselerin hacmindeki artış da bü- yümeninhızıhakkındabırfikirverebilirsa- nırım. 1982'de uluslararası bankalar 16 milyar dolar hacminde yeni hisseyı garan- ti etmiş ve satmış. Bu rakam 1996 yılında Piyasalar mı Dediniz? İki bankanın birleşmesiyle oluşan United Bank of Svvitzerland ingitte- re ekonomisinin yaklaşık yüzde 90'ına eşit bir sermayeye sahip oldu. 115.6 milyar dolara çıkmış fjhe Econo- mist 13/12/97). Dünyanın en büyük 10 mali kuruluşuna baktığımızda, bunlann yönettiklen aktifle- rin toplam hacminin 4.853 trilyon dolar ol- duğunu görüyoruz. Bu, küresel türev pi- yasalannın hacmine hemen hemen eşit bir büyüklük. Bu en büyük on mali kuru- luşun başında şimdi yeni oluşan bir Isviç- re bankası var. Ikinci sırada Kampo isim- li bir Japon bankası, üçüncü sırada ise Fi- delity isimli bir ABD şirketi yer alıyor. Zir- vede, toplam üç Isviçre şirketi, üç ABD şir- keti, bir Fransız. iki Japon ve bir Ingilız şir- keti var (Financial Times 9/12/97). Bu uluslararası yatınm bankalannın pi- yasa paylanna (küresel düzeyde, tahvıl, bono, hisse senedi garantörlüğü ve plas- manı, çokuluslu şirketlere ve hükümetle- re danışmanlık hizmetleri), bakınca man- zara daha bir korkunç hale geliyor. Örne- ğin, 1996 yılında, Merill Lynch, Goldman Sachs, Solomon/Smith Barney, Morgan Stanley/Dean VVrtter/Discover isimli dört banka grubunun toplam pıyasa payı yüz- de 4O'ı geçiyor. Bunlara JP Morgan, Leh- man Brothers CSFB/BZVV ve UBS/SBC VVarburg'u eklediğimizde 8 yatınm banka- sının küresel piyasalarda toplam payı yüz- de 80'e yaklaşıyor. (The Economist 13/12/97). Bu dev bankalann ezıci çoğun- luğu ise ABD "vatandaşı". Bu rakamlann gösterdığı gıbı, pıyasala- n dengeye getiren. kaynaklan optımum ve tarafsız bir şekilde dağıtan "gızli elden" bahsedıldiğinde, aslında en azından ma- li piyasalarda, sayılan 10'u geçmeyen bü- yük bankaların yöneticilerinden bahset- miş oluyoruz. Daha önce de aktarmıştım. Bugün dün- yada en büyük 100 ekonomik bırimin 50 tanesi özel şirketlerden oluşuyor. 200 ço- kuluslu şirketin toplam satışları küresel üretimin yüzde 25'ine ulaşıyor. (Interna- tional Herald Tribune 23/10/1997). Böy- le bir dünyada ise zengınler giderek daha zenginleşıyor, milyarderlerin sayısı artıyor. Le Monde Diplomatique'te Chusso- dowski'nın aktardığına göre 1982'de ABD'de, 13 adet dolar milyarderi varmış. Bunlann sayısı 1996'da, 450'ye yüksel- miş. Bu milyarderlerin toplam serveti, dün- yanın toplam nüfusunun yüzde 56'sının yaşadığı, en yoksul ülkelerin toplam GSMH'sınden daha büyük (Le Monde Diptomatique Aralık 1997). "Hiçbir ülke piyasalardan daha güçlü değil" Bu kadar az şirketin ve insanın egemen olduğu bir pıyasada serbest rekabetın ge- çerii okjuğunu ve kaynaklann tarafsızca da- ğrtılacağını söylemek ise, takdır edersiniz İci Irakta demokratik bir cumhuriyetın oi- duğunu söylemeye benziyor. Böyle bir dünyada ekonomik gelışmeyi pıyasanın serbest işleyişine havale etmek ise, aslın- da dünya nüfusunun kadennı bir avuç ABD, Avrupa ve Japon şırketinin ınsafına bırakmak anlamına gelmez mi? 1993-94 döneminde ABD'de hazıne ba- kanlığı yapmış oian Roger Aronan, Inter- national Herald Tribune'de, "Hiçbir ül- ke piyasalardan daha güçlü değildir" di- yor ve makalesinde, "Asya Kaplanlan"r\a atıfia ekliyordu: "Bu yıkım dünya mali pi- yasalannın bir tür uluslarüstü hükümet olarak ortaya çıkmaya başladığını göste- riyor... Bunlan kimse seçmedi... Dünya ekonomisine katılan ülkeler bu piyasala- nn iktidanna tabi oluyoıiar." (İHT10/12/97). Altman, IMF'nin bir karşı denge oluştura- bileceğinden söz ediyor