07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Sedat Simavi Görsel Sanatlar Odülü sahibi Erdağ Aksel, yaptığı işin zor olduğunu belirtiyor 4 Sanat bıçak sırbnda yüriımektir' FECİR ALPTEKİN "Türkiye'de herkes 'Bu ülkede bızim yaptığımız ışı yapmak zordur' der.Bende 'Bu ülkede benim yaptığım işı yapmak zordur' diyorum. Türkiye'de resim yap- mak zor, heykel yapmak zor. bilim yap- mak zor, bir sürii şeyi yapmak zur...Bu işe Uk soyunduğum dönemlerde bir hocam 'Heykelci mi olmak ıstiyorsun? 0 zaman itfaiyecılık. gece bekçılığı gibı ek ışlere de hazır ol!' demişti bana. Kısacası kendimi her türlü güçlüğe hazırlanuşüm ve bırakın ünlü ya da /engin olmayı, çok azolan bek- lentilerimin arasında böy le birödüle sahip olmak da yoktu. Ama şimdi itiraf etmeli- yim ki ödiüü alırken bü> ük key ifduy dum, çok hoşuma gitti. Anladım ki herkesin ha- yatta boyle seylere ihtiyacı var." Bunlar, '1997 Sedat Simavi Görsel Sa- nadarÖdülü* sahıbı Erdağ Aksel'in söz- len. •Gakri Ne\ Hevkel Sergisi' üzenne "yurtiçi \e y urtdışında etkin çalışmalan ve sanatsal iiretimini ilk günden bu yana öz- gün ve çağdaş bir bilinç niteliğinin deste- ğjnde sürdürmüş, olması" gerekçesıyle ödüle değer bulunan heykel sanatçımız Aksel ıçın Sedat Sımavı Ödülü'nün bir özelliği var. "Çok belleksiz bir ülkede ya- şıyoruz" diyor Aksel. "Bir şeylerin gele- nekselleşmesinin bu denli güç olduğu bir ülkede. 21. yılını dolduran birödülden söz edryoruz." Aksel ıle sanat. hevkel ve ödül- ler üzenne konuştuk - Sanat yapıtınui y a da sanatın ödüllen- dirilmesine nasıl bakıyorsunuz? Çok önemsemıyorum açıkçası. Sanat yapmak. sanat vapmaya soyunmak hafif bırdeliliği içenr Delılik aptallıkla örtüş- Â ürkiye'de herkes 'Bu ülkede bizim yaptığımız işi yapmak zordur' der. Ben de 'Bu ülkede benim yaptığım işi yapmak zordur* diyorum. müyortabii.Saftaroncabirdeliliktençok, seçilmiş bir delilikten söz ediyorum ve bıraz da mecbunyetten. Her sergımden sonra "Birdaha sanatyapmayacağıın'' di- yorum kendi kendıme; ama artık çok iyi biliyorum kı bu sözlerin hiçbir anlamı yok Aradan 6 ay geçıyor. tuvalete gitmek ihtiyacı kadar doğal ve vazgeçilmez bir ihtiyaç doğuyor tekrar. Dolayisıyla da tu- valete gıtmekten ötürü nasıl ödüllendiril- mıy orsak sanat yapmaktan ötürü ödüllen- dirilmeyi de çok önemsemiyorum. Bu za- ten olmazsa olmaz bir şey benim içın. Ödüllendinlsın mi? Tabii, neden olma- sın... Ama ödüllendıriimese de. satın âlın- masa da. sergılenmese de. öyle ya da böy- le ben zaten bir şey ler yapıyorum. Bun- dan vazgeçemem. Birçok sanatçı ıçın de aynı şeylerin geçerli olduğunu düşünüyo- rum. Kategoriler eski dönemkre ait - "Görsel Sanatlar Ödülü* başhğını na- sıl değerlendiriyorsunuz? Çok iyi. Zaten artık resim, heykel gibi kategorilerin pek anlamı kalmadığını dü- şünüyorum. Bız bunu kendi çalıştığımız kurum ve kuruluşlarda da gündeme getir- iülendirilmese de. satın alınmasa da, sergilenmese de, öyle ya da böyle ben zaten bir şey ler yapıyorum. Bundan vazgeçemem. dik. Sözgelimi Bılkent Üniversıtesf nde bir resim ya da heykel bölümü yok artık. 'Görsel' kavramını kullanıyoruz: çünkü bugün disiplinler arasında geçışlilik söz konusu. Kategoriler ıse eski dönemlere ait. Kısacası 21 yılhk tanhı olan bir eki- bin bu denli güne uygun bir başlık üret- mesınden etkilendiğimi söy lemek zorun- dayım. iyi kı resım ya da heykel dalında ödül almadım. - Çalışmalannızı İzmir'deki demirci atölyelerinde sürdürüyorsunuz. 15 yıldır heykellenmın gerçekleşmesi için Izmir'egidiyonım. Sanayı sıtesinde- Edgülerin otuz beşyühk koleksiyonu mÜTjuyedede Kültür Servisi-Türkıye'nm önde gelen resim uzmanlan arasında yer alan sanat galerısı vöneticısı Amelie Edgü v e yazar Ferit Edgü"nün otuz beş vıllık resim koleksı\onlan yann saat 21. 30'da Portakal Sanat ve Kültür Evi'nde müzayedeye çıkıyor. Raffi Portakal" ın yönetecegi müzayecjede satışasunulacak.-. , olan yapıtlar Portakal Sanat ve Kültür Evı"nde sergilenıyor. Amelie ve Ferit Edgü resim koleksiyonerhğe 1960'hyıllardaParis'te başlayarak o yıllarda Pans'te yaşayan sanatçılann en önemli yapıtlannı koleksiyonlanna katmışlardı. tstanbul'a geldikten sonra koleksiyonlannı Tûrkiye'de yaşayan sanatçılann resimleriyle zenginleştıren Edgüler Cumhunyet sonrası ressam kuşağına ait en önemli koleksıyonlardan birinı oluşturdular. Amelie ve Ferit Edgü koleksiyonu Türkıye'nın en .çönemli Fikret Mualla ' *"*< •' • koleksiyonunu kapsıyor. Bu nedenle satışa çıkacak olan yapıtlar arasında Mualla'nm yağlıboya. guvaş, suluboya resimleri. özellıkle ilgi çekiyor. Müzayedede satışa sunulacak olan yapıtlar arasmdan Bedri Rahmi'nin bir otoportre dizisini kapsayan yapıtlannın yanısıra Abidin Dino. Adnan Vannca, Nejat Devrim, Hamit Görele, Orhan Peker, Eren Eyüboğlu, Yüksel Arslan, Avni Arbaş, Turan Erol gıbı sanaçılann yapıtlan yer alıyor. En yüksek fiyatla satışa svınulacak yapıtlar atasında ise Fikret MüaHa'nın 'Sokaktaki Oyun' (1 mılyar 700 milyon TL). 'Bordd' (2 milyarTL), Eren Eyûboğlu'nun 'Park' (2 milyar TL). Orhan Peker'ın 'Aliye Berger Portresi' (3 milyar TL), İbrahim Çallf nın 'tstanbul' (4 milyar 500 milyon TL) başlıklı yapıtlan yer alıyor. (225 46 37) Edgüler'in Fikret Mualla koleksiyonundan. ki atölyenin. hatta o sokağın benim sos- yal ilişkilerimde önemli bir yen var. Ça- İışmalanmı başka bir yerde gerçekleştire- bılır mıyım? Tabiı. Ama oraya gitmek ar- tık bir ritüel halini aldı. Ben Ramazan Us- ta'nın çocuklannı merak ettiğim için de gidiyorum Izmır'e, hafif makıne yağına bulaşmış çeyrek ekmekte köfte yemek için de... Her şeyden önemlisi ise insanın üniversıte gibı yapay bir ortamdan çıkıp sahicı sokağa mmesimn yaşamı zengın- leştıricı bir yanı olduğunu düşünüyorum. Oraya gıtmeden, yani ışın fiziksel kısmı- nı gerçekleştirmeden önce her şey aldım- da şekillenmış oluyor; ama orada bulun- duğum süreç içinde yandaki tornacı atöl- yesine girmem. karşıdakı dökümcü atöl- yesinde çay içmem de yenı parçalan, ye- ni etkileşimleri berabennde getıriyor. Spontone çahşmaya izin yok - Sergide yer alan yapıüar tek başlan- na birer kimliğe sahip oimaktan öte. bir bütün oluşturuyoriar. Buanlamda bir ens- talasyondan söz etmemiz mümkün mü? Tabiı kı mümkün. Ben 'sergiiçin' bir fı- kır üretiyorum ve serginin ıçıne aldığı tüm yapıtlar da bırbirleriyle konuşuyor, bir- birlenni destekhyorlar. Ancak 'Enstalas- yon' kelımesinı kullanmak istemiyorum, çünkü bu kelımenın çok fazla kullanıldı- ğına ve bu yüzden de artık anlamını yıtir- meye başladığına inanıyorum. Heykel malzemesı spontone çahşmaya izın ver- mıyor. Dolayısıyla da yaratı süreci içinde çevTemle olan ilışkılerim, yaşadıklanm, aşk hayatım ya da sıyasi görüşüm de yer alıyor heykellerimde. Enstalasyon. yaptı- ğıruz işle çevreyi ilişkilendirmektir; ama bir noktadan sonra heykel ıle odanın bir köşesı arasındakı fi- ziksel ilişki bana yetmemeye başladı. O oda Washıngton DC'de başka bir çevreye, Şır- nak'taysa başka bir çevreye işa- ret edıyordu. Odanın, var olduğu yenn fiziksel mekânının dışında göndermeler yaptığı bambaşka siyasal ya da psıkolojık çevreler vardı. Oda her yerde oda; ama o odanın dışıy la olan ilgimın de ış- lerime yansımasını istedim. Ola- yı yalnız odaya indirgemek, bı- raz fukaralığa tekabül eden bir şeydı; oysa ben daha fazlasını düşünüyordum. Böylece fiziksel mekânla olan ilişkimı azaltıp çevTeyleolanilışkilereyönelme- ye başladım. Tabiı bu noktada da .jçok dikkatlı olmak gerekiyor; çünkü siz bir köy resmi yaparsa- nız o resım Washıngton DÇ'de de bir köy resmi olacaktır. Kısa- cası söz konusu olan. birebir an- lam ıfadesi değıl. küçük sımge- ler,küçükaynntılar...Bırdostum "Sanat vapmak uçurumun ke- nannda durmak gibidir" der. Ben de "Sanat vapmak bıçaksır- ündayürümek gibidir* diyorum. Erdal Doğan, 'Edebiyatımızda Dergiler'e küçük bir ışık tutuyor ^Edebiyatmnz dalgab bir deniz' MURAT BATMANKAV A Erdal Doğan. Bağlam Yayınla- n'ndan yayımlanan 'Edebiyatı- mızda Dergiler" başhklı kıtabında. 'yazınsal üretimde bulunanlar için okura açılan bir pencere' olarak nitelendırdiği dergilen anlatıyor. Türkiye"de dergilenn köklerinin 1860 lara uzandığım behrten Do- ğan, bu kitapta büviik kentlerde ya da taşrada çıkan dergılerin önce- likle etkinlık düzeyını göz önüne almış;ağırlıklaışledığı konularise varsa özel sayılar. hazırlanan dos- yalardan ömekler. yazar ve şairle- nn lısteleri. 379 dergiden 59"unun tanıtım yazısının yer aldığı kitap- ta 8 dergı yönetıcısiyle söyleşı y- er alıyor - "Ük"lerin önemi ve tehlikesi üzerine söylenmeven yok gibidir. "Edebivanmızda Dergiler'* ala- nında ilk olmasa da senin \av ım- lanmış ilk kitabın. Seni bu kuvuya kim ya da ne itti? Aslında bu sorunun yanıtı güzel bir öyküde saklı. 1993"ün son ay- lannda, teknik işleriyle ilgilenmek ıçın Türkiye Yazarlar Sendıka- sı'nın ay lık yayın organı T\'S Ede- bıyat dergisinde çahşmaya başla- makla. bu u kuyu"nun da kenann- da olduğumu ve kısa bir süre son- ra da sendikanın o dönemkı ikın- cı başkanı sevgili Demirtaş Cey- hun tarafından kuyuya yavaş ya- vaş itildiğimı gördüm. Tabiı bu- nunla beraber bu kuyunun da ne denli zengin olduğunu... Tamamlanmamış çahşma - Derler ki "Edebiyatın naba dergilerde atar!", "Her bir dergi denize aulan taşın giderek yaydığı bir dalgadır." Böyiesidalgalı bir de- nizde yüzerken başına nelergeidi? Hangi "siren^in çağnsına kulağı- na okadın. hangisinc açtın? Kütüphanelerde dergiferin kay- bolduğunu. birkaç sayı çıkıp kapa- nan dergilenn yine kütüphane ka- yıtlanndan adlarının silindıği gör- düğümde: doğrusunu söylemek gerekirse daha çok edebiyatımı- • Varlık dergisiyle Yaşar Nabi Nayır,Yeni Dergi'yle Memet Fuat, Papirüs'le Cemal Süreya, önceYazı, sonra Gergedan'la Enis Batur ve Varlık dergisiyle Enver Ercan'ı 'ilk beşte' sayabiliriz. zın nabzı olarak nitelendırdiğımız dergilenn başına birtakım ışlerin geldiğine tanık oldum. Çok önem- sedigım bazı dergıleri kütüphane- lerde bulamadım, tek tek kişilerin özel arşiv lerınden yararlandım. Öte yandan hıçbır "siren"e kula- ğımı tıkamadığımı, dergiler üstü- ne yapılan hemen hemen her ça- hşmadanyararlandığırru. senceki- tabın "kaynakça" bölümü yeterin- ce açıklamıyor mu? - Kitap, her tür okura beUıii tat- lar verecek şekilde düzenlenmiş. Tanıolar.söyleşiler ve kapsamh bir dergiler sözlüğü var. Ancak yine de "Şu dergi eksik". "Neden onun- lakonuşmaduı?"', "Tanıülandaha geniş tutabilirdin?" gibi eleştiriler gelebilir. Benim merakettiğim, da- ha önce yayımlanmış benzeri ki- taplardan seninkinin farkı ne? Doğrusu. bu çalışmanın anahtar sözcüğü "tamamlanmamış" ol- ması. Tamamlanması beklenemez de. Eksıklen muhakkak olacak. A- ma dediğin doğru: "'bu bir kuyu". Bense küçük bir ışık tuttum. Ma- saya yatınp inceleyemediğım, üs- tüne notlar alamadığım dergilerin heyecanıru doyuyorum. onlan me- rak ediyorum. "Önceki çanşma- lardan farla*'na5elince; daha se- çici davrandığım. dergilenn etkin- Hk düzeylerini ön planda tuttu- ğum, geliştinlmeye açık bir çalış- ma sunduğum söylenebilır. Bizde biraz daha dalgaİL.. - Hazır söz kryasa gelmişken... Av rupa'daki dcrgi/dergicilik anla- yışı ifc Türkiye'deki dergi/dergici- lik anlayışı nerede buluşup, nerede aynhyor? Tıraj bir yana, etik. es- tetik ve nitelik açısından önemli uçurumlar var mı aranuzda? Elbette var. Ama önce şunu söy- leyeyim. L'çurum. Cemal Süre- ya'dan sonra daha da büyüdü. Sü- reya. Türk Dili dergisinde uzunca bir dönem. Avrupa"da çıkmakta olan dergiler üstüne yazılar yayım- lamış. Bu yazılar, bizim dergicüi- ğimizin Avrupa'dakı dergicilığin neresinde durduğumuzu gösterir. 1950'nın sonlannda 6O'lı yıllann ortalanna kadar Tûrkiye'de çıkan dergilere baktığınızda. dergicilik anlayışının Batı'dakinden çok farklı olmadığını, bu dergilenn bu coğrafyanın edebıyatını gerek Ba- tı. gerekse Doğu edebıyatıyla na- sıl buluşturduğunu görürsünüz. 70'li yıllarla bırlikte, dergicıliğı- mizde. siyasetle gelen bir lcafa ka- nşıklığı izlenır. Toparlanma süreci yaklaşık on beş yılı alır. Bu yıldan sonra da. profesyonel anlamda dergicıliği bır-iki dergi yapar. Ama edebiyat. profesyonel olamayan dergilerde edebiyatçısını doğurur. Ozetle. evet, edebiyat dalgalı bir denızdır. Ama bizim ülkemizde biraz daha dalgalı... - 1860'tan günümüze uzanan çizgi içinde ulaşabildiğin tüm der- gileri taramış ve kitabın önsözüne şöyle bir not düşmüşsün: "Bu kı- tapta isterbüyük kentlerde çıksın, isterse taşrada, öncelikle dergile- nn etkinlik düzey i göz önüne alın- mıştır." Peki, "Hangi dergi/han- gi editör etki sıralamasında ilk beşe girer?" desek, yanıtın ne olur? Aslında pek de kolay olmaz. A- ma Varlık dergisiyle Yaşar Nabi Nayır'ı, Yenı Dergı'yleMemetFu- at'ı. Papirüs'le Cemal Süreya'yı, önce Yazı, sonra Gergedan'la Enis Batur" u ve yine Varlık dergisiyle Enver Ercan'ı "ilk beşte" sayabi- liriz. - Gelenektir; Tûrkiye'de herkes önce şfir yazar, sonradan da diğer yazın türlerine geçerler. Sende ise durum tersi: Önce inceleme/araş- nrma kitabıyla merhaba dedin okura. Oysa -bilen biByor- şiir ya- zıyor, hatta biri'siykK!) önemli ko- nuşmalar yapıyorsun. Biraz da bundan bahsedeum mi? Belkı de bu soruyu yanıtlayan bir tek sözcük var: Içtenlik. Aslı- na bakarsan terslik de buradan kaynaklanıyor. "Arükhazır" dedı- ğimu EdebJyatHnızdaDergUer"di. Once o yayımlandı. Sözünü ettiğın "Tann'yla Konuşmalar" ıse ta- mamlanmak üzere. Ankara Deneme Sahnesi 41. yılını bu hafta hıtluyor Kültür Servisi - Tiyatroyu se- ven, ülkesine tıyatro yoluyla hiz- met etmek isteyen insanlann kurduğu, yaşattığı, amatör bir tı- yatro kurumu ve dernek olan ve kuruluşundan bu yana 38 oyun sahneleyen Ankara Deneme Sahnesi 41. yılını kutluyor. Bu- gün başlayan ve 25 Aralık'a dek sürecek olan etkinlikler çerçeve- sinde Deneme Sahnesi'nin tari- hınde ilk kez dört oyun bırden (Misafır. Köyde Oyun, Semah, Yerma) sahnelenecek. .\nkara Deneme Sahnesi'nin temelini, 1 Mart 1957 yılında beş arkadaş tarafından kunılan 'Tıyatro Sevenler GençükCemi- yeti' oluşturuyor. 1956 yılında 'Cünri' ile perde açan Deneme Sahnesi,J.P.Sartre'ın — — yazdığı MünipSenyü- cel'in yönettiğı 'Gizli Camus'nün yazdığı Münip Senyücel'ın yönettiğı 'Yalnızhk'ı 1963'te. B. Brechfın yazdığı Münıp Senyü- cel'in yönettıği 'Car- rar Ananın Silahla- n'nıl964'te.J.Jardi- eu'nun yazdığı YıMı- nm Keskin'ın yönet- tiğı 'Gişe'yı 1966'da Ankara'da ilk kez sa- natseverlerle tanıştır- masının yanı sıra An- — kara'da ilk kez gerçekleştirdigi Seyirci Anketı ıle 20 bın kişiye ulaştı. Zafer Ergin. Erkan YüceL Ha- lil Ergüıu Köksal Engür. Rüştü Asyah ve daha onlarca sanatçı- nın ilk adımlannı attıklan yer olan Deneme Sahnesi, yaptığı çalışmalarla ulusal ve uluslara- rası ödüllere değer görüldü. Ser- met Çağan'ın 'Öyle Bir Oyun' adlı esennden Yılmaz Onay'm tiyatroya uyarladığı \ e yönettiği 'SavaşOyu'nu'. 1965 yılında 10. Uluslararası Istanbul Kültür Fes- tivali'nde Dünya Ikınciliği ve Jü- n Özel Ödülü'nü, 11. Festival'de ıse Dünya Binncıliği kazandı. •Bugün başlayacak ve 25 Aralık'a dek sürecek olan etkinlikler çerçevesinde Deneme Sahnesi'nin tarihinde ilk kez dört oyun birden sahnelenecek. YaşarKemaT ın 'Yer Demir Gök Bakır' adlı romanından Nihat .•Vsyah'nın tiyatroya uyarladığı, YıhnazOnay'ın yönettiğı 'Uzun Dere' adlı oyunla 1966 yılında Nancy (Fransa) Uluslararası Ti- yatro Festivali'nm Büyük Ödü- lü'nü kazanan Deneme Sahnesi yeni denemelere giriştı. Bu de- nemelerin konulannı Halk Ti- yatrosu. Yerel Tiyatro. Drama- tık Seyirlik Köy Oyunlannın Çağdaş Tiyatroda Değerlendiril- mesi. tşçi Tiyatrolan, Söyleşili Tiyatro oluşturmuştu. Ankara Deneme Sahnesi, top- lumu ilgılendiren birçok önem- li konuyu araştırarak ürüne dö- nüştürdü. 'BozkırDirliği'.'Tıca- ret Oyunu', 'Asis', 'Al Gülüm'. ——— 'Tütün'. 'Gerçek Kavga", 'Benerci Kendini Niçin Öl- dürdü?' adlı oyun- lar bu çabalann ürünü olarak orta- ya çıktı. Çalışma- lannı son iki ynldır Batıkent Barış Çarşısı'ndakı loka- linde gerçekleşti- ren .Ankara Dene- me Sahnesi oyun etkinliklerinin ya- nı sıra dans, müzik, rol, diksiyon, pan- tomım kurslan ve- rirken. kendi ulusal değerlerini anlayıp yorumlama- dan evTensel olana ulaşılamaya- cağını. öncü ve denemecı politı- kasını. laboratuvar anlayışını, profesyonel tavnnda amatör tu- tumunu sürdüriiyor. Ankara Deneme Sahnesi'nin 41. yıl etkinliklerı kapsamında bugün saat 20.00'de Samah. 16 Aralık'ta saat 20.00'de Samah, saat 21,00'de KokteyL 17-18 ve 19 Aralık'ta saat 20.00'de Köy- de Oyun, 21 ve 22 Aralık'ta sa- at 20.00'de Misafîr. 23-24 ve 25 Aralık'ta saat 20.00'de Yerma adlı oyunlar Sanat Kurumu, Gençlik Parkı'nda ızlenebi- \u.(38H 51 14) BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Nâzım Hikmetin Kuvayı Milliye Destanı Sahnede Müziğin ve hareketin sözcüklerle yarattığı biriik- telık yeni anlamlar kazandınyor gerçeğe. Bir dalında bız varız bu gerçeğin, öteki dalında tarih. Algılanmız "yaşamışızgibı"ye götürüyor bizi. Şoför Ahmet'iz, Kartallı Kâzım'ız, Kanbur Ke- rim'iz. Nurettin Eşfak'ız. Erzurum, Sıvas kongre- lerine nasılsa katılmış mandacıların suratlarına bo- şaltıyoaız inancımızın öfkesini. "Ya istiklal ya ölüm..." Devlet Tiyatrosunun Ergin Orbey yönetıminde sahneye getirdiği Kuvayı Milliye Destanı'nın yarat- tığı etkiden söz ediyorum. Insanı ölümsüzleştiren değerlerin bütünselliği var sahnede. Savaşlar ki. erdemleri hiçe sayma pıslığinin son aşamasıdır, öldürmeyi ister insandan. Kuvayı Milliye kimliğinı savunan bir halkın ölü- me karşı koyma ıstencinden (iradesinden) doğdu- ğu içın yitirilen değerlerin kazanılmasını amaçlıyor- du. Destan estetiğıni yaratmıştır bu haklılık savaşı- mının. Yasakları, gizli açık engellerı, yok sayma oyun- larını aşarak 50 yıl sonra da etki gücünü koruma- sı bundandır. Edebiyat yapıtlarında kimi sözcükler eskiyebilir, ama oluşturdukları güzellikler zamanaşımına uğ- ramaz. Kalan. yapıdır çünkü. Kuvayı Milliye Destanı'nı eskitmeyen önemli özellık, yapısındaki çokboyutluluktur bence. Olaylan sergilerken öyküden kaçınmak. Tekilde insanın değişmeyen ortak özelliklerini aramak. Hareketlilığı sağlayan öğelerin ustaca kullanımı. Şoför Ahmet şiırınde de gördüğümüz gibi bilin- çaltı gerçeğinin açığa çıkarılması. Ve usumuzun duyariılığını etkıleyen lirizm. Okurken de algıladığımız bu çokboyutluluk, sah- nede değışık olanaklar kazandığı için yapıt kopar- mıyor kendisinden bizı. Bir an olsun dışında kal- mıyoruz. Sürekli devinim, sürekli tepki. Düşünsel olandan duygusallığa, tarihsel olan- dan güncel olana kesıntisiz bir süreç yaşadığımız. Düşünsel olan dediğımız haklılık savaşımı, Ku- vayı Milliye bılinci. Duygusal olan kendılerini sava- şıma cömertçe ve hesapsız veren insanlann var- lığı. Zamanın buharlaştıramadığı insanların varlığı. Gençler içın yazryorum: İlk kez 1946'da Yığın dergisiyle, Naci Sadul- lah'ın Izmir'de yayımladığı Havadis gazetesinde okumaolanağı bulduğum Şoför Ahmet, Karayılan, Kartallı Kâzım, Kanbur Kerımvb. parçalar alışkan- lığımızın dişlıierinde ufalanıp gitmediği için çağdaş klasiklerimizden birı olma nitelıği kazanır Kuvayı Milliye. Tıyatro da dışında kalamazdı bu düzeyde bir yapıtın. Ergin Orbey, Destan'ı Ankara'dan sonra Istan- bul'da da sahneye getirmekle Nâzım Hikmet'ımi- zin geleceğe güvenini bir kez daha doğrulamış ol- du. İFSAK 'yılın lotoğrafçısı ve sinemacısı' ödülleri sahibini buldu • Kültür Servisi - İFSAK tarafından her yıl venlmekte olan "Yılın Fotoğrafçısı" ve "Yılın Sinemacısı "' ödüllen sahıplerını buldu. Fotografçıhk ödülüne fotoğrafık çalışmalan ve ülke fotoğrafına katkılanndan dolayı Doçent Sabit Kalfagıl layık görülürken. yılın sinemacısı ödülünü de sınema sanatına katkılanndan dolayı "Klaket sinema dergısı"' aldı. İFSAK Aralık ayı fotoğraf yanşması ve saydam yanşması da sonuçlandı. Yağmur konulu. ayın siyah beyaz fotoğraf yanşmasında binnciliğe Uğur Varlı, ikincilığe Vedat Konyalı, üçüncülüge ise Tülay Günay layık görüldü. Yine. yağmur konulu ayın saydam yanşmasında ise birincilik ödülünü Uğur Varlı. ikıncilık ödülünü Senay Yılmaz. üçüncülük ödülünü de Tufan Kartal aldı. Ankara'da Uluslararası Fılm Festivali'nde 5 yarışma • Kültür Servisi - Ankara Uluslararası Fılm Festivali 1-10 Mayıs tanhlen arasında sinemaseverlere onuncu kez merhaba diyecek. Festivalde, Ulusal Uzun Film Yanşması, Ulusal Kısa Film Yanşması, Ulusal Belgesel Film Yanşması ve Uluslararası Kısa Canlandırma Filmleri Yanşması yer alacak. 1 Ocak 1997-1 Nisan 1998 tarihleri arasında çekilmiş Türk filmlerinin katılabıleceği Ulusal Uzun Fılm Yanşması'na son katılma tarihi 15 Şubat. 1 Ocak 1997-15 Şubat 1998 tarihine kadar vapılmış kısa ve belgesel fılmlenn yanşacağı diğer ıkı yanşmaya son başvuru tarihi de 15 Şubat. Ulusal Kısa Film Yanşması'nda kurmaca. deneysel ve canlandırma dallannda: Ulusal Belgesel Fılm Yanşmasfnda da birincilik. ikincılık ve üçüncülük dallannda ödüller verilecek. Aynca Ankara Uluslararası Film Festivali, festival afişinin belirlendiğı ve ilk kez 8. festivalde başlatılan afış yanşmasıyla ünıversite düzeyindeki yaratıcılann üretımlenni değerlendiren ve onlara destek veren yapısını koruyor. Tüm ümversıte öğrencilerine açık yanşmada birinci gelecek olan yapıt 1999'da yapılacak festivalın 11. afişini oluşturacak. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde aynca son iki yıldırTürk kısa filmine aynlan "Türk Sinema Tarihi"nden isimli bölümde 1-10 Mayıs tanhlen arasında 10. yıldan bu yana yanşmalarda birincilik kazanan filmler göstenlecek. Piyanist Gülseren Sadak AKM'de H Kültür Servisi - Piyanist Gülseren Sadak. 16 Aralık Salı günü saat 19. OO'da AKM'de bir resital veriyor. Cihangır Güzelleştirme Demeği'nin katkılanyla düzenlenen resitalde sanatçı, Scarlatti, Schubert, Debussy ve Ravel'ın yapıtlannı seslendirecek. Istanbul Beledıve Konservatuvan'nı birincilikle bitırdikten sonra Paris'te dokuz yıl boyunca Marguerite Long & Jaques Thibaud Akademısi'nde vırtüözite eğıtimı gördü. Birçok ünlü ısimle birlikte çalışan sanatçı Avrupa. Asya, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da konserler verdi, radyo ve televızyon programlan yaptı. Sanatçı, Fransa'da Pans Radyosu En lyı Ybrumcu Ödülü ve Italya'da Busoni Uluslararası Yanşması Liyakat Ödülü'nün de sahibi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle