Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Kısa... Kısa...
• BA.ŞBAKAN Mesut
Yılmaz, GAP kalkınmasının
Türkiye tarihinde bir
dönemeç olacağını bildirdi.
Ydmaz, GAP Bölge
Kalkınma İdaresi
Başkanhğı'nın >a\ın orgaıu
GAP Dergisi'nde yer alan
yazısında. GAP'ın,
Güneydoğu Anadolu'nun
sosjo-ekonomik
göstergeterini hızla ülke
ortalamasına yükseltmeyi
hedeflediğini bildirdi.
• GÜNEY KORE Devlet
Başkanı Kım Young Sam ve
gelecek hafta yapılacak
devlet başkanlığı
seçimlerine katılacak iiç
aday, L'luslararast Para
Fonu'nun (IMF) yardım
programında öngörülen
koşuüara uyacaklan sözünü
verdiler
• NÜFUS
Tespiti'nin
geçkri
sonuçlan.
Türkiye
nüfusuiçin
yapılan tahminlcri şaşırttL
Türkiye açısından, [Nüfus
Tespiti'nin ilk önemii
sonucu, Türkiye nüfusunun
tahmin edilenden çok daha
yavaş artnğını ortaya ko\du.
1990-1997 döneminin nüfiıs
aruş hızı, DİE'nin 1992-
1997 için tahmin ettigi binde
18.04'ten 3.31 puan daha az.
olarak. binde 14.73
düzeyinde gerçekleşti.
Türkiye nüfusu, böylece
DİE'nin 1997 sonu için
hesapladığı 64 milyon 266
binin bir milyon 571 bin
alnnda, 62 milyon 606 bin
olarak hesaplandı.
• BAKANLAR KURULU,
Türkiye ıle ABD arasmda
"Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çıfte
Vergilendırmeyi Önleme ve
Vergı Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşması ve Eki
Protokolü"nün
'onaylanmasını kararlaştırdı.
Resmi Gazete'nin dünkü
sayısında yayımlanan
Bakanlar Kurulu karan
yürürlüğe girdi.
• GÜNEYDOGU Anadolu
Projesi (GAP) İdaresi'ne
1997 \e 1998 yülan bütçeleri
için Kamu Ortaklığı
Fonu'ndan a>nlan
miktariar, İdare bütçesine
aynca mal edilecek.
Güneydoğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatfnın Kunıhışve
Görevleri Hakkındaki
Kanun Hükmündeki
Karamame'de değişiklik
yapan \e dün Resmi
Gazete'de yayımlanan >asa
uyannca ek bütçe yapılacak.
• AKDENtZ Onıversıtesi
Ziraat Fakültesı Toprak
Anabılım Dalı öğretım üyesı
Yrd. Doç. Dr. Mustafa San,
yeterince önemsenmeyen
topraklann akıllı şekılde
kullanılmaması halmde
Türkiye'nin çok yakın
gelecekte tanm ürünlerinde
komşulanna muhtaç
duruma düşeceğinı söyledi.
• TRABZON Organize
Sanayi Bölgesi'ndeki
firmalann dünyailedaha
kolay ilişki kurabilmelerini
sağlamak amacıyia internet
servisi kuruluyoc TOSB
Müdürü Hüseyin Şahin,
KOSGEB ile ortaklaşa
yakında hizmete sokacaklan
internet servisi ile bölgedeki
firmal&nn yurtdışı Ue her
türtü konuda bağlantı
kurmalarının temin
edileceğini belirterek
"Fîrmalann ortak yatınm ve
tkaret konusunda araşürma
yapmalanna kolay lık
sağlanacak" dedi.
• TÜRKİYE- KÜBA
Ticaret ve Ekonomik ve
Smai Işbırlıği (Carma
Komısyonu 1. Dönem
Toplantısı. 18-24Aralık
1997 tarihleri arasında
Havana'dayapılacak. Dış
Ticaret Müsteşarlığf ndan
yapılan açıklamaya göre,
toplantılarda Türk heyetine
Devlet Bakanı Eyüp Aşık,
Küba heyetine ise Yabancı
Yatınmlar ve Ekonomik
tşbirliği Bakanı tbrahim
Ferradaz başkanlık edecek.