büyük bir lyimser- likle. Ancak, durum tabii kı çok daha fark- lı. Gerçekte, IMF başından beri, arbk "Was- hington Konsensüsü" olarak bilinen kü- reselteşme politikalannt uyguluyor ve çe-' şitli ülkelerin, ulusal piyasalannı bu mali pi- yasalann gereksinimlerine göre düzenle- meye çalışıyor. Ne zaman bir istikrar prog- ramı uygulansa işsizlık, yoksulluk artıyor. bu bankalara olan borçlann öncelikJe öden- mesi için tabıı... Bu bankalar iseAsya krizınde olduğu gi- bi, fırsatı bulunca spekülatif yöntemlerle, önce merkez bankalannın rezervlerini ta- lan ediyorlar, ülkeleri ıflasa sürüklüyoıiar, deniz bitince de bu piyasalan tekrar yatı- nm yapılabilir hale getirsin diye IMF'yi ça- ğınyoıiar. IMF de geliyor ve "uluslararası piyasalann güvenini kazanmak için şöyle yapmak gerekir" diyerek işe başlıyor. Ge- risinı hepimiz bilıyoruz. Özetle, serbest piyasa ekonomisi bir mitoloji. Gerçekte böyle bir şey yok! Bu yol- da atılan her adım hem kısa hem de uzun dönemde uluslararası bankalann, mali ser- mayenin egemenliğini ve hatta ABD'nin ekonomik siyasi hegemonyasını güçien- dinyor. Peki, bizı temsıl etsın, yaşam ko- şullanmızı iyileştirsin diye seçtiğimiz hükü- metler kime hizmet ediyorlar? Bu soruyu sormanın zamanı geldi de geçiyor bile. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Siyasetin Sefaleti' Aslında buna hükümetin "ekonomi politikasının zavallılığı" demek daha uygun olur. Gerçekten de büt- çenin bağlanacağı, yeni yılın ekonomi politikalannın biçimlenmesi gereken günlerde ekonomi siyaseti uygun deyimiyle "dökülüyor". Bu olgu kaçınılmaz sonuçlarını veriyor. Giderek yoksullaşan "emeğiyle geçinenler" ya DlSK'in ön- cülüğünde Ankara'ya "yürüyor"; ya da kamu çalışan- ları örgütlerinin çağrısıyla. topluca "ayağa kalkıyor". Neden mi? Nedenleri, "sayılarsöylesin". Hükümet, yaklaşık altı ay önce işbaşına geldiğin- de, önce "yılda bir" arttınlan asgari ücreti, yüzde 108 dolayında arttırdı; kesintıler öncesi 17 milyon li- radan 35.4 milyon liraya, net olarak da yaklaşık 11 milyon lira dolayından 22 milyonun üzerine yükselt- ti. Aynı günlerde, "altı ayda bir" yükseltilen memur "maaş katsayısını" da yüzde 35 oranında arttırdı. Geçmiş aytann enflasyonunun aşındırdığı gelirle- ri bir ölçüde düzerten bu ücret-maaş düzeltmeleri, fiyat artışını sınırlandıracak öbür politikalarta des- teklenmedi ve sonrasında enflasyon oranı yükseldi. Gerçekten de asgari ücretin yüzde 108 arttınldığı sı- rada tüketici fiyatlarıyla enflasyon oranı, yıllık yüzde 89.2 idi. Sıkı durun, Temmuz 1998'e dek değiştiril- meyecek olan asgari ücret, yıllık enflasyon oranının yaklaşık 19 puan üzerinde tutulmuştu. Memur ma- aşları arttınldığında ise, 1997 yıl başından sonra tü- ketici fiyatlarınm artış oranı yüzde 35.4'tü ve yapılan maaş artışı, yalnızca "bu enflasyonu karşılayacak" düzeydeydi. Temmuz 1997 sonrasında "ücret ve maaşlar" ay- nı tutuluyor; temmuz-kasım beş aylık döneminde enflasyon oranının gerçek göstergesi sayılması ge- reken tüketici fiyatları "yüzde 40.0" bir artış göster- di. Emeğiyle geçinenler bu oranda yoksullaştınldı. Hükümetin KİT ürünlerinin fiyatlannı altı ay süre ile donduracağını açıklamasından sonra piyasalar, özel- likle de gıda maddeleri fiyatlannda görülmedik artış- lar, aylık yüzde 50'lere varan fiyat yükseltmeleri ya- şanryor. Piyasa düzleminde bu "hızlı zam" olgusu ya- şanırken ekonomi politikasındaki belirsizlik de sürü- yor. Hükümetin IMF ile anlaşma konusundaki tutu- mu açıklık kazanmıyor; vergi tasarısı ile yeşeren umutlar her geçen gün biraz daha tükeniyor. Ve bu sırada hükümet, 1998yılının ilkyansındageçerli ola- cak maaş artışı oranını yüzde 30 olarak açıkladı. Sa- yılardan izlenebıleceği gibi, bu maaş artışı oranı, "son beş aylık fiyat artışlannın bile 10 puan altındadır". Emeğiyle geçinenler işte bu daha da yoksullaştır- ma polıtıkasına karşı çıkıyor; işçiler DİSK ile yürüyor, memurlar sendikalarıyla "dik durmaya" uğraşıyor. • • • Halkını yoksullaştıran siyaset, aslında kendini yok- sullaştırmış bulunuyor. Nasıl mı? Enfiasyonu düşürmek, işsizliği önlemek, bölgesel gelışmeyi sağlamak ve üretimı arttırmak, hükümet- lerin "birincil görevıdir; varlık nedenıdır". Türkiye si- yasetçileri yıllardır bu konuda çözüm üretmediler. Ekonominin sıkışıklığında çözümü IMF kapılannda aradılar. Yine aynı yolu izliyorlar. Yukanda son örnek- lerinde görüldüğü gibi, yalnızca "emeğiylegeçinen- lerin yoksullaşmasına dayalı" bir ekonomi politika- sını ısraria uyguladılar, uyguluyorlar. Toplumu, has- ta bir ekonomi ile ezdiler, hasta ettiler. Binlerce kişi (kaç kışi, 15 321 mi yoksa?) siyasal amaçlaöldürüldü; siyasetçiler "siyasalamaçlı adam öldürme" eylemcilerinin yakalanmalarını ve bunlara ceza verilmesini sağlamadılar. Gözaltında kayıplara çözüm bulmadılar; "işkenceyi yok etmediler". Ma- nisa örneğinde "çocuklan", TBMM'yi pankart çıka- rarak eleştiren "gençleri" yıllarca hapislerde çürüte- cek süreçleri ortadan kaldırmak için ellerini kaldırma- dılar. Günümuzde "düşünce suçu" olmaması ge- rektiğini kavramadılar. Sorumlusu oldukları devlet yönetiminı "yoteuz/uk/ardan" anndıracak bir yakla- şıma uzanmadılar. Öncelikle bunlan yapmadıkça da "ekonomik ön- celiklere" eğilemiyorlar; "yapılan buna izin vermi- yor". Kısaca, siyasetçiler, ekonomik baskılannı siya- sal baskıyla tamamlıyor, yarattıklan "sefaletin mey- velen'ni" her gün "içerde ve dışarda" topluyorlar. İşçiler ve memurlar, bedelini yıllardır yoksullaşa- rak ödedikleri "siyaseti", içine düştüğü "sefaletten kurtarmak için" yürüyorlar. Yeşil panjurlu ev hayallerde kaldı • Bu yılın ilk dokuz ayında yüzde 95 oranında artarak 2 milyar 750 milyon liraya ulaşan konut maliyetine arsa bedeli de eklenince dar gelirli için ev sahibi olmak hayalden öteye gidemiyor. FATMA KOŞAR Ev sahibi olmanın mali- yeti gün geçtıkçe ağırlaşı- yor. Konut açığı. önünege- çilemeven nüfus artışı ve saglıksız kentleşmeye pa- ralel oranda büyümeye de- vam ederken, barınma sa- bıt gelirlınin en büyük so- runlanndan biri olmaya dev am ediyor. Ev kiralannm enflasyon- la varıştığı ülkemizde. ko- tine arsa bedeli de eklenin- ce dar gelirli için ev sahi- bi olmak hayalden öteye gidemiyor. 100 metrekarelik konut maliyeti geçen yıl Ocak- Eylül döneminde 1 milyar 403 milyon liraydı. 100 metrekarelik apartman da- ıresmin bedeli ise geçen yı- la göre yüzde 97.4 oranın- da artarak 1 milyar 434.7 milyon liradan 2 milyar 832.6 milyon liraya çıktı. nut maliyeti inşaat girdile- nnin gördüğü zamlara bağ- lı olarak en çok artan ka- lemlerden bin. Akaryakıt ve çımentoya gelen zamlar- dan sonra 100 metrekare- lik konutun maliyeti geçen yıla göre yaklaşık yüzde lOOarttı. Bu yılın ilk dokuz ayın- da yüzde 95 oranında arta- rak 2 milyar 750 milyon li- raya ulaşan konut maliye- Türkiye Kent Koopera- tifleri Merkez Bırliği'nin (Türkkent) hesaplamalan- na göre ise geçen yılın ekim ayından, bu yılın ekim ayı- na kadar konut maliyeti yüzde 93.3 oranında arttı. Türkkent Genel Başkanı OğuzSoydan "TOKİ konut kredilerini artünyor. \n- cak vergi muafiyeti uzaül- mazsa bu aruşın luçbiröne- nıi olmavacak" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle