Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Sedat Simavi Görsel Sanatlar Odülü sahibi Erdağ Aksel, yaptığı işin zor olduğunu belirtiyor
4
Sanat bıçak sırbnda yüriımektir'
FECİR ALPTEKİN
"Türkiye'de herkes 'Bu ülkede bızim
yaptığımız ışı yapmak zordur' der.Bende
'Bu ülkede benim yaptığım işı yapmak
zordur' diyorum. Türkiye'de resim yap-
mak zor, heykel yapmak zor. bilim yap-
mak zor, bir sürii şeyi yapmak zur...Bu işe
Uk soyunduğum dönemlerde bir hocam
'Heykelci mi olmak ıstiyorsun? 0 zaman
itfaiyecılık. gece bekçılığı gibı ek ışlere de
hazır ol!' demişti bana. Kısacası kendimi
her türlü güçlüğe hazırlanuşüm ve bırakın
ünlü ya da /engin olmayı, çok azolan bek-
lentilerimin arasında böy le birödüle sahip
olmak da yoktu. Ama şimdi itiraf etmeli-
yim ki ödiüü alırken bü> ük key ifduy dum,
çok hoşuma gitti. Anladım ki herkesin ha-
yatta boyle seylere ihtiyacı var."
Bunlar, '1997 Sedat Simavi Görsel Sa-
nadarÖdülü* sahıbı Erdağ Aksel'in söz-
len. •Gakri Ne\ Hevkel Sergisi' üzenne
"yurtiçi \e y urtdışında etkin çalışmalan ve
sanatsal iiretimini ilk günden bu yana öz-
gün ve çağdaş bir bilinç niteliğinin deste-
ğjnde sürdürmüş, olması" gerekçesıyle
ödüle değer bulunan heykel sanatçımız
Aksel ıçın Sedat Sımavı Ödülü'nün bir
özelliği var. "Çok belleksiz bir ülkede ya-
şıyoruz" diyor Aksel. "Bir şeylerin gele-
nekselleşmesinin bu denli güç olduğu bir
ülkede. 21. yılını dolduran birödülden söz
edryoruz." Aksel ıle sanat. hevkel ve ödül-
ler üzenne konuştuk
- Sanat yapıtınui y a da sanatın ödüllen-
dirilmesine nasıl bakıyorsunuz?
Çok önemsemıyorum açıkçası. Sanat
yapmak. sanat vapmaya soyunmak hafif
bırdeliliği içenr Delılik aptallıkla örtüş-
 ürkiye'de herkes
'Bu ülkede bizim
yaptığımız işi
yapmak zordur'
der. Ben de 'Bu
ülkede benim
yaptığım işi
yapmak zordur*
diyorum.
müyortabii.Saftaroncabirdeliliktençok,
seçilmiş bir delilikten söz ediyorum ve
bıraz da mecbunyetten. Her sergımden
sonra "Birdaha sanatyapmayacağıın'' di-
yorum kendi kendıme; ama artık çok iyi
biliyorum kı bu sözlerin hiçbir anlamı
yok Aradan 6 ay geçıyor. tuvalete gitmek
ihtiyacı kadar doğal ve vazgeçilmez bir
ihtiyaç doğuyor tekrar. Dolayisıyla da tu-
valete gıtmekten ötürü nasıl ödüllendiril-
mıy orsak sanat yapmaktan ötürü ödüllen-
dirilmeyi de çok önemsemiyorum. Bu za-
ten olmazsa olmaz bir şey benim içın.
Ödüllendinlsın mi? Tabii, neden olma-
sın... Ama ödüllendıriimese de. satın âlın-
masa da. sergılenmese de. öyle ya da böy-
le ben zaten bir şey ler yapıyorum. Bun-
dan vazgeçemem. Birçok sanatçı ıçın de
aynı şeylerin geçerli olduğunu düşünüyo-
rum.
Kategoriler eski dönemkre ait
- "Görsel Sanatlar Ödülü* başhğını na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
Çok iyi. Zaten artık resim, heykel gibi
kategorilerin pek anlamı kalmadığını dü-
şünüyorum. Bız bunu kendi çalıştığımız
kurum ve kuruluşlarda da gündeme getir-
iülendirilmese
de. satın alınmasa
da, sergilenmese
de, öyle ya da
böyle ben zaten bir
şey ler yapıyorum.
Bundan
vazgeçemem.
dik. Sözgelimi Bılkent Üniversıtesf nde
bir resim ya da heykel bölümü yok artık.
'Görsel' kavramını kullanıyoruz: çünkü
bugün disiplinler arasında geçışlilik söz
konusu. Kategoriler ıse eski dönemlere
ait. Kısacası 21 yılhk tanhı olan bir eki-
bin bu denli güne uygun bir başlık üret-
mesınden etkilendiğimi söy lemek zorun-
dayım. iyi kı resım ya da heykel dalında
ödül almadım.
- Çalışmalannızı İzmir'deki demirci
atölyelerinde sürdürüyorsunuz.
15 yıldır heykellenmın gerçekleşmesi
için Izmir'egidiyonım. Sanayı sıtesinde-
Edgülerin otuz beşyühk
koleksiyonu mÜTjuyedede
Kültür Servisi-Türkıye'nm önde
gelen resim uzmanlan arasında
yer alan sanat galerısı vöneticısı
Amelie Edgü v e yazar Ferit
Edgü"nün otuz beş vıllık resim
koleksı\onlan yann saat 21.
30'da Portakal Sanat ve Kültür
Evi'nde müzayedeye çıkıyor.
Raffi Portakal" ın yönetecegi
müzayecjede satışasunulacak.-. ,
olan yapıtlar Portakal Sanat ve
Kültür Evı"nde sergilenıyor.
Amelie ve Ferit Edgü resim
koleksiyonerhğe
1960'hyıllardaParis'te
başlayarak o yıllarda Pans'te
yaşayan sanatçılann en önemli
yapıtlannı koleksiyonlanna
katmışlardı.
tstanbul'a geldikten sonra
koleksiyonlannı Tûrkiye'de
yaşayan sanatçılann resimleriyle
zenginleştıren Edgüler
Cumhunyet sonrası ressam
kuşağına ait en önemli
koleksıyonlardan birinı
oluşturdular.
Amelie ve Ferit Edgü
koleksiyonu Türkıye'nın en
.çönemli Fikret Mualla ' *"*< •'
• koleksiyonunu kapsıyor.
Bu nedenle satışa çıkacak olan
yapıtlar arasında
Mualla'nm yağlıboya. guvaş,
suluboya resimleri.
özellıkle ilgi çekiyor.
Müzayedede satışa
sunulacak olan yapıtlar
arasmdan Bedri Rahmi'nin bir
otoportre dizisini kapsayan
yapıtlannın yanısıra
Abidin Dino. Adnan Vannca,
Nejat Devrim, Hamit Görele,
Orhan Peker, Eren
Eyüboğlu, Yüksel Arslan,
Avni Arbaş, Turan Erol gıbı
sanaçılann yapıtlan yer alıyor.
En yüksek fiyatla satışa
svınulacak yapıtlar
atasında ise Fikret MüaHa'nın
'Sokaktaki Oyun' (1 mılyar 700
milyon TL). 'Bordd'
(2 milyarTL), Eren
Eyûboğlu'nun 'Park'
(2 milyar TL). Orhan Peker'ın
'Aliye Berger Portresi' (3 milyar
TL), İbrahim Çallf nın
'tstanbul' (4 milyar 500 milyon
TL) başlıklı yapıtlan yer alıyor.
(225 46 37)
Edgüler'in Fikret Mualla koleksiyonundan.
ki atölyenin. hatta o sokağın benim sos-
yal ilişkilerimde önemli bir yen var. Ça-
İışmalanmı başka bir yerde gerçekleştire-
bılır mıyım? Tabiı. Ama oraya gitmek ar-
tık bir ritüel halini aldı. Ben Ramazan Us-
ta'nın çocuklannı merak ettiğim için de
gidiyorum Izmır'e, hafif makıne yağına
bulaşmış çeyrek ekmekte köfte yemek
için de... Her şeyden önemlisi ise insanın
üniversıte gibı yapay bir ortamdan çıkıp
sahicı sokağa mmesimn yaşamı zengın-
leştıricı bir yanı olduğunu düşünüyorum.
Oraya gıtmeden, yani ışın fiziksel kısmı-
nı gerçekleştirmeden önce her şey aldım-
da şekillenmış oluyor; ama orada bulun-
duğum süreç içinde yandaki tornacı atöl-
yesine girmem. karşıdakı dökümcü atöl-
yesinde çay içmem de yenı parçalan, ye-
ni etkileşimleri berabennde getıriyor.
Spontone çahşmaya izin yok
- Sergide yer alan yapıüar tek başlan-
na birer kimliğe sahip oimaktan öte. bir
bütün oluşturuyoriar. Buanlamda bir ens-
talasyondan söz etmemiz mümkün mü?
Tabiı kı mümkün. Ben 'sergiiçin' bir fı-
kır üretiyorum ve serginin ıçıne aldığı tüm
yapıtlar da bırbirleriyle konuşuyor, bir-
birlenni destekhyorlar. Ancak 'Enstalas-
yon' kelımesinı kullanmak istemiyorum,
çünkü bu kelımenın çok fazla kullanıldı-
ğına ve bu yüzden de artık anlamını yıtir-
meye başladığına inanıyorum. Heykel
malzemesı spontone çahşmaya izın ver-
mıyor. Dolayısıyla da yaratı süreci içinde
çevTemle olan ilışkılerim, yaşadıklanm,
aşk hayatım ya da sıyasi görüşüm de yer
alıyor heykellerimde. Enstalasyon. yaptı-
ğıruz işle çevreyi ilişkilendirmektir; ama
bir noktadan sonra heykel ıle
odanın bir köşesı arasındakı fi-
ziksel ilişki bana yetmemeye
başladı. O oda Washıngton
DC'de başka bir çevreye, Şır-
nak'taysa başka bir çevreye işa-
ret edıyordu. Odanın, var olduğu
yenn fiziksel mekânının dışında
göndermeler yaptığı bambaşka
siyasal ya da psıkolojık çevreler
vardı. Oda her yerde oda; ama o
odanın dışıy la olan ilgimın de ış-
lerime yansımasını istedim. Ola-
yı yalnız odaya indirgemek, bı-
raz fukaralığa tekabül eden bir
şeydı; oysa ben daha fazlasını
düşünüyordum. Böylece fiziksel
mekânla olan ilişkimı azaltıp
çevTeyleolanilışkilereyönelme-
ye başladım. Tabiı bu noktada da
.jçok dikkatlı olmak gerekiyor;
çünkü siz bir köy resmi yaparsa-
nız o resım Washıngton DÇ'de
de bir köy resmi olacaktır. Kısa-
cası söz konusu olan. birebir an-
lam ıfadesi değıl. küçük sımge-
ler,küçükaynntılar...Bırdostum
"Sanat vapmak uçurumun ke-
nannda durmak gibidir" der.
Ben de "Sanat vapmak bıçaksır-
ündayürümek gibidir* diyorum.
Erdal Doğan, 'Edebiyatımızda Dergiler'e küçük bir ışık tutuyor
^Edebiyatmnz dalgab bir deniz'
MURAT BATMANKAV A
Erdal Doğan. Bağlam Yayınla-
n'ndan yayımlanan 'Edebiyatı-
mızda Dergiler" başhklı kıtabında.
'yazınsal üretimde bulunanlar için
okura açılan bir pencere' olarak
nitelendırdiği dergilen anlatıyor.
Türkiye"de dergilenn köklerinin
1860 lara uzandığım behrten Do-
ğan, bu kitapta büviik kentlerde ya
da taşrada çıkan dergılerin önce-
likle etkinlık düzeyını göz önüne
almış;ağırlıklaışledığı konularise
varsa özel sayılar. hazırlanan dos-
yalardan ömekler. yazar ve şairle-
nn lısteleri. 379 dergiden 59"unun
tanıtım yazısının yer aldığı kitap-
ta 8 dergı yönetıcısiyle söyleşı y-
er alıyor
- "Ük"lerin önemi ve tehlikesi
üzerine söylenmeven yok gibidir.
"Edebivanmızda Dergiler'* ala-
nında ilk olmasa da senin \av ım-
lanmış ilk kitabın. Seni bu kuvuya
kim ya da ne itti?
Aslında bu sorunun yanıtı güzel
bir öyküde saklı. 1993"ün son ay-
lannda, teknik işleriyle ilgilenmek
ıçın Türkiye Yazarlar Sendıka-
sı'nın ay lık yayın organı T\'S Ede-
bıyat dergisinde çahşmaya başla-
makla. bu u
kuyu"nun da kenann-
da olduğumu ve kısa bir süre son-
ra da sendikanın o dönemkı ikın-
cı başkanı sevgili Demirtaş Cey-
hun tarafından kuyuya yavaş ya-
vaş itildiğimı gördüm. Tabiı bu-
nunla beraber bu kuyunun da ne
denli zengin olduğunu...
Tamamlanmamış çahşma
- Derler ki "Edebiyatın naba
dergilerde atar!", "Her bir dergi
denize aulan taşın giderek yaydığı
bir dalgadır." Böyiesidalgalı bir de-
nizde yüzerken başına nelergeidi?
Hangi "siren^in çağnsına kulağı-
na okadın. hangisinc açtın?
Kütüphanelerde dergiferin kay-
bolduğunu. birkaç sayı çıkıp kapa-
nan dergilenn yine kütüphane ka-
yıtlanndan adlarının silindıği gör-
düğümde: doğrusunu söylemek
gerekirse daha çok edebiyatımı-
• Varlık dergisiyle Yaşar Nabi
Nayır,Yeni Dergi'yle Memet Fuat,
Papirüs'le Cemal Süreya, önceYazı,
sonra Gergedan'la Enis Batur ve
Varlık dergisiyle Enver Ercan'ı 'ilk
beşte' sayabiliriz.
zın nabzı olarak nitelendırdiğımız
dergilenn başına birtakım ışlerin
geldiğine tanık oldum. Çok önem-
sedigım bazı dergıleri kütüphane-
lerde bulamadım, tek tek kişilerin
özel arşiv lerınden yararlandım.
Öte yandan hıçbır "siren"e kula-
ğımı tıkamadığımı, dergiler üstü-
ne yapılan hemen hemen her ça-
hşmadanyararlandığırru. senceki-
tabın "kaynakça" bölümü yeterin-
ce açıklamıyor mu?
- Kitap, her tür okura beUıii tat-
lar verecek şekilde düzenlenmiş.
Tanıolar.söyleşiler ve kapsamh bir
dergiler sözlüğü var. Ancak yine
de "Şu dergi eksik". "Neden onun-
lakonuşmaduı?"', "Tanıülandaha
geniş tutabilirdin?" gibi eleştiriler
gelebilir. Benim merakettiğim, da-
ha önce yayımlanmış benzeri ki-
taplardan seninkinin farkı ne?
Doğrusu. bu çalışmanın anahtar
sözcüğü "tamamlanmamış" ol-
ması. Tamamlanması beklenemez
de. Eksıklen muhakkak olacak. A-
ma dediğin doğru: "'bu bir kuyu".
Bense küçük bir ışık tuttum. Ma-
saya yatınp inceleyemediğım, üs-
tüne notlar alamadığım dergilerin
heyecanıru doyuyorum. onlan me-
rak ediyorum. "Önceki çanşma-
lardan farla*'na5elince; daha se-
çici davrandığım. dergilenn etkin-
Hk düzeylerini ön planda tuttu-
ğum, geliştinlmeye açık bir çalış-
ma sunduğum söylenebilır.
Bizde biraz daha dalgaİL..
- Hazır söz kryasa gelmişken...
Av rupa'daki dcrgi/dergicilik anla-
yışı ifc Türkiye'deki dergi/dergici-
lik anlayışı nerede buluşup, nerede
aynhyor? Tıraj bir yana, etik. es-
tetik ve nitelik açısından önemli
uçurumlar var mı aranuzda?
Elbette var. Ama önce şunu söy-
leyeyim. L'çurum. Cemal Süre-
ya'dan sonra daha da büyüdü. Sü-
reya. Türk Dili dergisinde uzunca
bir dönem. Avrupa"da çıkmakta
olan dergiler üstüne yazılar yayım-
lamış. Bu yazılar, bizim dergicüi-
ğimizin Avrupa'dakı dergicilığin
neresinde durduğumuzu gösterir.
1950'nın sonlannda 6O'lı yıllann
ortalanna kadar Tûrkiye'de çıkan
dergilere baktığınızda. dergicilik
anlayışının Batı'dakinden çok
farklı olmadığını, bu dergilenn bu
coğrafyanın edebıyatını gerek Ba-
tı. gerekse Doğu edebıyatıyla na-
sıl buluşturduğunu görürsünüz.
70'li yıllarla bırlikte, dergicıliğı-
mizde. siyasetle gelen bir lcafa ka-
nşıklığı izlenır.
Toparlanma süreci yaklaşık on
beş yılı alır. Bu yıldan sonra da.
profesyonel anlamda dergicıliği
bır-iki dergi yapar. Ama edebiyat.
profesyonel olamayan dergilerde
edebiyatçısını doğurur. Ozetle.
evet, edebiyat dalgalı bir denızdır.
Ama bizim ülkemizde biraz daha
dalgalı...
- 1860'tan günümüze uzanan
çizgi içinde ulaşabildiğin tüm der-
gileri taramış ve kitabın önsözüne
şöyle bir not düşmüşsün: "Bu kı-
tapta isterbüyük kentlerde çıksın,
isterse taşrada, öncelikle dergile-
nn etkinlik düzey i göz önüne alın-
mıştır." Peki, "Hangi dergi/han-
gi editör etki sıralamasında ilk
beşe girer?" desek, yanıtın ne
olur?
Aslında pek de kolay olmaz. A-
ma Varlık dergisiyle Yaşar Nabi
Nayır'ı, Yenı Dergı'yleMemetFu-
at'ı. Papirüs'le Cemal Süreya'yı,
önce Yazı, sonra Gergedan'la Enis
Batur" u ve yine Varlık dergisiyle
Enver Ercan'ı "ilk beşte" sayabi-
liriz.
- Gelenektir; Tûrkiye'de herkes
önce şfir yazar, sonradan da diğer
yazın türlerine geçerler. Sende ise
durum tersi: Önce inceleme/araş-
nrma kitabıyla merhaba dedin
okura. Oysa -bilen biByor- şiir ya-
zıyor, hatta biri'siykK!) önemli ko-
nuşmalar yapıyorsun. Biraz da
bundan bahsedeum mi?
Belkı de bu soruyu yanıtlayan
bir tek sözcük var: Içtenlik. Aslı-
na bakarsan terslik de buradan
kaynaklanıyor. "Arükhazır" dedı-
ğimu
EdebJyatHnızdaDergUer"di.
Once o yayımlandı. Sözünü ettiğın
"Tann'yla Konuşmalar" ıse ta-
mamlanmak üzere.
Ankara Deneme Sahnesi
41. yılını bu hafta hıtluyor
Kültür Servisi - Tiyatroyu se-
ven, ülkesine tıyatro yoluyla hiz-
met etmek isteyen insanlann
kurduğu, yaşattığı, amatör bir tı-
yatro kurumu ve dernek olan ve
kuruluşundan bu yana 38 oyun
sahneleyen Ankara Deneme
Sahnesi 41. yılını kutluyor. Bu-
gün başlayan ve 25 Aralık'a dek
sürecek olan etkinlikler çerçeve-
sinde Deneme Sahnesi'nin tari-
hınde ilk kez dört oyun bırden
(Misafır. Köyde Oyun, Semah,
Yerma) sahnelenecek.
.\nkara Deneme Sahnesi'nin
temelini, 1 Mart 1957 yılında
beş arkadaş tarafından kunılan
'Tıyatro Sevenler GençükCemi-
yeti' oluşturuyor. 1956 yılında
'Cünri' ile perde açan Deneme
Sahnesi,J.P.Sartre'ın — —
yazdığı MünipSenyü-
cel'in yönettiğı 'Gizli
Camus'nün yazdığı
Münip Senyücel'ın
yönettiğı 'Yalnızhk'ı
1963'te. B. Brechfın
yazdığı Münıp Senyü-
cel'in yönettıği 'Car-
rar Ananın Silahla-
n'nıl964'te.J.Jardi-
eu'nun yazdığı YıMı-
nm Keskin'ın yönet-
tiğı 'Gişe'yı 1966'da
Ankara'da ilk kez sa-
natseverlerle tanıştır-
masının yanı sıra An- —
kara'da ilk kez gerçekleştirdigi
Seyirci Anketı ıle 20 bın kişiye
ulaştı.
Zafer Ergin. Erkan YüceL Ha-
lil Ergüıu Köksal Engür. Rüştü
Asyah ve daha onlarca sanatçı-
nın ilk adımlannı attıklan yer
olan Deneme Sahnesi, yaptığı
çalışmalarla ulusal ve uluslara-
rası ödüllere değer görüldü. Ser-
met Çağan'ın 'Öyle Bir Oyun'
adlı esennden Yılmaz Onay'm
tiyatroya uyarladığı \ e yönettiği
'SavaşOyu'nu'. 1965 yılında 10.
Uluslararası Istanbul Kültür Fes-
tivali'nde Dünya Ikınciliği ve Jü-
n Özel Ödülü'nü, 11. Festival'de
ıse Dünya Binncıliği kazandı.
•Bugün
başlayacak ve
25 Aralık'a
dek sürecek
olan
etkinlikler
çerçevesinde
Deneme
Sahnesi'nin
tarihinde ilk
kez dört oyun
birden
sahnelenecek.
YaşarKemaT ın 'Yer Demir Gök
Bakır' adlı romanından Nihat
.•Vsyah'nın tiyatroya uyarladığı,
YıhnazOnay'ın yönettiğı 'Uzun
Dere' adlı oyunla 1966 yılında
Nancy (Fransa) Uluslararası Ti-
yatro Festivali'nm Büyük Ödü-
lü'nü kazanan Deneme Sahnesi
yeni denemelere giriştı. Bu de-
nemelerin konulannı Halk Ti-
yatrosu. Yerel Tiyatro. Drama-
tık Seyirlik Köy Oyunlannın
Çağdaş Tiyatroda Değerlendiril-
mesi. tşçi Tiyatrolan, Söyleşili
Tiyatro oluşturmuştu.
Ankara Deneme Sahnesi, top-
lumu ilgılendiren birçok önem-
li konuyu araştırarak ürüne dö-
nüştürdü. 'BozkırDirliği'.'Tıca-
ret Oyunu', 'Asis', 'Al Gülüm'.
——— 'Tütün'. 'Gerçek
Kavga", 'Benerci
Kendini Niçin Öl-
dürdü?' adlı oyun-
lar bu çabalann
ürünü olarak orta-
ya çıktı. Çalışma-
lannı son iki ynldır
Batıkent Barış
Çarşısı'ndakı loka-
linde gerçekleşti-
ren .Ankara Dene-
me Sahnesi oyun
etkinliklerinin ya-
nı sıra dans, müzik,
rol, diksiyon, pan-
tomım kurslan ve-
rirken. kendi ulusal
değerlerini anlayıp yorumlama-
dan evTensel olana ulaşılamaya-
cağını. öncü ve denemecı politı-
kasını. laboratuvar anlayışını,
profesyonel tavnnda amatör tu-
tumunu sürdüriiyor.
Ankara Deneme Sahnesi'nin
41. yıl etkinliklerı kapsamında
bugün saat 20.00'de Samah. 16
Aralık'ta saat 20.00'de Samah,
saat 21,00'de KokteyL 17-18 ve
19 Aralık'ta saat 20.00'de Köy-
de Oyun, 21 ve 22 Aralık'ta sa-
at 20.00'de Misafîr. 23-24 ve 25
Aralık'ta saat 20.00'de Yerma
adlı oyunlar Sanat Kurumu,
Gençlik Parkı'nda ızlenebi-
\u.(38H 51 14)
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Nâzım Hikmetin Kuvayı
Milliye Destanı Sahnede
Müziğin ve hareketin sözcüklerle yarattığı biriik-
telık yeni anlamlar kazandınyor gerçeğe.
Bir dalında bız varız bu gerçeğin, öteki dalında
tarih.
Algılanmız "yaşamışızgibı"ye götürüyor bizi.
Şoför Ahmet'iz, Kartallı Kâzım'ız, Kanbur Ke-
rim'iz. Nurettin Eşfak'ız. Erzurum, Sıvas kongre-
lerine nasılsa katılmış mandacıların suratlarına bo-
şaltıyoaız inancımızın öfkesini.
"Ya istiklal ya ölüm..."
Devlet Tiyatrosunun Ergin Orbey yönetıminde
sahneye getirdiği Kuvayı Milliye Destanı'nın yarat-
tığı etkiden söz ediyorum.
Insanı ölümsüzleştiren değerlerin bütünselliği
var sahnede.
Savaşlar ki. erdemleri hiçe sayma pıslığinin son
aşamasıdır, öldürmeyi ister insandan.
Kuvayı Milliye kimliğinı savunan bir halkın ölü-
me karşı koyma ıstencinden (iradesinden) doğdu-
ğu içın yitirilen değerlerin kazanılmasını amaçlıyor-
du.
Destan estetiğıni yaratmıştır bu haklılık savaşı-
mının.
Yasakları, gizli açık engellerı, yok sayma oyun-
larını aşarak 50 yıl sonra da etki gücünü koruma-
sı bundandır.
Edebiyat yapıtlarında kimi sözcükler eskiyebilir,
ama oluşturdukları güzellikler zamanaşımına uğ-
ramaz. Kalan. yapıdır çünkü.
Kuvayı Milliye Destanı'nı eskitmeyen önemli
özellık, yapısındaki çokboyutluluktur bence.
Olaylan sergilerken öyküden kaçınmak.
Tekilde insanın değişmeyen ortak özelliklerini
aramak.
Hareketlilığı sağlayan öğelerin ustaca kullanımı.
Şoför Ahmet şiırınde de gördüğümüz gibi bilin-
çaltı gerçeğinin açığa çıkarılması.
Ve usumuzun duyariılığını etkıleyen lirizm.
Okurken de algıladığımız bu çokboyutluluk, sah-
nede değışık olanaklar kazandığı için yapıt kopar-
mıyor kendisinden bizı. Bir an olsun dışında kal-
mıyoruz.
Sürekli devinim, sürekli tepki.
Düşünsel olandan duygusallığa, tarihsel olan-
dan güncel olana kesıntisiz bir süreç yaşadığımız.
Düşünsel olan dediğımız haklılık savaşımı, Ku-
vayı Milliye bılinci. Duygusal olan kendılerini sava-
şıma cömertçe ve hesapsız veren insanlann var-
lığı. Zamanın buharlaştıramadığı insanların varlığı.
Gençler içın yazryorum:
İlk kez 1946'da Yığın dergisiyle, Naci Sadul-
lah'ın Izmir'de yayımladığı Havadis gazetesinde
okumaolanağı bulduğum Şoför Ahmet, Karayılan,
Kartallı Kâzım, Kanbur Kerımvb. parçalar alışkan-
lığımızın dişlıierinde ufalanıp gitmediği için çağdaş
klasiklerimizden birı olma nitelıği kazanır Kuvayı
Milliye.
Tıyatro da dışında kalamazdı bu düzeyde bir
yapıtın.
Ergin Orbey, Destan'ı Ankara'dan sonra Istan-
bul'da da sahneye getirmekle Nâzım Hikmet'ımi-
zin geleceğe güvenini bir kez daha doğrulamış ol-
du.
İFSAK 'yılın lotoğrafçısı ve
sinemacısı' ödülleri sahibini buldu
• Kültür Servisi - İFSAK tarafından her yıl
venlmekte olan "Yılın Fotoğrafçısı" ve "Yılın
Sinemacısı "' ödüllen sahıplerını buldu.
Fotografçıhk ödülüne fotoğrafık çalışmalan ve ülke
fotoğrafına katkılanndan dolayı Doçent Sabit
Kalfagıl layık görülürken. yılın sinemacısı ödülünü
de sınema sanatına katkılanndan dolayı "Klaket
sinema dergısı"' aldı. İFSAK Aralık ayı fotoğraf
yanşması ve saydam yanşması da sonuçlandı.
Yağmur konulu. ayın siyah beyaz fotoğraf
yanşmasında binnciliğe Uğur Varlı, ikincilığe Vedat
Konyalı, üçüncülüge ise Tülay Günay layık görüldü.
Yine. yağmur konulu ayın saydam yanşmasında ise
birincilik ödülünü Uğur Varlı. ikıncilık ödülünü
Senay Yılmaz. üçüncülük ödülünü de Tufan Kartal
aldı.
Ankara'da Uluslararası Fılm
Festivali'nde 5 yarışma
• Kültür Servisi - Ankara Uluslararası Fılm Festivali
1-10 Mayıs tanhlen arasında sinemaseverlere
onuncu kez merhaba diyecek. Festivalde, Ulusal
Uzun Film Yanşması, Ulusal Kısa Film Yanşması,
Ulusal Belgesel Film Yanşması ve Uluslararası Kısa
Canlandırma Filmleri Yanşması yer alacak. 1 Ocak
1997-1 Nisan 1998 tarihleri arasında çekilmiş Türk
filmlerinin katılabıleceği Ulusal Uzun Fılm
Yanşması'na son katılma tarihi 15 Şubat. 1 Ocak
1997-15 Şubat 1998 tarihine kadar vapılmış kısa ve
belgesel fılmlenn yanşacağı diğer ıkı yanşmaya son
başvuru tarihi de 15 Şubat. Ulusal Kısa Film
Yanşması'nda kurmaca. deneysel ve canlandırma
dallannda: Ulusal Belgesel Fılm Yanşmasfnda da
birincilik. ikincılık ve üçüncülük dallannda ödüller
verilecek. Aynca Ankara Uluslararası Film Festivali,
festival afişinin belirlendiğı ve ilk kez 8. festivalde
başlatılan afış yanşmasıyla ünıversite düzeyindeki
yaratıcılann üretımlenni değerlendiren ve onlara
destek veren yapısını koruyor. Tüm ümversıte
öğrencilerine açık yanşmada birinci gelecek olan
yapıt 1999'da yapılacak festivalın 11. afişini
oluşturacak. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde
aynca son iki yıldırTürk kısa filmine aynlan "Türk
Sinema Tarihi"nden isimli bölümde 1-10 Mayıs
tanhlen arasında 10. yıldan bu yana yanşmalarda
birincilik kazanan filmler göstenlecek.
Piyanist Gülseren Sadak AKM'de
H Kültür Servisi - Piyanist Gülseren Sadak. 16
Aralık Salı günü saat 19. OO'da AKM'de bir resital
veriyor. Cihangır Güzelleştirme Demeği'nin
katkılanyla düzenlenen resitalde sanatçı, Scarlatti,
Schubert, Debussy ve Ravel'ın yapıtlannı
seslendirecek. Istanbul Beledıve Konservatuvan'nı
birincilikle bitırdikten sonra Paris'te dokuz yıl
boyunca Marguerite Long & Jaques Thibaud
Akademısi'nde vırtüözite eğıtimı gördü. Birçok
ünlü ısimle birlikte çalışan sanatçı Avrupa. Asya,
Ortadoğu ve Uzakdoğu'da konserler verdi, radyo ve
televızyon programlan yaptı. Sanatçı, Fransa'da
Pans Radyosu En lyı Ybrumcu Ödülü ve Italya'da
Busoni Uluslararası Yanşması Liyakat Ödülü'nün
de sahibi.