• ABD'nin ünlü kredi
derecelendirme kuruluşu
MoodyYin, ülkelerin uzun
vadcli bono ve tahvilleri göz
önüne alınarak vaptığı
değerlendirmede 11 ülke, en
yüksek not olan "Aaa"
alırken Türkkiye "B1" notu
ile 81 ülke arasında gerilerde
yeraldı.
Bölge ülkelerindeki devalüasyonlann Türkiye'nin ihracattaki rekabet gücünü düşüreceği öne sürüldü
Asya kıızi, ihracatçıyı korkutuyor
GÜLCEM AKTAŞ
Güney Asya ülkeleri, düştük-
leri krizden kurtulmanın yollan-
nı ararken Türkiye'nin ağır yara
alabileceğınden kaygı duyulu-
yor. Krizden hemen sonra Malez-
ya, Endonezya, Güney Kore gi-
bi ülkelerin devalüasyona gitme-
lerini kaygıyla karşılayan ihra-
catçılar. ANASOL- D'nin belir-
gın ihracat polıtikası oluştura-
mamasmadatepki gösteriyorlar.
Güney Asya ülkelerinin eko-
nomilerini iyileştirebilmek için ilk
aldıklan önlem ulusal paralannın
güçlüyabancı paralarkarşısında-
ki değerini düşürmek oldu. Alı-
nan önlem iç tüketimin azaltıla-
rak ıhracatın özendirilmesini he-
defliyordu. Karar, söz konusu ül-
keler açısından olumlu karşılan-
sa da Türkiye ekonomisine etki-
sı henüz tartışılmadı. Ancak sek-
Yaşar Debreli.
• Güney Asya ülkelerinin, ekonomilerini iyileştirebilmek için aldıklan
devalüasyon kararlannın Türkiye'nin ihracatını kötü etkileyeceği bildirildi.
Sektör temsilcileri bu konuda son derece kaygılılar. Avrupa Birliği pazarlannda
Türkiye'nin en büyük rakipleri olarak görülen Güney Asya ülkelerinin aldıklan
kararlann, Türkiye'nin lokomotif sektörü olan tekstil ihracatını olumsuz yönde
etkilemesi bekleniyor.
tör temsilcileri bu konuda son
derece kaygılılar. Avrupa Birliği
pazarlannda Türkiye'nin en bü-
yük rakipleri olarak görülen Gü-
ney Asya ülkelerinin aldıklan ka-
rarlann, Türkiye'nin lokomotif
sektörü olan tekstil ihracatını
olumsuz yönde etkilemesi bek-
leniyor.
Tekstil ve Konfeksiyon Yan
Sanayicileri Derneği Başkanı
Hikmet Tannverdi. Asya ülkele-
rinin aldıklan devalüasyon kara-
nndan sonra ihraç ürünlerinin fi-
yatlannı düşürerek önemii avan-
tajlar elde edeceklerini ileri sür-
dü. Tannverdi, pazar kaybını ön-
lemek için yeni rekabet yöntem-
lerinin geliştirilmesi gerektiğini
söyledi.
GİSAD Dış Ticaret Şirketi Ge-
nel Müdürü tbrahim Özdoğan
ise Güney Kore, Tayland ve Ma-
lezya'nın paralannı yüzde 30-40
civannda devalüe etmeleriyle bir-
likte uluslararası pazarlardakı ih-
racat şanslannı arttıracaklannı
dile getirdi Türkiye'dekı tekstil
sekiöriinün güç durumdaolduğu-
na dikkat çeken Özdoğan, bu ül-
kelerin yaptıklan devalüasyonla
ihraç mallannı ucuzlatarak Tür-
kiye'nin mevcut pazannı bu ül-
kelere kaptırabileceğini bildirdi.
Özdoğan. hükümetin bir an ön-
Ali İhsan İlkbahar.
ce tekstil sektörü temsilcileriyle
ihracatın iyileştirilmesi konusun-
da birtakım politikalar oluşturma-
sı gerektiğine dikkat çekti.
Güney Asya ülkelerinin eko-
nomilerini iyileştirmek için al-
dıklan önlemlerden Türk tekstil
sektörünün büyük darbe alacağı-
nı belirten Idateks Yönetım Ku-
rulu Başkanı Yaşar Debreli, "Bu
ülkelerde enflasyon yüzde 4-5 sey-
rederken paralanna yüzde 20-30
devalüasyon uygulamalan bizim
açımızdan son derece tehlikeli.
Çünkü konfeksiyon ihracabnuzın
yüzde 80'i Avrupa ülkelerine ya-
pılıyor. Krizdeki ülkelerin. ihraç
üriinfi>atlannı düşürmeleri çok
rekabet ettiğimiz dokuma mal-
lannın pazar payuu tehlikeye so-
kacak"dedi.
Güney Asya ülkelerinin aldık-
lan tedbirlerin ihracattan çok Tür-
kiye'nin ithalatını arttıracağını
belirten Otosan Genel Müdürü
ve Otomotiv Sanayi Demeği Baş-
kanı Ali İhsan İlkbahar, söz ko-
nusu ülkelenn damping yaparak
Türkiye pazanna mal sürdüğünü
vurguladı. tlkbahar, otomotiv sek-
töründe Asya kökenli birçok fir-
manın zor durumda olduğunu
söyleyerek Kia, Daevvoo gibi fîr-
malann fiyatlannı daha da düşü-
rerek iç piyasaya mal sürecekle-
rini belirtti. Ali thsan İlkbahar,
Türkiye "deki otomotiv üretimi-
nin etkileneceğini, Güneydoğu
Asya ülkelennin devalüasyon ka-
rarlan ile birlikte Türkiye'ye olan
ihracatlannı arttıracaklannı bil-
dirdı. İlkbahar, Türkiye'nin oto-
motiv sektörünün yapılacak it-
halatla ıyice zor duruma düşece-
ğinı ıddıa etti.
Dünya üzerindeki deri ihraca-
tındaki en büyük rakıplerinin As-
ya kökenli firmalarolduğun vur-
gulayan Deri Sanayicileri Der-
neği Başkanı Turgut Koşar ise za-
ten bu ülkelerin deri ıhracatı ko-
Tiırgut Koşar.
nusunda Türkiye'yi bir hayli zor-
ladıklannı belirtti. Koşar da son
önlemlerle Türk deri sektörünün
olumsuz etkileneceğini dile ge-
tirdi.
SETBtR Başkanı Ahmet Arsan
ise Uzakdoğu ülkelerinin gıda
ihracatlannın olmadığını ve aldık-
lan tedbirlerin sektörlerini etki-
lemeyeceğini söyledi. Arsan, an-
cak Yeni Zelanda ve Avus-
tralya'nın Güney Asya ülkele-
rindeki satışlannın azalması ha-
linde, bu ülkelenn Avrupa ve Or-
tadoğu pazarlanna yönelmeleri
sonucunda et ve süt fiyatlannı
etkileyebileceklerini vurguladı.
EP Türk Elektronik Sanayi Der-
neği Başkanı Fikret Yücel, Asya
ülkelerinin ihraç ürünlerinde
yapacaklan fiyat düşüşlerınin
elektronik sektörünü olumlu yön-
de etkileyebileceğini bildirdi
Çalışan kadm
her ülkede zorda
ANKARA(AA); Ulus-
lararası Çalışma Örgütü
(ILO), küresel düzeyde ka-
dınların çalışma hayatı ko-
şullarında olumlu yönde
gelışmeler görülmesme kar-
şın cinsıyet aynmcılığının
hâlâ görüldüğünü bildirdi.
ILO tarafından yayımlanan
"Engellerin Yıkılması: Yö-
netimde Kadınlar" konulu
raporda, küresel düzeyde
kadınlann çalışma hayatı
içindeki konumlan ele alın-
dı. Raporda, küresel düzey-
de eğitım gören kadınlar
ile çalışma hayatına atılan
kadınlann say ısında son yıl-
larda hızlı artış görülmesi-
ne karşın çeşıtli kuruluş ve
firmalann önyargısı nede-
niyle. üst düzey yönetim
kadrosuna ulaşan kadın sa-
yısının oldukça az olduğu
kaydedildi. Cinsiyet aynm-
cıhğımn azalmasına karşın
kadınlann kamu ve özel
kuruluşlar iie siyasi hayat-
ta üst düzey yönetıci kad-
rolara gelmesinin engellen-
diğı ya da daha az ücret al-
dıklan ıfade edildi.
Tûrkiye'de yüzde 30
Raporda, Türkiye'de
1994-1995 yıllannda ka-
dınlann çalışan kesim için-
deki oranımn yüzde 30'lar-
da kaldığı, yönetim kade-
mesinde yer alan kadınla-
nn oranının da yüzde 10'lar-
da kaldığı kaydedildi.
Daintler-Benz
AG'nin
problemi
çozuldu
Daimier-Benz AG, İsveç'te bir
test sürüşü sırasında
devrilerek olağaniistü
şartlarda zayıf bir noktası
olduğunu gösteren A serisini.
aracın yol tutuşunu istenilen
dü/eye getirdikten sonra
otomobil alanında uzman §
gazetecinin önünde Formula 1
eski dünya şampiyonu Niki
Lauda ile testi tekrar yaptı.
Modclin değiştirilen aks
tekniği \e ESP sistemi
u/manlardan ona\ aldı.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
Aysa krizı başladığından bu yana "ser-
bestpıyasa" ekonomisinin etkinliği ve ba-
şansı üzenne tartışmalar gittıkçe artıya. Bu
hafta Business VVeek'te Paul Graigs,
Asya krizinın, hükümetlerin bir sanayi po-
litikası uygulamaya kalınmasından kay-
naklandığını savundu. Bu yaklaşıma gore
ekonomik faalıyetin düzenlenmesı tümü ile
piyasalann etkısır|e bırakılmalıdır. Piyasa-
lann serbestçe işleyişı, kaynaklan tarafsız
ve optımum bir şekilde dağrtacak ve kriz-
lerin ortaya çıkmasını engelleyecektir.
Ironik bir şekilde, bu hafta gazetelerde,
bu yaklaşımın temel varsayımlannın tam
bir hayal ürünü olduğunu gösteren bir ha-
ber vardı. Union Bank of Svvitzeriand ve
Svviss Bank Corporation bırleşerek Uni-
ted Bank of Svvitzerland'ı oluşturdular.
Bu yeni banka toplam bir trilyon dolarlık
bir fonu yönetecek. Boylece Meksıka ve
Kanada'nın toplam üretimlerinin değerin-
den büyük, yaklaşık olarak Ingiltere eko-
nomisinin yüzde 90'ına eşit birsermaye bir
tek bankanın denetımıne geçmış oluyor fln-
temational Herald Tribune 9/12/97). Uni-
ted Bank of Svvitzerland şimdi yatınm
bankacılığı klasmanının tepesine oturdu.
Wall Street Journal, böylece, uluslarara-
sı yatınm bankacılığı piyasasına egemen
olma yanşmın daha da hızlandığını yazdı
(9/12/97).
Mali piyasalarda
merkezileşme hızlanıyor
Bugün. sayıları 10'u geçmeyen ban-
kalar uluslararası yatınm piyasalanna ke-
sin bir şekilde egemenler. Bu yüzden ulus-
lararası mali piyasalara atıfia "serbestpi-
yasa"dan, piyasalara hükümetlerin mü-
dahalesınin tümü ile kaldınlmasından söz
açmak, aslında bu bir avuç bankanın fa-
aliyetlenne kanşılmaması anlamına geliyor.
Bundan yaklaşık iki yıl önce Goldman
Sachs Genel Müdürü Milton Berlinski yüz
yılın sonuna kadar, küresel piyasalarda to-
pu topu 20-25 kadar fon yönetıcisı ban-
ka kalacak, gerisi yok olacak dediğinde,
hemen herkes. adamın uçtuğunu düşün-
müştü. Bu hafta Fınancial Times, Berlins-
ki'nin bu tesprtinin, o kadar da afaki olma-
dığının giderek ortaya çıkmaya başladığı-
nı kabul etti. Jane Martinson'un aktardı-
ğı verılere göre en büyük 10 fon yönetıci-
si şirketin kontrol ettiği toplam aktiflerin 1996
Martı'nda 3.492 trilyon dolardan, 1997
Mart itibanyla 4.220 trilyon dolara çıkmış
olması bu merkezileşme sürecinin gide-
rek hızlandığını gösteriyordu.
Uluslararası bankalann garantörlük et-
tiği yeni hısselerin hacmindeki artış da bü-
yümeninhızıhakkındabırfikirverebilirsa-
nırım. 1982'de uluslararası bankalar 16
milyar dolar hacminde yeni hisseyı garan-
ti etmiş ve satmış. Bu rakam 1996 yılında
Piyasalar mı Dediniz?
İki bankanın birleşmesiyle oluşan United Bank of Svvitzerland ingitte-
re ekonomisinin yaklaşık yüzde 90'ına eşit bir sermayeye sahip oldu.
115.6 milyar dolara çıkmış fjhe Econo-
mist 13/12/97).
Dünyanın en büyük 10 mali kuruluşuna
baktığımızda, bunlann yönettiklen aktifle-
rin toplam hacminin 4.853 trilyon dolar ol-
duğunu görüyoruz. Bu, küresel türev pi-
yasalannın hacmine hemen hemen eşit
bir büyüklük. Bu en büyük on mali kuru-
luşun başında şimdi yeni oluşan bir Isviç-
re bankası var. Ikinci sırada Kampo isim-
li bir Japon bankası, üçüncü sırada ise Fi-
delity isimli bir ABD şirketi yer alıyor. Zir-
vede, toplam üç Isviçre şirketi, üç ABD şir-
keti, bir Fransız. iki Japon ve bir Ingilız şir-
keti var (Financial Times 9/12/97).
Bu uluslararası yatınm bankalannın pi-
yasa paylanna (küresel düzeyde, tahvıl,
bono, hisse senedi garantörlüğü ve plas-
manı, çokuluslu şirketlere ve hükümetle-
re danışmanlık hizmetleri), bakınca man-
zara daha bir korkunç hale geliyor. Örne-
ğin, 1996 yılında, Merill Lynch, Goldman
Sachs, Solomon/Smith Barney, Morgan
Stanley/Dean VVrtter/Discover isimli dört
banka grubunun toplam pıyasa payı yüz-
de 4O'ı geçiyor. Bunlara JP Morgan, Leh-
man Brothers CSFB/BZVV ve UBS/SBC
VVarburg'u eklediğimizde 8 yatınm banka-
sının küresel piyasalarda toplam payı yüz-
de 80'e yaklaşıyor. (The Economist
13/12/97). Bu dev bankalann ezıci çoğun-
luğu ise ABD "vatandaşı".
Bu rakamlann gösterdığı gıbı, pıyasala-
n dengeye getiren. kaynaklan optımum
ve tarafsız bir şekilde dağıtan "gızli elden"
bahsedıldiğinde, aslında en azından ma-
li piyasalarda, sayılan 10'u geçmeyen bü-
yük bankaların yöneticilerinden bahset-
miş oluyoruz.
Daha önce de aktarmıştım. Bugün dün-
yada en büyük 100 ekonomik bırimin 50
tanesi özel şirketlerden oluşuyor. 200 ço-
kuluslu şirketin toplam satışları küresel
üretimin yüzde 25'ine ulaşıyor. (Interna-
tional Herald Tribune 23/10/1997). Böy-
le bir dünyada ise zengınler giderek daha
zenginleşıyor, milyarderlerin sayısı artıyor.
Le Monde Diplomatique'te Chusso-
dowski'nın aktardığına göre 1982'de
ABD'de, 13 adet dolar milyarderi varmış.
Bunlann sayısı 1996'da, 450'ye yüksel-
miş. Bu milyarderlerin toplam serveti, dün-
yanın toplam nüfusunun yüzde 56'sının
yaşadığı, en yoksul ülkelerin toplam
GSMH'sınden daha büyük (Le Monde
Diptomatique Aralık 1997).
"Hiçbir ülke piyasalardan
daha güçlü değil"
Bu kadar az şirketin ve insanın egemen
olduğu bir pıyasada serbest rekabetın ge-
çerii okjuğunu ve kaynaklann tarafsızca da-
ğrtılacağını söylemek ise, takdır edersiniz
İci Irakta demokratik bir cumhuriyetın oi-
duğunu söylemeye benziyor. Böyle bir
dünyada ekonomik gelışmeyi pıyasanın
serbest işleyişine havale etmek ise, aslın-
da dünya nüfusunun kadennı bir avuç
ABD, Avrupa ve Japon şırketinin ınsafına
bırakmak anlamına gelmez mi?
1993-94 döneminde ABD'de hazıne ba-
kanlığı yapmış oian Roger Aronan, Inter-
national Herald Tribune'de, "Hiçbir ül-
ke piyasalardan daha güçlü değildir" di-
yor ve makalesinde, "Asya Kaplanlan"r\a
atıfia ekliyordu: "Bu yıkım dünya mali pi-
yasalannın bir tür uluslarüstü hükümet
olarak ortaya çıkmaya başladığını göste-
riyor... Bunlan kimse seçmedi... Dünya
ekonomisine katılan ülkeler bu piyasala-
nn iktidanna tabi oluyoıiar." (İHT10/12/97).
Altman, IMF'nin bir karşı denge oluştura-
bileceğinden söz ediyor büyük bir lyimser-
likle. Ancak, durum tabii kı çok daha fark-
lı. Gerçekte, IMF başından beri, arbk "Was-
hington Konsensüsü" olarak bilinen kü-
reselteşme politikalannt uyguluyor ve çe-'
şitli ülkelerin, ulusal piyasalannı bu mali pi-
yasalann gereksinimlerine göre düzenle-
meye çalışıyor. Ne zaman bir istikrar prog-
ramı uygulansa işsizlık, yoksulluk artıyor.
bu bankalara olan borçlann öncelikJe öden-
mesi için tabıı...
Bu bankalar iseAsya krizınde olduğu gi-
bi, fırsatı bulunca spekülatif yöntemlerle,
önce merkez bankalannın rezervlerini ta-
lan ediyorlar, ülkeleri ıflasa sürüklüyoıiar,
deniz bitince de bu piyasalan tekrar yatı-
nm yapılabilir hale getirsin diye IMF'yi ça-
ğınyoıiar. IMF de geliyor ve "uluslararası
piyasalann güvenini kazanmak için şöyle
yapmak gerekir" diyerek işe başlıyor. Ge-
risinı hepimiz bilıyoruz.
Özetle, serbest piyasa ekonomisi bir
mitoloji. Gerçekte böyle bir şey yok! Bu yol-
da atılan her adım hem kısa hem de uzun
dönemde uluslararası bankalann, mali ser-
mayenin egemenliğini ve hatta ABD'nin
ekonomik siyasi hegemonyasını güçien-
dinyor. Peki, bizı temsıl etsın, yaşam ko-
şullanmızı iyileştirsin diye seçtiğimiz hükü-
metler kime hizmet ediyorlar? Bu soruyu
sormanın zamanı geldi de geçiyor bile.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Siyasetin Sefaleti'
Aslında buna hükümetin "ekonomi politikasının
zavallılığı" demek daha uygun olur. Gerçekten de büt-
çenin bağlanacağı, yeni yılın ekonomi politikalannın
biçimlenmesi gereken günlerde ekonomi siyaseti
uygun deyimiyle "dökülüyor".
Bu olgu kaçınılmaz sonuçlarını veriyor. Giderek
yoksullaşan "emeğiyle geçinenler" ya DlSK'in ön-
cülüğünde Ankara'ya "yürüyor"; ya da kamu çalışan-
ları örgütlerinin çağrısıyla. topluca "ayağa kalkıyor".
Neden mi?
Nedenleri, "sayılarsöylesin".
Hükümet, yaklaşık altı ay önce işbaşına geldiğin-
de, önce "yılda bir" arttınlan asgari ücreti, yüzde
108 dolayında arttırdı; kesintıler öncesi 17 milyon li-
radan 35.4 milyon liraya, net olarak da yaklaşık 11
milyon lira dolayından 22 milyonun üzerine yükselt-
ti. Aynı günlerde, "altı ayda bir" yükseltilen memur
"maaş katsayısını" da yüzde 35 oranında arttırdı.
Geçmiş aytann enflasyonunun aşındırdığı gelirle-
ri bir ölçüde düzerten bu ücret-maaş düzeltmeleri,
fiyat artışını sınırlandıracak öbür politikalarta des-
teklenmedi ve sonrasında enflasyon oranı yükseldi.
Gerçekten de asgari ücretin yüzde 108 arttınldığı sı-
rada tüketici fiyatlarıyla enflasyon oranı, yıllık yüzde
89.2 idi. Sıkı durun, Temmuz 1998'e dek değiştiril-
meyecek olan asgari ücret, yıllık enflasyon oranının
yaklaşık 19 puan üzerinde tutulmuştu. Memur ma-
aşları arttınldığında ise, 1997 yıl başından sonra tü-
ketici fiyatlarınm artış oranı yüzde 35.4'tü ve yapılan
maaş artışı, yalnızca "bu enflasyonu karşılayacak"
düzeydeydi.
Temmuz 1997 sonrasında "ücret ve maaşlar" ay-
nı tutuluyor; temmuz-kasım beş aylık döneminde
enflasyon oranının gerçek göstergesi sayılması ge-
reken tüketici fiyatları "yüzde 40.0" bir artış göster-
di. Emeğiyle geçinenler bu oranda yoksullaştınldı.
Hükümetin KİT ürünlerinin fiyatlannı altı ay süre ile
donduracağını açıklamasından sonra piyasalar, özel-
likle de gıda maddeleri fiyatlannda görülmedik artış-
lar, aylık yüzde 50'lere varan fiyat yükseltmeleri ya-
şanryor. Piyasa düzleminde bu "hızlı zam" olgusu ya-
şanırken ekonomi politikasındaki belirsizlik de sürü-
yor. Hükümetin IMF ile anlaşma konusundaki tutu-
mu açıklık kazanmıyor; vergi tasarısı ile yeşeren
umutlar her geçen gün biraz daha tükeniyor. Ve bu
sırada hükümet, 1998yılının ilkyansındageçerli ola-
cak maaş artışı oranını yüzde 30 olarak açıkladı. Sa-
yılardan izlenebıleceği gibi, bu maaş artışı oranı, "son
beş aylık fiyat artışlannın bile 10 puan altındadır".
Emeğiyle geçinenler işte bu daha da yoksullaştır-
ma polıtıkasına karşı çıkıyor; işçiler DİSK ile yürüyor,
memurlar sendikalarıyla "dik durmaya" uğraşıyor.
• • •
Halkını yoksullaştıran siyaset, aslında kendini yok-
sullaştırmış bulunuyor.
Nasıl mı?
Enfiasyonu düşürmek, işsizliği önlemek, bölgesel
gelışmeyi sağlamak ve üretimı arttırmak, hükümet-
lerin "birincil görevıdir; varlık nedenıdır". Türkiye si-
yasetçileri yıllardır bu konuda çözüm üretmediler.
Ekonominin sıkışıklığında çözümü IMF kapılannda
aradılar. Yine aynı yolu izliyorlar. Yukanda son örnek-
lerinde görüldüğü gibi, yalnızca "emeğiylegeçinen-
lerin yoksullaşmasına dayalı" bir ekonomi politika-
sını ısraria uyguladılar, uyguluyorlar. Toplumu, has-
ta bir ekonomi ile ezdiler, hasta ettiler.
Binlerce kişi (kaç kışi, 15 321 mi yoksa?) siyasal
amaçlaöldürüldü; siyasetçiler "siyasalamaçlı adam
öldürme" eylemcilerinin yakalanmalarını ve bunlara
ceza verilmesini sağlamadılar. Gözaltında kayıplara
çözüm bulmadılar; "işkenceyi yok etmediler". Ma-
nisa örneğinde "çocuklan", TBMM'yi pankart çıka-
rarak eleştiren "gençleri" yıllarca hapislerde çürüte-
cek süreçleri ortadan kaldırmak için ellerini kaldırma-
dılar. Günümuzde "düşünce suçu" olmaması ge-
rektiğini kavramadılar. Sorumlusu oldukları devlet
yönetiminı "yoteuz/uk/ardan" anndıracak bir yakla-
şıma uzanmadılar.
Öncelikle bunlan yapmadıkça da "ekonomik ön-
celiklere" eğilemiyorlar; "yapılan buna izin vermi-
yor". Kısaca, siyasetçiler, ekonomik baskılannı siya-
sal baskıyla tamamlıyor, yarattıklan "sefaletin mey-
velen'ni" her gün "içerde ve dışarda" topluyorlar.
İşçiler ve memurlar, bedelini yıllardır yoksullaşa-
rak ödedikleri "siyaseti", içine düştüğü "sefaletten
kurtarmak için" yürüyorlar.
Yeşil panjurlu ev
hayallerde kaldı
• Bu yılın ilk dokuz ayında yüzde 95
oranında artarak 2 milyar 750 milyon
liraya ulaşan konut maliyetine arsa bedeli
de eklenince dar gelirli için ev sahibi
olmak hayalden öteye gidemiyor.
FATMA KOŞAR
Ev sahibi olmanın mali-
yeti gün geçtıkçe ağırlaşı-
yor. Konut açığı. önünege-
çilemeven nüfus artışı ve
saglıksız kentleşmeye pa-
ralel oranda büyümeye de-
vam ederken, barınma sa-
bıt gelirlınin en büyük so-
runlanndan biri olmaya
dev am ediyor.
Ev kiralannm enflasyon-
la varıştığı ülkemizde. ko-
tine arsa bedeli de eklenin-
ce dar gelirli için ev sahi-
bi olmak hayalden öteye
gidemiyor.
100 metrekarelik konut
maliyeti geçen yıl Ocak-
Eylül döneminde 1 milyar
403 milyon liraydı. 100
metrekarelik apartman da-
ıresmin bedeli ise geçen yı-
la göre yüzde 97.4 oranın-
da artarak 1 milyar 434.7
milyon liradan 2 milyar
832.6 milyon liraya çıktı.
nut maliyeti inşaat girdile-
nnin gördüğü zamlara bağ-
lı olarak en çok artan ka-
lemlerden bin. Akaryakıt
ve çımentoya gelen zamlar-
dan sonra 100 metrekare-
lik konutun maliyeti geçen
yıla göre yaklaşık yüzde
lOOarttı.
Bu yılın ilk dokuz ayın-
da yüzde 95 oranında arta-
rak 2 milyar 750 milyon li-
raya ulaşan konut maliye-
Türkiye Kent Koopera-
tifleri Merkez Bırliği'nin
(Türkkent) hesaplamalan-
na göre ise geçen yılın ekim
ayından, bu yılın ekim ayı-
na kadar konut maliyeti
yüzde 93.3 oranında arttı.
Türkkent Genel Başkanı
OğuzSoydan "TOKİ konut
kredilerini artünyor. \n-
cak vergi muafiyeti uzaül-
mazsa bu aruşın luçbiröne-
nıi olmavacak" dedi.